11 Aralık 2019

Ana ve İşçi Sınıfı

“Fabrika bir gün daha yutmuştu.
Makineler, insan kaslarındaki bütün gücü kendi ihtiyaçları için emmişti.
O gün de geçip gitmişti hiç iz bırakmadan.
İnsan bir adım daha atmıştı mezarına doğru.”

Şöyle diyordu Gorki: “Ey özgürlük için savaşa atılanlar, neden böyle azsınız?”

* * *

Neden böyle azız? Hâlbuki yolumuz bir. Adalet, huzur, emeğimizin karşılığı bütün istediğimiz; insanca yaşamak. Bu isteklerimiz bir suç yahut ayıp değil.

Bir ülke düşünün ve o ülkeyi var edenleri, toprağın bağrını tırnaklayan köylüleri, metale şekil veren nasırlaşmış elleri ve o insanların ağaran saçlarını, kamburlaşmış bedenlerini, daha yirmisindeki, otuzundaki gençlerin bakışlarındaki solukluğu, tükenmişliği, yıpranmışlığı getirin gözlerinizin önüne.

“Tek yol devrim”, başka türlü bu düzen değişmez. Bu düzenin çarkını öyle bir kırmalıyız ki bizden çaldıkları yaşamın hayfını alalım. Ama nasıl gerçekleşecek bu devrim? Kim önderlik edecek yüreği değişim için atanlara? Kim bu kutlu yürüyüşte sancaktarlık yapacak?

Bugünkü sol sosyalist emek hareketleri, yolundan sapmış görülmekte. Sınıfları pasifize ederek düşmanın ekmeğine yağ sürmekteler. En basitinden işçi konfederasyonları, yapılan görüşmeler neticesinde istediklerini alamayınca sözde eylem adı altında ıslık, alkış, yürüyüş gibi kararlarla taleplerini kabul ettirmeye çalışmaktalar. Bre gafiller, emek düşmanları, emek mücadelesini ayağa düşürdünüz! Sizler, işçi ve emekçileri öyle rezil bir hâle soktunuz ki bırakın korkmasını, düşmanlarımız bize gülmeye başladı.

Uzun uzun anlatmaya gerek yok. Görünen köy kılavuz istemez. Öncelikle yapmamız gereken, bizden olduğunu söyleyip bize ihanet edenleri, bizi yolumuzdan edenleri bulup ezmek.

Kendi içimizdeki düşmanları ortadan kaldırmalıyız ki asıl düşmanlarımızla savaşalım. Ülkemizdeki sorunlar ve gidişat artık sabır bırakmadı. Gerçek bir yurtsever cephe oluşturmalı, vatanımızı müdafaa günü gelip çatmıştır, emperyalizme karşı mücadele vaktidir. Fabrikalarda, okullarda, alanlarda artık kendimizi gösterme vaktidir.

Felsefî bilinçlenmeyi bir kenara bırakın; öncelik, vicdanî bilinçtir. Eğer içinde bulunduğumuz adaletsizlik kanına dokunuyorsa, bir parça ekmek için bütün gününü heba edip karşılığını alamıyorsan, vatandaşlığını sorgulayıp, kahrını çektiğin hayatın sefasını bir avuç insan sürüyorsa o halde yapman gerekeni yap. Canın yanacak, özgürlüğün tutsak edilecek, belki de yaşama veda edeceksin bu uğurda. Ve o kutlu gün geldiğinde, göremesen de, çürümeye mahkûm bedenin milyonların özgürlüğü olacak kardeşim.

* * *

Andrey başını eğdi: “Hepimiz öğrenmeli ve başkalarına öğretmeliyiz, işimiz bu!”

“Peki ne zaman dövüşeceğiz?”

Küçük Rusyalı gülümsedi.

“Daha önce çok dayak yiyeceğiz. Bunu bilirim ben. Fakat ne zaman dövüşüleceğini bilmem. Önce kafaları silâhlandırmalıyız, sonra elleri. Benim fikrim bu.”

Can Şahin
10 Aralık 2019

0 Yorum: