Hapishaneler, Siyahların Kurtuluşu Hareketi ve Filistin Mücadelesi
Aşağıda
sunduğumuz, FHKC’nin şuan hapiste bulunan genel sekreteri Ahmed Sedat’ın kaleme
aldığı makale, 15 Ekim’de samidoun.net’ten alınmıştır. Esasen makale, Huey
Newton’ın Devrimci İntihar isimli çalışmasının yeni Fransızca baskısına takdim olarak
kaleme alınmıştır.
* * *
ABD’deki siyahların kurtuluş mücadelesinin büyük
lideri Huey P. Newton’ın yazdığı bir kitaba takdim kaleme almak, benim için
büyük bir onur. Yoldaşlarım, Filistinli tutsaklar hareketi ve kendim adına
söyleyebilirim ki işgalci gücün bu Ramon adındaki hapishanesinde bizler, bugün
ağır baskılara karşı hapishanelerde kurtuluş mücadelelerine devam eden siyah
yoldaşlarımızı sıkılı yumruklarımızla selamlıyor, onlarla dayanışma içerisinde,
kol kola olduğumuzu ifade ediyoruz.
Ensar’dan Attica’ya oradan Lannemezan’a, hapishane
denilen şey, sadece insanın fiziken kapatıldığı bir mekân değil, ayrıca
mazlumların zalimlere karşı koydukları bir mücadele alanıdır. İsmi ister Mumya
Ebu Cemal, ister Velid Dakka, ister Corc İbrahim Abdullah olsun, demir
parmaklıklar ardındaki politik tutsakların hareketimizin önceliği hâline
gelmeleri mümkündür ve zorunluluktur. Bu isimler, müşterek düşmana karşı
mücadelenin kesintisiz olduğunun, altmışların, yetmişlerin ve seksenlerin
sömürgecilik karşıtı, kurtuluş hareketleri bağlamında geride bıraktıkları
mirasın bugüne ulaştığının kanıtıdırlar. Politik tutsaklar, sıradan birer birey
değil, mücadele dâhilinde halklarımızı ve toplumlarımızı bizlerden ayırmaya
yarayan demir parmaklıkların, duvarların ve zincirlerin kırılmasına, sökülüp
atılmasına katkı sunacak hapishane örgütlenmesinin ve mücadelenin birer
lideridirler. Onlar sürekli tecrit edilmekte, hücrelere atılmakta, en ağır
işkencelerden geçmekte, işgalci ve gardiyanlar tutsağın iradesini kırmanın
yollarını aramakta, onların halkla bağlarını kopartmaya çalışmaktadırlar.
Bugün Filipinler’de olduğu gibi, harekete karşı
saldırılar daha da artmakta, Filistin direnişi üyeleri katledilmekte, planlı
programlı saldırılara maruz kalmakta, öte yandan aynı şekilde siyahlar ve
hareketleri kriminalize edilmektedir. Dolayısıyla bugün Huey Newton’ın
yüzleştiği ve tanımladığı türde bir durumla karşı karşıyayız. Bugün hâlâ
kapitalizmin, Siyonizmin ve emperyalizmin, onların polisinin ve askerinin
acımasız saldırılarına karşı halklarımızı korumaya çalışıyoruz. Henüz
hayallerimizi gerçekleştirebilmiş, hapishaneleri kurtuluş müzeleri hâline
getirebilmiş değiliz. Tüm dünya genelinde devrimciler, mazlum halkların
kurdukları her hareket dâhilinde böylesi bir geleceği düşlerler ve onun için
mücadele ederler. Esasında tutsaklar hareketinden bahsettiğimizde bizler,
direnişten söz ediyoruzdur.
Hapishanelerin varolmasının sebebi, muktedirlerin
onlara muhtaç olması ve varlığının onların işine gelmesidir. Bir yerde işgal ve
sömürgeleştirme pratiği varsa, orada hapishane de vardır. Tüm yasalar ve hukukî
çerçeveler, sömürüyü, zulmü ve adaletsizliği meşrulaştırmaya, direnişi ve
kurtuluş mücadelesini kriminalize etmeye yararlar. On dokuzuncu yüzyılda
çıkartılan Kaçak Köle Kanunları’ndan dünya halklarının kurdukları direniş
hareketlerini kriminalize edip yalnızlaştırmak için hazırlanan “terörist
listeleri”ne dek tüm pratikler, halklara karşı yürütülen mücadelenin
tezahürleridirler. Bu noktada Küba’da hâlen daha mücadele içerisinde olan ve
özgür yaşayan kız kardeşimiz Assata Shakur’a selam edelim, ama öte yandan da bu
tüm dünyada özgürlüğün sembolü hâline gelmiş olan bu kadının yakalanmasına
yönelik çabaları meşrulaştırmak için “terörist” etiketine başvurulduğunu ve
yeni tehditlerin gündeme geldiğini de görelim.
Bu örnek, aynı zamanda Kara Panter Partisi ile
Siyahların Kurtuluşu Hareketi’nin yürüttüğü mücadelenin, güttüğü davanın ve
örgütlediği hareketin varlığını sürdürdüğünün de bir delilidir. Söz konusu
dosyanın kapandığını kimse söyleyemez. Adalet ve kurtuluş mücadelesi
sürmektedir. Devrimci Filistin solu olarak FHKC, ellinci mücadele yılına girmiş
durumdadır. Devrimci mücadelenin zafere ulaşacağı güne dek yürüyüşümüzü güçlü
kılmak için bu mirasın yüceltilmesi, ama aynı zamanda eleştirilmesi
gerekmektedir. Aynı şekilde, Kara Panter Partisi’nin kuruluşunun üzerinden de
elli yıl geçmiştir. Partinin devrimci değişimle ilgili vizyonu bugün de
geçerliliğini korumaktadır.
Bu miras, hem fikirlerle hem de kendi toplumlarını
canlandırıp onlara ilham vermeye devam eden insanların mücadele tarihleriyle
geleceğe taşınmaktadır. Berlin sokaklarında FHKC’nin eski tutsaklarından birini
görseniz, onun hâlen daha Filistinlileri örgütlemeye çalıştığını görürsünüz.
Aynı şekilde, Şikago, Oakland ve Harlem sokaklarında da siyahların
mücadelesinin sürdüğünü, Kara Panter Partisi’nin mirasının hâlâ canlı olduğunu
bir şekilde hissedersiniz. Oralarda mücadelenin mirasını bir cevahir misali sol
memesinin altında taşıyan insanlara rastlarsınız. Hareketimize mensup yaşlı
insanların, bilhassa yolu hapisten geçmiş olanların deneyimleri, yazılarla,
kitaplarla ve edebiyatla bir nesilden diğerine aktarılmaktadır. Siyahların ve
Filistinlilerin devrimci kurtuluş mücadeleleri gençlerin yürüdüğü yoldan
ilerleyecektir.
Şu an içeride olsun ya da olmasın her politik
tutsak, kurtuluş fikrini ve düşünü bağrında taşır, kurtuluşun pratikte ne
anlama geldiğini bilir. Bugün Kanada ve ABD’deki Siyahların Kurtuluşu
Hareketi’ne veya Yerli halkların mücadelelerine baktığımızda, bugün işgal
altındaki Filistin’de karşı karşıya geldiğimiz aynı düşman kampını görüyoruz.
Malcolm X ve Fred Hampton’a sıkılan kurşunla Gassân Kenefani’ye, Halid Nazzal’a
veya Mahmud Hemşeri’ye sıkılan kurşun aynıdır. Bugün dünyanın her yerinde
halkların üzerine aynı göz yaşartıcı gazlar, aynı kurşunlar sıkılmaktadır. G4S
gibi şirketler, hareketlerimize yönelik saldırılardan ve insanlarımızın kütle
hâlinde hapse atılma süreçlerinden büyük kârlar elde etmekte, ABD, Avrupa ve
İsrail polis güçleri ırkçılığı beslemek, “kontrgerilla” faaliyetlerini
yoğunlaştırmak, sokaklarımızda, kamplarımızda ve köylerimizde baskıları
artırmak için birbirlerini eğitmektedir.
Hapishanelerde bizim tek umudumuz, tek arzumuz,
başka yerlerdeki hareketlerle ve politik tutsaklarla iletişim kurmaktır.
Bizler, kurtuluş hareketlerini güçlendirmek, tutsaklarımızı özgürleştirmek için
edindiğimiz deneyimleri başkalarıyla paylaşmak niyetindeyiz. Politik tutsaklar,
kavga ve hapishane pratiği konusunda ilk elden deneyime sahiptirler ve bu
deneyimin politik tutsakları dönüştürmesi mümkündür. Söz konusu deneyim
bireysel değil kolektiftir; tutsağın sergilediği kahramanlık salt hapishanede
olmakla ilgili değildir, ayrıca bugün uluslararası planda yankılanmaya devam
eden, yeni bir konumda süren mücadelenin ve hareketin liderliğini yaptıklarına
dair bilinçle bağlantılı bir meseledir. Bugün Lannemezan Hapishanesi’nde
bulunan Corc İbrahim Abdullah, tıpkı Mahanoy Hapishanesi’ndeki Mumya Ebu Cemal
gibi, mücadele yürütmektedir. Ayrıca kahramanlık, sadece hapiste geçirilen
yıllardan ve artık serbest bırakılmış olmaktan kaynaklanmaz. Onu bir emektar
olarak, geride kalanlar için kurtuluş mesajını taşımaya devam etmede aramak
gerekir.
Politik tutsağı onca çabaya rağmen kimse zayıf
düşüremez veya ezemez. Onun asıl sorumluluğu, avcundaki ateşi muhafaza
etmektir. Bu, bize verilen, almak için gidip uğraştığımız bir rol değildir.
Bugün hepimiz, mevcut konumumuzu kavgayı sebatla yürüten, köklü bir geleneği
olan halkımıza örnek teşkil etmek için korumakla yetinmemeli ama aynı zamanda o
örnekliği düşmana karşı da sergileyip hapishane pratiğinin bizi veya halkımızı
yenmeye yetmeyeceğini göstermeliyiz. Bizim davamız, basit mânâda bireysel
özgürlük peşinde koşmaktan ibaret değildir. ABD Mumya Ebu Cemal’i, İsrail bizi,
Fransa Corc Abdullah’ı serbest bırakabilir, bunun için hepimizin sisteme alet
olmayı içine sindirmesi veya halka ihanet etmesi kâfidir. Oysa hapishaneler,
sanat, edebiyat ve politik teori düzleminde çarpıcı örneklerin ortaya çıkmasını
sağlamıştır.
Bugün hareketler ve devrimciler, dünya genelinde
oldukça zor bir dönemden geçmektedirler. Ne var ki bu zor zamanlar da yakından
incelendiğinde kıymetli görülebilir. Dünya genelinde bizler, sosyalizm, halk
demokrasisi ve başka bir dünya talebini geleceğe taşıyacak yeni devrimci
nesiller için yol açıyoruz. Huey Newton’ın yazılarını yazdığı dönemde
hareketler ve tutsaklar deneyimlerini paylaşıyor, mektuplar, kitaplar ve sanat
aracılığıyla iletişim kuruyor, bunlar çoğunlukla hapishanelere gizlice sokuluyor,
sansür bir biçimde aşılıyor, demir duvarlar deliniyordu. Bugün teknoloji
sahasında yaşanan tüm o büyük devrimlerle birlikte politik tutsaklar,
sözlerinin duyulması için mücadele ederlerken, aileleriyle ve sevdikleriyle
konuşmalarına mani olmak için telefon haklarından bile mahrum bırakılıyorlar.
Bugün Huey Newton’ın yazılarını neden hâlâ ciddiye
alıyor, okuyor ve yeniden yayınlıyoruz? Esasen bunun sebebi, onun ve Kara
Panter Partisi’nin yaptığı analizlerin doğru ve bugün de geçerli, doğru ve
gerekli olması. ABD emperyalizminin yol açtığı yıkıma, Trump’ın dünyaya karşı
savurduğu tehditlere ve siyahların sokak ortasında polislerce vurulduğu
olaylara tanık olduğumuz bu dönemde, Kara Panterler’in çalışmalarının
doğruluğunun ve gerekliliğinin altını çizmemiz gerekmektedir. Halk
hareketlerinin saldırı altında oldukları, kurtuluş mücadelelerinin “terörist” ilân
edilip kriminalize edildikleri günümüzde, halklarımıza kapsamlı ve ağır
saldırılar gerçekleştirildiğine tanık olmaktayız. Hapishaneler, işgalcinin,
sömürgecinin, kapitalistin ve emperyalistin ellerinde bir baskı aracından
ibarettir; onlar, insanları bilgisiz kılarlar ve farklı baskı yöntemleri olarak
yeni tecrit biçimleri dayatırlar.
Hapishaneler yanında tüketimci ideolojinin
dayatılması, insanların insanlıktan çıkartılması ve yalnızlaştırma pratikleri,
hareketleri, halkları ve kurtuluş vizyonlarını ortadan kaldırmaya yönelik
farklı baskı yöntemleridirler. Onlar, hareketlerin “terörist listeleri” ve
tecrit hücrelerindeki sessizlik üzerinden birbirlerinden kopmalarını
istemektedirler. Burada, bir İsrail hapishanesinde bile ABD’deki en son
teknolojilerden haberdar olduğumuz bir dönemde siyahlara uygulanan baskıların
görünmemesi için kapitalist ve emperyalist medya tüm dünyanın gözüne perde
germektedir. Oysa bugün dünyanın her yerinde, kendi halklarına görüşlerini
aktarabilecek küçük Huey’ler, Assata’lar, Halid’ler ve İshak’lar dünyaya
gelmektedir.
Huey Newton ve Kara Panterler, sosyalizmden,
sosyal adaletten yanaydı, öte yandan Oakland sokaklarından Lübnan’daki mülteci
kamplarına dek her yerde görülen ırkçılığa, emperyalizme ve savaşa karşıydı.
Huey Newton şunları söylüyordu:
“Filistinlilerin
kurtuluş mücadelesini tümüyle destekliyoruz. Bu desteğe devam edeceğiz; tüm
insanların yaşayabilecekleri bir dünya kurmak için tüm ilerici insanların
saflarımıza katılmasını istiyoruz.”
Bugün ABD’deki hapishane pratiği konusunda uzman
değilim, ama eldeki rakamlara baktığımızda, sistemde bir şeylerin yanlış
gittiği görülüyor. Biz Filistinliler de inkâr, saldırı, kötü muamele ve ırksal
kimliğimiz üzerinden aşağılanma gibi durumlarla karşılaşıyoruz. Biz, kendi
deneyimimizden işgalci gücün ve kapitalizmin nasıl kâr elde ettiğini görüyoruz.
Aynı şekilde ABD’de de hapishaneler, ucuz veya ücretsiz emek kaynağı olarak
değerlendiriliyorlar, kapitalizmin ekmeğine yağ sürüyorlar. Biz, hapishane
pratiğinin toplumları kontrol etme, bölme, tehdit etme, halklara saldırma
amacıyla kullanıldıklarını görüyoruz. Hapis pratiği, aynı zamanda şirketler
için çok para demek, siyahî çocukların tepesinde sallanan sopa demek, onların
yarınlarına yönelik tehdit demek. İşte Trump ve ABD emperyalizmi, dünyaya işte
bu “güvenlik çözümü”nü pazarlayıp duruyor, kapitalizmin krizine sunabildiği tek
çözüm yolu bu. Söz konusu çözümse kanla ve zulümle işleyen sömürü düzeni
üzerine kurulu.
Bu saldırılar, şuan içinde bulunduğumuz hücrelerde
yankılanıyor, işgalcilere ait özel baskı birimleri, işgaller ve sorgu
pratiklerinde karşılık buluyor. Ayrıca bizler, hareketlerin dışarıyla birlikte
içeriyi de ayaklandırmalarının mümkün ve gerekli olduğunu da görüyoruz.
Binlerce insan, yirmi, otuz kırk yıllık hapis cezalarına çarptırılıyorlar, hatta
özgürlükleri ellerinden alınan insanların canlarına kastediliyor. Direniş, çok
önemli ve çok hayatî bir meseledir. Direniş, insanların hayatlarına gerçek
mânâda tesir etmelidir. Bizlerin hapishanelerde sergiledikleri fedakârlıklar,
ancak yoksullara ekmek, halklarımıza kurtuluş yolu hâline geldiğinde bir anlama
sahip olacaktır. Bizim mücadelemiz, insanların hayatlarına maddi yoldan tesir
edebilmelidir.
İrlanda’dan ABD’ye, Fransa’dan Filistin’e her
yerde politik tutsaklar, ırkçılık, emperyalizm ve sömürgecilikle mücadele eden
hareketlere hâlen daha liderlik ediyorlar. Aynı zamanda bizler, düşmanın
hapishanelerinde tutulan Filistinli tutsakların, ABD’den çıkarılmaya çalışan
yiğit insan Resmiye Ode’nin ve Kutsal Topraklar Beşlisi’nin tecride atıldığını,
Siyahlarla birlikte 34 yıldır Fransız hapishanesinde çile çeken sevgili
yoldaşımız Corc Abdullah gibi isimler için dayanışma içerisinde olduğunu
görüyoruz.
Ayrıca hapishaneler ve politik tutsaklık, “kanun
çiğneme”deki güce ve gerekliliğe dair birer örnektir. Emperyalistlerin ve
sömürgecilerin hazırladıkları kanunlar, halkımızın haklarını ve kaynaklarını
çalmak, aynı zamanda insanımızı tutsak edip ezmek ve kriminalize etmek için
kullanılmaktadır. Kolektif “kanun çiğneme” pratiği ve sahip olduğu adaletle
adaletsizliği ayırma becerisi üzerinden kanunlar meşruiyetini yitirirler.
İnsanlar hep birlikte kanuna karşı çıkarlar ve onu çiğnerler. Bunu birey değil,
kolektif bir güç olarak yaparlar. Kanun çiğnemek, kapitalizmin, emperyalizmin
ve sömürünün kanunlarını çiğnemek, istisnai olmaktan çıkmalı ve kural hâline
gelmelidir.
Onlar eylemlerimizden,
fikirlerimizden, insanlarımızın sömürüye ve sömürgeleştirme pratiklerine karşı
devrimci tarzda harekete geçme becerisinden korktukları için insanlarımızı
hapse atıyorlar. Onlar, kurduğumuz iletişimden, halkımızın sahip olduğu
becerilerden korkuyorlar. Bizim bir araya gelip mazlum halkların kurtuluşu için
enternasyonal cephe kurma ihtimalimizden korkuyorlar. Onlar başka bir dünya
kurabileceğimizi biliyorlar ve bu ihtimal onları iliklerine kadar titretiyor.
Onlar yenilmekten çok korkuyorlar, bizim ve halklarımız içinse o korku özgürlük
umudu, zafere dair vaat.
Ahmed Sedat
Ramon Hapishanesi
Kasım 2018
0 Yorum:
Yorum Gönder