22 Aralık 2019

Kautsky, Müntzer ve Münster

Karl Kautsky’nin Modern Sosyalizmin Ecdadı isimli çalışmasında en fazla üzerinde durduğu isim Thomas More ise de Kautsky, bir yandan da “Alman işçi sınıfının gözünde Müntzer’in dün olduğu gibi bugün de heretik komünizmin cisimleşmiş en güzel hâli” olduğunu söyler.[1] Çalışmanın ikinci cildi devrimin teologuna, aynı zamanda Münster şehrindeki Anabaptist devrimine tahsis edilir.

Kautsky, Thomas Müntzer’in teolojik ve politik konumunun dayandığı merkezî unsur konusunda şunları söyler:

“Müntzer, İncilleri imanın şartı olarak görür ve o şartları yerine getirmek ister. Bu şartlardan biri de her şeyin ortak olması [omnia sunt communia] ve ihtiyaçlar uyarınca, gerektiği durumlarda ortak olan şeylerin dağıtılması ile ilgilidir. Bu gerçeği bilmesine rağmen onu kabul etmeyen tüm prenslerin, kontların ve baronların başı kesilmeli veya bu kişiler asılmalıdırlar.”[2]

Omnia sunt communia, Resullerin İşleri 2: 44 ile 4: 32’de geçen “her şey ortak” ifadesinin Latincesidir. Hristiyan komünizmi tüm ilhamını bu ayetten alır.

Kautsky, Müntzer’i önemli bir devrimci hatta komünist olarak görür. “Tüm Avrupa’yı kasıp kavuran devrimci akımlar komünist bir coşkuya sahiptirler ve bu coşkuya çelik gibi bir irade, tutkulu bir ataklık ve devlet adamlarına has bir feraset eşlik etmektedir.”[3] Müntzer’de gördüğümüz, insanı şaşkına çeviren teolojik yaklaşımları onun zalimleri alaşağı edip köleleri kapsamlı bir demokratik ve komünist proje üzerinden özgürleştirmeyi öngören görüşten ayırmak kesinlikle mümkün değildir.

Modern Sosyalizmin Ecdadı isimli çalışmada 1525 tarihli Köylü Devrimi, Anabaptistlerin oluşturdukları devrimci akımlar ve bu akımların yürüttükleri yeraltı faaliyetleri ile birlikte anlatılır ve hikâye, 1534-1535’te vücut bulan Münster’e dek devam eder. Bu hikâyeyi anlatırken Kautsky, kaynaklarda görülen karşı-devrimci önyargıları süzgeçten geçirip dikkatle okur. Müntzer’in süreç içerisinde gölgede bıraktığı isim olarak Luther, esasen teolojik açıdan şüpheli birine dönüşür. Hikâye dâhilinde köylülerin ve liderlerin sahip olduğu enerji ve örgütsel zekâ da belirginleşir.

Kautsky, Münster Devrimi ile ilgili değerlendirmesinde Hollanda’dan ve Almanya’nın batısından gelen Anabaptistlerin şehre gelip iktidarı ele geçirişlerinden bahseder. Münster Devrimi’ne ilişkin diğer tarih çalışmalarında ilk değerlendirmelerde görülen karşı-devrimci önyargılar belirleyicidir. Bu çalışmalar ağırlıklı olarak Münster kralı Jan van Leyden’in [Leidenli John’un] deli olduğundan söz ederler. Buna karşılık Kautsky, devrimcilerden yana duran bir değerlendirmede bulunur ve radikal komünistlerin iktidarda olduğu şehrin kuşatma altına alındığından bahseder.

Yönetici sınıfların bir türlü boyun eğdiremedikleri Anabaptist hareket, kimsenin beklemediği bir başarı elde eder. Şehri savunanların püriten niteliğinden bahseden Kautsky, çokeşliliğin gündeme gelmesine sebep olan ekonomik ihtiyaçlar üzerinde durur (şehri savunan on bin kişinin sekiz bini kadındır).[4] Anabaptistlerin önerdiği yetişkin vaftizi onlar için ayırt edici bir meseledir ve mücadele esnasında yönetici sınıfın teolojik, politik ve kültürel hegemonyasına karşı yürütülen direnişin en etkili biçimi olarak değerlendirilir.[5]

Bu noktada şu soruyu sormak gerekmektedir: Anabaptistler gerçekten de devrimci miydi?

Engels ve Kautsky’ye göre Thomas Müntzer kesinlikle devrimciydi. Reform sürecinin her iki tarafı da Anabaptistleri devrimci kabul etti. Örneğin Roma Kilisesi’nin iddiasına karşı çıkarak kendisini Anabaptistlerden ayrıştırmak için epey ter döken Calvin, kendi yaklaşımını orta yolcu bir yaklaşım olarak takdim etti ve Roma’daki yolsuzluklar kadar Anabaptistlerdeki aşırılıklara da karşı olduğunu söyledi.[6]

Kautsky’ye göre Anabaptistler, sağlam bir tartışma yürütüp devrimci mücadeleyi sürdürmekle kalmadılar, ayrıca iktidarın devrim aracılığıyla alaşağı edilmesi ve komünal hayat meselesini gündemde tuttular.

Teoloji ve Devrim

Karl Kautsky’nin ilk dönem Hristiyanlığı ve Thomas More’la ilgili çalışmayı da dâhil ettiğimizde gerçekte altı cilt olan bu heretik komünizm tarihi ile ilgili muazzam projesi, esasen Engels’in teşviki ile kaleme alınmış bir çalışmaydı. Thomas Müntzer ve ilk dönem Hristiyanlık tarihini Marksist açıdan ele alan ilk isim Engels’ti[7]. Kautsky ise uzun tartışmaların ardından eksik bırakılmış olan bu çalışmayı tozlu raftan indirmenin gerekli olduğunu gördü. Kautsky, daha da ileri giderek bu hareketlerdeki teolojik yönü inceledi.

Kautsky’nin şu çarpıcı gözlemini aktarmakta fayda var:

“Reform sürecinde genel düşünce tarzı hukuk değil teoloji üzerine kurulu. Sonuçta da bir toplumsal hareket ne kadar radikalse dilinde teoloji daha fazla yer kaplıyor.”[8]

Öte yandan Kautsky, hareketlerin ilk planda üzerinde durdukları meselenin ekonomik kaygılar olduğu üzerinde duruyor. Anabaptistler hububat ürünlerinin fiyatlarından, zenginlerin istifçiliğinden, lordlara hizmet edilmesinden, ortak arazilerde çalışmaya başlamadan önce yapılan geleneksel ayinlere getirilen kısıtlamalardan, köylülerin ve işçilerin boyunu aşan vergilerdeki artışlardan şikâyet ediyorlar. Belirli yerelliklerde yapılan gösteriler yaygınlaşıp destek topladıkça dil de derinleşiyor ve ortak şikâyetler ile temel sebepler üzerinde duruluyor. Reform sürecinde bu türden şikâyetler teoloji düzleminde dile getiriliyorken bugün politik ideolojiler üzerinden kendisine ifade kanalları bulabiliyor.

Kautsky kendi argümanını aktarırken Engels’in tespitine yakınlaşıyor ve teolojinin politik arzuları ifade etmek için gerekli bir kod veya dil olduğunu söylüyor. Ama öte yandan Kautsky daha da ileri giderek, teoloji ile politik düşüncenin radikalleşme sürecinin işlemesini sağlayan iki ayrı tarz olduğunu söylüyor. Ona göre bir dilin örttüğü, diğerinin açığa çıkarttığı bir özden söz etmenin imkânı bulunmuyor.

Roland Boer

[Kaynak: Chiasma, 1 Ocak 2014 Cilt 1, Sayı 1: s. 132-135.]

Dipnotlar:
[1] Karl Kautsky, Communism in Central Europe in the Time of the Reformation, Çev. J. L. Mulliken ve E. G. Mulliken, Londra: Fisher and Unwin, 1897, s. 154.

[2] Karl Kautsky, a.g.e., s. 130.

[3] A.g.e., s. 110.

[4] Kautsky’ye göre bu insanlar içinde bulundukları olağanüstü koşullara denk düşen bir evlilik biçimi arayışı içine girmediler [Communism in Central Europe, s. 269–70). Kautsky muhtelif fikirleri, açıklamaları, geriye dönük değerlendirmeleri ve formülasyonları buradan okuyor. Bu, komünizmin inşa edildiği sürecin aldığı tüm biçimlerle ilgili bir gözlem aslında.

[5] Kautsky, a.g.e., s. 170–72.

[6] Roland Boer, Political Grace: The Revolutionary Theology of John Calvin (Louisville: Westminster John Knox, 2009), s. 9–13.

[7] Friedrich Engels, “The Peasant War in Germany,” Marx and Engels Collected Works içinde, cilt. 10, s. 397–482 (Moskova: Progress Publishers, 1850 [1978]); “Der deutsche Bauernkrieg,” Marx Engels Werke içinde, cilt. 7, s. 327–413 (Berlin: Dietz, 1850 [1973]); “On the History of Early Christianity,” Marx and Engels Collected Works içinde, cilt. 27, 445–69 (Moskova: Progress Publishers, 1894–95 [1990]); “Zur Geschichte des Urchristentums,” Marx Engels Werke içinde, cilt. 22, s. 447–73 (Berlin: Dietz, 1894–95 [1972]).

[8] Karl Kautsky, Communism in Central Europe in the Time of the Reformation, s. 220.

0 Yorum: