Bill
ve Melinda Gates Vakfı’nın ve Rockefeller Vakfı’nın 2006’da kurduğu Afrika
Yeşil Devrim İttifakı (AGRA), o dönemde kıtadaki açlık krizini ortadan
kaldıracak çözüm olarak takdim edilmişti. Bu ittifak sayesinde Afrika, üretim
devrimini gerçekleştirecek, böylece aç insan sayısı azalacak, geçim yolları
gelişecek, yeni iş imkânları oluşturulacaktı. “Sürdürülebilir yoğunlaşma”
hedefini güttüğünü söyleyen AGRA, aynı topraktan daha fazla ürün alınacağı
vaadinde bulunuyordu. Esasında ittifakın isminde yer alan “yeşil” kelimesi,
altmışlarda Asya’yı kasıp kavuran “kızıl devrimler”e yönelik karşıtlığı ifade
etmek için kullanılıyordu.
Bu
epey iddialı proje, sürecin başında Afrika’daki tarım sektörünü dönüştürecek,
artan nüfusu besleyecek bir yardım aracı olarak geliştirilmişti. Bugünse AGRA,
aradan geçen on beş yıla, akıtılan bir milyar dolara rağmen, herhangi bir
başarı elde edebilmiş değil.
AGRA’yı
farklı çevreler eleştiriyor ve bu eleştiriler giderek yoğunlaşıyor. Afrika Gıda
Güvenliği İttifakı (AFSA), yaklaşık 200 milyon gıda üreticisini içeren 35
yapının bir araya gelerek kurduğu, kıtadaki en büyük sivil toplum ağı olarak,
güçlü bir kampanya yürüttü ve bu süreçte AGRA’nın odaklandığı 13 ülkede üretim
devrimini gerçekleştiremediğini, bu anlamda yanlış yönetilmiş bir çalışma
olduğunu söyledi. Güney Afrika’daki dinî liderler de Gates Vakfı’na yönelik
itirazlarını dillendirdiler. Aralarında ABD’li iki vakfın ve gene ABD’den,
Birleşik Krallık’tan, Almanya’dan ve Kanada’dan gelen yardım kuruluşlarının
bulunduğu, AGRA bağışçılarının hiçbirisi, bu tür eleştirilere tek bir cevap
bile vermedi.
Bu
itirazlar, 2 Eylül 2021 günü AGRA’nın her yıl düzenlediği Yeşil Devrim
Forumu’nun açılışından önce gerçekleştirilen basın konferansında yoğun olarak
dillendirildi. Bu konferansta sivil toplum liderleri bağışçılardan AGRA’ya para
akıtmamalarını istediler.
Bu
konferansta Güney Afrika Dinî Cemaatler Çevre Enstitüsü yönetici direktörü
Francesca de Gasparis şunu söyledi:
“Afrikalı çiftçilerin
ihtiyacı olan şey, yukarıdan aşağı doğru inşa edilmiş, kârın güdümünde olan ve
sanayiye hizmet eden çiftçilikten çok, iklim değişikliklerine karşı direnci
artıracak komünal çözümler bulunmasına yönelik olarak sunulacak destektir.”
AFSA,
kendi bünyesinde bulunan, kırk farklı ülkede faaliyet yürüten 35 ağ
örgütlenmesinin pratikte Afrikalı çiftçilere destek sunma çabalarını
baltaladığını söylemekteydi.
AGRA’nın
inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Aggie Asiimwe Konde, bu eleştiriyi doğru
bulmuyor: Ona göre kendi ittifakları “çiftçileri bilgilendiriyor, teknolojiye
erişimi sağlıyor, üretimi ve çiftçilerin gelirlerini artırıyor.” Konde, ayrıca
ittifakın başarılı olduğunu düşünüyor, bunu da “çiftçi gelirlerinin, mahsuldeki
çeşitliliğin, piyasaya entegrasyonun tanık olduğu artış” üzerinden
gerekçelendiriyor.
Yeşil
Devrim Başarılı mı?
AGRA,
2006’da büyük hedeflerle kuruldu. İttifakın hedefi, 2020 yılı itibarıyla küçük
toprak sahibi otuz milyon çiftçi ailesinin gerçekleştirdiği üretimi ve
gelirleri iki katına çıkartmak, öte yandan gıda güvensizliğini yarı yarıya
düşürmekti.
Belirledikleri
o son tarih geçti. Bağımsız araştırmacılar, AGRA’nın o allı pullu vaatlerinin
gerçekleşmediğini söylüyorlar.
“AGRA,
zaten ilerleme sağladığı hususunda herhangi bir delil öne süremez.” Tufts
Üniversitesi’nde Küresel Kalkınma ve Çevre Enstitüsü’ne araştırma görevlisi
olarak çalışan, ayrıca Tarım ve Ticaret Politikası Enstitüsü’nde Gıdanın
Geleceği bölümü bünyesinde danışmanlık yapan Timothy A. Wise söylüyor bunu.
Wise,
2020’de bir etki değerlendirme çalışması yaparak, AGRA’nın ve bağışçılarının
belirlediği hedeflere ulaşamadığını tespit etti. AGRA’nın kendisinden
verilerini isteyenlere o verileri vermeyeceğini söylemesi ardından Wise, bu
çalışmasının kapsamını genişletti ve daha fazla gerçeğin açığa çıkmasını
sağlayan başka bir çalışmaya imza attı.
Araştırmasında
belirttiği üzere Wise, “AGRA’nın öncelik verdiği 13 ülkeyi belirledi ve bu
ülkelerde üretim devrimi denilen müdahalenin gelirleri artırıp artırmadığına,
gıda güvenliğini geliştirip geliştirmediğine baktı. Sonuçta üretim sahasında
önemli bir iyileşmenin yaşanmadığını tespit etti.”
Wise,
Conversation sitesi için kaleme aldığı son makalesinde şunları söylüyor:
“Küçük toprak sahibi otuz
milyon çiftçi, 13 ülke içerisinde çiftçilerin büyük bir çoğunluğunun hedef
alındığını ortaya koyuyor. Eğer ittifak, mahsulü ve gelirleri iki katına
çıkartıp gıda güvensizliğini yarı yarıya düşürmüşse, bunun verilerde de bir
karşılığı olması gerekirdi.”
Ama
veriler böyle bir şey söylemiyor. Wise’ın tespitine göre, bir sepet temel gıda
ürünü bazında üretim, son 12 yıl içerisinde yüzde 18 artmış. Bu da demek oluyor
ki üretimin iki katına çıkartılacağı hedefine ulaşılamamış. Hatta AGRA’dan önce
üretim sahasında gerçekleşen artışın üzerine güç belâ çıkılabilmiş.
Ayrıca
gelirler ve gıda güvenliği alanında da önemli bir iyileşme yaşanmamış.
Birleşmiş Milletler’in son açıkladığı rakamlara göre, AGRA’nın odaklandığı ve
“gıda güvensizliğini yarı yarıya düşüreceğim” dediği 13 ülkede “yeterince
beslenemeyen” insanların sayısı 2006’dan bu yana yüzde 30 artmış.
Wise
2 Eylül günü düzenlenen basın konferansında şunu söyledi:
“5 yılın ve akıtılan bir
milyar doların ardından AGRA, Afrika tarımında üretim devrimi gerçekleştirme
hedefine ulaşamadı. Çiftçilerin elde ettiği mahsulde önemli bir artışa tanık
olunmadı. Artık bu ittifaka bağışta bulunanlar, Afrikalı çiftçilere ve cemaat
liderlerine kulak vermelidirler.”
Wise,
konuşmasında eleştirisinin kapsamının AGRA’yı aştığını, kendisinin esas olarak
Afrika hükümetlerinin önemli kaynaklar tahsis ettiği, tahminen her yıl tohuma,
gübreye ve diğer girdilere bir milyar dolarlık teşvik sunduğu, tüm Yeşil Devrim
pratiğini eleştirdiğini söyledi. Conversation’daki yazısında ise şu
tespiti yaptı:
“Araştırmamız, bir bütün
olarak, Yeşil Devrim sürecindeki ilerlemeyi değerlendirdi. Bugüne dek bu
sürecin projeye akıtılan milyarlarca dolara rağmen son 15 yıl içerisinde gözle
görülür, somut sonuçlar üretmesi gerekirdi. Ama üretmedi.”
Afrika
ve Almanya’da faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri, Wise’ın araştırmasından
istifade ederek bir rapor kaleme aldılar. Boş Vaatler ismini taşıyan
rapor, ülkelere AGRA’dan çıkma ve Yeşil Devrim sürecini sona erdirme çağrısında
bulunuyor. Rapor, bunun yerine küçük ölçekli gıda üreticilerine, bilhassa
gençlere ve kadınlara destek sunulması, çevre dostu ve iklim değişikliğine
dirençli çiftçilik faaliyetlerinin geliştirilmesi önerisini dillendiriyor.
Raporda
söylendiğine göre, mısır üretimini desteklemek için çok fazla para akıtıldı.
Toplam üretim yüzde 87 arttı. Ama bu artışın önemli bir kısmı, teşvik alan
çiftçilerin mısır ekilen tarlaları genişletmesi ile bağlantılı. Mahsul ise 12
yıl içerisinde sadece yüzde 29 oranında artarken, mısır ekilen tarlaların
yüzölçümü yaklaşık yüzde 50 arttı. Ama buralardaki çiftçilik faaliyeti pek de
sürdürülebilir değil.
Darı
gibi aynı ölçüde önemli olan, kuraklığa dirençli ve daha besleyici ürünler
karşısında mısıra önem verilmesi de AGRA’nın müdahalelerinin olumsuz
yanlarından biri. Rapora göre darı üretimi dörtte bir oranında düştü.
Kıta
Genelinde Açlık Arttı
Ürün
çeşitliliği azalınca beslenme süreçlerindeki çeşitlilik de azalıyor, bu da aç
insan sayısının artmasına katkıda bulunuyor.
Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 12 Temmuz 2021 tarihinde yayımladığı
yıllık açlık raporuna göre dünya, 2019-2020 arası dönemde açlıkta eşi benzeri
görülmemiş bir artışa tanık oldu. Kurumun “yetersiz beslenme” ile ilgili
yaptığı yıllık hesapsa bize 2019’daki düzeye göre yetersiz beslenen insan
sayısının yüzde 25 arttığını söylüyor. Yani 2019’da yetersiz beslenen insan
sayısı 720 milyon iken 2020’de bu sayı 811 milyona çıkmış.
Alt
Sahra Afrikası’nda 2020 yılında 44 milyondan fazla insan kötü beslenme
sorunuyla yüzleşti. Bu rakam, ailelerine ekmek bulmak için mücadele eden kıta
nüfusunun yüzde 30’una denk düşüyor. FAO’nun dediğine göre 2020’de nüfusun
yüzde 66’sı “orta düzeyde veya yüksek düzeyde gıda güvensizliği” sorunuyla
karşı karşıya kaldı. Bu oran 2014’te yüzde 51’di. Buna göre, sadece altı yıl
içerisinde yeterli gıda bulamayan insan sayısı 244 milyon arttı.
Wise’ın
üzerinde durduğu bir konu da AGRA’nın kurulduğu 2006 yılından beri Alt Sahra
Afrikası’nda açlığın azalmak şöyle dursun yaklaşık yüzde 50 oranında artmış
olması. Wise bu konuyla ilgili olarak, “demek ki Yeşil Devrim Afrika’da yanlış
yönde ilerliyor” diyor.
AGRA’nın
Savunması
AGRA,
Wise’ın Tufts Üniversitesi’ne bağlı Küresel Kalkınma ve Çevre Enstitüsü
himayesinde gerçekleştirdiği araştırmayı kınadı ve onun “bilimsel değerlendirme
sürecine ait emsal değerlendirmeyle ilgili temel akademik ve meslekî ölçütleri
karşılamadığını” söyledi. AGRA’da personel ve strateji müdürü olarak çalışan
Andrew Cox, araştırmanın “ahlaka ve mesleğe aykırı olduğunu” söyledi. Tufts
Üniversitesi idarecileri ise Wise'ın yöntemlerini savundular.
AGRA’nın
inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Konde, verdiği bir mülâkatta örgütünün
başarılı olduğu iddiasında bulundu: “Biz çalışmalarımızda 9,5 milyon çiftçiyi
hedef aldık, bugün bu sayı 10 milyona çıktı. Bunlar çok az teknolojiye sahip
insanlar.” Ardından da kendi paylarına düşen görevleri yerine getirmediğini
söylediği Afrikalı hükümetleri suçladı: “Ne yazık ki 2003 tarihli Maputo
Bildirgesi’nde dile getirildiği biçimiyle tarıma ayırdıkları bütçe payını yüzde
10’a sadece Gana, Ruanda ve Nijerya çıkarttı. Geriye kalan ülkeler bu payı
sadece yüzde 2’de tuttular.”
Konde,
AGRA’yı eleştirenlerin talepleri üzerinde de durdu:
“İklim değişikliğinin ve
Kovid pandemisinin yol açtığı belirsizlikler dikkate alındığında, ülkelere
böylesi bir dönemde AGRA’dan çıkmaları çağrısında bulunmak talihsizliktir. Ben
bu çağrıyı yapanların hangi çiftçileri temsil ettiklerini merak ediyorum. AGRA,
çiftçilerin seçeneklerini artırmanın önemine inanıyor, daha fazla çiftçinin
teknolojiye erişip bu teknolojiyi uygulayabilmesini istiyor.”
Devamında
Konde şunları söylüyor:
“Parayla ilgili
değerlendirmelerimizi yaptık. Gördük ki harcadığımız her bir dolar karşılığında
on dolar üretmiş. Bugün asıl üzerinde durmamız gereken konu, Afrikalı
çiftçilerin bilgiye ve teknolojiye erişim imkânı bulması olmalı.”
AGRA
yetkilileri, kurumun bütçesinin ve katkılarının ulusal verilere tesir
edemeyecek kadar küçük olduğunu söylüyorlar. Örneğin kurumun personel ve
strateji müdürü Cox, ABD’deki Bilmek Hakkımız isimli STK’nın başkanı Stacy
Malkan’a yazdığı epostada, “Veriler, bölgesel veya alt birimler dâhilinde
yaptığımız işleri anlayabilmek için yeterli olmayacaktır” diyor.
Eleştirenlerse
“AGRA, madem 30 milyon çiftçiye ulaşıyor ve bu çiftçilerin pratiklerini
dönüştürüyor, ortada bu türden bir etkiyi somut olarak gösteren deliller
olmalı” diyorlar. Bugün AGRA, hâlen daha son hazırladığı Yıllık Rapor’un artan
mahsul, gelir artışı ve gelişen gıda güvenliği konusunda deliller sunduğunu
iddia ediyor.
Wise,
yeni yayınlanan belgeleri inceledi, verileri eleştiriye tabi tuttu. İddiasına
göre alelacele kaleme alınmış olan bu veriler, gerekli dayanaklardan yoksun ve
sadece kısa bir dönem içerisinde ilgili ülkelerde, o da az sayıda ürün
çeşidinde yaşanan gelişmeye işaret ediyorlar. Öte yandan, AGRA’nın on beş yıl
içerisinde yol açtığı etkileri belgelendirmemesi üzerinde duran başka
eleştirmenler de var.
Zambiya’da
faaliyet yürüten, küçük toprak sahibi çiftçilerin geçim yollarını ekolojik
toprak kullanımı sürecinin yönetilmesine destek sunmak suretiyle iyileştiren
Ekolojik Toprak Kullanımında Katılımcı Yönetim (PELUM) isimli derneğin
koordinatörü Muketoi Wamunyima, geçen yıl başka arkadaşlarıyla birlikte kaleme
aldığı ve AGRA’ya gönderdiği mektupta ittifakın yol açtığı etkilere ilişkin
delilleri istedi. İttifak ise bu talep karşılığında Andrew Cox’un elinden çıkma
uzun bir mektup kaleme aldı. Gelgelelim mektup istenilen delilleri içermiyordu.
Wamunyima, yaptığı bir değerlendirmede şunu söylüyordu:
“Zambiya’da çalışan sivil
toplum örgütleri gibi biz de AGRA’nın geliştirdiği modele itiraz ediyor,
hükümetimize AGRA’nın yaklaşımının küçük toprak sahibi gıda üreticilerinin
ihtiyaçlarını karşılamadığını söylüyoruz.”
Ruanda,
AGRA’nın planında yıldız gibi parlayan ülke olarak görülüp övülüyor. Ülke,
2006’dan beri mısır üretimini dört katına çıkartmış. Ama Boş Vaatler başlıklı
rapora göre “Ruanda mucizesi” esasen temel gıda ürünlerinin üretiminde önemli
bir artışa tanıklık etmemiş, çünkü çiftçiler daha fazla besleyici olan ürünler
yetiştirmekten vazgeçmişler. Birleşmiş Milletler’in son hazırladığı açlık
rakamlarına göre Ruanda’da yetersiz beslenen insan sayısı AGRA’nın kurulduğu
günden beri yüzde 41 artmış.
Afrika
Biyolojik Çeşitlilik icra direktörü Mariam Mayet, şunu söylüyor:
“Yıllardır belgelerle
ortaya koyduğumuz üzere Afrika’da Yeşil Devrim ölümcül sonuçlar doğurmuş,
toprağın sağlığını azaltmış, tarımda biyolojik çeşitliliğin yitirilmesine sebep
olmuş, çiftçilerin egemenlik alanlarını ortadan kaldırmış, ayrıca Afrikalı çiftçileri
önemli bir kısmı Kuzeyli olan çokuluslu şirketlerin hayrına ve çıkarına olacak
şekilde tasarlanmış olan bir sistemin içine hapsetmiştir.”
Afrika
Tek Ürün Yetiştirilecek Yer Değil
AGRA’nın
inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Konde, AFSA’nın eleştirilerini görmezden
geliyor ve ısrarla, “Biz görüşlerini aktarsınlar diye bizden şikâyetçi olanları
Afrika’da Yeşil Devrim Forumu’na davet ettik ama gelmediler” diyor.
AFSA
Genel Koordinatörü Million Belay ise davet edildiğini doğruluyor, ama bu
davetin son dakikada gönderildiğini söylüyor. Belay, Cezire’nin sitesine
yazdığı makalede daveti neden geri çevirdiklerini şu şekilde izah ediyor:
“AFSA olarak biz, en
temelde Yeşil Devrim yaklaşımını kabul etmiyoruz. Bu strateji, çiftçilerimizi
borçlandırdı, çevremizi mahvetti, sağlığımıza zarar verdi, tohumlarımızı ve
kültürümüzü yok etti. Biz, tohum yasalarımızı, biyolojik güvenlik standartlarımızı
alelacele değiştirmeye niyetlenen, ayrıca Afrika’nın şirketlere hizmet eden
tarım faaliyetlerine yönelik aşırı bağımlılığını kalıcı kılmak adına gübreleme
kurallarını ve mevzuatını kurumsal bir çerçeveye kavuşturmak isteyen
faaliyetlere itiraz ediyoruz.”
Belay,
bilhassa AGRA’nın forumun “tek bir yere odaklanmış sesi” olacağı iddiasına
karşı çıkıyor:
“Afrika tek bir ürünün
yetiştirileceği yer değildir. Biz Afrika’nın bir olmasını istemiyoruz. Afrika
tek sesle konuşmaz, Yeşil Devrim Forumu’nun ağzıyla asla konuşmaz. Afrika, ses
çeşitliliğine sahip zengin bir kıtadır. Ondaki ses çeşitliliği, Afrika’nın
ortam, kültür ve gıda yetiştirme tarzları açısından sahip olduğu çeşitlilik
kadar çoktur. Bu sesler şarkı söylemek isterler, ama bu şarkılar tek tonda
değildirler. Onlar doğayla, birbiriyle uyum içerisindedirler. Hükümet liderleri
ve bağışçıları, işte bu çeşitliliğe değer vermeli, ona destek sunmalıdır.”
Kenya’da
faaliyet yürüten Biyolojik Çeşitlilik ve Biyolojik Güvenlik Derneği
Koordinatörü Anne Maina da aynı fikirde. O da beslenme imkânlarının, üretimin,
biyolojik çeşitliliğin, ayrıca iklim değişikliğine yönelik direncin
artırılmasının, gelirlerin yükseltilmesinin ancak tüm küçük toprak sahibi
çiftçilerin göçebe çobanların, balıkçıların, avcı-toplayıcıların ve yerli
halkların katılımı ile gerçekleşebileceğini söylüyor. “Bu gelişme, yüksek
girdilerle üretilen, pahalı tek türlü tarımla mümkün değil” diyor.
AGRA’daki
teknokratlar, geçmişte eleştirilerinde daha saldırgan bir dil kullanırlarken,
bugün Etiyopya’nın eski başbakanı ve ittifakın yönetim kurulu başkanı
Haylemeryem Dessalegn AfrikaArguments.com sitesinde yayınlanan
makalesinde uzlaşmacı bir üsluba başvuruyor:
“Afrika’daki gıda
sistemlerini dönüştürmek için bulunan çözümler farklı yaklaşımların gündeme
gelmesini sağlıyor. Bu türden iki karşıt kutup arasında salınan tartışmaların
kimseye faydası olmaz, hele ki bu tür dönemlerde kısırlaştırıcıdır. Kıtada daha
sağlam ve daha dirençli gıda sistemleri inşa etmek için bize mahsul ve toprakla
ilgili olarak geliştirilen en son bilimsel bilgileri zirai ekolojiyle
birleştiren yaklaşımların harmanlandığı bir karışım lazım.”
Kim
mevcut durumla ilgili ne söylüyorsa söylesin; bildiğimiz tek şey var, o da
bugün Afrika’daki açlık krizinin sürdürülebilir bir yaklaşım dâhilinde acilen
çözüme kavuşturulması gerektiğidir.
Julius Sigei
22
Ocak 2022
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder