05 Eylül 2021

,

Kızıl Bayrak İran’da


1920’de İran’ın Gilan (Geylan) şehrinde bir sovyet sosyalist cumhuriyeti kuruldu. Yüz yıl sonra bu kısa ömürlü devlet, hem emperyalizmi hem de yereldeki zalimleri mağlup etme noktasında güçlü bir andaç olarak iş görüyor.

Hazar Denizi’nin güneybatısındaki İran kenti Gilan’da bir grup milliyetçi gerilla savaşçısı ve komünist, Gilan ormanlarını beş yıl boyunca arşınladı. 4 Haziran 1920’de bu gerillalar bölgenin başkenti olan Reşt’e girerek, burada İran Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ni (İSSC) ilân ettiler.

Gerillalar kendilerini kurtarıcı olarak karşılayan halka, “Dünyanın tüm yardımseverlerinin yardımı ve katkısı, aynı zamanda sosyalizmin adaletle ilgili ilkeleriyle birlikte bu milli güç, bugün Kızıl Devrim aşamasına geçmiştir” dediler.

Devrimin Gilan ile sınırlı olmadığına inanan gerillalar, onun İngiliz emperyalizmine ve İran’ın ulusal başkenti Tahran’daki işbirlikçi yönetici sınıfına kafa tutacağını düşünüyorlardı. Gerçekten de on altı ay boyunca bölgenin üzerinde dalgalanıp duran kızıl bayrağın gölgesi, ülkenin geri kalanının üzerinden hiç eksik olmadı. Ama Ekim 1921’de İngilizlerin yardımıyla merkezî hükümet birlikleri, Gilan isyanını bastırmayı başardılar, bunun sonucunda Sovyet Rusya desteğini geri çekti. Bu olaylar, o yılın başlarında Tahran’da bir darbeyle iktidara gelen otokrat Rıza Han'ın yolunu açtı; Pehlevi monarşisi, 1979’a kadar sürecek olan bu bağlam dâhilinde kuruldu.

1920 olaylarının üzerinden yüz yıl geçti ve bugün İSSC tarihine yeniden bakmak önemli. Bu önem, temelde birkaç sebebin somut bir sonucu. İlk neden, İSSC’nin, Rıza Han diktatörlüğünün İran için tek siyasi seçenek olduğuna dair argümanı çürütüyor olması, zira İSSC, esasen ülkeyi farklı bir yola sokabilecek, ezilen kitlelerin mücadelelerini temsil ediyor. İkinci neden, İranlı devrimci sosyalistlerin bu mücadelelerde oynadıkları temel rolle ilgili. Son nedense İSSC’nin yürüttüğü faaliyetlerin, Marksizmin İkinci Enternasyonal’den kopuşunu sağlayan olayların ve tartışmaların altını çizmiş olması. Marksizm, tam da Avrupalı olmayanların sömürgeciliğin ve ırkçılığın yol açtığı adaletsizliklerle mücadeleleriyle daha da zenginleşiyor.

Devrimden Savaşa Dek Uzanan Dönem

Aslında hem İSSC hem de Rıza Han’ın yaptığı darbe, başarısızlıkla sonuçlanan 1906-11 Anayasa Devrimi’ne verilen iki farklı tepki olarak görülebilir. Devrim, kralı bir anayasaya ve parlamentoya tabi kılıp, İngiliz ve Rus emperyalizmini dışarı atmak suretiyle İran’da halk egemenliği tesis etmeye çalıştı. Gelgelelim hareket içindeki radikaller ve muhafazakârlar arasındaki iç bölünmeler yoğunlaştıkça, ayrıca Britanya ve Rusya kendilerine sadakatle bağlı olan gerici kesimleri destekledikçe, bu devrimin başarıları da silinip gitti.

Devrim sonrası yaşanan siyasi kriz, Birinci Dünya Savaşı ile birlikte daha da yoğunlaştı. Zira İran, çatışmanın bir tarafı olmamasına karşın, zamanla büyük güçler arasında cereyan eden savaşın ana sahalarından biri hâline geldi. Çarlık rejimine bağlı askerî birlikler Kuzey İran'ı işgal ederlerken, İngilizler, İngiltere-İran Petrol Şirketi’nin çıkarlarını korumak için güney bölgelerini işgal ettiler. Tahıl ve gıda maddelerinin kıtlığı büyük ölçüde bu yabancı işgalden kaynaklanıyordu ve art arda gelen kuraklıklarla durum daha da kötüleşti. Sonuçta 1917-18’de ülkede kıtlıkla mücadele etmek zorunda kaldı. Neticede İran, kolera ve İspanyol gribi salgınlarında çok sayıda insanını kaybetti. İspanyol gribi yüzünden dokuz milyonluk nüfusun bir-iki milyonu öldü.

İran’ın yabancı güçlerin hâkimiyetine girdiği, Şah’ın bu gidişata ayak uydurduğu koşullarda Anayasa Devrimi sürecine iştirak etmiş kimi isimler, siyasi hakları, sosyal reformları ve bağımsızlığı bölge temelinde tesis etmenin daha etkili olacağı, bu bölgenin ülkenin geri kalanına örnek teşkil edeceği sonucuna ulaştılar. Azerbaycan’da Muhammed Hiyabani, Horasan’da Muhammed Taki Han Pesyan, Gilan bölgesinde, anlatacağımız hikâyede de önemli bir yere sahip olan Mirza Küçik Han (1880–1921) söz konusu stratejiye göre hareket etti.

Cengelî Hareketi

İlahiyat eğitimi almış olan Küçik Han, İran'ın mevcut liderlerinin sıklıkla iddia ettiği gibi, aslında hiçbir zaman din adamı olmadı. Anayasa Devrimi başladığında, bir ilahiyat öğrencisi encümeni (derneği) kurulmasında öncü bir rol oynadı ve Gilan'daki köylü isyanlarını silâhla savunan birliklere katıldı. İran'ın bağımsızlığı ve sosyal adalet için hayatını feda etmeye hazır dindar bir vatansever olarak hızla ün kazandı. Politikaları, sömürge karşıtı pan-İslamizm ve reformist sosyalizmden esinlenmişti.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin ardından Küçik Han, Hazar Denizi ormanlarında, Çarlık birliklerini birkaç kez yenilgiye uğrattıktan sonra bölge köylüleri arasında hızla popülerlik kazanan Cengelî Hareketi adlı bir gerilla hareketi başlattı. Cengelî Hareketi, Anayasal Devrimi’nin demokrasi ve bağımsızlık gibi ilkelerini yeniden gündeme getirmek isteyen bölgesel bir girişimdi. Bununla birlikte, özel mülkiyeti korumak için açık vaatlerde bulunarak, toprak ağalarından ve ileri gelenlerden destek almaya çalıştığı için sosyal talepleri nispeten çok daha ılımlıydı.

1917’de Cengelîler, Gilan'ın bazı kısımlarını ele geçirmeyi başardılar. Rusya’da gerçekleşen Şubat Devrimi, şehirdeki Çarlık askerlerinin düzenini bozdu. Bu devrimi büyük bir coşku ile selamlayan Cengelîler, bu yaklaşımları sonucu Kafkasya'daki asker sovyetlerinden dayanışma mesajları aldılar. Petrograd’daki Geçici Hükümet lideri Aleksandır Kerenski, İran'da Rus askerî varlığının devam etmesine karar verdi. Ancak ülkenin Londra ve Paris ile ittifakını hemen sona erdiren Ekim Devrimi ardından Cengelîler ve Bolşevikler, kendilerini İngiliz emperyalizmine karşı mücadelede aynı safta buldular.

2 Aralık 1917'de Bolşevikler, “Rusya ve Doğu Müslümanları”na adını taşıyan bir çağrı metni kaleme aldılar:

“Emperyalist haydutların altındaki toprak kayıyor. Bu büyük olayların karşısında bizler yüzümüzü sizlere, Rusya’nın ve Doğu’nun emekçi, her şeyden mahrum kalmış Müslümanlarına dönüyoruz.”[1]

Bu türden beyanlar; Leon Troçki'nin Çarlık Rusyası ve diğer emperyalist güçler tarafından imzalanan tüm gizli anlaşmaları ifşa etmesi ve İran'ı nüfuz alanlarına ayıran 1907 tarihli İngiliz-Rus anlaşmasının feshi, İranlılar tarafından büyük bir coşkuyla karşılandı. Ancak İngiliz baskısı sonucu İran hükümeti, Sovyet Rusya'yı tanımayı reddetti.

Nitekim İngilizler, İran'ın kuzeyinde faaliyet gösteren komünizm karşıtı Beyaz Ordu’ya destek sağlamak için başka bir cephe olarak İran'a müdahalelerini yoğunlaştırma fırsatını yakaladılar. 1918-19'da birkaç yenilgiye uğrayan Cengelî Hareketi, ciddi ölçüde zayıfladı, liderlerinden bazıları düşmana teslim oldu, bu isimler İngilizlerin girişimleriyle cezalandırıldılar.

Bolşevikler Yüzünü Doğuya Çeviriyor

Ancak birbiriyle bağlantılı iki gelişme sebebiyle 1919 yazında hareket yeniden canlanma imkânı buldu. İlk gelişme, Avrupa'daki devrimci dalganın gerilemesiyle birlikte Bolşeviklerin dikkatlerini giderek Doğu’ya çevirmeleriydi. Bu, aynı zamanda ilgili dönemde sömürge karşıtı mücadelelerde yaşanan güçlenmesinden, Bolşeviklerin İç Savaş'ta üstünlük kazanmasından ve İngiliz emperyalizminin Rus Devrimi'nin hayatta kalması için en büyük tehdit hâline gelmesi gerçeğinden kaynaklanan bir gelişmeydi. Söz konusu faktörlerle birlikte Bolşevikler, dibindeki ülkeyle ilişkilerini daha da önemli görmeye başladılar.

Genelde Doğu'nun, özelde İran'ın dünya devrimine dâhil edilmesi çağrısında bulunan Bolşeviklerin girişimleri zamanla Moskova’da daha fazla destek bulmaya başladı. Sovyet elçisi I. Kolomitsev’in hükümet birlikleri tarafından İran'da infaz edilmesi ve İran'ı fiilen İngiliz himayesine dönüştüren İngiltere-İran Anlaşması'nın imzalanması, Bolşevikleri korkuttu. İkinci gelişme ise yaşanan olaylarla birlikte İran’da milliyetçiliğin ve İngiliz karşıtlığının güçlenmesi idi. Bu gelişmeyle birlikte Cengelîler can buldu ve Bolşeviklere yönelik sempatisi zamanla arttı.

Bu bağlamda Bolşevikler, Temmuz 1919’da Küçik Han’la temas kurdular ve onu “Bağımsız İran mücadelesinin şanlı müdafisi” olarak övdüler. 1920 yılının Nisan ayının sonlarında Bakû’yü Osmanlı, İngiliz ve karşı-devrimci Beyazların ordularından geri alan Bolşevikler, Gilan bölgesindeki Enzeli kentine kaçan, Beyaz Ordu komutanı General Denikin’in peşine düştüler.

Durumdan istifade eden Küçik Han, İngiliz birliklerinin Gilan'ı terk etmesini talep etti. Ayrıca bölge halkı, 18 Mayıs 1920’de Rus filosunun gelişini memnuniyetle karşıladı. Ancak Amiral Raskolnikov, Enzeli’deki gücün İran’da kalacağını, Rus filosunun İran sularını bir iki hafta içinde terk edeceğini açık bir dille ifade etti.

1918-1919’da İngilizlerin gerçekleştirdikleri askerî harekâttan epey zarar gören Cengelîler, Sovyet desteğine ve yüzlerce genç İranlı komüniste bel bağlıyordu. Rusya Komünist Partisi Kafkas Bürosu başkanı ve Stalin'in müttefiki Sergo Orconikidze, Anayasa Devrimi'nden kalma İranlı milliyetçilerle temaslarını kullanarak, Cengelîler ile İran Komünist Partisi arasında sağlanacak anlaşma için gerekli zemini teşkil etti. Söz konusu anlaşma sonrasında kurulacak İSSC’nin temeli olarak iş gördü. Ancak öte yandan Moskova’daki Bolşevik liderlerin bu türden bir devletin yaşama imkânı ve becerisi konusunda kimi şüpheleri vardı.

Anlaşmaya göre Gilan’da komünizm tesis edilmeyecek, bundan ziyade, Tahran ele geçirildikten sonra bir kurucu meclis oluşturulacak ve bu meclis devrimci bir hükümet kuracak, Sovyetler İran’ın içişlerine karışmayacaktı.

Komünistler ve İSSC

Cengelîler ile güçlerini birleştiren İranlı komünistler, 1916'da Bakû’de İran Sosyal Demokrat Partisi’nin devrimci üyeleri tarafından kurulan Bolşevik yanlısı Adalet partisinin üyeleriydi. Her iki taraf da güçlerini Kafkasya’daki on binlerce İranlı göçmen işçiden, özellikle Bakû’nün petrol işçilerinden almaktaydı.

1918’in ortalarından itibaren Adalet, bir düzine kadar İran şehrinde şubeler kurmaya başladı ve binlerce kişiyi İran Kızıl Ordusu’na kattı. Cengelîlerle güçlerini birleştirdikten sonra Adalet liderliği, 20-23 Haziran tarihleri arasında Enzeli’de bir kongre topladı ve partinin adını İran Komünist Partisi (İKP) olarak değiştirdi.

Kongredeki tartışmaları iki hizip şekillendirdi. Birinci hizip, birinci sekreter seçilen ve toprağın yeniden dağıtılması, sanayilerin ulusallaştırılması ve “sovyet demokrasisinin kurulması yoluyla gerçekleştirilecek burjuva ya da milliyetçi devrimden ziyade sosyalist bir devrimi” savunan İranlı Ermeni devrimci Avetis Sultanzade tarafından yönetiliyordu.

Kongrede bulunmayan Anayasa Devrimi gazisi Haydar Han Emmioğlu liderliğindeki diğer hizip, İran'ın ağırlıklı olarak kapitalizm öncesi koşullarının ulusal devrim yolunda olduğunu ve komünizm için olgun olmadığı fikrini savunuyordu. Dolayısıyla ona göre komünistler, İngiliz emperyalizmine karşı çıkmaları durumunda burjuvaziyi ve hatta toprak ağalarını desteklemeliydiler.

Cengeliler de bu süreçte bölündüler. Küçik Han’da belirli bir sosyalist eğilim söz konusuydu ama o, bir yandan da toprak ağalarının ve tüccarların yönetiminin yerini alan sovyetler yerine ulusal kurtuluş hayalini kuruyordu. Aslında Küçik Han, Bolşeviklere şiddetle karşı çıkan bu toprak ağaları ve tüccarlar ile İhsanullah Han Dustdar’ın önderliğindeki Cengelîlerin sol kanadı arasında kalmıştı. Dustdar’ın ekibi, İranlı komünistlerle yakın bağlara sahipti ve yeni kurulan İran Kızıl Ordusu’nun komutanı olarak Bolşeviklerle hükümeti devirmek için Tahran’a yürüme fikrini savunuyordu.

Bu ideolojik farklılıklar, İSSC’nin programını ve seyrini şekillendirdi. Devrimci hükümet, İngiliz güçlerini ve merkezî hükümet yetkililerini sınır dışı etti, büyük toprak ağalarının, tüccarların ve din adamlarının gücünü sınırlandırdı, bir ulusal banka kurdu ve yeni devletin önemli mali kaynaklarından yoksun olduğu koşullar dikkate alınarak, vergileri artırdı. Eğitimi geliştirdi ve etnik ve dinî ayrımcılıkla mücadele etti. İstiflemeyi ve tekel karşıtı önlemleri, nüfusu ülkenin geri kalanını saran gıda kıtlığına karşı korudu.

Ne var ki İKP-Cengelî koalisyonu iki ay içinde dağıldı. İKP’nin radikal kanadı, Cengelîlerle gerçek bir birleşik cephe oluşturmak yerine komünist propagandaya ve siyasi manevralar yoluyla etkili konumlar kazanmaya odaklandı. Ancak toprağın yeniden dağıtılması çağrıları Küçik Han’ın muhafazakâr müttefiklerini korkuttuğu için koalisyon bilhassa tarım reformu meselesi üzerinden parçalandı.

Ayrıca sürece “İKP’nin sol görüşlü liderleri tarafından” haksız edinimler, özel ticaretin yasaklanması, çarşıların kapatılması, Müslüman din adamlarına saldırılar” türünden kimi olaylarla ilgili haberler de epey etki etti. Bunun dışında, İngiliz yanlısı yayınlar, toprak ağaları ve politikacılar, Bolşeviklerin kesilmiş saman ve yapıştırıcıdan imal edilen ekmeği sattıkları, köylülerin evlerine el koyacakları, kadınları örtülerini çıkarmaya zorlayacakları, hatta insanların paralarını gasp edip onları cami bahçelerine diri diri gömmeyi amaçladıklarına dair akla hayale sığmayacak söylentiler yaydılar.

Bir ay içinde gerginlikler kaynama noktasına ulaştı. Küçik Han, 9 Temmuz 1920’de Gilan ormanlarındaki güçlerini yeniden düzenlemek için Reşt’ten ayrıldı. İKP ve Cengelîlerden ayrılan radikal hizip üyeleri, 31 Temmuz 1920'de iktidarı ele geçirdiler. Yeni devrimci hükümet, Küçik Han’ın ayrılmış olması sebebiyle belirgin bir zafiyete sahipti. Mali kısıtlamalar ve merkezî hükümetle yoğunlaşan savaşla karşı karşıya kalan İSSC, köylüler ve zanaatkârlar üzerinde ağırlaşan vergileri artırdı.

Bolşeviklerin yüzlerini sömürge ülkelerine döndüğü süreç kapsamında, ayrıca 1 Eylül 1920’de Bakû’de Doğu Halkları Kurultayı düzenlendi.[2] İSSC’nin yoğun tartışmalara konu olduğu bu dönemde İran, 2050 kişinin delege olarak yer aldığı kurultayda 202 kişiyle temsil edildi. Emmioğlu ve destekçileri, “İran'ın ulusal ve devrimci fikirli sınıflarının temsilcisi olarak Küçik Han’dan kopmanın zararlı sonuçları olacak bir hata olacağı” fikrini savundu. Bakû Kurultayı’nda seçilen Propaganda ve Eylem Konseyi başkanlığı, İKP’nin sunduğu örneği eleştiren bir kararı kabul etti ve yayınladı:

“İran’da ‘sosyalist cumhuriyet’ ilân eden o etkisiz siyaset, bu ülkedeki konumumuzu tehlikeye atmıştır. […] Komünistmiş gibi görünen önlemlerin erkenden uygulamaya konulmuş olması [ki bu, yağmadan başka bir anlama gelmemişti] İran halkını tahrik etmiş, Şah hükümetinin siyaseti ile İngilizlerin konumunu güçlendirmiştir.”

Kurultay ardından İSSC’yi Bolşevikler “İran macerası” olarak anmaya başladılar, sonrasında Lenin’in talimatıyla Rus Komünist Partisi Merkez Komitesi, Gilan’daki silâhlı mücadele “artık demokratik bir hareket olmaması sebebiyle” onu sonlandırma çağrısı yaptı. Bakû Kurultayı’nda Sultanzade İKP içerisinde kenara itildi, Küçik Han ile koalisyonu yeniden inşa etmek üzere Emmioğlu ikinci bir merkez komite belirledi.

İSSC’nin Yıkılışı

İKP’nin Küçik Han’la uzlaşma yolu aradığı dönemde İngilizler, mevcut hâlden istifade ederek, İran ordusuna bağlı birlikleri yeniden düzene soktular. Paradan gayrı bir değeri bulunmayan İranlı siyasetçilerin yönlendirildiği günlerin ortaya çıkarttığı sonuçlar karşısında hayal kırıklığı yaşamış olan İngilizler, ülkeyi demir yumruğuyla yönetecek bir lider arayışına girdiler ve bu noktada Kazak birliklerinin başındaki subay olan Rıza Han’ı desteklediler. Rıza Han, yarbaylığa terfi ettikten sonra adamlarını Tahran’a götürdü ve 21 Haziran 1921’de başkenti ele geçirdi.

Tahran’daki darbeciler güçlerini pekiştirirken, İKP ile Kuçik Han arasındaki uzlaşma, İSSC’nin resmi yayın organı Kızıl İran’da duyuruldu. Yeni devrimci hükümete, komünist olmayan isimler de alındı. Hükümet, Gilan’ın İran’daki devrimin üssü olarak hizmet edeceğini, yabancı ülkelerin müdahalesine izin verilmeyeceğini, Sovyet yardımının yalnızca acil durumlarda talep edileceğini, ayrıca köylülerin üç yıl süreyle vergiden muaf tutulacaklarını açıkladı.

Ne var ki içte yaşanan kavgalar ve güvensizlik ortamı, İSSC’nin elini kolunu bağladı. Küçik Han, Emmioğlu’nun bölgede artan popülaritesinden rahatsızdı. Daha da önemlisi, zengin toprak ağalarının ve tüccarların desteğini muhafaza etmeye çalıştı, dolayısıyla Emmioğlu’nun köylü halkının büyük çoğunluğunun desteğini kazanmak için yaptığı, toprağın kamulaştırılması çağrılarına itiraz etti.

Eylül 1921’in sonlarında Küçik Han, Emmioğlu ve Kürt müttefiki Halo Kurban’ı sorunları çözme maksadıyla toplantıya çağırdı, ikili saldırıdan kıl payı kurtuldu. Bu iç çatışmanın yarattığı kargaşadan istifade eden Rıza Han’a bağlı Kazak Bölüğü Gilan’ın üzerine yürüdü. Emmioğlu kaçtı, Halo Kurban ve adamları Rıza Han birliklerine teslim oldular. Kazaklar doğrudan Küçik Han birliklerine saldırdılar.

15 Ekim’de başkent Reşt, Kazakların eline geçti. Haydar Han Emmioğlu, Küçik Han’ın yardımcılarından biri tarafından yakalanıp idam edildi. Emmioğlu’nun bizzat Küçik Han’ın emriyle öldürülüp öldürülmediği hâlen daha bilinmiyor. Bu süreçte Rıza Han’ın askerleri ve müttefiklerince kuşatılan Küçik Han, dağlarda donarak öldü.

Dünya Devrimi’nin Sönümlenmesi

İSSC’nin çöküşünde esas olarak komünistlerle milliyetçiler arasındaki iç çatışmalar belirleyici rol oynadı, ama suçun büyüğü, İngiliz emperyalizmi ve İran’ın ülkeye hâkim olan varlıklı toprak ağaları ile tüccar sınıfı da bu noktada sahipleri ve tüccar sınıfının omuzlarındaydı. Bu noktada elbette Sovyetler’in de rolü es geçilmemeli. Orconikidze ve Azerbaycan’daki Bolşevikler 1920 sonbaharında Emmioğlu’nun İSSC’yi diriltme girişimini desteklerken, Lenin’in talimatıyla Moskova, İngiliz ve İran hükümeti ile bir dizi müzakereye başlamıştı.

Aralık 1920’de Lenin, şu tespiti yapıyordu:

“Moskova’nın, Britanya ile iktisadî planda bir anlaşma imzalaması, en kısa sürede (lokomotifler türünden) ulaşım sistemimizi geliştirmek, sanayimizi canlandırmak veya elektrik sistemlerimizi genişletmek için zaruri olan kimi unsurları satın alması gerekiyor.”

Bu talimatın sonucunda, Mart 1921’de İngiliz-Sovyet Ticaret Anlaşması imzalandı. Rıza Han’ın Şubat 1921’deki darbesinin ardından Moskova, İran ile bir dostluk anlaşmasının altına imza attı.

Böyle bir hamlenin sebepleri neydi peki? İlk sebep, Sovyetler’in uluslararası sosyalizm ilkelerinden genel anlamda uzaklaşması idi. Zira Sovyetler o dönemde saldırı konumundan savunma konumuna geri çekilmek zorunda kalmıştı. İç savaş toplumu ve ekonomiyi mahvetmiş, Avrupa devrimi hayali suya batmış, devlet, hayatta kalma mücadelesinde bir başına kalmıştı. Bununla birlikte Sovyetler’in İSSC’ye sırtını dönmesi, Rus Devrimi’ndeki yozlaşmanın ilk emarelerine dair yürek burkan bir andaç olarak görülmelidir.

İkinci sebep, İSSC’nin az sayıda da olsa kentsel mücadelelere önderlik edebilecek ve köylülerle birleşik bir cephe oluşturabilecek modern bir işçi sınıfının yokluğunda İran'da izole edilmiş olmasıydı. Bu, Çin’de 1925-27’de somut hayatta karşılık bulan bir bakış açısı iken varken, 1920’de İran’ın sahip olduğu özel koşullarda ilgili bakış açısının uygulanma imkânı bulunmamaktaydı.

Tüm eksikleri ve kusurlarına karşın İSSC, Ekim Devrimi’nin açtığı ihtimaller kapısına ve Doğu’yla buluşan mücadeleye dair bir andaç olarak görülmelidir. Kısa süre içerisinde Cengelîler ve İKP gibi yapılar, sosyalizm mücadelelerinin farklı sonuçları üzerinde kafa yorma imkânı buldular ve sosyalizmin sadece sömürgeciliği ve diktatörlüğü değil, köylülüğün büyük bir kısmının çilesini çektiği sefaleti de ortadan kaldıracağını gördüler. Ne var ki çok kısa bir süre sonra kendi bekası için mücadele eden devrimci Rusya, yüzünü Doğu’ya döndü ama orası, devrimin kollarının Batı’ya doğru uzanması noktasında fazlasıyla ihtiyaç duyduğu o nefes borusunu ona bir türlü temin edemedi.

Peyman Caferi

9 Kasım 2020

Kaynak

Dipnot

[1] Lenin ve Stalin, “Rusya ve Doğu Müslümanlarına Çağrı”, 7 Aralık 1917, İştirakî.

0 Yorum: