03 Mart 2021

Herkese Temel Gelir mi Yoksa Temel Hizmetler mi Sağlansın?


Kapanma önlemi sebebiyle birçok insan işten çıkartılınca İrlanda hükümeti, hâlihazırda iş arayanlara verdiği haftalık 203 avroluk ödeneği, “pandemi işsizlik ödemesi” adı altında, haftalık 350 avroya çıkarttı. Benzer bir adım, düşük ücret alan her üç işçiden birinin işini kaybettiği veya “izne ayrıldığı” Birleşik Krallık’ta da atılıyor. Birleşik Krallık Hazine Bakanlığı, işsiz kalan bu kesimin ücretlerinin yüzde 80’ini ayda en fazla 2.500 sterline kadar olmak kaydıyla, ödüyor. Bu önlem tüm işsizleri kapsamasa da, şüphesiz ki İrlanda’dakinden daha cömert.

Bu türden hamlelerden ilham alan bazı solcular, çıkıp bu durumun ilgili ödemeleri pratikte herkese temel gelir (HTG) başlığı altında kalıcı kılmak için bir fırsat sunduğunu söylediler. Herkese temel gelir sağlanması için yürütülecek başarılı bir kampanyanın düşük ücretlilerin gelirlerini artıracağını, işsizlere, hastalara ve engellilere uygun bir güvenlik ağı sağlayacağını iddia ettiler.

İyi de işçi hareketinin yürümesi gereken yol bu mudur? Şurası açık: bu kriz, acil bir durumun oluşmasına yol açtı, milyonlar işlerini yitirdi veya yitirme tehdidiyle karşı karşıya, dolayısıyla kiranın, faturaların ödenmesi, harcamaların yapılabilmesi için acilen ve kolay erişilebilen bir nakde ihtiyaç var. Fakat bu herkese temel gelir sunulması önerisi, düşük ücretlerin, işsizliğin, gelir ve servet eşitsizliğinin, ayrıca iyi bir ekonomi ve toplum meselesinin karşısına uzun vadeli bir çözüm olarak çıkartılabilir mi?

HTG Nedir?

Herkese temel gelir, kişi işsiz olsun ya da olmasın, hangi koşullar altında yaşıyorsa yaşasın, “temel ihtiyaçlar”ı karşılayan bir tutarın her bir yurttaşa her ay devletçe ödenmesi olarak tarif ediliyor. Umut verici bir talepmiş gibi görünen HTG’nin solcu savunucuları, onun yoksulluğu ortadan kaldıracağını, hepimizin gönüllü evden çalışma ile ücretli iş arasındaki dengeyi sağlamamızı mümkün kılacağını ve kadınları güçlendireceğini söylüyorlar.

Fakat bu herkese temel gelir meselesi, sağcı iktisatçılar ve siyasetçiler arasında da popüler bir konu. Peki ama neden? Çünkü herkese yüksek ücretler ve sosyal yardımlar yerine bir “temel” gelirin verilmesi, “para biriktirmenin”, devletin ve kamu hizmetlerinin hacmini küçültmenin, başka bir deyişle, (Marksist bir ifadeyle) işgücünün değerinin düşürülmesinin ve artı-değerin artırılmasının bir yolu olarak görülüyor. Bu sayede HTG, işverenlere ücret sübvansiyonu sağlıyor. Çünkü işçiler, sosyal yardımlarla desteklenen bir gelire artık sahip olamayacaklar ve ortalama ücretlerinin çok altında olacak “temel gelir”den düşük bir ücreti kabul etmek zorunda kalacaklar.

Asıl tehlike ise, geçimi sağlayacak bir ücretin ödendiği iş veya tam istihdam talebinin temel gelir talebiyle ikame edilmesidir. Örneğin yapılan çalışmalara göre ABD’de mevcut ekonomi, yetişkin başına her yıl ancak on bin dolar civarında bir ulusal temel gelir temin edebiliyor. Üstelik bu gelir, diğer her şeyin yerini alacak. Her bir yetişkine on bin dolar ödenince yaşlılık aylıkları da dâhil devlet eliyle sunulan tüm sosyal yardımlar ortadan kalkacak.

HTG ve Kapitalizm

Temel gelir talebi, Keynesçiler ile kimi solcu iktisatçıların kamu harcamalarının “helikopter parası”yla, yani hükümetin basıp havadan tüm hanelere attığı parayla finanse edilmesiyle ilgili fikirlerine benziyor. Netice de temel gelir talebi de kapitalist üretim tarzını ortadan kaldırmaksızın, kapitalizm koşullarında yaşanan krize bir cevap sunacağını iddia ediyor.

Fakat işçi hareketi içerisinde HTG’yi talep edenler, zenginlerden ve şirketlerden daha çok vergi almasına sebep olup sermayenin kâr etme imkânlarını tehdit etse bile hükümetlerin onu makul ölçülerde yürürlüğe koyacağını varsayıyorlar. Bu anlamda emek için çalışacak, “neoliberal” olmayan, “daha adil” bir kapitalizmin varolabileceğini iddia edebilmek için gene o eski numaralara başvuruyorlar.

Gelgelelim bu pandemi sonrası hükümetlerin kârları buhar edecek bir HTG’yi kabul etmelerinin imkânı yok. Bilâkis, hükümetler, acil durum koşullarında yapılan ödemeler yüzünden birikmiş olan ve giderek artan borcu ödemek için hükümet harcamalarını kısmanın ve vergileri artırmanın yollarını arayacak. Hükümetler, işgücünün değerini artırmanın değil azaltmanın derdinde.

Sol Hükümet HTG’ye Ne Derdi?

İrlanda veya başka bir ülkede başta sol veya sosyalist bir hükümet olsaydı, bu hükümet hedefleri arasına HTG’yi koyar mıydı? HTG olsaydı, ekonomi olduğu gibi kalır, hükümet sadece kamu yardımlarından yararlanma hakkına sahip insanların sayısını artırma yoluna giderdi. Demek ki eğer ekonomik adalet talep ediyorsak bizim çıkış noktamızın daha radikal olması şart. Serveti dağıtma noktasında ücret dışında başka yollar bulmalıyız. Yani o servetin üretimi üzerinde gerekli kontrolü sağlayarak onun kâr değil, toplumsal ihtiyaç için tahsis edilmesini sağlamalıyız.

Temel gelir talebindeki çift anlamlılığı buradan görmek mümkün. O, hem kapitalizm koşullarında, otomasyon aracılığıyla iş imkânları ortadan kalktıkça işçilerin çalışma koşullarını iyileştirme mücadelesi verilmesini talep ediyor, hem de tüm üretimin robotlarca (ama hâlen daha o robotların özel sahipleri ile birlikte) yapıldığı, insanların işsiz kaldığı “post-kapitalist” dünyada insanlara para verilmesinin bir yolu olarak görülüyor.

Ortak Mülkiyet İçin

Demek ki gerçekte temel mesele, işsiz insanların gelir düzeyi değil, teknolojinin sahiplerinin kim olduğudur. Ortak mülkiyetle birlikte robotik üretimin semeresi, tüm ürünleri demokratik yollardan planlanabilir ve bu süreç dâhilinde herkesin çalışma saatleri düşürülebilir. Ayrıca üretim araçlarının (robotların) ortak mülkiyeti üzerine kurulu bir planlı ekonomide, bugün pandemi koşullarında tanık olduğumuz üzere, ulusal sağlık hizmetinin, eğitimin, ulaşımın iletişimin, tüm mal ve hizmetlerin herkese ücretsiz sunulması mümkün olacaktır.

Amaç, sadece işsizliğin “temel gelir” ile telafi edilmesi değil, insanların daha az süreyle çalışması ve daha fazla ücretsiz mal ve hizmet alması olmalıdır. Başka bir deyişle, emekçilerin talebi, herkese temel gelir değil, “herkese temel hizmetler sağlansın” olmalıdır. Üstelik herkese temel hizmetlerin sağlanması, herkese temel gelir sağlanmasına kıyasla daha uygulanabilir bir taleptir. Kısa süre önce Sosyal Refah Ağı, herkese temel hizmetlerin nasıl sağlanacağına, hatta maliyetinin ne olacağına ilişkin bir rapor hazırladı.[1]

Herkese Temel Hizmetler

Salgında geliri olmayan insanlara nakdi ödemeler veya temel gelir sağlanması, elbette ki önemli. Fakat daha iyi bir dünyayı, sosyalist bir toplumu amaç edinmiş olan insanların piyasada fiyatlandırılmış ücretler, mal ve hizmetler anlamında değer kanununu kademeli olarak veya hızla yürürlükten kaldırıp mal ve hizmetlerin ücretsiz sağlandığı, çalışma sürelerinin kısaldığı bir bolluk dünyasına geçmeyi hedeflemeleri gerekir. Aslına bakılırsa robotlar ve otomasyon, bugün bu açıdan gerekli teknik imkânı sunuyor.

Temel gelir talebinin esasen fazla basit bir talep olduğunu görmek gerekiyor. İşçiler için dillendirilen bir talep olarak temel gelir, geçim için yetecek ücrete ihtiyaç duyan herkese iş verilmesi[2], ücretleri muhafaza ederken haftalık çalışma saatlerinin düşürülmesi[3] ya da düzgün bir emeklilik maaşı verilmesi üzerinde duran talep kadar hayırlı ve iyi bir talep değil. Üstelik o, sosyalizm koşullarında zaten gereksizleşecek bir talep.

Michael Roberts
2 Haziran 2020
Kaynak

Dipnotlar:
[1] Social Prosperity Network Report, “Social Prosperity for the Future: A Proposal For Universal Basic Services”, UCL, 2017, PDF.

[2] Eddie Conlon, “Value Shop Workers: Pay Them Properly”, 9 Nisan 2020, Rebel.

[3] Stewart Smyth, “Life After Corona: The 4-Day Week”, 24 Nisan 2020, Rebel.

0 Yorum: