10 Ocak 2022

,

Endişeler

“En güzel zamanlardı, en kötü zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç çağıydı, şüphecilik çağıydı, ışık mevsimiydi, karanlığın mevsimiydi, umudun baharıydı, umutsuzluğun kışıydı, her şey bizim huzurumuzdaydı, önümüzde hiçbir şey yoktu.” [İki Şehrin Hikayesi -Charles Dickens]


Uluslararası alanda kabul gören bir bilim insanı ve doktorum, aynı zamanda bir teknolojik ürün olarak mRNA aşısının, DNA aşısının ve birden fazla virüs dışı DNA ve RNA/mRNA platform dağıtım teknolojisinin ilk mucidiyim. Gen iletimi, iletim formülasyonları ve aşı alanlarında çok sayıda önemli yerli ve yabancı patentin sahibiyim, temel DNA ve RNA / mRNA aşı teknolojileri de bunlara dâhil.

Çalışmalarım, toplamda 12.000'den fazla alıntıya sahip bulunan, yaklaşık yüz bilimsel yayından oluşuyor (Google Akademik bu miktarda yayını, etki faktörü derecesi olarak “olağanüstü” sıfatıyla anıyor.) Elliden fazla konferansta davetli konuşmacı yer aldım, sağlık ve savunma bakanlıklarına bağlı komitelerde yer aldım veya bu komitelere başkanlık ettim. Şu anda COVID-19 için gerekli muhtelif ilâç ve antikor tedavisiyle ilgili araştırmaların yönetilmesi görevini üstlenmiş bulunan, Ulusal Sağlık Enstitüleri’ne bağlı Kovid Tedavisi İçin Müdahaleler ve Aşılar komitesinin, oy hakkı bulunmayan bir üyesiyim.

Tıp diplomamı Northwestern Feinberg Tıp Fakültesi'nden aldım. Bilimsel araştırma bursu ile Harvard Tıp Fakültesi’nden aldığım eğitimi 2016 yılında tamamladım, sonrasında klinik araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Ayrıca Davis'teki Kaliforniya Üniversitesi'nde, San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde ve Salk Enstitüsü Moleküler Biyoloji ve Viroloji laboratuvarlarında eğitim aldım. Davis'teki Kaliforniya Üniversitesi, Maryland Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri Silahlı Kuvvetler Üniversitesi'nde patoloji ve cerrahi alanında asistan ve doçent olarak görev yaptım. Uzun yıllardır, eşimle birlikte kurduğum, biyoteknoloji ve klinik deneylerin geliştirilmesi alanında uzmanlaşmış bir danışmanlık ve analiz firmasını işletiyorum.

Tüm bu işleri Dr. Jill Glasspool Malone ile birlikte yapıyoruz. Perde arkasında kalmayı seviyor, ama neredeyse tüm mesleki çalışmalarımda onun adı ve emeği vardır. Ayrıca kendisinin çok sayıda yayınlanmış makalesi bulunmaktadır, CV’si de epey zengindir. Liseden beri (45 yılı aşkın) birlikteyiz, 42 yıldır da evliyiz. Kendi cennet bahçemizi Virginia’daki at çiftliğinde kurduk. Birlikte benimsediğimiz bir fikri orada gerçekleştirdik. Belirli bir gayesi olan bir topluluk oluşturmak, yaşama prensiplerimizden birini teşkil ediyor.

Peki, beni her gün podcast, röportaj, makale, savunma yazısı paylaşmaya veya yarım milyon takipçili Twitter hesabı oluşturmaya iten neydi?

Her şey, Kovid aşılarının geliştirilip dünyaya dayatıldığı sürecin güvenliği ve biyoetiği konusunda bende oluşan şüpheler ve kendi deneyimlerime dönük sorgulamalarla başladı. Ardından SARS-CoV-2 için Spike protein bazlı genetik aşıların geliştirilmesinde baştan savmacı birçok yaklaşım, veritabanı sorunu, karartma, hatta yalanın hüküm sürdüğünü gördüm.

İlaçların başka amaçlar için kullanılması, hekimlerin tıbbi çalışma yürütme hakları gibi konulara odaklanan hakemli akademik makalelerin belirlenmesi, geliştirilmesi ve yayınlanması noktasında edindiğim kişisel deneyimler, aynı zamanda tıp alanında çalışma yürüten yakın dostlarımın başına gelenler, bu süreçte beni epey etkiledi.

Nihayetinde hükümetlerin etik dışı bir tutum dâhilinde deney aşamasındaki aşıları yetişkinlere ve çocuklara zorunlu kılması ile birlikte anladım ki otoriter kontrol mekanizması, esasen büyük ilâç, finans, medya ve teknoloji şirketlerince kötüye kullanılıyordu. Bu idrak, dünya görüşümü değiştirmemi sağladı.

Bana hep, aşıların ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalık veya pandemi için gerekli, hayat kurtaran tedavilerle birlikte geliştirilmesi gerektiği öğretilmişti, ben de hep bu düşünceye inanmıştım.

Neticede ben aşıbilimciyim. Merkezi mRNA aşı teknolojisi platformunu ben icat ettim. Kariyerimin çoğunu aşı geliştirme üzerine çalışarak geçirdim. Ayrıca bulaşıcı hastalık salgınları için geliştirilen ilâçların başka amaçlar için kullanılması konusunda epey zengin bir deneyime sahibim. Beni kimse hiçbir şekilde aşı karşıtı olarak damgalayamaz. Şunu da söylemem lazım: ABD hükümetinin mRNA ve adenovirüs aşılarını bu pandemi bağlamında piyasaya sürerken takındığı baştan savmacı tutumun ve kolaycılığın tehlike arz ettiğine, aynı zamanda güvenli ve etkili lisanslı ürünler geliştirmek ve düzenlemek amacıyla dünya genelinde kabul gören standartlara aykırı olduğuna inanıyorum.

Bugüne dek yüzlerce podcast ve röportaja imza attım. Birçok yayına katıldım, ana akım gazetelerde birçok başyazı kaleme aldım. Erken tedaviyi savunan diğer birçok doktor ve bilim insanıyla birlikte, etik olmayan görevlere karşı çıkarken, hekimleri ve halkı erken tedavi seçenekleri hakkında eğitmeye yardımcı olmak için tüm dünyayı dolaştım.

Eskiden Gıda ve İlâç İdaresi’nin, Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin ve Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’nin büyük ilâç şirketleri değil insanlık için çalıştığına inanıyordum. Yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar için geliştirilmiş, güvenli ilâçları başka bir amaç doğrultusunda, yeniden kullanabilirsek, ölüm oranını azaltmanın yollarını bulabileceğimizi düşünüyordum. İlâç ve aşı geliştirme pratiklerinin federal hükümet tarafından ortak yarar için düzenlendiğini sanıyordum.

Son iki yıl bana şunu öğretti: federal hükümete ait düzenleme görevi Kongre ve devlet kurumlarının çalışmalarını biçimlendiriyor, çarpıtıyor. Artık devlet kurumları, ulusun, dünyanın ve insanlığın hayrına çalışmıyor.

Aşılarla ilgili olan bitene, ABD hükümetine ve Dünya Sağlık Örgütü’ne dair, verileri temel alan endişelerimi dillendirdikçe büyük teknoloji şirketleri ve onlara sadakatle bağlı medya beni sansürledi, bana karşı karalama kampanyası yürüttü, birçok kez karakter suikastına maruz kaldım. Sadece ben hedef alınmadım. Ana akım medya, bana ve hükümet anlatısını papağan gibi yinelemeyen diğer önde gelen hekimlere/bilim insanlarına saldırdı ve sansürledi. Bu işlem, standart bir süreç hâline getirildi ve doktorların muhalefetini bastırmak için bir teknik olarak dünya genelinde uygulandı. Aşıların güvenli ve etkili olup olmadığını sorguladıkları için kimi doktorlar düşünce suçlusu ilân edilip kelimenin tam anlamıyla cadı avının kurbanı hâline getirildiler veya “kocakarı” ilâçlarıyla insanları tedavi ettiği iddiasındaki kişiler gibi günahkâr ilân edildiler.

Olan bitenin doğru, hakkaniyetli, anlamlı ve adil bir tarafı yok. Demek ki yanlışı düzeltmek için çalışmaya devam etmek gerek.

Dr. Robert W. Malone
Kaynak

0 Yorum: