1920’de
İran’ın Gilan (Geylan) şehrinde bir sovyet sosyalist cumhuriyeti kuruldu. Yüz yıl sonra
bu kısa ömürlü devlet, hem emperyalizmi hem de yereldeki zalimleri mağlup etme
noktasında güçlü bir andaç olarak iş görüyor.
Hazar
Denizi’nin güneybatısındaki İran kenti Gilan’da bir grup milliyetçi gerilla
savaşçısı ve komünist, Gilan ormanlarını beş yıl boyunca arşınladı. 4 Haziran
1920’de bu gerillalar bölgenin başkenti olan Reşt’e girerek, burada İran Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti’ni (İSSC) ilân ettiler.
Gerillalar
kendilerini kurtarıcı olarak karşılayan halka, “Dünyanın tüm
yardımseverlerinin yardımı ve katkısı, aynı zamanda sosyalizmin adaletle ilgili
ilkeleriyle birlikte bu milli güç, bugün Kızıl Devrim aşamasına geçmiştir”
dediler.
Devrimin
Gilan ile sınırlı olmadığına inanan gerillalar, onun İngiliz emperyalizmine ve
İran’ın ulusal başkenti Tahran’daki işbirlikçi yönetici sınıfına kafa
tutacağını düşünüyorlardı. Gerçekten de on altı ay boyunca bölgenin üzerinde dalgalanıp
duran kızıl bayrağın gölgesi, ülkenin geri kalanının üzerinden hiç eksik olmadı.
Ama Ekim 1921’de İngilizlerin yardımıyla merkezî hükümet birlikleri, Gilan
isyanını bastırmayı başardılar, bunun sonucunda Sovyet Rusya desteğini geri
çekti. Bu olaylar, o yılın başlarında Tahran’da bir darbeyle iktidara gelen otokrat
Rıza Han'ın yolunu açtı; Pehlevi monarşisi, 1979’a kadar sürecek olan bu bağlam
dâhilinde kuruldu.
1920
olaylarının üzerinden yüz yıl geçti ve bugün İSSC tarihine yeniden bakmak
önemli. Bu önem, temelde birkaç sebebin somut bir sonucu. İlk neden, İSSC’nin,
Rıza Han diktatörlüğünün İran için tek siyasi seçenek olduğuna dair argümanı
çürütüyor olması, zira İSSC, esasen ülkeyi farklı bir yola sokabilecek, ezilen
kitlelerin mücadelelerini temsil ediyor. İkinci neden, İranlı devrimci
sosyalistlerin bu mücadelelerde oynadıkları temel rolle ilgili. Son nedense
İSSC’nin yürüttüğü faaliyetlerin, Marksizmin İkinci Enternasyonal’den kopuşunu
sağlayan olayların ve tartışmaların altını çizmiş olması. Marksizm, tam da Avrupalı
olmayanların sömürgeciliğin ve ırkçılığın yol açtığı adaletsizliklerle
mücadeleleriyle daha da zenginleşiyor.
Devrimden Savaşa Dek Uzanan Dönem
Aslında
hem İSSC hem de Rıza Han’ın yaptığı darbe, başarısızlıkla sonuçlanan 1906-11
Anayasa Devrimi’ne verilen iki farklı tepki olarak görülebilir. Devrim, kralı
bir anayasaya ve parlamentoya tabi kılıp, İngiliz ve Rus emperyalizmini dışarı
atmak suretiyle İran’da halk egemenliği tesis etmeye çalıştı. Gelgelelim hareket
içindeki radikaller ve muhafazakârlar arasındaki iç bölünmeler yoğunlaştıkça,
ayrıca Britanya ve Rusya kendilerine sadakatle bağlı olan gerici kesimleri
destekledikçe, bu devrimin başarıları da silinip gitti.
Devrim
sonrası yaşanan siyasi kriz, Birinci Dünya Savaşı ile birlikte daha da
yoğunlaştı. Zira İran, çatışmanın bir tarafı olmamasına karşın, zamanla büyük
güçler arasında cereyan eden savaşın ana sahalarından biri hâline geldi. Çarlık
rejimine bağlı askerî birlikler Kuzey İran'ı işgal ederlerken, İngilizler, İngiltere-İran
Petrol Şirketi’nin çıkarlarını korumak için güney bölgelerini işgal ettiler. Tahıl
ve gıda maddelerinin kıtlığı büyük ölçüde bu yabancı işgalden kaynaklanıyordu
ve art arda gelen kuraklıklarla durum daha da kötüleşti. Sonuçta 1917-18’de
ülkede kıtlıkla mücadele etmek zorunda kaldı. Neticede İran, kolera ve İspanyol
gribi salgınlarında çok sayıda insanını kaybetti. İspanyol gribi yüzünden dokuz
milyonluk nüfusun bir-iki milyonu öldü.
İran’ın
yabancı güçlerin hâkimiyetine girdiği, Şah’ın bu gidişata ayak uydurduğu
koşullarda Anayasa Devrimi sürecine iştirak etmiş kimi isimler, siyasi hakları,
sosyal reformları ve bağımsızlığı bölge temelinde tesis etmenin daha etkili olacağı,
bu bölgenin ülkenin geri kalanına örnek teşkil edeceği sonucuna ulaştılar.
Azerbaycan’da Muhammed Hiyabani, Horasan’da Muhammed Taki Han Pesyan, Gilan
bölgesinde, anlatacağımız hikâyede de önemli bir yere sahip olan Mirza Küçik
Han (1880–1921) söz konusu stratejiye göre hareket etti.
Cengelî Hareketi
İlahiyat
eğitimi almış olan Küçik Han, İran'ın mevcut liderlerinin sıklıkla iddia ettiği
gibi, aslında hiçbir zaman din adamı olmadı. Anayasa Devrimi başladığında, bir
ilahiyat öğrencisi encümeni (derneği) kurulmasında öncü bir rol oynadı ve
Gilan'daki köylü isyanlarını silâhla savunan birliklere katıldı. İran'ın
bağımsızlığı ve sosyal adalet için hayatını feda etmeye hazır dindar bir vatansever
olarak hızla ün kazandı. Politikaları, sömürge karşıtı pan-İslamizm ve reformist
sosyalizmden esinlenmişti.
Birinci
Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin ardından Küçik Han, Hazar Denizi
ormanlarında, Çarlık birliklerini birkaç kez yenilgiye uğrattıktan sonra bölge
köylüleri arasında hızla popülerlik kazanan Cengelî Hareketi adlı bir gerilla
hareketi başlattı. Cengelî Hareketi, Anayasal Devrimi’nin demokrasi ve
bağımsızlık gibi ilkelerini yeniden gündeme getirmek isteyen bölgesel bir
girişimdi. Bununla birlikte, özel mülkiyeti korumak için açık vaatlerde
bulunarak, toprak ağalarından ve ileri gelenlerden destek almaya çalıştığı için
sosyal talepleri nispeten çok daha ılımlıydı.
1917’de
Cengelîler, Gilan'ın bazı kısımlarını ele geçirmeyi başardılar. Rusya’da
gerçekleşen Şubat Devrimi, şehirdeki Çarlık askerlerinin düzenini bozdu. Bu
devrimi büyük bir coşku ile selamlayan Cengelîler, bu yaklaşımları sonucu Kafkasya'daki
asker sovyetlerinden dayanışma mesajları aldılar. Petrograd’daki Geçici Hükümet
lideri Aleksandır Kerenski, İran'da Rus askerî varlığının devam etmesine karar
verdi. Ancak ülkenin Londra ve Paris ile ittifakını hemen sona erdiren Ekim
Devrimi ardından Cengelîler ve Bolşevikler, kendilerini İngiliz emperyalizmine
karşı mücadelede aynı safta buldular.
2
Aralık 1917'de Bolşevikler, “Rusya ve Doğu Müslümanları”na adını taşıyan bir
çağrı metni kaleme aldılar:
“Emperyalist haydutların
altındaki toprak kayıyor. Bu büyük olayların karşısında bizler yüzümüzü
sizlere, Rusya’nın ve Doğu’nun emekçi, her şeyden mahrum kalmış Müslümanlarına
dönüyoruz.”[1]
Bu
türden beyanlar; Leon Troçki'nin Çarlık Rusyası ve diğer emperyalist güçler
tarafından imzalanan tüm gizli anlaşmaları ifşa etmesi ve İran'ı nüfuz
alanlarına ayıran 1907 tarihli İngiliz-Rus anlaşmasının feshi, İranlılar
tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Ancak İngiliz baskısı sonucu İran
hükümeti, Sovyet Rusya'yı tanımayı reddetti.
Nitekim
İngilizler, İran'ın kuzeyinde faaliyet gösteren komünizm karşıtı Beyaz Ordu’ya
destek sağlamak için başka bir cephe olarak İran'a müdahalelerini yoğunlaştırma
fırsatını yakaladılar. 1918-19'da birkaç yenilgiye uğrayan Cengelî Hareketi,
ciddi ölçüde zayıfladı, liderlerinden bazıları düşmana teslim oldu, bu isimler İngilizlerin
girişimleriyle cezalandırıldılar.
Bolşevikler Yüzünü Doğuya
Çeviriyor
Ancak
birbiriyle bağlantılı iki gelişme sebebiyle 1919 yazında hareket yeniden
canlanma imkânı buldu. İlk gelişme, Avrupa'daki devrimci dalganın gerilemesiyle
birlikte Bolşeviklerin dikkatlerini giderek Doğu’ya çevirmeleriydi. Bu, aynı
zamanda ilgili dönemde sömürge karşıtı mücadelelerde yaşanan güçlenmesinden, Bolşeviklerin
İç Savaş'ta üstünlük kazanmasından ve İngiliz emperyalizminin Rus Devrimi'nin
hayatta kalması için en büyük tehdit hâline gelmesi gerçeğinden kaynaklanan bir
gelişmeydi. Söz konusu faktörlerle birlikte Bolşevikler, dibindeki ülkeyle
ilişkilerini daha da önemli görmeye başladılar.
Genelde
Doğu'nun, özelde İran'ın dünya devrimine dâhil edilmesi çağrısında bulunan
Bolşeviklerin girişimleri zamanla Moskova’da daha fazla destek bulmaya başladı.
Sovyet elçisi I. Kolomitsev’in hükümet birlikleri tarafından İran'da infaz
edilmesi ve İran'ı fiilen İngiliz himayesine dönüştüren İngiltere-İran
Anlaşması'nın imzalanması, Bolşevikleri korkuttu. İkinci gelişme ise yaşanan
olaylarla birlikte İran’da milliyetçiliğin ve İngiliz karşıtlığının güçlenmesi
idi. Bu gelişmeyle birlikte Cengelîler can buldu ve Bolşeviklere yönelik
sempatisi zamanla arttı.
Bu
bağlamda Bolşevikler, Temmuz 1919’da Küçik Han’la temas kurdular ve onu “Bağımsız
İran mücadelesinin şanlı müdafisi” olarak övdüler. 1920 yılının Nisan ayının
sonlarında Bakû’yü Osmanlı, İngiliz ve karşı-devrimci Beyazların ordularından
geri alan Bolşevikler, Gilan bölgesindeki Enzeli kentine kaçan, Beyaz Ordu
komutanı General Denikin’in peşine düştüler.
Durumdan
istifade eden Küçik Han, İngiliz birliklerinin Gilan'ı terk etmesini talep
etti. Ayrıca bölge halkı, 18 Mayıs 1920’de Rus filosunun gelişini memnuniyetle
karşıladı. Ancak Amiral Raskolnikov, Enzeli’deki gücün İran’da kalacağını, Rus
filosunun İran sularını bir iki hafta içinde terk edeceğini açık bir dille
ifade etti.
1918-1919’da
İngilizlerin gerçekleştirdikleri askerî harekâttan epey zarar gören Cengelîler,
Sovyet desteğine ve yüzlerce genç İranlı komüniste bel bağlıyordu. Rusya
Komünist Partisi Kafkas Bürosu başkanı ve Stalin'in müttefiki Sergo Orconikidze,
Anayasa Devrimi'nden kalma İranlı milliyetçilerle temaslarını kullanarak, Cengelîler
ile İran Komünist Partisi arasında sağlanacak anlaşma için gerekli zemini
teşkil etti. Söz konusu anlaşma sonrasında kurulacak İSSC’nin temeli olarak iş
gördü. Ancak öte yandan Moskova’daki Bolşevik liderlerin bu türden bir devletin
yaşama imkânı ve becerisi konusunda kimi şüpheleri vardı.
Anlaşmaya
göre Gilan’da komünizm tesis edilmeyecek, bundan ziyade, Tahran ele
geçirildikten sonra bir kurucu meclis oluşturulacak ve bu meclis devrimci bir
hükümet kuracak, Sovyetler İran’ın içişlerine karışmayacaktı.
Komünistler ve İSSC
Cengelîler
ile güçlerini birleştiren İranlı komünistler, 1916'da Bakû’de İran Sosyal
Demokrat Partisi’nin devrimci üyeleri tarafından kurulan Bolşevik yanlısı Adalet
partisinin üyeleriydi. Her iki taraf da güçlerini Kafkasya’daki on binlerce
İranlı göçmen işçiden, özellikle Bakû’nün petrol işçilerinden almaktaydı.
1918’in
ortalarından itibaren Adalet, bir düzine kadar İran şehrinde şubeler kurmaya
başladı ve binlerce kişiyi İran Kızıl Ordusu’na kattı. Cengelîlerle güçlerini
birleştirdikten sonra Adalet liderliği, 20-23 Haziran tarihleri arasında Enzeli’de
bir kongre topladı ve partinin adını İran Komünist Partisi (İKP) olarak değiştirdi.
Kongredeki
tartışmaları iki hizip şekillendirdi. Birinci hizip, birinci sekreter seçilen
ve toprağın yeniden dağıtılması, sanayilerin ulusallaştırılması ve “sovyet
demokrasisinin kurulması yoluyla gerçekleştirilecek burjuva ya da milliyetçi
devrimden ziyade sosyalist bir devrimi” savunan İranlı Ermeni devrimci Avetis
Sultanzade tarafından yönetiliyordu.
Kongrede
bulunmayan Anayasa Devrimi gazisi Haydar Han Emmioğlu liderliğindeki diğer hizip,
İran'ın ağırlıklı olarak kapitalizm öncesi koşullarının ulusal devrim yolunda
olduğunu ve komünizm için olgun olmadığı fikrini savunuyordu. Dolayısıyla ona
göre komünistler, İngiliz emperyalizmine karşı çıkmaları durumunda burjuvaziyi ve hatta
toprak ağalarını desteklemeliydiler.
Cengeliler
de bu süreçte bölündüler. Küçik Han’da belirli bir sosyalist eğilim söz
konusuydu ama o, bir yandan da toprak ağalarının ve tüccarların yönetiminin
yerini alan sovyetler yerine ulusal kurtuluş hayalini kuruyordu. Aslında Küçik
Han, Bolşeviklere şiddetle karşı çıkan bu toprak ağaları ve tüccarlar ile İhsanullah
Han Dustdar’ın önderliğindeki Cengelîlerin sol kanadı arasında kalmıştı. Dustdar’ın
ekibi, İranlı komünistlerle yakın bağlara sahipti ve yeni kurulan İran Kızıl
Ordusu’nun komutanı olarak Bolşeviklerle hükümeti devirmek için Tahran’a yürüme
fikrini savunuyordu.
Bu
ideolojik farklılıklar, İSSC’nin programını ve seyrini şekillendirdi. Devrimci
hükümet, İngiliz güçlerini ve merkezî hükümet yetkililerini sınır dışı etti,
büyük toprak ağalarının, tüccarların ve din adamlarının gücünü sınırlandırdı,
bir ulusal banka kurdu ve yeni devletin önemli mali kaynaklarından yoksun
olduğu koşullar dikkate alınarak, vergileri artırdı. Eğitimi geliştirdi ve
etnik ve dinî ayrımcılıkla mücadele etti. İstiflemeyi ve tekel karşıtı
önlemleri, nüfusu ülkenin geri kalanını saran gıda kıtlığına karşı korudu.
Ne
var ki İKP-Cengelî koalisyonu iki ay içinde dağıldı. İKP’nin radikal kanadı,
Cengelîlerle gerçek bir birleşik cephe oluşturmak yerine komünist propagandaya
ve siyasi manevralar yoluyla etkili konumlar kazanmaya odaklandı. Ancak
toprağın yeniden dağıtılması çağrıları Küçik Han’ın muhafazakâr müttefiklerini
korkuttuğu için koalisyon bilhassa tarım reformu meselesi üzerinden parçalandı.
Ayrıca
sürece “İKP’nin sol görüşlü liderleri tarafından” haksız edinimler, özel
ticaretin yasaklanması, çarşıların kapatılması, Müslüman din adamlarına
saldırılar” türünden kimi olaylarla ilgili haberler de epey etki etti. Bunun
dışında, İngiliz yanlısı yayınlar, toprak ağaları ve politikacılar,
Bolşeviklerin kesilmiş saman ve yapıştırıcıdan imal edilen ekmeği sattıkları, köylülerin
evlerine el koyacakları, kadınları örtülerini çıkarmaya zorlayacakları, hatta insanların
paralarını gasp edip onları cami bahçelerine diri diri gömmeyi amaçladıklarına
dair akla hayale sığmayacak söylentiler yaydılar.
Bir
ay içinde gerginlikler kaynama noktasına ulaştı. Küçik Han, 9 Temmuz 1920’de
Gilan ormanlarındaki güçlerini yeniden düzenlemek için Reşt’ten ayrıldı. İKP ve
Cengelîlerden ayrılan radikal hizip üyeleri, 31 Temmuz 1920'de iktidarı ele
geçirdiler. Yeni devrimci hükümet, Küçik Han’ın ayrılmış olması sebebiyle
belirgin bir zafiyete sahipti. Mali kısıtlamalar ve merkezî hükümetle
yoğunlaşan savaşla karşı karşıya kalan İSSC, köylüler ve zanaatkârlar üzerinde
ağırlaşan vergileri artırdı.
Bolşeviklerin
yüzlerini sömürge ülkelerine döndüğü süreç kapsamında, ayrıca 1 Eylül 1920’de Bakû’de
Doğu Halkları Kurultayı düzenlendi.[2] İSSC’nin yoğun tartışmalara konu olduğu
bu dönemde İran, 2050 kişinin delege olarak yer aldığı kurultayda 202 kişiyle
temsil edildi. Emmioğlu ve destekçileri, “İran'ın ulusal ve devrimci fikirli
sınıflarının temsilcisi olarak Küçik Han’dan kopmanın zararlı sonuçları olacak
bir hata olacağı” fikrini savundu. Bakû Kurultayı’nda seçilen Propaganda ve Eylem
Konseyi başkanlığı, İKP’nin sunduğu örneği eleştiren bir kararı kabul etti ve
yayınladı:
“İran’da ‘sosyalist
cumhuriyet’ ilân eden o etkisiz siyaset, bu ülkedeki konumumuzu tehlikeye
atmıştır. […] Komünistmiş gibi görünen önlemlerin erkenden uygulamaya konulmuş
olması [ki bu, yağmadan başka bir anlama gelmemişti] İran halkını tahrik etmiş,
Şah hükümetinin siyaseti ile İngilizlerin konumunu güçlendirmiştir.”
Kurultay
ardından İSSC’yi Bolşevikler “İran macerası” olarak anmaya başladılar,
sonrasında Lenin’in talimatıyla Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi, Gilan’daki
silâhlı mücadele “artık demokratik bir hareket olmaması sebebiyle” onu
sonlandırma çağrısı yaptı. Bakû Kurultayı’nda Sultanzade İKP içerisinde kenara
itildi, Küçik Han ile koalisyonu yeniden inşa etmek üzere Emmioğlu ikinci bir
merkez komite belirledi.
İSSC’nin Yıkılışı
İKP’nin
Küçik Han’la uzlaşma yolu aradığı dönemde İngilizler, mevcut hâlden istifade
ederek, İran ordusuna bağlı birlikleri yeniden düzene soktular. Paradan gayrı
bir değeri bulunmayan İranlı siyasetçilerin yönlendirildiği günlerin ortaya
çıkarttığı sonuçlar karşısında hayal kırıklığı yaşamış olan İngilizler, ülkeyi
demir yumruğuyla yönetecek bir lider arayışına girdiler ve bu noktada Kazak
birliklerinin başındaki subay olan Rıza Han’ı desteklediler. Rıza Han,
yarbaylığa terfi ettikten sonra adamlarını Tahran’a götürdü ve 21 Haziran 1921’de
başkenti ele geçirdi.
Tahran’daki
darbeciler güçlerini pekiştirirken, İKP ile Kuçik Han arasındaki uzlaşma, İSSC’nin
resmi yayın organı Kızıl İran’da duyuruldu. Yeni devrimci hükümete, komünist
olmayan isimler de alındı. Hükümet, Gilan’ın İran’daki devrimin üssü olarak
hizmet edeceğini, yabancı ülkelerin müdahalesine izin verilmeyeceğini, Sovyet
yardımının yalnızca acil durumlarda talep edileceğini, ayrıca köylülerin üç yıl
süreyle vergiden muaf tutulacaklarını açıkladı.
Ne
var ki içte yaşanan kavgalar ve güvensizlik ortamı, İSSC’nin elini kolunu
bağladı. Küçik Han, Emmioğlu’nun bölgede artan popülaritesinden rahatsızdı.
Daha da önemlisi, zengin toprak ağalarının ve tüccarların desteğini muhafaza
etmeye çalıştı, dolayısıyla Emmioğlu’nun köylü halkının büyük çoğunluğunun
desteğini kazanmak için yaptığı, toprağın kamulaştırılması çağrılarına itiraz
etti.
Eylül
1921’in sonlarında Küçik Han, Emmioğlu ve Kürt müttefiki Halo Kurban’ı
sorunları çözme maksadıyla toplantıya çağırdı, ikili saldırıdan kıl payı
kurtuldu. Bu iç çatışmanın yarattığı kargaşadan istifade eden Rıza Han’a bağlı
Kazak Bölüğü Gilan’ın üzerine yürüdü. Emmioğlu kaçtı, Halo Kurban ve adamları
Rıza Han birliklerine teslim oldular. Kazaklar doğrudan Küçik Han birliklerine
saldırdılar.
15
Ekim’de başkent Reşt, Kazakların eline geçti. Haydar Han Emmioğlu, Küçik Han’ın
yardımcılarından biri tarafından yakalanıp idam edildi. Emmioğlu’nun bizzat
Küçik Han’ın emriyle öldürülüp öldürülmediği hâlen daha bilinmiyor. Bu süreçte Rıza
Han’ın askerleri ve müttefiklerince kuşatılan Küçik Han, dağlarda donarak öldü.
Dünya Devrimi’nin Sönümlenmesi
İSSC’nin
çöküşünde esas olarak komünistlerle milliyetçiler arasındaki iç çatışmalar
belirleyici rol oynadı, ama suçun büyüğü, İngiliz emperyalizmi ve İran’ın
ülkeye hâkim olan varlıklı toprak ağaları ile tüccar sınıfı da bu noktada sahipleri
ve tüccar sınıfının omuzlarındaydı. Bu noktada elbette Sovyetler’in de rolü es
geçilmemeli. Orconikidze ve Azerbaycan’daki Bolşevikler 1920 sonbaharında
Emmioğlu’nun İSSC’yi diriltme girişimini desteklerken, Lenin’in talimatıyla
Moskova, İngiliz ve İran hükümeti ile bir dizi müzakereye başlamıştı.
Aralık
1920’de Lenin, şu tespiti yapıyordu:
“Moskova’nın, Britanya ile
iktisadî planda bir anlaşma imzalaması, en kısa sürede (lokomotifler türünden)
ulaşım sistemimizi geliştirmek, sanayimizi canlandırmak veya elektrik
sistemlerimizi genişletmek için zaruri olan kimi unsurları satın alması
gerekiyor.”
Bu
talimatın sonucunda, Mart 1921’de İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması imzalandı. Rıza
Han’ın Şubat 1921’deki darbesinin ardından Moskova, İran ile bir dostluk
anlaşmasının altına imza attı.
Böyle
bir hamlenin sebepleri neydi peki? İlk sebep, Sovyetler’in uluslararası
sosyalizm ilkelerinden genel anlamda uzaklaşması idi. Zira Sovyetler o dönemde
saldırı konumundan savunma konumuna geri çekilmek zorunda kalmıştı. İç savaş
toplumu ve ekonomiyi mahvetmiş, Avrupa devrimi hayali suya batmış, devlet,
hayatta kalma mücadelesinde bir başına kalmıştı. Bununla birlikte Sovyetler’in
İSSC’ye sırtını dönmesi, Rus Devrimi’ndeki yozlaşmanın ilk emarelerine dair yürek
burkan bir andaç olarak görülmelidir.
İkinci
sebep, İSSC’nin az sayıda da olsa kentsel mücadelelere önderlik edebilecek ve
köylülerle birleşik bir cephe oluşturabilecek modern bir işçi sınıfının
yokluğunda İran'da izole edilmiş olmasıydı. Bu, Çin’de 1925-27’de somut hayatta
karşılık bulan bir bakış açısı iken varken, 1920’de İran’ın sahip olduğu özel
koşullarda ilgili bakış açısının uygulanma imkânı bulunmamaktaydı.
Tüm
eksikleri ve kusurlarına karşın İSSC, Ekim Devrimi’nin açtığı ihtimaller
kapısına ve Doğu’yla buluşan mücadeleye dair bir andaç olarak görülmelidir.
Kısa süre içerisinde Cengelîler ve İKP gibi yapılar, sosyalizm mücadelelerinin
farklı sonuçları üzerinde kafa yorma imkânı buldular ve sosyalizmin sadece
sömürgeciliği ve diktatörlüğü değil, köylülüğün büyük bir kısmının çilesini
çektiği sefaleti de ortadan kaldıracağını gördüler. Ne var ki çok kısa bir süre
sonra kendi bekası için mücadele eden devrimci Rusya, yüzünü Doğu’ya döndü ama orası,
devrimin kollarının Batı’ya doğru uzanması noktasında fazlasıyla ihtiyaç
duyduğu o nefes borusunu ona bir türlü temin edemedi.
Peyman Caferi
9 Kasım 2020
Dipnot
[1] Lenin ve Stalin, “Rusya ve Doğu Müslümanlarına Çağrı”, 7 Aralık 1917, İştirakî.
0 Yorum:
Yorum Gönder