“Dönek” sözcüğü, sol tarafından geçmişi aklamak için
kullanılıyor. Döneklerin eskiden iyi insanlarken, sonradan yoldan saptıklarına
inanıyorlar. Oysa “dönek” dedikleri, eskiden de aynıydı. Yol, aynı yoldu.
28 Mayıs 1960 günü Çetin Altan, “Büyük Ata’nın yıllar
arkasından akseden manevi direktifi ile yapıldığını”[1] söylediği altmış
darbesine arka çıkıyor. 1966’da “Mustafa Kemal’in gerçekte proletaryanın ağır
basmasını ve sınıf farkının emekçiler lehine ortadan kalkmasını arzuladığını”
söylüyor.[2] Aynı Altan, 20 yıl sonra “proletarya öldü, robotlar var” diyor. Bu
robot kehanetinden 20 yıl sonra ise oğulları, burjuva devrimi yapmaya
kalkıyorlar. Kendilerine politik robotlar imal ediyorlar.
Sonuçta proletarya, bu isimler için kapitalizme ve
ilerlemeye dair bir imgeden ibaret. Başka bir politik anlamı yok. Kapitalizm ve
ilerleme için meselenin emek tarafının kontrol altında tutulması gerekiyor. Bu
politik hat, bugüne dek varlığını koruyor. Sınıflar mücadelesinde küçük
burjuvazi kendisine düşen rolü oynuyor.
Altmış darbesine ilerleme ve kapitalizm bağlamında
destek olan Çetin Altan ile komünizmle mücadele derneği kurucusu, İzmir
milletvekili Osman Zeki Efeoğlu arasında, 1967’deki bir meclis oturumunda
tartışma yaşanıyor. Altan’ın Atatürk’le ilgili iddialarına cevap veren Efeoğlu,
aynı zamanda Altan'ın destek verdiği darbenin başındaki isim olan Cemal
Gürsel’i derneğinin fahri başkanı yapan kişi.[3] Yollar hep kesişiyor.
Meclisteki konuşmasında Efeoğlu, M. Kemal’in Eskişehir
Nutku’ndan bahsediyor ve Atatürk’ü “solcu” olarak takdim eden Altan’ın
iddiasını buradan çürütmeye çalışıyor. Altan’ın “burjuva ortam sebebiyle
Atatürk’ün sosyalistliğini ortaya koyamadığı” iddiasına karşı çıkıyor.
Atatürk sayesinde birey ve yurttaş olduklarını bilen
sağcıların ve solcuların Paşa’yı sahiplenme yarışında Efeoğlu, TKP’nin Eskişehir
Nutku’na cevaben yazdığı bildiriyi meclis kürsüsünden aktarıyor.[4] Paşa
orada, “Türk âleminin en büyük düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde
ezilmeli” diyor.
Birkaç sene evvel bu nutku blogda paylaştığımızda,
yazı Metin Çulhaoğlu’nun sosyal medya üzerinden ortaya koyduğu itirazına mazhar
olmuştu. Çulhaoğlu, o notunda ilgili nutkun “sahte” olduğunu, Mustafa Kemal’e
ait olmadığını, Çetin Altan’ın vaktiyle yazıyı İsveç’e gönderip sahteliğini
ispat ettiğini söylemişti. Söz konusu hat, demek ki yeni TİP’te de devam
ediyor. Sonuçta Çulhaoğlu, aşağıda verilen TKP'nin cevabının da uydurma ve yalan
olduğunu söylemiş oluyor.
Bu sözünden, Çulhaoğlu’nun kendi örgütünün yayın
organını takip etmediğini anlıyoruz. Orada çıkan Şoför İdris’le ilgili yazıda, Eskişehir
Nutku’ndan ve TKP Merkez Komitesi’nin cevabından bahsediliyor.[5] Demek ki
bugün Kemalist, o günlerde de solcu avlamak moda imiş. Avın avcı, avcının av
olduğu çokça durum var imiş. “Doğruda durmanın felsefesi” buna mani değil imiş.
O moda ve görev dâhilinde Kemal Okuyan, 4 Eylül
2016’da Kartal’daki mitingde önce “goşist” dedikleri Che’ye el koyuyor,
ardından da “yerli kahraman” olarak gördükleri Mustafa Kemal’i göğsünde
taşıdıklarını söylüyor.[6] Başka bir yerde, 16 Mayıs 2018’de “yerli Marksizm”
olamayacağını söylüyor, “komünist hareketin ortak stratejisi, ortak
politik-ideolojik hattı, ortak örgütlenme kültürü olması” gerektiğinden
bahsediyor.[7] Muhtemelen Okuyan, tüm ülke komünistlerine, kendi ülkelerinde
komünist hareketi boğan, ezen, tasfiye eden, kontrol altına alan burjuva
dinamikleri sahiplenmeyi, ülkelerinin resmî, legal, icazetli sol partisi olmayı
öneriyor. Geçmişini inkâr eden TKP, bugün bundan fazlasını ifade etmiyor.
Eren Balkır
9 Şubat 2020
Dipnotlar:
[1] Eren Balkır, “Devletin Geni”, 10 Eylül 2016, İştirakî.
[2] Meclis Tutanakları, 22 Temmuz 1967, TBMM.
[3] Ertuğrul Meşe, “Komünizmle Mücadele Dernekleri”,
Yüksek Lisans Tezi, 2013, s. 71, Docplayer.
[4] Meclis Tutanakları, TBMM.
[5] Haluk Şilan, “Türkiye Komünist Hareketinde Bir
Sıra Neferi: Şoför İdris”, Mayıs 1997, sayı 54, Gelenek.
[6] “Kemal Okuyan”, 6 Eylül 2016, Youtube.
[7] Kemal Okuyan Söyleşisi, “There is No Such Thing as
‘Local Marxism’”, 16 Mayıs 2018, ICP.
● ● ●
Eskişehir Nutku
“[…] Türk milleti, kendisinin ve memleketinin yüksek
menfaatleri aleyhine çalışmak isteyen müfsid (fesatçı), sefil, vatansız ve
milliyetsiz sebükmağzların (ahmakların) hezeyanlarındaki gizli ve kirli
emelleri anlamayacak ve onlara müsamaha gösterecek bir heyet değildir… Onu
yolundan saptırmak isteyenler, ezilmeye, kahredilmeye mahkûmdur. Bunda köylü,
amele ve bilhassa kahraman ordumuz beraberdir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Hâkim efendiler!.. Siz kanun adamlarısınız!.. Elinize
vatanın, milletin her türlü hak ve menfaatlerini vikaye eden (koruyan) kanunlar
tevdi edilmiştir. İşaret ettiğim noktaları işittiniz. Türk milletinin büyük
haklarını müdafaa ederken bu noktalar ehemmiyetle hatırda tutulmalıdır.
Bu memleketteki komünistler, yalnız bizim tevkif ve
hapsettiklerimizden ibaret değildir. Bu işlerle bizzat yakından alakadar
olacağım.
Şurası unutulmamalıdır ki Türk âleminin en büyük
düşmanı komünistliktir. Her görüldüğü yerde ezilmeli.”
6 Ağustos 1929
● ● ●
TKP’nin Cevabı
Eskişehir İlan-ı Harbi
“Türkiye burjuvazisi, Cumhurreis’in ağzıyla Eskişehir
İstasyonu’nda TKP’ne harp ilân etti. Bu, çoktandır devam eden bir muharebenin
burjuva devletinin en yüksek makamı tarafından resmen tasdiki demektir.
Bir müddet evvel de; Başvekil İsmet Paşa, Mecliste
söylediği uzun bir nutukta komünistlere taarruz etmişti
Mustafa Kemal Paşa, komünistlere uzun uzadıya küfür
ettikten sonra, onları ordu kuvvetiyle tehdit etmiş ve ilk defa olarak
komünistlere karşı mücadelede Türkiye amelesinden, köylüsünden, esnafından
yardım dilemiştir. Demek oluyor ki, geçen zaman zarfında Türkiye komünist
hareketi, burjuvazi için de daha mühim bir tehlike haline gelmiştir.
Bu iki hareket, her şeye rağmen hareketimizin inkişâf
etmekte olduğuna delildir.
Türkiye komünist hareketi, Türkiye amelesinin
hareketidir.
TKP Türkiye amelesinin partisidir. Bu hareket ve bu
parti, Türkiye'de fakir köylü ve esnaf tabakalarının da menfaatlerini müdafaa
eden yegâne kuvvettir.
Mustafa Kemal Paşa ve onun Hükümeti burjuva sınıfına,
zabitlerine ve polislerine dayanabilir.
[…] Eskişehir Nutku’ndan alacağımız derse gelince:
Ameleler, köylüler arasında ve ordunun içinde
çalışmaya daha ziyade ehemmiyet vermek, esnaf tabakalarıyla temasımızı daha
ziyade sıklaştırmak ve bu hususta “köylü, ordu, esnaf” arasında gizli neşriyata
büyük bir azimle başlamak, başlanan yerlerde ise devam etmektir.
Bundan başka, bu sahalarda zayıf olan teşkilat
işlerini de kuvvetlendirmek icabeder.
Amele sınıfının arasında mesaimiz, fırkamızın esas
faaliyeti olduğu için, burada yapılacak işler malûmdur. Bilhassa her sahadaki
faaliyetimizde, kitlelere bugünkü hükümetin ve Cumhurreisi’nin burjuva
mahiyetini anlatmak lazımdır.
Halk Fırkası’nın, Halk Fırkası Hükümeti’nin, Büyük
Millet Meclisi’nin, Cumhurreis’inin yüzlerindeki maskeyi yırtmak ve şahısların
nasıl burjuva müessesesi ve mümessilleri olduğunu emekçi sınıfına göstermek,
TKP’nin önünde duran en mühim meselelerindendir.
TKP, Türkiye burjuvazisinin reisi, Türkiye amele,
köylü ve esnafının en büyük düşmanı olan Mustafa Kemal Paşa’nın resmi ilânı
harbini büyük bir soğukkanlılıkla karşılar ve mücadelesine devam eder.”
10 Ağustos 1929
0 Yorum:
Yorum Gönder