Chomsky’nin dil felsefesinin dört zararlı özelliği
mevcuttur. Bu özelliklerin ilki, metodolojik bireyciliktir.
Metodolojik bireycilik, her bir tekil konuşmacının
beyninde (aklında) bir dil becerisinin bulunduğu fikrine dayanır. Bu noktada Chomsky,
Sosürcü dil anlayışının epey gerisine düşmektedir. (Tam da bu sebeple Chomsky,
Saussure’de gördüğümüz dil ve söz arasındaki ayrımın yerine, bireyci dil
yetisi-dil icrası arasındaki karşıtlığı koyar. Bireylere yeti bahşedilmiş,
buradan da bireyler, dili icra etme imkânı bulmuşlardır.)
Chomsky, dil felsefesine ait bu özelliğiyle dil
felsefesi alanına liberalizmi taşır. Bu noktada Chomsky, Elster gibi analitik
Marksistlerin Marx’a yaptığını Saussure’e yapar. Bu konuma karşı çıkan biri
olarak ben, dilin insanlara biyolojik düzlemde bahşedilmiş bir yeti olmadığını
söyleyen anlayışı savunuyorum ve dilin çağırma yoluyla özne/konuşmacı
oluşturmak suretiyle konuşma araçları üzerinden, özneler arasında kimi etkilere
yol açan bir toplumsal pratik olduğunu söylüyorum.
Chomsky ise iletişimin dile ait bir işlev, dilin
kökeni olduğunu inkâr ettiği için ifrata varan bir toplumsal dil anlayışını
savunur (ki aslında bu noktada Chomsky tümüyle yanlış da değildir, zira
iletişim, dilin tek işlevi değildir.)
Toplumsal dil anlayışının sınırlarını belirli
örneklerle açığa çıkartmak mümkündür. Eğer dilin konakladığı yer akıl ve
beyinse, “ekonomik üretimin konakladığı yer de akıl ve eldir” denilebilir. Ama ekonomi
her ne kadar büyüleyici ve hayati önemde olsa da, sadece el veya beyni
incelemez. Ekonomik yapılar (üretici güçler) ve ekonomik ilişkiler (üretim
ilişkileri) toplumsal nitelikleriyle bağlantılı olarak, pratikte belirli bir
özerkliğe sahiptirler. Aynı durum, dil için de geçerlidir.
Chomsky’nin dil felsefesinin ikinci özelliği, fetişizmdir.
Chomsky’nin dil felsefesi, esasen bir tür pratik
olan dili, konuşmacının beyninde veya genlerinde kayıtlı bir dizi şeye,
Evrensel Dilbilgisi’ne ve (parametrelerin oluşması gerektiğinden) Dil Edinme
Cihazı’na indirger. Konumlandırma ve kayıt gibi uzamsal metaforlar üzerinden
işleyen bu indirgemeci tutum, pratikleri mekanizmalara, insan zekâsını yapay
zekâya, toplamda kurucu metaforları devreye sokan hesap makinesine doğru
kapatır. Buna göre insan beyni, programlar içermektedir. Lâkin güçlü ve zeki
yapılar olarak bilgisayarlar, kişiler arası, konuşma temelli ilişkiler
kuramazlar, sınıf mücadelesi yürütemezler. Buradaki fetişizm, Chomsky’nin dil
felsefesinin zararlı olan diğer iki özelliğinin açığa çıkmasına neden olur.
Üçüncü özellik, tarihin reddidir. Chomsky, dilsel
değişimin yaşandığını bilir. Ama bu değişimler, onun için önemsiz ve
hükümsüzdür. Kişilerin konuştuğu dil ve kullandıkları kelimeler elbette ki
değişir, ama bu değişim dili etkilemez, çünkü dil, ne tarihi ne de gelişme
sürecini tanır, onun için sadece evrimsel-biyolojik gelişim önemlidir ki bu
gelişim, tüm türleri ve evrimsel-gelişimsel sürecini etkiler. Dilin durumuna
ilişkin parametreler her bir konuşmacıda devreye girer. Bu anlamda dil de kol
gibi gelişen bir organdır.
Chomsky, esasen bu bağlamda dilin konuşmacı
topluluklarına ait bir ürün değil de bireye ait bir olgu olduğunu söylemektedir.
Chomsky’nin tarihselliği reddeden görüşü, esasen toplumu görmeyen dil
anlayışının öteki yüzüdür.
Onda görülen tarihe yönelik reddiye, temelde onun
dil felsefesinin dördüncü özelliği olan doğalcılıkla uyumludur. Dilbilimin bir
doğa bilimi, dil denilen organınsa doğal bir olgu olduğunu söyleyen bu doğalcılık,
dil becerisini bir bileşen olarak içeren insan doğasına ve bu doğanın nispi
sabitliğine (insan türünün biyolojik yapısının sadece evrim süreci dâhilinde
değiştiğini, bir tarih inşa edecek bir şey içermediğini söyleyen anlayışa)
dönük inancı içerir.
Chomsky’ye göre dilbilgisi kuralları da doğa
kanunlarıdır, pragmatik kurallar veya iptal edilebilir kanaatler değildir. Doğası
gereği bu kurallar, işteş ve dönüşlü yapılara yön verirler ve bu hâliyle fizik
kanunları ile aynı türdendir.
Ama olgular incelendiğinde, bu iddiaların doğru
olmadığı görülür. Dilbilgisi kuralları, ifade düzleminde gündeme gelen belirli
amaçlar doğrultusunda iptal edilebilmektedir. Yapılar, doğal dillere göre
farklılık arz edebilmektedir. Ayrıca bu yapıların bir tarihi vardır ki bu tarih
de dile göre değişebilmektedir.
Şunu söylemek gerek: en azından Chomsky’deki
doğalcılık tutarlıdır. Bu tutarlılık gereği Chomsky, kendisindeki doğalcılık
üzerinden, doğal dillerin varolduğunu inkâr etmiştir. Buna göre dilbilim açısından
İngilizce diye bir dil yoktur. Belirli parametreler alındığında veya dâhil
edildiğinde, hiç farkında olmadan bir dilden diğerine geçilebilir. Ama derindeki
yapı evrenseldir, oradan bakıldığında İngilizce ile And Dağları’nda konuşulan Keçuva
dili arasında hiçbir fark yoktur.
Jean-Jacques
Lecercle
[Kaynak: A Marxist Philosophy of Language, Fransızcadan Tercüme Eden: Gregory Elliott, Brill 2006, s. 34-36.]
0 Yorum:
Yorum Gönder