Angela
Davis Kara Panter Partisi üyesi miydi? Hayır değildi.
A
Taste of Power ismini taşıyan, partinin yükselişini ve çöküşünü
kusursuz bir biçimde anlattığı için herkese önerdiğim kitabında Elaine Brown,
Angela Davis’in partinin Los Angeles şubesiyle bağlarına açıklık getiriyor.
Brown’un
açıklamasına göre Davis, başında Bunchy Carter’ın bulunduğu şubede aday üye
olarak çalışma yürütüyor, ama üyelerin çoğunda görülen kırılgan kişilik
yapısına ve bir doktora öğrencisine yönelik erkek şovenizmine tanık olunca
partiden uzaklaşıyor, oradan gidip revizyonist ABDKP’ye katılıyor.
Bu
hikâyeyi öğrenen yoldaşlar, attığımız her adımda devrimci olan, partinin
kattığı yetenekleri geliştiren, dışlayıcı olmayan kişilere ihtiyacımız olduğunu
görmelidirler. Sonuçta dışarıda revizyonistler, bizden olanı kafeslemek ve
partinin kattığı beceri ve yetenekleri kapitalizmin ömrünü uzatmaya yarayan
çalışmaların hizmetine sunmak için ellerini ovuşturarak beklemektedirler.
Peki
Kara Panter Partisi Angela Davis’i hiç eleştirdi mi, ona saldırdı mı? Hayır.
Bunun
için ortada bir sebep de yoktu. Angela Davis, devlet baskısını iliklerine kadar
hissetmiş, tüm becerilerini mücadeleye teksif etmiş, herkesin tanıdığı bir
örgütçüdür. Marin İlçesi Adliye Sarayı’nda Johnathan Jackson’ın
gerçekleştirdiği başarısız kaçma girişimi için silâhları onun temin ettiği
söylenmiştir.
Davis,
Reagan’ın emri üzerine, komünist olduğu için Kaliforniya Üniversitesi’nden
kovulmuştur. Bu dönemde KPP, Davis’i yoldaşı ve destekçisi olarak görmüştür.
Burada
ayrıca belirtmek gerekir ki bugün dünya genelinde Davis adına yürütülen
dayanışma kampanyalarından öğrenilecek çok şey vardır. Bu türden kampanyalar,
çatışmaya mahal vermeyecek ideolojik farklılıkların kucaklanmasını ve yönetici
sınıfın ünlü bir eylemciye saldırması durumunda ağız dalaşının bu sınıfın
çıkarına olduğunun anlaşılmasını gerekli kılmaktadır.
Bence
Davis’in siyaseti, son otuz kırk yıldır sağcıdır. Her çelişkinin iki yönü
bulunduğundan ondaki ilericilik ve yürüttüğü çalışmalar, dünya genelinde
ilerici insanları bir araya getirmiş olması, onun ABD Komünist Partisi üyesi
oluşunu gölgede bırakan hususlardır.
Davis’in
hapishanelerle ilgili çalışması, Michelle Alexander’ın The New Jim Crow’u
ve Kevin Raşid Johnson’ın kitabı kadar önemlidir.
Elimizde
Davis’in devrimcilere zarar verdiğine, onların hapse düşmesine sebep olduğuna
dair bir kanıt bulunmamaktadır. Oysa Hindistan’da ve Filipinler’de
revizyonistler, Maoist devrimcilere saldırmış, onları ihbar etmiş,
devrimcilerin hapse girmesine veya ölmelerine sebep olmuşlardır. Revizyonist
Hindistan Komünist Partisi-Marksist, Kerala bölgesinde iktidara gelmiş, Maoist
hareketle çatışma içine girmiş, bu süreçte onlarca devrimci katledilmiş,
yüzlercesi hapse atılmış ya da sürgün edilmiştir.
Eğer
ABD’de halk savaşı yaşanıyor olsaydı Davis, ona muhtemelen karşı gelmeyecek,
devlete devrimcilerle ilgili istihbarat temin etmeyecekti. Onun Soledad
Kardeşleri’ne ve Kara Panter Partisi’ne, ayrıca Siyah Kurtuluş Ordusu gibi
örgütlere sunduğu desteği kimse unutmamalıdır.
Angela
Davis, halkın da Panterlerin de düşmanı değildir. Onu “düşman” olarak
niteleyenler, Siyah Kurtuluş Ordusu’na küçük burjuva sekterliklerini aşılmaya
çalışmış, her çelişkiyi uzlaşmaz çelişki olarak gören, Maoist maskesi takmış
şarlatanlardır.
Emperyalizmin
merkezinde yaşayan ezilen insanlar olarak bizler, kimin dost kimin düşman
olduğunu iyi biliyoruz. Angela Davis, devletin zulmünü ve baskısını bilen,
saldırılarını tanıyan, hâlen daha hapishanelerin kapatılması gibi ilerici
fikirleri savunan ve Yanki emperyalizmini eleştiren bir isimdir. Onu düşman
görmek, toy ve acemi ergenlerin işidir.
BRG
8 Temmuz 2020
Kaynak