01 Mart 2025

Çanlar Kimin İçin Çalıyor?


Şener Şen, bir filmde İlyas Salman’ı ve İstanbul’u hiç görmemiş köylüleri Almanya’ya götürme vaadinde bulunur, sonra getirip o insanları İstanbul’un karmaşasına bırakır. Öyle bir kentle karşılaşan köylü, burayı Almanya zanneder. Sonra fark eder ki Almanya değil, İstanbul’a getirilmişlerdir. Bu açıdan bakıldığında Yeşilçam, sadece genç kadınların fabrikatör babalarının yoksul erkekle kızının evlenmesine müsaade etmediği filmlerden ibaret değil, o aynı zamanda bu halkın sorunlarının çeşitli yansımalarıdır.

74 affından beri ağır yenilgiler alan sınıf hareketinin her tarihsel kırılması yeni bir dönemi getirir. 12 Eylül, mülteciliğin, sınıfı ve yurdu reddetmenin eşiğidir. Bu eşikte bir günde dağılanlar, Kürt milliyetçilerinin ve CHP’nin peşine takıldı. Avrupacılık ve radikal demokrasi hareketinin tezleri bu çevrelerin tıkanıklığının yol açıcısıydı. 19 Aralık geldi, yeni dünya düzeninde bireyler toplamına çevrilmesi hedeflenen halk, artık toplum ve toplam olmalıydı. Sadece belirli çevrelerin sorunu diye kaderine terk edilen bu sürecin sonucu sivil toplumculuğun güçlenmesi oldu ama bu güçlenme Pirus zaferinden ibarettir. Kaldı ki ortada bir zafer varsa.

Kapitalizmin 2008-2010’da yaşadığı krizler ve Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi aşamasında sol, emperyalizmin yanında saf tutanlara eklemlenerek dolaylı bir emperyalizm işbirlikçiliği yaptı.

2015 sürecinde radikal demokrasi hareketinin sınıf ve anti Kürt gerçeği politikalarına yedeklenen sol, onlarca insanın canını yitirmesinin, onbinlerce kamu emekçisinin işinden edilmesinin, işçi grevlerine ve direnişlerine getirilen engelin, Anadolu şehirlerinde halkın sola sırt dönmesinin, fonculuğun müsebbibidir. Tüm tezleri çöktü.

Emperyalizmin kuklası Zelenski’ye Evrensel yazarları övgüler dizip tarihe geçecek kahraman diye onu göklere çıkardılar. Mustafa Yalçıner son yazısında Zelenski’yi eleştiriyor. O zaman o yazarlara neden o alanı açtınız! Emperyalistlerin Suriye'den çıkmaması için imza kampanyası düzenleyen de aynı gazetenin yazarıydı. Zelenski’ye dönülecek olursa, onu da maşa yapan emperyalistler saraylarından kovdu.

KESK, neden sessiz kalıyor? Barış Akademisyenleri neden sessiz kalıyor? EMEP, SYKP, ESP, SDP, Halkevleri, SMF, TÖP gibi HDP çatısı altında bugüne kadar meclise girenler, neden sessiz kalıyor? Eren Keskin konuşuyor. HDP’nin dolaylı şekilde içişleri bakanı olması için oy istediği Ümit Özdağ’a Halk TV’nin sahip çıktığını söyleyip paylaşım yapıyor. Irkçıymış. Kavala’ya neden sahip çıkıyorsunuz öyleyse? Kimse gözündeki çapağı görmeden karşısındakini suçluyor.

Bu solun ve sendikaların birazcık ahlakı ve duruşu varsa çıkıp bu halka bir açıklama yapıp halktan özür dilemesi gerekiyor. “Kemalist, şoven, ulusalcı” gibi ipe sapa gelmez ithamlarla saldırıp bizleri sendikalardan, siyaset alanından ve insan ilişkilerinden aforoz etmeye çalışan, Kürt sorununun çözülmemesini birey bazında Türk olmaya bağlayan bu sol, özür dilemeleri. En başta kendi insanlarından özür dilemeli. Mücadelesini anılarda yaşatacağını iddia ettiği insanların ailelerinden bu sol özür dilemeli.

2025 eşiğinde sol bitmiştir, reformizm ve emperyalizmin solculuğu tarihin tozlu sayfalarında kalmıştır. Bu sola bu halk sırtını dönecektir. “Çorum’a değil Fatsa’ya bakın” sözünün bugün ne anlama gelmediğini kavrayamayan sol, küçük bir ilçenin belediye seçimini bile kazanamamıştır. Kürt sorunu politikasıyla meclise giren HDP’nin ve Kürd’ün oyuyla mecliste ve sendikalarda koltuk kapan sola artık HDP’nin ihtiyacı yoktur.

Bu sorun bir şekilde "çözülüyor", çözüldükten sonra HDP kalır mı bilinmez ama solun yerle yeksan olacağı aşikâr. Bu solun yeni tarihsel kırılmada CHP’ye yedeklenmesi ve kendisini tamamen teslim etmesi kaçınılmaz, CHP belediyeleri ve gelecek yakın dönemde Eğitim İş özelinde görüleceği gibi solun yanında duracağı yer CHP’dir. Diğer yandan, HDP’nin yürüttüğü sürece halk karar verir, bu yazının konusu dışıdır.

Bir gerçek var ki dünkü açıklamanın onda birini dönüp bu sola ve sendikaya yaptığınızda linç yememeniz imkânsızdı. O zaman sormak gerekiyor: Necmettin, ailesinin ona verdiği isimden dolayı Türkçü olabileceği feminist Ayşe Düzkan tarafından tahmin edilen Aybüke, 1993’te Meşeyolu’nda kendi üyesi olup katledilen Eğit Sen’li eğitim emekçilerinin adını bu sendika neden anmıyor? Öyle ya, olur böyle şeyler!

Durakta beklerken katledilenler, şoven ilan edilenler, konserinde sahnesi basılıp enstrümanları kırılanlar, yurtsever adını kullandığı için kampüste saldırıya uğrayanlar, işinden edilenler... Kürt milliyetçilerinin ve onlara yedeklenen solun hiçbirinizden dileyecek özrü yok!

Lakin milliyetçi parti liderine teşekkürler ve şifa dilekleri var. Bu solun sırtını döndüğü halktan da EMEP’in bugün aralarında olmayan 1993’teki yoldaşlarının ailelerinden de özür dilemesi gerekiyor. Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın Alevi halkından özür dilemeleri gerekiyor.

Sözü uzatmadan ifade edersek, HDP siyaseti kendi partisini, bizi de sol ve sendika politikaları bağlar. Bu elli yıllık sürecin özeti şu: Ülkücülerin ve Komünizmle Mücadele Dernekleri'nin başaramadığını bala kattığı zehirle Kürt siyaseti başardı, onların yarım bile bırakamadığını tamamladı. Bu bize düşen öğreti. Sol bu tuzağa kaygılarla, ilkesizliğiyle, çizgisizliğiyle düştü, kimse onları zorlamadı. Çizginin haklılığının kanıtlanması için değil on yıl, bir yıl beklemeyi bile göze alamayıp hep tarihten ve yurttan kopup anı/şimdiyi kurtarmayı hedefledi.

Sonuç olarak, bu sol da bu sendikal politik hat da en kibar tabirle mide bulandırıyor. Dilimiz çok sert değil mi? Gerçekten emin misiniz? Sizi katledenlere sahip çıkanlara şifa dileyen ve ülkenin onlara ihtiyacı olduğunu bildiren radikal demokrasi hareketinin taziyede halay çekmesi çok insancıl, bizim dilimiz çok geri, değil mi! Gerisi hayat, gerisi ideolojik politik hattın netleşmesi.

Tüm işçiler ve emekçiler, yoksullar, Kürd’ün, Alevi’nin, Ermeni’nin ezileni ve yoksulu, dost ve kardeşimizdir. Onların haklı ve doğru hattaki mücadelesi kazanacak.

S. Adalı
1 Mart 2025

0 Yorum: