Komünist
hareketin önder isimlerinden olan Sibte Hasan, aynı zamanda önemli bir edebiyat
insanıdır. Ona göre Habib Calib, Pakistan komünist hareketi için partinin
yaptıklarından çok daha fazla şey yapmıştır. Habib Calib, Sibte Hasan’ın ölümü
üzerine iki şiir kaleme almıştır. Bunlardan biri şu şekilde başlamaktadır: “O
kültürlü hâli ve irfanıyla Sibte Hasan yükseklerde uçan bir kuştu / Ölümü parti
için kabustu.” Sibte Hasan, aşağıdaki konuşmayı Habib Calib’e Karaçi Basın
Kulübü’ne ömür boyu üyelik ödülü verildiği vakit yapmıştı.
* * *
Urduca
dilinde, Nazır Ekberabadi’den sonra “halkın gerçek şairi” unvanına layık bir
isim varsa o da Habib Calib’dir. Nazır Ekberabadi gibi o da halk adamıdır. Sıradan
insanlar gibi yaşar. Onlar gibi düşünür, hisseder ve sever. Sıradan insanların
arzularını taşır. O sıradan insanların dilinden onların hüznünü, acısını,
sesini ve arzularını aktarır. Yüz binlerce insan Calib’i bu kadar çok
seviyorsa, dizelerini işittiklerinde kendilerinden geçiyorlarsa, o vakit ondaki
bu sevda da aşk da sebepsiz değildir.
Yunan
mitolojisinde aktarıldığı biçimiyle Promete, ateşi insanların hizmetine sunmak
gerektiğini düşündüğü, bu anlamda, tanrılara ait bir sırrı insanlara faş ettiği
için suç işler. Bu suçu işlediği için bir kayaya bağlanır, burada bir akbaba her
gün gelip etini yer. Tanrılar kendisinden özür dilemesini ister, özür dilerse işkence
son bulacaktır. Promete şu cevabı verir: “Bu işkenceniz kabulümdür, ama sizin
köleniz olmayı reddediyorum”.
Bu,
esasında simgelerle örülü bir hikâyedir. İnsanın aklı, tanrıların bahşettikleri
bir hediye değildir. İnsan, düşüncesinin gücüyle, deneyler ve gözlemler
aracılığıyla sorunlarına çözüm bulmuş, algılama becerisinin ve ferasetinin
zirvesine ulaşmıştır.
Fakat
öte yandan bir de tehlikeyi seven, bize özgürlüğü öğreten, toplumsal meseleleri
idrak etmemizi sağlayan insanlarla da karşılaşırız. Eyüp Han diktatörlüğü, o
karanlık dönem, bir yandan da Adalet Kıyami ve Habib Calib gibi insanları öne
çıkartmış olmasıyla da anımsanacaktır.
Bu
milletin gerçek tarihi yazıldığında, dünya, milletin canının çekildiği, insanların
nefes alıp vermeye bile korktukları o korku ve terör döneminde ona ruh üfleyen,
can veren insanları da tanıyacaktır.
Ateşten
gömleği giymek, Habib Calib’in kaderinde vardır. Ülkedeki hüzne ve acıya son
vermek onun hayatının asli amacıdır. Calib, bir gözüyle gülerken diğeriyle
ağlayandır. Gülmek de ağlamak da halk içindir.
Calib,
halkın içinde bulunduğu sefalet koşullarına ağlar, ama bir yandan da geleceğin
parlak olduğu gerçeğini bilerek güler. Onun şiiri, mağlup olmuş yüreklerin
sesi, tutkuyla bağlı olunan inançlar için yapılmış bir silâhlanma çağrısıdır.
O, zalimlerin iktidarından da servetinden de hiçbir zaman korkmamıştır. Buna karşın,
geceleri kıyımdan geçirilenlerin yüzündeki örtüyü kaldırmıştır.
Bazen
kendime soruyorum, bu fakir, “hayır” deme gücünü nereden aldı? Bu asil insanın
kötülükle mücadele etmesini, hakikati ısrarla dile getirmesini sağlayan güç
nedir? Esasında bu güç, halka olan sevgisinin ürünü. O cesaretin de coşkunun da
kaynağı bizatihi halk. Habib Calib, kişiliğini ve şiirini halkın iyiliği için
feda etmiş bir insan.
Seyyid Sibte Hasan
25 Aralık 1980
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder