Tanrı’nın
kelâmını halkımızın toplumsal, siyasal ve ekonomik durumuna ışık tutmak için kullanıyoruz
diye kimse bize gücenmesin. Asıl kullanmamak, Hristiyan olmamaktır. İsa,
kendisini insanlıkla birleştirmeyi ister ki Tanrı’dan aldığı nur, eşhas ve milel
için bir hayat hâlini alabilsin.
Biliyorum,
pek çoğu bu duayı işitince çok şaşıracak ve bizi kutsal kitabı politikaya âlet
etmekle suçlamak isteyecek. Ben bu suçlamayı reddediyorum. Ben, İkinci Vatikan
Konsülü’nün ayrıca Medellin ve Puebla toplantılarının mesajlarını hayata
geçirmeye çalışıyorum. Bu toplantıların belgeleri teorik çalışmanın konusu
olarak kalmamalı. Bunlar hayata geçirilmeli ve halkımıza İsa’nın doktrinini
vaaz etmek için gerçek bir mücadeleye dönüştürülmelidir.
Her
hafta ülkeyi karış karış dolaşıyorum. Halkın çığlığından, onca işlenen suçun yol
açtığı acıdan ve şiddet olaylarının çoğalmasıyla artan utançtan başka bir şey
işitmiyorum. Her hafta Tanrı’dan insanları teselli etmek, eleştirmek ve onları
pişmanlığa çağırmak için doğru sözcükleri bana vermesini diliyorum. Çölün orta
yerinde bağırıp duran biri olsam dahi biliyorum ki Kilise görevini ifa etmek için
uğraşıyor.
Her
ülke kendi Exodus’unu yaşar, her ülke kendi kurtuluş yoluna sahiptir; bugün de
El Salvador kendi Exodus’unu yaşıyor. Bugün elem ve ıstırabın bizi perişan
ettiği, bedenlere karışmış bir çölde kurtuluşumuza doğru ilerliyoruz. Birçok
insan, Musa ile birlikte yürümenin cazibesine kapılıp çile çekti ve geri dönmek
istedi. Birlikte çalışmak istemedi. Aynı hikâyeyi yeniden yaşıyoruz. Tanrı ise
yeni bir tarih yaparak halkı kurtarmak istiyor.
Tarih
başarısız olmaz; Tanrı onu devam ettirir. Bu yüzdendir ki tarihsel projeler,
Tanrı’nın ebedi planını yansıtmaya giriştiği ölçüde Tanrı’nın krallığını
yansıtacaklardır. Bu girişim Kilise’nin işidir. Bu nedenle Kilise, yani
Tanrı’nın tarihteki halkı, herhangi bir toplumsal sisteme, bir siyasal
örgütlenmeye, herhangi bir partiye bağlı değildir. Kilise, bu güçlerden
herhangi biriyle kendisini tanımlamaz; çünkü o, tarihin ebedi hac yolcusu
olduğunu, Tanrı’nın krallığını yansıttığı ve yansıtmadığı her tarihsel momentte
gösterir. O, Tanrı’nın krallığının hizmetkârıdır.
Hıristiyanların
büyük görevi, Tanrı’nın krallığının ruhunu hazmetmek ve Tanrı’nın krallığı ile
dolu ruhlarla tarihin projeleri üzerinde çalışmak olmalıdır. Halkın teşkil
ettiği örgütlere dâhil olmakta bir sorun yok. Siyasal partiler oluşturmak,
hükümette yer almakta da. Tanrı’nın krallığını yansıtmaya ve onu çalıştığınız
yerde yerleştirmeye çalışan bir Hristiyan olduğunuz sürece, dünyevî hırslar
için kullanılmadığınız sürece bunlar hayırlıdır. Bu, günümüz insanının en büyük
görevidir.
Sevgili
Hristiyanlar, size daima söyledim, gene söylüyorum: Halkımızın gerçek
kurtarıcıları biz Hristiyanların, Tanrı’nın halkının içinden çıkmalı. Daha işin
başında belirttiğimiz gibi, insanlığın onurunu, Tanrı sevgisini ve İsa Mesih’in
halk içerisinde kuracağı hükümranlığı esas almayan her türden tarihsel plan
gelip geçicidir. Oysa sizin projeniz ise Tanrı’nın ebedi tasarımını daha çok
yansıttığı ölçüde istikrar içinde büyüyecektir. Bu, eğer halkın ihtiyacını
karşılarsa, her zaman ortak iyilik için bir çözüm olacaktır. Şimdi sizleri her
şeye, yeryüzünde Tanrı’nın krallığı olmak için çalışan ve ulusal durumumuzun
gerçeklerini sıkça aydınlatması gereken Kilise’nin gözüyle bakmaya davet
ediyorum.
Biz,
son derece trajik bir hafta yaşadık. Öncesine dair bir şey söyleyemesem de bir
hafta önce, 15 Mart Cumartesi günü, kırsal kesimde en geniş çaplı ve en üzücü
askeri operasyonlardan biri gerçekleştirildi. Operasyondan etkilenen köyler La
Laguna, Plan de Ocotes ve El Rosario idi. Operasyon bir trajediye yol açtı: Çok
sayıda çiftlik ateşe verildi, yağmalamalar yaşandı ve kaçınılmaz olarak
insanlar öldürüldü. La Laguna’da saldırganlar evli bir çifti, Ernesto Navas ve
Audelia Mejia de Navas’ı, 13 ve 7 yaşlarındaki küçük çocukları Martin ve
Hilda’yı ve 11 köylüyü öldürdüler.
Gelen
haberlere göre başka insanlar da öldürüldüler. Fakat ölülerin adlarını
bilmiyoruz. Plan de Ocotes’de 2 çocuk ve ikisi kadın 4 köylü öldürüldü, El
Rosario’da 3 köylü öldürüldü. Bunlar sadece geçen Cumartesi olanlar.
Geçen
Pazar, Arcatao’da ORDEN’in [Organización Democrática Nacionalista –“Demokratik
Milliyetçi Örgüt”] dört üyesi tarafından öldürülen köylüler: Marcelino Serrano,
24 yaşındaki Vincente Ayala ve oğlu Freddy. Aynı gün, Galera de Jutiapa’da
Hernandez Navarro adlı bir köylü askerlerden kaçtığı sırada öldürüldü.
Geçen
Pazartesi, yani 17 Mart olağanüstü şiddet dolu bir gündü. Ülkenin iç kesimleri
yanında başkentte de bombalar patladı. Tarım Bakanlığı binasındaki hasar çok
büyüktü. Ulusal üniversitenin kampüsü akşam 7’ye kadar silâhlı kuşatma altında
kaldı. Bütün gün üniversite çevresinden makineli tüfek sesleri geldi.
Başpiskoposluk ofisi, çatışmaların ortasında kalanları korumak için müdahale
etti.
Hacienda
Colima’da en az 15’i köylü, 18 kişi öldürüldü. Çiftliğin yöneticisi ve manavı
da öldürüldü. Silâhlı kuvvetler bir çatışma olduğunu doğruladı. Televizyonda
olayların bir filmi gösterildi ve çoğu insan, durumun ilgi çekici boyutları
üzerine analizler yaptı.
Bugün
ciddi boyutlara ulaşan olaylarda en az 50 kişi yaşamını yitirdi: Başkentte,
Colonia Santa Lucia’daki olaylarda 7 kişi, Tecnillantas’ın kenar mahallelerinde
5 kişi öldü. Ordunun boşalttığı bir alanda 5 işçinin cesedi bulundu. Suchitoto
yolunun 38. kilometresindeki Montepeque’de 16 köylü öldürüldü. Aynı gün Orta
Amerika Üniversitesi’nden 2 öğrenci, Mario Nelson ve Miguel Alberto Rodriguez
Velado kardeşler Tecnillantas’ta kaçırıldı. Birincisi, dört günlük bir yasadışı
gözaltından sonra bir avluya bırakıldı. Yaralanan kardeşi de hâlâ yasadışı
olarak gözaltında tutuluyor. Onun adına bir Adli Yardım süreci başlatıldı.
Uluslararası
Af Örgütü, özellikle Chalatenango‘daki köylülere yapılan baskıları tanıttığı
bir basın bildirisi yayınladı. Hükümet yalanlasa da haftanın olayları bu haberi
teyit etti. Kiliseye girdiğimde, “Uluslararası Af Örgütü’nün bugün [yani dün]
El Salvador’daki insan hakları ihlallerinin diğer ülkelerde görülmemiş
boyutlara ulaştığını teyit ettiği” haberi geldi. Bu, Uluslararası Af Örgütü’nün
Orta Amerika İçin Acil Eylem Grubu sözcüsü Patricio Fuentes’in Managua’daki
(Nikaragua) bir basın toplantısında söylediği şeydi.
Fuentes,
El Salvador’da araştırmalar yürüttüğü iki hafta boyunca, 10-14 Mart arasında 83
siyasî cinayet işlendiğini tespit etme imkânı bulduğunu belirtti. Uluslararası
Af Örgütü’nün 600 siyasî cinayetten sorumlu tuttuğu El Salvador hükümetini
kınadığının da altını çizdi. Salvador hükümeti, iddiaların kanıtlanmamış
varsayımlara dayandırıldığını ileri sürerek, suçlamalara karşı kendini savundu.
Fuentes,
Af Örgütü’nün El Salvador’daki insan hakları ihlallerinin darbe sonrası
Şili’deki baskılardan daha kötü bir düzeyde olduğunu tespit ettiğini de ifade
etti. Hükümet de 600 kişinin ölümünün ordu birlikleriyle gerillalar arasındaki
çatışmaların sonucu olduğunu söyledi. Fuentes ise El Salvador’da kaldığı
sırada, kurbanlara öldürülmeden önce işkence edildiğini ve öldürüldükten sonra
da cesetlerinin parçalandığını gördüğünü söyledi.
Uluslararası
Af Örgütü sözcüsü, kurbanların bedenlerinin bilhassa başparmakları arkadan
bağlanmış vaziyette bırakılmış olduğunu söyledi. Sözcünün ifadesine göre,
akrabaları tarafından teşhis edilmelerini ve uluslararası kınamaları önlemek
için kurbanların cesetlerine aşındırıcı sıvılar tatbik ediliyor. Cesetler gene
de gömüldükleri yerden çıkarılıp teşhis edildi. Fuentes, Salvador ordusu
tarafından uygulanan şiddetin, popüler örgütleri hem yerel hem de ulusal
düzeydeki liderlerini öldürmek suretiyle dağıtmayı amaçladığını söyledi.
Uluslararası
Af Örgütü sözcüsüne göre, en az 3.500 köylü, baskılardan kaçmak için evlerini
terk edip başkente sığındı. Fuentes, “Londra ve İsveç’te, örgütlendikleri için
katledilen genç çocuk ve kadınların tam bir listesine sahibiz…” dedi.
Burada,
askerlerden ve özellikle Ulusal Muhafızlar’ın, polisin ve ordunun
rütbelilerinden özel bir talepte bulunuyorum:
Kardeşlerim,
siz bizzat halkımızın bağrından çıktınız. Herhangi bir öldürme emrinin
“Öldürmeyeceksin” buyuran Tanrı’nın yasasına boyun eğmesi gerekirken, siz kendi
kardeşleriniz olan köylüleri öldürüyorsunuz. Hiçbir asker, Tanrı’nın yasasına
aykırı bir emre uymak zorunda değil. Hiç kimse, ahlâkî olmayan bir yasaya uymak
zorunda da değil. Günahkâr bir emri dinlemektense, vicdanlarınızı toparlamanın
ve vicdanlarınıza uymanın vaktidir. Tanrı’nın hukukunun, Tanrı’nın yasasının,
insanlığın ve kişinin saygınlığının savunucusu olarak, Kilise böylesine bir
kötülük karşısında sessiz kalamaz! Hükümetten, eğer çok fazla kan pahasına
uygulanacaklarsa, reformların değersiz olduğu gerçeği ile yüzleşmesini
istiyoruz.
Tanrı
adına, her gün çığlıkları göklere yükselen, acı çeken bu halk adına, size
yalvarıyorum, Tanrı adına size emrediyorum: Bu uyguladığınız baskıya son verin!
Bugün
Kilise, kutsal kitabı okumak kadar kurtuluşu da vaaz ediyor. Bu kurtuluş ki her
şeyin ötesinde kişilik onuruna saygı duyuyor, insanlığın ortak iyiliğinin tesis
edilmesini umut ediyor, aşkınlık anlayışıyla her şeyi Tanrı’dan bekliyor, umudun
ve kudretin kaynağının O olduğunu düşünüyor.
Başpiskopos Oscar Romero
14 Mart 1980
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder