27 Eylül 2021

,

Nitti

Nitti, Keynes ve Caillaux, “Avrupa’nın yeniden inşası” siyasetinin öncülerinden ve teorisyenlerindendir. Bu devlet adamları, sınıfların dayanışmasını, milletlerin işbirliği kurmasını ve yardımlaşmasını savundular, uluslararası barışa ve toplumsal huzura dair programa destek sundular. Bu programın karşısında uluslararası planda emperyalist ve fetihçi bir yönelime sahip, ülke içerisinde ise gerici, sosyalizm düşmanı sağcılar duruyordu. Aşırı sağ, “Avrupa’nın yeniden inşası siyaseti”ne büyük bir nefretle ve öfkeyle yaklaştı. Üye oldukları kulüpler ve gizli localar, barışla ilgili sorunların incelenmesine özgün, zengin ve akıl dolu katkılar sunmuş olan Walther Rathenau’yu ölüme mahkûm ettiler.

Nitti ise alabildiğine Avrupalı bir isim. Onun vizyonu yerel değil Avrupalı. Francesco Saverio Nitti, İtalya’daki krizi dünya krizinin belli bir kesiti, bölümü olarak ele alıp inceledi. Nitti, bir gün Berlin’de çıkan Berliner Tageblatt’a, bir gün New York’ta çıkan United Press’e yazılar yazdı. Parisli, Varşovalı ve Londralı insanlarla polemikler yürüttü.

O güney İtalyalı, ama onda güneylilere has sıcakkanlı, çalkantılı, duyguları zirvede yaşayan bir mizaç yok. Ondaki diyalektik, sade, zarif ve yalın. O, retoriği, tiyatroyu ve öfkeyi esas alan dile âşık olan İtalyan ruhunu belki de bu sebeple harekete geçiremedi. Nitti de Lloyd George gibi politik bir görecelikçi idi.

Onda ne solun ne de sağın sekterciliği var. Sakin, kafası çalışan, hep gülümseyen bir siyasetçi olarak Nitti, konuşmalarında hicvi ve mizahı hiç eksik etmiyor. O, bizim dönemimizin, doğuştan burjuva ideolojisine iman etmeyen, ama aynı zamanda sosyalist ideolojiye de inanmayan siyasetçiler kategorisine ait. Bu sebeple onun siyaseti için milliyetçi ve enternasyonalist fikir, bireyci fikirle kolektivist fikir uzlaşabilir şeyler. Saf muhafazakârlar, en kaba olanları, eklektik, sınırları olmayan ve kolay biçim alan bu tarz devlet adamlarını hep hakir görürler. Burjuva toplumunun hatasızlığı ve ebediliğine dönük inanç açısından bu tür kişiler bir sapmadan başka bir şey değildir. Onlar ahlaksız, alaycı, yenilgiyi meyilli ve dönektirler.

Ne var ki bu “Dönek” tabirinin pek yerinde olmadığını söylemek lazım. Zira görecelikçi siyasetçiler kuşağı, herhangi bir şeye körü körüne inanmadıkları için bir şeyden dönmüş de sayılmazlar. Bu kuşak, öğreti ve kitap dışı bir kuşak. O, geçmişin geleneklerine de geleceğin ütopyalarına da eşit mesafede.

Bu kuşak ne gelecekçi ne geçmişçi, bugüncü ve gerçekçi. Eskinin ve geleceğin kurumlarına karşı agnostik ve pragmatik bir duruşa sahip. Ama alttan alta bu kuşak, belirli bir görüşe ve inanca da sahip. O, Batı medeniyetine inanıyor. Evrimciliğin köklerine bağlı.

Bu tür devlet adamları, gericilik, devrimin yıkıcı dürtülerini harekete geçirecek, devrimi tetikleyecek, canlandıracak diye korkuyorlar. Gericiliğe yönelik tepkilerinin sebebi bu. Şiddete dayalı bir devrimle mücadele etmenin en iyi yolunun barışçıl bir devrim yapmak veya onu vaat etmek olduğunu düşünüyorlar. Bu politik kuşak için mesele, eski düzeni korumak veya yeni bir düzen kurmak değil. Mesele, bu Batı medeniyetini, Avrupa kültürünü kurtarmak. Neticede Oswald Splenger’a göre bu medeniyet ve kültür kemâle erdi, dolayısıyla çöküş sürecine girdi.

Gorki, Nitti ve Nansen’i Avrupa medeniyetinin iki büyük ruhu olarak tasnif ederken haklı. Nitti’deki şüphecilik ve görecelikçilik, mutlak kabul ettiği Avrupa kültürü ve ilerlemeyle bağlantılı. Nitti, İtalyalı olmaktan önce kendisini Avrupalı, Batılı ve beyaz görüyor, hissediyor. Avrupa ülkelerinin, Batılı milletlerin dayanışma içine girmesini bu sebeple istiyor. Büyük harfle İnsanlık onun umurunda değil. Onun asıl derdi, Batı insanlığının, beyaz insanlığın kaderi. Bir Avrupa milletinin bir başka Avrupa milletine kendi emperyalizmini dayatmasını asla kabullenemiyor. Ama Batı dünyasının esmer, Hindu, Arap veya Kızılderili dünyaya dayattığı emperyalizmi olumlu karşılıyor.

Yeniden inşa sürecinin diğer tüm siyasetçileri gibi Nitti, “Avrupalı bir gücün başka bir gücü ele geçirmesi veya ona saldırması mümkün değil, böylesi bir saldırı durumunda tüm Avrupa ekonomisi ve Avrupa’nın hayatı zarar görür” tespitinde bulunuyor. Ona göre barışla ilgili sorunlar, Avrupa’nın ekonomik yapısının birliğini, ülkeler arasında dayanışmanın tesis edilmesini bir gereklilik hâline getirdi. Zafer kazanan güçlerin yok olan ülkelerin imhası pahasına kendisini toparlaması mümkün değil. Bu sebeple dünya tarihinde ilk kez muzafferlere intikam şarabından içmek yasaklandı.

Avrupa’nın ancak tüm Batı milletlerinin müşterek ve birlikte yürüttüğü bir çalışma ile inşa edilebileceğini düşünen Nitti, Barışsız Avrupa isimli kitabında şu çözümleri öneriyor:

“Milletler Cemiyeti, yenilen devletlerin de katılacağı bir süreç üzerinden reforma tabi tutulmalı; tazminat komisyonu ilga edilmeli, barış anlaşmaları gözden geçirilmeli; Fransa’ya askerî güvence verilmeli; Müttefik ülkelerin borçları karşılıklı olarak, en az yüzde seksen oranında iptal edilmeli; Almanların ödeyeceği tazminat tutarı kırk milyar franka çekilmeli; Almanya’nın altın, mal, gemi gibi şeylerle ödeyeceği yirmi milyarlık borç iptal edilmeli.”

Şunu söylemek lazım. Nitti’nin bu kitabında yer alan eleştiri, polemik ve yıkıcı bir üslup üzerine kurulu bölümler, yapıcı ifadelerle yüklü bölümlerden daha güçlü ve daha fazla zekâ pırıltısı taşıyorlar. Nitti, Avrupa krizini tarif etmeye, çareleri teorik düzlemde üretmekten daha fazla çaba sarf ediyor. Onun kargaşayı, Avrupa’daki yıkımı anlatan dili gayet gerçekçi ve nesneldir. Yeniden inşa programı ise gayet farazî ve özneldir.

Nitti, hükümetin başına, devrimci fırtınanın koptuğu, sosyalistlerin saldırıya geçtiği epey çalkantılı ve gergin bir dönemde geçer. Proleter hareket, İtalya’da her zamankinden daha güçlüdür. Meclise yüz elli kadar sosyalist vekil, yakalarında kızıl karanfiller, dudaklarında Enternasyonal marşı ile girmiştir. İki milyondan fazla işçiyi temsil eden Genel İşçi Konfederasyonu, saflarına memur sendikalarını ve devlette çalışan emekçileri de katmıştır. İtalya’da koşullar devrim için olgunlaşmıştır.

Nitti’nin böylesine devrimci bir ortamda önerdiği siyaset, ister istemez demagojik bir ton ve tavır üzerinden biçimlenir. Devlet, devrimci saldırı karşısında o güne dek savunduğu konumların bazılarını terk eder. Bu hamlenin altında Nitti’nin imzası vardır. Galeyana gelen sağcılar, onu zayıf ve yenilgici olmakla eleştirirler. Sağcılara göre Nitti devleti sabote etmekte, otoritesini zayıflatmaktadır.

Bu noktada Nitti’yi proleter ajitasyonun ezilmesi yönünde çağrıda bulunan sağcıların attığı çığlıklar, yaptıkları değerlendirmeler Nitti’yi harekete geçirmeye yetmez. O, keskin gözleri ve usta işi siyaseti ile devrimin karşısına granitten bir duvar örüldüğünde şiddeti ve ayaklanmayı tetikleyeceğini görür. Ona göre en hayırlısı, devletin tüm kapaklarını açıp içeride patlamaya sebep olacak, zaman içerisinde savaşın yol açtığı acılar ve barışa dair huzursuzluklar sebebiyle birikmiş gazı almaktır.

Bu fikre bağlı kalan Nitti, devlete bağlı demiryolu işçilerine ve telgraf işçilerine greve gittikleri için ceza verilmesi görüşüne karşı çıkar ve hukuk, mahkeme ve jandarmanın silâh olarak onlara doğrultulmasını istemez. Anarşist lider Enrique Malatesta affedilir ve sağcıların şaşkın bakışları karşısında ülkesine geri döner. Sosyalist Parti delegeleri ve sendikalar devletin verdiği pasaportlarla Moskova’ya giderler ve burada Üçüncü Enternasyonal kongresine katılırlar.

Nitti ve kralcılar, sosyalizmle flört etmektedir. Floransa’da çıkan La Nazione gazetesinin yayın yönetmeninin bizzat bana dediğine göre, tüm bu sürecin yaşanmasına “Nitti izin vermiştir.”

Şimdi daha iyi anlıyoruz ki Nitti, tarihsel planda İtalyan burjuvazisini devrimin saldırılarına karşı korumuş. Onun uzlaşmacı, esnek ve demagoji üzerine kurulu siyasetini dayatan ve uygulatansa tarihsel koşullardır. Gelgelelim savaşta olduğu gibi siyasette de büyük adımlarla geri çekilen generaller değil büyük savaşlar veren generaller halktan destek görürler.

Devrimci saldırı kontrolden çıkmaya başladığında ve gericilik tepki koyduğunda Nitti’nin altındaki koltuğu Giolitti çeker. Giolitti ile birlikte devrimci dalga metal sanayiine ait fabrikaların işçilerce işgal edilmesiyle zirvesine ulaşır.

Bu noktada Mussolini, Kara Gömlekliler ve faşizm harekete geçer. Sol, saldırılarına gene de devam eder. 1921 seçimlerinde faşist savaşçıların müdahalesine rağmen, meclise 116 sosyalist girer. Nitti’nin adaylığı karşısında sağcılar büyük bir saldırı örgütlerler ama buna rağmen Nitti meclise geri döner. Bazı gazeteler Nitti’nin güdümüne girer. Roma’da Il Paese [“Ülke”] ve Il Mondo [“Dünya”] gazeteleri çıkmaya başlar.

Bu süreçte komünistlerden kopan sosyalistler bakanlık konusunda kimi güçlerle işbirliğine giderler. De Nicola veya Nitti önderliğinde bir sosyal demokrat koalisyonun kurulacağına dair haberler çıkar. Ama ayrışmalarla uğraşan ve belirli konularda hâlen daha tereddüt yaşayan sosyalistler, hükümetin eşiğine gelip dururlar. Gericilikse kararlı bir tavır sergileyip iktidarı ele geçirir. Roma’ya yürüyen faşistler, Luigi Facta’nın sarsak, korkak, acınacak hâlde olan hükümetini bir avazda devirirler. Sonrasında Mussolini’nin tesis ettiği diktatörlük, tüm demokratik ve liberal örgütleri dağıtır.

O an İtalyan burjuvazisi, hiç vakit kaybetmeyip fırsatçı bir yaklaşımla kara gömleği üzerine geçirir. Ama Lloyd George kadar fırsatçı ve esnek olmayan Nitti avamın hâlihazırda dile getirdiği tutkuları karşısında boyun eğmez. Bir âlim, araştırmacı ve profesör olarak emekli olur.

İçinden geçilen dönem, onun gibi biri için hiç de uygun değil. Nitti tutkuyla değil akılla yoğrulmuş bir dile sahip. Kürsülerde coşkulu konuşmalara yapacak biri de değil. O, bilim, üniversite ve akademi için ter döken bir insan. Bu romantisizmin yeniden dirildiği çağda kalabalıklar devlet adamları değil savaş ağaları istiyorlar, zeki düşünürler değil, ellerinde sihirli değneğiyle efsanelerden fırlamış reisler talep ediyorlar.

Nitti’nin önerdiği Avrupa’nın yeniden inşası ile ilgili program, tam da bir ekonomistin elinden çıkabilecek türden bir program. Kendi yüzyılının ürettiği düşüncelerle yoğrulmuş bir isim olarak Nitti, tarihi ekonomi üzerinden, pozitivist tarzda yorumlama eğiliminde. Onu eleştiren kimi isimler, Nitti’nin tarihsel olguları sadece ekonomi açısından ele alma, öte yandan ahlakla ve psikolojiyle ilgili yönleri görmezden gelme eğilimine dair şikâyetlerini dile getiriyorlar.

Nitti, haklı olarak, barışla alakalı ekonomik sorunların krizi çözeceğine inanıyor. Devlet adamı ve lider olarak sahip olduğu tüm nüfuzu Avrupa’yı bu çözüme doğru yöneltmek için kullanıyor. Ama Avrupa’nın uluslararası işbirliğini ve yardımı esas alan bir programı kabul etmesini sağlama noktasında yüzleşilen güçlük de gösteriyor ki bu kıtadaki krizin kökleri çok daha derinde ve ilk elden görünmeyecek yerlere dek uzanıyor. Batı’da sağduyunun ortadan kalkması, krizin sebebi değil, ona ait semptomlardan, sonuçlardan ve yansımalarından sadece biri.

José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak

0 Yorum: