11 Mart 2021

,

Inessa Armand’a İki Mektup



I

Sevgili Dost,

Kaleme alacağın broşürün[1] planını olabildiğince detaylı bir biçimde yazmanı tavsiye ederim. Aksi takdirde birçok husus, karanlıkta kalacak.

Burada bir görüşümü aktarmam lazım:

“Kadınların sevişme hürriyeti talebi”yle ilgili üçüncü paragrafı broşürden olduğu gibi çıkar.

Bu, proleter değil, burjuva bir taleptir.

Hem sen bu ifadeyi nasıl anlıyorsun ki? Bu mesele, sence nasıl ele alınmalı?

1. Burada hürriyet, aşk ilişkilerinde maddi (mali) hesaplamalardan azade olmayı mı,

2. Maddi endişelerden muaf olmayı mı,

3. Dinî önyargılardan,

4. Papalığın ve benzeri dinî kurumların yasaklarından,

5. “Toplum”un önyargılarından,

6. İster köylü, ister küçük burjuva, isterse burjuva aydın olsun, bir kişinin dar çevresindeki koşullardan,

7. Yasaların, mahkemelerin ve polisin ayaklara taktığı prangalardan,

8. Aşktaki ciddiyet unsurundan,

9. Çocuk yapma ihtimalinden,

10. Zina yapma ihtimalinden uzak durmayı mı anlatıyor?

Hepsini değilse de birçok ayrıntıdan bahsetmiştim sana. Biliyorum ki senin aklında 8, 9 ve 10. maddeler yok. “Hürriyet” denilince senin aklına, birden yediye dek tüm maddeler geliyor.

Ama 1-7 arası maddeleri başka bir kelimeyle ifade etmek gerek, zira “sevişme hürriyeti” bu fikri tam olarak karşılamıyor.

Senin isteğinden bağımsız olarak halk, broşürü okuyacak olan okur kitlesi, kaçınılmaz olarak “sevişme hürriyeti”ni genel manada 8, 9 ve 10. maddelerde ifade edilen hususlar üzerinden anlayacak.

Çünkü günümüz toplumunda en dilbaz, en tantanacı “seçkin” sınıflar, “sevişme hürriyeti”ni 8, 9 ve 10. maddelerde ifade edilen hususlar üzerinden anlıyorlar, bunun sebebi ise bu talebin proleter değil, burjuva bir talep olması.

Proletarya nezdinde en önemli mesele 1 ve 2. maddede ifade edilen hususlar, birinci maddeden yedinci maddeye kadar tüm maddelerde aktarılan hususlar da önemli, ama bunların “sevişme hürriyeti” ile bir alakası yok.

Senin “sevişme hürriyeti” ifadesiyle öznel olarak kastettiğin anlamın bir önemi bulunmuyor. Asıl mesele, aşk meselelerinde sınıfsal ilişkilerin nesnel mantığı.

Ellerini dostlukla sıkıyorum!

V. I. Lenin
17 Ocak 1915

  

 

II

Sevgili Dost,

Cevap vermekte geciktiğim için özür dilerim: dün yazayım dedim, işim çıktı, oturup cevap yazacak vakti bir türlü bulamadım.

Kaleme alacağın broşürün planıyla ilgili fikrim şuydu: “Sevişme hürriyeti talebi” açık bir ifade değil. Üstelik bu talebin, (“asıl önemli olan, öznel istekler değil nesnel, sınıfsal ilişkilerdir” derken üzerine basa basa vurguladığım üzere) senin iradenden ve isteğinden bağımsız olarak, mevcut toplumsal koşullarda proleter değil, burjuva bir talebe dönüşme ihtimali mevcuttur.

Sen bu görüşüme katılmıyorsun.

Pekâlâ. Biz konuya yeniden göz atalım.

Kapalı olanı açık kılmak amacıyla ben (mevcut sınıflararası uyuşmazlık sebebiyle kaçınılmaz olarak farklı) on kadar yorumu sıraladım ve kanaatimce 1-7. maddelerin proleter kadınlara, 8-10. maddelerinse burjuva kadınlara has olduklarını söyledim.

Eğer bu fikrimi çürüteceksen, senin ya bu yorumların yanlış olduklarını gösterip bunların yerine başka yorumları aktarman veya hangilerinin yanlış olduklarını ortaya koyman ya eksiklikleri gösterip bu eksikleri gidermen ya da bu yorumların benim yaptığım gibi proleter-burjuva diye ayrıştırılamayacağını kanıtlaman gerekirdi.

Sense bunların hiçbirisini yapmıyorsun.

Hatta sen, 1-7. maddelere hiç değinmiyorsun bile. Bu, senin ilgili maddeleri bir bütün olarak kabul ettiğin, onları doğru gördüğün anlamına mı geliyor? (Sen, proleter kadınların fahişelik yapması ve onların başkalarına bağımlılığı konusunda “hayır demenin imkânsızlığı”ndan söz ediyorsun ve bu yaklaşımını 1-7. maddelerde dile getirilen görüşler üzerinden geliştiriyorsun. Dolayısıyla seninle benim aramda bu konuda bir fark bulunmuyor.

Ayrıca bu yedi maddenin proleter bir yorumun esasını teşkil ettiğini sen de kabul ediyorsun.

Demek ki asıl mesele, sekizinci, dokuzuncu ve onuncu madde.

Bu maddelerle ilgili yaklaşımımı tam olarak anlamadığını söylüyor ve bana şu şekilde itirazda bulunuyorsun: “Onuncu maddeyi sevişme hürriyeti ile nasıl bir tutuyorsun, anlamıyorum!” (senin yazdığın bu!)

Bu ifadeden anlıyorum ki ben, onuncu maddeyi sevişme hürriyetiyle bir tutuyormuşum, sen de benim fikrimi buradan çürütmeye, altımdaki sandalyeyi bu şekilde çekmeye çalışıyorsun.

Nasıl olacakmış bu?

Benim tezim şu: Burjuva kadınlar, sevişme hürriyetinden 8-10. maddeleri anlıyorlar.

Bu teze karşı çıkıyor musun? Burjuva hanımefendilerin sevişme hürriyetinden ne anladığını bir zahmet bize söyleyecek misin?

Benim görebildiğim kadarıyla bu konuda hiçbir şey söylemiyorsun. Edebiyat ve hayat, gerçekte burjuva kadınların meseleyi bu şekilde anladıklarını yeterince ispatlamadı mı? Bence tümüyle ispatlamış durumda! Bu gerçeği, zımnen sen de kabul ediyorsun.

Demek ki mesele, burjuva kadınların sınıfsal konumları, demek ki onların fikirlerini çürütmeye çalışmak neredeyse imkânsız, hatta alabildiğine çocukça.

Senin asıl yapman gereken, kendini o burjuva kadınlardan net bir biçimde ayrıştırmak ve proleter bir bakış açısıyla onların karşısına geçmektir. Nesnel gerçeklik dikkate alınmalıdır: aksi takdirde bu burjuva hanımefendiler, senin broşüründen işlerine geleni alırlar, onları kendilerince yorumlarlar, o broşürü kendi değirmenlerine su taşımak için kullanırlar, işçiler nezdinde senin fikirlerini tahrif ederler, o işçilerin kafalarını karıştırırlar (onların zihinlerine senin yabancı fikirleri taşıdığına dair bir korkuyu zerk ederler). Üstelik bu işleri yapmak için ellerinde yığınla gazete ve dergi mevcuttur.

Sen, hem nesnel ve sınıfsal bakış açısını tümden unutuyorsun, hem de sanki ben sevişme hürriyetini 8-10. maddelerle bir tutuyormuşum gibi bana karşı saldırıya geçiyorsun, hayret verici bir tutum bu, gerçekten hayret verici!

“Anlık bir tutku ve yasak aşk, kaba ve sığ bir evli çiftin ‘sevgisiz öpüşmeler’inden daha şairane ve daha paktır” diyorsun. Broşürü yazma amacın da bu zaten. Çok güzel.

İyi ama burada mantıksal çelişki, neyle ilgili? Sevgisiz öpüşmeler kirlidir, katılıyorum. Peki bunun karşısına ne çıkartılacak? İnsanın aklına “sevgi dolu öpüşmeler” geliyor. Sense onun karşısına anlık (ki neden anlık?) tutkuyu çıkartıyorsun (neden sevgiyi çıkartmıyorsun?). Demek ki mantıksal açıdan evli insanların sevgisiz öpüşmelerinin karşısına (anlık) sevgisiz öpüşmeler çıkartılıyor. Gerçekten tuhaf.

Halka dağıtılacak bir broşürde, cahil aydın ve köylü kesiminin sevgisiz kaba ve kirli evliliklerinin karşısına (ki kanaatimce burada benim beşinci veya altıncı maddede sunduğum tarif geçerli) sevgi dolu proleter ve medeni evliliği çıkartmak, daha hayırlı olmaz mı (hatta ille de istiyorsan, bu anlık tutkunun ve yasak aşkın da kirli veya temiz olabileceğine dair bir ibareye de yer verilebilir).

Sense bu çıkarımların üzerinden, sınıfsal bir karşıtlığa değil, her daim ihtimal dâhilinde olan bir tür “hadise”ye ulaşıyorsun. Peki ama meselemiz, özel hadiseler mi? Eğer bir hadiseyi konu olarak ele alıyorsan, gelip geçici, kısa süreli bir aşk ilişkisindeki saf öpücüklerle evliliklerdeki kirli öpücükleri karşı karşıya getirdiğin tekil bir vakayı inceliyorsan, o vakit git roman yaz (zira romanda meselenin özü bireysel koşullarda aranır, belirli kişilerin psikolojisi ve karakterler analize tabi tutulur). Bunların yeri broşür mü?

“Aşk profesörü” rolü kesmenin aptallık olduğunu söylüyorsun, demek ki benim Key’den[2] yaptığın alıntıların uygunsuz olduğunu söylerken savunduğum fikri gayet iyi anlamışsın. Aynen öyle. Peki ama anlık tutkuların profesörü rolü kesme konusunda ne demeli?

Niyetim polemiğe girmek değil. Bu mektubu kaldırıp bir kenara atmayı ve baş başa bu meseleleri konuşana dek beklemeyi tercih ederim. Ama öte yandan bu yazacağın broşürün de iyi olmasını, (çorbadaki sinek misali) tek bir kelimenin cımbızlanıp senin keyfinin kaçırılmamasını, birilerinin seni bile isteye yanlış yorumlamamasını isterim. O broşürü böylesi bir niyetin ve arzun olmadan yazdığından eminim. Bu mektubu sana gönderiyorum ki planını daha detaylı inceleyebilesin. Sen de biliyorsun ki bu mektuplar, sohbetlerimizden daha fazla detaya ulaşmanı sağlayacaktır ve plan, çok önemli bir meseledir.

Hiç Fransız sosyalist arkadaşın yok mu? Benim on maddemi İngilizce kaleme alınmışlarcasına Fransızcaya tercüme et ve senin “anlık tutku” gibi meselelerle ilgili ifadelerini bu tercümeye ekle. Otur o arkadaşını izle ve sözlerini pür dikkat dinle. Bu deney, sana meseleye yabancı olan kişilerin dediklerini, izlenimlerini ve broşürden beklentilerini öğrenme imkânı sunacaktır.

Elini sıkar, daha az baş ağrısı çekmeni ve kısa süre içerisinde iyileşmeni dilerim.

V. I. Lenin
24 Ocak 1915

Not: Baugy[3] hakkında bir bilgim yok… Muhtemelen bir dostum sana çok şey vaat etmiş… Ama ne vaat etmiş, bilmiyorum. O şey, ihtilaf ertelendi, ortadan kalkmadı. Mücadele etmek zorundayız! Onları caydırabilecek miyiz sence? Senin kanaatin nedir?

[Kaynak: Collected Works, Progress Publishers: Moskova, 1973, s. 180-185.]

Dipnotlar:
[1] Burada Inessa Armand’ın yazmaya niyetlendiği işçi kadınlarla ilgili bir broşür planından bahsediliyor. Bu broşür hiç basılamadı.

[2] Ellen Key (1849-1926): İsveçli yazar. Hakkında çokça yazı yazılmış olan Çocuk Yüzyılı (1900) isimli pedagoji kitabının yazarı. Pedagojiyle ilgili görüşleri ağırlıklı olarak mistisizmin ve bireyciliğin etkisi altındadır.

[3] Merkezî yapıdan bağımsız olarak Buharin, Rozmiroviç ve Krilenko liderliğinde bir grup gazete çıkartmak ister. Baugy grubu ismini İsviçre’nin Baugy kasabasından almaktadır. Lenin bu kasabada bulunan adı geçen yazarların söz konusu girişimi tesadüfen, bu grubun Inessa Armand’a gönderdikleri mektup sayesinde öğrenir. Mektupta Armand’dan gazeteye katkı sunması istenmektedir. Lenin, bu tür küçük gazetelerin çıkartılması fikrine karşıdır, dolayısıyla mesele, 27 Şubat-4 Mart 1915 tarihleri arasında Bern’de düzenlenecek RSDİP’in yurtdışı teşkilâtları konferansının gündemine getirilir. Konferansta Lenin’in savunduğu çizginin doğru olduğunu teyit eden bir karar kabul edilir.

0 Yorum: