10 Kasım 2018

Lenin ve Bereketullah

Mevlânâ Bereketullah Bhopali [Abdulhafız Muhammed Bereketullah] 7 Temmuz 1859’da doğdu. Hindistan bağımsızlık hareketinin sancaktarlarından olan Bereketullah, Britanya emperyalizmine karşı mücadele dâhilinde Büyük Britanya, Avrupa, Japonya ve Amerika yanında Sovyetler Birliği’ne de seyahatler gerçekleştirdi.
Mevlânâ Bereketullah, Bolşevik devriminden kısa bir süre sonra, Mayıs 1919’da Moskova’ya giden âlimlerden biriydi. Orada halkın yüzleştiği koşullara bizzat kendi gözleriyle tanıklık etti, Lenin ve diğer Bolşevik liderlerle bir araya gelme imkânı buldu. Moskova’da kaldığı günlerde Izvestia gazetesine verdiği mülâkatta şunları söylemişti:
“Komünist de sosyalist de değilim, savunduğum politik program gereğince ben, İngilizlerin Asya’dan kovulmasını istiyorum. Avrupa kapitalizminin Asya’daki varlığına tümüyle karşıyım ve ona düşman olanların sadık bir yoldaşıyım. Dolayısıyla komünistlerle aramda bu hedefler noktasında tam bir uyuşma söz konusu. Bizler, bahsi geçen sahada birer müttefikiz. Gelecekte neler yaşanır bilemem ama şunu kesin olarak ifade edebilirim: tüm milletlerin kapitalistlere karşı ayaklanıp cihad etmesini isteyen Sovyet hükümetinin sahip olduğu o cazibe, bizi fazlasıyla etkiledi. Bizim asıl hoşumuza giden şeyse Sovyetler Birliği’nin Rusya ve Büyük Britanya arasında imzalanmış, amacı başka milletleri, bilhassa Doğulu milletleri köleleştirmek olan tüm gizli anlaşmaları ifşa etmesiydi. Sadece bunu yapmakla da kalmadı, ayrıca Sovyetler, tüm o anlaşmaları tek taraflı olarak yırtıp attı. Rusya, tüm küçük ve büyük milletlerin eşit ve denk olduğu ilkesi uyarınca hareket ediyor. Sosyalizm olarak nitelenen, Bolşeviklere ait fikir, Hindistan’ın sıradan insanlarının kalbinde de kendisine yer buluyor.”
Kabil’de sürgünde bulunan devrimciler
Bereketullah’ı Geçici Hükümet’in başbakanı olarak tayin ettiler.
Bolşevizm ve Müslüman Milletler isimli kitabında Bereketullah şunları yazıyor:
“Marx’ın düşüncesinin ruhu ile kutsal dinlerin ruhu aynıdır. Her ikisinin de hedefi, mazlum halkları zorbalıktan ve zulümden kurtarıp onları haysiyetli ve barışçıl bir hayata kavuşturmaktır.”
Devamı şu şekilde:
“Filozof Platon, Cumhuriyet isimli eserinde bir harita sunuyor. Burada mülkiyet ortaktır ve kamunundur. Temel ihtiyaçlar, istihdam imkânları herkese eşit olarak sağlanır. Eğitimdeki ilerleme sayesinde her fert, bilgiden istifade edecek, amelleri makul ve doğru olacaktır. İşte bunlar, Karl Marx’ın birçok neslin bilgi ve tecrübesinden beslenen o heybetli yapısında da geçerli olan ilkelerdir.”
Bereketullah, şikâyetini dile getirerek, kendi döneminde bağımsızlığı anlamlı bir şekilde dillendiren tek bir Müslüman siyasetin gündeme gelmediğini söyler ve şu tespiti yapmaktadır:
“Bugün ortalıkta tek bir bağımsız Müslüman devlet kalmadı çünkü Müslüman ülkeler, Britanya emperyalizminin, diktatör kral çarın, Fransız veya İtalyan sömürgeciliğinin önünde diz çöktüler. İliklerine kadar sömürülüyorlar.”
Fakat onun mevcut durum karşısında ümitsiz olduğunu söylemek mümkün değildir:
“Ümitsiz olmak için hiçbir sebep yok. Çarlık zulmünün ve zorbalığının o karanlık gecesi ardından hürriyetin şafağı Rusya’nın ufkunda söktü. Lenin, insanlığın saadeti konusunda herkese o iyi haberi verdi ve fikirlerindeki nuru güneş gibi her yana saçtı. Nesilden nesle, iki bin yıl boyunca aktarılan o büyük miras, filozof Platon’un ideal cumhuriyetindeki ilkeler ve ideolojiler, pratikte belirli bir şekle kavuştular. Lenin’in liderliğinde bu miras halktan kabul gördü ve gerçeklik hâlini aldı. Rusya’nın ve Türkistan’ın her yerinde her türlü düzenleme faaliyetinde ve idarede kontrol işçilere, köylülere ve sıradan askerlere verildi. Tüm sınıfların ve milletlerin eşit haklara sahip olduğu görüşü kabul gördü ve her ferde daha iyi bir hayat yaşayacakları konusunda teminat verildi.”
Bereketullah, Bolşevik hükümetine destek vermekle kalmadı, ayrıca Rus halkını, bilhassa Orta Asya’daki Müslümanları Sovyet hükümetini tüm kalpleriyle desteklemeleri ve onun düşmanları karşısında konum alıp devrimin ulaştığı başarıları savunmaları çağrısında bulundu. Emperyalistlerin komplolarına ve müdahalelerine ancak bu şekilde karşı konulabilirdi:
“Artık tüm dünya Müslümanlarının ve Asya milletlerinin Rus sosyalizminden bir şeyler öğrenmelerinin, o altın ilkeleri idrak etmelerinin ve onları samimiyetle ve şevkle benimsemelerinin vakti gelmiştir. Bu modern sistemin temelinde saklı olan o asil ve yüce hedefler, Müslümanların söz konusu sistemi savunup ona eksiksiz destek olmalarını talep etmektedir. Müslümanlar, Bolşeviklerle birleşmeli, Britanya’nın ve diğer zorba liderlerin saldırılarını boşa düşürmeli, zaman kaybetmeden evlatlarını Rus okullarını göndermeli, onların modern bilim, yüksek sanat, pratik fizik, kimya ve makinelerin işleyişini öğrenmelerini sağlamalıdır.”
Bereketullah, sonrasında Müslümanlara şu çağrıyı yapar:
“Hey Müslümanlar! Hakikatin bu sesine, yoldaş Lenin’in ve Sovyet hükümetinin gönderdiği bu hürriyet, kardeşlik ve eşitlik mesajına kulak verin ve onun dediğini yapın.”
Mevlânâ Bereketullah tüm ömrünce bir savaşçı gibi yaşadı. 20 Eylül 1927’de ABD’de vefat etti.
Rıza Naim
27 Temmuz 2018

0 Yorum: