İran,
doğudaki en zengin ülkelerden biridir, gelgelelim, İngiltere ve Çarlık Rusyası
arasındaki rekabet, ülkeyi alabildiğine zor bir ekonomik duruma sürüklemiştir.
Bu iki gücün yürüttüğü sömürgeci siyaset, ülkenin milli endüstrisinin
gelişimine ket vurmakla kalmamış, aynı zamanda bu ülkelerden ucuza imal edilmiş
malların ithal ediliyor oluşu da ülkede bir zamanlar önemli bir yer tutan küçük
işletmelerin mahvolmasını beraberinde getirmiştir.
Elle
üretim ile sınai üretim arasındaki bu eşitsiz rekabetin sonucunda yüzlerce
binlerce zanaatkâr ve küçük üretici, dilenecek duruma gelmiş, sokaklara düşmüş,
açlığa mahkûm edilmiştir. Dillerindeki o ağır küfürlerle ülkelerini terk etmek
zorunda kalan bu insanlar, Türkistan, Kafkasya, Bakû ve Amerika gibi yerlerde
yaşama zorunluluğu ile yüzleşmişlerdir.
Bu
süreçte on binlerce köylü, toprak ağalarının ve şaha bağlı valilerin keyfi
tutumlarına ve sömürüsüne bağlı olarak, yabancı ülkelerin kasalarını doldurmuş,
kanlarını ve terlerini o ülkeler için dökmüştür. Tüm sömürge ve yarı sömürge
ülkelerin kaderi budur.
Savaş
ve Rus devrimi, bu kaderi belli ölçüde değiştirmiştir. Temel ürünlerde kıtlık
meydana gelmiş, bu da ülkedeki küçük işkollarının dirilmesini beraberinde
getirmiştir. Kuzey İran’ın birçok yerinde insanlar farklı ürünler üretmeye
başlamışlardır. Hatta İngilizlerin hâlen daha kendi sanayisinin ürettiği
ürünleri ithal etmeyi sürdürdüğü güneyde bile işletmeler başarılı bir biçimde
gelişme kaydetmiştir.
Küçük
üretici ve küçük mülk sahibi, aynı hizaya gelmiştir. Her ikisi de yabancıların
boyunlarına taktığı ekonomik boyunduruktan nefret etmektedir. Büyük milli
sanayi belli ölçüde gelişmediği sürece yerel üretim ve bireysel üretim, Avrupa
kapitalizmine karşı kararlı bir duruş sergileyecek, ona karşı koyacaktır.
İran’da
İngiliz emperyalistleri, burjuvaziye veya küçük üreticilere bel
bağlamamaktadırlar. Onlar, ellerindeki gücü doğudaki en kaypak sınıf olan
toprak ağalarından oluşan zengin aristokrasiye borçludurlar. Üç bin kadar
feodal toprak ağası, ülkedeki ekilebilir arazinin dörtte üçüne sahiptir. On
milyondan fazla köylü ise İngiliz burjuvazisinin bu lanet ajanlarının
boyunduruğu altında inim inim inlemektedir. İngiliz burjuvazisi, İran şahının
desteğini arkasına alan asalaklarla birlikte, ezilenlerin nefretinden payına
düşeni almaktadır.
Ekonomik
geriliğin sonucu olarak İran, proleter güçler açısından zayıf durumdadır. Bu,
bilhassa 15 ilâ 50 işçinin çalıştığı fabrikaların veya atölyelerin bulunduğu
kuzey vilayetlerinde geçerli bir durumdur. Güneyde ise durum biraz daha iyidir.
İngiltere-İran tröstünün ve diğer İngiliz firmalarının elinde bulunan petrol
şirketlerinde 250.000 kadar işçi çalışmaktadır. Bu işçiler, Süleymaniye,
Şuster, Munammera gibi sahalara dağılmış durumdadır.
Elbette
bu koşullarda İran Komünist Partisi’nin bir kitle partisi hâline gelmesi, bu
yönde bir çaba içerisinde olması mümkün değildir. Parti, bugün işçi-köylü
kitlesinin en bilinçli unsurlarını bir araya getirmek için uğraşmakta, bu
insanları Üçüncü Enternasyonal bayrağı altında, onun ilkeleri uyarınca
örgütleyip eğitmektedir. Parti, aynı zamanda şehirlerde sendikalar, köylerde
ise kır emekçileri için birlikler kurmuştur.
23
Haziran 1920 günü Enzeli’de yapılan kongre sonrası merkezî komitemiz, onca
güçlüğe rağmen önemli bir örgütsel çalışma yürütmeyi bilmiştir. Şu an dört
bölge komitesine ve toplamda 4.500 üyeye sahip birçok şehir komitesine sahibiz.
Geçen yıl üye sayımız biraz daha fazla idi fakat maceracı kesimlerin belirli
bölgelerde gerçekleştirdikleri provokasyonlar sonucu sayımız azaldı. Merkezî
komite, aynı zamanda Komünist adında bir yayın da çıkartmaya başladı.
Yukarıda
bahsini ettiğimiz olgular, bizi daha da ihtiyatlı hareket etmeye ve gizlilik
yöntemlerini eskisine nazaran daha fazla benimsemeye itti. Her şeye rağmen
işçileri ve emekçileri şu an toplam üyesi sayısı 415.000’i bulan sendikalarda
bir araya getirmeyi başardık.
İran
Komünist Partisi, yarı feodal koşullar içerisinde yaşadığının bilincindedir.
İngiliz emperyalistlerinin toprak ağalarıyla birlikte boyunduruk altında
tuttuğu, sömürdüğü güçlerin ve halk kesimlerinin farkında olan parti, asgari
programının ilk maddesine şahın ve toprak ağalarının iktidarının yıkılmasını ve
İran’ın İngiliz haydutların ekonomik ve politik boyunduruğundan kurtarılmasını
yazmıştır.
Biz,
komünist propagandanın en geniş ölçekte geliştirilmesine imkân verecek bir
rejimin tesis edilmesini istiyoruz. Şurası kesin ki İran gibi geri kalmış bir
ülkede kapitalizmin sömürüsünden ezilen halkları kesin olarak kurtaracak yegâne
yol olan dünya devriminin gelişimine ancak böylesi bir rejim katkı sunabilir.
Avetis Sultanzade
21 Temmuz 1921
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder