01 Şubat 2020

,

Gençlik


Gençliğin Devrimci Potansiyeli Üzerine
“Dünya sizin olduğu kadar bizimdir ama aslında son tahlilde dünya sizindir. Tüm zindeliği ve canlılığı ile siz gençler, sabahın sekizinde dokuzunda yüzümüze vuran güneş gibisiniz. Umut sizde. Dünya size ait.”
[Mao Zedung –Moskova’daki Çinli Öğrencilere
ve Kursiyerlere Yaptığı Konuşma (7 Kasım 1957)
Her devrimci hareket açısından gençlerin oynayacağı rol, üzerinde durulması gereken, önemli bir meseledir. Gericiler ve tuzu kuru liberaller, gençlerin devrimci bakış açısıyla kuşanmalarını alaya alırlar ama komünistler bilirler ki devrimci gençlerin harekete katılımı, liderliği üstlenmesi ve verdiği destek, devrim yapma noktasında bir zarurettir. Devrimci çaba, bilgi ve adanmışlık, tüm yaş gruplarını kuşatan meselelerdir ve bu konuda gençlik asla müstesna değildir.
Ortada bir gencin kapitalizmin iç işleyişine dair bilgiyi edinemeyeceğini söyleyen bir kanun mevcut değildir, aynı şekilde gençlerin devrimci teori ve pratiği herkesten daha güçlü bir şekilde kavrayacağını söyleyen bir kanun da yoktur.
Bazı yaşlı yoldaşlar, bilgi ve deneyimin ağırlıklı bir yere sahip olduğunu söylerler ve asıl önemli olanın hareket içerisinde varolarak geçirilen zaman olmadığını, anlamak ve değiştirmek için harcanan zaman olduğunu unuturlar.
Kendisini önemli görmeye dönük abartılı bir hissiyata bağlı olarak devrimci olduklarını söyleyip gençleri küçümsemek, hiçbir amaca hizmet etmez. Bu, bilhassa kapitalizmin ve emperyalizmin işleyişine dair derin bir kavrayışa sahip olan gençlerin sayısının yaşlılara nispetle daha yüksek olduğu dönemlerde geçerli olan bir husustur.
Gençler ileri yaşlara geldiklerinde gerçek dünyaya adım atınca onların devrim savunusunu terk edeceklerine dair çok laf işitmişizdir. Doğrudur, bir kişideki kâmil olma düzeyi, mevcut düzene uyum sağlamayı esas alan uzlaşmacı tavır değil, varolan hâliyle toplumu, ondaki çelişkileri anlama ve onu yeniden biçimlendirme arzusu tarafından belirlenir.
Pratikte gençlerin olgunlaştıkça devrim fikrini terk edeceklerini söyleyen görüş, tuzu kuru kişilerin görüşüdür. Bu tür kişiler, yoğun düşünsel tartışmalara girme cüretine asla sahip değildirler. Söz konusu tespit, bir argümanın karşısına dikilmek yerine, “yaşla elde edilen deneyim” denilen kaleye çekilmek dışında bir çaresi olmayan aptalın sığınağıdır.
Gençlerin devrimci olma konusunda daha fazla potansiyele sahip olması, onların toplumda sabit ve istikrarlı bir konuma sahip olmaması ile ilgili bir mesele değildir. Gençlerin çoğu iş arar, eğitim görür, kendi yeteneklerini keşfetmeye çalışır. Uzun süre sabit bir işte çalışamazlar. Kapitalizmin yeterli istihdam imkânı sunamadığı ve gençleri borç dağlarıyla baş başa bıraktığı koşullarda gençler eğitim alma ümidinden bile yoksundurlar.
Bu koşullar sebebiyle gençler devrime yüzlerini çevirmektedir. Son dönemde gençlerdeki kapitalizme yönelik memnuniyetsizlik giderek artmaktadır. Bernie Sanders’ın “ihanet ederek” destekçilerini Hillary Clinton’a teslim etmesiyle burjuva siyaset sistemine yönelik kırıntı hâlindeki güven de tümüyle uçup gitmiştir.
Bugün birçok genç yol ayrımındadır. Borç dağları ve politik-ekonomik sistem arasında sıkışıp kalmış olan gençler için tercih bellidir ama çözüm muğlâktır. Komünistlerin görevi, gençlerin akıllarını ve kalplerini kazanmak ve kapitalist-emperyalizmin yol açtığı yıkıma ve adaletsizliklere yönelik haklı öfkeyi devrimci kararlılığa dönüştürmektir.
Ortadaki sis, ancak mücadele ve dönüşüm süreci ile dağıtılabilir, bu deliliğin çizdiği yoldan çıkışı gösterecek çözüm ancak bu sayede belirginleşebilir. Kapitalizmin ve emperyalizmin üzerindeki örtü, ancak gençliğin dolaylı ve kendiliğinden hareketi koordineli ve disiplinli bir harekete evriltilerek kaldırılabilir ki bu da ancak Marksizm-Leninizm-Maoizm ile mümkündür.
Tüm devrimlerde kendisini ilk feda eden gençliktir, ilk öne geçen, yıkılanı ilk kuran, yolu ilk açan ve eskimiş duvarları parçalayan gençlerdir. Her şeyin ötesini gören gençler geniş bir kapsam dâhilinde düşünmeyi bilirler. Merakları derin, öğrenme arzuları köklüdür.
Bunlar, bir komünistin sahip olması gereken vasıflardır. Bu sebeple bizim gençliği devrimci kaynağı olarak görmeye devam etmeliyiz. O devrimciler mevcut potansiyeli sınıf mücadelesine girip, devrime yönelik kolektif çalışma yürüterek gerçekten devrimci yola sokmalıdırlar.
Dünyanın en büyük devrimcilerinin belirli bir kısmı, dünyadaki proleter mücadeleye henüz gençken damgalarını vurmuş isimlerdir. Bhagat Singh, İbrahim Kaypakkaya, Ekrem Yari ve Bobby Hutton bu tür isimlerdendir. Proleter gençler, hatta harekete beğeniyle yaklaşan küçük burjuva gençler arasında kökleşip onları yorulmak nedir bilmeden eğittiğimiz takdirde daha çok Singh’e, Hutton’a ve Kaypakkaya’ya sahip oluruz. Tarihin de bize gösterdiği biçimiyle, yönetici sınıf, en çok da devrimci gençliğin geleceği dönüştürmek adına bugünü ele geçirmesinden korkar.
Red Zeal
11 Eylül 2016

0 Yorum: