05 Ocak 2022

İlâç Tekelleri ve Toplumsal Cinsiyet

Bedenin ayrışıp parçalanmasını öneren ideolojiyi dünya genelinde aynı anda dile, hukuka, kurumlara ve medyaya yıldırım hızıyla zerk eden, “transgender” cemaati değil. Bizi yöneten, finans kulesinin en üst kademelerindeki oligarklar ve bu oligarklar, toplumsal cinsiyet endüstrisi sayesinde epey para kazanıyorlar.

“Toplumsal cinsiyet kimliği” ideolojisi, iş dünyasından politik olarak ayrı değil. İş dünyası da siyasetten ayrıştırılamaz. Batı kültürlerinde bizleri, politik kurumlarımız aracılığıyla politikaya yön veren finans âlemindeki milyarderler yönetiyor.

Demokraside yaşadığımız yanılsaması oligarşiyi nasıl gizliyorsa, toplumsal cinsiyet ideolojisindeki toplumsal cinsiyet performansları da kapitalistlerin insan cinsiyetinin sömürgeleştirilmesi üzerinden elde ettikleri kârları gizliyor.

Pek çok insan, toplumsal cinsiyet endüstrisini yalnızca siyasi bir mesele olarak ele alıyor. Bir gruba veya başka bir kişiye ait haklar karşısında belirli bir grubun veya kişinin haklarını bu endüstri üstün kılıyor. Birbirine diş bileyen rakip hizipler dövüşürken patronların dediği oluyor.

Jon Stryker, dünya genelinde “toplumsal cinsiyet kimliği” meselesine yön veren milyarderlerden biri. LGBT STK’sı Arcus Vakfı’nı, varisi olduğu çokuluslu medikal cihaz şirketi Stryker’daki hissesi ile finanse ediyor. Dünyanın en büyük yatırım şirketlerinden biri olan Vanguard Group, Stryker’ın en büyük hissesine sahip. Dünyanın en büyük yatırım şirketi olan BlackRock (küresel varlıklar toplamı 10 trilyon dolar) Stryker’ın hissesinin üçüncü en büyük sahibi ve Vanguard Group hissesinin en büyük sahibi. Dördüncüsü, Jon Stryker'ın Arcus Vakfı'nı oluşturmak için bıraktığı finansal yönetim şirketi Greenleaf Trust. Toplamda bu yatırım şirketleri Stryker Medical'in sahibi, ayrıca operasyonlarını o yönetiyor.

Dünya genelinde şirketlerin elinde olan bu LGBT kulesinin tepesindeki isimlerin uzmanlık alanı insan hakları değil, bankacılık ve yatırım. BlackRock, hem eski Amerikan merkez bankası başkanını hem de İsviçre Ulusal Bankası’nın eski bir başkanını bünyesinde barındırıyor. BlackRock, kısa süre önce Meta Financial Group’un bir parçası olan MetaBank aracılığıyla “queer” kredi kartı çıkarttı. Bu grubun en büyük hissedarı ise BlackRock.

BlackRock, LGBT çalışmalarının sahasını Asya’yı içerecek şekilde genişletme adımlarının LGBT’ye has çeşitliliğe borçlu olduklarını söylüyor. MetaBank, COVID krizi sırasında Amerika'da teşvik çekleri dağıtan bankalardan biriydi. CNN’de yayınlanan bir habere göre “BlackRock o kadar güçlü ki, Amerikan devleti son iki durgunluğun her ikisinde de ondan yardım istedi. Mart ayında merkez bankası ıskarta tahviller de dâhil olmak üzere şirket borçlarını satın alma girişiminin ilk örneği olarak gidip BlackRock’ın kapısını çaldı.”

2019 yılında Authentic Brands Group, yatırım amacıyla BlackRock’tan 875 milyon dolar aldı. Grup aralarında Sports Illustrated dergisinin de bulunduğu elli ayrı markanın sahibi. Bugünlerde bahsi edilen dergi, kapağına kadın olduklarını deklare eden iki adamın resimlerini taşıyor. Sahibi olduğu Aeropostale mağazası ise “cinsiyetsiz” koleksiyonu üzerinden LGBT çalışmalarına para bağışlıyor.

BlackRock, gençlere en büyük çapraz seks hormonları sağlayıcısı hâline gelen Planned Parenthood’a bağış yapan şirketlerin 38'inde en büyük hissenin sahibi. Ayrıca Vanguard Group ile birlikte Johnson & Johnson, ilâç devi Pfizer, United Therapeutics, GlaxoSmithKline, AbbVie (Lupron’u üretenler), Merck ve Novartis’in en büyük hissedarları arasında veya en büyük hisse sahibi. Aslında BlackRock’ın sahibi olmadığı ilâç tekellerini listelemek daha kolay olurdu. Ayrıca Comcast ve Disney gibi medya gruplarımızın çoğuna, ödeme platformlarımıza ve bankalarımıza ve gıda şirketlerimize de sahipler. Deutsche Bank, Goldman Sachs ve JP Morgan Chase gibi hepsi de “toplumsal cinsiyet kimliği”ne yoğun ilgi gösteren bankaların sahibi. Tekstil şirketlerimiz, büyük ilâç şirketlerimiz onların.

BlackRock (bizzat sahibi olduğu) Vanguard Group ile birlikte neredeyse dünyayı avuçlarında tutuyor, bu gücüyle “toplumsal cinsiyet kimliği” ideolojisine yatırım yapıyor. Peki ama dünya genelinde öne çıkartılan bu yeni ideolojiyi finansal açıdan desteklerken tam olarak neye yatırım yapıyorlar?

Bunu anlamak için dünyada “toplumsal cinsiyet kimliği”nin neler başardığına ve dünyadaki en büyük bankaların ve yatırım şirketlerinin neden küçük bir azınlığın kimliği ile ilgili meselelerle ilgilendiğine bakmamız gerekiyor.

“Toplumsal cinsiyet kimliği” iki göreve sahiptir. İlki, cinsel kimliği pazara açmaktır. Cinsel kimlik pazara açılmadan, iki aynı cinsiyetten kişi arasındaki etkileşim üzerinden kârlı şirket yanlısı kimlikler üretilemez, bu kimlikler güçlendirilemezdi. Erkek ve kadın arasındaki sınırlar ihlal edilmeden, LGBT bireyler pazarlamanın hedefi olamazlardı.

Toplumsal cinsiyet ideolojisi, cinsiyetin değiştirilebileceğine dair bir yanılsamaya yol açıyor, cinsiyet meselesini bir spektrum olarak anlıyor, böylece pazarlamanın hedefi olan kitle alabildiğine genişliyor. “Toplumsal cinsiyet” ideologları abartmayı seviyorlar; “insan sayısı kadar cinsiyet vardır” diyorlar. Oysa herhangi bir pazarlama mezunu, mesajınızı giderek daha küçük, daha farklı gruplara yönlendirmenin başarı için bir reçete olduğunu söyleyecektir. Bu denklemde yalnızca tıbbi kimlikler kârlı olmakla kalmıyor, aynı zamanda herkes için kârlar artıyor.

Crayola'nın sözde “cinsiyet akışkanı” bireyler için geliştirdiği yeni Boing Boing'i gibi makyaj malzemeleri, 2012'de piyasaya sürülen Londra merkezli unisex makyaj markası Jecca, Sephora's Phluid’in salt iki cinsiyete has olmayan parfümü, TomBoyX gibi giyim mağazalarının kadın bedeni için biçimlendirilmiş, eskiden beri erkeklerin giydiği boxer şortlar, bahsini ettiğimiz pazarlama faaliyetine verilebilecek basit birkaç örnek. Bu pazarlama fırsatları, erkekle kadın arasındaki sınırların silikleşmesiyle birlikte ortaya çıkıyor. Bu düzlemde cinsiyetin iki adet olmadığından, bir tür spektrum olarak görülmesi gerektiğinden dem vuruluyor. Verilen örneklerde adı geçen ürünler, aslında cinsel açıdan iki cinsten ibaret olmadığımız vehminin daha fazla gerçek zannedilmesine katkıda bulunuyor. İnsan olmanın başka yolları bulunduğunu söyleyenler, yeni pazarların oluşma sürecine destek sunuyorlar.

Kozmetik endüstrisi 532 milyar dolarlık bir değere sahip. Bugüne dek erkeklerdeki kozmetik kullanımı esas olarak müzik endüstrisi ile sınırlıydı. “Toplumsal cinsiyet” ideolojisi bu olguyu tümden değiştirdi. Erkeklerin, eskiden beri sadece kadınların alanı olan saç, moda, kozmetik gibi alanlarla köprü kurmalarını sağladı. 2021 podyumları, moda endüstrisinin “erkek feminenliği” olarak adlandırdığı sözde feminen erkek giyim trendi ile epey bir ısındı. Erkek kişisel bakım pazarının 2022'de 166 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Vogue, iki yıl önce Chanel, Tom Ford ve Marc Jacobs gibi yüksek moda evlerinin erkekler için makyaj ürünleri ürettiğini duyurdu.

“Toplumsal cinsiyet kimliği”, aynı zamanda bizi cinsiyetimizle ilgili gerçeklikten kopartan bir hazırlama ve eğitme aracı olarak da iş görüyor. Cinsiyetin yapısöküme uğratılmasına dönük çabaları temel alan “toplumsal cinsiyet” ideolojisiyle bağlantılı olarak dilimiz, kanunlarımız hatta tıbbi kurumlarımız değişiyor. Toplumsal cinsiyet ideolojisinde cinsiyet performansları, üreme becerimizin şirketler eliyle istismar edildiği gerçeğini gizliyor. Kadın ve erkek olmaktan çıkıyor, meme, penis, vajina, rahim, yumurta ismindeki bir parçaya indirgeniyoruz, üstelik bu parçalar diğer cinsiyet tarafından satın alınabiliyorlar.

Toplumsal cinsiyet endüstrisinin kapsayıcılıkla hiçbir alakası yoktur. O, tümüyle şirketlerin kâr düşkünlüğü ile alakalıdır.

Jennifer Bilek
10 Eylül 2021
Kaynak

0 Yorum: