14 Mart 2021

,

Karl Marks


Karl Marks, (yeni takvime göre) 18 Mayıs 1818'de Almanya'nın Trier adında küçük bir şehrinde doğdu. Trier, Almanya'nın ekonomik ve kültürel açıdan en gelişmiş şehirlerinden biri olarak kabul ediliyordu. Karl Marks, şehirdeki en zeki ve asil adamdı, ancak çok zengin bir Yahudi aileden geliyordu, bu yüzden mükemmel bir şekilde yetiştirilmişti. Herkes onun daha çocukken fikri açık ve bilgili biri olduğunu işitmişti.

Kısa sürede Trier Lisesi’nden mezun oldu ve yakında bulunan Bonn Üniversitesi’nin hukuk bölümüne girdi. Ardından babası, onu dönemin ünlü Berlin Üniversitesi’ne gönderdi.

Dünyanın en ünlü profesörlerinin ders verdiği, Almanya'nın en çalışkan ve bilgili öğrencilerinin okuduğu, bu sayısız kitabın ve muhtelif gazetelerin bulunduğu, Berlin’de yaşayan aydınların en zeki kısmının ziyaret ettiği kütüphanelere sahip okulunda Marks, hep siyasetle meşgul oldu. Okulun tüm bu özellikleri, Marks üzerinde epey tesir bıraktı.

Karl Marks, Alman gençliğinin ve âlimlerinin ait olduğu Hegelci camiaya dâhil oldu. Kısa sürede olağanüstü zekâsı ve çalışkanlığı sayesinde en genç isim olmasına rağmen, önde gelen kişilerden biri hâline geldi. Yeni ortaya çıkan güçler sayesinde Hegel’in felsefesi devrimci bir ruh kazandı. Böylelikle Hegelcilik, Hegel’in felsefesinin çok ötesine geçti.

Marks, ekonomiyle ilgili konuları ciddiyetle incelemeye başladı. Meselelere aşina oldukça Hegelci felsefenin de ne denli temelsiz olduğunun bilincine vardı. Sonrasında Marks, insanların içinde yaşadıkları ekonomik koşulları anlama çabası dâhilinde, ekonomik ve toplumsal meselelere büyük bir şevkle eğildi ve bu çaba kapsamında günde on beş saatini kütüphanelere ayırdı. Bu çalışmanın amacı ise tarihin gidişatının kilit unsurunu tespit etmekti.

Bu sırada Marx, ileride bilimsel sosyalizmin dehalarından biri hâline gelecek olan Friedrich Engels’le tanıştı. İki düşünür, ezilen insanlığa hizmet etme gayesiyle birlikte çalıştı.

Marks’a göre işçiler zenginlerle uzlaşırsa bu uzlaşma, insanlığa yönelik zulmün sürmesini sağlayacaktı. Yoksulların sermayenin boyunduruğundan kurtarılması gerekiyordu.

Bu fikir, Komünist Parti’nin meramını aktarmak için, iştirakçiler fırkasının önerisiyle 1848’de Marks ve Engels tarafından kaleme alınmış olan Komünist Manifesto'da, açık bir biçimde dile getirildi.

Karl Marks, uzun süredir hazırladığı bilimsel çalışması Kapital'i yayınlayarak bilimsel sosyalizmin inşasının temelini sağlam bir şekilde atmış oldu. İnsan dehasının en parlak meyvesi olan bu çalışmada Karl Marks, sonunda insan toplumunun evrimini, tarihin nereye gittiğini, belirli bir yaşam biçiminin hangi koşullarda doğup geliştiğini inceleyip aktarma imkânı bulmuştu.

Yaşamının son yıllarında Marks, günlerini tamamen kütüphanelerde ve masasında geçirdi. Marx'ın sağlığı, nihayet büyük işler yapmak adına yürütülen o ciddi çalışma sonucu iyice bozuldu.

1883'te, 65 yaşındayken, büyük öğretmenimiz Londra'daki masasında, üzerindeki o kitap yığınının arasında sonsuza dek gözlerini yumdu. Marks öldü, sonsuza dek yaşamak için öldü.

Onun hayatı, insanlık tarihinin ta kendisi gibidir. Ey insanlık tarihini öğrenmek isteyenler! Büyük öğretmenimizin hayatını okuyun ve öğrenin.

Ruhullah Ahundof

Oktyabr İnqilabı gazetesi

25 Ekim 1919

Kaynak

0 Yorum: