1903 yılının sonuyla, bütün 1904 yılı, liberal
kamuoyunun uyanış dönemiydi; liberalizm ilkbaharını yaşıyordu. Ünlü “konuşma
şölenleri”nin, edebi ve siyasi toplantıların, siyasi davetlerin zamanıydı.
Geleceğin Kadetleri olan Osvoboshdenz’ler balayı yaşıyorlardı. Ne var ki,
sosyal-demokratların mücadelesi tam da bu kesime yönelmişti.
Svytopolk-Mirski’nin “iyilikçi toleransı”
sayesinde himaye edilen liberalizmin ve Kadetçiliğin gelişmesine paralel olarak
proletarya güçlerinin örgütlenmesi; sosyal-demokrasinin kitleler arasında
etkisini derinleştirmek ve genişletmek için canla başla çalışıyordu. Lenin’in
yönetimi altındaki Bolşevik fraksiyon güçlenmekteydi. Hiçbir sakıncası olmayan,
“coğrafya dersi” verme bahanesiyle Nevskaya Sasvata’nın arkasında, bir Pazar
okulunda, 25-30 işçiden oluşan bir çevreyi yönetiyordum; bu işçilerden
bazılarıyla Ekim devrimi günlerinde, devrim saflarında, yeniden karşılaştım.
Legal yazın alanında, Moskova’da çıkan Pravda
dergisinde (Obrasovaniye’de vs) yazdığım yazılarla revizyonizme ve
ministerializme karşı mücadele ediyordum. Aynı süreçte kaleme aldığım, sınıf
mücadelesine ilişkin broşürün sansür tarafından yasaklandığı için, ancak
1905’te yayınlanmış, ama hemen toplatılmıştı.
1905 yılının devrimci fırtınasının gücü arttıkça, Bolşeviklerle
aktif bağlarım sağlamlaşıyordu. Plehanov’la kişisel ilişkimi koparmama rağmen,
1904/1905 kışında artık, Avilov, Stassova ve diğerleri gibi Bolşeviklerle sıkı
bir çalışma içerisindeydim.
1904 Kasım’ındaki öğrenci gösterilerine aktif
olarak katılmıştık. Benim önerim üzerine, tutuklanmalardan hemen sonra,
tutukluların yiyecek gereksinmelerinin karşılanması, polisi şaşkınlığa
düşürmüş, ama öte yandan polis, planlı bir şekilde davrandığımızı da görmüştü. O akşam
Petersburg Teknoloji Enstitüsü’nün salonlarında, tüm politik grupların
temsilcilerinin katıldığı büyük bir gösteri yapıldı.
Tüm akımların temsilcilerinin konuştuğu bu
gösteriye karşılık, ayrı bir salonda (sanırım fizik salonuydu), bir Bolşevik
toplantısı gerçekleştirdik. Ben de oradaydım. Hepimiz sahte isimler altında konuşmuş ve
tanınmamak için kılık değiştirmiştik… 1905 Kanlı Pazar’ını sokakta yaşamıştım.
Göstericilerle birlikte Kışlık Saray’a yürümüştük. Savunmasız işçilere karşı
girişilen bu korkunç katliam, silinmemecesine yerleşti belleğime: Ocak
güneşinin alışılmadık aydınlığı… Güven ve beklenti dolu yüzler… sarayın
çevresini sarmış birliklerin kader belirleyici sinyali… beyaz kar üzerinde kar
birikintileri… jandarmaların ulumaları… ölüler, yaralılar, kurşunlanmış
çocuklar…
9 Ocak’ta ne olmuştu? Rusya’da ilk kez işçi
kitleleri, örgütlü bir biçimde, karşı konulamaz bir çığ gibi, Petersburglu
işçilerin yoksulluklarını ve sorunlarını dile getirdikleri, ücretler, barınma
sorunu, işgünü süresi ve öncelikle işçiler için konuşma, grev ve koalisyon
özgürlüğüyle ilgili isteklerini “babamız Çar’a” iletmek için korkusuzca Kışlık
Saray’a yürümüşlerdi. Çarlık hükümeti, Rusya işçi sınıfının artan bilincine
karşı Papaz Gapon’u silah olarak kullanabileceğini düşünmüştü. İktidardakiler,
her zamanki kurnazlıklarıyla, işçilerle alay etmekten başka bir şey olmayan
‘’işçi kulüpleri’’ni kurarak, Gapon’un düşünceleri ve Çarlık provokatörlerinin
yardımıyla işçileri sosyalizmden uzaklaştırabilmeyi umuyorlardı. Bu “işçi
kulüpleri”nde Çarlık gizli polisi üye ve ajan olarak yer alıyordu.
Ne var ki işçiler, çıkarlarını savunmak, sınıf
sansürüne karşı mücadele etmek ve birlikte davranmak için, her türlü olanaktan
yararlanma konusunda, öylesine büyük bir istek duyuyorlardı ki, Petersburglu
işçiler, Gaponcu kulüplere sel gibi aktılar. İşçilerin bu akını, zayıf,
kararsız papazın, geçici olarak işçilerin yanında yer almasına ve işçi
isteklerini dile getirmeye razı olmasına yol açmıştı.
9 Ocak’tan kısa süre önce, Putilov işletmelerinde
ekonomik istemlerin söz konusu olduğu bir grev başlamıştı. O zamanlar işçilerin
yaşamı ağır ve umutsuzdu, Rusya, Rus-Japon savaşında Çarlık ordusunun utanç
verici yenilgisi yüzünden sarsılmıştı. Köyler kaynıyor, orada burada köylü
huzursuzlukları başgösteriyordu. Köylü kadınlar, yeniden asker toplanacağı
zaman, Çarlık makamlarına karşı çıkmışlardı. Mali durum çok kötüydü.
Sanayiciler, Çarizmin bürokratik kokuşmuş politikası çıkmaza girdiği için
huzursuzdu.
Bu genel huzursuzluğun için için yanan ateşi,
şimdi Putilov işletmelerindeki grev kıvılcımıyla alev almıştı. Bu, 1904 Noeli’ndeydi.
O günlerde Çarlık hükümeti papaz Gapon’u kullanırken, nasıl tehlikeli bir oyuna
girdiğini korkuyla anlamıştı. İşçi kitleleri Gapon’u köşeye sıkıştırıyor ve
Bolşeviklerin proletaryaya gösterdiği kendi sınıflarının çizgisine
giriyorlardı. Gaponcu kulüplerde her gün gösteriler yapılıyor, Rusya’da
işçilerin aldığı ilk kitle kararları kabul ediliyordu. Tümüyle şaşkın durumda
olan polis, Gapon’un işçilerini dağıtsın mı yoksa işçi kitlelerine karşı
tehlikeli provokasyon oyununu sürdürsün mü bilemiyordu.
Devrimci dalga kabarıyor ve gittikçe
şiddetleniyordu. İşçi banliyölerinde gençlik Varszayianka’yı söylemeye
başlamıştı. Buna rağmen daha az ateşli yaşlı işçiler, papaz Gapon’la birlikte,
doğrudan Çar Baba’ya gidilmesini, işçi halkın zorluklarının iletilmesini
söylüyorlardı. Memurlar ve açgözlü toprak sahiplerinden oluşan duvar aşılarak,
Çar’a giden yol açılmalıydı.
O günlerde Bolşevikler ne yapıyor, ne
düşünüyorlardı? Lenin uzakta, yurtdışındaydı. Kitleler içinde illegal çalışan
Bolşevikler arasında o sıralar tam bir uyum yoktu. Bir bölümü, işçileri bu
sinsi tuzağa düşmekten korumak, savunmasız işçi kitlelerinin katledilmesine
izin vermemek, işçilerin, Gapon’un peşine takılarak mütevazı başvuru sahipleri
olarak Çar’a çıkmalarını engellemek gerektiği görüşündeydiler. Diğerlerine
göre, işçi çığı bir kez yuvarlanmaya başlamıştı, artık durdurulamayacağı için
kurban vermek kaçınılmazdı, ne var ki kitle sokağa dökülürse, bizim yerimiz
onların yanı olmalıydı. İşçilerin ilk eylemi böylesine acıklı, ama devrim yolunda
unutulmaz bir ders olacaktı.
6 Ocak’ta işçiler karar almıştı: “Saray’a
gidiyoruz”. 7-8 Ocak günlerinde hazırlıklarını tamamladılar. Çar hükümeti
şaşkınlığından ne yapacağını bilemiyordu. Çar korkusundan ailesiyle birlikte
Zarskoye Selo’ya gitmişti. Savunmasız işçilerin istek mektubunu nasıl
alabilirdi. Yerine, acılarla sınanmış kitlenin basit isteklerini tüfek
salvosuyla yanıtlasınlar diye, güvenilir jandarma süvari bölüğünü ve hassa
alayı birliklerini bırakmıştı.
9 Ocak’ta [22 Ocak’ta] hava güneşli ve soğuktu.
Yoksullar, Petersburg’un her yanından uçsuz bucaksız kollar halinde saraya akın
ediyorlardı. Gösteri korteji eski Petersburg’u bir örümcek ağı gibi sarmıştı.
Nihayet halk sarayın önüne toplanıp beklemeye başladı; bir saat iki saat
bekledi sabırla. Acaba Çar görünecek miydi? Dilekçeyi, işçilerin Çar’a
ilettikleri istek mektubunu kim alacaktı?
Fakat Çar görünmedi. Savunmasız halkın isteklerine
yanıt olarak bir sinyal borusu duyuldu. Soğuk kış havasında alışılmadık ve
neşeli bir sesti bu. İster istemez birbirimize baktık.
“Bu da ne?” diye sordu yanımızdaki biri.
“Daha iyi yerleşmeleri için birliklere işaret
verildi” diye yatıştırıcı bir açıklama yaptı kalabalıktan biri.
Kaygılı ve gergin bekleyiş sürüyor. Peş peşe
duyulan sinyal sesi birlikleri hareketlendirdi. İnsanlar gülümsüyordu. Silahsız
kalabalık, soğuk yüzünden bir ayağından diğer ayağına geçerek bekliyor, bir
şeyler umut ediyordu. Sonra üçüncü bir sinyal sesi daha duyuldu ve ardından
garip bir gürültü koptu. Neydi bu? Ateş mi ediliyordu? “Bir şey yok” dedi biri,
“yalnızca manevra fişekleri”. Fakat yanı başımızda insanlar düşüyordu yere…
Kadınlar, çocuklar. Çocuklar, Aleksander bahçesinin parmaklıklarından aşağıya,
vurulan serçeler gibi kayıp yüzükoyun düşüyorlardı. “Hayır hayır korkmayın bir
rastlantı sadece”. Halk inanmak istemiyor. Oysa Çarlık jandarmaları halka karşı
saldırıya geçmişlerdi bile.
Kanlı Pazar’a ölü ve yaralı binlerce kurban
verildi. Ne var ki Çar’ın uşakları kurşunlarıyla sadece Çar’ın “kulları”nı
öldürmediler. Onların hesap edemedikleri şey, bu kurşunların, aynı zamanda,
geniş işçi kitlelerinin güvenini ve onların Çarlık iktidarından adalet
beklenebileceği inancını da öldürdükleriydi. Bu günden sonra Rusya, bir başka
Rusya, yeni bir Rusya olmuştu. Böylece 9 Ocak, toprak sahipleri ve burjuvazinin
eski Rusya’sına karşı emekçi kitlelerin büyük hareketini başlattı…
Aleksandra
Kollontai
[Kaynak: Birçok Hayat Yaşadım, İnter Yayınları, s. 97-100.]
0 Yorum:
Yorum Gönder