Bordiga’nın kaleme aldığı uzun makale, üzerinde
durmayı hak eden bir çalışma. Yazar orada, hakkında net bir konum almadığı, ama
gene de kabule yanaşmadığını açık bir biçimde ortaya koyduğu kimi hususları
nazik bir dille ve şüpheyle aktarmış. Tez ve antitez arasında sürekli salınıp
duran yazar, kendisine ait herhangi bir “özgün” tez dillendirme gereği bile
duymamış.
Yoldaş Bordiga yazısında, solun sorduğu tüm
sorular karşısında ihtiyatlı bir konum almaktan gayrı bir şey yapmıyor. Yazıda,
Enternasyonal’in bu tür soruları kendince ele alıp çözüme kavuşturduğundan da,
solun bunları başka bir şekilde ele alıp cevapladığından bahsetmiyor. Onun yerine
“Enternasyonal’in soruları ele alış ve çözüş biçimi beni ikna etmiyor. Korkarım
Enternasyonal oportünizm tuzağına düşüyor, üstelik düşmemesini güvence altına
alacak elde herhangi bir imkân da bulunmuyor” türünden şeyler söylüyor.
Bordiga’nın konumu, şüphe ve vehim üzerine
kuruludur. Bu konum üzerinden sol, her şeye olumsuz bakmakla yetiniyor. O sadece
şerh düşüyor, üstelik bu şerhleri somut bir form dâhilinde de ifade etmiyor,
bakış açısını ve çözümlerini somutlamıyor. Sonuçta da sol, şüpheyi mikrop gibi
yayıyor, güvensizlik ortamını kalıcı kılıyor, hiçbir şey inşa etmiyor.
Bordiga’nın makalesi, o hepimizin bildiği
metafizik hipotezle başlıyor. Yoldaş Bordiga bize, “Komünist Enternasyonal’in
oportünizm tuzağına düşme ihtimalinin olup olmadığını” soruyor. Bu soru
karşısında şunu pekâlâ söyleyebiriz: “Bordiga’nın oportünist olmaması ihtimali,
Papa’nın ateist, sanayici Ford’un komünist olması ihtimali kadardır.”
Metafizik ihtimaller âleminde dilediğiniz şeyi
hayal edebilir, istediğiniz şeyi isteyebilirsiniz. Oysa Marksistler her daim şu
soruyu sormalıdırlar: Komünist Enternasyonal’in proletaryanın öncüsü olmama
ihtimali söz konusu mu, o, burjuvazinin satın aldığı işçi aristokrasisinin
somut bir ifadesi hâline mi gelecek? Soru, Marksistlerce bu şekilde
sorulmalıdır. Yoldaşlar ona gereken cevabı, kolaylıkla zaten vereceklerdir.
Bordiga’nın makalesi, yoldaşların illaki üzerinde
duracakları kimi teorik ve pratik yanlışlarla örülüdür. Burada sadece en
belirgin hususlar üzerinde durulacaktır.
Yazıda Yoldaş Bordiga, hücre örgütlenmesinin tek
başına partiye belirli bir nitelik kazandırmadığını, onun oportünist yozlaşmaya
karşı şerbetlemediğini söylüyor. Oysa biz biliyoruz ki komünist partinin
proleter niteliğini güvence altına alan ana unsur, hücrelerdir. Hücreler,
partiyi oportünizme karşı her şeyden daha fazla şerbetleme imkânına
sahiptirler.
Sürekli hücre sisteminin Rusya için uygun olduğunu
söyleyip duran, hatta bu sistemin iktidarın alınmasından sonra daha fazla geçerli
olduğu iddiasında bulunan Bordiga, onun burjuva demokratik rejimin hüküm
sürdüğü ülkelere tatbik edilemeyeceğini söylüyor.
Bordiga bu noktada, “Biz hücrelere, en azından
belirli görevlere sahip olan ve fabrikalarda çalışan üyelerin oluşturduğu
gruplara karşı değiliz” diyor. Peki ama tam olarak ne diyor, sol hücrelerden
yana mı olsun onlara karşı mı çıksın?
Ayrıca Bordiga’nın bahsini etmekten bir şekilde
kaçındığı bu “belirli görevler” de neyin nesi? Sol ve Bordiga, Bolşevikleşme
sürecine karşı olduğunu açıktan dile getiremiyor, onun yerine bu sürece
şüpheyle yaklaştığını söylüyor, bu örgütlenme tarzının “Leninizme körü körüne
kulluk eden seçilmiş memurlar şebekesince denetlenen hücreler üzerine kurulu
olduğunu” iddia ediyor.
Belirli bir ülkedeki parti liderliğinin ideolojik
düzlemde seçilmiş kişilerden oluşması gerektiği tartışılmayacak bir husustur,
zira bu olmadan bir komünist parti, ne komünist ne de parti olabilir. “Körü körüne
kulluk” meselesine gelince, bu polemik tarzı üzerinde durmaya değmeyecek ölçüde
kaba ve manasızdır.
Bordiga’nın Leninizmle ilgili yazdıkları da epey
ilgi çekici. Yazarımız, Leninizmin Marksizmden gayrı bir şey olmadığını,
dolayısıyla bu terimi kullanmanın manasız olduğunu söylüyor, ama nedense bir
süre sonra solun her iki terimi ayrım gözetmeden kullanması gerektiğinden
bahsediyor. Kendisiyle çelişiyor. Zira Bordiga, Lenin’in Marksizmi tamamlayan
kişi olduğunu, emperyalizm yorumunun, millet ve tarım meseleleriyle ilgili
formüllerinin Marksizmin gelişimine önemli katkılarda bulunduğunu söylüyor.
Ama belirli noktalarda Lenin’den ayrı duran
Bordiga, özele değil genele kilitleniyor. Dolayısıyla onun “Lenin’i irdeledik
ve eleştirdik, onun çıkarımları bizi hiç ikna etmedi” veya “Lenin’in sözleri
benim saf değiştirmeme sebep olmadı” türünden ifadeleri, muhtemelen küçük
burjuvaları etkileyecek, komünistler ve devrimci işçilerse bu sözler karşısında
sadece omuz silkmekle yetineceklerdir.
Bordiga yazısında Lenin’e hangi noktalarda itiraz
ettiğini açık bir dille söylemiyor, ama devamında Lenin’in taktik sistemini
benimsemediğini, zira bu sistemin oportünist uygulamalara karşı herhangi bir
güvence sunmadığını söylüyor. Oysa Bordiga, bugüne dek kendisinin oportünizmin
tehlikeli yolunu açığa vuran her türden taktiksel manevraya her daim karşı
çıktığını söylese dürüstçe konuşmuş olurdu.
Sapmalara karşı güvence taktiklerde değil bizde,
bizim komünist bilincimizde, partinin ihtiyatlı tutumunda ve geliştirdiği
özeleştiride, ilkelere sıkı sıkıya bağlı oluşunda ve gözlerini devrimci hedeften
asla ayırmamasında aranmalıdır. Bu anlamda Bordiga’nın makalesine yönelik
itirazlar bizi usandırmamalıdır. Bu tür yazılar, her türden yanlışa ve
tutarsızlığa dair zengin örneklerle doludur.
Biz burada sadece parlamentarizm karşıtlığı ve
partinin meclisten ayrılan sol partilere bağlı işçi kitlelerine yönelik
taktikleri ile ilgili yanlışlara değinmek niyetindeyiz. Bordiga’nın dediğine
göre partinin benimsediği taktik, hiçbir kongrede kabul görmedi. Oysa kongre,
esasen ne Sosyalist Partili Matteoti’nin öldürülmesi ne de kitlelerdeki
gericilik ile ilgili herhangi bir taktiği benimsedi. Bu süreçte kitleler,
meclisten ayrılan sol partilerin besledikleri yanılsamalara meylettiler. Peki
bu gelişme konusunda Bordiga, hangi taktiğin benimsenmesi gerektiğini söylüyor?
Bu noktada yazarımız, taktik ile ilgili bir açıklama sunmak yerine, sadece “çok
az şey yapıldı, oysa çok şey yapılabilirdi” demekle yetiniyor.
Bordiga’nın makalesi, fikri çürümenin nerelere
varabileceğini delillendiren bir belge aslında. Yoldaş Bordiga, sadece
reddiyelerinin mantıksal sonuçlarına ulaşma konusunda belirli bir zafiyetle
yüzleşmekle kalmıyor, aynı zamanda açık ve eksiksiz bir biçim dâhilinde, o
eleştirdiği talimatlara karşı yeni talimatlar da öneremiyor.
Bir kişi kendisini sadece olumsuz eleştiriyle,
şüphe mikrobunu yapmakla, vehmi ve güvensizliği beslemekle sınırlarsa, olumlu
anlamda kurucu bir şeyler ortaya koymuyorsa o kişi karaktersizdir, ayrıca
partiye ve Enternasyonal’e bağlı ve saygılı olmayan biridir.
Antonio
Gramsci
30 Eylül 1925
0 Yorum:
Yorum Gönder