17 Kasım 2018

, ,

Siyahlar ve Filistin

Hapishaneler, Siyahların Kurtuluşu Hareketi ve Filistin Mücadelesi

Aşağıda sunduğumuz, FHKC’nin şuan hapiste bulunan genel sekreteri Ahmed Sedat’ın kaleme aldığı makale, 15 Ekim’de samidoun.net’ten alınmıştır. Esasen makale, Huey Newton’ın Devrimci İntihar isimli çalışmasının yeni Fransızca baskısına takdim olarak kaleme alınmıştır.
* * *
ABD’deki siyahların kurtuluş mücadelesinin büyük lideri Huey P. Newton’ın yazdığı bir kitaba takdim kaleme almak, benim için büyük bir onur. Yoldaşlarım, Filistinli tutsaklar hareketi ve kendim adına söyleyebilirim ki işgalci gücün bu Ramon adındaki hapishanesinde bizler, bugün ağır baskılara karşı hapishanelerde kurtuluş mücadelelerine devam eden siyah yoldaşlarımızı sıkılı yumruklarımızla selamlıyor, onlarla dayanışma içerisinde, kol kola olduğumuzu ifade ediyoruz.
Ensar’dan Attica’ya oradan Lannemezan’a, hapishane denilen şey, sadece insanın fiziken kapatıldığı bir mekân değil, ayrıca mazlumların zalimlere karşı koydukları bir mücadele alanıdır. İsmi ister Mumya Ebu Cemal, ister Velid Dakka, ister Corc İbrahim Abdullah olsun, demir parmaklıklar ardındaki politik tutsakların hareketimizin önceliği hâline gelmeleri mümkündür ve zorunluluktur. Bu isimler, müşterek düşmana karşı mücadelenin kesintisiz olduğunun, altmışların, yetmişlerin ve seksenlerin sömürgecilik karşıtı, kurtuluş hareketleri bağlamında geride bıraktıkları mirasın bugüne ulaştığının kanıtıdırlar. Politik tutsaklar, sıradan birer birey değil, mücadele dâhilinde halklarımızı ve toplumlarımızı bizlerden ayırmaya yarayan demir parmaklıkların, duvarların ve zincirlerin kırılmasına, sökülüp atılmasına katkı sunacak hapishane örgütlenmesinin ve mücadelenin birer lideridirler. Onlar sürekli tecrit edilmekte, hücrelere atılmakta, en ağır işkencelerden geçmekte, işgalci ve gardiyanlar tutsağın iradesini kırmanın yollarını aramakta, onların halkla bağlarını kopartmaya çalışmaktadırlar.
Bugün Filipinler’de olduğu gibi, harekete karşı saldırılar daha da artmakta, Filistin direnişi üyeleri katledilmekte, planlı programlı saldırılara maruz kalmakta, öte yandan aynı şekilde siyahlar ve hareketleri kriminalize edilmektedir. Dolayısıyla bugün Huey Newton’ın yüzleştiği ve tanımladığı türde bir durumla karşı karşıyayız. Bugün hâlâ kapitalizmin, Siyonizmin ve emperyalizmin, onların polisinin ve askerinin acımasız saldırılarına karşı halklarımızı korumaya çalışıyoruz. Henüz hayallerimizi gerçekleştirebilmiş, hapishaneleri kurtuluş müzeleri hâline getirebilmiş değiliz. Tüm dünya genelinde devrimciler, mazlum halkların kurdukları her hareket dâhilinde böylesi bir geleceği düşlerler ve onun için mücadele ederler. Esasında tutsaklar hareketinden bahsettiğimizde bizler, direnişten söz ediyoruzdur.
Hapishanelerin varolmasının sebebi, muktedirlerin onlara muhtaç olması ve varlığının onların işine gelmesidir. Bir yerde işgal ve sömürgeleştirme pratiği varsa, orada hapishane de vardır. Tüm yasalar ve hukukî çerçeveler, sömürüyü, zulmü ve adaletsizliği meşrulaştırmaya, direnişi ve kurtuluş mücadelesini kriminalize etmeye yararlar. On dokuzuncu yüzyılda çıkartılan Kaçak Köle Kanunları’ndan dünya halklarının kurdukları direniş hareketlerini kriminalize edip yalnızlaştırmak için hazırlanan “terörist listeleri”ne dek tüm pratikler, halklara karşı yürütülen mücadelenin tezahürleridirler. Bu noktada Küba’da hâlen daha mücadele içerisinde olan ve özgür yaşayan kız kardeşimiz Assata Shakur’a selam edelim, ama öte yandan da bu tüm dünyada özgürlüğün sembolü hâline gelmiş olan bu kadının yakalanmasına yönelik çabaları meşrulaştırmak için “terörist” etiketine başvurulduğunu ve yeni tehditlerin gündeme geldiğini de görelim.
Bu örnek, aynı zamanda Kara Panter Partisi ile Siyahların Kurtuluşu Hareketi’nin yürüttüğü mücadelenin, güttüğü davanın ve örgütlediği hareketin varlığını sürdürdüğünün de bir delilidir. Söz konusu dosyanın kapandığını kimse söyleyemez. Adalet ve kurtuluş mücadelesi sürmektedir. Devrimci Filistin solu olarak FHKC, ellinci mücadele yılına girmiş durumdadır. Devrimci mücadelenin zafere ulaşacağı güne dek yürüyüşümüzü güçlü kılmak için bu mirasın yüceltilmesi, ama aynı zamanda eleştirilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde, Kara Panter Partisi’nin kuruluşunun üzerinden de elli yıl geçmiştir. Partinin devrimci değişimle ilgili vizyonu bugün de geçerliliğini korumaktadır.
Bu miras, hem fikirlerle hem de kendi toplumlarını canlandırıp onlara ilham vermeye devam eden insanların mücadele tarihleriyle geleceğe taşınmaktadır. Berlin sokaklarında FHKC’nin eski tutsaklarından birini görseniz, onun hâlen daha Filistinlileri örgütlemeye çalıştığını görürsünüz. Aynı şekilde, Şikago, Oakland ve Harlem sokaklarında da siyahların mücadelesinin sürdüğünü, Kara Panter Partisi’nin mirasının hâlâ canlı olduğunu bir şekilde hissedersiniz. Oralarda mücadelenin mirasını bir cevahir misali sol memesinin altında taşıyan insanlara rastlarsınız. Hareketimize mensup yaşlı insanların, bilhassa yolu hapisten geçmiş olanların deneyimleri, yazılarla, kitaplarla ve edebiyatla bir nesilden diğerine aktarılmaktadır. Siyahların ve Filistinlilerin devrimci kurtuluş mücadeleleri gençlerin yürüdüğü yoldan ilerleyecektir.
Şu an içeride olsun ya da olmasın her politik tutsak, kurtuluş fikrini ve düşünü bağrında taşır, kurtuluşun pratikte ne anlama geldiğini bilir. Bugün Kanada ve ABD’deki Siyahların Kurtuluşu Hareketi’ne veya Yerli halkların mücadelelerine baktığımızda, bugün işgal altındaki Filistin’de karşı karşıya geldiğimiz aynı düşman kampını görüyoruz. Malcolm X ve Fred Hampton’a sıkılan kurşunla Gassân Kenefani’ye, Halid Nazzal’a veya Mahmud Hemşeri’ye sıkılan kurşun aynıdır. Bugün dünyanın her yerinde halkların üzerine aynı göz yaşartıcı gazlar, aynı kurşunlar sıkılmaktadır. G4S gibi şirketler, hareketlerimize yönelik saldırılardan ve insanlarımızın kütle hâlinde hapse atılma süreçlerinden büyük kârlar elde etmekte, ABD, Avrupa ve İsrail polis güçleri ırkçılığı beslemek, “kontrgerilla” faaliyetlerini yoğunlaştırmak, sokaklarımızda, kamplarımızda ve köylerimizde baskıları artırmak için birbirlerini eğitmektedir.
Hapishanelerde bizim tek umudumuz, tek arzumuz, başka yerlerdeki hareketlerle ve politik tutsaklarla iletişim kurmaktır. Bizler, kurtuluş hareketlerini güçlendirmek, tutsaklarımızı özgürleştirmek için edindiğimiz deneyimleri başkalarıyla paylaşmak niyetindeyiz. Politik tutsaklar, kavga ve hapishane pratiği konusunda ilk elden deneyime sahiptirler ve bu deneyimin politik tutsakları dönüştürmesi mümkündür. Söz konusu deneyim bireysel değil kolektiftir; tutsağın sergilediği kahramanlık salt hapishanede olmakla ilgili değildir, ayrıca bugün uluslararası planda yankılanmaya devam eden, yeni bir konumda süren mücadelenin ve hareketin liderliğini yaptıklarına dair bilinçle bağlantılı bir meseledir. Bugün Lannemezan Hapishanesi’nde bulunan Corc İbrahim Abdullah, tıpkı Mahanoy Hapishanesi’ndeki Mumya Ebu Cemal gibi, mücadele yürütmektedir. Ayrıca kahramanlık, sadece hapiste geçirilen yıllardan ve artık serbest bırakılmış olmaktan kaynaklanmaz. Onu bir emektar olarak, geride kalanlar için kurtuluş mesajını taşımaya devam etmede aramak gerekir.
Politik tutsağı onca çabaya rağmen kimse zayıf düşüremez veya ezemez. Onun asıl sorumluluğu, avcundaki ateşi muhafaza etmektir. Bu, bize verilen, almak için gidip uğraştığımız bir rol değildir. Bugün hepimiz, mevcut konumumuzu kavgayı sebatla yürüten, köklü bir geleneği olan halkımıza örnek teşkil etmek için korumakla yetinmemeli ama aynı zamanda o örnekliği düşmana karşı da sergileyip hapishane pratiğinin bizi veya halkımızı yenmeye yetmeyeceğini göstermeliyiz. Bizim davamız, basit mânâda bireysel özgürlük peşinde koşmaktan ibaret değildir. ABD Mumya Ebu Cemal’i, İsrail bizi, Fransa Corc Abdullah’ı serbest bırakabilir, bunun için hepimizin sisteme alet olmayı içine sindirmesi veya halka ihanet etmesi kâfidir. Oysa hapishaneler, sanat, edebiyat ve politik teori düzleminde çarpıcı örneklerin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Bugün hareketler ve devrimciler, dünya genelinde oldukça zor bir dönemden geçmektedirler. Ne var ki bu zor zamanlar da yakından incelendiğinde kıymetli görülebilir. Dünya genelinde bizler, sosyalizm, halk demokrasisi ve başka bir dünya talebini geleceğe taşıyacak yeni devrimci nesiller için yol açıyoruz. Huey Newton’ın yazılarını yazdığı dönemde hareketler ve tutsaklar deneyimlerini paylaşıyor, mektuplar, kitaplar ve sanat aracılığıyla iletişim kuruyor, bunlar çoğunlukla hapishanelere gizlice sokuluyor, sansür bir biçimde aşılıyor, demir duvarlar deliniyordu. Bugün teknoloji sahasında yaşanan tüm o büyük devrimlerle birlikte politik tutsaklar, sözlerinin duyulması için mücadele ederlerken, aileleriyle ve sevdikleriyle konuşmalarına mani olmak için telefon haklarından bile mahrum bırakılıyorlar.
Bugün Huey Newton’ın yazılarını neden hâlâ ciddiye alıyor, okuyor ve yeniden yayınlıyoruz? Esasen bunun sebebi, onun ve Kara Panter Partisi’nin yaptığı analizlerin doğru ve bugün de geçerli, doğru ve gerekli olması. ABD emperyalizminin yol açtığı yıkıma, Trump’ın dünyaya karşı savurduğu tehditlere ve siyahların sokak ortasında polislerce vurulduğu olaylara tanık olduğumuz bu dönemde, Kara Panterler’in çalışmalarının doğruluğunun ve gerekliliğinin altını çizmemiz gerekmektedir. Halk hareketlerinin saldırı altında oldukları, kurtuluş mücadelelerinin “terörist” ilân edilip kriminalize edildikleri günümüzde, halklarımıza kapsamlı ve ağır saldırılar gerçekleştirildiğine tanık olmaktayız. Hapishaneler, işgalcinin, sömürgecinin, kapitalistin ve emperyalistin ellerinde bir baskı aracından ibarettir; onlar, insanları bilgisiz kılarlar ve farklı baskı yöntemleri olarak yeni tecrit biçimleri dayatırlar.
Hapishaneler yanında tüketimci ideolojinin dayatılması, insanların insanlıktan çıkartılması ve yalnızlaştırma pratikleri, hareketleri, halkları ve kurtuluş vizyonlarını ortadan kaldırmaya yönelik farklı baskı yöntemleridirler. Onlar, hareketlerin “terörist listeleri” ve tecrit hücrelerindeki sessizlik üzerinden birbirlerinden kopmalarını istemektedirler. Burada, bir İsrail hapishanesinde bile ABD’deki en son teknolojilerden haberdar olduğumuz bir dönemde siyahlara uygulanan baskıların görünmemesi için kapitalist ve emperyalist medya tüm dünyanın gözüne perde germektedir. Oysa bugün dünyanın her yerinde, kendi halklarına görüşlerini aktarabilecek küçük Huey’ler, Assata’lar, Halid’ler ve İshak’lar dünyaya gelmektedir.
Huey Newton ve Kara Panterler, sosyalizmden, sosyal adaletten yanaydı, öte yandan Oakland sokaklarından Lübnan’daki mülteci kamplarına dek her yerde görülen ırkçılığa, emperyalizme ve savaşa karşıydı. Huey Newton şunları söylüyordu:
“Filistinlilerin kurtuluş mücadelesini tümüyle destekliyoruz. Bu desteğe devam edeceğiz; tüm insanların yaşayabilecekleri bir dünya kurmak için tüm ilerici insanların saflarımıza katılmasını istiyoruz.”
Bugün ABD’deki hapishane pratiği konusunda uzman değilim, ama eldeki rakamlara baktığımızda, sistemde bir şeylerin yanlış gittiği görülüyor. Biz Filistinliler de inkâr, saldırı, kötü muamele ve ırksal kimliğimiz üzerinden aşağılanma gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Biz, kendi deneyimimizden işgalci gücün ve kapitalizmin nasıl kâr elde ettiğini görüyoruz. Aynı şekilde ABD’de de hapishaneler, ucuz veya ücretsiz emek kaynağı olarak değerlendiriliyorlar, kapitalizmin ekmeğine yağ sürüyorlar. Biz, hapishane pratiğinin toplumları kontrol etme, bölme, tehdit etme, halklara saldırma amacıyla kullanıldıklarını görüyoruz. Hapis pratiği, aynı zamanda şirketler için çok para demek, siyahî çocukların tepesinde sallanan sopa demek, onların yarınlarına yönelik tehdit demek. İşte Trump ve ABD emperyalizmi, dünyaya işte bu “güvenlik çözümü”nü pazarlayıp duruyor, kapitalizmin krizine sunabildiği tek çözüm yolu bu. Söz konusu çözümse kanla ve zulümle işleyen sömürü düzeni üzerine kurulu.
Bu saldırılar, şuan içinde bulunduğumuz hücrelerde yankılanıyor, işgalcilere ait özel baskı birimleri, işgaller ve sorgu pratiklerinde karşılık buluyor. Ayrıca bizler, hareketlerin dışarıyla birlikte içeriyi de ayaklandırmalarının mümkün ve gerekli olduğunu da görüyoruz. Binlerce insan, yirmi, otuz kırk yıllık hapis cezalarına çarptırılıyorlar, hatta özgürlükleri ellerinden alınan insanların canlarına kastediliyor. Direniş, çok önemli ve çok hayatî bir meseledir. Direniş, insanların hayatlarına gerçek mânâda tesir etmelidir. Bizlerin hapishanelerde sergiledikleri fedakârlıklar, ancak yoksullara ekmek, halklarımıza kurtuluş yolu hâline geldiğinde bir anlama sahip olacaktır. Bizim mücadelemiz, insanların hayatlarına maddi yoldan tesir edebilmelidir.
İrlanda’dan ABD’ye, Fransa’dan Filistin’e her yerde politik tutsaklar, ırkçılık, emperyalizm ve sömürgecilikle mücadele eden hareketlere hâlen daha liderlik ediyorlar. Aynı zamanda bizler, düşmanın hapishanelerinde tutulan Filistinli tutsakların, ABD’den çıkarılmaya çalışan yiğit insan Resmiye Ode’nin ve Kutsal Topraklar Beşlisi’nin tecride atıldığını, Siyahlarla birlikte 34 yıldır Fransız hapishanesinde çile çeken sevgili yoldaşımız Corc Abdullah gibi isimler için dayanışma içerisinde olduğunu görüyoruz.
Ayrıca hapishaneler ve politik tutsaklık, “kanun çiğneme”deki güce ve gerekliliğe dair birer örnektir. Emperyalistlerin ve sömürgecilerin hazırladıkları kanunlar, halkımızın haklarını ve kaynaklarını çalmak, aynı zamanda insanımızı tutsak edip ezmek ve kriminalize etmek için kullanılmaktadır. Kolektif “kanun çiğneme” pratiği ve sahip olduğu adaletle adaletsizliği ayırma becerisi üzerinden kanunlar meşruiyetini yitirirler. İnsanlar hep birlikte kanuna karşı çıkarlar ve onu çiğnerler. Bunu birey değil, kolektif bir güç olarak yaparlar. Kanun çiğnemek, kapitalizmin, emperyalizmin ve sömürünün kanunlarını çiğnemek, istisnai olmaktan çıkmalı ve kural hâline gelmelidir.
Onlar eylemlerimizden, fikirlerimizden, insanlarımızın sömürüye ve sömürgeleştirme pratiklerine karşı devrimci tarzda harekete geçme becerisinden korktukları için insanlarımızı hapse atıyorlar. Onlar, kurduğumuz iletişimden, halkımızın sahip olduğu becerilerden korkuyorlar. Bizim bir araya gelip mazlum halkların kurtuluşu için enternasyonal cephe kurma ihtimalimizden korkuyorlar. Onlar başka bir dünya kurabileceğimizi biliyorlar ve bu ihtimal onları iliklerine kadar titretiyor. Onlar yenilmekten çok korkuyorlar, bizim ve halklarımız içinse o korku özgürlük umudu, zafere dair vaat.
Ahmed Sedat
Ramon Hapishanesi
Kasım 2018

0 Yorum: