01 Aralık 2019

, ,

İntikam


I

Küçük burjuvanın görevi, “üstteki on binin toplumsal güvenliğini ve gücünü artırmak.”[1] Bu tampon görevi dâhilinde küçük burjuva, kendisinin üzerindeki güce ve aşağısındaki güce karşı belirli bir konum alıyor. Küçük burjuva, yukarıda sermayenin yoğunlaşmasından, aşağıda da devrimci proletaryanın güçlenmesinden korkuyor.[2] Bu noktada sırda o, yukarıyı rekabete; aşağıyı mülkiyete yönelik tehdit olarak görüyor.

Küçük burjuva, politik düzlemde, “devlete kölece inanma” ile “demokrasi mucizesine inanç” arasında salınıp duruyor.[3] Sonuçta küçük burjuva, yukarıyla ilişkisinde, rekabet bağlamında “demokrasi”; aşağıyla ilişkisinde, mülkiyet bağlamında “devlet” diye bağırıyor. Rekabetçi ve mülkiyetçi siyaset, zinde kuvvetini küçük burjuvada buluyor.

II

Küçük burjuva, taraf olmayı hiç sevmiyor. O yüzden Taraf diye gazete çıkartıyor. “Kimlik sorunlarının kapitalizmin belirlenimi altında aldığı biçimler, bunların emek-sermaye çelişkisine indirgenmesiyle değil, ancak emek-sermaye çelişkisi bağlamında ele alınmasıyla çözümlenebilir.” türünden cümleler, tarafsızlığı kutsallaştırmak için kuruluyorlar.[4] Emek ya da sermayeden taraf olmamak isteniyor. Küçük burjuva, sadece emek-sermaye çelişkisinin doğal olarak oluşan kiri pasını temizlemeye, yukarıya, üst sınıfa yüklediği maliyeti düşürmeye çalışıyor. Çelişkinin sonuçlarının aşağıdakilerde patlamaya yol açmaması için uğraşıyor. O, tampon olarak görevini layıkıyla yerine getiriyor. “Kimlik sorunu” dedikleri ise pazarın sancısı.

III

Tarafsızlık meselesi, emperyalizm bağlamında da gündeme getiriliyor. Emek-sermaye gibi emperyalizm de nesnel bir olgu, bağlam olarak nötrleştiriliyor, tarafsızlaştırılıyor, böylece küçük burjuvanın tarafsızlığına teorik zemin de temin edilmiş oluyor. Emperyalizm, düşman olmaktan çıkartılıyor.

Mesele, liberal olmak ya da olmamak değil, mesele kimlik siyaseti de değil; küçük burjuva, aşağıdakinin başını okşarken rekabetten, kimlik siyasetinden, demokrasiden bahsediyor; yukarının sırtını sıvazlarken de mülkiyetten, eşitlikten, devletten dem vuruyor. O, proletaryanın güç olmasına mani olmak için elinden geleni yapıyor. Egemenlerin kudreti karşısına kudretle çıkma imkânlarını ortadan kaldırıyor.

IV

Küçük burjuva, bir savaş alanı. Onun ağzındaki Kadın, LGBT, Kürt, gerçek olgular değil. Bunlar üzerinden yukarıya rekabete; aşağıya ise mülkiyete dair mesajlar veriyor. Birey, beden, bütünsel varlık, öz birbiriyle eşitleniyor; küçük burjuva, kendisini buradan kuruyor. Yukarıya ve aşağıya bu kurgu üzerinden konuşuyor. Islah edilmiş soy, esasen küçük burjuvayı işaret ediyor.

Küçük burjuva, sosyalizmde ölümü görmek, aşağıdakilerin mülksüzleştirme pratiğine mani olmak zorunda. Bugün baklalar artık dökülüyor: sosyalizm, küçük burjuva için ölüm, en fazla “sıtma” demek. “Ya sosyalizm ya ölüm sloganı feminizmin ölüm fermanı” ona göre. Bu korkuyla efendilerinin kucağına koşuyor. Kimlik siyasetini buradan, bu korku üzerinden okumak gerekiyor. Sonuçta feminizm, efendiler için zararsız kadınlar imal etmek için var. Kadın ve kadın hareketi, feminizmde ölüyor.

V

Esasen feministler Can Yaman gibi düşünüyorlar, onun gibi bakıyorlar dünyaya: “İnsanlar, libidosu olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılırlar”[5] Emek-sermaye gibi ayrımlar, demodedir, erildir, kadına kördür, gericidir. Sonuçta “dünyayı sınıfla okumuyor olmak, kişileri liberal yapmamaktadır.”[6] Özünde küçük burjuvalar, bu kimlik siyasetleriyle yukarıya yalvarıyorlar. Bunun için kadının mağduriyetini istismar ediyorlar, kadın, Kürt vs. umurlarında değil. Kimlik siyaseti, yukarıdakilere hoş görünme gayreti bağlamında karşılık buluyor. Yukarıdakiler, sınıfsal öfkeyle yüzleşmemek için küçük burjuvaları namluya sürüyorlar. Kimlik siyaseti, aşağının öfkesini boğmak, zararsızlaştırmak için var.

VI

Marx, Victoria Woodhull isimli Amerikalı feministi Enternasyonal’den kovuyor. Kovma nedeni, feminizmi, bölücü yaklaşımları, sınıfı görmeyen küçük burjuva görüşleri propaganda ediyor oluşu. Bu tasfiye işlemi, Bakunincilerin tasfiyesi ile aşağı yukarı aynı dönemde gerçekleşiyor. Amerika’daki Enternasyonal şubesinde açığa çıkan bir klik, liberallerle ilişki kuruyor, sınıfsal zeminden uzaklaşıyor, siyasetini çalışma koşullarının düzeltilmesi gibi reformlara doğru daraltıyor.[7] Woodhull’ın parçası olduğu bu ekip, özerkleşmeye ve Enternasyonal çalışmasını ele geçirmeye gayret ediyor. Bugün o feministler ve anarşistler, tekellerden destek alarak hayali bir enternasyonal kurup Marx’ı ve sınıfı oradan kovuyorlar. İntikamlarını alıyorlar.

Borsa simsarı, birinci dalga feminizmin zirvesi, soy ıslahçısı Woodhull konusunda Marx, “bankacıların kadını, serbest aşkçı bir şarlatan”[8] diyor. Bu soy ıslahçısı şarlatanlık, bugün tüm sosyalist örgütleri ele geçirmiş durumda. Neoliberalizmin yavan demokrasisine dişleri çekilmiş bireyler imal edip siyaset alanını onlara teslim ediyorlar.

VII

Sonuçta kimlik siyaseti ve onu tamamlayan aktivizm siyaseti, “zengin kuzey ülkelerindeki burjuva demokrasisinin geleneksel sosyal demokrat modelden neoliberalizmin herkesin siyasete katılımını öngören ‘düşük yoğunluklu’ demokrasisine doğru yaşanan dönüşümünün bir tezahürü”.[9] Şimdilerde küçük burjuvalar bizi, bu dönüşüme ve demokrasilerine ikna etmeye çabalıyorlar. Sosyalizm deneyimlerine düşmanlık etmezlerse ekmeksiz ve işsiz kalacaklarını iyi biliyorlar. Güya devlete küfrediyorlar, ama devletin bizatihi kendilerinde örgütlendiğini gizlemeye çalışıyorlar. Herhangi bir kadın yürüyüşünde sosyalistlerin varlığına tahammül edemiyorlar. Sosyalistlerin tüm hareket alanlarını işgal etmek, nefes kanallarını tıkamak, ayaklarını prangalamak istiyorlar. Bunu da yukarıdakilere verdikleri söz gereği yapıyorlar.

Bugün bazı örgütler, Marx’ın kapı dışarı ettiği feminizmi ve anarşizmi sosyalizm ve Marksizmmiş gibi pazarlıyorlar. Ağızlarından çıkan kapitalizm, zulüm, devlet gibi kavramlar, sosyalist hareketin elindeki silâhları gasp etmek için. “İyi para” kötü paraları kovuyor. Kendisinden başkasını görmeyen, kitlesel hareketi totaliter ve ezici kabul eden, kolektif kurtuluşu zararlı addeden bireyci bir dil hâkim hâle geliyor. Sosyalist hareketin tasfiye süreci, bizzat örgütlerin şefleri eliyle işletiliyor. O “enternasyonal”, bizi hiç istemiyor!

Eren Balkır
1 Aralık 2019

Dipnotlar:
[1] Karl Marx, Artı-Değer Teorileri, İkinci Kitap, Sol Yay., 1999, s. 549.

[2] Matthew Beaumont, “Küçük Burjuva Sosyalizmi”, 4 Temmuz 2019, İştirakî.

[3] Marx-Engels, Gotha ve Erfurt Programlarının Eleştirisi, Sol Yay, Çev.: M. Kabagil, 1969, s. 48.

[4] Tunca Özlen, “Ya Sosyalizm Ya Ölüm mü?”, 29 Kasım 2019, Duvar.

[5] Can Yaman, 1 Aralık 2019, T24.

[6] Gözde Burcu Narin, “Merhaba Ben Liberal Feminist”, 22 Ağustos 2019, Duvar.

[7] Workers Unite! The International 150 Years Later, Yayına Hz.: Marcello Musto, Bloomsbury, 2014, s. 40-41.

[8] Karl Marx, “Notes on the ‘American Split’”, 28 Mayıs 1872, MIA.

[9] Red Zeal, “Aktivizmi mi Devrim mi?”, 1 Aralık 2019, İştirakî.

0 Yorum: