“İnancımızı muhafaza etmeliyiz”, zaman zaman,
özellikle zor dönemlerde sosyalist mahfillerde dillendirilen bir slogandır. Genelde
bu slogan, küçük ve marjinal bir parti, üyelerinin başka bir yenilgiye
odaklanmasını istediği noktada dillendirilir. Peki ya eğer bu parti, Çin’de
olduğu gibi iktidarda ise ne olur? Bu noktada inanca dair fikir, tümüyle yeni
bir dokuya kavuşacaktır.
Komünist partinin uzun süre iktidarda olduğu,
örneğin Çin’de görüldüğü üzere, bu sürenin altmış yılı aştığı koşullarda
insanların en fazla üzerinde durduğu mesele, ilgili hükümetin meşruiyeti
olacaktır. Hükümet, inanç konusunda dönem dönem krizlerle yüzleşir. Lâkin artık
inanç, yenilgi karşısında davaya bağlı kalmayı değil, partiyle kitleler
arasındaki bağı muhafaza etmeyi anlatır. Söz konusu bağı muhafaza edip
tazelemek için uzun bir dönem boyunca yeni yollar bulunmak zorundadır. İnanç denilen olgu, birilerinin bahşettiği bir şey değildir ve sürekli
tazelenmelidir.
Ülkenin ekonomik açıdan en gelişkin bölgelerinden
biri olan Guangdong eyaletinde bulunan Gongzhou Üniversitesi’deki komünist
partili öğrenciler arasında yapılan bir anket çalışmasına göre komünizme geçileceğine bu öğrencilerin sadece yüzde 27,4’ü inanmaktadır. Öğrencilerin
yüzde 75,8’i Komünist Manifesto’yu
hiç okumamıştır. Marx, Lenin, Mao Zedung, Deng Xiaoping veya Jiang Zemin’in
kitaplarını okumayanların oranı ise yüzde 24,66’dır.[1] Yabancı bir gözlemci bu
rakamları yüksek bulsa da Çinli bir gözlemci, bu rakamlar üzerinden inançla
ilgili bir krizin yaşandığı tespitinde bulunacaktır.
Ma Yongjun’un da ifade ettiği biçimiyle, “Bugün Çin’deki
en ciddi sorun, inanç meselesidir. […] Ekonomik kalkınma ve toplumsal
ilerlemeyle birlikte Çin devletinin ideolojisi olarak kabul edilen Marksizme
dönük inançta ciddi bir sorun açığa çıkmıştır.”[2]
Bu durum bağlamında şunu söylemek gerekmektedir: İnançla
ilgili görüş ve yaklaşımlar, üst düzey yöneticiler arasında bile açıktan dile
getirilmektedir. Dolayısıyla Xi Jinping’in Marksizme dönük inancı yeniden tesis
etme ihtiyacından bahsetmesi, kimseyi şaşırtmamalıdır. Eylül 2013’te Hebei
şehrinde yapılan parti toplantısında Xi Jinping, inancın tazelenmesi çağrısı
dâhilinde, önceki Çinli liderlerden bahsetmiştir.
“1925’te
Mao şunu söylüyordu: ‘Komünizme inanıyorum, proleter toplumsal devrimi
savunuyorum.’ Açılım ve reform sürecini başlatan Deng Xiaoping, 1985 yılında
düzenlenen ÇKP konferansında şunu söylemişti: ‘Geçmişte partimiz küçük ve
zayıftı, bir yığın güçlükle yüzleşmişti, ama gene de Marksizme ve komünizme
dönük inancımız sayesinde yüksek bir dövüşme kapasitesiyle hareket etmeyi
bildik. Müşterek idealler üzerinden katı bir disipline sahiptik. Geçmişte olduğu
gibi bugün de inanç, bizim gerçek gücümüzdür.’ 1999’da partinin yetmiş
sekizinci kuruluş yıldönümünde düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada o dönem
merkez komite genel sekreteri olan Jiang Zemin, ‘komünistlerin temel politik
kanaatleri olarak sosyalizm ile komünizme, aynı zamanda dünyaya dair görüşleri
olarak Marksist diyalektik materyalizme ile tarihsel materyalizme bağlı
kalmaları gerektiğini’ söylüyordu. 2006’da Hu Jintao ise Uzun Yürüyüş’ün yetmişinci
yıldönümünde şunu söylemişti: ‘İnsanlara ilerleme konusunda ilham vermek ve
onları birleştirecek gücü temin etmek için o ulvi ülküyü ve sağlam inancı, birer
bayrak gibi yüksekte tutmalı, güçlüklerin aşılması, girilen savaşların
kazanılması noktasında gerekli olan kudret buradan devşirilmelidir.’ […]”[3]
Konuşmasının devamında Xi Jinping, köylü
geçmişinden kök alan gerçekçi yaklaşımı ile temas kurarak şunu söyledi: “Ülküler ve inanç, komünistler için vitamin gibidir. Onlar olmadan parti vitaminsizlik
derdine düçar olur, sonuçta da takatten düşer.”[4] Belki de artık mesele,
inancı muhafaza etmek değil, onu tazelemektir.
6 Ekim
2015
Dipnotlar
[1] Yahui Du, “On the Cause and Strategy of Insufficient Identity
as a Communist in Present College Students – A Survey Based on Samples from
Gongzhou University”, Journal of Xianning
University 31, Sayı. 11 (2011): s. 185. Çeviri: Li Zhixiong. Anket Haziran
2011’de yazar ve başında bulunduğu araştırma grubu tarafından yapıldı. Jiang
Zemin (1926-) “üçüncü kuşak” ÇKP liderleri arasında önde gelen isimlerden
biridir. 1989-2002 arası dönemde partinin genel sekreterliği görevinde
bulunmuştur. 2000 yılında Zemin “üç temsiliyet” anlayışını ortaya atmıştır: Bu anlayışa
göre parti her daim Çin’deki ileri üretim güçlerinin geliştirilmesi eğilimini,
Çin’deki ileri kültürün yönlendirilmesini ve Çin halkının büyük çoğunluğunun
temel çıkarlarını temsil eder.
[2] Yongjun Ma, “On the Aspects of Instrument and Faith in
Marxism”, Exploration 1 (2012): s. 153.
Çeviri: Li Zhixiong.
[3] Aktaran: Yang Yi, “China’s Leadership Takes ‘Big Exam’”, Xinhua News, 23 Mart 2014. Xinhua.
[4] Yang, a.g.m.
0 Yorum:
Yorum Gönder