21 Şubat 2022

, ,

AGRA


Bill ve Melinda Gates Vakfı’nın ve Rockefeller Vakfı’nın 2006’da kurduğu Afrika Yeşil Devrim İttifakı (AGRA), o dönemde kıtadaki açlık krizini ortadan kaldıracak çözüm olarak takdim edilmişti. Bu ittifak sayesinde Afrika, üretim devrimini gerçekleştirecek, böylece aç insan sayısı azalacak, geçim yolları gelişecek, yeni iş imkânları oluşturulacaktı. “Sürdürülebilir yoğunlaşma” hedefini güttüğünü söyleyen AGRA, aynı topraktan daha fazla ürün alınacağı vaadinde bulunuyordu. Esasında ittifakın isminde yer alan “yeşil” kelimesi, altmışlarda Asya’yı kasıp kavuran “kızıl devrimler”e yönelik karşıtlığı ifade etmek için kullanılıyordu.

Bu epey iddialı proje, sürecin başında Afrika’daki tarım sektörünü dönüştürecek, artan nüfusu besleyecek bir yardım aracı olarak geliştirilmişti. Bugünse AGRA, aradan geçen on beş yıla, akıtılan bir milyar dolara rağmen, herhangi bir başarı elde edebilmiş değil.

AGRA’yı farklı çevreler eleştiriyor ve bu eleştiriler giderek yoğunlaşıyor. Afrika Gıda Güvenliği İttifakı (AFSA), yaklaşık 200 milyon gıda üreticisini içeren 35 yapının bir araya gelerek kurduğu, kıtadaki en büyük sivil toplum ağı olarak, güçlü bir kampanya yürüttü ve bu süreçte AGRA’nın odaklandığı 13 ülkede üretim devrimini gerçekleştiremediğini, bu anlamda yanlış yönetilmiş bir çalışma olduğunu söyledi. Güney Afrika’daki dinî liderler de Gates Vakfı’na yönelik itirazlarını dillendirdiler. Aralarında ABD’li iki vakfın ve gene ABD’den, Birleşik Krallık’tan, Almanya’dan ve Kanada’dan gelen yardım kuruluşlarının bulunduğu, AGRA bağışçılarının hiçbirisi, bu tür eleştirilere tek bir cevap bile vermedi.

Bu itirazlar, 2 Eylül 2021 günü AGRA’nın her yıl düzenlediği Yeşil Devrim Forumu’nun açılışından önce gerçekleştirilen basın konferansında yoğun olarak dillendirildi. Bu konferansta sivil toplum liderleri bağışçılardan AGRA’ya para akıtmamalarını istediler.

Bu konferansta Güney Afrika Dinî Cemaatler Çevre Enstitüsü yönetici direktörü Francesca de Gasparis şunu söyledi:

“Afrikalı çiftçilerin ihtiyacı olan şey, yukarıdan aşağı doğru inşa edilmiş, kârın güdümünde olan ve sanayiye hizmet eden çiftçilikten çok, iklim değişikliklerine karşı direnci artıracak komünal çözümler bulunmasına yönelik olarak sunulacak destektir.”

AFSA, kendi bünyesinde bulunan, kırk farklı ülkede faaliyet yürüten 35 ağ örgütlenmesinin pratikte Afrikalı çiftçilere destek sunma çabalarını baltaladığını söylemekteydi.

AGRA’nın inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Aggie Asiimwe Konde, bu eleştiriyi doğru bulmuyor: Ona göre kendi ittifakları “çiftçileri bilgilendiriyor, teknolojiye erişimi sağlıyor, üretimi ve çiftçilerin gelirlerini artırıyor.” Konde, ayrıca ittifakın başarılı olduğunu düşünüyor, bunu da “çiftçi gelirlerinin, mahsuldeki çeşitliliğin, piyasaya entegrasyonun tanık olduğu artış” üzerinden gerekçelendiriyor.

Yeşil Devrim Başarılı mı?

AGRA, 2006’da büyük hedeflerle kuruldu. İttifakın hedefi, 2020 yılı itibarıyla küçük toprak sahibi otuz milyon çiftçi ailesinin gerçekleştirdiği üretimi ve gelirleri iki katına çıkartmak, öte yandan gıda güvensizliğini yarı yarıya düşürmekti.

Belirledikleri o son tarih geçti. Bağımsız araştırmacılar, AGRA’nın o allı pullu vaatlerinin gerçekleşmediğini söylüyorlar.

“AGRA, zaten ilerleme sağladığı hususunda herhangi bir delil öne süremez.” Tufts Üniversitesi’nde Küresel Kalkınma ve Çevre Enstitüsü’ne araştırma görevlisi olarak çalışan, ayrıca Tarım ve Ticaret Politikası Enstitüsü’nde Gıdanın Geleceği bölümü bünyesinde danışmanlık yapan Timothy A. Wise söylüyor bunu.

Wise, 2020’de bir etki değerlendirme çalışması yaparak, AGRA’nın ve bağışçılarının belirlediği hedeflere ulaşamadığını tespit etti. AGRA’nın kendisinden verilerini isteyenlere o verileri vermeyeceğini söylemesi ardından Wise, bu çalışmasının kapsamını genişletti ve daha fazla gerçeğin açığa çıkmasını sağlayan başka bir çalışmaya imza attı.

Araştırmasında belirttiği üzere Wise, “AGRA’nın öncelik verdiği 13 ülkeyi belirledi ve bu ülkelerde üretim devrimi denilen müdahalenin gelirleri artırıp artırmadığına, gıda güvenliğini geliştirip geliştirmediğine baktı. Sonuçta üretim sahasında önemli bir iyileşmenin yaşanmadığını tespit etti.”

Wise, Conversation sitesi için kaleme aldığı son makalesinde şunları söylüyor:

“Küçük toprak sahibi otuz milyon çiftçi, 13 ülke içerisinde çiftçilerin büyük bir çoğunluğunun hedef alındığını ortaya koyuyor. Eğer ittifak, mahsulü ve gelirleri iki katına çıkartıp gıda güvensizliğini yarı yarıya düşürmüşse, bunun verilerde de bir karşılığı olması gerekirdi.”

Ama veriler böyle bir şey söylemiyor. Wise’ın tespitine göre, bir sepet temel gıda ürünü bazında üretim, son 12 yıl içerisinde yüzde 18 artmış. Bu da demek oluyor ki üretimin iki katına çıkartılacağı hedefine ulaşılamamış. Hatta AGRA’dan önce üretim sahasında gerçekleşen artışın üzerine güç belâ çıkılabilmiş.

Ayrıca gelirler ve gıda güvenliği alanında da önemli bir iyileşme yaşanmamış. Birleşmiş Milletler’in son açıkladığı rakamlara göre, AGRA’nın odaklandığı ve “gıda güvensizliğini yarı yarıya düşüreceğim” dediği 13 ülkede “yeterince beslenemeyen” insanların sayısı 2006’dan bu yana yüzde 30 artmış.

Wise 2 Eylül günü düzenlenen basın konferansında şunu söyledi:

“5 yılın ve akıtılan bir milyar doların ardından AGRA, Afrika tarımında üretim devrimi gerçekleştirme hedefine ulaşamadı. Çiftçilerin elde ettiği mahsulde önemli bir artışa tanık olunmadı. Artık bu ittifaka bağışta bulunanlar, Afrikalı çiftçilere ve cemaat liderlerine kulak vermelidirler.”

Wise, konuşmasında eleştirisinin kapsamının AGRA’yı aştığını, kendisinin esas olarak Afrika hükümetlerinin önemli kaynaklar tahsis ettiği, tahminen her yıl tohuma, gübreye ve diğer girdilere bir milyar dolarlık teşvik sunduğu, tüm Yeşil Devrim pratiğini eleştirdiğini söyledi. Conversation’daki yazısında ise şu tespiti yaptı:

“Araştırmamız, bir bütün olarak, Yeşil Devrim sürecindeki ilerlemeyi değerlendirdi. Bugüne dek bu sürecin projeye akıtılan milyarlarca dolara rağmen son 15 yıl içerisinde gözle görülür, somut sonuçlar üretmesi gerekirdi. Ama üretmedi.”

Afrika ve Almanya’da faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri, Wise’ın araştırmasından istifade ederek bir rapor kaleme aldılar. Boş Vaatler ismini taşıyan rapor, ülkelere AGRA’dan çıkma ve Yeşil Devrim sürecini sona erdirme çağrısında bulunuyor. Rapor, bunun yerine küçük ölçekli gıda üreticilerine, bilhassa gençlere ve kadınlara destek sunulması, çevre dostu ve iklim değişikliğine dirençli çiftçilik faaliyetlerinin geliştirilmesi önerisini dillendiriyor.

Raporda söylendiğine göre, mısır üretimini desteklemek için çok fazla para akıtıldı. Toplam üretim yüzde 87 arttı. Ama bu artışın önemli bir kısmı, teşvik alan çiftçilerin mısır ekilen tarlaları genişletmesi ile bağlantılı. Mahsul ise 12 yıl içerisinde sadece yüzde 29 oranında artarken, mısır ekilen tarlaların yüzölçümü yaklaşık yüzde 50 arttı. Ama buralardaki çiftçilik faaliyeti pek de sürdürülebilir değil.

Darı gibi aynı ölçüde önemli olan, kuraklığa dirençli ve daha besleyici ürünler karşısında mısıra önem verilmesi de AGRA’nın müdahalelerinin olumsuz yanlarından biri. Rapora göre darı üretimi dörtte bir oranında düştü.

Kıta Genelinde Açlık Arttı

Ürün çeşitliliği azalınca beslenme süreçlerindeki çeşitlilik de azalıyor, bu da aç insan sayısının artmasına katkıda bulunuyor.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 12 Temmuz 2021 tarihinde yayımladığı yıllık açlık raporuna göre dünya, 2019-2020 arası dönemde açlıkta eşi benzeri görülmemiş bir artışa tanık oldu. Kurumun “yetersiz beslenme” ile ilgili yaptığı yıllık hesapsa bize 2019’daki düzeye göre yetersiz beslenen insan sayısının yüzde 25 arttığını söylüyor. Yani 2019’da yetersiz beslenen insan sayısı 720 milyon iken 2020’de bu sayı 811 milyona çıkmış.

Alt Sahra Afrikası’nda 2020 yılında 44 milyondan fazla insan kötü beslenme sorunuyla yüzleşti. Bu rakam, ailelerine ekmek bulmak için mücadele eden kıta nüfusunun yüzde 30’una denk düşüyor. FAO’nun dediğine göre 2020’de nüfusun yüzde 66’sı “orta düzeyde veya yüksek düzeyde gıda güvensizliği” sorunuyla karşı karşıya kaldı. Bu oran 2014’te yüzde 51’di. Buna göre, sadece altı yıl içerisinde yeterli gıda bulamayan insan sayısı 244 milyon arttı.

Wise’ın üzerinde durduğu bir konu da AGRA’nın kurulduğu 2006 yılından beri Alt Sahra Afrikası’nda açlığın azalmak şöyle dursun yaklaşık yüzde 50 oranında artmış olması. Wise bu konuyla ilgili olarak, “demek ki Yeşil Devrim Afrika’da yanlış yönde ilerliyor” diyor.

AGRA’nın Savunması

AGRA, Wise’ın Tufts Üniversitesi’ne bağlı Küresel Kalkınma ve Çevre Enstitüsü himayesinde gerçekleştirdiği araştırmayı kınadı ve onun “bilimsel değerlendirme sürecine ait emsal değerlendirmeyle ilgili temel akademik ve meslekî ölçütleri karşılamadığını” söyledi. AGRA’da personel ve strateji müdürü olarak çalışan Andrew Cox, araştırmanın “ahlaka ve mesleğe aykırı olduğunu” söyledi. Tufts Üniversitesi idarecileri ise Wise'ın yöntemlerini savundular.

AGRA’nın inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Konde, verdiği bir mülâkatta örgütünün başarılı olduğu iddiasında bulundu: “Biz çalışmalarımızda 9,5 milyon çiftçiyi hedef aldık, bugün bu sayı 10 milyona çıktı. Bunlar çok az teknolojiye sahip insanlar.” Ardından da kendi paylarına düşen görevleri yerine getirmediğini söylediği Afrikalı hükümetleri suçladı: “Ne yazık ki 2003 tarihli Maputo Bildirgesi’nde dile getirildiği biçimiyle tarıma ayırdıkları bütçe payını yüzde 10’a sadece Gana, Ruanda ve Nijerya çıkarttı. Geriye kalan ülkeler bu payı sadece yüzde 2’de tuttular.”

Konde, AGRA’yı eleştirenlerin talepleri üzerinde de durdu:

“İklim değişikliğinin ve Kovid pandemisinin yol açtığı belirsizlikler dikkate alındığında, ülkelere böylesi bir dönemde AGRA’dan çıkmaları çağrısında bulunmak talihsizliktir. Ben bu çağrıyı yapanların hangi çiftçileri temsil ettiklerini merak ediyorum. AGRA, çiftçilerin seçeneklerini artırmanın önemine inanıyor, daha fazla çiftçinin teknolojiye erişip bu teknolojiyi uygulayabilmesini istiyor.”

Devamında Konde şunları söylüyor:

“Parayla ilgili değerlendirmelerimizi yaptık. Gördük ki harcadığımız her bir dolar karşılığında on dolar üretmiş. Bugün asıl üzerinde durmamız gereken konu, Afrikalı çiftçilerin bilgiye ve teknolojiye erişim imkânı bulması olmalı.”

AGRA yetkilileri, kurumun bütçesinin ve katkılarının ulusal verilere tesir edemeyecek kadar küçük olduğunu söylüyorlar. Örneğin kurumun personel ve strateji müdürü Cox, ABD’deki Bilmek Hakkımız isimli STK’nın başkanı Stacy Malkan’a yazdığı epostada, “Veriler, bölgesel veya alt birimler dâhilinde yaptığımız işleri anlayabilmek için yeterli olmayacaktır” diyor.

Eleştirenlerse “AGRA, madem 30 milyon çiftçiye ulaşıyor ve bu çiftçilerin pratiklerini dönüştürüyor, ortada bu türden bir etkiyi somut olarak gösteren deliller olmalı” diyorlar. Bugün AGRA, hâlen daha son hazırladığı Yıllık Rapor’un artan mahsul, gelir artışı ve gelişen gıda güvenliği konusunda deliller sunduğunu iddia ediyor.

Wise, yeni yayınlanan belgeleri inceledi, verileri eleştiriye tabi tuttu. İddiasına göre alelacele kaleme alınmış olan bu veriler, gerekli dayanaklardan yoksun ve sadece kısa bir dönem içerisinde ilgili ülkelerde, o da az sayıda ürün çeşidinde yaşanan gelişmeye işaret ediyorlar. Öte yandan, AGRA’nın on beş yıl içerisinde yol açtığı etkileri belgelendirmemesi üzerinde duran başka eleştirmenler de var.

Zambiya’da faaliyet yürüten, küçük toprak sahibi çiftçilerin geçim yollarını ekolojik toprak kullanımı sürecinin yönetilmesine destek sunmak suretiyle iyileştiren Ekolojik Toprak Kullanımında Katılımcı Yönetim (PELUM) isimli derneğin koordinatörü Muketoi Wamunyima, geçen yıl başka arkadaşlarıyla birlikte kaleme aldığı ve AGRA’ya gönderdiği mektupta ittifakın yol açtığı etkilere ilişkin delilleri istedi. İttifak ise bu talep karşılığında Andrew Cox’un elinden çıkma uzun bir mektup kaleme aldı. Gelgelelim mektup istenilen delilleri içermiyordu. Wamunyima, yaptığı bir değerlendirmede şunu söylüyordu:

“Zambiya’da çalışan sivil toplum örgütleri gibi biz de AGRA’nın geliştirdiği modele itiraz ediyor, hükümetimize AGRA’nın yaklaşımının küçük toprak sahibi gıda üreticilerinin ihtiyaçlarını karşılamadığını söylüyoruz.”

Ruanda, AGRA’nın planında yıldız gibi parlayan ülke olarak görülüp övülüyor. Ülke, 2006’dan beri mısır üretimini dört katına çıkartmış. Ama Boş Vaatler başlıklı rapora göre “Ruanda mucizesi” esasen temel gıda ürünlerinin üretiminde önemli bir artışa tanıklık etmemiş, çünkü çiftçiler daha fazla besleyici olan ürünler yetiştirmekten vazgeçmişler. Birleşmiş Milletler’in son hazırladığı açlık rakamlarına göre Ruanda’da yetersiz beslenen insan sayısı AGRA’nın kurulduğu günden beri yüzde 41 artmış.

Afrika Biyolojik Çeşitlilik icra direktörü Mariam Mayet, şunu söylüyor:

“Yıllardır belgelerle ortaya koyduğumuz üzere Afrika’da Yeşil Devrim ölümcül sonuçlar doğurmuş, toprağın sağlığını azaltmış, tarımda biyolojik çeşitliliğin yitirilmesine sebep olmuş, çiftçilerin egemenlik alanlarını ortadan kaldırmış, ayrıca Afrikalı çiftçileri önemli bir kısmı Kuzeyli olan çokuluslu şirketlerin hayrına ve çıkarına olacak şekilde tasarlanmış olan bir sistemin içine hapsetmiştir.”

Afrika Tek Ürün Yetiştirilecek Yer Değil

AGRA’nın inovasyondan sorumlu başkan yardımcısı Konde, AFSA’nın eleştirilerini görmezden geliyor ve ısrarla, “Biz görüşlerini aktarsınlar diye bizden şikâyetçi olanları Afrika’da Yeşil Devrim Forumu’na davet ettik ama gelmediler” diyor.

AFSA Genel Koordinatörü Million Belay ise davet edildiğini doğruluyor, ama bu davetin son dakikada gönderildiğini söylüyor. Belay, Cezire’nin sitesine yazdığı makalede daveti neden geri çevirdiklerini şu şekilde izah ediyor:

“AFSA olarak biz, en temelde Yeşil Devrim yaklaşımını kabul etmiyoruz. Bu strateji, çiftçilerimizi borçlandırdı, çevremizi mahvetti, sağlığımıza zarar verdi, tohumlarımızı ve kültürümüzü yok etti. Biz, tohum yasalarımızı, biyolojik güvenlik standartlarımızı alelacele değiştirmeye niyetlenen, ayrıca Afrika’nın şirketlere hizmet eden tarım faaliyetlerine yönelik aşırı bağımlılığını kalıcı kılmak adına gübreleme kurallarını ve mevzuatını kurumsal bir çerçeveye kavuşturmak isteyen faaliyetlere itiraz ediyoruz.”

Belay, bilhassa AGRA’nın forumun “tek bir yere odaklanmış sesi” olacağı iddiasına karşı çıkıyor:

“Afrika tek bir ürünün yetiştirileceği yer değildir. Biz Afrika’nın bir olmasını istemiyoruz. Afrika tek sesle konuşmaz, Yeşil Devrim Forumu’nun ağzıyla asla konuşmaz. Afrika, ses çeşitliliğine sahip zengin bir kıtadır. Ondaki ses çeşitliliği, Afrika’nın ortam, kültür ve gıda yetiştirme tarzları açısından sahip olduğu çeşitlilik kadar çoktur. Bu sesler şarkı söylemek isterler, ama bu şarkılar tek tonda değildirler. Onlar doğayla, birbiriyle uyum içerisindedirler. Hükümet liderleri ve bağışçıları, işte bu çeşitliliğe değer vermeli, ona destek sunmalıdır.”

Kenya’da faaliyet yürüten Biyolojik Çeşitlilik ve Biyolojik Güvenlik Derneği Koordinatörü Anne Maina da aynı fikirde. O da beslenme imkânlarının, üretimin, biyolojik çeşitliliğin, ayrıca iklim değişikliğine yönelik direncin artırılmasının, gelirlerin yükseltilmesinin ancak tüm küçük toprak sahibi çiftçilerin göçebe çobanların, balıkçıların, avcı-toplayıcıların ve yerli halkların katılımı ile gerçekleşebileceğini söylüyor. “Bu gelişme, yüksek girdilerle üretilen, pahalı tek türlü tarımla mümkün değil” diyor.

AGRA’daki teknokratlar, geçmişte eleştirilerinde daha saldırgan bir dil kullanırlarken, bugün Etiyopya’nın eski başbakanı ve ittifakın yönetim kurulu başkanı Haylemeryem Dessalegn AfrikaArguments.com sitesinde yayınlanan makalesinde uzlaşmacı bir üsluba başvuruyor:

“Afrika’daki gıda sistemlerini dönüştürmek için bulunan çözümler farklı yaklaşımların gündeme gelmesini sağlıyor. Bu türden iki karşıt kutup arasında salınan tartışmaların kimseye faydası olmaz, hele ki bu tür dönemlerde kısırlaştırıcıdır. Kıtada daha sağlam ve daha dirençli gıda sistemleri inşa etmek için bize mahsul ve toprakla ilgili olarak geliştirilen en son bilimsel bilgileri zirai ekolojiyle birleştiren yaklaşımların harmanlandığı bir karışım lazım.”

Kim mevcut durumla ilgili ne söylüyorsa söylesin; bildiğimiz tek şey var, o da bugün Afrika’daki açlık krizinin sürdürülebilir bir yaklaşım dâhilinde acilen çözüme kavuşturulması gerektiğidir.

Julius Sigei
22 Ocak 2022
Kaynak

Yeşil Karşı-Devrim

0 Yorum: