Dijital Gözetleme Çağında Panoptikon Ne Anlam İfade Eder?
Felsefeci Jeremy Bentham, vasiyetinde vücudunun
parçalara ayrılmasını ve halka teşhir edilmesini istedi. Bu gerçekleşti ve
iskeleti, şimdi Londra Üniversitesi Akademisi’ndeki camdan haznenin içine duruyor,
balmumu kafası, yelek ve ceketle süslenmiş ve ahşap bir tabureye oturmuş olan
Bentham, o camdan haznenin içinden öğrencilere bakıyor.
Bentham, faydacılığın kurucusu, kilise ile
devletin ayrılığının, ifade özgürlüğünün ve bireysel yasal hakların önde gelen
savunucusu olarak kabul ediliyor. Şimdilerde kadavrasında, izleyicilerin
hareketlerini an be an kaydeden ve yayınlayan bir web kamerası var.
Üniversitenin geliştirdiği PanoptiCam, başka şeylerin yanında, gözetleme
algoritmalarını da teste tabi tutuyor. Ben bu satırları yazarken, genç bir çift
koridorda yürüyor, Bentham’ın eli kadının sırtında duruyor.
Londra Üniversitesi Akademisi Dijital Beşeri
Bilimler Merkezi Direktörü Prof Melissa Terras, kameranın “hareketsiz
görüntülere sahip insanları doğru bir şekilde tanımlamanın ve saymanın” en iyi
yolunu öğrenmek için kullanıldığını söylüyor. Üniversite, çağdaş gözetim
hakkında tartışmalara yol açacağını umuyor, ancak bu web kamerasının Bentham’ın
kutusuna eklenmiş olması bir tesadüf değil. PanoptiCam projesi, Bentham'ın
geride bıraktığı mirasın uzun zamandır ana hâkim unsuru olan, bir tür kurumsal
bina olarak geliştirilmiş “Panoptikon” üzerinden yapılmış bir kelime oyunu.
Panoptikonun
Mirası
Bir mimari yapı olarak panoptikon, bir gözcünün,
bina içinde bulunanların izlenip izlenmediklerini bilmediği ve onların
gözlemlenmesine imkân veren bir yöntem. Bir metafor olarak panoptikon, disipline
edilmesi gerektiği düşünülen toplumlardaki gözetlemeyle alakalı yönelimleri
izleme yolu olarak, yirminci yüzyılın ikinci yarısında geliştirildi. ABD’deki Ulusal
Güvenlik Kurumu ve İngiltere’deki Devlet İletişim Merkezi’nin faal olduğu bir
dönemde panoptikonun hâlen daha faydalı bir yöntem olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bentham’ın panoptikonunun temel yapısı şu şekilde:
Hücrelerle çevrili merkezî bir kule vardır. Merkez kulede gözcü durur. Hücrelerde,
binanın kullanım şekline bağlı olarak, çocuk veya işçi mahkûmlar bulunur. Gözcü,
hücrelerdeki herkesi görme imkânına kavuşsun diye her yana ışık tutulur. Ne var
ki hücrelerdeki insanlar gözcüyü göremezler, bu sebeple hep gözetim altında
olduklarını varsayarlar.
Aslında panoptikon, Bentham’ın fikri değildi.
Londra Üniversitesi Hukuk ve Siyasi Düşünceler Tarihi profesörü ve Bentham
Projesi Direktörü Philip Schofield, bu fikrin Bentham’ın kardeşine ait olduğunu
söylüyor.
“Kardeşi
Samuel, Rusya'da Kriçev'deki bir malikânede çalışıyordu ve emrinde çalışanlar
genelde vasıfsız işçilerdi. Bu sebeple Samuel bir gün herkesi bir fabrikaya
doldurdu ve işçilerin ne yaptığını görebilmek için onları ortada duran masanın
etrafına dizdi.”
Bentham, 1780’lerin sonlarında kardeşini ziyarete
gidiyor, yaptıklarını görüyor, merkezî düzenlemenin sadece hapishanelere değil,
fabrikalar, okullar ve hastaneler gibi farklı mekânlara tatbik edilebileceğini
düşünüyor.
Süreç içerisinde Bentham, Başbakan William Pitt’i panoptikonu
esas alan bir ulusal cezaevine para aktarmaya ikna ediyor, ancak bir dizi
soruna bağlı olarak bu projeden vazgeçiliyor. Bentham, inşa edilmiş bir
panoptikonu görme imkânı bulamadan ölüyor. Sonrasında farklı hapishanelere panoptikon
fikrini esas alan unsurlar dâhil ediliyor. Bir panoptikon hapishanesi
diyebileceğimiz yapı, ancak yirmili yıllarda yapılıyor. Küba’daki Presidio
Modelo Hapishanesi yolsuzluklar ve yapılan zulümle tarihteki yerini alıyor.
Metruk hâldeki Presidio Modelo Hapishanesi (1955)
“Merkezi
Denetim Asli İlkedir”
Sonrasında Disiplin
ve Ceza isimli 1975 tarihli kitabında Fransız filozof Michel Foucault,
panoptikona yönelik ilgiyi yeniden artırıyor. Çalışmasında Foucault’nun panoptikon
yönteminden bahsetmesinin sebebi, disiplin toplumlarının vatandaşlarına boyun
eğdirme eğilimini ortaya koymak.
Foucault, panoptikondaki bir mahkûmu asimetrik
gözetleme pratiğinin alıcısı olan varlık olarak tarif ediyor. “Mahkûm görülüyor
ama o, göremiyor; o bilginin nesnesi oluyor ama asla iletişim dâhilinde bir
özne olamıyor.”
Sonuç olarak mahkûm, cezalandırılma korkusu ile
kendi kendisini gözetliyor. Kendi kendisinin polisi oluyor.
Philip Schofield’ın bana bizzat söylediği şu: “Merkezî
denetim aslî ilkedir. Kapalı devre kamera sistemi sizi belirli bir merkezden gözetler.
Artık yuvarlak bir binaya ihtiyaç kalmamıştır. Merkezî bir konumdan herkesin
dâhil olduğu elektronik iletişim pratiklerini izlemek de panoptikona dairdir.
Bentham’ın panoptikon fikrinin merkezinde de ‘belirli faaliyetler
denetlendiğinde daha iyi sonuç verirler’ anlayışı durur.”
Pek çok yönden, panoptikonun merkezinde duran
gözetleme kulesi ki aslında binalarımıza sabitlenmiş kameraların öncüsüdür,
gizlenmiş, insan gözüne sahip, kasten görünür kılınmış makinelerdir.
Panoptikon ve kapalı devre kamera sistemi
arasındaki benzerlikler apaçık ortada olsa da dijital gözetleme ve veri toplama
üzerine kurulu bir dünyaya adım attığımızda başımıza nelerin geldiğini asla
bilemeyeceğiz. Akıllı telefonlarımızın ekranlarımızı kaydırırken bilgi nesnesi
olmaya devam ediyor muyuz, asıl soru budur.
Panoptikon’un
Aksine İnsanlar İzlendiklerini Bilmiyorlar
Melbourne Üniversitesi Medya ve İletişim Hukuku
Merkezi'nde araştırmacı olarak çalışan Jake Goldenfein, Bentham’ın panoptikonunu
modern gözetim için bir metafor olarak değerlendirirken, bir yandan da Bentham’ın
ilgili yaklaşımla belirli kusurları düzeltme amacını görmek gerektiğini
söylüyor.
“Bir
metafor olarak panoptikon, günümüzdeki pratiklerle benzerlik arz ediyor tabii, ama
dijital araçlar ve veri üzerine kurulu görüntüleme pratikleri dikkate
alındığında merkezde duran kuleye yönelik benzerlik meselesi önemini yitiriyor.
Sonuçta panoptikondan farklı olarak biz bugün gözleyeni görmüyoruz,
izlendiğimizi bilmiyoruz. Bu durum, bizim panoptikonda olduğu gibi
davranışlarımızı düzeltme amacı güdüldüğü anlamına gelmiyor.”
Goldenfein’in de ifade ettiği biçimiyle mahkûmlar
Bentham’ın binasında gözetleniyorlar, ama oradaki düzen, İngiltere’de Devlet
İletişim Merkezi’nin gerçekleştirdiği gözetleme faaliyetinden farklı.
Panoptikonda mahkûmlar izlendiklerini biliyorlar. Asıl mesele de bu zaten. Fakat
devletin insanları internet üzerinden izlemesinde ne bir kule devrede ne de her
URL girişinizde bir keskin nişancının gözü size kilitlenmiyor.
Snowden’ın sızdırdığı bilgilerle Ulusal Güvenlik
Kurumu ve Devlet İletişim Merkezi’nin ulaştığı kapsamı da öğrenmiş olduk.
Snowden sonrasında olanı biteni öğrenince sistemin panoptikon fikri üzerine
kurulu olduğunu, bu gerçeğin resmi düzeyde dillendirilmediğini gördük. Bugün
asıl üzerinde durulan husus, davranışları düzeltmek değil teröristler
karşısında güvenliği sağlamak.
Bugünkü pratik, Bentham’ın panoptikonundan bir de
veri gözetleme pratiğindeki nispi soyutluk üzerinden farklılık arz ediyor.
Bentham’ın panoptikonunda, belli ölçüde kapalı devre kamera sistemlerinde,
otoritenin sert yüzüyle fiziken karşı karşıya gelme ihtimali mevcut.
Ama internette, kendi özel alanımda dolaşırken o
otoriteyi görmem. Verilerimin izlendiğini hissetmem, zira o verilerin nerede
başlayıp nerede bittiğini bilmem. Ömrümüzün önemli bir kısmını internette
geçiren insanlar olarak çok fazla veri paylaşıyoruz ama hiçbir yerde
bedenlerimizle kurduğumuz bağın bir benzerini verilerimizle kurmuyoruz. Fiziksel
mülkiyet olmadan, otoriteyi açıktan hissetmeden eylemlerimizi
olağanlaştırmıyoruz. İnternetin belirli bir anonimliği söz konusu ise bu, benim
eylemlerimi olağanlaştırmamamı sağlıyor.
Oysa verilerimi sadece devlet değil, daha fazla
para kazanmak isteyen şirketler de izliyor. Sadece bu kadar da değil.
Devletlere ve şirketlere sunulan veri miktarı aşırı artmış durumda, dolayısıyla
bu gelişmenin panoptikonun bir kez daha gündeme gelmesine neden olması mümkün.
Peki ama neden? Çünkü bedenlerimiz tekrar harmanlanmak üzere.
Nesnelerin
İnterneti: Ahlakı Reforme Etmek mi,
Sağlığı
Korumak mı Yoksa Sanayiyi Canlandırmak İçin mi?
Yakın gelecekte evlerimizdeki, arabalarımızdaki ve
şehirlerimizdeki nesnelerin birbirine bağlanacak olması, yani şu “nesnelerin
interneti” denilen şey, dijital gözetleme pratiğini somutta epey değiştirecek.
Kapsamı genişletilmiş ağlar üzerine kurulu, Google’ın Brillo, Apple’ın HomeKit
gibi uygulamalarının öncülük ettiği sistemlerle birlikte çamaşır makinelerinden
seks oyuncaklarına dek her şey kısa bir süre sonra kendi aralarında belirli bir
bağa sahip olacak, böylelikle hayatlarımızla ilgili devasa miktarda veri
birikimi oluşacak. Bu veri akışı nesneler arasında gerçekleşmekle kalmayacak,
aynı zamanda bu veriler şirketlerin ve devletlerin elindeki havuzlara akacak.
Akıllı saatlerdeki nabzı gösteren ekranlardan GPS’li
ayakkabılara kadar birçok şeyle birlikte bedenlerimizin üzerine panoptikondaki
kulenin ışığı vuracak. Merkezde duran kulenin bakışlarından kaçamayacağız. Kurala
aykırı biçimde hazırlanmış istatistiklerle ve alışkanlıklarla birlikte sürekli
inceleme altında olduğumuzu düşüneceğiz. Bu tür pratikler, sağlığımıza ve
huzurumuza sunduğu faydalar üzerinden gerekçelendirilecekler. “Ahlakî değerler
reforma tabi tutulacak, sağlık korunacak, sanayi canlanacak.” Açık ki Apple’ın
pazarlanmasında kullanılan bu söz, Bentham’ın panoptikon için kullandığı
ifadeye çok benziyor.
Ortada bir kule durmuyor olabilir ama ileride yakın
ilişki içinde olduğumuz nesneler, birbirleriyle iletişim içindeki sensörlere
sahip olacak.
Bentham panoptikonun bir baskı aygıtı olarak
kullanılmasını istememişti ama pratikte bu yöntem başarısız olunca Bentham
panoptikona karşı başka bir yöntem geliştirmeye çalıştı. Bu yöntemde ortada her
yanı gören odadaki yetkili kişinin etrafında söylenenleri dinleyen, sorular
soran halktan insanlar duruyor.
Bu fikre göre söz konusu şeffaflık güç sahibini
olan bitenden sorumlu tutuyor, zira toplumdaki en tehlikeli kişiler
yöneticiler. Asıl önemli olan da işçi ve çocuk mahkûmlar gibi yöneticilerin de
kendilerinin izlendiğini düşünmeleri.
Camdan haznenin içinde, o taburenin üzerinde duran
iskeleti, herkesin göreceği bir yerde duran bilgi nesnesini izlediğimizde,
aklınıza o seyirci odası illaki geliyor.
Thomas
McMullan
23 Temmuz 2015
0 Yorum:
Yorum Gönder