Assata
Shakur neden desteklenmeli?
Assata
Yoldaş, bu yıl içerisinde New Jersey Otoyolu’nda devriye atan bir polisin
vurulup öldürülmesi, diğer bir polisin yaralanması, aynı zamanda Zeyd Malik
Shakur’un öldürülmesi suçlarından yargılanacak. Bu suçlamalar, üç yıl önce New
Jersey Otoyolu’nda Assata, Zeyd ve Sundiata Acoli’ye kurulan pusunun birer
sonucu.
Bazı
insanlar, bilhassa beyaz feministler, Assata’nın kadın, dolayısıyla “radikal
feminist hareket”in bir lideri olduğu için desteklenmesi gerektiğini
düşünüyorlar. Aynı kişiler, mücadelesini kararlılıkla sürdürmüş Porto Rikolu
milliyetçi Lolita Lebron’un, devrimci beyaz bir kadın olarak Susan Saxe’in
feminist mücadelede aynı öneme sahip liderler olduğunu söylüyorlar. Bu tespit
Susan Yoldaş için doğru olsa da aynı şeyi Lolita Kardeş için söylemek pek
mümkün değil. Hatta bu görüş, Assata Kardeş için tümüyle yanlıştır. Söz konusu
görüş, Lolita bağlamında, esasen milliyetçilikle ilgili sebeplere bağlı olarak
doğru değildir. Onun yanlış olmasının sebebi, bu görüşün siyahların kurtuluş
mücadelesinde mündemiç olan millet meselesini göz ardı ediyor olmasıdır. Bu türden
bir görüş, pratikte kimi radikal feministlerin siyasetindeki ırkçılığın sıradan
bir tezahürüdür. Bir kez daha beyazların, bizim mücadelemizi, acımızı,
çilemizi, fedakârlıklarımızı temellük etme gayretlerine, onları kendi
mirasıymış gibi gösterme çabalarına tanıklık ediyoruz.
Evet
doğrudur, Assata bir kadındır, ama o, kendisini halkının kurtuluş mücadelesine
adamış devrimci bir siyah milliyetçisi kadındır. Bugün siyahların kurtuluş
sürecinin her aşamasında birçok siyahî kadın mücadele yürütmektedir. Bu kız
kardeşlerimiz, halkımızın nihai kurtuluşuna bağlı olmaları sebebiyle, kimi
fedakârlıklarda bulunmaktadır. Siyahî kadınlar, mücadele, feda ve zaferle
taçlanmış köklü bir geleneğe sahiptirler. Radikal feministlerse her halkın
kendi tarihine sahip olma hakkının bulunduğunu, siyahların devrimci
milliyetçiliğinin siyah halkın kendi tarihine sahip olma hakkına kavuşma
iradesi olduğunu anlayamamaktadırlar. Bazı beyaz feministler, sırf kadın diye
Assata’ya destek verdiklerinde, esasen siyah halkın mücadelesinin beyaz Amerika
tarihinin ve kültürünün bir uzantısı ve eklentisi olduğunu söylemektedirler.
Farklı kabilelere mensup siyahî Afrikalıların kaçırılıp köle yapıldığı, o
köleliğin o insanlığı tek bir halk kıldığı günden bugüne üç yüz yıldan fazla
bir zaman geçmiş, bu zaman zarfında bu halk Avrupa-Amerika tarihinin bir
ekonomik uzantısı olarak faaliyet yürütmüştür. Bu koşullar, belirli toplumsal
sonuçlara yol açmış, nihayetinde süreç insan hakları mücadelesiyle bir kırılma
yaşamış, Watts, Detroit, Harlem ve Clevland’da dökülen kanlardan, yakılan
insanların ve evlerin külünden devrimci siyah milliyetçiliği doğmuştur.
Beyaz
radikal feministler, Assata kardeşe tabii ki destek sunabilirler ama bu desteği
sırf kadın diye değil, halkımızın kendi kaderini tayin hakkına destek
sundukları için vermelidirler. Şurası açık ki aynı feministler, Vietnamlıların
ABD emperyalizmine karşı verdiği mücadeleye sırf bu mücadelede kadınlar yer
aldığı için destek vermediler.
Bu
tür bir yaklaşım tümüyle anlamsız olurdu, zira her şeyden önce Vietnamlı
bebekleri kurtaracak, onların geleceğini güvence altına alacak, halkın kendi
kaderini tayin hakkını koruyacak ve halkın kendi tarihini yazmasını sağlayacak
olan, tüm Vietnam halkından başkası değildir. Siyahlar, kadın, erkek, çoluk
çocuk hep birlikte ezilmektedir. Halkın yarısı değil, tamamı zulüm altındadır.
Sadece kadınlar zulüm görmemektedir. Assata’ya destek vermek demek, burjuva
radikal feminizm anlayışına değil, siyahların kendi kaderlerini kurtuluş
hakkına destek vermek demektir. ABD’de ırkçılığa, tarihsel planda ancak bu hak
mücadelesiyle cevap verilebilir.
Bir
de Assata’ya devrimci olduğu, kapitalist yönetici sınıflara ve onların siyah
suratlı uşaklarına karşı çıktığı için destek sunan beyaz solcular var. Bu
kişiler ve örgütler, siyahların mücadelesinin tek bir sınıfa ait olduğuna, ABD
toplumundaki ırkçılıkla etkin bir mücadelenin ancak siyah ve beyaz işçiler
arasında kurulacak dayanışmayı esas alan sosyal demokrat ideal üzerinden
verilebileceğine dair önermeden hareket ediyorlar. Bu solcular, “beyaz ve siyah
işçiler, birleşin” diye bağırıyorlar, “ne olursa olsun dayanışma” diyorlar, ama
aslında kendilerinin yeni sömürgecilik ve ırkçılıkla yüklü yüzlerce yılın
karşısında boş yere kürek çektiklerini görmüyorlar.
Evet
Assata devrimcidir, ama onun devrimci olmasının sebebi, ondaki
milliyetçiliktir. Assata, milliyetçiliğe rağmen devrimci değildir. Siyahlar
tabii ki bu toplumda belirli sınırlamalara, çelişkilere ve çatışmalara maruz
kalmaktadırlar, tabii ki siyah işçilerin ekonomik konumunu sermayenin
ilişkileri tayin etmektedir, ama buradan, söz konusu ilişkilerin, tüm
siyahların ırkçı statükoyla kurduğu ilişkilerin tamamını ifade ettiği sonucuna
ulaşılamaz.
Siyahların
kurtuluşu mücadelesi, ancak kendi diyalektiği üzerinden devrimcidir. ABD’de
iktidar, devrimci manada değişmeden siyahlar kendi kaderlerini tayin edemezler,
millet de asla bağımsız olamaz. Bu gerçek, tüm çıplaklığıyla görülmelidir. Peki
buradan, siyah işçilerin beyaz işçilerle aynı tarihsel misyonu üstlendiklerini
söyleyebilir miyiz? Siyah işçiler, kendilerine ait milli bir kadere sahiptirler
ve bu işçiler, kendi halkına karşı sorumludurlar, bu sorumluluğu onların
sırtına yükleyense ABD’deki siyah halkın tarihsel tecrübesidir. Beyaz işçilerin
yegâne tarihsel sorumluluğu ise kendi sınıf düşmanlarını ve sömürücüleri
devirmektir. Beyazların ve siyahların ortak bir sınıf düşmanına sahip olmaları,
her iki kesimin de aynı tarihsel misyonu üstlendikleri anlamına gelmez.
Dolayısıyla Assata’yı sırf kapitalist yönetici sınıflara karşı çıkıyor diye
desteklemek, siyahların bir sınıf olarak sömürüldüğü, bir halk olarak ezildiği
gerçeğini gizlemek demektir. Bu yaklaşım, siyahların sadece beyaz Amerikan
tarihinin bir uzantısı olduğunu söyleyen eski anlayışın başka bir türevidir. Şu
meseleden kimse kaçamaz: Assata’ya verilen destek, bir ulusun kendi kaderini
tayin hakkına ve o hakkı elde etmek için yürütülen mücadeleye verilen
destektir.
Tarihin
de gösterdiği biçimiyle her bir sömürgeci millette o milletin solu, sömürülenin
mücadelesine nasıl destek verileceği konusunda her daim bölünmüştür. Fransa’da
sol, Cezayir’deki Ulusal Kurtuluş Cephesi’ne destek verilip verilmeyeceği,
örgütün uyguladığı devrimci şiddetin nasıl ele alınacağı noktasında ayrışma
yaşamıştır. Benzer bir ayrışmaya Güneydoğu Asya konusunda da tanık olunmuştur.
Gine Bissau, Mozambik ve Angola’daki kurtuluş savaşlarında çatışmaların zirveye
ulaştığı dönemlerde Portekiz solu da benzer çelişkilerle yüzleşmiştir.
İngiltere
solu da sömürgeler meselesi ve İrlanda’nın bağımsızlığı meselesi üzerinden
belirli gerilimlerle boğuşmak zorunda kalmıştır. Kuzey Amerika kapitalizminin
yeni sömürgesi olan siyahlarla nasıl ilişki kurulacağı konusunda beyaz yeni sol
da benzer bir ayrışmaya tanıklık etmiştir. Tüm gelişmelerin sebebini sömürgeci
devlette aramak gerekmektedir: sol ve sağ arasındaki sınıfsal, kültürel ve
toplumsal farklılık, esasen çok sınırlıdır. Her ikisi de birbirini güçlendirir,
birbirine varlık gerekçesi sunar, kendi burjuva anlayışlarını millet
meselesinin yegâne çözümü olarak takdim eder, ama bunu farklı kılıflar altında
yapar. Oysa tarihin de ispatladığı biçimiyle özgürlük mücadelesinin kapsamını
ve niteliğini en iyi, ezilenler ve onların devrimci liderleri tarif ederler.
Bize
göre Assata’ya verilecek desteğin siyaset dışı olma ihtimali bulunmamaktadır.
Bu kız kardeşimize destek sunanlar, bir halk olarak verdiğimiz özgürlük
mücadelesini desteklemekte, ona verdikleri destekleri geri çekenlerse esasen
özgürlük mücadelemize düşman olanların yapıp ettiklerini onaylamaktadırlar.
Tarihsel açıdan çok büyük öneme sahip toplumsal bir gayretin içerisindeyiz, bu
anlamda tüm bir halkın devrimci dönüşümünü gerçekleştirmeye, kendi tarihleri
bağlamında bir halkı yeniden inşa etmeye çalışıyoruz. Bunun için devrimci
mücadeleyi, milletin devrimci savaşını ve devrimci sınıfın savaşını birlikte
yürütmeliyiz. Bir gün gelecek, bu beyaz yeni sol, şu temel soruyu cevaplamak
zorunda kalacaktır: “Bizim kurtuluş mücadelemiz ırklararası savaşa mı dönüşecek,
beyaz solun devrimci örgütlenme pratiği, bizim ulusal kurtuluş savaşımızı ezmek
adına sınıf savaşı üzerinden baskı uygulayabilecek bir gelişkinliğe mi
ulaşacak, yoksa bazı milliyetçiler, savaşın ‘onlara karşı biz’ biçimini
alacağına mı inanacak?” Beyaz sol bu soruya ne cevap verirse versin, biz
halkımızın soykırıma uğrama ihtimali üzerinden, mücadelemizi sürdüreceğiz.
Assata’ya
verilen destek, siyahların kurtuluş hareketine destek demektir. Ayrışmanın
yaşanması mümkün değildir, ayrıca zaten ona biz izin vermeyiz. Assata siyah
halka aittir, bu temel gerçek konusunda insanların kafasını karıştıran tüm
çabalara karşı çıkıyoruz. Assata’ya siyaset dışı ve siyaset üstü destek
verilemez. Ona verilecek destek, belirli bir siyasetin fiili pratik içerisinde
sunduğu bir örneklik olarak cisimleşir.
Zafer
için mücadeleyi inşa edin!
Koordinasyon Komitesi
NYURBA
Siyah Kurtuluş Ordusu
Ocak
1977
Kaynak