08 Mart 2025

Bolşevikler ve Feministler

Şubat 1917 Sonrası Kadın Örgütlenmesi: Sınıf Bilinci Kadınlarla Buluşuyor

Rus radikalizmi, on dokuzuncu yüzyıldan beri belirli bir feminist damara sahipti. 1905 devrimi, farklı tiplerde kadın hakları örgütlerinin ortaya çıkışına tanıklık etti. Anna Kalmanoviç gibi kimi feministlerin sosyalistlerle bağları mevcuttu. Bir de Anna Miliukova gibi liberaller vardı.

Anna Miliukova, Meşruti Demokrasi Partisi’nin kuruluş kongresinde yeni kurulan partinin tüzüğüne kadınlara oy hakkı talebinin eklenmesiyle ilgili bir kararın dâhil edilmesi gerektiğini söyledi. Bu hararetli tartışmada partinin ileride başına geçecek olan kocası, tarihçi Pavel Miliukov’u karşısında buldu.[1]

Kollontay’ın iştirak ettiği ilk Tüm Rusya Kadınlar Kongresi’ni esas olarak liberal kadınlar örgütlediler. Birçok kararın alındığı kongrede, asıl mesele, kadınlara oy hakkı verilmesiydi. Gelgelelim, Meşruti Demokrasi Partisi üyeleri, oy hakkının sınırlanması talebinde bulununca sosyal demokratlar kongreyi terk ettiler.

Her türden devrim fikrinden tiksinen liberaller, geçici hükümeti kurmak için adım attılar. Menşevikler çevresine mensup ılımlı sosyalistler, sosyalist devrimciler ve halkçı sosyalist partiler, bu hükümete onay verdiler, zira bu kişiler, ilgili hükümetin burjuvazinin öncülük etmesi gereken burjuva demokratik devrimi ifade ettiğini düşünüyorlardı.

Bu geçici hükümet, kurucu meclis seçimlerinin çalışmalarını başlattı. Yahudilerle ilgili kısıtlamaları kaldıran meclis, başka adımlar attı. Ancak gene de görüldü ki 3 Mart’ta duyurulan programında hükümetin kadınlara oy hakkı verilmesi meselesinden hiç bahsedilmiyordu.

İlk geçici hükümette görev almış olan tek sosyalist bakan Aleksandır Kerenski, 11 Mart günü kadınlara oy hakkı meselesiyle kararın kurucu mecliste alınacağını, zira bu değişikliğin alelacele alınacak bir kararla gerçekleştirilemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine Kadınlar Birliği, Petrograd’da büyük bir gösteri düzenledi. Süreçte hükümet, herkese “oy hakkı verileceği”ne dair söz vermişti ama o “herkes”in kadınları içermediği görüldü.

Nevski Bulvarı’nda yürüyen yaklaşık kırk bin kişilik kitle, hem hükümetin hem de Petrograd Sovyeti işçi ve Asker Vekilleri’nin resmi bina olarak kullandığı Tauride Sarayı’nın önüne geldi. İlk olarak sovyet temsilcileriyle bir araya gelen eylemciler, uyguladıkları baskı sonucu temsilcilerden kadın haklarına destek sözü aldılar. Geçici hükümetin başında bulunan Prens Lvov, kısa süre önce hapisten çıkmış olan eski devrimci Vera Figner’in öncülük ettiği ikinci heyetin ziyareti sonrası oy hakkı taleplerini kabul etti. Ancak oy hakkı, ancak Temmuz ayı içerisinde resmileşebildi.[2]

19 Mart eyleminde feministler, Aleksandra Kollontay’ın konuşmasına izin vermediler. Konuşmaya çalıştığında birkaç kadın, onu Tauride Sarayı’nın merdivenlerinden aşağıya itti. O dönemde sosyalistler, liberal veya burjuva feministlere karşı çıktıkları için ağır bir biçimde eleştiriliyorlardı.

Önemli sayıda işçinin katılım gösterdiği eylemin ulaştığı başarı sayesinde sosyalist liderler kadın yoldaşlarının sözlerinin değerini fark ettiler.

1917 yılı süresince Bolşevik kadınların yoğun çalışmaları sayesinde on binlerce kadın işçi partiye katıldı. Bu kadınlar, sendikal harekette belirli bir ağırlığa kavuştular ve zamanla kadın meseleleriyle ilgili hassasiyeti sosyalizm mücadelesine taşıdılar. Prens Lvov’un kurduğu ilk geçici hükümetle birlikte Sosyalist Devrimcilerle Menşevikler arasında kurulan ve döneme hâkim olan ittifak, sınıflararası ateşkes zeminini koşulladı.

Bolşevik kadınlar, bu ateşkes zeminini parçalamak adına, iki alanda faaliyet yürüttüler. Geçici hükümet ve Petrograd Sovyeti liderleri, enflasyon ile gıda kıtlığının önemli meseleler olduğunu kabul etseler de bu konularda hiçbir şey yapmadılar. Savaş sürdüğü müddetçe bu sorunların çözülmesi imkânsızdı. Fakat mevcut koşullarda burjuvazinin yönettiği geçici hükümet savaşa son veremez, Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler ise geçici hükümeti aşacak bir adım atamazdı.

Ne var ki ilgili dönemde kadınlar seslerini yükseltmeye başladı. Asker eşleri, hükümetin hiçbir ilerlemeye imza atmamış olmasına karşı tepkilerini ortaya koydular. 11 Nisan günü bu kadınlar Tauride Sarayı’na bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Bu eylemle kadınlar geçici hükümetten çok sovyete güvendiklerini ortaya koydular. Ancak eylem sırasında Menşevik lider Dan, sovyet adına yaptığı konuşmada, kadınları hazinenin boş olduğu bir dönemde para istedikleri için azarladı. Dan, aynı zamanda sovyet üyesi Kollontay’ın kadınlarla konuşmasına da izin vermedi. Kollontay, gene de kadınlarla konuştu, bu gayriresmi konuşmada Kollontay, kadınların Sovyet’e kendi delegelerini sokmalarını istedi.

Bu noktadan sonra Bolşevik kadınlar, asker eşleri arasında önemli bir mevzi elde ettiler. İlk darbeyi kırk bin civarında kadın çamaşırhane işçisinin asgari ücret ve sekiz saatlik işgünü talep ettikleri grev indirdi. Bu kadınlar, Gonçarova, Novi Kondratyeva ve Saharova gibi Bolşevik kadınlar önderliğinde sendikalaştılar. Grev, bir ay sonra kısmi bir zaferle neticelendi. O dönemde ilk geçici hükümet büyük ölçüde savaşla alakalı güttüğü yayılmacı emeller üzerinden dağıldı. Sovyet içerisindeki kimi önde gelen Menşevikler ve Sosyalist Devrimciler savaşa devam etmeye kararlı eski meclis (Duma[3]) üyeleriyle bir koalisyon hükümeti kurdu. Neticede ülke için hazırladıkları planları tehlikeye soktuğu için hükümet, çamaşırhane işçilerinin eyleminden epey rahatsız oldu.

Ülkenin dört bir yanına dağılmış halde oldukları için bu çamaşırhane işçilerinin örgütlenmesi büyük ve orta ölçekli işletmelerde çalışan işçilerin örgütlenmesine nazaran daha zor bir işti. Bolşevik basını, grevle ilgili haberleri düzenli olarak aktarıyor, işçilerin mücadelesini militanlık konusunda model alınacak bir mücadele örneği olarak takdim ediyordu.

Kadınlar, başka sektörlerde de mücadele yürütüyorlardı. Ücretlerin artırılmasını talep eden kadın işçiler, çalışma koşullarının iyileştirilmesini, bilhassa işyerlerinin temizlenmesini istiyor, aynı zamanda doğum yardımı ve çocuk emeğinin ortadan kaldırılmasını talep ediyorlardı. İşyerlerinde cinsel taciz vakalarına karşı epey öfkeli olan kadınlar, vücut aramalarına son verilmesini istiyorlardı.[4]

Kollontay, Lenin’in sürgünden döndüğü günlerde ona parti içerisinde destek veren isimlerden biriydi. Lenin, o dönemde devrim stratejisine ve Menşeviklerle birlik meselesine dair fikirleri konusunda parti yönetimi içerisinde pek destek bulmuyordu. Lenin ülkeye döndüğünde, Bolşevikler Menşeviklerle birleşme meselesini tartışıyorlardı. Kollontay, kadın bürosunun kurulması önerisini ilk dillendiren isimlerden biriydi.

Kadınlar İçin Ayrı Örgütsel Yapı Kurulması Fikrine Karşı Direnç

Bolşevikler, pratik sebeplere bağlı olarak, kadınlara yönelik ayrı çalışma yürütülmesi fikrine onay verdiler. Sosyalist hareket içerisindeki rakipleri olarak Menşevikler ve Sosyalist Devrimcilerse bu alanda daha hızlı örgütleniyorlardı. Bolşeviklerse partili olmasından önce bir işçinin belirli bir politik eğitimden geçmesi gerektiği konusunda ısrarcı oldukları için geriden geliyorlardı. Bu düzlemde, kadınlar arasında ayrı bir çalışma yürütülmesi fikrinin uygulamaya konulması, Bolşevik partinin gelişimi için gerekli görüldü. Fakat bu kadınlara özel çalışma fikrine parti içerisinden belirli bir direnç geliştirildi. Bilhassa kadınlar için ayrı bir örgüt kurulması meselesi yoğun bir biçimde tartışıldı. Krupskaya, Kollontay, Samoilova, Stal ve Slutskaya gibi kadınlar, teorik saflık merakının sınıf mücadelesini iki açıdan geriye çektiğini söylediler:

1. Böylesi bir yaklaşım, kadınların dikkate alınması gereken bir güç olduğunu kabul etmiyor, ayrıca kadınların militanlıklarının hayati önemde olduğunu görmüyordu.

2. Militan olmalarına rağmen kadın işçilerin erkek işçilere göre politik bilinç ve örgütsel deneyim açısından geri durumda olduğunu anlamıyordu.

Kadın mücadelesine yönelik vurgu yapan bu Bolşevik kadınlar içerisinde Kollontay öne çıkan bir isimdi. Hayat hikâyesini kaleme alan isimlerin dediğinin aksine Kollontay, bu konuya eğilen tek isim değildi.[5]

Diğer kadınları inceleyen, yakın döneme ait çalışmalar (McDermid ve Hillyar 1999; Clements 1997; Turton 2007) çok sayıda kadının birlikte çalışma yürüttüğü üzerinde duruyor. Vera Slutskaya, daha Kollontay Rusya’ya dönmeden önce benzer öneriler sunmuş olan bir isimdi.

Ama tabii Bolşeviklerin özdeş gördükleri feminizme ve ayrılıkçılığa karşı belirgin bir korkuya sahip olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez. Bu sebeple Bolşevikler, kadınlar için ayrı bir örgüt veya büro kurmak yerine Rabotnitsa [“Kadın İşçi”] isminde bir dergi çıkartmaya ve bu dergi üzerinden kadınlar arasında çalışma yürütmeye karar verdiler.

Fakat 19 Mart eylemi Bolşevikler, müdahale etmediği takdirde dünyanın değişmeyeceğini ortaya koydu. Bu eylem Bolşevikleri harekete geçirdi. Rodyonova ismindeki bir kadın tramvay işçisi, üç günlük ücretini dergiye teslim etti ve dergi yayın hayatına başlama imkânı buldu. Bu toplantıda 800 ruble toplandı. Rodyonova, dergi için çalışmaya, büro işlerini görmeye, ardından da dergi için yazılar yazmaya başladı. Bu süreç üzerinden Rodyonova parti üyesi oldu.

Samoilova kadınlara eğitim verdi. Rusya’ya dönen Krupskaya Petrograd’ın işçi mahallesi Viborg’da eğitim çalışmaları düzenledi. Hayat hikâyesini kaleme alan R H McNeal’ın dediğine göre[6] Krupskaya Lenin’in sosyalist devrim çağrısına bu yürüttüğü çalışmalar yüzünden şüpheyle yaklaşmıştı. Bolşevik stratejinin bir tür darbe planına doğru evrildiğini düşünen Krupskaya politik eğitimi önemli görüyor, olduğunu, devrimi işçi sınıfının kendisini kurtarmasına dönük bir eylem olarak değerlendiriyordu.

Üyelerinin tek tek fikirlerinden bağımsız olarak Rabotnitsa dergisi, sınıf bilincinin kadınlara taşınmasında önemli bir rol oynadı. Dergi çalışanları, bir yandan kadınlarla alakalı klişelerle mücadele ederken bir yandan da erkek ve kadın işçilerin aynı talepleri dillendirmediğini, benzer sömürü biçimlerine maruz kalmadığını söyleyen makale ve haberlere imza attılar.

Bolşevikler, aynı zamanda ataerkil davranışların sınıfı bölmekle kalmadığını ayrıca erkek işçilerin birçok kadının aileye liderlik ettiği koşullarda ailenin ihtiyaçları adına kadınlara karşı konum almalarını sağlamak için kullanıldığını tespit ettiler. Böylelikle zaman geçtikçe cinsiyet meselesi sadece kadın işçileri değil, sınıfları kesen önemli bir mesele olarak görülmeye başlandı.

Bolşevikler, bu süreçte kadınların fabrika komitelerinde temsiliyet imkânı bulması için mücadele yürüttüler, bunun için erkekleri kadınlara oy vermeye ikna ettiler.

Haziran ayından itibaren erkek işçilerin temsilcileri, işten çıkartma meselesinin ele alınması yönünde çağrıda bulundular. Bu düzlemde erkek işçilerin eve ekmek götürdüğü fikri üzerinden, kadınların işten çıkartılmalarına ses edilmiyordu. Kadın emeği, yedek güç olarak görülüyordu. Bolşevikler ve metal işçileri birlikte bu fikre karşı mücadele yürüttüler ama bir yandan da kadın-erkek eşitliği yerine sınıfın birliği meselesine vurgu yaptılar.[7]

Kadın işçiler yüzleştikleri sorunların farkındalardı. Deri tabaklama sektöründe çalışan Zvetskova ismindeki bir kadın, sendika dergisine yazdığı yazıda, “sosyalizm eğer kadınların sesini dikkate almazsa kadınlara olumsuz tavırlar geliştirecek bir toplum meydana getirir” diyordu. Tekstil işçileri sendikasının dergisi Tkaç’ta [“Dokumacı”] yazdığı yazıda İlyina isimli kadın, kadınların evdeki angarya işler yaptığı sırada erkek işçilerin toplantılara katılma veya gezip dolaşma imkânı bulabildiğini söylüyordu. Bu ifadesinde “angarya işler” derken serf emeğine denk düşen “barşçina” kelimesini kullanıyordu.[8]

Temmuz Günleri[9] ardından Bolşevik Parti saldırıya uğradı. Lenin, Almanlardan altın almakla suçlandı. Bu tür söylentilerin işitildiği dönemde Lenin saklanmak zorunda kaldı. Trotskiy gibi kimi isimler gözaltına alındılar. Pravda gazetesi kapatıldı. Parti çalışmalarını bir süre Rabotnitsa üzerinden yürüttü.

Temmuz Günleri ardından ülke, askeri düzlemde aldığı yenilgiyle yüzleşti. Ardından General Kornilov’un darbe girişimi geldi. Bu gelişmeler üzerinden halkın Menşeviklerle Sosyalist Devrimcilerin güçlü oldukları geçici hükümete yönelik hoşnutsuzluğu iyice arttı. Artık hükümetin başında Prens Lvov değil Kerenski vardı.

Neticede Bolşeviklere yönelik destek iyice arttı. Kadın işçiler yüzlerini Bolşeviklere çevirdiler. General Kornilov’un güçlerini savuşturmak için kadınlar erkeklerle birlikte savaştılar, birlikte barikatlar inşa ettiler, Kızıl Bacılar gibi yapılar inşa ederek tıbbi yardım işini örgütlediler.[10]

Liberal feministler, bu dönemde Bolşeviklerin konumuna karşıt bir konum aldılar. Savaşa destek verdiler. Bazı liberal feministler, orduya katılıp savaşta asker olarak yer almanın kadın-erkek eşitliğiyle alakalı bir mesele olduğunu söylediler. Bu tavır sebebiyle burjuva veya aydın kadınlarla savaşın son bulmasını isteyen işçi, alt küçük burjuva ve köylü kadınlar arasındaki uçurum daha da derinleşti.

Davasına bağlı bir yurtsever olan ve bir dönem asker olarak savaşta görev alan Maria Boçkareva isimli bir kadın, Mayıs 1917’de kadınlardan oluşan askeri birliklerin kurulması için geçici hükümete dilekçe sundu. Üst sınıflara mensup kadınlar bu talebe hemen destek verdiler. Boçkareva için bu kadınların davasıyla ilgili bir talep olarak görmemesine rağmen birçok feminist talebi bu şekilde değerlendirdi. Bu talep üzerine bir kadın taburu oluşturuldu.

Olga Neçaeva ve Ariadna Tirkova gibi feministler, Boçkareva’nın talebi üzerinden, başbakana 18-45 yaş arası kadınların askere alınmasını, askere alınabilecek erkeklerin yerini bu kadınların almasını istediler. Petrograd’daki Kışlık Saray’da geçici hükümete bağlı bakanları korumakla görevli üç bin askerin yaklaşık 200’ü bu kadın taburuna bağlı isimlerden oluşuyordu. Zamanla hükümete yönelik güven azaldı ve hükümet üyeleri toplumdaki desteklerini yitirdi.

Savaşın harap ettiği Rusya’da kadın işçiler bu kadın taburunu kız kardeşlik üzerinden sahiplenmek yerine onu nefretle anıyorlardı. Stites gibi tarihçiler, Ölüm Taburu üyelerine yönelik tecavüz suçlamalarına itiraz etseler de üç kadının cinsel saldırıya uğradığı biliniyor.[11]

Klişelere İtiraz Ediliyor

Kasım 1917’de Kollontay ve Samoilova gibi isimler bir toplantı düzenlediler ve burada 70 ayrı hazırlık toplantısında seksen binin üzerinde kadının seçtiği 500’den fazla delegenin bulunduğu kurucu meclis için yapılacak seçimleri tartıştılar.

Ekim ayaklanmasına doğru Bolşevikler kadınlar için ayrı bir çalışma yürütülmesini ayrılıkçılık olarak görmek şöyle dursun, bu çalışmanın zaruri olduğunu tespit ettiler. Ayrıca Bolşevikler, kadınların mücadele edemeyeceğine dair bir değerlendirmeye kesinlikle sahip değillerdi. Bilâkis, Bolşevikler, esas olarak kadınların hangi sınıf ve hangi hedef için mücadele etmeleri gerektiği sorusu üzerinde duruyorlardı. Sayısal açıdan azınlık konumda oldukları dönemde Kızıl Muhafızlar içerisinde yer alan silahlı kadınların sayısı karşı devrim için dövüşen kadınlardan daha fazlaydı.

Slutskaya, Petrograd’daki bir mahallenin ayaklanma sırasında örgütlenmesinde önemli bir rol oynadı. L. R. Menjinskaya ve D A Lazurkina Birinci Şehir’de, A. I. Kruglova ise Ohta mahallesinde sürece öncülük etti. Partinin Liza Playeva ve Evgenya Gerr isimli genç üyeleri, aynı zamanda Kızıl Muhafızlar içerisinde faaliyet yürütüyordu. Temmuz Günleri sonrası kendi deposunda 42 tüfeği ve diğer silahları saklayan tramvay işçisi Rodyonova, Ekim ayında iki vagon dolusu makineli tüfeğin Kışlık Saray baskını için kullanılmasını sağladı.[12]. Bu çalışmalar, 1918-1920 arası dönemde Kızıl Ordu’ya çok sayıda kadının katılacağı sürecin zeminini oluşturdu. 1917-1920 arası dönemde kadınlarla alakalı klişelerle mücadele eden Bolşevik kadınlar devrimde önemli roller oynadılar.

1917 sonrası, yaşanan iç savaşa ve büyük güçlüklere rağmen, hukuk gibi birçok alanda kadın hakları meselesi ele alındı, eşitlik konusunda somut adımlar atıldı, marjinal cinsel kimlikler meselesi ele alındı. Tabii itirazlarla da yüzleşildi.

Her ne kadar devrimin ilk yılları konusunda farklı değerlendirmelere sahip olsalar da Goldman ve Wood, yirmilerin sonu itibarıyla kadınların alanının giderek daraldığını tespit ediyor. Ama gene de Bolşeviklerin cinsiyet meselesine kör olduğunu veya kadınların davasına yönelik desteklerinin araçsalcı bir yaklaşım geliştirdiklerini söyleyemeyiz. Yirmiler boyunca keskin çelişkilerle yüzleşildi, ama bir yandan da kadınlar önemli haklar elde ettiler. Örneğin Müslümanların çoğunlukta olduğu Orta Asya’nın dönüştürülmesi için önemli adımlar atıldı. Yeni aile kanunu çıkartıldı. Tartışmalar yürütüldü. Yeni Ekonomi Politikası dâhilinde köylülük ve toprak meselesi tartışıldı. Parti içerisinde kadın-erkek eşitliği meselesi ele alındı. Ama bir yandan da yeni sovyet bürokrasisinin güçlenmesiyle birlikte kadın sahasında gerilemeye tanık olundu.[13]

Soma Marik
4 Kasım 2017
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Ruthchild, Rochelle Goldberg, Equality & Revolution: Women’s Rights in the Russian Empire, 1905–1917, Pittsburgh: University of Pittsburgh Press, 2010: s. 65.

[2] Ruthchild, a.g.e., s. 223–29.

[3] Duma 1905 devrimi sonrası kurulan, üyelerin seçimle belirlendiği alt yasama meclisini ifade ediyor. 1906’da kurulan meclis 1917’de kapandı.

[4] Figes, Orlando, A People’s Tragedy: The Russian Revolution, 1890–1924, Londra: Jonathan Cape, 1996: s. 368.

[5] Farnsworth, Beatrice, Aleksandra Kollontai: Socialism, Feminism and the Bolshevik Revolution, Stanford, California: Stanford University Press; Porter, Cathy, Alexandra Kollontai: A Biography, Londra: Virago, 1980.

[6] R. H. McNeal, McNeal, R H., Bride of the Revolution: Krupskaia and Lenin, Londra: Victor Gollancz, 1973: s. 73.

[7] McDermid, J. ve A. Hillyar, Midwives of the Revolution: Female Bolsheviks and Women Workers in 1917, Londra: UCL Press, 1999: s. 168.

[8] Smith, S. A., Red Petrograd, Cambridge: Cambridge University Press, 1986, s. 155–73.

[9] Temmuz Günleri, ilgili ayda yaşanan ayaklanmayı ifade ediyor. Bolşeviklerin tavsiyesi hilafına başlayan ayaklanmada Bolşevikler ayaklanmayı gerçekleştirenlere destek vermeyi sürdürdü, zira işçileri ve askerleri yüz üstü bırakmanın büyük bir hata olduğunu düşündü. Ayaklanmanın bozguna uğraması neticesinde kitleler geri çekildi.

[10] McDermid ve Hillyar, a.g.e., s. 179.

[11] Yayına Hz.: Shukman, H., The Blackwell Encyclopaedia of the Russian Revolution, Oxford: Blackwell, 1988, s. 36.

[12] McDermid ve Hillyar, a.g.e., s. 185–86.

[13] Marik, Soma, Reinterrogating the Classical Marxist Discourses of Revolutionary Democracy, Delhi: Aakar, 2008, s. 419–27, s. 487–88; Goldman, W. Z., Women, the State, and Revolution, Cambridge: Cambridge University Press, 1993: s. 337.

0 Yorum: