Bedenin
ayrışıp parçalanmasını öneren ideolojiyi dünya genelinde aynı anda dile,
hukuka, kurumlara ve medyaya yıldırım hızıyla zerk eden, “transgender” cemaati
değil. Bizi yöneten, finans kulesinin en üst kademelerindeki oligarklar ve bu
oligarklar, toplumsal cinsiyet endüstrisi sayesinde epey para kazanıyorlar.
“Toplumsal
cinsiyet kimliği” ideolojisi, iş dünyasından politik olarak ayrı değil. İş
dünyası da siyasetten ayrıştırılamaz. Batı kültürlerinde bizleri, politik
kurumlarımız aracılığıyla politikaya yön veren finans âlemindeki milyarderler
yönetiyor.
Demokraside
yaşadığımız yanılsaması oligarşiyi nasıl gizliyorsa, toplumsal cinsiyet
ideolojisindeki toplumsal cinsiyet performansları da kapitalistlerin insan
cinsiyetinin sömürgeleştirilmesi üzerinden elde ettikleri kârları gizliyor.
Pek
çok insan, toplumsal cinsiyet endüstrisini yalnızca siyasi bir mesele olarak
ele alıyor. Bir gruba veya başka bir kişiye ait haklar karşısında belirli bir
grubun veya kişinin haklarını bu endüstri üstün kılıyor. Birbirine diş bileyen
rakip hizipler dövüşürken patronların dediği oluyor.
Jon
Stryker, dünya genelinde “toplumsal cinsiyet kimliği” meselesine yön veren
milyarderlerden biri. LGBT STK’sı Arcus Vakfı’nı, varisi olduğu çokuluslu
medikal cihaz şirketi Stryker’daki hissesi ile finanse ediyor. Dünyanın en
büyük yatırım şirketlerinden biri olan Vanguard Group, Stryker’ın en büyük
hissesine sahip. Dünyanın en büyük yatırım şirketi olan BlackRock (küresel
varlıklar toplamı 10 trilyon dolar) Stryker’ın hissesinin üçüncü en büyük
sahibi ve Vanguard Group hissesinin en büyük sahibi. Dördüncüsü, Jon Stryker'ın
Arcus Vakfı'nı oluşturmak için bıraktığı finansal yönetim şirketi Greenleaf
Trust. Toplamda bu yatırım şirketleri Stryker Medical'in sahibi, ayrıca
operasyonlarını o yönetiyor.
Dünya
genelinde şirketlerin elinde olan bu LGBT kulesinin tepesindeki isimlerin
uzmanlık alanı insan hakları değil, bankacılık ve yatırım. BlackRock, hem eski
Amerikan merkez bankası başkanını hem de İsviçre Ulusal Bankası’nın eski bir
başkanını bünyesinde barındırıyor. BlackRock, kısa süre önce Meta Financial
Group’un bir parçası olan MetaBank aracılığıyla “queer” kredi kartı çıkarttı.
Bu grubun en büyük hissedarı ise BlackRock.
BlackRock,
LGBT çalışmalarının sahasını Asya’yı içerecek şekilde genişletme adımlarının
LGBT’ye has çeşitliliğe borçlu olduklarını söylüyor. MetaBank, COVID krizi
sırasında Amerika'da teşvik çekleri dağıtan bankalardan biriydi. CNN’de
yayınlanan bir habere göre “BlackRock o kadar güçlü ki, Amerikan devleti son
iki durgunluğun her ikisinde de ondan yardım istedi. Mart ayında merkez bankası
ıskarta tahviller de dâhil olmak üzere şirket borçlarını satın alma girişiminin
ilk örneği olarak gidip BlackRock’ın kapısını çaldı.”
2019
yılında Authentic Brands Group, yatırım amacıyla BlackRock’tan 875 milyon dolar
aldı. Grup aralarında Sports Illustrated dergisinin de bulunduğu elli
ayrı markanın sahibi. Bugünlerde bahsi edilen dergi, kapağına kadın olduklarını
deklare eden iki adamın resimlerini taşıyor. Sahibi olduğu Aeropostale mağazası
ise “cinsiyetsiz” koleksiyonu üzerinden LGBT çalışmalarına para bağışlıyor.
BlackRock,
gençlere en büyük çapraz seks hormonları sağlayıcısı hâline gelen Planned
Parenthood’a bağış yapan şirketlerin 38'inde en büyük hissenin sahibi. Ayrıca
Vanguard Group ile birlikte Johnson & Johnson, ilâç devi Pfizer, United
Therapeutics, GlaxoSmithKline, AbbVie (Lupron’u üretenler), Merck ve
Novartis’in en büyük hissedarları arasında veya en büyük hisse sahibi. Aslında
BlackRock’ın sahibi olmadığı ilâç tekellerini listelemek daha kolay olurdu.
Ayrıca Comcast ve Disney gibi medya gruplarımızın çoğuna, ödeme
platformlarımıza ve bankalarımıza ve gıda şirketlerimize de sahipler. Deutsche
Bank, Goldman Sachs ve JP Morgan Chase gibi hepsi de “toplumsal cinsiyet
kimliği”ne yoğun ilgi gösteren bankaların sahibi. Tekstil şirketlerimiz, büyük
ilâç şirketlerimiz onların.
BlackRock
(bizzat sahibi olduğu) Vanguard Group ile birlikte neredeyse dünyayı
avuçlarında tutuyor, bu gücüyle “toplumsal cinsiyet kimliği” ideolojisine
yatırım yapıyor. Peki ama dünya genelinde öne çıkartılan bu yeni ideolojiyi
finansal açıdan desteklerken tam olarak neye yatırım yapıyorlar?
Bunu
anlamak için dünyada “toplumsal cinsiyet kimliği”nin neler başardığına ve
dünyadaki en büyük bankaların ve yatırım şirketlerinin neden küçük bir
azınlığın kimliği ile ilgili meselelerle ilgilendiğine bakmamız gerekiyor.
“Toplumsal
cinsiyet kimliği” iki göreve sahiptir. İlki, cinsel kimliği pazara açmaktır.
Cinsel kimlik pazara açılmadan, iki aynı cinsiyetten kişi arasındaki etkileşim
üzerinden kârlı şirket yanlısı kimlikler üretilemez, bu kimlikler
güçlendirilemezdi. Erkek ve kadın arasındaki sınırlar ihlal edilmeden, LGBT
bireyler pazarlamanın hedefi olamazlardı.
Toplumsal
cinsiyet ideolojisi, cinsiyetin değiştirilebileceğine dair bir yanılsamaya yol
açıyor, cinsiyet meselesini bir spektrum olarak anlıyor, böylece pazarlamanın
hedefi olan kitle alabildiğine genişliyor. “Toplumsal cinsiyet” ideologları
abartmayı seviyorlar; “insan sayısı kadar cinsiyet vardır” diyorlar. Oysa
herhangi bir pazarlama mezunu, mesajınızı giderek daha küçük, daha farklı
gruplara yönlendirmenin başarı için bir reçete olduğunu söyleyecektir. Bu
denklemde yalnızca tıbbi kimlikler kârlı olmakla kalmıyor, aynı zamanda herkes
için kârlar artıyor.
Crayola'nın
sözde “cinsiyet akışkanı” bireyler için geliştirdiği yeni Boing Boing'i gibi
makyaj malzemeleri, 2012'de piyasaya sürülen Londra merkezli unisex makyaj
markası Jecca, Sephora's Phluid’in salt iki cinsiyete has olmayan parfümü,
TomBoyX gibi giyim mağazalarının kadın bedeni için biçimlendirilmiş, eskiden
beri erkeklerin giydiği boxer şortlar, bahsini ettiğimiz pazarlama faaliyetine
verilebilecek basit birkaç örnek. Bu pazarlama fırsatları, erkekle kadın
arasındaki sınırların silikleşmesiyle birlikte ortaya çıkıyor. Bu düzlemde
cinsiyetin iki adet olmadığından, bir tür spektrum olarak görülmesi
gerektiğinden dem vuruluyor. Verilen örneklerde adı geçen ürünler, aslında
cinsel açıdan iki cinsten ibaret olmadığımız vehminin daha fazla gerçek
zannedilmesine katkıda bulunuyor. İnsan olmanın başka yolları bulunduğunu
söyleyenler, yeni pazarların oluşma sürecine destek sunuyorlar.
Kozmetik
endüstrisi 532 milyar dolarlık bir değere sahip. Bugüne dek erkeklerdeki
kozmetik kullanımı esas olarak müzik endüstrisi ile sınırlıydı. “Toplumsal
cinsiyet” ideolojisi bu olguyu tümden değiştirdi. Erkeklerin, eskiden beri
sadece kadınların alanı olan saç, moda, kozmetik gibi alanlarla köprü
kurmalarını sağladı. 2021 podyumları, moda endüstrisinin “erkek feminenliği”
olarak adlandırdığı sözde feminen erkek giyim trendi ile epey bir ısındı. Erkek
kişisel bakım pazarının 2022'de 166 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Vogue,
iki yıl önce Chanel, Tom Ford ve Marc Jacobs gibi yüksek moda evlerinin
erkekler için makyaj ürünleri ürettiğini duyurdu.
“Toplumsal
cinsiyet kimliği”, aynı zamanda bizi cinsiyetimizle ilgili gerçeklikten
kopartan bir hazırlama ve eğitme aracı olarak da iş görüyor. Cinsiyetin
yapısöküme uğratılmasına dönük çabaları temel alan “toplumsal cinsiyet”
ideolojisiyle bağlantılı olarak dilimiz, kanunlarımız hatta tıbbi kurumlarımız
değişiyor. Toplumsal cinsiyet ideolojisinde cinsiyet performansları, üreme
becerimizin şirketler eliyle istismar edildiği gerçeğini gizliyor. Kadın ve
erkek olmaktan çıkıyor, meme, penis, vajina, rahim, yumurta ismindeki bir
parçaya indirgeniyoruz, üstelik bu parçalar diğer cinsiyet tarafından satın
alınabiliyorlar.
Toplumsal
cinsiyet endüstrisinin kapsayıcılıkla hiçbir alakası yoktur. O, tümüyle
şirketlerin kâr düşkünlüğü ile alakalıdır.
Jennifer Bilek
10 Eylül 2021
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder