Rus Devrimi “Bolşevik Darbesi” miydi?
Ekim Devrimi’ne yönelik olarak dillendirilen en
yaygın eleştirilerden biri şudur: “Bu devrim, bir Bolşevik darbesinden başka
bir şey değildir.” Örneğin Rus Devrimi
isimli çalışmasında eski ABD Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi ve Harvard’lı
tarihçi Richard Pipes, Ekim Devrimi’nin “modern darbeler için gerekli modeli
teşkil ettiğini” söylüyor[1] ve Bolşevikleri iktidarı gayrimeşru yollardan,
askerî araçlara başvurmak suretiyle alan, acımasız, şiddet yanlısı, kötü
niyetli ve fesatçı bir azınlık olarak resmediyor. Bu eleştiriyi genelde sağcı
revizyonist tarihçiler dillendirse de bazı anarşistler ve sosyal demokratlar da
benzer laflar sarfediyorlar.
Kanaatimce bu eleştiri, Ekim Devrimi’yle alakalı
olarak dillendirilen eleştirilerin en cılızı ve genelde ideolojik kazanımlar
elde etme adına tarihsel gerçekleri çöpe atıyor. Bu noktada eleştirmenler altı
ayrı konuda hatalılar:
Söz konusu eleştiriyi dile getirenlerin yaptıkları
ilk hata, Lenin ve Trotsky gibi Bolşevik liderlerin sovyetlerde çoğunluğun
desteği alınmadıkça ayaklanmaya açıktan karşı oldukları gerçeğini gözardı
etmeleri. Misal Lenin, 27 Eylül günü Merkezî Komite’ye gönderdiği mektupta
şunları söylüyor:
Her
iki başkentin İşçi ve Asker Vekilleri Sovyetleri’nde çoğunluğu elde etmiş
bulunan Bolşevikler iktidarı ellerine alabilirler, almalıdırlar. […] Halkın
çoğunluğu bizim safımızdadır. Bunun kanıtı, 6 Mayıs’tan 31 Ağustos’a oradan da
12 Eylül’e dek uzanan uzun ve acılı olaylarla dolu süreçtir. Büyük şehirlerdeki
sovyetlerde çoğunluğun kazanılması, halkın bizim safımıza geçmesinin bir
sonucudur.[2]
Başka bir ifadeyle, Bolşeviklerin halktan gördüğü
ve giderek artan desteğin kaynağı, Bolşeviklerin “Ekmek, Barış, Toprak” vaadine
bağlılık göstermesi, onların Kornilof’un karşı devrimci darbe girişimine karşı
verilen mücadeleye öncülük etmesi ve tüm iktidarın sovyetlere devrini
savunmalarıdır. Bu destek sayesinde Bolşevikler, iktidarın el değiştirilmesi
konusunda gerekli demokratik yetkiyi ele geçirdiler. Oysa bu gerçeğe karşın
devrime yönelik eleştiriler, geçici hükümetin bu anlamlı yetkiden mahrum
olduğunu tümüyle gözardı ediyorlar. Geçici hükümet, Rusya’nın hızla uçuruma
sürüklenmesine neden olacak, Birinci Dünya Savaşı’na girişi türünden tüm önemli
meselelerde lafı dolandırmaktan başka bir şey yapmıyor.
İkinci hata şu: eğer Bolşeviklerin ana meselesi
iktidarı olmak olsaydı, onlar Haziran’daki ayaklanma esnasında, en azından büyük
şehirlerde bu işi hâlledebilirlerdi. Onlarsa ülke genelinde işçilerin,
köylülerin ve askerlerin çoğunluğunun desteğini alana dek geçici hükümeti
ayaklanma yoluyla devirme fikrine bağlı kalıyorlar ve hareketi bu noktada
geriye çekiyorlar.
Üçüncü hata, Petrograd Sovyeti’ne bağlı Askerî
Devrimci Komite’nin koordinasyonuna ve liderliğine tabi olduğu gerçeğinin
görülmemesiyle alakalı. Bu komitenin seksen üyesi var ve bunların yaklaşık
ellisi Bolşevik. Komitede sol Sosyalist Devrimciler de var, dolayısıyla komitenin
tümüyle Bolşevik bir yapı olarak değerlendirilmesi mümkün değil. Dahası
Petrograd Sovyeti’ne bağlı Kızıl Muhafızlar, darbe yapmak isteyen bir subaylar
kliğine bağlı, orduya ait küçük bir bölük değil, militan işçilerden oluşan bir
milis örgütü.
Dördüncü hata da şu gerçeğin görülmemesiyle
alakalı: Zinovyef ve Kamenef, ayaklanmanın eli kulağında olduğunu açıktan ilân
ediyor, oysa Kerenski güvenle, “Bolşeviklerin ayaklanmasını bastırmaya yetecek
askerî güce sahip olduğunu, onları tek seferde ezeceğini söylediği günlerde
ayaklanma arkasında güçlü bir destek, karşısında zayıf bir düşman buldu”
diyor.[3] Esasında Bolşevikler, Petrograd’da askerlerin büyük bir çoğunluğunun
desteğini alıyorlar: Liebman’ın gözlemiyle, ayaklanma hazırlıklarının en yoğun
olduğu dönemde toplanan Petrograd Garnizonu konferansında,
Kürsüye
gelen her Bolşevik konuşmacı ayakta alkışlanırken Menşevik ve Sosyal Devrimci
delegelerin sesleri bile işitilmiyor. Eğer Petrograd garnizonu tümüyle
Bolşeviklerin eline geçmemiş olsaydı, Bolşevikler muhtemelen müşfik bir tavırla
tarafsız kalacaklardı. Her hâlükârda çoğunluk Bolşeviklerin eline geçince, tüm
askerî alaylarda geçici hükümete destek verilmesi yönünde tek bir el
kalkmadı.[4]
Bu gelişme, tüm yönleriyle şu hususu anımsatmalı
bize: “Ayaklanma karanlık, Makyavellici komplolar demetinden değil, bitmek
tükenmek bilmeyen bir sabırla tekrar tekrar yürütülen, binlerce ikna ve
propaganda faaliyetinden oluşur.”[5] “Darbe” kitleleri kucaklayan demokratik
sovyetlerin kongre ve konferanslarda açıktan tartışılan bir politik olgu
değildir ama devrimci ayaklanma öyledir.
Beşinci hata olarak, ayaklanmanın amacının
Bolşeviklerce dillendirilen, herkesin bildiği o popüler slogan üzerinden (“tüm
iktidar sovyetlere!”) aktarıldığı gerçeğini görmeme meselesi üzerinde durmak
gerekiyor. İkinci Tüm Rusya Sovyetleri Kongresi, Bolşevik, Menşevik, Menşevik
Enternasyonalist, Sol Sosyal Devrimci, Sağ Sosyal Devrimci delegelerden ve
diğer sosyalist ve kimi anarşist isimlerden oluşuyor. Yaklaşık 670 delegenin
seçtiği yürütme komitesinde 14 Bolşevik, 7 Sosyal Devrimci, 3 Menşevik, ayrıca
Maxim Gorki’yle rabıtalı sosyalist gruptan bir isim bulunuyor.[6] Dolayısıyla
bir partinin kitlelere sırtını dönüp komplocu bir teşebbüsle darbe yaptığını ve
hükümeti devirdiğini ama öte yandan da iktidarı diğer iki büyük partiyle
paylaştığını söylemek gerçekten tuhaf.
Altıncı hata ise ayaklanmanın sonrasında büyük
çoğunluğun desteğini almış olduğunu görmemekle alakalı: İkinci Tüm Rusya
Sovyetleri Kongresi’ndeki 670 delegenin 505’i “tüm iktidar sovyetlere!”
kararına destek veriyorlar.[7] Sol Menşevik lider Martof’un gözlemiyle, “Şunu
artık anlayın lütfen: karşımızda proletaryanın zaferle taçlandırdığı bir
ayaklanma var. Tüm proletarya Lenin’i destekliyor ve ayaklanmanın kendilerini
toplumsal düzlemde kurtarmasını bekliyor.”[8]. 1917 devriminin tarihini kaleme
almış olan, en iyi Menşevik tarihçi Suhanof’sa şunları söylüyor:
Partinin halkın büyük çoğunluğunu peşine sürüklediği, o
partinin tüm iktidarı ve yetkiyi fiilî olarak ele geçirdiği koşullarda, tüm
ülke genelinde yaşanmış bir ayaklanma yerine askerî komplodan bahsetmek tam
manasıyla saçmalık. Bu saçmalığı Bolşevizmin düşmanları dillendiriyorsa, o
tümüyle kasıtlı ve kötü niyetli bir saçmalık.[9]
Brian
S. Roper
[Kaynak:
The History of Democracy, Pluto Press,
2013, s. 265-267.]
Dipnotlar
[1] Richard Pipes, The Russian Revolution, (New York: Knopf), 1990, s. 491.
[2] Lenin, ‘The Bolsheviks must assume power’,
çev. Y. Sdobnikov ve G. Hana, s. 19–21, G. Hana (ed.), V. I. Lenin: Collected Works içinde, Cilt. 26,
(Moskova: Progress), 1977, s. 19. Türkçesi: İştirakî.
[3] Marcel Liebman, The Russian Revolution, (Londra: Jonathan Cape) 1970, s. 251.
[4] Liebman, A.g.e.,
s. 249–51.
[5] Liebman, A.g.e.,
s. 259–60.
[6] Liebman, A.g.e.,
s. 272.
[7] Mike Haynes, Russia: Class and power, 1917–2000, (Londra: Bookmarks), s. 32.
[8] Aktaran: Haynes, A.g.e., s. 33.
[9] Akt.: John Rees, “In defence of October”, International Socialism,1991, Sayı: 52,
s. 17.
0 Yorum:
Yorum Gönder