“Teknoloji
masum, saf, temiz, iyi, asıl sermaye kötü. Teknolojiyi olduğu gibi alabiliriz” diyen
solcu, Kemalist devlete ve cumhuriyete de aynı şekilde yaklaşıyor. Teknolojiye yönelik
bu arındırma ve tapınma pratiği, küçük burjuvanın tavuğuna kış dememekle
ilgili. Sosyalist hareket, küçük burjuvanın politik varlığının güvencesi haline
gelmek istiyor. Sürekli ona sesleniyor, onun hassasiyetlerine oynuyor, küçük burjuvayı
devlet ya da sermaye adına gütmeye çalışıyor. Kendisi güdülüyor.
Devlet
ve teknoloji, birlikte ele alınıyor. Sınıflar mücadelesinden ari, muaf ve azade
kılınan devlet ve teknoloji, tüm masumiyetiyle sahipleniliyor. Esasında
sahiplenilen, bunların ardındaki küçük burjuvadır.
Yapay
zekâya dair övgü, onu programlayan akla ve o aklın asıl sahibine övgüdür. O aklın sınıflar
mücadelesindeki konumu, mevzii, elindeki silahlar, savaştaki safı sorgulanmaz. Devlet
ve teknoloji, basit bir teknik pratik meselesi değildir. İdeolojik boyutuyla
birlikte ele alınmalıdır.
Bugün
yapay zekâya görsel, afiş, film vs. hazırlatan sol örgütler hiçbir yaraya
merhem olamazlar, bunlardan işçi sınıfına ve ezilen halklara zerre hayır
gelmez.
TKP’lilerin
yapay zekâ ile hazırladıkları filmler, diğer filmlerinden daha başarılı. Bu başarının
sebebi, bu küçük burjuvaların gerçeklikle alakalarının kalmamış olmasıdır. Yıkım
sürecinde efendilerinden rol ve görev dilenenler, verili gerçekliği idealizmle
ve gerçeklikten kopuk hayallerle karşılıyorlar. Bunların askeri nizama göre
örgütlenmiş, kurulmuş, uygun adım yürütülmüş cumhuriyette sosyalizm, eşitlik
ve kardeşlik bulmaları da bu hayalcilikle alakalı. Küçük burjuva, gerçekliği
değil, kendi yanılsamalarını seviyor. Bu yanılsamalar uyarınca cumhuriyetteki
makinelik, makineleşmiş cumhuriyet seviliyor. Kir, pas, çapak olarak işçiye
herkes düşman oluyor.
Sermaye-demokrasi
veya devlet-cumhuriyet üzerinden düşünenler, burjuvazinin nesnel, saf, masum,
yüce birikiminin hangi kısmını alacaklarını tartışıyorlar. Hepsi de burjuvazide
ortaklaşıyorlar. Burjuvazinin sermaye-demokrasi birikimini masumlaştıranlarla,
devlet-cumhuriyete dair birikimini masumlaştıranlar arasındaki yarış, hiçbir
yere varmıyor. Sadece burjuvazinin mekânını genişletiyor, zamanını uzatıyor.
Burjuvazi,
küçük burjuva solcular üzerinden, kendisini aşan kurguları ve tasarımları işgal
ediyor. Burjuvaziyi aşan her düşünce ve pratik, burjuvazi önünde diz çöküyor. Devlet
ve teknolojinin saf, masum ve temiz olduğu, bu düzlemde dillendiriliyor.
Bugünkü
teknolojinin arkasında hem liberalizm hem de faşizm var. Köle sahibi Amerikan
başkanı, “bir zenci köle kim ki bana yemek yapacak?” diyor, onun yemeğini
getirdiğini görmemek için mutfak asansörünü icat ediyor.[1] Bu icatların
ardındaki sınıfsal aklı sorgulamayanlar, bugün teknolojiye tapınmak için
ayinler düzenliyorlar.
Bugünün
küçük burjuvası, akşam evine yemek getiren işçinin yüzünü görmek istemiyor. O
işçiye kaskını çıkartmamak öğretiliyor. O küçük burjuva, çocuklarını teknolojiye
hâkim mühendisler olarak yetiştiriyor.
TKP,
Kadıköy gibi yerlerdeki belediye seçimlerinde bir temizlik işçisini ya da kâğıt
toplayıcısını değil, o ilçenin dönüşümünden rant sağlayacak mühendisi, mimarı ve
avukatı aday gösteriyor.
“Teknoloji
bir araç ve hiçbir araç, yoktan varolup maddîleşmez. Hepsi de iktidar eliyle
biçimlendiriliyor, onun elinden çıkıyor.”[2] Bugünkü büyük teknoloji şirketlerinin
arkasında Pentagon ve NATO var. O şirketlerin komünizmi getireceğini sanan
alıklar, bilerek ya da bilmeyerek, NATO’ya uşaklık ediyorlar.
Solcuların
hazırladığı yapay zekâ videolarından birinde yapay zekânın kimseyi işsiz bırakmadığından,
onun ve robotların masum olduğundan, asıl sorunu kapitalizmin yarattığından
bahsediliyor. İlk bakışta masummuş gibi gelen bu cümleler, ardında küçük burjuvaya
yaranma çabasını saklıyor. “Robotlarla komünizmi inşa etmek mümkün” diyen TKP’liler,
o robotların sahiplerine ve içindeki fikre hiç itiraz etmiyorlar. Burjuvazinin
ebedi ve her şeye hâkim güç olma iradesi, komünizm masallarıyla ambalajlanıyor.
Kentsel, yeşil ve dijital dönüşüm, o masallarla karşılanıyor. Dönüşümlerin ardındaki
sınıfsal güçlere hizmet ediliyor. “Teknik aydınlar”, kendilerinin sorgulanmalarını
hiç istemiyorlar.
Stalin,
teknik aydınların rolünü sorguluyor. Bu sorgu, teknik aydınların kolektifin,
halkın ve sınıfın çıkarlarını değil, kendi çıkarlarını gözetmesiyle alakalı. Stalin,
“teknik aydınlar kolektifin iradesine teslim olmuyorlar” diyor.[3]
Kendisiyle söyleşi yapan Wells, esasında bir tür ajan olarak faaliyet yürütüyor. Stalin’in ve sosyalizmin insanı, daha doğrusu, küçük burjuvaziyi ezdiği üzerinde duruyor. Küçük burjuvayı Stalin’e ve sosyalizme düşman etmek istiyor. Bugünkü sol, Wells gibilerin başarılı olduklarını gösteriyor.
Küçük
burjuva, kabileci bir anlayış üzerinden, kendisini “insan”, geri kalanı “yaban”
olarak kodluyor. Kentsel, dijital ve yeşil dönüşüm, yabana karşı savaş olarak
görülüp meşrulaştırılıyor.
Bugünkü
TKP gibi reformist partiler, o Stalin’e ve sosyalizme karşı küçük burjuvayı
savunuyorlar. Tüm pratikleri, küçük burjuva için sosyalizmin çapaklarını,
dikenlerini temizlemek. Bunlar, Gorbaçov’un çocukları…
Bu
tür küçük burjuva partiler için Marx’ın Sanayi Devrimi sonrası icat edilmiş tüm
teknolojinin işçi sınıfına karşı yürütülen savaşın bir parçası olduğuna dair tespitinin
bir önemi yok. Bunların görevi, teknolojiyi, küçük burjuva meslekleri, devleti
vs. sınıflar mücadelesinden ari, bağımsız bir yere taşıyıp yüceltmek,
dokunulmaz kılmak.
Kapitalizmde
dipten derinden, üretim güçleriyle üretim ilişkileri arasındaki gerilim hüküm
sürüyor. Üretimin toplumsallaşması ile mülkiyetin özelleşmesi arasındaki
gerilim, bu gerilime eşlik ediyor. Kâr oranlarının düşme eğilimi, sermayeyi
belirli adımlar atmaya itiyor. Üretimin toplumsallaşması karşısında mülkiyetin
özelleşmesinin boşa düştüğünü gören burjuvazi, belirli şeyleri “kamulaştırıyor”,
böylelikle halk kitlelerini susturuyor, oyalıyor. Cep telefonlarının halkı tuz
buz edeceğini, kişileri robotlaştıracağını iyi biliyor.
Kapitalizm,
bugün tüm üretimi robotlara yaptıracak imkân ve beceriye sahip. Ama bunu istemiyor.
İsteyemiyor. Kâr, halen daha işçi sınıfının sömürülmesi ile ilgili bir
meseledir. Belirli bir dönem parayı döndürmek için teknoloji, silah
teknolojisi, bilgisayar teknolojisi gibi alanlara yatırımlar yapılabilir. Veri,
önemli bir ekonomik unsura dönüşür. Kıymetlenir. Bugün solcuların ayıla bayıla
kullandıkları aplikasyonlar, veri avcılığı ve kitlesel kontrol içindir.
Bazı
küçük burjuvalar, bu gelişmelere bakıp komünizm hayallerine kapılabilir. Ama meseleye
bugünde, bugünün gerçeğinde bakmak gerekir. Bugün de teknoloji, Marx’ın dediği
gibi, “işçi sınıfına karşı yürütülen savaşın silahlarıdır.” Boşlukta
gerçekleşmemekte, sınıfsız-sınırsız bir yerde üretilmemektedir.
Böyle
olduğunu zanneden alıklık, NATO’nun yetiştirdiği Aziz Sancar’da “Kürdistan’ı[4],
ilerlemeyi; NATO’nun emrettiği aşıyı üreten Türk profesörlerinde Deniz Gezmiş’i[5]
görmüştü. Neticede teknolojinin masum, temiz, saf ve iyi gösterilmesi çabası,
NATO’nun yürüyüşüyle alakalıdır. Tüm teknolojik atılımlar, askeridir. Pandemi,
bizzat NATO karargâhında dünya halklarına karşı yürütülmüş bir operasyondur. Bu
operasyonu solcu alıklık, eşitlenme, dayanışma, kardeşlik gibi büyülü
kelimelerle karşılamıştı.
Bu
NATO solculuğu, işçi sınıfının politik ağırlığını silme görevini üstlenmiştir.
Arif Koşar, Kansu Yıldırım gibi akademi bülbüllerinin ünlü olmasının sebebi, işçi
sınıfını basit bir teorik nesne kılıp onun politik varlığını ve ağırlığını azaltmaya
çalışmalarıdır. Bu isimler, politik alanı tümüyle küçük burjuvaziye ait
kılmanın derdindedirler. İşçi, ancak küçük burjuvalaşarak oraya girebilir. O,
ancak küçük burjuvanın ihsanı, şefkati ve acıması sayesinde varolabilir. Küçük burjuvalaşmamış
bir işçinin politik alanda ve bir örgütte işi yoktur. İşçinin öldüğü yer,
sendikacılıktır, işçiciliktir.
Mesele,
politik alanda sadece küçük burjuvanın konuşmasını sağlamaktır. Teknoloji ve
devletin masum, saf ve temiz bir şey olarak sahiplenilmesinin arkasında küçük
burjuva irade vardır.
Bu
küçük burjuvazi, insanları toprağa esaretten kurtaran burjuvaziyi Allah,
insanları çalışmanın esaretinden kurtaran robotları Peygamber bilmektedir.
Artık bunlara göre işçilik, gerilik, gericilik, geri kalmışlıktır, geri
bıraktıran bir takozdur. Sökülüp atılmalıdır.
Sosyalist
hareket, kendisine kültür-sanat alanında açılan kum havuzuna mahkûmdur. Kültür mekânla;
sanat zamanla alakalıdır. Burjuvazinin mekâna ve zamana hüküm koyma iradesidir.
Küçük burjuvanın güdümündeki sosyalist hareket, ancak kültür ve sanat alanında
burjuvazinin daimi ve ebedi bir hâkim güç olması için çalışabilir. Başka bir işe
yarayamaz. Ancak bu alanın süsü olabilir. Onun ağzındaki “işçi sınıfı” bile
burjuva ilerlemeyle, burjuvazinin mevzileriyle alakalıdır.
Bugün
“biz sınıf mücadelesine karşıyız. Bu ülkede işçi yok” diyen Tevfik Rüştü Aras
çizgisine gelinmesinin sebebi budur. En fazla sol, “Türkiye, Sovyetler’le yakın
ilişkisini kesintisiz sürdürse nasıl olurdu? Kültür-sanat alanında çok gelişirdik,
türkü dinleyenimiz kalmaz, her köşede satranç kulübü olurdu” diyebilir. O “Türkiye”,
“Sovyetler” ve “ilişki”, sınıflar mücadelesinden muaf ve azadedir. Sosyalist
harekette Sovyet diplomatından ve Türk devleti memurundan başkası konuşamaz.
Bu
teknik aydınların sırtının sıvazlanması gerekir. O, kolektifin iradesine teslim
olmamaktır. “Devlet ve teknoloji masumdur” diyen anlayış, bu sıvazlama işini
üstlenmiştir. Onların hâkim oldukları sosyalist hareketin, teknolojiyi sorgulayan
Marx’la, “devlet aygıtını olduğu gibi alamayız, parçalamamız gerekir” diyen
Lenin’le bir alakası kalmamıştır. Bu sol, Marx üzerinden işçi sınıfına; Lenin
üzerinden ezilen halklara ve devrime dair sorumluluklarından kendisini
kurtardığı için her gün kapitalizme dua etmektedir.
Eren Balkır
12
Haziran 2025
Dipnotlar:
[1] Richard Barbrook ve Andy Cameron, “Kaliforniya İdeolojisi”, 1 Eylül 1995, İştiraki.
[2] Jason
Rhode, “Silikon Vadisi’nin Amentüsü”, 1 Nisan 2018, İştiraki.
[3] H. G.
Wells, “Jozef Stalin Söyleşisi”, 23 Temmuz 1934, İştiraki.
[4] Eren
Balkır, “İşçi ve Asker”, 19 Nisan 2018, İştiraki.
[5] Eren Balkır, “Yaban”, 20 Şubat 2020, İştiraki.
1 Yorum:
Teknolojiye düşman olacağım derken Sermaye sahiplerini unutmuşsun üstad, ben şuna inanıyorum Bir Komünizm hayaleti varsa o da makinenin içinden çıkacak.
Yorum Gönder