Mevlânâ
Bereketullah Bhopali [Abdulhafız Muhammed Bereketullah] 7 Temmuz 1859’da doğdu.
Hindistan bağımsızlık hareketinin sancaktarlarından olan Bereketullah, Britanya
emperyalizmine karşı mücadele dâhilinde Büyük Britanya, Avrupa, Japonya ve
Amerika yanında Sovyetler Birliği’ne de seyahatler gerçekleştirdi.
Mevlânâ
Bereketullah, Bolşevik devriminden kısa bir süre sonra, Mayıs 1919’da
Moskova’ya giden âlimlerden biriydi. Orada halkın yüzleştiği koşullara bizzat
kendi gözleriyle tanıklık etti, Lenin ve diğer Bolşevik liderlerle bir araya
gelme imkânı buldu. Moskova’da kaldığı günlerde Izvestia gazetesine
verdiği mülâkatta şunları söylemişti:
“Komünist de sosyalist de
değilim, savunduğum politik program gereğince ben, İngilizlerin Asya’dan
kovulmasını istiyorum. Avrupa kapitalizminin Asya’daki varlığına tümüyle
karşıyım ve ona düşman olanların sadık bir yoldaşıyım. Dolayısıyla
komünistlerle aramda bu hedefler noktasında tam bir uyuşma söz konusu. Bizler,
bahsi geçen sahada birer müttefikiz. Gelecekte neler yaşanır bilemem ama şunu
kesin olarak ifade edebilirim: tüm milletlerin kapitalistlere karşı ayaklanıp
cihad etmesini isteyen Sovyet hükümetinin sahip olduğu o cazibe, bizi
fazlasıyla etkiledi. Bizim asıl hoşumuza giden şeyse Sovyetler Birliği’nin
Rusya ve Büyük Britanya arasında imzalanmış, amacı başka milletleri, bilhassa
Doğulu milletleri köleleştirmek olan tüm gizli anlaşmaları ifşa etmesiydi.
Sadece bunu yapmakla da kalmadı, ayrıca Sovyetler, tüm o anlaşmaları tek
taraflı olarak yırtıp attı. Rusya, tüm küçük ve büyük milletlerin eşit ve denk
olduğu ilkesi uyarınca hareket ediyor. Sosyalizm olarak nitelenen, Bolşeviklere
ait fikir, Hindistan’ın sıradan insanlarının kalbinde de kendisine yer
buluyor.”
Bolşevizm
ve Müslüman Milletler isimli kitabında Bereketullah şunları yazıyor:
“Marx’ın düşüncesinin ruhu
ile kutsal dinlerin ruhu aynıdır. Her ikisinin de hedefi, mazlum halkları
zorbalıktan ve zulümden kurtarıp onları haysiyetli ve barışçıl bir hayata
kavuşturmaktır.”
Devamı
şu şekilde:
“Filozof Platon, Cumhuriyet
isimli eserinde bir harita sunuyor. Burada mülkiyet ortaktır ve kamunundur.
Temel ihtiyaçlar, istihdam imkânları herkese eşit olarak sağlanır. Eğitimdeki
ilerleme sayesinde her fert, bilgiden istifade edecek, amelleri makul ve doğru
olacaktır. İşte bunlar, Karl Marx’ın birçok neslin bilgi ve tecrübesinden
beslenen o heybetli yapısında da geçerli olan ilkelerdir.”
Bereketullah,
şikâyetini dile getirerek, kendi döneminde bağımsızlığı anlamlı bir şekilde
dillendiren tek bir Müslüman siyasetin gündeme gelmediğini söyler ve şu tespiti
yapmaktadır:
“Bugün ortalıkta tek bir
bağımsız Müslüman devlet kalmadı çünkü Müslüman ülkeler, Britanya
emperyalizminin, diktatör kral çarın, Fransız veya İtalyan sömürgeciliğinin
önünde diz çöktüler. İliklerine kadar sömürülüyorlar.”
Fakat
onun mevcut durum karşısında ümitsiz olduğunu söylemek mümkün değildir:
“Ümitsiz olmak için hiçbir
sebep yok. Çarlık zulmünün ve zorbalığının o karanlık gecesi ardından
hürriyetin şafağı Rusya’nın ufkunda söktü. Lenin, insanlığın saadeti konusunda
herkese o iyi haberi verdi ve fikirlerindeki nuru güneş gibi her yana saçtı. Nesilden
nesle, iki bin yıl boyunca aktarılan o büyük miras, filozof Platon’un ideal
cumhuriyetindeki ilkeler ve ideolojiler, pratikte belirli bir şekle kavuştular.
Lenin’in liderliğinde bu miras halktan kabul gördü ve gerçeklik hâlini aldı.
Rusya’nın ve Türkistan’ın her yerinde her türlü düzenleme faaliyetinde ve
idarede kontrol işçilere, köylülere ve sıradan askerlere verildi. Tüm
sınıfların ve milletlerin eşit haklara sahip olduğu görüşü kabul gördü ve her
ferde daha iyi bir hayat yaşayacakları konusunda teminat verildi.”
Bereketullah,
Bolşevik hükümetine destek vermekle kalmadı, ayrıca Rus halkını, bilhassa Orta
Asya’daki Müslümanları Sovyet hükümetini tüm kalpleriyle desteklemeleri ve onun
düşmanları karşısında konum alıp devrimin ulaştığı başarıları savunmaları
çağrısında bulundu. Emperyalistlerin komplolarına ve müdahalelerine ancak bu
şekilde karşı konulabilirdi:
“Artık tüm dünya
Müslümanlarının ve Asya milletlerinin Rus sosyalizminden bir şeyler
öğrenmelerinin, o altın ilkeleri idrak etmelerinin ve onları samimiyetle ve
şevkle benimsemelerinin vakti gelmiştir. Bu modern sistemin temelinde saklı
olan o asil ve yüce hedefler, Müslümanların söz konusu sistemi savunup ona
eksiksiz destek olmalarını talep etmektedir. Müslümanlar, Bolşeviklerle
birleşmeli, Britanya’nın ve diğer zorba liderlerin saldırılarını boşa
düşürmeli, zaman kaybetmeden evlatlarını Rus okullarını göndermeli, onların
modern bilim, yüksek sanat, pratik fizik, kimya ve makinelerin işleyişini
öğrenmelerini sağlamalıdır.”
Bereketullah,
sonrasında Müslümanlara şu çağrıyı yapar:
“Hey Müslümanlar!
Hakikatin bu sesine, yoldaş Lenin’in ve Sovyet hükümetinin gönderdiği bu
hürriyet, kardeşlik ve eşitlik mesajına kulak verin ve onun dediğini yapın.”
Mevlânâ
Bereketullah tüm ömrünce bir savaşçı gibi yaşadı. 20 Eylül 1927’de ABD’de vefat
etti.
Rıza Naim
27 Temmuz 2018
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder