27 Mart 2025

,

Tahrik, Tekfir, Tahrip


İştirakî’de “Ayrı ve Gayrı” başlığıyla, süreci değerlendiren bir yazı yayınlandı. Yazı, genel hatlarıyla stratejiye dönüşen kendiliğindenciliğe, taktik olarak CHP tabanına bel bağlamaya yönelik eleştirileri içeriyordu.

Kendiliğindenciliğin sola DY anlayışı olarak sinmesi karşısında bu çevrelerden tek sözcük açıklama gelmezken, Partizan çevresine yakın insanlar eleştirilere cevap vermek yerine “ayak çamuru, kesip atılan tırnak, çöp” gibi lümpen sokak dilinin argosuyla saldırdılar. Bunun nedeni ise yazıda görsel olarak, direğe tırmanan bir eylemcinin yüzünde Ekrem maskesi, elinde ilgili çevrenin flamasının bulunduğu bir fotoğrafın kullanılmasıydı. Saldırının diğer nedeni ise bir bütün olarak solun, sınırlarını CHP’nin çizdiği hareket alanına sıkışıp kalarak AB-TÜSİAD sermayesine kitlelerin yedeklenmesine ortak olmasıydı. Bu iki nedene yönelik açıklamalara geçmeden önce değinilmesi gereken noktalar var.

Öncelikle “Sizi hiçbir yerde görmedik” gibi laftan gayrısını bilmeyen “eylem için eylem” tapıncı, ideolojik zayıflığın işaretidir. Hiçbir sosyalist hareket alandakilere “Siz hangi çevredensiniz?” diye bir soru yöneltmez. Bu bağlamda, İştirakî için “provakatör” (yakıştırması çirkin bir saldırıdır, çünkü teşhiri-ifşayı alanlara giden, İştirakî’yi takip eden, ona katkı sağlayan birçok insana dayatmaktır. Bu durumda provokatör kimdir?

Başka bir saldırıda, “gencin hedef gösterildiği” ifade ediliyor. Bu, düpedüz beş duyu organından gözün işlevini hiçe sayıp metafizik bir kurguya savrulmaktır ki gencin (bu ne demekse, yüzü kapalı!) yüzünde maske vardır. Hedef gösterilen Ekrem maskesi, eleştirilen ise o maskeye takanın eline o flamayı veren çizgiyedir, eleştiri burayadır. Ayrıca şahsın “genç” olduğunun iddia edilmesi de malumun ilamı olarak iç provokasyon mudur yoksa kitleyi sınıftan soyut bir noktaya çekmek midir? Provokatör ve daha ötesinde savrulan ezber kalıp sözlerin gerçek hayattaki karşılığı için her çevre kendi iç tarihine bakabilir, bu da onların sorunudur.

Diğer yandan, öznel idealizme sarılıp “Bize saldıran (eleştirinin adı) burjuvaziye hizmet ediyordur!” demek, feodalizmle mücadele ettiğini iddia eden bir çevreyi bırakalım, sosyalist bir yapının cümlesi olamaz. Siz kutsal bir mekân mısınız ya da eleştiriden münezzeh misiniz? Bunu size kim atfetmiştir? Başlı başına feodal kırıntıların ve idealizmin dile yansıması bu ifadelerde saklıdır. İlginçtir ki saldıran şahıslar ilgili hareketin bölünen kolları. Acaba burjuvazi karşısında da yekpare olabiliyor musunuz?

Dil konusuna gelince, lümpenliğin ve alt kültür olarak kabadayı jargonunun eleştiriye yanıt olarak gelmesi tabanı oluşturan birkaç(!) gencin hatası olarak görülemez. Her kitle hareketi, kendi ideolojisiyle ve yarattığı alternatif kültürle kendini var eder. Burada birkaç kişiyi aşan bir durum var. Sosyal medya jargonu diye açıklanamaz, bir çarpıklıkla karşı karşıyayız.

Öncelikle Emrah Cilasun’dan Avrupa’da yaşayan, geçmişi olan insanlara kadar pespaye bir dille saldırı gerçekleşti. Şimdi “bu, birkaç taraftar gencin hatası mı?” demeliyiz? Buradan Emrah Cilasun ve şürekasına şunu diyoruz: Anlayıp da özümsediğiniz bir kültürün kitaplarını yazabilirsiniz. Siz oradan çok uzaksınız. O kitapların ardına sığındığınız maske düşünce alttan argo, çürümüşlük, falcılık çıkıyor. Âdeta fal bakarak İştirakî’yi bir yerde konumlandırıyor. Belgesiz tarih yazımı konusuna gelince, bilen bilir kimlerin ne olduğunu. Bir kez daha belirtmek gerekirse, sosyalist olduğunu iddia eden bir çevrenin insanı eleştiri karşısında küfre, hakarete sığınmaz.

İştirakî, neden bir panelde ve forumda yokmuş? Alanda flaması dövizi var mıymış? Solun kültür, sanat, yayın alanında güttüğü mülkiyetçiliği bilmeyen varsa başka bir ülkenin soludur ancak. Bırakın paneli, herhangi bir sitede, gazete, dergide yazmanız için hangi kanalların devreye konulduğunu biliyoruz. Kitle-taban konusuna gelince, bugün bir genel merkez delegesi bulunmayan çevrelerin yönetime nasıl girdiğini bilmek istiyorsanız, KESK kongrelerine bakabilirsiniz.

“Alanda döviziniz var mı?” diye soranlar, çatışma alanında sınıfsal pankartın olmayacağını, flamalarının bile sınıfsal olduğunu iddia edecek kadar Berkeley idealizmine savruluyor, gelişim psikolojisinin bir kavramı olan “ergen egosantrizmi” hatasıyla kendini ve kitleleri yanlış algılıyor.

Sol hareketin şeflerinin tuttuğu “dövizin” sahibi AB’dir. Birikim’in Lenin dosyasında yazan Londralı Aydın Çubukçu, Saraçhane kitlesine yön tayin edecek(!) paylaşımlarda bulunuyor. Tüm sol kendi içine dönüp baktığında, şu soruyu kendine sorsun: Ulrike-Meinhoff’lara yaşam hakkı tanımayan Almanya, neden sizlerin şeflerine ve mültecilerine ikamet hakkı versin?

AB-TÜSİAD hattının nereden geçtiğini daha yakın anlayabilirsiniz. Bu bağlamda İştirakî ve yazarları gerici yapılara sahip çıkıyormuş! Açıkça söyleyelim: Burada Hamas’tan söz ediliyor. Öncelikle Hamas’ı biz değil Corc Habaş’ın ardılları destekleyip birbirlerinin alınlarından öpüyor, Filistin halkı onları destekliyor. Hamas’ın neredeyse bütün yöneticileri savaşta katledildi. Solun şefleri ise o bir türlü bitmeyen Avrupa “sürgün”ünde yaşıyor. Misal bu soldan ne Allende ne de Sinvar çıkar.

Ülkemizde 60 yaş üstünde yaşamını yitirmiş bir şef yoktur. Aynı şekilde “Siz hapis yattınız mı?” retoriğiyle saldırıldı. Bu anlayışa göre siz, hapiste kalmayan Lenin’i kendinizden küçük görüyorsunuz.

İştirakî ve yazarları, hangi kitle hareketini yönlendirmiş? Bu çevrenin insanları şu soruyu hiç mi kendilerine sormaz: Biz neden KESK ve DİSK yönetimleri için sendikal hat açmak adına delege ve işyeri çalışması yapmayız? Siz, hangi grevi ördünüz? Döviz gösterme ve kitle yönlendirmeye gelince, ihraç günlerinde Ankara’nın ortasında seksen yaşında analar yerlerde sürüklenirken ve işi onuru için insanlar açlığı büyütürken siz ne yaptınız? Sizi o alanda gören oldu mu? Doğru ya kitle yoktu. İhraç yıllarında hangi emek ve direniş pratiğini ördünüz de kitleleri yönlendirdiniz?

Kitle ve anti-emperyalizm konusuna gelince, AB ve Batı yardımı yanlılarının Gürcistan’da başlattığı gösterilerde halk hareketi aramak, Filistin direnişine açıktan söylenmese de Hamas üzerinden uzak durmaktır. Halk ve kitle kavramı, Batılı ve Avrupamerkezci zihinle malûldür. Üç dünya teorisine yanaşmak kaygısıyla açıktan emperyalizm soyut ve belirsiz bir yapı olarak eleştirilmektedir. Emperyalizm, öznesiz ve kurgusal bir tartışma konusuna dönüştürülmüştür. İran’da, Gürcistan’da, Ukrayna’da halk hareketi aramak, kitle kuyrukçuluğudur. Saraçhane’deki durum da budur. Pazar günü sabah Newroz’a, on beş dakika yürüyünce akşam Saraçhane’ye gelmek kitleden kitleye salınmaktır.

“Pınar Aydınlar neden Kılıçdaroğlu'na oy çağrısı yaptı?” diye sorulduğunda, ortadan yanıtlar, daha sanatçının bile ideolojik açıdan etkilenemediğinin kanıtıdır. Hem sizden bilinsin kitlelerce hem de yeri gelince “O HDP’li ama bizi destekliyor” denilmesinin bir anlamı yoktur.

Kitlelere yön verildi mi? Hayır. Daha baştan CHP’nin çizdiği alanın dışına çıkılmadı. Öyle ki Saraçhane özelinde tüm Anadolu’daki durum budur. Bugün öğrenciler, Maçka Parkı’ndan Şişli Belediyesi’ne yürüdü. Nerede o yönü tayin edilen kitle? Ya siz yönlendiremiyorsunuz ya da siz kitle ve ideolojisi içinde eriyorsunuz.

Şimdi “kitleler Ekrem ve CHP özelinde AB-TÜSİAD sermayesine yedekleniyor” eleştirisi hâlen mi havada kalıyor ya da hakaret sayılıyor? Bir hafta geçti, ortada yönlendirilmiş bir kitle yok. Varsa da pusulası CHP’dir. CHP, eylemleri bitirme çağrısını yapmaya başladı. O kitle dağıldığında siz de bir hafta öncesine döneceksiniz. Kitle yönlendirmekten kasıt, CHP tabanından insan devşirmekse bunun adı kolaycılık ve günü kurtarmaktır ki o da kitle yönlendirmek değildir.

Kitle yönlendirme örneği verelim. Her kitle bir amaçla sokağa iner. Tokatköy halkını kim yönlendirdi! Tüm sınıfsal taleplerini o hiç uğranılmayan mahallenin halkı direnişle gösterdi. Siz neden orada yoktunuz? Sol tarihin önemli bir mahallesi olan Okmeydanı’nın duvarları ırkçılara, sokakları torbacılara bırakıldı. Şu kitle yönlendirici politikanız, neden oralarda kendini gösteremedi? Sizin güç tapınıcılığınızla beğenmediğiniz insanlar o yazıları duvarlardan sildi. O yazılar silinmezse gerisi Maraş, Çorum, Sivas olmasın diyeydi. Tarihe ve halka sahip çıkmak içindi.

Bu saldırılarınızı karşıt çevrelere yapabildiniz mi? Niye yapasınız ki sosyal medyada gösteri toplumunun parçası olacağınız ve altından kalkacağınız yük değil.

İştirakî halk düşmanı” bile denildi. Ekonomi-politik eleştirilere saldırıyla yanıt verip hedef göstermek, İbo’nun koptuğu Perinçek çizgisine sahip çıkmaktır. 

Bu gidilen yol, anarşizme, kendiliğindenciliğe ve DY durağına çıkar.

Biz açıkça diyoruz: CHP’nin sınırlarını çizdiği alan, bataklıktır. O bataklıkta debelenmek, sosyalist hareketin görevi değildir. Parçalı da olsa yükselen işçi-emekçi hareketlerinin üzerine bir çizgi çekilip “CHP” imzası sol tarafından, vekaleten atıldı.

Özgür Özel, CNN International’ın mülâkatına katıldı. Orada “NATO ile güçlü ittifakı destekliyoruz” diyor, Tayyip’in bu ittifaka engel teşkil ettiği şikâyetinde bulunuyordu. Emperyalizmin partisinin peşinden giderken, eylem için eylem hatasına düşmek, tüm sınıfsal dinamizmi bitirecektir.

Bir telefonunuz var, şarjı bitene kadar oyun oynuyorsunuz, sonra hastaneye gitmek için onu kullanamıyorsunuz. Varılacak yer burasıdır, varılacak yer, 27 Mayıs’ın açtığı alana bel bağlamaktır.

Tüm sol, politik tarihini UKKTH, en geri sendikada kalınması, kitlelere yön gösterme tezlerinin içini boşaltarak geçirdi. Ödenen bedellere duyduğumuz saygı dışında eleştirilmeyecek hiçbir ideolojik-politik çevre yoktur, her türlü eleştiriye de açığız. “Ayrı ve Gayrı” başlıklı yazıda hiç kimse tek sözcük hakaret gösteremez.

Ayrıca, Saraçhane özelinde gelişen dinamizmin popülizminden paye çıkarmak için harcanan enerji, en kitlesel olunulduğunun düşünüldüğü anın yenilgiye en yakın olunacak an için harcandığına işarettir.

Yolumuz işçi sınıfının yoludur. Bizi arayanlar, işçi-emekçi eylemlerinde, Siyonizm karşıtı gösterilerde, panellerde ve forumlarda, ırkçı faşist bir duvar yazısının silinmesinde bulabilir.

Turgut Uyar ve Nazım özelinde bir halkın şiirine “ırkçı faşist” derken Yeni Yaşam, bu saldırıya ilk yanıtı İştirakî verirken sizler bir cümle yanıt vermediniz. Çağrı dergisi, sizin geleneklerinize “Narodnik” derken sizden önce İştirakî yanıt verdi, sizden yine ses çıkmadı.

Hangi gelenek? Flamanın üstündeki sadece bir resimdir? Nerede olduğumuzun yanıtı yazılarımızda ve alanlardadır. Sizin için flama açmak varoluş göstergesine dönüştüğünden, ideolojik sağlamlığın tek kişi de kalınsa sürdürülmesi anarşizm sayılır. Tek kişi de kalınsa yapı da direnç de o insandır.

Biz, iki yıldır zincir marketleri boykot çağrısı yaparken soldan tek ses çıkmadı ama egemenler bile bu pahalılık karşısında marketlerin boykot edilebileceğini dillendirecek durumda kaldı. Bugün hazırlanan boykot listesi için bir sosyal medya kullanıcısı şunu yazıyor: “Bunlar, bizim yaşamımızı boykot sanıyor!” Bu tepki acıdır, yakıcıdır, keskindir. Listedeki şirketler ve işletmeler emekçi halkın insanların yakınından bile geçmeye gücünün yetmediği yerlerdir.

O liste CHP’nin listesidir. Kitlelere gösterilecek yönü tayin edemeyenler, Galatasaray Üniversitesi’nin akademisyeni için kampüs önüne öğrencileri toplayamayanlardır çünkü Ekrem’in kitlesi vardır, GS hocasının kitlesi yoktur. İlkesizlik burada başlıyor. Tek insan özelinde de olsa haksızlık, kendini halk üzerinde yeniden üreterek kartopu misali güçlenerek gelir. Halk çocuklarına gösterilecek yol ne Ekrem’den ne CHP’den ne de 1 Mayıs’ta aşılamamış Saraçhane’den geçer.

Partizancılar özelinde şu uyarıyı yapma gereği duyuyoruz: Küfür, argo, hakaret, provokatör ilan etmek, hedef göstermek, sosyalist hareketin kültürü değildir. Sol, bu geri pratiği terk etmek zorundadır. Yeni insan yaratmak için yola çıkanların dilinde küfür olmaz. Küfür edene bile küfür etmek acizliktir, kaldı ki ortada küfür yokken küfürle gelinmiştir.

Bugün CHP Saraçhanesi özelinde bir tartışmayı hatırlatalım: 2014’te Suriye’nin kuzeyinde (Yeni Yaşam’ın ifadesi) Marksist literatüre göre “ihtilal” olmadı diyenlere ağır bir linç saldırısı gerçekleşmişti. Açılan pankartlarda “Ha IŞİD ha siz” diye saldırılmıştı. IŞİD’i püskürten Suriye Kürtlerinin iradesi bugün işbirlikçi yönetimin eliyle Colani’ye bağlanmıştır. Şimdi, kitleleri CHP aracılığında AB-TÜSİAD sermayesine bağlama yönündeki eleştirimiz daha net anlaşılabilir.

Evet, o maske o flama özelinde sosyalist hareketi emperyalizme bağlar. Tarihin tekerrürünün yüklediği yükü kaldıramayacak halde olan emekçi halklarımızın CHP payandasına dönüştürülmesi karşısında sessiz kalmamız beklenemez.

S. Adalı
26 Mart 2025

0 Yorum: