24 Mart 2025

,

Son Vaaz

Tanrı’nın kelâmını halkımızın toplumsal, siyasal ve ekonomik durumuna ışık tutmak için kullanıyoruz diye kimse bize gücenmesin. Asıl kullanmamak, Hristiyan olmamaktır. İsa, kendisini insanlıkla birleştirmeyi ister ki Tanrı’dan aldığı nur, eşhas ve milel için bir hayat hâlini alabilsin.

Biliyorum, pek çoğu bu duayı işitince çok şaşıracak ve bizi kutsal kitabı politikaya âlet etmekle suçlamak isteyecek. Ben bu suçlamayı reddediyorum. Ben, İkinci Vatikan Konsülü’nün ayrıca Medellin ve Puebla toplantılarının mesajlarını hayata geçirmeye çalışıyorum. Bu toplantıların belgeleri teorik çalışmanın konusu olarak kalmamalı. Bunlar hayata geçirilmeli ve halkımıza İsa’nın doktrinini vaaz etmek için gerçek bir mücadeleye dönüştürülmelidir.

Her hafta ülkeyi karış karış dolaşıyorum. Halkın çığlığından, onca işlenen suçun yol açtığı acıdan ve şiddet olaylarının çoğalmasıyla artan utançtan başka bir şey işitmiyorum. Her hafta Tanrı’dan insanları teselli etmek, eleştirmek ve onları pişmanlığa çağırmak için doğru sözcükleri bana vermesini diliyorum. Çölün orta yerinde bağırıp duran biri olsam dahi biliyorum ki Kilise görevini ifa etmek için uğraşıyor.

Her ülke kendi Exodus’unu yaşar, her ülke kendi kurtuluş yoluna sahiptir; bugün de El Salvador kendi Exodus’unu yaşıyor. Bugün elem ve ıstırabın bizi perişan ettiği, bedenlere karışmış bir çölde kurtuluşumuza doğru ilerliyoruz. Birçok insan, Musa ile birlikte yürümenin cazibesine kapılıp çile çekti ve geri dönmek istedi. Birlikte çalışmak istemedi. Aynı hikâyeyi yeniden yaşıyoruz. Tanrı ise yeni bir tarih yaparak halkı kurtarmak istiyor.

Tarih başarısız olmaz; Tanrı onu devam ettirir. Bu yüzdendir ki tarihsel projeler, Tanrı’nın ebedi planını yansıtmaya giriştiği ölçüde Tanrı’nın krallığını yansıtacaklardır. Bu girişim Kilise’nin işidir. Bu nedenle Kilise, yani Tanrı’nın tarihteki halkı, herhangi bir toplumsal sisteme, bir siyasal örgütlenmeye, herhangi bir partiye bağlı değildir. Kilise, bu güçlerden herhangi biriyle kendisini tanımlamaz; çünkü o, tarihin ebedi hac yolcusu olduğunu, Tanrı’nın krallığını yansıttığı ve yansıtmadığı her tarihsel momentte gösterir. O, Tanrı’nın krallığının hizmetkârıdır.

Hıristiyanların büyük görevi, Tanrı’nın krallığının ruhunu hazmetmek ve Tanrı’nın krallığı ile dolu ruhlarla tarihin projeleri üzerinde çalışmak olmalıdır. Halkın teşkil ettiği örgütlere dâhil olmakta bir sorun yok. Siyasal partiler oluşturmak, hükümette yer almakta da. Tanrı’nın krallığını yansıtmaya ve onu çalıştığınız yerde yerleştirmeye çalışan bir Hristiyan olduğunuz sürece, dünyevî hırslar için kullanılmadığınız sürece bunlar hayırlıdır. Bu, günümüz insanının en büyük görevidir.

Sevgili Hristiyanlar, size daima söyledim, gene söylüyorum: Halkımızın gerçek kurtarıcıları biz Hristiyanların, Tanrı’nın halkının içinden çıkmalı. Daha işin başında belirttiğimiz gibi, insanlığın onurunu, Tanrı sevgisini ve İsa Mesih’in halk içerisinde kuracağı hükümranlığı esas almayan her türden tarihsel plan gelip geçicidir. Oysa sizin projeniz ise Tanrı’nın ebedi tasarımını daha çok yansıttığı ölçüde istikrar içinde büyüyecektir. Bu, eğer halkın ihtiyacını karşılarsa, her zaman ortak iyilik için bir çözüm olacaktır. Şimdi sizleri her şeye, yeryüzünde Tanrı’nın krallığı olmak için çalışan ve ulusal durumumuzun gerçeklerini sıkça aydınlatması gereken Kilise’nin gözüyle bakmaya davet ediyorum.

Biz, son derece trajik bir hafta yaşadık. Öncesine dair bir şey söyleyemesem de bir hafta önce, 15 Mart Cumartesi günü, kırsal kesimde en geniş çaplı ve en üzücü askeri operasyonlardan biri gerçekleştirildi. Operasyondan etkilenen köyler La Laguna, Plan de Ocotes ve El Rosario idi. Operasyon bir trajediye yol açtı: Çok sayıda çiftlik ateşe verildi, yağmalamalar yaşandı ve kaçınılmaz olarak insanlar öldürüldü. La Laguna’da saldırganlar evli bir çifti, Ernesto Navas ve Audelia Mejia de Navas’ı, 13 ve 7 yaşlarındaki küçük çocukları Martin ve Hilda’yı ve 11 köylüyü öldürdüler.

Gelen haberlere göre başka insanlar da öldürüldüler. Fakat ölülerin adlarını bilmiyoruz. Plan de Ocotes’de 2 çocuk ve ikisi kadın 4 köylü öldürüldü, El Rosario’da 3 köylü öldürüldü. Bunlar sadece geçen Cumartesi olanlar.

Geçen Pazar, Arcatao’da ORDEN’in [Organización Democrática Nacionalista –“Demokratik Milliyetçi Örgüt”] dört üyesi tarafından öldürülen köylüler: Marcelino Serrano, 24 yaşındaki Vincente Ayala ve oğlu Freddy. Aynı gün, Galera de Jutiapa’da Hernandez Navarro adlı bir köylü askerlerden kaçtığı sırada öldürüldü.

Geçen Pazartesi, yani 17 Mart olağanüstü şiddet dolu bir gündü. Ülkenin iç kesimleri yanında başkentte de bombalar patladı. Tarım Bakanlığı binasındaki hasar çok büyüktü. Ulusal üniversitenin kampüsü akşam 7’ye kadar silâhlı kuşatma altında kaldı. Bütün gün üniversite çevresinden makineli tüfek sesleri geldi. Başpiskoposluk ofisi, çatışmaların ortasında kalanları korumak için müdahale etti.

Hacienda Colima’da en az 15’i köylü, 18 kişi öldürüldü. Çiftliğin yöneticisi ve manavı da öldürüldü. Silâhlı kuvvetler bir çatışma olduğunu doğruladı. Televizyonda olayların bir filmi gösterildi ve çoğu insan, durumun ilgi çekici boyutları üzerine analizler yaptı.

Bugün ciddi boyutlara ulaşan olaylarda en az 50 kişi yaşamını yitirdi: Başkentte, Colonia Santa Lucia’daki olaylarda 7 kişi, Tecnillantas’ın kenar mahallelerinde 5 kişi öldü. Ordunun boşalttığı bir alanda 5 işçinin cesedi bulundu. Suchitoto yolunun 38. kilometresindeki Montepeque’de 16 köylü öldürüldü. Aynı gün Orta Amerika Üniversitesi’nden 2 öğrenci, Mario Nelson ve Miguel Alberto Rodriguez Velado kardeşler Tecnillantas’ta kaçırıldı. Birincisi, dört günlük bir yasadışı gözaltından sonra bir avluya bırakıldı. Yaralanan kardeşi de hâlâ yasadışı olarak gözaltında tutuluyor. Onun adına bir Adli Yardım süreci başlatıldı.

Uluslararası Af Örgütü, özellikle Chalatenango‘daki köylülere yapılan baskıları tanıttığı bir basın bildirisi yayınladı. Hükümet yalanlasa da haftanın olayları bu haberi teyit etti. Kiliseye girdiğimde, “Uluslararası Af Örgütü’nün bugün [yani dün] El Salvador’daki insan hakları ihlallerinin diğer ülkelerde görülmemiş boyutlara ulaştığını teyit ettiği” haberi geldi. Bu, Uluslararası Af Örgütü’nün Orta Amerika İçin Acil Eylem Grubu sözcüsü Patricio Fuentes’in Managua’daki (Nikaragua) bir basın toplantısında söylediği şeydi.

Fuentes, El Salvador’da araştırmalar yürüttüğü iki hafta boyunca, 10-14 Mart arasında 83 siyasî cinayet işlendiğini tespit etme imkânı bulduğunu belirtti. Uluslararası Af Örgütü’nün 600 siyasî cinayetten sorumlu tuttuğu El Salvador hükümetini kınadığının da altını çizdi. Salvador hükümeti, iddiaların kanıtlanmamış varsayımlara dayandırıldığını ileri sürerek, suçlamalara karşı kendini savundu.

Fuentes, Af Örgütü’nün El Salvador’daki insan hakları ihlallerinin darbe sonrası Şili’deki baskılardan daha kötü bir düzeyde olduğunu tespit ettiğini de ifade etti. Hükümet de 600 kişinin ölümünün ordu birlikleriyle gerillalar arasındaki çatışmaların sonucu olduğunu söyledi. Fuentes ise El Salvador’da kaldığı sırada, kurbanlara öldürülmeden önce işkence edildiğini ve öldürüldükten sonra da cesetlerinin parçalandığını gördüğünü söyledi.

Uluslararası Af Örgütü sözcüsü, kurbanların bedenlerinin bilhassa başparmakları arkadan bağlanmış vaziyette bırakılmış olduğunu söyledi. Sözcünün ifadesine göre, akrabaları tarafından teşhis edilmelerini ve uluslararası kınamaları önlemek için kurbanların cesetlerine aşındırıcı sıvılar tatbik ediliyor. Cesetler gene de gömüldükleri yerden çıkarılıp teşhis edildi. Fuentes, Salvador ordusu tarafından uygulanan şiddetin, popüler örgütleri hem yerel hem de ulusal düzeydeki liderlerini öldürmek suretiyle dağıtmayı amaçladığını söyledi.

Uluslararası Af Örgütü sözcüsüne göre, en az 3.500 köylü, baskılardan kaçmak için evlerini terk edip başkente sığındı. Fuentes, “Londra ve İsveç’te, örgütlendikleri için katledilen genç çocuk ve kadınların tam bir listesine sahibiz…” dedi.

Burada, askerlerden ve özellikle Ulusal Muhafızlar’ın, polisin ve ordunun rütbelilerinden özel bir talepte bulunuyorum:

Kardeşlerim, siz bizzat halkımızın bağrından çıktınız. Herhangi bir öldürme emrinin “Öldürmeyeceksin” buyuran Tanrı’nın yasasına boyun eğmesi gerekirken, siz kendi kardeşleriniz olan köylüleri öldürüyorsunuz. Hiçbir asker, Tanrı’nın yasasına aykırı bir emre uymak zorunda değil. Hiç kimse, ahlâkî olmayan bir yasaya uymak zorunda da değil. Günahkâr bir emri dinlemektense, vicdanlarınızı toparlamanın ve vicdanlarınıza uymanın vaktidir. Tanrı’nın hukukunun, Tanrı’nın yasasının, insanlığın ve kişinin saygınlığının savunucusu olarak, Kilise böylesine bir kötülük karşısında sessiz kalamaz! Hükümetten, eğer çok fazla kan pahasına uygulanacaklarsa, reformların değersiz olduğu gerçeği ile yüzleşmesini istiyoruz.

Tanrı adına, her gün çığlıkları göklere yükselen, acı çeken bu halk adına, size yalvarıyorum, Tanrı adına size emrediyorum: Bu uyguladığınız baskıya son verin!

Bugün Kilise, kutsal kitabı okumak kadar kurtuluşu da vaaz ediyor. Bu kurtuluş ki her şeyin ötesinde kişilik onuruna saygı duyuyor, insanlığın ortak iyiliğinin tesis edilmesini umut ediyor, aşkınlık anlayışıyla her şeyi Tanrı’dan bekliyor, umudun ve kudretin kaynağının O olduğunu düşünüyor.

Başpiskopos Oscar Romero
14 Mart 1980
Kaynak

0 Yorum: