24 Eylül 2021

,

Chomsky’nin Dil Felsefesi


Chomsky’nin dil felsefesinin dört zararlı özelliği mevcuttur. Bu özelliklerin ilki, metodolojik bireyciliktir.

Metodolojik bireycilik, her bir tekil konuşmacının beyninde (aklında) bir dil becerisinin bulunduğu fikrine dayanır. Bu noktada Chomsky, Sosürcü dil anlayışının epey gerisine düşmektedir. (Tam da bu sebeple Chomsky, Saussure’de gördüğümüz dil ve söz arasındaki ayrımın yerine, bireyci dil yetisi-dil icrası arasındaki karşıtlığı koyar. Bireylere yeti bahşedilmiş, buradan da bireyler, dili icra etme imkânı bulmuşlardır.)

Chomsky, dil felsefesine ait bu özelliğiyle dil felsefesi alanına liberalizmi taşır. Bu noktada Chomsky, Elster gibi analitik Marksistlerin Marx’a yaptığını Saussure’e yapar. Bu konuma karşı çıkan biri olarak ben, dilin insanlara biyolojik düzlemde bahşedilmiş bir yeti olmadığını söyleyen anlayışı savunuyorum ve dilin çağırma yoluyla özne/konuşmacı oluşturmak suretiyle konuşma araçları üzerinden, özneler arasında kimi etkilere yol açan bir toplumsal pratik olduğunu söylüyorum.

Chomsky ise iletişimin dile ait bir işlev, dilin kökeni olduğunu inkâr ettiği için ifrata varan bir toplumsal dil anlayışını savunur (ki aslında bu noktada Chomsky tümüyle yanlış da değildir, zira iletişim, dilin tek işlevi değildir.)

Toplumsal dil anlayışının sınırlarını belirli örneklerle açığa çıkartmak mümkündür. Eğer dilin konakladığı yer akıl ve beyinse, “ekonomik üretimin konakladığı yer de akıl ve eldir” denilebilir. Ama ekonomi her ne kadar büyüleyici ve hayati önemde olsa da, sadece el veya beyni incelemez. Ekonomik yapılar (üretici güçler) ve ekonomik ilişkiler (üretim ilişkileri) toplumsal nitelikleriyle bağlantılı olarak, pratikte belirli bir özerkliğe sahiptirler. Aynı durum, dil için de geçerlidir.

Chomsky’nin dil felsefesinin ikinci özelliği, fetişizmdir.

Chomsky’nin dil felsefesi, esasen bir tür pratik olan dili, konuşmacının beyninde veya genlerinde kayıtlı bir dizi şeye, Evrensel Dilbilgisi’ne ve (parametrelerin oluşması gerektiğinden) Dil Edinme Cihazı’na indirger. Konumlandırma ve kayıt gibi uzamsal metaforlar üzerinden işleyen bu indirgemeci tutum, pratikleri mekanizmalara, insan zekâsını yapay zekâya, toplamda kurucu metaforları devreye sokan hesap makinesine doğru kapatır. Buna göre insan beyni, programlar içermektedir. Lâkin güçlü ve zeki yapılar olarak bilgisayarlar, kişiler arası, konuşma temelli ilişkiler kuramazlar, sınıf mücadelesi yürütemezler. Buradaki fetişizm, Chomsky’nin dil felsefesinin zararlı olan diğer iki özelliğinin açığa çıkmasına neden olur.

Üçüncü özellik, tarihin reddidir. Chomsky, dilsel değişimin yaşandığını bilir. Ama bu değişimler, onun için önemsiz ve hükümsüzdür. Kişilerin konuştuğu dil ve kullandıkları kelimeler elbette ki değişir, ama bu değişim dili etkilemez, çünkü dil, ne tarihi ne de gelişme sürecini tanır, onun için sadece evrimsel-biyolojik gelişim önemlidir ki bu gelişim, tüm türleri ve evrimsel-gelişimsel sürecini etkiler. Dilin durumuna ilişkin parametreler her bir konuşmacıda devreye girer. Bu anlamda dil de kol gibi gelişen bir organdır.

Chomsky, esasen bu bağlamda dilin konuşmacı topluluklarına ait bir ürün değil de bireye ait bir olgu olduğunu söylemektedir. Chomsky’nin tarihselliği reddeden görüşü, esasen toplumu görmeyen dil anlayışının öteki yüzüdür.

Onda görülen tarihe yönelik reddiye, temelde onun dil felsefesinin dördüncü özelliği olan doğalcılıkla uyumludur. Dilbilimin bir doğa bilimi, dil denilen organınsa doğal bir olgu olduğunu söyleyen bu doğalcılık, dil becerisini bir bileşen olarak içeren insan doğasına ve bu doğanın nispi sabitliğine (insan türünün biyolojik yapısının sadece evrim süreci dâhilinde değiştiğini, bir tarih inşa edecek bir şey içermediğini söyleyen anlayışa) dönük inancı içerir.

Chomsky’ye göre dilbilgisi kuralları da doğa kanunlarıdır, pragmatik kurallar veya iptal edilebilir kanaatler değildir. Doğası gereği bu kurallar, işteş ve dönüşlü yapılara yön verirler ve bu hâliyle fizik kanunları ile aynı türdendir.

Ama olgular incelendiğinde, bu iddiaların doğru olmadığı görülür. Dilbilgisi kuralları, ifade düzleminde gündeme gelen belirli amaçlar doğrultusunda iptal edilebilmektedir. Yapılar, doğal dillere göre farklılık arz edebilmektedir. Ayrıca bu yapıların bir tarihi vardır ki bu tarih de dile göre değişebilmektedir.

Şunu söylemek gerek: en azından Chomsky’deki doğalcılık tutarlıdır. Bu tutarlılık gereği Chomsky, kendisindeki doğalcılık üzerinden, doğal dillerin varolduğunu inkâr etmiştir. Buna göre dilbilim açısından İngilizce diye bir dil yoktur. Belirli parametreler alındığında veya dâhil edildiğinde, hiç farkında olmadan bir dilden diğerine geçilebilir. Ama derindeki yapı evrenseldir, oradan bakıldığında İngilizce ile And Dağları’nda konuşulan Keçuva dili arasında hiçbir fark yoktur.

Jean-Jacques Lecercle

[Kaynak: A Marxist Philosophy of Language, Fransızcadan Tercüme Eden: Gregory Elliott, Brill 2006, s. 34-36.]

0 Yorum: