Suriye’nin
kuzeyi, yeni merkezî yönetime tam katılım sağlama anlaşmasını Abdi ve Şara
aracılığıyla imzaladı.
Daha
dün kendisini ideolojik açıdan eleştirenleri IŞİD’le bir tutanlar, IŞİD’e karşı
epik direniş sergilediklerini, komünal yaşam kurduklarını, İspanya İç Savaşı
misali Kobani’de enternasyonal dayanışma sergilendiğini iddia edenler, yeni
Suriye yönetimini “IŞİD kalıntısı” saydıklarına dair ifadeleri unutturma telaşı
ile bugün o yönetimin parçası oldular.
Anlaşmanın bir maddesinde “Esad kalıntıları”yla mücadele edilmesi kararı kayıt altına alınmış. Bu mücadele, Alevi katliamının ana zemini.
Bugün
Suriye Alevileri, emperyalizmin Suriyeli olmayan çeteleri eliyle katlediliyor. Anlaşmaya
imza atanlar, neye ortak olduklarını görmeli. Tarihin en zor eşiğinde ilkeli
durmanın önemi idrak edilmeli. Bu duruş, vicdani sorumluluk gereğidir.
Kobani’ye
giden sol çevreler şimdi ne açıklama yapacaklar? Kürd’ün kanıyla siyaset
yapanlar için ne Suriye Alevilerinin ne yoksul Türk’ün ne Sünni halkın ne
toprakları işgal edilen Filistin halkının ne de Kürtlerin önemi var.
Daha
önceki yazılarımızda, “Her ittifak şaha sefer demektir” diye belirtmiştik.
Hayat, bu gerçeği acı bir şekilde doğruladı. Alevileri kendi “cellâdına” âşık
diye karalayan Kürt milliyetçi hareketinin bugün Suriye’de geldiği yer
bataklıktır. Bunda Kürt halkının bir günahı olamaz, kaldı ki hiçbir halk suçlu
olamaz.
Evet,
bu siyasetin mide bulandırdığını söylemiştik ve bu çevreler de onların peşinden
giden sol da ideolojik politik olarak mide bulandırıcı. Daha dün 8 Mart’ta
Diyarbakır mitinginde beyaz yazmalı Kürt analarının eline LGBT sloganlı döviz
verenler, önce kendi insanları tarafından eleştirilip yerden yere vuruldular.
Bugün gelinen aşamayı Kürtler görecektir.
Kürd’ün
solla, Filistin’le, yoksulla kesilen bağının devamında Suriye Alevileri var
fakat radikal demokrasi partisi, Alevileri yok sayıyor olmalı ya da onları “seçmen”
olarak gözden çıkardı ki Suriye’de yaşanan insani drama sessiz kalıyor. Bu
sessizlik, bu siyaseti tarihin tozlu raflarına kaldıracaktır.
Alevi
halkı da Filistin halkı da yalnız değildir.
Bugün “Esad kalıntıları”yla” mücadele ettiğini iddia eden emperyalist maşası çeteler
çocuklara saldırıyorlar. Bu kontrolsüz durumu Şara bile kabul ederken, Kürt
milliyetçisi siyasetin vites yükseltmesinin anlamı politik gericiliğinde
saklıdır.
Kaç
gündür bu siyasetin en önde gelenleri, son süreci eleştirenlerin ağzını
kapamasını bileceklerini söyleyerek tehditler savuruyor. Beyhude tehditler...
Tarih sizi yargılayacak.
Milliyetçiliğin
ve şoven yaklaşımın bir biçimi de ezilenin siyasetini yürütenlerin benmerkezciliğidir.
Kürtler, Aleviler, yoksul Türkler ve işçi sınıfı bu siyasetin gerçek yüzünü bu
coğrafyada yaşanan son süreçle daha net görecek. Şimdi Newroz'da Nasyonal
Kürtlerle faşistler kol kola halay çekebilir!
Kürt
milliyetçisi siyasetin akla, vicdana, değerlere, ahlaka ve ilkelere
saldırısının önemli bir nedeni de ulusların kendi kaderini tayin hakkını
emperyalizmin lehine, Wilson prensiplerinden bile geri bir mantıkla savunması, bunun yanında, kendilerini sol diyen kesimlerin yaşadığı ideolojik çürümüşlüktür.
Halklar
kendilerini temsil ettiklerini iddia edenlere gereken yanıtı duruşlarıyla
gösterecektir. Çürümüş sol çevrelere de her platformda bu gerçekleri duyurmak
ideolojik bir görevdir, ahlaki bir sorumluluktur.
Bir
bütün olarak radikal demokrasi hareketi de kendine eklemlediği sol da
bitmiştir. Suriye’nin kuzeyi için en zayıf halka teorisini güncelleyip
savunanlar, ulusların kendi kaderini tayinini çarpıtıp bizi “Şoven” diye
yaftalayanlar, sendikaları STK’ya çevirip sınıf uzlaşmacı hâle dönüştürenler
bizden değildir. Artık onlarla aramızdaki kırmızı çizgi netleşmek zorunda.
S. Adalı
11
Mart 2025
0 Yorum:
Yorum Gönder