13 Haziran 2025

,

Devlet, Teknoloji, Küçük Burjuvazi



“Teknoloji masum, saf, temiz, iyi, asıl sermaye kötü. Teknolojiyi olduğu gibi alabiliriz” diyen solcu, Kemalist devlete ve cumhuriyete de aynı şekilde yaklaşıyor. Teknolojiye yönelik bu arındırma ve tapınma pratiği, küçük burjuvanın tavuğuna kış dememekle ilgili. Sosyalist hareket, küçük burjuvanın politik varlığının güvencesi haline gelmek istiyor. Sürekli ona sesleniyor, onun hassasiyetlerine oynuyor, küçük burjuvayı devlet ya da sermaye adına gütmeye çalışıyor. Kendisi güdülüyor.

Devlet ve teknoloji, birlikte ele alınıyor. Sınıflar mücadelesinden ari, muaf ve azade kılınan devlet ve teknoloji, tüm masumiyetiyle sahipleniliyor. Esasında sahiplenilen, bunların ardındaki küçük burjuvadır.

Yapay zekâya dair övgü, onu programlayan akla ve o aklın asıl sahibine övgüdür. O aklın sınıflar mücadelesindeki konumu, mevzii, elindeki silahlar, savaştaki safı sorgulanmaz. Devlet ve teknoloji, basit bir teknik pratik meselesi değildir. İdeolojik boyutuyla birlikte ele alınmalıdır.

Bugün yapay zekâya görsel, afiş, film vs. hazırlatan sol örgütler hiçbir yaraya merhem olamazlar, bunlardan işçi sınıfına ve ezilen halklara zerre hayır gelmez.

TKP’lilerin yapay zekâ ile hazırladıkları filmler, diğer filmlerinden daha başarılı. Bu başarının sebebi, bu küçük burjuvaların gerçeklikle alakalarının kalmamış olmasıdır. Yıkım sürecinde efendilerinden rol ve görev dilenenler, verili gerçekliği idealizmle ve gerçeklikten kopuk hayallerle karşılıyorlar. Bunların askeri nizama göre örgütlenmiş, kurulmuş, uygun adım yürütülmüş cumhuriyette sosyalizm, eşitlik ve kardeşlik bulmaları da bu hayalcilikle alakalı. Küçük burjuva, gerçekliği değil, kendi yanılsamalarını seviyor. Bu yanılsamalar uyarınca cumhuriyetteki makinelik, makineleşmiş cumhuriyet seviliyor. Kir, pas, çapak olarak işçiye herkes düşman oluyor.

Sermaye-demokrasi veya devlet-cumhuriyet üzerinden düşünenler, burjuvazinin nesnel, saf, masum, yüce birikiminin hangi kısmını alacaklarını tartışıyorlar. Hepsi de burjuvazide ortaklaşıyorlar. Burjuvazinin sermaye-demokrasi birikimini masumlaştıranlarla, devlet-cumhuriyete dair birikimini masumlaştıranlar arasındaki yarış, hiçbir yere varmıyor. Sadece burjuvazinin mekânını genişletiyor, zamanını uzatıyor.

Burjuvazi, küçük burjuva solcular üzerinden, kendisini aşan kurguları ve tasarımları işgal ediyor. Burjuvaziyi aşan her düşünce ve pratik, burjuvazi önünde diz çöküyor. Devlet ve teknolojinin saf, masum ve temiz olduğu, bu düzlemde dillendiriliyor.

Bugünkü teknolojinin arkasında hem liberalizm hem de faşizm var. Köle sahibi Amerikan başkanı, “bir zenci köle kim ki bana yemek yapacak?” diyor, onun yemeğini getirdiğini görmemek için mutfak asansörünü icat ediyor.[1] Bu icatların ardındaki sınıfsal aklı sorgulamayanlar, bugün teknolojiye tapınmak için ayinler düzenliyorlar.

Bugünün küçük burjuvası, akşam evine yemek getiren işçinin yüzünü görmek istemiyor. O işçiye kaskını çıkartmamak öğretiliyor. O küçük burjuva, çocuklarını teknolojiye hâkim mühendisler olarak yetiştiriyor.

TKP, Kadıköy gibi yerlerdeki belediye seçimlerinde bir temizlik işçisini ya da kâğıt toplayıcısını değil, o ilçenin dönüşümünden rant sağlayacak mühendisi, mimarı ve avukatı aday gösteriyor.

“Teknoloji bir araç ve hiçbir araç, yoktan varolup maddîleşmez. Hepsi de iktidar eliyle biçimlendiriliyor, onun elinden çıkıyor.”[2] Bugünkü büyük teknoloji şirketlerinin arkasında Pentagon ve NATO var. O şirketlerin komünizmi getireceğini sanan alıklar, bilerek ya da bilmeyerek, NATO’ya uşaklık ediyorlar.

Solcuların hazırladığı yapay zekâ videolarından birinde yapay zekânın kimseyi işsiz bırakmadığından, onun ve robotların masum olduğundan, asıl sorunu kapitalizmin yarattığından bahsediliyor. İlk bakışta masummuş gibi gelen bu cümleler, ardında küçük burjuvaya yaranma çabasını saklıyor. “Robotlarla komünizmi inşa etmek mümkün” diyen TKP’liler, o robotların sahiplerine ve içindeki fikre hiç itiraz etmiyorlar. Burjuvazinin ebedi ve her şeye hâkim güç olma iradesi, komünizm masallarıyla ambalajlanıyor. Kentsel, yeşil ve dijital dönüşüm, o masallarla karşılanıyor. Dönüşümlerin ardındaki sınıfsal güçlere hizmet ediliyor. “Teknik aydınlar”, kendilerinin sorgulanmalarını hiç istemiyorlar.

Stalin, teknik aydınların rolünü sorguluyor. Bu sorgu, teknik aydınların kolektifin, halkın ve sınıfın çıkarlarını değil, kendi çıkarlarını gözetmesiyle alakalı. Stalin, “teknik aydınlar kolektifin iradesine teslim olmuyorlar” diyor.[3]

Kendisiyle söyleşi yapan Wells, esasında bir tür ajan olarak faaliyet yürütüyor. Stalin’in ve sosyalizmin insanı, daha doğrusu, küçük burjuvaziyi ezdiği üzerinde duruyor. Küçük burjuvayı Stalin’e ve sosyalizme düşman etmek istiyor. Bugünkü sol, Wells gibilerin başarılı olduklarını gösteriyor.

Küçük burjuva, kabileci bir anlayış üzerinden, kendisini “insan”, geri kalanı “yaban” olarak kodluyor. Kentsel, dijital ve yeşil dönüşüm, yabana karşı savaş olarak görülüp meşrulaştırılıyor.

Bugünkü TKP gibi reformist partiler, o Stalin’e ve sosyalizme karşı küçük burjuvayı savunuyorlar. Tüm pratikleri, küçük burjuva için sosyalizmin çapaklarını, dikenlerini temizlemek. Bunlar, Gorbaçov’un çocukları…

Bu tür küçük burjuva partiler için Marx’ın Sanayi Devrimi sonrası icat edilmiş tüm teknolojinin işçi sınıfına karşı yürütülen savaşın bir parçası olduğuna dair tespitinin bir önemi yok. Bunların görevi, teknolojiyi, küçük burjuva meslekleri, devleti vs. sınıflar mücadelesinden ari, bağımsız bir yere taşıyıp yüceltmek, dokunulmaz kılmak.

Kapitalizmde dipten derinden, üretim güçleriyle üretim ilişkileri arasındaki gerilim hüküm sürüyor. Üretimin toplumsallaşması ile mülkiyetin özelleşmesi arasındaki gerilim, bu gerilime eşlik ediyor. Kâr oranlarının düşme eğilimi, sermayeyi belirli adımlar atmaya itiyor. Üretimin toplumsallaşması karşısında mülkiyetin özelleşmesinin boşa düştüğünü gören burjuvazi, belirli şeyleri “kamulaştırıyor”, böylelikle halk kitlelerini susturuyor, oyalıyor. Cep telefonlarının halkı tuz buz edeceğini, kişileri robotlaştıracağını iyi biliyor.

Kapitalizm, bugün tüm üretimi robotlara yaptıracak imkân ve beceriye sahip. Ama bunu istemiyor. İsteyemiyor. Kâr, halen daha işçi sınıfının sömürülmesi ile ilgili bir meseledir. Belirli bir dönem parayı döndürmek için teknoloji, silah teknolojisi, bilgisayar teknolojisi gibi alanlara yatırımlar yapılabilir. Veri, önemli bir ekonomik unsura dönüşür. Kıymetlenir. Bugün solcuların ayıla bayıla kullandıkları aplikasyonlar, veri avcılığı ve kitlesel kontrol içindir.

Bazı küçük burjuvalar, bu gelişmelere bakıp komünizm hayallerine kapılabilir. Ama meseleye bugünde, bugünün gerçeğinde bakmak gerekir. Bugün de teknoloji, Marx’ın dediği gibi, “işçi sınıfına karşı yürütülen savaşın silahlarıdır.” Boşlukta gerçekleşmemekte, sınıfsız-sınırsız bir yerde üretilmemektedir.

Böyle olduğunu zanneden alıklık, NATO’nun yetiştirdiği Aziz Sancar’da “Kürdistan’ı[4], ilerlemeyi; NATO’nun emrettiği aşıyı üreten Türk profesörlerinde Deniz Gezmiş’i[5] görmüştü. Neticede teknolojinin masum, temiz, saf ve iyi gösterilmesi çabası, NATO’nun yürüyüşüyle alakalıdır. Tüm teknolojik atılımlar, askeridir. Pandemi, bizzat NATO karargâhında dünya halklarına karşı yürütülmüş bir operasyondur. Bu operasyonu solcu alıklık, eşitlenme, dayanışma, kardeşlik gibi büyülü kelimelerle karşılamıştı.

Bu NATO solculuğu, işçi sınıfının politik ağırlığını silme görevini üstlenmiştir. Arif Koşar, Kansu Yıldırım gibi akademi bülbüllerinin ünlü olmasının sebebi, işçi sınıfını basit bir teorik nesne kılıp onun politik varlığını ve ağırlığını azaltmaya çalışmalarıdır. Bu isimler, politik alanı tümüyle küçük burjuvaziye ait kılmanın derdindedirler. İşçi, ancak küçük burjuvalaşarak oraya girebilir. O, ancak küçük burjuvanın ihsanı, şefkati ve acıması sayesinde varolabilir. Küçük burjuvalaşmamış bir işçinin politik alanda ve bir örgütte işi yoktur. İşçinin öldüğü yer, sendikacılıktır, işçiciliktir.

Mesele, politik alanda sadece küçük burjuvanın konuşmasını sağlamaktır. Teknoloji ve devletin masum, saf ve temiz bir şey olarak sahiplenilmesinin arkasında küçük burjuva irade vardır.

Bu küçük burjuvazi, insanları toprağa esaretten kurtaran burjuvaziyi Allah, insanları çalışmanın esaretinden kurtaran robotları Peygamber bilmektedir. Artık bunlara göre işçilik, gerilik, gericilik, geri kalmışlıktır, geri bıraktıran bir takozdur. Sökülüp atılmalıdır.

Sosyalist hareket, kendisine kültür-sanat alanında açılan kum havuzuna mahkûmdur. Kültür mekânla; sanat zamanla alakalıdır. Burjuvazinin mekâna ve zamana hüküm koyma iradesidir. Küçük burjuvanın güdümündeki sosyalist hareket, ancak kültür ve sanat alanında burjuvazinin daimi ve ebedi bir hâkim güç olması için çalışabilir. Başka bir işe yarayamaz. Ancak bu alanın süsü olabilir. Onun ağzındaki “işçi sınıfı” bile burjuva ilerlemeyle, burjuvazinin mevzileriyle alakalıdır.

Bugün “biz sınıf mücadelesine karşıyız. Bu ülkede işçi yok” diyen Tevfik Rüştü Aras çizgisine gelinmesinin sebebi budur. En fazla sol, “Türkiye, Sovyetler’le yakın ilişkisini kesintisiz sürdürse nasıl olurdu? Kültür-sanat alanında çok gelişirdik, türkü dinleyenimiz kalmaz, her köşede satranç kulübü olurdu” diyebilir. O “Türkiye”, “Sovyetler” ve “ilişki”, sınıflar mücadelesinden muaf ve azadedir. Sosyalist harekette Sovyet diplomatından ve Türk devleti memurundan başkası konuşamaz.

Bu teknik aydınların sırtının sıvazlanması gerekir. O, kolektifin iradesine teslim olmamaktır. “Devlet ve teknoloji masumdur” diyen anlayış, bu sıvazlama işini üstlenmiştir. Onların hâkim oldukları sosyalist hareketin, teknolojiyi sorgulayan Marx’la, “devlet aygıtını olduğu gibi alamayız, parçalamamız gerekir” diyen Lenin’le bir alakası kalmamıştır. Bu sol, Marx üzerinden işçi sınıfına; Lenin üzerinden ezilen halklara ve devrime dair sorumluluklarından kendisini kurtardığı için her gün kapitalizme dua etmektedir.

Eren Balkır
12 Haziran 2025

Dipnotlar:
[1] Richard Barbrook ve Andy Cameron, “Kaliforniya İdeolojisi”, 1 Eylül 1995, İştiraki.

[2] Jason Rhode, “Silikon Vadisi’nin Amentüsü”, 1 Nisan 2018, İştiraki.

[3] H. G. Wells, “Jozef Stalin Söyleşisi”, 23 Temmuz 1934, İştiraki.

[4] Eren Balkır, “İşçi ve Asker”, 19 Nisan 2018, İştiraki.

[5] Eren Balkır, “Yaban”, 20 Şubat 2020, İştiraki.

1 Yorum:

Adsız dedi ki...

Teknolojiye düşman olacağım derken Sermaye sahiplerini unutmuşsun üstad, ben şuna inanıyorum Bir Komünizm hayaleti varsa o da makinenin içinden çıkacak.