Herkese Temel Gelir mi Yoksa Temel Hizmetler mi Sağlansın?
Kapanma önlemi sebebiyle birçok insan işten
çıkartılınca İrlanda hükümeti, hâlihazırda iş arayanlara verdiği haftalık 203
avroluk ödeneği, “pandemi işsizlik ödemesi” adı altında, haftalık 350 avroya
çıkarttı. Benzer bir adım, düşük ücret alan her üç işçiden birinin işini
kaybettiği veya “izne ayrıldığı” Birleşik Krallık’ta da atılıyor. Birleşik
Krallık Hazine Bakanlığı, işsiz kalan bu kesimin ücretlerinin yüzde 80’ini ayda
en fazla 2.500 sterline kadar olmak kaydıyla, ödüyor. Bu önlem tüm işsizleri kapsamasa
da, şüphesiz ki İrlanda’dakinden daha cömert.
Bu türden hamlelerden ilham alan bazı solcular,
çıkıp bu durumun ilgili ödemeleri pratikte herkese temel gelir (HTG) başlığı
altında kalıcı kılmak için bir fırsat sunduğunu söylediler. Herkese temel gelir
sağlanması için yürütülecek başarılı bir kampanyanın düşük ücretlilerin
gelirlerini artıracağını, işsizlere, hastalara ve engellilere uygun bir
güvenlik ağı sağlayacağını iddia ettiler.
İyi de işçi hareketinin yürümesi gereken yol bu
mudur? Şurası açık: bu kriz, acil bir durumun oluşmasına yol açtı, milyonlar
işlerini yitirdi veya yitirme tehdidiyle karşı karşıya, dolayısıyla kiranın,
faturaların ödenmesi, harcamaların yapılabilmesi için acilen ve kolay
erişilebilen bir nakde ihtiyaç var. Fakat bu herkese temel gelir sunulması
önerisi, düşük ücretlerin, işsizliğin, gelir ve servet eşitsizliğinin, ayrıca
iyi bir ekonomi ve toplum meselesinin karşısına uzun vadeli bir çözüm olarak
çıkartılabilir mi?
HTG
Nedir?
Herkese temel gelir, kişi işsiz olsun ya da
olmasın, hangi koşullar altında yaşıyorsa yaşasın, “temel ihtiyaçlar”ı
karşılayan bir tutarın her bir yurttaşa her ay devletçe ödenmesi olarak tarif
ediliyor. Umut verici bir talepmiş gibi görünen HTG’nin solcu savunucuları,
onun yoksulluğu ortadan kaldıracağını, hepimizin gönüllü evden çalışma ile
ücretli iş arasındaki dengeyi sağlamamızı mümkün kılacağını ve kadınları
güçlendireceğini söylüyorlar.
Fakat bu herkese temel gelir meselesi, sağcı
iktisatçılar ve siyasetçiler arasında da popüler bir konu. Peki ama neden?
Çünkü herkese yüksek ücretler ve sosyal yardımlar yerine bir “temel” gelirin
verilmesi, “para biriktirmenin”, devletin ve kamu hizmetlerinin hacmini
küçültmenin, başka bir deyişle, (Marksist bir ifadeyle) işgücünün değerinin
düşürülmesinin ve artı-değerin artırılmasının bir yolu olarak görülüyor. Bu
sayede HTG, işverenlere ücret sübvansiyonu sağlıyor. Çünkü işçiler, sosyal
yardımlarla desteklenen bir gelire artık sahip olamayacaklar ve ortalama
ücretlerinin çok altında olacak “temel gelir”den düşük bir ücreti kabul etmek
zorunda kalacaklar.
Asıl tehlike ise, geçimi sağlayacak bir ücretin
ödendiği iş veya tam istihdam talebinin temel gelir talebiyle ikame
edilmesidir. Örneğin yapılan çalışmalara göre ABD’de mevcut ekonomi, yetişkin
başına her yıl ancak on bin dolar civarında bir ulusal temel gelir temin
edebiliyor. Üstelik bu gelir, diğer her şeyin yerini alacak. Her bir yetişkine
on bin dolar ödenince yaşlılık aylıkları da dâhil devlet eliyle sunulan tüm
sosyal yardımlar ortadan kalkacak.
HTG ve
Kapitalizm
Temel gelir talebi, Keynesçiler ile kimi solcu
iktisatçıların kamu harcamalarının “helikopter parası”yla, yani hükümetin basıp
havadan tüm hanelere attığı parayla finanse edilmesiyle ilgili fikirlerine
benziyor. Netice de temel gelir talebi de kapitalist üretim tarzını ortadan
kaldırmaksızın, kapitalizm koşullarında yaşanan krize bir cevap sunacağını
iddia ediyor.
Fakat işçi hareketi içerisinde HTG’yi talep edenler,
zenginlerden ve şirketlerden daha çok vergi almasına sebep olup sermayenin kâr
etme imkânlarını tehdit etse bile hükümetlerin onu makul ölçülerde yürürlüğe
koyacağını varsayıyorlar. Bu anlamda emek için çalışacak, “neoliberal” olmayan,
“daha adil” bir kapitalizmin varolabileceğini iddia edebilmek için gene o eski
numaralara başvuruyorlar.
Gelgelelim bu pandemi sonrası hükümetlerin kârları
buhar edecek bir HTG’yi kabul etmelerinin imkânı yok. Bilâkis, hükümetler, acil
durum koşullarında yapılan ödemeler yüzünden birikmiş olan ve giderek artan
borcu ödemek için hükümet harcamalarını kısmanın ve vergileri artırmanın
yollarını arayacak. Hükümetler, işgücünün değerini artırmanın değil azaltmanın
derdinde.
Sol
Hükümet HTG’ye Ne Derdi?
İrlanda veya başka bir ülkede başta sol veya
sosyalist bir hükümet olsaydı, bu hükümet hedefleri arasına HTG’yi koyar mıydı?
HTG olsaydı, ekonomi olduğu gibi kalır, hükümet sadece kamu yardımlarından
yararlanma hakkına sahip insanların sayısını artırma yoluna giderdi. Demek ki
eğer ekonomik adalet talep ediyorsak bizim çıkış noktamızın daha radikal olması
şart. Serveti dağıtma noktasında ücret dışında başka yollar bulmalıyız. Yani o
servetin üretimi üzerinde gerekli kontrolü sağlayarak onun kâr değil, toplumsal
ihtiyaç için tahsis edilmesini sağlamalıyız.
Temel gelir talebindeki çift anlamlılığı buradan
görmek mümkün. O, hem kapitalizm koşullarında, otomasyon aracılığıyla iş
imkânları ortadan kalktıkça işçilerin çalışma koşullarını iyileştirme
mücadelesi verilmesini talep ediyor, hem de tüm üretimin robotlarca (ama hâlen
daha o robotların özel sahipleri ile birlikte) yapıldığı, insanların işsiz
kaldığı “post-kapitalist” dünyada insanlara para verilmesinin bir yolu olarak
görülüyor.
Ortak
Mülkiyet İçin
Demek ki gerçekte temel mesele, işsiz insanların
gelir düzeyi değil, teknolojinin sahiplerinin kim olduğudur. Ortak mülkiyetle
birlikte robotik üretimin semeresi, tüm ürünleri demokratik yollardan
planlanabilir ve bu süreç dâhilinde herkesin çalışma saatleri düşürülebilir.
Ayrıca üretim araçlarının (robotların) ortak mülkiyeti üzerine kurulu bir
planlı ekonomide, bugün pandemi koşullarında tanık olduğumuz üzere, ulusal
sağlık hizmetinin, eğitimin, ulaşımın iletişimin, tüm mal ve hizmetlerin
herkese ücretsiz sunulması mümkün olacaktır.
Amaç, sadece işsizliğin “temel gelir” ile telafi
edilmesi değil, insanların daha az süreyle çalışması ve daha fazla ücretsiz mal
ve hizmet alması olmalıdır. Başka bir deyişle, emekçilerin talebi, herkese
temel gelir değil, “herkese temel hizmetler sağlansın” olmalıdır. Üstelik
herkese temel hizmetlerin sağlanması, herkese temel gelir sağlanmasına kıyasla
daha uygulanabilir bir taleptir. Kısa süre önce Sosyal Refah Ağı, herkese temel
hizmetlerin nasıl sağlanacağına, hatta maliyetinin ne olacağına ilişkin bir
rapor hazırladı.[1]
Herkese
Temel Hizmetler
Salgında geliri olmayan insanlara nakdi ödemeler
veya temel gelir sağlanması, elbette ki önemli. Fakat daha iyi bir dünyayı,
sosyalist bir toplumu amaç edinmiş olan insanların piyasada fiyatlandırılmış
ücretler, mal ve hizmetler anlamında değer kanununu kademeli olarak veya hızla
yürürlükten kaldırıp mal ve hizmetlerin ücretsiz sağlandığı, çalışma
sürelerinin kısaldığı bir bolluk dünyasına geçmeyi hedeflemeleri gerekir.
Aslına bakılırsa robotlar ve otomasyon, bugün bu açıdan gerekli teknik imkânı
sunuyor.
Temel gelir talebinin esasen fazla basit bir talep
olduğunu görmek gerekiyor. İşçiler için dillendirilen bir talep olarak temel
gelir, geçim için yetecek ücrete ihtiyaç duyan herkese iş verilmesi[2], ücretleri
muhafaza ederken haftalık çalışma saatlerinin düşürülmesi[3] ya da düzgün bir
emeklilik maaşı verilmesi üzerinde duran talep kadar hayırlı ve iyi bir talep
değil. Üstelik o, sosyalizm koşullarında zaten gereksizleşecek bir talep.
Michael
Roberts
2 Haziran 2020
Dipnotlar
[1] Social Prosperity Network Report, “Social
Prosperity for the Future: A Proposal For Universal Basic Services”, UCL, 2017,
PDF.
[2] Eddie Conlon, “Value Shop Workers: Pay Them
Properly”, 9 Nisan 2020, Rebel.
[3] Stewart Smyth, “Life After Corona: The 4-Day Week”, 24 Nisan 2020, Rebel.
0 Yorum:
Yorum Gönder