31 Ocak 2023

,

Hintli Devrimciler ve Bolşevikler: İlk Temaslar (1918-1922)

Uritski Sarayı’nda düzenlenen İkinci Komintern Kongresi: Lenin’in arkasında Gorki,
onun yanında Zinovyev, onun yanında ise M. N. Roy duruyor.


Hintli devrimciler genelde, “İngiltere’nin yüzleştiği her türden güçlük, Hindistan için fırsattır” anlayışı üzerinden hareket ettiler.[1] Bu anlayış uyarınca Hintli devrimciler, İngiltere’nin düşmanlarını dostları kabul ettiler.

Bu anlamda Almanya, Birinci Dünya Savaşı sürresince Hintli devrimcilerin hem dostu hem de hamisi idi. Dünyanın farkı bölgelerinde yaşayan Hintli devrimcilerle Alman hükümeti arasındaki irtibatı sağlamak amacıyla Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi kuruldu. Öte yandan, Hindistan’da gerçekleşecek isyanı örgütlemek amacıyla Almanya, on milyon mark harcadı. Ama bu çabaları sonuç almadı. Almanların yardımıyla hiçbir şey yapılamayacağı görüldü. Doğal olarak bazı Hintli devrimciler, yardım için başka kaynaklar aramaya başladılar.

Rusya’daki Şubat Devrimi ardından, Kabil’deki Özgür Hindistan Geçici Hükümeti Başkanı Mahendra Pratap, olumlu cevap alacağını umduğu mektubunu ilettiği bir elçiyi Türkistan’a gönderdi. Fakat Rusya’dan, Kerenski Hükümeti’nin Çar’ın batılı müttefiklerle yürüttüğü ittifak politikasını devam ettireceğine dair cevabını aldı. Fakat sonra Bolşevikler, iktidara geldi ve durum tümden değişti.

Bolşevikler, Mahendra Pratap’ı Rusya’ya davet ettiler. Mart 1918’de Berlin’e gitmek için yola çıkan başkan, Moskova’ya uğradı. Burada Trotskiy ile görüştü. O dönemde Bolşevikler, hayatta kalmak için yoğun bir mücadele içerisine girmişlerdi. Hintli devrimcilerden gelecek her türden yardıma açıklardı. Mahendra Pratap, Moskova’da kısa bir süre kaldıktan sonra Almanya’ya gitti.[2] Görünüşe göre, Bolşevikleri değer yükleyebileceği dost bir güç olarak görmemişti.

Aslında Hintli devrimcilerle Bolşevikler arasında nispeten daha verimli sonuçlara yol açacak temasların bu dönemde, gayriresmi düzeyde İsveç’te kurulduğunu görüyoruz. 1917 yazında Hollandalı ve İsveçli sosyalistlerin girişimiyle Stockholm’da uluslararası konferans örgütlendi. Konferansın asıl amacı, düşmanlıklara son verecek yolları ve araçları tespit etmekti.

Küçük bir Hintli heyetinin başkanı olarak katılacağı konferans için yola koyulan Virendranat Çattopadyaya, Stockholm’a Mayıs ayının sonunda geldi. Kısa bir süre sonra heyete o dönemde Berlin’deki Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi’nin genel sekreteri Bupendranat Datta da katıldı. Burada heyet üyeleri, Karl Radek ve Komintern’in ilk genel sekreteri Anjelika Balabanova ile bir araya geldiler. Bu görüşmeler dâhilinde K. M. Troyanovski özel bir dostluk ilişkisi geliştirdiler.

Troyanovski, konferans bittikten sonra da Stockholm’da kaldı. Sonrasında, Bolşevik Devrimi ardından, Hintli dostlarının değişen koşullarda kendileri için bir şeyler yapmasıyla ilgili ricaları üzerine Rusya’ya döndü. Troyanovski sözünü tuttu ve 1918 yazında Çattopadyaya’yı Moskova’da Rusya-Hindistan birliğinin kurulduğu konusunda bilgilendirdi.[3]

Bu esnada, Troyanovski’nin tavsiyesi üzerine Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi Berlin’deki Sovyet elçiliği ile temasa geçti.[4] Fakat Alman hükümeti, Sovyet büyükelçisi Adolf Joffe’den 6 Kasım 1918 günü Alman komünistleriyle kanun dışı temaslar kurmamasını istedi. Elçi, o günlerde bazı Hintlilerle birlikte Rusya’ya gitmeye hazırlanıyordu. O telâş içerisinde Hintliler, elçiye eşlik etme imkânı bulamadılar.[5] Ayrıca Hintli devrimciler, eski bağlarını kopartma ve o hiç tanımadıkları Bolşeviklerle temas kurma konusunda kimi endişelere sahiplerdi. Bu koşullarda Bolşeviklerle Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi arasında kurulan tüm temaslar son buldu. Aralık 1918’de söz konusu komite dağıldı.[6]

Fakat Berlin, kısa bir süre sonra Moskova’da düzenlenecek İkinci Komintern Kongresi’ne gitmek üzere şehre gelen devrimciler sayesinde yeniden önemli hâle geldi. Bu isimler arasında birkaç Hintli de vardı. İlk gelenlerden biri de M. N. Roy’du. Roy, Aralık 1919’da Berlin’e Meksika’dan geldi. Diğer bir isim de Dr. R. Sahir takma ismini kullanan Abani Muherci’ydi. Rusya yoluna Mayıs 1920’de düşen Roy’un peşinden Abani de yola çıkmıştı.[7]

Almanya’dan ayrılmadan önce M. N. Roy, Hintli dostlarından kendisine Rusya yolculuğunda kendisine eşlik etmesini istedi. Fakat ekibin lideri Çattopadyaya, o sıralarda Stockholm’daydı, Hintliler, onun yokluğunda bu denli önemli bir kararı almak istemediler. Ayrıca ABD’deki yoldaşları hapisten yeni çıkmıştı ve olayların seyrini bilmedikleri ittifakların içine girerek değil, aşina oldukları ortamlarda kalarak izlemeyi tercih etmişlerdi.[8]

Bu esnada Afganistan üzerinden faaliyet yürüten bazı Hintli devrimciler, Sovyet yetkilileriyle temas kurdular. Mahendra Pratap’ın gerçekleştirdiği, sonuçsuz kalan ziyaretin ardından, Ahmed Baris ve Muhammed Hadi (ki muhtemelen Delhili Settar ve Cabbar ismindeki iki adamın takma adıydı bunlar) isimli iki kolej öğretmeni, Kasım 1918’de Moskova’ya geldi. Bu iki öğretmen, Sovyet yetkililerine 1917 yılının sonunda Delhi’de bir toplantının yapıldığına dair bir mesaj ilettiler. 23 Kasım günü Lenin’le bir araya gelen bu iki isim, Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesi’nde konuşma yaptı. 5 Aralık günü düzenlenen ve farklı ülkelerden gelen insanların bir araya geldiği toplantıda Muhammed Hadi, Sovyet yetkililerinden özgürlüğüne kavuşması konusunda Hindistan’a yardım etmesini istedi.[9] Orada ne tür bir kararın alındığı bilinmiyor. Ancak şunu biliyoruz: Mart 1919’da Mevlânâ Muhammed Bereketullah ve Abdurrab’ın başını çektiği bir Hint heyeti, Kabil’den Taşkent’e geçti ve burada coşkulu bir biçimde karşılandı. Bereketullah, tüm Müslümanlara İngiliz emperyalizmine karşı ayaklanma çağrısı yaptı. Orta Asya şehirlerinde İngiliz karşıtı bildiriler dağıtıldı.[10] İngilizler, Bolşevik propagandanın panislamist bir bakış açısı kazanmış olması karşısında epey rahatsız oldular.[11]

Fakat Sovyetler’in Hint mücadelesine sunacağı yardımın niteliği, ancak 1919 yazında belli oldu. O dönemde Türkistan bölgesinin önemli bir bölümü Sovyet kontrolüne girdi, Afgan hükümeti, Moskova’yla diplomatik görüşmelere başladı. İçinde Bereketullah’ın da bulunduğu bir Afgan heyeti, Mayıs ayının başında Moskova’ya geldi. Heyet, 7 Nisan’da kaleme alınmış olan, Emir Amanullah’ın mektubunu Lenin’e iletti.[12] 27 Mayıs’ta bu mektuba verdiği cevapta Lenin, “Afgan halkının ecnebi zalimlere karşı kendisini kahramanca savunan bağımsız Afgan halkı”nı mücadelesinden ötürü tebrik ediyor, başkalarının özgürlüğüne yönelik her türden yabancı gücün gerçekleştireceği saldırıya karşı iki ülkenin birbirine yardım etmesi için gerekli diplomatik ilişkilerin bir an önce kurulmasını öneriyordu.[13] Bu mektup, sonrasında o dönemde Taşkent’te bulunan N. Z. Bravin’e gönderildi. Bravin, mektupta dile getirilen diplomatik ilişkileri resmi bir zemine kavuşturmak ve Sovyet yardımıyla ilgili düzenlemeleri yapmak amacıyla, 14 Haziran günü Kabil’e yola çıktı. Kabil’e giden heyetin içerisinde, aynı zamanda Türkistan’daki hapishanelerden çıkartılmış birkaç Alman ve Avusturyalı mahkûm da yer alıyordu. Bunların görevi, askeri eğitim ve patlayıcı eğitimi vermekti. Heyet, 8 Ağustos 1919 günü imzalanan Revalpindi Anlaşması’ndan birkaç gün sonra Kabil’e vardı. Bereketullah da şehre aynı heyetle döndü.[14]

Bravin’in başkanlık ettiği heyetin Taşkent’ten ayrılmasından kısa bir süre önce Muhammed Vali Han’ın başkanlık ettiği Afgan heyeti Taşkent’e geldi. 14 Haziran günü bu isimler, Amanullah’ın ikinci mektubunu iletmek için Moskova’ya geçtiler. Ekim 1919 başında Moskova’ya ulaştılar. 27 Kasım günü Lenin, Afgan kralı Amanullah’a yazdığı mektupta, İngiliz emperyalizmine karşı mücadelesinde askeri yardım yapacağına dair güvence verdi.[16] Böylelikle, 28 Şubat 1921’de imzalanacak Rus-Afgan Anlaşması ile zirvesine ulaşacak olan müzakere ve dostane mektuplaşma süreci başlamış oldu. Bu iki ülke arasında kurulan ve giderek güçlenen dostluk, bölge genelinde faaliyet yürüten ve başka ülkelerden yardım bekleyen Hintli devrimciler açısından oldukça önemli bir gelişmeydi.

Bu heyetlerin ziyaretlerinin gerçekleştiği dönemde savaşın seyri Bolşevikler lehine gelişti. Müttefik Kuvvetler’e ve Beyaz Rus güçlerine ait askerler her yerden çekildiler. Artık Sovyetler, sadece askeri değil, politik düzlemde de saldırıya geçme imkânı bulduğu bir konuma geldi.

1919 yazında Yakov Suritz’in başkanlığını yaptığı ikinci Sovyet heyeti, Moskova’dan ayrılıp aynı yılın Aralık ayında Kabil’e vardı.[17] Bolşeviklerle Hintli devrimciler arasında işbirliği kurulmasını sağlama ve kabilelerin saldırıları ile devrimci çalışma sürecini örgütleme amacını güden heyette Mahendra Pratap, Tirumal Açari ve Abdur Rab da yer alıyordu.[18] Bu isimlerin Afgan ve Rus dostlarıyla kurduğu işbirliği ile ilgili bilgileri Sör Robert Horne’nin Londra’yla müzakere sürecini yürüten Sovyet görevlisi Leonid Krassin’e ilettiği nottan alıyoruz. Bu notta, Bravin’in yerine gelen ve silâhların Hint sınırından geçirilmesi ve İngiliz karşıtı propaganda faaliyetlerinin yürütülmesi için Kabil’de bir matbaa kurulması konusunda Afgan hükümetine baskı uygulayan Suritz suçlanıyor. Devamında, aynı notta, Afganistan’daki Hintli devrimcilerin Çitral, Vakhan ve Pamir hattı boyunca uzanan bölgede yaşayan kabileler içinde faal olduklarından söz edildikten sonra, Çitral-Pamir cephesinde askeri üs kurulması isteniyor. Suritz’e göre, “Taşkent, son çare olarak başvurulacak odak. Üs, koşullar izin verir vermez derhal Kabil’e kaydırılmalı.”[19]

Bu türden suçlamaların doğru olup olmadığını bilmiyoruz. Tümüyle yanlış olmama ihtimali mevcut. Başarılı olan Bolşevikler, İngiltere’ye yoğun bir baskı uyguladılar, ticari anlaşmayı imzalamaya ikna etmek için uğraştılar. Birkaç ay önce Pencap’ta yaşanan karışıklıklarla ve ülke genelinde yürütülen ajitasyon çalışmalarıyla ilgili haberler karşısında mutlu olan Hintli devrimciler de aynı dönemde ellerindeki kabile güçleriyle baskınlar düzenlediler ve Hindistan sınırı boyunca yürüttükleri silâh kaçakçılığı faaliyetlerini yoğunlaştırdılar.

Fakat gene de önemli bir ilerleme sağlanamadı. Zira Afgan hükümeti, Bolşeviklere ve Hintli devrimcilere açıktan destek sunmak suretiyle daha fazla risk almak istemiyordu. Bunun dışında, Hindistan içerisinde temas kurulacak ve silâh gönderilecek herhangi bir devrimci örgüt de yoktu ortada. Dolayısıyla evet, Hint sınırına belli miktarda silâh gelmişti[20], ama ortaya önemli bir sonuç çıkmamıştı.

Gelgelelim, 19 Temmuz-7 Ağustos 1920 arası dönemde Moskova’da yapılan İkinci Komintern Kongresi sonrası Hindistan’a yapılacak Sovyet yardımının çapı da belli oldu. Bu kongre, başka ülkelerde süren antiemperyalist devrim mücadelelerini örgütlemeyi ve onlara yardım etmeyi görevi olduğunu kabul etmekteydi.[21]

Ayrıca kongrenin gerçekleştiği sırada Kızıl Ordu’nun Varşova kapısında aldığı yenilgi sebebiyle yüzler Avrupa’dan Asya’ya döndü.[22] Ama aslında Hindistan ile ilgili kararın değişmesinde asli rolü M. N. Roy üstlenmişti. Komintern’in yürütme kuruluna kabul edilen Roy’un millet ve sömürge meseleleriyle ilgili tezi Lenin’in tezini destekleyen içeriğiyle kabul edildi. Roy şunları söylüyordu:

“Sömürgelerin önemli bir bölümünde emekçi halk kitleleriyle güçlü bağlar kurmak için uğraşan, hâlihazırda örgütlü devrimci partiler mevcut (Komünist Enternasyonal, sömürgelerdeki devrimci hareketle bu parti ve örgütler aracılığıyla ilişki kurmalı, çünkü bunlar, kendi ülkelerinde işçi sınıfının öncüleridir). Bu partiler, bugün çok büyük değilse de kitlelerin isteklerini dile getiriyorlar. Kitlelerin bu partilerin peşinden gideceğine hiç şüphe yok.”[23]

Burada Roy, Hindistan’daki devrimci örgütlerle temas kurulmasını ve onlara yardım edilmesini istiyor. Bu, Lenin’in burjuva milliyetçilerle en azından bir süreliğine işbirliği kurma fikrinden yana durduğu bir dönem.[24] Dolayısıyla, Hindistan’ın verdiği özgürlük mücadelesine sunulacak Bolşevik yardımının örgütlenmesi için gerekli zemin mevcut.

Asya’daki devrimlerin örgütlenme sürecine katkıda bulunmak amacıyla Bakû’de Doğu Halkları Kurultayı’nın toplanmasına, ayrıca Taşkent’te Komintern’e bağlı bir Merkezi Asya Bürosu’nun kurulmasına karar verildi. M. N. Roy, Georgi Safarov ve Grigori Sokolnikov tarafından kurulan bu büronun asli amacı, Hindistan’daki devrim sürecinin örgütlenmesiydi. O dönemde Orta Asya’daki Kızıl Ordu’nun başkomutanı olan, aynı zamanda Merkezi Sovyet Hükümeti Türkistan Komisyonu’na başkanlık eden Sokolnikov, büronun başkanı seçildi.[25] Roy’un Afganistan’daki Sovyet elçisi olarak görevlendirilmesi meselesi tartışıldı. Bu nedenle Roy bir süre Moskova’da kaldı, arkadaşları Taşkent’e geçti. Roy’un elçi yapılmasının nedeni, kendisinin Hindistan’da süren İngiliz karşıtı propaganda faaliyetlerini ve devrimci operasyonları Kabil’den daha iyi yöneteceğinin düşünülmesiydi.[26] Fakat o dönemde Bolşeviklere fazla yakınlaştığını düşünmeye başlamış olan Afgan hükümeti, İngilizlerle gizli görüşmeler yürütmekteydi. Bu sebeple Roy’un Kabil elçisi olması fikrine soğuk yaklaşıldı. Roy, bu tartışmaların ortasında, Ağustos 1920 ortalarına doğru Taşkent’e gitti.[27]

1-8 Eylül 1920 tarihleri arasında toplanacak olan Bakû Kurultayı’na katılmak için yola çıkan isimlerden biri de Abani Muherci’ydi. Kurultaya on dört Hintli katıldı. Bunların önemli bir bölümü asker kaçağıydı.[28] Türkistan’da faal olan Hindistan Devrimi Örgütü, kurultaydan özgürlük mücadelesine destek vermesini istedi.[29] Fakat, yürütülen propaganda faaliyetine rağmen Hintli devrimciler için yeterince yardım toplanamadı.

1920 yazında birçok devrimcinin Hindistan’ı terk etmesiyle birlikte yeni bir durum ortaya çıktı. Bu gelişme, yaşanan bu hicret, bölgedeki devrimci çalışmayı büyük ölçüde etkiledi. Afganistan’a geçilmesinin önemli bir sebebi de Müttefik Kuvvetler’in Türkiye’yi bölmeyi düşündüğüyle ilgili, tümüyle yanlış olmayan haberlerdi. Hintli devrimciler, Türkiye’nin bölünmesiyle halifenin konumunun iyice zayıflayacağını düşünüyorlardı. Hilafet hareketinin ivme kazandığı koşullarda, bazı dini liderler, kendi etraflarında toplaşmış insanlara, Darülislam’a, mümkünse Türkiye’ye hicret edip İngiliz zulmünden kurtulmayı ve halife için dövüşmeyi tavsiye ettiler. Yola çıkan ilk dört muhacirin içinde Refik Ahmed de vardı. Bu isimler, Mayıs 1920’de Kabil’e vardılar. Şehre uzak bir yer olan Cebelüssiraz’da kalan bu isimleri başkaları takip etti. İki yüz kadar insan, aynı yere yerleştirildi.[30]

O dönemde Kabil’de kalan Hintli devrimciler arasında Mahendra Pratap, Bereketullah, Tirumal Açari, Abdur Rab, Ubeydullah ve Gazi Abdul Veli gibi isimler bulunuyordu. Fakat bu isimler, politikalar ve hedefler konusunda pek uzlaşmıyorlardı. Örneğin Ubeydullah gibi isimler kendilerini tutucu bir Panislamcı olarak tanımlarken, bazıları kendilerini komünist bazıları da milliyetçi olarak tanımlıyordu. Hepsi de Kabil’de bulunan muhacirlerin lideri olma arzusundaydı.

Abdur Rab, Mevlânâ Beşir ve Gazi Abdul Veli, bu muhacirlere Türkistan’a gitme tavsiyesinde bulundu. Bir kısmı, Afganistan’da yaşadıkları üzerinden yılgınlığa kapıldı ve ülkeden ayrıldı. Afgan hükümeti, Temmuz 1920’de seksen kadar muhacirin Türkistan’a gitmesi fikrine karşı çıksa da sonradan ona destek sundu. Bu muhacirlerin önemli bir bölümü, esasen Türkmenabat üzerinden Türkiye’ye gitmek istiyordu. Taşkent’e sadece on dokuz kişi geçti. Bu insanlar, hedeflerine ancak Eylül sonunda varabildiler. Abdur Rab ve Tirumal Açari’nin liderlik ettiği grup farklı güzergâhı takip etmişti.[31]

Bu muhacirlerin Rusya’ya geçtiği 1920 güzünde Bolşeviklerin doğu politikası da iyice şekillendi ve Hindistan’da İngiltere’ye karşı saldırıya geçme hamlesini tartışmaya açtı. O dönemde Bolşevikler, Hindistan’ı nüfuz altına alma konusunda ilk önemli bir fırsat yakalamışlardı. Nihayetinde artık Bolşeviklerin yanında, kendilerinden yardım isteyen, davalarına öncülük eden, önemli bir propaganda faaliyeti yürüten birkaç yüz Hintli devrimci bulunmaktaydı. Bu gençlerin Hindistan’daki devrimcilerle temas kurmada ve sınır boyunca düzenlenecek baskınların örgütlemesinde kullanılması mümkündü.[32]

M. N. Roy ve Abani Muherci, aynı dönemde Moskova’dan ayrılıp Taşkent’e geldi. Bu kenti bölgede Hintliler tarafından yürütülen devrimci faaliyetlerin merkezi hâline getirmek için çalışma yürüttüler. Bu ikili, çalışmalarında bir tür karargâh binası olarak kullanmak amacıyla, Lavmentev Yolu üzerindeki bir köşkü kiraladı ve binaya “Hint Meclisi” adını verdi.[33] O bağnaz muhacirleri gerçek birer devrimciye dönüştürme çabası dâhilinde Roy, politik eğitim dersleri organize etti. Bu insanların mevcut politik geçmişleriyle söyledikleri şeylerin büyük bir kısmını bile gerçekleştirmesi imkânsızdı. Kısa bir süre içerisinde bu bağnaz insanlar, yeni bir ülküye bağlandılar. Marx üzerine yemin etmeye, sosyalist devrim sloganları atmaya başladılar.[34]

Bir süre sonra aynı şehirde Hindistan Komünist Partisi’nin kurulmasına karar verildi. Bu kuruluştan otuz yıl sonra yazdığı satırlarda Roy, partiyi aslında o aşamada kurmayı düşünmediğini söylese de[35], eldeki toplantıyla alakalı tutanaklar ve yazışmalar, kendisinin partinin örgütlenme sürecine öncülük ettiğini ortaya koyuyor.

Hindistan Komünist Partisi, 17 Ekim 1920 günü Taşkent’te kuruldu. Muhammed Şefik Sıddıki ilk genel sekreteri seçildi. İlk başta sadece yedi üyesi vardı. 15 Aralık günü partiye üç kişi daha katıldı, böylece partinin Taşkent’teki üye sayısı ona çıktı, bu sayede parti, yürütme kurulunun oluşturulması için gerekli zemine kavuştu. Kurula M. N. Roy ve Muhammed Şefik seçildi.[36]

O dönemde Türkistan’a gelen Hintlilerin tamamı Taşkent’e geçmedi. Buhara’ya gidenler, burada Hindistan Devrimi Derneği’ni kurdular. Derneğin bir şubesi Semerkant’ta açıldı. Bu şubede epey bir Hintli bulunmaktaydı. Bir şube de Bakû’de açıldı. Burası, Doğu Halkları Kurultayı’ndan da önce bir araya gelmiş olan Hintli asker kaçaklarının ve muhacirlerin bulunduğu, petrole sahip olmasıyla önem arz eden bir şehirdi.[37] Bakû’deki bu ekip, Ağustos ayının sonunda Azad Hindistan Ahbar [“Özgür Hindistan Haberleri”] adında iki haftalık bir gazete çıkartmaya başladı.

İngiliz karşıtı propaganda faaliyetlerinin diğer bir önemli merkezi de Semerkant’tı.[38] Buna karşılık, bölgedeki Hintli Bolşevik faaliyetlerinin merkezi Taşkent’ti. Bugün Orta Asya’nın diğer şehirlerinde yaşanan gelişmeler konusunda elimizde pek fazla bilgi yok.

Bu dönemde Hint ordusu içinden bazı Müslüman askerler, Türkiye’ye mücahid olarak gitme arzusuyla ordudan kaçıp Bolşeviklere sığındılar. Kentteki Hintli muhacirler, bu insanlara mevcut durumu izah edince, önemli bir kısmı şehirde kalmaya ve İngilizlere karşı sürdürülen silâhlı mücadeleye katılmaya ikna oldu. Daha önce halife için dövüşmek amacıyla Bakû’ye gitmiş olan muhacirlerin büyük bir kısmı da yaşadıkları hayal kırıklığı ile geri döndü ve Taşkent’teki hemşehrilerinin arasına katıldı.[39] Böylelikle birkaç yüz kişilik bir sayıya ulaşan muhacirler, içlerindeki askerlerle birlikte, kendilerine silâh ve askeri eğitim verilmesini talep ettiler. Bu talep, Türkistan Devrimci Konseyi’nin gündemine geldi. Roy’a devrimcilere destek vermesi ricası iletildi. Sovyet makamları, Hintli yoldaşlarına planlarında yer almasa da gerekli tüm desteği verme kararı aldılar. Atış talimi için Taşkent’in yakınındaki Çirçik otoyolu Hintlilere tahsis edildi.[40] Ayrıca Ocak 1921’de Taşkent’te Hint Okulu isminde bir askeri okul açıldı. Bu okulun tüm sorumluluğu General Blucher’e verildi. John isminde, Amerika’dan göç etmiş bir adam, okulda askeri eğitim vermeye başladı.[41]

Roy’un aktardığına göre, okulda eğitim alanların önemli bir kısmı, silâh konusunda zaten belirgin bir meziyete sahipti. Bir kısmına uçuş eğitimi verilip pilot yapıldı.[42] Gelgelelim, bugün elimizde bu okulda eğitim gören Hintlilerin sayısı ve verilen eğitimin niteliği konusunda yeterli bir bilgi bulunmuyor.

Hint ve İran ordularından kaçan askerler ile muhacirler arasından seçilen savaşçıların yer aldığı Enternasyonal Tugay kuruldu. Bazı çalışmaların dediğine göre, bu alelacele kurulan ordu konusunda Türkistan ve Transkafkasya’daki İngiliz Seferi Kuvvetleri olumlu değerlendirmelerde bulundu.[43] O günlere tanıklık etmiş olan Şivnaz Benerci’nin aktardığına göre, birkaç yıl içerisinde Kızıl Ordu içerisinde bazı Hintli subaylar yüksek rütbeler elde ettiler.[44]

Ama zamanla Roy, Orta Asya’da süren çalışmalara yönelik ilgisini yitirdi. O, Afganistan üzerinden başarılı faaliyetler yürütmek suretiyle muhacirlerin kendi içlerinden bir kurtuluş ordusu kurmasını ümit etmişti. Fakat Afganların meseleye yaklaşımı zamanla değişti. Taşkent’teki temsilcileri Roy’a kibar bir dille, Hint sınırına gönderilecek silâhların Afgan hükümetine verilmesini söyledi. Fakat Afganların niyetleri konusunda şüpheleri bulunan Roy, onların Enver Paşa ile bir dolap çevirdiğini düşünüyordu. Dolayısıyla, tuzak olarak gördüğü bu teklife itiraz etti. Bu sebeple Afganistan yolu kapanmış oldu. Elde çalışma yürütecek Hintli sayısı da çok azdı. Neticede Roy, Orta Asya’da bu insanların çalışmalarına devam ettirmelerinin bir anlamı ve gerekçesinin kalmadığını düşündü.[45]

Orta Asya’da Hintli devrimcilerin yürüttükleri faaliyetler, İngiliz hükümetini de rahatsız etti. 16 Mart 1921 günü İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması imzalandı. Kısa bir süre sonra İngiliz temsilci Sör Robert Horne, Sovyet temsilcisi Leonid Krassian’a Sovyetler’in Hindistan ve Afganistan’a yönelik olarak yürüttüğü faaliyetler konusunda bir nota verdi. O dönemde Sovyet Rusya, çıkarları gereği İngilizlerle iyi ilişkiler kurmak zorundaydı. Dolayısıyla, aradaki gerilimlerin ortadan kaldırılması gerekmekteydi. Bu sebeple, Nisan ayı içerisinde “Hint Meclisi” denilen örgütün de askeri okulun da kapılarına kilit vuruldu. Roy, Taşkent’ten ayrılıp Moskova’ya gitti. Hint Meclisi üyesi on yedi kişi de Moskova’ya taşındı ve burada faal olan Doğu Emekçileri Üniversitesi’ne kaydoldu.[46] Böylelikle devrimci ordu kurmaya ve kuzeybatı sınırı üzerinden Hindistan’a müdahale edip burada isyan ateşini körüklemeye dönük çalışmalar da son bulmuş oldu.

Bu esnada Hintli devrimcilerle Bolşevikler arasında Stockholm üzerinden yeni ilişkiler kuruldu. Bu şehirde bulunan Çattopadyaya, Kamenov’la görüştü.[47] Görüşme sonrası Kamenov, Avrupa’daki Hintli devrimcilerin ortak bir amaç doğrultusunda örgütlenmesi ile ilgili detaylı planını Ekim 1920’de Komintern’e sundu.[48] Ardından, yılın sonuna doğru Kamenov, Moskova’ya gitti. O günlerde Roy, Abani Muherci ve Tirumal Açari Türkistan’da olduğu için, hiçbir Hintliyle görüşemedi. Kendisiyle yaptığı ve epey verimli geçen görüşmede Lenin, Kamenov’a önde gelen Hintli devrimcilerden bir ekip kurmasını tavsiye etti. Bunun üzerine Kamenov, Berlin’e döndü ve burada dostlarıyla eylem sürecini tartıştı. Ruslar, destek konusunda epey hevesliydiler. Şubat 1921’de Kamenov’a gerekli parayı verdiler, ayrıca kendisinden bir dahaki sefere Moskova’ya Hintli devrimcilerin temsil edildiği bir ekiple birlikte gelmesini ve ileride uygulamaya konulacak eylem programını hazırlamasını istediler.[49]

Aynı dönemde, 1920 yılının sonlarına doğru Berlin’de Hindistan Devrimci Komitesi kuruldu. Bu çalışmanın ardında, Komintern’in üçüncü kongresine katılacak delegelerin yolculuk süreçlerini düzenlemek amacıyla o dönemde Berlin’de bulunan Michael Borodin’in katkıları vardı.[50] Mart ayının başlarında Rusların parasal desteğini almış olan, on üç kişilik komite Moskova’ya vardı. Komite, Çattopadyaya, Bupendranat Datta, Birendninat Dasgupta, Herambalal Gupta, Pandurang Hankoje, Gulam Enbiya Luhani ve Bayan Agnes Smedley gibi isimleri içeriyordu. Bu ekibe 1920 sonunda Berlin’e gitmiş olan, ama komiteye girmeyen Nalini Gupta da katıldı.[51]

Büyük ümitlerle yola çıkan bu insanlara ta ilk adımlarından itibaren bir yandan da hayal kırıklığı eşlik etti. Esasen Hint milliyetçisi olan bu isimler, temelde Hindistan’ın çıkarları doğrultusunda, savaş süresince Almanya’yla anlaştıkları gibi Sovyetler ve Komintern’le de anlaşma yolu aradılar. İçlerinde önemli Hintli devrimciler de vardı ve bu insanlar, milliyetçi Hindistan’ın sürgündeki temsilcileri olarak, Hindistan Devrimci Komitesi adına müzakere yürütmek istiyorlardı. Bolşevik liderlerse esas olarak ideolojileri yayıp nüfuz alanlarını genişletme derdindeydiler. Bu süreçte ısrarla, Hintlilerin görüşlerini aktarmalarını, kendileriyle bir grup değil de tek tek birey olarak işbirliği kurmalarını istediler. Dolayısıyla, Hintli devrimcilerin Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’le yaptıkları ilk toplantı hayal kırıklığı ile neticelendi.[52] Sonrasında Çattopadyaya Datta ve Hankoje, Hintli devrimcilerin temsilcileri olarak Lenin’le görüşme imkânı buldular. O görüşmede Lenin, kendilerine amaçlarını ve sorunlarını Karl Radek’le tartışmaları tavsiyesinde bulundu. Radek’e ise Hintli devrimcilere Komintern’in ikinci kongresinde benimsenen politikayı kabul edip etmediklerini sorması söylendi. Eğer kabul etmiyorlarsa, kendi tezlerini üçüncü kongrede dile getirme imkânı bulacak, ama o güne dek Komintern’in benimsediği tez uyarınca hareket edeceklerdi. Ayrıca Hindistan’la alakalı olarak alınacak tüm kararlar, Merkezi Asya Bürosu’na danışarak alınacaktı.[53]

Söz konusu bürodaki tek Hintli, Roy’du. Hindistan’la alakalı kararlarda en önemli isim oydu. Fakat Berlin’den gelen delegelerle Roy arasında güçlü bir sevgi bağı olduğundan söz edilemezdi. Dolayısıyla işbirliğinin tesis edilmesi güçtü. Buna karşın, başkanlığını S. J. Rutgers’in yapacağı geçici bir komisyonun kurulmasına karar verildi. August Thalheimer, Michael Borodi ve Anthony Quelch de bu komisyon içerisinde yer alıyordu. Fakat Komintern, Hintlileri bir örgüt olarak ele almadığından, bu isimler, Luhani’nin görüşlerini aktarması ardından komisyonu boykot ettiler. Yaklaşık üç ay sonra heyet Moskova’da kalsa da ne Komintern’le ne de Sovyet makamlarıyla resmi bir temas kurdu.[54]

Ne var ki o dönemde politik durum belli ölçüde değişti. Nisan 1921’de Doğu Emekçileri Üniversitesi’nin kurulması ardından Moskova’da Hindistan Komünist Partisi kuruldu.[55] 16 Mart 1921 tarihli İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması’na rağmen Bolşevikler bile “kapitalist güçlere sömürgeler üzerinden baskı uygulamayla ilgili çalışmalarını yeni bir düzleme taşıdılar ve sömürgeleri ecnebilerin boyunduruğundan kurtarmak için hazırlıklara başladılar.”[56] Bunun neticesinde doğal olarak Hintli devrimcilerle anlaşma yolu aranmaya, buradan, ülke içerisindeki devrimci örgütlerle temas kurulmaya çalışıldı. Bu koşullarda, Ağustos ayı içerisinde Mathias Rakossi inisiyatifi ele aldı ve Hintlilerin görüşlerini dinlemek amacıyla başka bir komisyonun kurulmasını sağladı. Komisyonun başına James Bell, genel sekreterlik makamına ise Rakossi getirildi. Hintli delegelerin yanı sıra bu komisyonun üyeleri arasında Borodin, Troyanovski ve Thalheimer de bulunuyordu. Komisyona Roy da davet edildi.[57] Borodin’le pek anlaşamayan Çattopadyaya, onun komisyona alındığını görünce komisyondan ayrıldı. Ardından, Hintliler adına konuşmaları Datta ve Luhani yaptı. Roy, o günlerde kendisini ziyarete gelen Hintlileri yeni kurulmuş olan HKP’ye katılmaya davet etti. Fakat bu Hintli delegeler, partinin Roy’un şahsi meselesi olduğunu düşündüler ve gerçek bir partinin kendisini komünist addeden Hintlilere, bilhassa devrimcilere danışarak ve onlarla işbirliği içerisinde kurulması gerektiğini söylediler.[58] Esasen bu isimler, HKP’nin Moskova’da kendilerine danışılmadan, o şehirde bulunmalarına rağmen kendileriyle görüşülmeden kurulmuş olması karşısında bir miktar gücenmişlerdi. Sonuçta işbirliği için gerekli o ortak zemin tesis edilemedi. Bolşeviklerin aslında kendi çıkarları doğrultusunda kendilerinden istifade etmekle ilgili olduklarına inanan Hintli delegeler, Eylül 1921’in sonuna doğru Moskova’dan ayrılıp Almanya’ya gittiler. Bir tek geride Roy’un elçisi olarak görevlendirilen Nalini Gupta kaldı.[59] Netice itibarıyla Avrupa’daki Hintli devrimcilerin Bolşeviklerden Hindistan’ın özgürlük mücadelesi için yardım almakla ilgili tüm çabaları suya düştü.

Aynı günlerde Moskova’da bulunan bazı muhacirler, kendi ülkelerindeki devrimcilerle temas kurup orada bir komünist hareket inşa etmeye karar verdiler. Şevket Osman ve Mesud Ali Şah, ilk giden ekip içerisinde yer alan isimlerdi. Bu devrimciler, 21 Eylül 1921 günü Bakû’ye geldiler ve İran üzerinden Hindistan’a geçtiler.[60] Onları Gevher Rahman Han ve Miyan Muhammed Ekber Şah takip etti. Hepsi, ülkeye sağ salim ulaştı. Fakat Azerbaycan üzerinden İran’a geçme imkânı bulamayan Mir Abdulmecid ile Firuzuddin Mansur, Moskova’ya dönmek zorunda kaldı.[61]

Mart 1922’nin sonlarında Mir Abdulmecid, Refik Ahmed, Firuzuddin Mansur, Habib Ahmed Nesim, Sultan Mahmud, Fida Ali Zeyd, Abdulkadir Sehrai, Seyyid, Abdulhamid ve Nizameddin’den oluşan on kişilik bir başka ekip, Pamir üzerinden Hindistan yoluna revan oldu. Horog şehrinde ekip küçük gruplara ayrıldı. İki grubun haricinde diğer gruplar, Çitral’a veya Hindistan’ın kuzeybatısında belirli kabilelere ait olan topraklara ulaşmayı başardılar. Fakat neredeyse hepsi Hint polisinin eline geçti ve Peşaver Komplo Davası dâhilinde yargılandı.

Hindistan’da komünistlerin ilk kez hâkim karşısına çıktığı bu dava, önemli bir etkiye yol açtı. Fakat gene de Moskova’daki Hintlilerin ve Komintern’deki destekçilerinin umut ettikleri şey olmadı. O tutuklamalardan bir tek İran üzerinden Hindistan’a geçen dört kişi kurtulabildi. Şevket Osmani’nin içinde bulunduğu ekip, kimi faydalı çalışmalar yürüttü.[62]

Nalini Gupta, Kasım 1921’de deniz üzerinden ulaştı ülkesine.[63] Burada Muzaffer Ahmed, Kutubeddin Ahmed ve Bupendra Kumar Datta ile temas kurdu. Ayrıca Datta üzerinden Cibanlal Çatirci’nin başında bulunduğu Yugantar örgütü ile bağlantıya geçme imkânı buldu. Gerekli düzenlemelerin yapılması üzerinden Roy’un gönderdiği gizli mektupların Kalküta’da bulunan dostlarına ulaştırılması sağlandı. Bu bağlantıyı Çatirci ve Muzaffer Ahmed kurdu.[64] Bu yazışma sürecinin daha da kolaylaşması adına Roy, o dönemde Avrupa’da Hintlilerin politik faaliyetlerinin dağınık bir biçimde yürütüldüğü merkez olan Berlin’e geçti. Bu şehirde, Komintern’den gelen parayla Roy, Mayıs ayı içerisinde iki ayda bir çıkacak olan The Vanguard of Indian Independence [“Hindistan’ın Bağımsızlığının Öncüsü”] gazetesini çıkartmaya başladı. Komintern, bu gazetenin nüshalarını Hintli denizciler ve başka türden kanallar üzerinden Hindistan’a gönderdi. O dönemde Kalküta’da yayınlanan Amrita Bazar Patrika ve Atmasakti, Allahabad’da çıkan Independent, ayrıca Guntur’da çıkan Nava Yaga gazeteleri, Roy’un politik görüşlerinden etkilendiler.[68] Ama gene de birkaç önemli şehirde komünist örgütlerin kurulmasına yol açsa da Roy’un çalışmaları, Hindistan’da komünist ideolojinin halk kitlelerinde destek görmesi konusunda önemli bir başarı elde edemedi. Ayrıca Roy, Hindistan’dan ayrılmazdan önce ait olduğu küçük, ama “örgütlü devrimci partiler” üzerinden de mevcut durumdan istifade etme imkânı bulamadı. Kendi memleketindeki devrimcileri sosyalist devrimi bir hedef olarak benimsemeleri tavsiyesinde bulunan Roy, onlardan Hintli kitleleri sınıf mücadelesi için hazırlamalarını istedi. Fakat yoldaşları, Komintern’den gelen paraya ve silâha gösterdikleri ilginin onda birini Roy’un bu tavsiyelerine göstermediler. Kendi içlerinde patlak veren tartışma neticesinde Jadugopal Muherci’nin başkanlık ettiği Yugantar örgütünün 1922 yazının sonlarında gerçekleştirdiği bir toplantıda, acilen ulaşılması gereken amacın İngiliz emperyalizmiyle mücadele eden tüm sınıflarla işbirliği kurmak olduğuna karar verdiler. Bu karar Roy’a iletildi. Böylelikle Roy ile o güne dek yoldaşı olan insanlar arasındaki bağ da kopmuş oldu.[67] Büyük bir hayal kırıklığına uğrayan Roy Ağustos 1922’de Büyük Britanya Komünist Partisi’ne yazdığı bir mektupta, komünist hareketi eylem alanına çekmek üzere ülkeye iki ajanını göndermesini istedi.[68]

Bu dönemde uluslararası durum da değişti. Bu değişiklik, Sovyetler’in Hintli devrimcilere sunduğu yardımı imkânsız hâle getirdi. Rus-Afgan Anlaşması ile birlikte Rus silâhlarının Afgan toprakları üzerinden Hindistan’a geçişi zorlaştı. Zaten bu anlaşma imzalanmazdan önce Afganistan makamları, İngilizlerden destek almak için uğraşmaya, dolayısıyla Rusya’ya karşı sert bir tutum içerisine girmeye başlamışlardı.[69]

1921 yılının başlarında Afganistan’da Bravin öldürüldü. Anlaşmanın 22 Kasım 1921 günü imzalanmasının ardından, Rusların Kandahar, Gazne ve Celalabad şehirlerinde bulunan konsoloslukları kapatıldı. Artık Afgan makamlarının Bolşevizmin nüfuzu ile ilgili endişelerini dile getiriyor, bir yandan da İngilizlerin baskılarına boyun eğmek zorunda kalıyorlardı.[71]

Bölgedeki Hintli devrimciler, son darbeyi Ekim 1922’de Afgan kralı Amanullah o dönemde başında Ubeydullah’ın bulunduğu Geçici Hindistan Hükümeti’nin ülkeden ayrılmasını istemesiyle birlikte yediler.[72] O dönemde, Hindistan sınırına çok yakın olan Kabil şehri, yurtdışındaki Hintli devrimcilerin örgütlü oldukları yegâne merkez, aynı zamanda “Komintern’in Hindistan’la irtibat kurduğu tek kanaldı.”[73] Bu bağın kopmasıyla Hintli devrimciler ile Sovyetler arasındaki temas da son buldu.

Bu dönemde Sovyet politikası da belirli ölçüde değişti. Afganistan’dan kovulan Hintliler Türkistan’a geçtiler, fakat burada yetkililer, kendilerini epey soğuk karşıladılar ve başlarının çaresine bakmalarını istediler. Bu isimlerin Doğu Emekçileri Üniversitesi’ne girmelerine izin verilse de[74] bu dönemde Hintli devrimciler Bolşeviklerden hiç yardım alamadılar.

Rus Komünist Partisi Politik Bürosu’nun gizli dağıttığı 647/5 sayılı 25 Kasım 1922 tarihli, altında Stalin’in ve polit büronun genel sekreter yardımcısı Ter Avanesoff’un imzasının bulunduğu bir bildiride Komintern’in Hindistan’da devrim yolunu açmak için ortaya koyduğu o ilk adımlar dâhilinde yaptığı yanlışlar bir biçimde itiraf ediliyor, “sınırdaki kabilelerin Bolşevikleştirilmesine dönük çabaların beklenenden daha uzun sürecek, daha fazla belirsizlikle malul ve daha fazla paraya mal olacak bir iş olduğu” kabul ediliyordu.[75]

Arun Coomer Bose
1970
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Genel kanaate göre bu cümleyi ilk kez Mevlânâ Bereketullah 1904 yılı gibi erken bir tarihte dile getirmişti. Circular No. 5, H. s. 1908 6 Kasım.

[2] Mahendra Pratap, My Life Story of Fifty Five Years, Delhi, 1947, s. 57-58.

[3] Bhupendranath Datta, Aprokasita Rafnaitik ltihas (Bengalce), Kalküta, 1953, s. 240-245. Ayrıca Stockholm’daki İngiliz bakanın notuna da bakılabilir: 24 Mayıs 1917, Hindistan Hükümeti (Politik) Oturumları, Temmuz 1917. Virendranat Çattopadyaya, Hindistan’nın ünlü şairi ve milliyetçi lideri Bayan Sarojini Naidu’nun ağabeyidir. Birinci Dünya Savaşı öncesi yurtdışındaki Hintli devrimcilerin lideri olan Çattopadyaya, savaş döneminde Berlin’de kurulan Hindistan’ın Bağımsızlığı Komitesi’ne de başkanlık etmiştir. Onun Aralık 1942’de Rusya’da öldüğüne inanılmaktadır.

[4] Bhupendranath Datta, s. 245-246.

[5] Ibid., p. 247. Also E. H. Carr, German-Soviet Relations between the two World Wars, 1919-1989, London, 1952; p. 8.

[6] Bhupendranath Datta, p. 248.

[7] A.g.e., s. 248-250. Ayrıca bkz.: M. N. Roy, Memoirs, Bombay, 19164, s. 296-298, 304-305. M. N. Roy, yani Manabendra Nath Roy, Birinci Dünya Savaşı öncesi Bengal’de faal olan Yugantar devrimci örgütünün liderlerinden biri olan Harendranat Bataçarya’nın kullandığı müstear addır. Almanya’dan para ve silâh almak için Ağustos 1915’te ülkesinden ayrılan Roy, Doğu Asya ülkelerini bir yıl süreyle dolaştıktan sonra ABD’ye geldi ve burada tutuklandı. 1917’de Meksika’ya kaçmayı başaran Roy, iki yıl sonra SSCB dışında kurulan ilk komünist partisini (Meksika Komünist Partisi’ni) kurdu. Ardından, Borodin’in tavsiyesi üzerine Moskova’ya gelen Roy, burada 1929 yılında kovulana dek Komintern içerisinde önemli bir rol üstlendi. Sonra Hindistan’a döndü ve 25 Ocak 1954’te öldü.

Abani Muherci, Bengalli devrimcilerin elçisi olarak, Nisan 1915’te Japonya’ya gönderildi. Birkaç ay sonra dönüş yolunda, Singapur’da tutuklandı. Genel kabule göre buradaki sorgusunda dile getirdiği itiraflarla harekete ciddi zararlar verdi. Ancak 1917 güzünde kaçıp Cava’ya gitti. Oradan da Rusya’ya geçti. Komintern içerisinde görev aldı. Komintern’den sonraki süreçte kovulan Muherci’nin İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasından hemen önce Rusya’da öldüğüne inanılıyor.

[8] M. N. Roy, s. 487. Ayrıca Birendranat Dasgupta ile Pandurang Hankoje’nin makalenin yazarına sözlü olarak ilettiği değerlendirme.

[9] Yayına Hz.: Anand Gupta, India and Lenin, New Delhi, 1960, s. 43-45. Ayrıca bkz.:Ocak 1919’da Moskova’dan Taşkent’e gönderilen telgraf, F.P. 1920 Şubat 77-171.

[10] F.M. Bailey, Mission to Tashkent, Londra, 1946, s. 1943-146. Ayrıca bkz.: D. Kausihlik, “Indian Revolutionaries in Soviet Russia”, Link, 20-1-1966, s. 72. Aslen Bopalli olan Mevlânâ Bereketullah, Birinci Dünya Savaşı öncesinde uzun süre ABD ve Japonya’da yaşadı, buralarda Hintliler içinde devrimci faaliyet yürüttü. 1915 yılının başlarında Almanya’ya gelen Bereketullah, Raja Manedra Pratap’ın da içinde olduğu Türk-Alman heyetine eşlik etti. Burada Özgür Hindistan Geçici Hükümeti’nin başbakanı oldu. 1926 yılında ABD’de vefat etti.

[11] P. T. Etherton, In the Heart of Asia, Londra, 1925, s. 160. Ayrıca Montague’den Chelmsford’a gönderilen 9 Eylül 1920 tarihli telgrafa bakılabilir: Montague Papers, Cilt. IV.

[12] Papers Regarding Hostilities with Afghanistan, Londra, 1919 s. 18. Izvestia gazetesine 6 Mayıs 1919 günü verdiği mülâkatta Bereketullah şunları söylüyor: “Komünist de sosyalist de değilim, savunduğum politik program gereğince ben, İngilizlerin Asya’dan kovulmasını istiyorum. Avrupa kapitalizminin Asya’daki varlığına tümüyle karşıyım ve ona düşman olanların sadık bir yoldaşıyım. Dolayısıyla komünistlerle aramda bu hedefler noktasında tam bir uyuşma söz konusu. Bizler, bahsi geçen sahada birer müttefikiz.” Foreign and Political Proceedings· of the Government of India, 1920 Şubat F. 17-171. Ayrıca bkz.: X. J. Eudin & R. C. North, Soviet Russia and the East, A Documentary Survey, Stanford, 1957, s. 83.

[13] Louis Fischer, The Soviet in World Affairs, Cilt. I, Londra. 1930, s. 285-286. Ayrıca, The Times, 13 Haziran 1919, s. 12.

[14] C. S. Samna, India and the Anglo-Soviet Relations (1917-1947), Bombay, 1959, s. 41. Ayrıca bkz.: F. M. Bailey, s. 174-175. O dönemde farklı fabrikalarda 150 kadar Alman ve Avusturyalı eski savaş esiri çalışmaktaydı. Chelmsford’un Montague’ye gönderdiği telgraf, 20 Ağustos 1919, Chelmsford Papers, Cilt. V, Kısım 2.

[15] C. S. Samna, a.g.e., s. 41-42. Ayrıca bkz.: F. M. Bailey, s. 169. Bu Afgan heyeti, Moskova’daki Sovyet makamlarıyla 10 Ekim 1919 günü görüştü. Eudin & North, a.g.e., s. 183.

[16] A.g.e., s. 42-43.

[17] Malleson’ın 28 Kasım 1919 günü Delhi’deki genelkurmay başkanın Meşhed’den gönderdiği telgraf, Home (Political) Proceedings of the Government of India, 1920 Şubat 398-412 k.w.a.

[18] Anand Gupta, s. 32. Mahendra Pratap, Afganistan’ın İngilizlerle savaşa girdiğini işitince Almanya’dan Moskova’ya geçti. Burada Bereketullah, Abdur Rab, Tirumal Açari, Dalip Singh Gill ve yardımcısı İbrahim ile birlikte Lenin’le görüştü. A.g.e., s. 32-33. Ayrıca bkz.: The .Times, 17 Mart 1920, s. 11.

[19] Aktaran: C. S. Sanma, s. 58-59.

[20] Jadugopa.J. Mukherjee, Viplabi ]ibaner Smriti (Bengalce), Kalküta, 1956, s. 480-481. Ayrıca bkz.: Bhupendra Kumar Datta, Viplaber Padachinha (Bengalce) Kalküta, 1953, s. 245-248.

[21] The Second Congress of the Communist International Proceedings, Moskova, 1920, s. 167-172.

[22] M. N. Roy, s. 390.

[23] The Second Congress of the Communist International Proceedings, s. 578. Georgi Safarov, 16 Temmuz 1920 tarihinde Pravda gazetesine yazdığı yazıda Hintli devrimciler derken muhtemelen Roy’dan bahsediyor: “Hintli devrimciler Komintern’le temas kurdular. […] Bu devrimcilerin örgütleri esas olarak devrimci milliyetçilik çizgisinde olsa da belli ölçüde sol radikal bir hareketin de içlerinde kök saldığını söylemek mümkün.” Aktaran: X. J. Eudin & R.C. North, s. 82-88.

[24] The Second Congress of the Communist International Proceedings, s. 478. Lenin “geniş kitlelerin ulusal bağımsızlıkla ilgili talepler temelinde örgütlenmesinin mümkün olduğunu” söylüyor. Alfred Hosmer, “In Moscow in Lenin's Days, 1920-1921”, The New International, XXI (Yaz 1955, s. 109.)

[25] M. N. Roy, s. 392-395.

[26] A.g.e., s. 395 ve 420. Ayrıca bkz.: George Lenczowski, Russia and the West in India, 1918-1948, New York, 1948, s. 6. Abani Muherci de Afganistan’ın propaganda faaliyetleri, mümkün olduğu ölçüde de Hindistan’da İngilizlere karşı yürütülecek askeri operasyonlar için gerekli üs olarak kullanılabileceğini söylüyor. Leo Pasvolsky, Russia in the Far East, New York, 1922, s. 75.

[27] M. N. Roy, s. 371, 414-415.

[28] Robert Payne, Red Storm over Asia. New York, 1951, s. 8. Ayrıca bkz.: A. Lobanov-Rostovsky, Russia and Asia, Michigan, 1951, s. 282.

[29] E. H. Carr, The Bolshevik Revolution, 1911-1923, Cilt. III, Londra, 1966, s. 265, dipnot.

[30] Muzaffar Ahmed, The Communist Party in India and its Formation Abroad, Kalküta, 1962, s. 14-17. Ayrıca bkz.: Shaukat Usmani, Peshawar to Moscow, Benares, 1927, s. 4. 11 Ağustos 1920 günü Chehnsford, Montague’ye yazdığı mektupta, 20.000 kadar muhacirin Afganistan’a geçtiğini söylüyor. Chelmsford Papers, Cilt. VI, Bölüm 2. 15 Ağustos 1920 günü ise A. H. Grant, Chehnsford’a yazdığı mektupta Afganistan’a 30.000’in üzerinde insanın geçtiğini iddia ediyor. A.g.e., Cilt. XXV, Bölüm I.

[31] Muzaffar Ahmed, s. 15-28. Ayrıca bkz.: Shaukat·Usmani, Peshawar to Moscow, s. 6-14, 60-90, 98-99. Fazlüllahi Kurban’a göre bu insanların otuzu Taşkent’e geçti, kendisinin de içinde bulunduğu altı kişilik grup ise Bakû üzerinden Türkiye’ye gitti. Rahul Sankrityayana, Naye Bharat Ke Naye Neta, (Hintçe), 2. Baskı, Patna, 1949, s. 317.

[32] The Times, 13 Ekim 1922, s. 13. Ayrıca bkz.: D. Kaushik, Link, a.g.e., s. 72.

[33] Muzaffar Ahmed, a.g.e., s. 28. Ayrıca bkz.: Shaukat Usmani, “From Tirmiz to Tashkent”, Mainstream, 8 Temmuz 1967, s. 19. Ayrıca bkz.: D. Kaushik, Link, s. 76.

[34] M. N. Roy, a.g.e., s. 461-462.

[35] A.g.e., s. 465.

[36] I. S. Sologubov, Inostrannie Kommunisty V Turkestanne, Taşkent, 1961, s. 56-57, 70.

[37] D. Kaushik, Link, a.g.e., s. 73.

[38] A.g.e. Ayrıca bkz.: D. Kaushik, “An Obscure Journal of Indian Revolutionaries at Baku”, Foreign Affairs Reports, Kasım 1964, Cilt. XIII, Sayı. 11, s. 177.

[39] Fazlüllahi Kurban’dan aktaran: Rahul Sankrityayana, s. 318. Ayrıca bkz.: I. Andronov, “Awakening East” New Times, 5 Nisan 1967, s. 12.

[40] I. Andronov, a.g.e. Ayrıca bkz.: M. N. Roy, s. 436-437.

[41] M. N. Roy, s. 466-467. Shaukat Usmani, “From Tinmiz to Tashkent”, Mainstream, 8 Temmuz 1967, s. 19.

[42] M. N. Roy, s. 470-471.

[43] Yayına Hz.: M. Vistinetsky, In Common They Fought, Moskova, 1967, s. 73, 75.

[44] Jayantanuja Bandopadhyaya, Indian Nationalism versus International Communism,Kalküta, 1966, s. 181-182.

[45] M. N. Roy, s. 484-485, 442, 457, 469-471, 476.

[46] A.g.e., s. 468, 528. Ayrıca bkz.: Shaukat Usmani, Peshawar to Moscow, s. 112. Ayrıca bkz.: Muzaffar Ahmed, s. 32.

[47] Bhupendranath Datta, s. 247.

[48] Sir Cecil Kaye, Communism in India, Delhi, 1926, s. 1-2.

[49] A.g.e. Ayrıca bkz.: Bhupendranath Datta, s. 263, 267-268, 280. Ayrıca bkz.: The Times, 21 Eylül 1921. s. 12.

[50] Bhupendranath Datta, s. 270.

[51] A.g.e., s. 278. Ayrıca bkz.: M. N. Roy, s. 479. Londra’daki İtalyan Büyükelçiliği, İngiliz dışişleri bakanlığını 5 Mart 1920 günü Berlin’deki Hintli devrimcilerin Moskova’ya gittiği konusunda bilgilendirdi. Berlin’den Neue Zurcher Zeitung gazetesine geçilen telgraf da bu bilgiyi doğruluyor. Home (Political) Proceedings of the Government of India, 1920 Nisan 312 B.

[52] Bhupendranath Datta, s. 283. Ayrıca bkz.: M. N. Roy, s. 478. Ayrıca Pandurang Hankoje ile Boirendranat Dasgupta’nın sözlü ifadeleri.

[53] M. N. Roy, s. 481-483.

[54] A.g.e., s. 483-484. Ayrıca bkz.: Bhupendranath Datta, s. 285, 287.

[55] Muzaffar Ahmed, s. 32-33.

[56] Eliawa’nın da 5 Mayıs 1921 günü şunu söylediği iddia ediliyor: “1921’de Hindistan’da kapitalizmin temellerine saldırmaya başlamıştık.” A Selection of Papers dealing with· the Relations between His Maiesty's Government and the Soviet Union, 1921-1927, Londra, 1927, s. 5-7.

[57] Bhupendranath Datta, s. 287-289, 291.

[58] A.g.e., s. 289, 298. Ayrıca bkz.: M. N. Roy, s. 479, 485.

[59] Bhupendranath Datta, s. 294, 297-298. Aynı dönemde Komintern, ilgili ülkelerdeki milliyetçi teşkilâtlardan çok o ülkelerdeki komünist partilere daha fazla önem vermeye karar verdi. Theses and Resolutions Adopted at the Third World Congress of the Communist International, 22 Haziran-12 Temmuz 1921. New York, 1921, s. 21.

[60] Shaukat Usmani, Peshawar to Moscow, s. 166-168.

[61] Muzaffar Ahmed, s. 84-85. Ayrıca bkz.: Alexander Bannine, One who survived: the life story of a Russian under the Soviets, New York, 1945, s. 100-101.

[62] Muzaffar Ahmeq, s. 35-45, 84-85. Ayrıca bkz.: Sampurnanand, Memories and Reflections, Bombay, 1962 s. 39-40.

[63] Sir Cecil Kaye, s. 7-8. Ayrıca bkz.: M. N, Roy, s. 547 . Bhupendranath Datta, s. 303.

[64] Bhupendra Kumar Datta’nın bu makalenin yazarına 15 Mayıs 1965 günü gönderdiği mektup. Ayrıca bkz.: Muzaffar Ahmed; s. 114-115. Jadugopal Mukherjee, s. 483-484. Muzaffer Ahmed, Hindistan Komünist Partisi’nin kurucularından biridir. Bugünlerde epey yaşlı olmasına rağmen sol komünistlerin (HKP Marksist) en fazla hürmet gören liderlerinden biridir. Bhupendra Kumar Datta, daha önce adı geçen Dr. Bupendranat Datta’dan farklı bir kişidir. Doktor, yüzyıl başlarında genç Hintlilerin yeni bir ruhu kuşanmalarını sağlayan ünlü dini ve milliyetçi lider Svami Vibekananda’nın kardeşidir.

[65]·C. S. Samna, s. 66.

[66] Sir Cecil Kaye, s. 36.

[67] Jadugopal Mukherjee, s. 466, 484, 499-500. Hindistan hükümetinin Roy ile gizlice yazıştıklarını ortaya çıkartması üzerine 25 Eylül 1923 günü Yugantar partisinin birçok üyesi tutuklanmıştır. A.g.e., s. 475, 499-500.

[68] Sir Cecil Kaye, s. 21.

[69] Chelmsford, 12 Ocak 1921 günü Montague’ye şunu yazıyordu: “Afganlar Ruslara karşı düşmanca bir tutum içine girmeyi düşünüyorlar, bu konuda bizden yardım istiyorlar.” Montague Papers, Cilt. V. 1920 yazının başlarında bir Afgan heyeti Delhi’ye geldi ve Sör Henry Dobbs ile dostane bir görüşme gerçekleştirdi. Yayına Hz.: L. F. Rushbrook-WilliJams, India in 1920. Kalküta, 1921, s. 5-6.

[70] I. Andronov, “Awakening East”, New Times, 1 Mart 1967, s. 13.

[71] Yayına Hz.: L. F. Rushbrook-Williams, India in the Years 1922-1923, Kalküta, 1923, s. 29-30.

[72] M. N. Roy, s. 491-492. Ayrıca bkz.: Şivnaz Benerci’den aktaran: Jayantanuja Bandopadhyaya, s. 131-132.

[73] A Selection of Papers dealing with the relations between His Majesty's Government and the Soviet Union, 1921-1927, s. 6-7.

[74] Şivnaz Benerci’den akt.: Jayantanuja Bandopadhyaya, s. 131-182.

[75] The Times, 1 Temmuz 1923, s. 9. Ayrıca bkz.: C. S. Samna, s. 68-70.

0 Yorum: