29 Haziran 2025

, ,

Anın Vacibi

 

İnsana düşen, içinde bulunduğu ânı değerlendirmektir. Zira geçmiş elden çıkmıştır, gelecek ise meçhuldür. Asıl olan, elinde olan andır.

[Gazali, İhyâ, Cilt 4, “Zamanın Kıymeti Üzerine”]

 

Müslümanları sağlıklı düşünmeye ve karar almaya yönlendiren en önemli kavramlardan birisi, “anın vacibi” kavramıdır. Kavram, net şekilde bizlere doğrudan içinde bulunulan anda en doğru ve gerekli olanın yapılmasına dair ilke ortaya koymaktadır. Bu kavrama ve Müslüman zihnine verilecek en büyük zarar, kavramın salt bireysel fıkıh meselelerine indirgenmesidir. Siyasi ve sosyal olaylarda bu kavram, gerekli önemle idrak edilip uygulanmazsa bireysel fıkhı uygulayacak Müslümanın da kendisine yer bulacağı zemin ortadan kalkacaktır. Ve hatta muhatap olduğumuz soykırım sürecine etkin ve ortak cevap üretemeyen İslam dünyası, bu zeminin ortadan kalktığını bizlere gösteriyor. Anın vacibi, bu zemini yeniden inşa etmek ve yaşanan krizlere çözüm üretmek adına bize çağrıda bulunuyor.

Sömürgeciliğin başlaması toplumsal çözülmelerle mümkün hale geliyor. Rahmetli Akif’in “Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez” dizesi, bu hakikati güzel bir şekilde ifade eder. Sömürgeciliğin devamlılığı da aynı şekilde bu çözülmelerin devamlılığıyla mümkün oluyor.

İslam dünyası, iki yıldır devam eden soykırım sürecini durduramayacak krizler içerisinde. Bu krizin çözümü, bu krizi başlatan yerlerin, yani toplumsal çözülmelerin tamiriyle mümkün gözüküyor.

Bugüne dair konuştuğumuzda İslam dünyasının muhatap olduğu ve çözüm bekleyen en acil konu, Gazze’de yaşanan soykırım sürecidir. Anın vacibi bu sorunun çözülmesinden geçiyorsa bu sorunu çözecek yollar da üzerimizde vacip olarak duruyor. Günümüzde coğrafyamızda yaşananları “geçmişten devralınan öfke ve kutuplaşmalarla ele alıp yangının büyümesini seyretmek” veya “anın vacibini yerine getirip vahdeti şiar edinerek maruz kalınan durumdan çıkış için gayret etmek” önümüzde iki yol olarak duruyor.

Tel Aviv’in panolarından İbrahim anlaşmalarını temsil eden görüntüler geliyor. İbrahim anlaşmaları, İsrail’in Fas körfezine kadar var olan devletlerle normalleşme ve etki kurma süreci için Trump öncülüğünde 2020 yılında başlayan bir süreci temsil ediyor. Siyonist yönetimin bu görüntüleri işgalcilere sunma ihtiyacını niçin hissettiği üzerine düşünmek gerekiyor. Uzun yıllardır bölgede normalleşme ve etki alanı kurma çabası içerisindeyken bu sürece itiraz eden bir mücadeleyle karşılaştılar. Mücadele ve sonrasında yaşananlar, İsrail’in güvenlik anlatısını ve bölgede normalleşme arzusunu zarara uğrattı.

İsrail’deki Demokrat Parti’nin lideri ve işgal ordusunda Yedek Tümgeneral Yair Golan’ın deyimiyle İsrail, dışlanma süreci içerisine girdi. Dışlanma sürecini belirleyen bölge halklarının iradesi görünür hale gelmişken, tek derdi koltuğu olan yönetimler, Trump’ın Ortadoğu ziyareti akabinde yeniden İsrail’i dışlayan pozisyonu değil, normalleştiren pozisyonu tercih ettiler. Bu durum bizlere İslam dünyasının içerisinde bulunduğu krizleri siyasi tercihlerini ABD ve İsrail’e göre belirleyen yönetimlerin ve yandaşlarının bitiremeyeceğini göstermektedir.

2020 yılından beri İslam dünyasının yöneticileri İsrail’le normalleşme sürecine kendisini hazırlarken İsrail, yeni katliamlara ve işgallere kendisini hazırlamaktaydı. Önümüzde iki yoldan birisi olarak duran ve krizi derinleştirecek olan seçeneği (geçmişten devralınan öfke ve kutuplaşmalarla ele alıp yangının büyümesini seyretmek) İbrahim anlaşmalarını imzalayan ve yönetimini buna hazırlayan yöneticiler tercih ediyor. İslam dünyasının bir diğer yarısını öteki ve düşman gören akıl, ABD’yi “müttefik” ve İsrail’i “normalleşecek devlet” olarak görüyor.

Gazze, Lübnan, Yemen ve şimdi İran, Siyonizmin ve emperyalizmin saldırganlığına maruz kalıyor. Bu saldırı dalgasında en son İran’a ait 3 nükleer tesis vuruldu. Bombaları atan akıl, ülkelerin adına dahi bakarak anlaşılacak şekilde Sünni-Şii ayrımı yapmıyor. Bombayı atan akıl için belirleyici ölçüt çok net: Direnmek. Coğrafyaya dayatılan, sömürenlere ait yazgıya direnmek.

Bu direniş, bölgede emperyalizmin ve Siyonizmin etki alanını kıracak iradeyi barındırıyor olması hasebiyle saldırıya maruz kalıyor. Ki Trump, bu saldırı akabinde “İsrail artık daha güvenli” açıklamasını yapmıştı. Saldırıyı yapan akıl, tanımını net bir şekilde yapıp politikasını izhar ediyor.

Saldırıya maruz kalan bizler de en az saldıranlar kadar net bir tanıma ihtiyaç duyuyoruz. Eğer bu saldırılar, İsrail’in güvenliği ve ABD’nin çıkarları gereği yapılıyorsa İran’a düşen bombalar bizatihi Sünni-Şii ve ideolojik düşüncesi ne olursa olsun direniş yolunu tercih eden her kişiye yapılmıştır. Bu saldırıya karşı yaraları birlikte sarmalı, önümüzde devam edecek olan mücadele dolu süreci birlikte örgütlemeliyiz. Sömürüden çıkış yolunu temsil eden “Anın vacibini yerine getirip vahdeti şiar edinerek maruz kalınan durumdan çıkış için gayret etmek” seçeneği, en az sömürüyü koltuğu için devam ettirenlerin seçeneği kadar kendisini görünür kılmıştır.

Dayatılan, sömürenlere ait yazgı, mezhebi ve ideolojik ayrımları aşacak şekilde bizleri kuşatıyor. Arasına duvarlar inşa etmiş İslam dünyasını duvarları aşan bombalar vuruyor. Ne yazık ki süreci “Şiilerin üzerine ve rejimine bombalar düşüyor” diyerek sevinçle ele alan, siyasal kıblesini şaşırmış insanlar ülkemizde de bulunuyor.

Bizlerin bu süreçte sevineceği tek bir şey olmalı: Bugün İslam coğrafyasında saldırıya maruz kalan Sünni halk için, vurulmayı ve bedel ödemeyi göze alan Şiilerin var olmasıdır. Tüm coğrafyayı siyasi, ekonomik ve askeri açıdan ele geçiren sömürgeciliğe karşı tüm coğrafyayı birlikte mücadele etmeye çağıran bir örnekliği yaşadık. Bu yol mümkün ve tek çıkar yol olarak önümüzde duruyor.

Günümüzde sosyalistler, “Müslümanlarla aramızda duvarlar var ve bizler kapıyı bulup zorlamalıyız” çağrısı yapıyor. Bizler de anın vacibini yerine getirerek “aramızda duvarlar var, kapıyı bulup zorlamaktan öte duvarları yıkmalıyız” çağrısını yapabilmeliyiz.

Anın vacibi, bizleri Siyonizme ve emperyalizme karşı direnişe; mezhebi, ideolojisi farklı da olsa bölge halklarıyla dayanışmaya çağırıyor.

Harun Özkarakaş
27 Haziran 2025
Kaynak

0 Yorum: