26 Ocak 2021

, ,

Angela


Angela Davis Kara Panter Partisi üyesi miydi? Hayır değildi.
A Taste of Power ismini taşıyan, partinin yükselişini ve çöküşünü kusursuz bir biçimde anlattığı için herkese önerdiğim kitabında Elaine Brown, Angela Davis’in partinin Los Angeles şubesiyle bağlarına açıklık getiriyor.
Brown’un açıklamasına göre Davis, başında Bunchy Carter’ın bulunduğu şubede aday üye olarak çalışma yürütüyor, ama üyelerin çoğunda görülen kırılgan kişilik yapısına ve bir doktora öğrencisine yönelik erkek şovenizmine tanık olunca partiden uzaklaşıyor, oradan gidip revizyonist ABDKP’ye katılıyor.
Bu hikâyeyi öğrenen yoldaşlar, attığımız her adımda devrimci olan, partinin kattığı yetenekleri geliştiren, dışlayıcı olmayan kişilere ihtiyacımız olduğunu görmelidirler. Sonuçta dışarıda revizyonistler, bizden olanı kafeslemek ve partinin kattığı beceri ve yetenekleri kapitalizmin ömrünü uzatmaya yarayan çalışmaların hizmetine sunmak için ellerini ovuşturarak beklemektedirler.
Peki Kara Panter Partisi Angela Davis’i hiç eleştirdi mi, ona saldırdı mı? Hayır.
Bunun için ortada bir sebep de yoktu. Angela Davis, devlet baskısını iliklerine kadar hissetmiş, tüm becerilerini mücadeleye teksif etmiş, herkesin tanıdığı bir örgütçüdür. Marin İlçesi Adliye Sarayı’nda Johnathan Jackson’ın gerçekleştirdiği başarısız kaçma girişimi için silâhları onun temin ettiği söylenmiştir.
Davis, Reagan’ın emri üzerine, komünist olduğu için Kaliforniya Üniversitesi’nden kovulmuştur. Bu dönemde KPP, Davis’i yoldaşı ve destekçisi olarak görmüştür.
Burada ayrıca belirtmek gerekir ki bugün dünya genelinde Davis adına yürütülen dayanışma kampanyalarından öğrenilecek çok şey vardır. Bu türden kampanyalar, çatışmaya mahal vermeyecek ideolojik farklılıkların kucaklanmasını ve yönetici sınıfın ünlü bir eylemciye saldırması durumunda ağız dalaşının bu sınıfın çıkarına olduğunun anlaşılmasını gerekli kılmaktadır.
Bence Davis’in siyaseti, son otuz kırk yıldır sağcıdır. Her çelişkinin iki yönü bulunduğundan ondaki ilericilik ve yürüttüğü çalışmalar, dünya genelinde ilerici insanları bir araya getirmiş olması, onun ABD Komünist Partisi üyesi oluşunu gölgede bırakan hususlardır.
Davis’in hapishanelerle ilgili çalışması, Michelle Alexander’ın The New Jim Crow’u ve Kevin Raşid Johnson’ın kitabı kadar önemlidir.
Elimizde Davis’in devrimcilere zarar verdiğine, onların hapse düşmesine sebep olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Oysa Hindistan’da ve Filipinler’de revizyonistler, Maoist devrimcilere saldırmış, onları ihbar etmiş, devrimcilerin hapse girmesine veya ölmelerine sebep olmuşlardır. Revizyonist Hindistan Komünist Partisi-Marksist, Kerala bölgesinde iktidara gelmiş, Maoist hareketle çatışma içine girmiş, bu süreçte onlarca devrimci katledilmiş, yüzlercesi hapse atılmış ya da sürgün edilmiştir.
Eğer ABD’de halk savaşı yaşanıyor olsaydı Davis, ona muhtemelen karşı gelmeyecek, devlete devrimcilerle ilgili istihbarat temin etmeyecekti. Onun Soledad Kardeşleri’ne ve Kara Panter Partisi’ne, ayrıca Siyah Kurtuluş Ordusu gibi örgütlere sunduğu desteği kimse unutmamalıdır.
Angela Davis, halkın da Panterlerin de düşmanı değildir. Onu “düşman” olarak niteleyenler, Siyah Kurtuluş Ordusu’na küçük burjuva sekterliklerini aşılmaya çalışmış, her çelişkiyi uzlaşmaz çelişki olarak gören, Maoist maskesi takmış şarlatanlardır.
Emperyalizmin merkezinde yaşayan ezilen insanlar olarak bizler, kimin dost kimin düşman olduğunu iyi biliyoruz. Angela Davis, devletin zulmünü ve baskısını bilen, saldırılarını tanıyan, hâlen daha hapishanelerin kapatılması gibi ilerici fikirleri savunan ve Yanki emperyalizmini eleştiren bir isimdir. Onu düşman görmek, toy ve acemi ergenlerin işidir.
BRG
8 Temmuz 2020