“En güzel zamanlardı, en
kötü zamanlardı, bilgelik çağıydı, aptallık çağıydı, inanç çağıydı, şüphecilik
çağıydı, ışık mevsimiydi, karanlığın mevsimiydi, umudun baharıydı, umutsuzluğun
kışıydı, her şey bizim huzurumuzdaydı, önümüzde hiçbir şey yoktu.” [İki
Şehrin Hikayesi -Charles Dickens]
Uluslararası alanda kabul gören bir bilim insanı ve doktorum, aynı zamanda bir
teknolojik ürün olarak mRNA aşısının, DNA aşısının ve birden fazla virüs dışı
DNA ve RNA/mRNA platform dağıtım teknolojisinin ilk mucidiyim. Gen iletimi, iletim
formülasyonları ve aşı alanlarında çok sayıda önemli yerli ve yabancı patentin
sahibiyim, temel DNA ve RNA / mRNA aşı teknolojileri de bunlara dâhil.
Çalışmalarım,
toplamda 12.000'den fazla alıntıya sahip bulunan, yaklaşık yüz bilimsel yayından
oluşuyor (Google Akademik bu miktarda yayını, etki faktörü derecesi olarak “olağanüstü”
sıfatıyla anıyor.) Elliden fazla konferansta davetli konuşmacı yer aldım, sağlık
ve savunma bakanlıklarına bağlı komitelerde yer aldım veya bu komitelere
başkanlık ettim. Şu anda COVID-19 için gerekli muhtelif ilâç ve antikor tedavisiyle
ilgili araştırmaların yönetilmesi görevini üstlenmiş bulunan, Ulusal Sağlık
Enstitüleri’ne bağlı Kovid Tedavisi İçin Müdahaleler ve Aşılar komitesinin, oy hakkı
bulunmayan bir üyesiyim.
Tıp
diplomamı Northwestern Feinberg Tıp Fakültesi'nden aldım. Bilimsel araştırma
bursu ile Harvard Tıp Fakültesi’nden aldığım eğitimi 2016 yılında tamamladım,
sonrasında klinik araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladım. Ayrıca Davis'teki
Kaliforniya Üniversitesi'nde, San Diego'daki Kaliforniya Üniversitesi'nde ve
Salk Enstitüsü Moleküler Biyoloji ve Viroloji laboratuvarlarında eğitim aldım.
Davis'teki Kaliforniya Üniversitesi, Maryland Üniversitesi ve Sağlık Bilimleri
Silahlı Kuvvetler Üniversitesi'nde patoloji ve cerrahi alanında asistan ve
doçent olarak görev yaptım. Uzun yıllardır, eşimle birlikte kurduğum, biyoteknoloji
ve klinik deneylerin geliştirilmesi alanında uzmanlaşmış bir danışmanlık ve
analiz firmasını işletiyorum.
Tüm
bu işleri Dr. Jill Glasspool Malone ile birlikte yapıyoruz. Perde arkasında
kalmayı seviyor, ama neredeyse tüm mesleki çalışmalarımda onun adı ve emeği
vardır. Ayrıca kendisinin çok sayıda yayınlanmış makalesi bulunmaktadır, CV’si
de epey zengindir. Liseden beri (45 yılı aşkın) birlikteyiz, 42 yıldır da
evliyiz. Kendi cennet bahçemizi Virginia’daki at çiftliğinde kurduk. Birlikte
benimsediğimiz bir fikri orada gerçekleştirdik. Belirli bir gayesi olan bir
topluluk oluşturmak, yaşama prensiplerimizden birini teşkil ediyor.
Peki,
beni her gün podcast, röportaj, makale, savunma yazısı paylaşmaya veya yarım
milyon takipçili Twitter hesabı oluşturmaya iten neydi?
Her
şey, Kovid aşılarının geliştirilip dünyaya dayatıldığı sürecin güvenliği ve
biyoetiği konusunda bende oluşan şüpheler ve kendi deneyimlerime dönük
sorgulamalarla başladı. Ardından SARS-CoV-2 için Spike protein bazlı genetik
aşıların geliştirilmesinde baştan savmacı birçok yaklaşım, veritabanı sorunu,
karartma, hatta yalanın hüküm sürdüğünü gördüm.
İlaçların
başka amaçlar için kullanılması, hekimlerin tıbbi çalışma yürütme hakları gibi
konulara odaklanan hakemli akademik makalelerin belirlenmesi, geliştirilmesi ve
yayınlanması noktasında edindiğim kişisel deneyimler, aynı zamanda tıp alanında
çalışma yürüten yakın dostlarımın başına gelenler, bu süreçte beni epey
etkiledi.
Nihayetinde
hükümetlerin etik dışı bir tutum dâhilinde deney aşamasındaki aşıları
yetişkinlere ve çocuklara zorunlu kılması ile birlikte anladım ki otoriter
kontrol mekanizması, esasen büyük ilâç, finans, medya ve teknoloji
şirketlerince kötüye kullanılıyordu. Bu idrak, dünya görüşümü değiştirmemi
sağladı.
Bana
hep, aşıların ortaya çıkan bulaşıcı bir hastalık veya pandemi için gerekli,
hayat kurtaran tedavilerle birlikte geliştirilmesi gerektiği öğretilmişti, ben
de hep bu düşünceye inanmıştım.
Neticede
ben aşıbilimciyim. Merkezi mRNA aşı teknolojisi platformunu ben icat ettim.
Kariyerimin çoğunu aşı geliştirme üzerine çalışarak geçirdim. Ayrıca bulaşıcı
hastalık salgınları için geliştirilen ilâçların başka amaçlar için kullanılması
konusunda epey zengin bir deneyime sahibim. Beni kimse hiçbir şekilde aşı
karşıtı olarak damgalayamaz. Şunu da söylemem lazım: ABD hükümetinin mRNA ve
adenovirüs aşılarını bu pandemi bağlamında piyasaya sürerken takındığı baştan
savmacı tutumun ve kolaycılığın tehlike arz ettiğine, aynı zamanda güvenli ve
etkili lisanslı ürünler geliştirmek ve düzenlemek amacıyla dünya genelinde
kabul gören standartlara aykırı olduğuna inanıyorum.
Bugüne
dek yüzlerce podcast ve röportaja imza attım. Birçok yayına katıldım, ana akım
gazetelerde birçok başyazı kaleme aldım. Erken tedaviyi savunan diğer birçok
doktor ve bilim insanıyla birlikte, etik olmayan görevlere karşı çıkarken,
hekimleri ve halkı erken tedavi seçenekleri hakkında eğitmeye yardımcı olmak
için tüm dünyayı dolaştım.
Eskiden
Gıda ve İlâç İdaresi’nin, Ulusal Sağlık Enstitüleri’nin ve Hastalık Kontrol ve
Önleme Merkezi’nin büyük ilâç şirketleri değil insanlık için çalıştığına
inanıyordum. Yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklar için geliştirilmiş, güvenli
ilâçları başka bir amaç doğrultusunda, yeniden kullanabilirsek, ölüm oranını
azaltmanın yollarını bulabileceğimizi düşünüyordum. İlâç ve aşı geliştirme
pratiklerinin federal hükümet tarafından ortak yarar için düzenlendiğini
sanıyordum.
Son
iki yıl bana şunu öğretti: federal hükümete ait düzenleme görevi Kongre ve devlet
kurumlarının çalışmalarını biçimlendiriyor, çarpıtıyor. Artık devlet kurumları,
ulusun, dünyanın ve insanlığın hayrına çalışmıyor.
Aşılarla
ilgili olan bitene, ABD hükümetine ve Dünya Sağlık Örgütü’ne dair, verileri temel
alan endişelerimi dillendirdikçe büyük teknoloji şirketleri ve onlara sadakatle
bağlı medya beni sansürledi, bana karşı karalama kampanyası yürüttü, birçok kez
karakter suikastına maruz kaldım. Sadece ben hedef alınmadım. Ana akım medya,
bana ve hükümet anlatısını papağan gibi yinelemeyen diğer önde gelen
hekimlere/bilim insanlarına saldırdı ve sansürledi. Bu işlem, standart bir
süreç hâline getirildi ve doktorların muhalefetini bastırmak için bir teknik
olarak dünya genelinde uygulandı. Aşıların güvenli ve etkili olup olmadığını
sorguladıkları için kimi doktorlar düşünce suçlusu ilân edilip kelimenin tam
anlamıyla cadı avının kurbanı hâline getirildiler veya “kocakarı” ilâçlarıyla
insanları tedavi ettiği iddiasındaki kişiler gibi günahkâr ilân edildiler.
Olan
bitenin doğru, hakkaniyetli, anlamlı ve adil bir tarafı yok. Demek ki yanlışı
düzeltmek için çalışmaya devam etmek gerek.
Dr. Robert W. Malone
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder