09 Şubat 2022

Komikron


Hükümetler ve medya, kurallarını kendilerinin belirlediği bir oyun oynuyor. Üstelik hakemi de kendileri tayin etmiş.

Savundukları tedbirlerin hiçbirisi işe yaramadı. Ama gene de o tedbirleri dayatmaya, zorla uygulamaya devam ettiler. Çocuklar da dâhil herkese takılan maske, sosyal mesafe, “aşı” dedikleri ilâçlar, QR kodları virüsün yayılmasını durduramadı.

Trinidad’da bir sohbet programı hazırlayan Stephan Reis, yetkililerin ana sorunlarından birini şu şekilde tespit etmiş: Bir yandan bu yetkililer aşıya karşı direnç geliştirenlere aşının işe yaradığını söylemek zorunda kalıyorlar, bir yandan da nüfusun geri kalan kısmına, onlar daha fazla aşı olsun diye, aşının yeterince işe yaramadığını söylüyorlar. Üstelik her iki mesaj da aynı anda, aynı seyirci kitlesinin huzurunda dillendiriliyor.

Oyun dâhilinde çıkarlarını muhafaza edebilmek adına ilâç şirketleri medyayı PR şirketi olarak görevlendiriyor. Bu görevlendirmenin sonucunda medya, dezenformasyon faaliyetlerine başlıyor. Yoğun ve tehlikeli bir propaganda çalışması devreye sokuluyor. Öyle ki Kanada’da CTV News kanalı, hastanelerdeki doluluk oranının artmasına bile fırsat tanımadan, halk sağlığı vurgusu üzerinden herkesi bir hayaletle korkutmaya başlıyor:

“Quebec’te katı halk sağlığı tedbirleri alınmasına karşın, pandeminin beşinci dalgası karşısında Kovidli hastaların hastane kapasitelerinin aşılmasına neden olma ihtimali mevcut. Quebec Halk Sağlığı Kurumu da eyaletteki durumun giderek daha kötüye gittiğini söylüyor. Kurumun tespitine göre tedbirler devreye sokulmalı, üçüncü doz aşıyı olanların sayısı artmalı, daha fazla insana test yapılmalı. Bu koşullar yerine getirilse bile hastanelerin kapasitelerinin aşılma ihtimali mevcut. Çünkü kimse, Omikron’un şiddeti konusunda net bir bilgiye sahip değil. Quebec’teki hastanelerin başhekimleri Salı günü yaptıkları açıklamada ameliyatları ve klinik çalışmalarını iptal etmek zorunda kalabileceklerini söylediler.”

Bugün Quebec, Kovid’den yatan veya ölen insanlar içerisinde tam aşılıların oranı konusunda İngiltere ve İsrail’i yakalamış durumda. Bu da dilin değişmesine neden oldu. Eskiden tek aşılı kişiler aşılı sayılırken, bugün adam yerine konulmuyorlar. Dolayısıyla şu tarz manşetlere rastlıyoruz: “Quebec’te bin yeni Kovid vakasının 772’si tam aşılı değil.” Yeni test yaptırıp testi pozitif çıkanların yüzde 78’i ilk doz aşıyı olmuş kişiler.

Yeni belirlenen kurala göre tek doz aşılı kişiler artık yeterince aşı olmuş sayılmıyorlar. Hatırlatıcı doz zorunlu hâle gelince iki dozlu insanlara da “yetersiz aşılı” deniliyor. Tek dozun koruma konusunda işe yaramadığı söyleniyor.

Peki başta da böyle mi söyleniyordu?

5 Ocak 2021 günü bir doktorun ağzından şu söyleniyordu: “Araştırmaların da ortaya koyduğu biçimiyle Pfizer aşısı ilk dozun vurulmasından iki hafta sonra yüzde 90’lık bir etkiye sahip. Hatırlatıcı doz olarak vurulan ikinci doz ise koruma düzeyini yukarı çekiyor.”

11 Ocak günü Quebec başbakanı Premier Francois Legault ısrarla şunu söylüyordu: “İlk dozun sağladığı bağışıklık epey yüksek.”

Demek ki bu yılın (2021) başlarında tek doz etkili sayılıyormuş, ikinci dozun haftalar sonra vurulmasında bir sorun yokmuş. İkinci doz esasen hatırlatıcı dozmuş.

Bu noktada ikinci dozu olabildiğince erteleyip daha fazla sayıda insanın korunmasını sağlamak gibi bir siyaset uygulandı. İkinci dozun vurulacağı tarih ertelenince bunun önemli olmadığı, sağlığı etkilemeyeceği söylendi.

Quebec hükümeti, ikinci dozu hatırlatıcı doz olarak nitelemeye devam etti. Sonra da ikinci dozu doksan gün ertelemenin daha iyi olacağını söyledi.

O günlerde tek doz yeterliydi ama sonra tek doz önemini tümüyle yitirdi.

Quebec hükümetinin ve halk sağlığı yetkililerinin tavsiyeleri yanlış çıktı. Ya dayattıkları tedbirler bilimsel gerçekliği temel almıyordu ya da aşıları kısa süre içerisinde çuvallamıştı.

İlk önerme doğru ise o vakit hükümet cahil veya vasıfsız. Eğer ikinci önerme doğru ise o vakit demek ki “hastaneye yatmış kişilerin yüzde bilmem kaçı tam aşılıdır” türünden laflar aşının etkisi konusunda başta söylenenlerin yanlış olduğu gerçeğini örtbas etmek için dillendiriliyorlar.

Her geçen gün yeni bir manşetle karşılaşıyoruz, hepsi de pozitif çıkan vaka sayılarının arttığından, rekorların kırıldığından bahsediyor. Birinde “Quebec’li doktorlar hastanelerin Omikron’a yakalanmış sağlık emekçileriyle dolup taşacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar” yazıyor. Sağlık bakanı da aynı perdeden konuşarak durumun kritikleştiğine işaret ediyor. Başbakan da bu koroya katılıp “ileride zor ama yapılması gereken tercihlerle karşı karşıya kalacağız” diyor. Hastanelerin yoğun bir mücadele içinde olduğu söyleniyor. Acillerin dolup taştığından, geçen hafta içerisinde kabul edilen Kovidli sayısının 99’u bulduğundan bahsediliyor.

Buna karşılık başka raporlar da yayımlanıyor. Bunlar, “eyalet genelinde aşı kampanyasının henüz başlamadığı, geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında, vakalar yüzde 92 artmasına karşın, hastane kabul sayılarının yüzde 61’e gerilediğini” söylüyorlar.

İyi de hastane kabul sayıları düşmüşse bu hastaneler neyin mücadelesini veriyorlar? Sorunun cevabını kısmen Noel öncesinde Quebec hükümetinin ayrımcı ve cezalandırma amaçlı testi yaptırmayı reddetti diye 500 sağlık emekçisini işten atmasını önceleyen o birkaç gün içerisinde yaşananlarda bulmak mümkün. (O dönemde ayrıca 1.650 hastane çalışanı da işten atıldı.)

Alınan kararın bir anlamı yok: sağlık sistemi içerisinde aşı olsun olmasın herkese virüs bulaşabilir, bu insanlar virüsü yayabilir, o hâlde neden sadece aşıyı reddedenlere test yapılıyor? Çalışma koşulları dâhilinde hastalığa yakalanma ihtimalinin yüksek olduğu düşünülürse bu insanlarda doğal bağışıklık gelişmiş olamaz mı? Alınan karar şu açıdan da anlamsız: yeterli personele sahip olmadığı açıklanan Quebec hastaneleri virüs kapmış, hatta hasta çalışanların işe gelmesini istiyor.

Bu tartışma dâhilinde öğreniyoruz ki hastaneye yatanların belirli bir kısmı Omikron yüzünden yatmamış. Sağlık Bakanı, “Omikron’un eyalet genelinde hızla yayıldığından, ama varyantın yol açtığı etkinin hastanelerde hissedilmediğinden söz ediyor. Hastaneye yatanların büyük kısmının Delta varyantı yüzünden geldiğini söyleyen bakanın bu tespitini hastane kayıtları da doğruluyor.

Kaleme alınan makaleler, okurları Omikron konusunda korkutmaya çalışıyorlar. Hastane kapasitesinin aşıldığından, hastanelerin dolup taştığından bahsediyorlar. CTV News “Kovid yüzünden Quebec’te ameliyatların ve klinik çalışmalarının iptal edileceğini” söylüyor, oysa hastanelerdeki vakaların büyük bir kısmı Omikron’la ilişkili değil.

Quebec’te aciller dolup taşıyor” diyen kanal, Kovid’i suçluyor. Oysa biz biliyoruz ki yazın Kovid vakaları en düşük düzeydeydi ve eyalet genelinde aciller ertelenmiş olan ameliyatlar ve tedaviler yüzünden doldu. Önceden birikmiş olan işler yüzünden dolan hastanelerde suç ne Kovid’de ne de Omikron’da. Buna karşın, söylediği yalana inanan medya yeni kapanma ve sokağa çıkma tedbirleri talep ediyor.

CTV News ayrıca seyircisine şu gerçeği söyleme gereği duymuyor: 2019 yılıyla kıyaslandığında 2020 yılında hastane faaliyetlerinde yüzde 17,5’lik bir düşüş yaşandı. 1 Nisan 2020 ile 31 Mart 2021 arası döneme Quebec’teki tüm hasta yatışları içerisinde Kovid yüzünden yatanların oranı sadece yüzde 2,1’di.

Ayrıca bu tür kanallar ve gazeteler, Quebec’teki hastanelerin acillerinin normal zamanlarda da dolu olduğundan bahsetmiyorlar. Ben yüzde 130 kapasiteyle çalışmayan tek bir acil görmedim. 2015 yılında acile gittim, koridorda duran bir sandalyeye oturttular beni. Bu, Kovid’den önce de birçok hastanın başına gelen bir durumdu.

Medya, bir yandan da onca yıl süren kemer sıkma politikaları sebebiyle hastanelere ayrılan fonun bilerek kısıldığı gerçeğinin üzerini örtüyor. Neticede medya için hem Omikron hem de aşısızlar birer günah keçisi olarak iş görüyor.

CTV News kanalı seyirci kitlesini panikletmek için durmadan “iki aylık sağlıklı bebek Montreal’daki bir hastanede Kovid sebebiyle vefat etti” türünden haberler yapıyor. Ayrıntısına hâkim olmadığı bu olayı kendisine bayrak yapıp sallayan kanalın haber odasında sevinç çığlıkları atılıyor olmalı. Orada toplaşmış insanlar “nihayet biri öldü!” diye bağırmışlardır muhtemelen. 16 Ekim 2021’e dek, tüm pandemi süresince Quebec’te 11 yaşın altında tek bir çocuk bile vefat etmedi. Dahası, 5-11 yaş aralığında olan çocuklar içerisinde hastaneye yatanların oranı yüzde 0,008’de kaldı. Sadece yüzde 5,3’ünün testi pozitif çıktı. Buna karşılık Quebec’teki yetkililer, ebeveynleri korkutup onları çocuklarını aşılatmaya çalışıyorlar. Üstelik bunu büyük riskler barından bir ilâcın damar yoluyla verilmesine hiç gerek olmamasına rağmen aşılanmış çocuk oranının yüzde 54’ü bulduğu bir dönemde yapıyorlar.

Artan vakalara tepki olarak Quebec hükümeti, denenmiş, sınanmış ama başarısız olmuş tedbirleri uygulamaya kararlı olduğunu ortaya koyuyor. Hükümet bu kararı, tedbirlerin daha da sertleşmesini talep eden uzmanların sözünü dinleyerek alıyor. Vesayetçi devlet, ailelere gerekli sayıda insanın evlerinde kalması talimatı veriyor. Yargılama yetisinden ve takdir yetkisinden mahrum olan yurttaşların kendi işlerini devletin dayattığı sınırlar dâhilinde yapmalarına izin veriliyor. Sadece tam aşılılara tahsis edilmiş bölgeler belirleniyor, aşı pasaportu denilen sisteme tabi olan bu insanlar da kısıtlanıyor, imkânları azalıyor, dans etmek, şarkı söylemek gibi faaliyetler yasaklanıyor, spor salonları, barlar, sinemalar türünden mekânlar kapatılıyor. Bunlara sadece QR koduna sahip tam aşılı olanlar girebiliyor. İşletmeler hükümetin sözünden çıkmıyor, gelir elde etmek ve eski durumuna geri gelmek için çırpınan bu yerler insanlara ayrımcılık uyguluyor. Asıl önemlisi ise işyerlerinin kapanmasına dönük kararın örtük olarak, aşı pasaportlarına ve aşının kendisine yönelik bir suçlamayı içeriyor olması.

Maximilian C. Forte
26 Aralık 2021
Kaynak

0 Yorum: