18 Ocak 2021

, ,

Komünist İnanç Üzerine


“İnancımızı muhafaza etmeliyiz”, zaman zaman, özellikle zor dönemlerde sosyalist mahfillerde dillendirilen bir slogandır. Genelde bu slogan, küçük ve marjinal bir parti, üyelerinin başka bir yenilgiye odaklanmasını istediği noktada dillendirilir. Peki ya eğer bu parti, Çin’de olduğu gibi iktidarda ise ne olur? Bu noktada inanca dair fikir, tümüyle yeni bir dokuya kavuşacaktır.

Komünist partinin uzun süre iktidarda olduğu, örneğin Çin’de görüldüğü üzere, bu sürenin altmış yılı aştığı koşullarda insanların en fazla üzerinde durduğu mesele, ilgili hükümetin meşruiyeti olacaktır. Hükümet, inanç konusunda dönem dönem krizlerle yüzleşir. Lâkin artık inanç, yenilgi karşısında davaya bağlı kalmayı değil, partiyle kitleler arasındaki bağı muhafaza etmeyi anlatır. Söz konusu bağı muhafaza edip tazelemek için uzun bir dönem boyunca yeni yollar bulunmak zorundadır. İnanç denilen olgu, birilerinin bahşettiği bir şey değildir ve sürekli tazelenmelidir.

Ülkenin ekonomik açıdan en gelişkin bölgelerinden biri olan Guangdong eyaletinde bulunan Gongzhou Üniversitesi’deki komünist partili öğrenciler arasında yapılan bir anket çalışmasına göre komünizme geçileceğine bu öğrencilerin sadece yüzde 27,4’ü inanmaktadır. Öğrencilerin yüzde 75,8’i Komünist Manifesto’yu hiç okumamıştır. Marx, Lenin, Mao Zedung, Deng Xiaoping veya Jiang Zemin’in kitaplarını okumayanların oranı ise yüzde 24,66’dır.[1] Yabancı bir gözlemci bu rakamları yüksek bulsa da Çinli bir gözlemci, bu rakamlar üzerinden inançla ilgili bir krizin yaşandığı tespitinde bulunacaktır.

Ma Yongjun’un da ifade ettiği biçimiyle, “Bugün Çin’deki en ciddi sorun, inanç meselesidir. […] Ekonomik kalkınma ve toplumsal ilerlemeyle birlikte Çin devletinin ideolojisi olarak kabul edilen Marksizme dönük inançta ciddi bir sorun açığa çıkmıştır.”[2]

Bu durum bağlamında şunu söylemek gerekmektedir: İnançla ilgili görüş ve yaklaşımlar, üst düzey yöneticiler arasında bile açıktan dile getirilmektedir. Dolayısıyla Xi Jinping’in Marksizme dönük inancı yeniden tesis etme ihtiyacından bahsetmesi, kimseyi şaşırtmamalıdır. Eylül 2013’te Hebei şehrinde yapılan parti toplantısında Xi Jinping, inancın tazelenmesi çağrısı dâhilinde, önceki Çinli liderlerden bahsetmiştir.

“1925’te Mao şunu söylüyordu: ‘Komünizme inanıyorum, proleter toplumsal devrimi savunuyorum.’ Açılım ve reform sürecini başlatan Deng Xiaoping, 1985 yılında düzenlenen ÇKP konferansında şunu söylemişti: ‘Geçmişte partimiz küçük ve zayıftı, bir yığın güçlükle yüzleşmişti, ama gene de Marksizme ve komünizme dönük inancımız sayesinde yüksek bir dövüşme kapasitesiyle hareket etmeyi bildik. Müşterek idealler üzerinden katı bir disipline sahiptik. Geçmişte olduğu gibi bugün de inanç, bizim gerçek gücümüzdür.’ 1999’da partinin yetmiş sekizinci kuruluş yıldönümünde düzenlenen sempozyumda yaptığı konuşmada o dönem merkez komite genel sekreteri olan Jiang Zemin, ‘komünistlerin temel politik kanaatleri olarak sosyalizm ile komünizme, aynı zamanda dünyaya dair görüşleri olarak Marksist diyalektik materyalizme ile tarihsel materyalizme bağlı kalmaları gerektiğini’ söylüyordu. 2006’da Hu Jintao ise Uzun Yürüyüş’ün yetmişinci yıldönümünde şunu söylemişti: ‘İnsanlara ilerleme konusunda ilham vermek ve onları birleştirecek gücü temin etmek için o ulvi ülküyü ve sağlam inancı, birer bayrak gibi yüksekte tutmalı, güçlüklerin aşılması, girilen savaşların kazanılması noktasında gerekli olan kudret buradan devşirilmelidir.’ […]”[3]

Konuşmasının devamında Şi Cinping, köylü geçmişinden kök alan gerçekçi yaklaşımı ile temas kurarak şunu söyledi: “Ülküler ve inanç, komünistler için vitamin gibidir. Onlar olmadan parti vitaminsizlik derdine düçar olur, sonuçta da takatten düşer.”[4] Belki de artık mesele, inancı muhafaza etmek değil, onu tazelemektir.

Roland Boer
6 Ekim 2015
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Yahui Du, “On the Cause and Strategy of Insufficient Identity as a Communist in Present College Students – A Survey Based on Samples from Gongzhou University”, Journal of Xianning University 31, Sayı. 11 (2011): s. 185. Çeviri: Li Zhixiong. Anket Haziran 2011’de yazar ve başında bulunduğu araştırma grubu tarafından yapıldı. Jiang Zemin (1926-) “üçüncü kuşak” ÇKP liderleri arasında önde gelen isimlerden biridir. 1989-2002 arası dönemde partinin genel sekreterliği görevinde bulunmuştur. 2000 yılında Zemin “üç temsiliyet” anlayışını ortaya atmıştır: Bu anlayışa göre parti her daim Çin’deki ileri üretim güçlerinin geliştirilmesi eğilimini, Çin’deki ileri kültürün yönlendirilmesini ve Çin halkının büyük çoğunluğunun temel çıkarlarını temsil eder.

[2] Yongjun Ma, “On the Aspects of Instrument and Faith in Marxism”, Exploration 1 (2012): s. 153. Çeviri: Li Zhixiong.

[3] Aktaran: Yang Yi, “China’s Leadership Takes ‘Big Exam’”, Xinhua News, 23 Mart 2014. Xinhua.

[4] Yang, a.g.m.

0 Yorum: