22 Haziran 2025

,

Bolşevik Devrim ve İran’da Komünist Hareketin Doğuşu

 

Bu iki buçuk yıl içerisinde hiçbir şey yapılamamış olması ne acı.

[Haydar Emmioğlu, 8 Şubat 1917]

 

O saygıdeğer toplumunuzu örgütleyecek yapıyı kurduğunuz için sizi tebrik eder,
İran’a yönelik ilginizden dolayı size şükranlarımızı sunarız.

[Bolşeviklerin İran Temsilcisi, Tebriz 2 Haziran 1920]

 

Avrupa’da Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte İran’a İngiliz, Türk ve Rus askerleri konuşlandırıldı. 1915 yılının başlarında Rusya Kuzey İran’ı işgal etmiş olan orduya takviye yaptı. Türkiye İran Azerbaycanı’nın belirli bölümlerini ele geçirdi, Güney İran’a İngiliz askerleri çıktı.

O dönemde asıl öncelikli konu, Kafkasya’da Ruslarla Türkler, Mezopotamya’da İngilizlerle Türkler arasında yaşanan çatışmalardı. İran topraklarında ilgili güçler arasında yaşanan askeri çatışmalar, bu bahsi edilen çatışmaların neticesiydi. Rusya-Türkiye savaşı İran’a uzandı ve 1917’ye dek sürdü. İngiltere-Türkiye savaşı, Orta ve Batı İran’da milliyetçi ayaklanmaları tetikledi.

İran, Kasım 1914’te tarafsızlığını ilan etse de gerçekte merkezi kuvvetlerden yanaydı. 1915 baharında Almanlar, Orta ve Güney İran’da sabotaj faaliyetleri yürütüp gizli planları yürürlüğe koyacak küçük örgütler kurdu. Bazı kabileleri örgütleyen bu güçler, bir süre sonra İngilizlerin müdahalesiyle ezildiler.

1915 yılının sonlarında İranlılar, Almanlara ve Türklere destek vermek amacıyla Tahran’da büyük bir grup halinde toplantı gerçekleştirdiler. Ekim ayının sonunda General Baratov komutasında hareket eden büyük bir Rus askeri birliği Kuzey İran’a girdi. Bu birliğin belirli bir kısmı Karac’a ilerledi ve başkenti kuşattı. Merkezi kuvvetleri destekleyenler, arkalarındaki güçlerle birlikte Tahran’ı boşaltıp güneydeki Kum kentine çekildiler. Bu hamleye ikna edilemeyen Şah, Tahran’da kaldı. Kum’da Türkler ve Almanlarla işbirliği içerisinde olan, alternatif bir milli hükümet kuruldu ve hükümet, Rusya ile İngiltere’ye savaş ilan etti. Milliyetçiler, 1916 yılına dek Orta ve Batı İran’da Rus askerleriyle savaştılar.

Gilan’daki Cengeli hareketi, Rus işgal ordusuyla bu tarihsel bağlam içerisinde savaştı. Şubat Devrimi sonrası Gilan’ın balta girmemiş ormanlarında kurulmuş olan örgüt, Gilan şehrine bağlı bölgeleri de ele geçirmeyi bildi. 1919 başına dek şehri kontrol altında tuttu. 1918 başlarında Rus güçleri Gilan’dan ayrıldı, onların yerini İngiliz askerleri aldı.

Ağustos 1918’de Bakû Komünü hükümetinin yıkıldığı koşullarda İngilizler ile Cengeli hareketi arasında bir anlaşma imzalandı. Hareketin başını çektiği birleşik cephe bu anlaşmayla birlikte krize sürüklendi. Kısa bir süre sonra İngiliz ve İran askerleri Cengelileri ezdi.

Ağustos 1919’da halkta karşılığı olmayan İngiliz-İran anlaşması imzalandı. Cengeli hareketi bu gelişme üzerine yeniden toparlandı. Mayıs 1920’de Gilan’a giren Bolşevikler, Cengelilerle ittifak kurdular. Bu ittifak neticesinde İran Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.

İran Komünist Partisi, İran topraklarındaki ilk kongresini Haziran 1920’de, Bolşevik devriminden yaklaşık iki buçuk yıl sonra topladı. Bolşevik devriminin etkisi, esasen Mayıs 1920’de Gilan’a Bolşevik askerleri gelene dek pek hissedilmemişti. Devrim, İranlı devrimcilere sovyet cumhuriyeti kurma fırsatı sundu.

Tarihçiler, bu iki buçuk yıllık dönemi yeterince delil olmadığı için göz ardı ediyorlar. Transkafkasya’daki Bolşeviklerle işbirliği içerisinde çalışmış olan İranlı komünistlerin ülkeleriyle ilgili attıkları adımlara pek bakılmıyor.

Oysa İran komünizmi Transkafkasya’da doğuyor, sonra faaliyet alanını Orta Asya’ya doğru genişletiyor. Bu anlamda, önemli bir tarihsel deneyime sahip. Buna karşın, söz konusu deneyim ve birikim genelde göz ardı ediliyor. Çünkü İran komünizminin tarihinin Bolşevik güçlerinin Gilan’a girişiyle birlikte başladığına inanılıyor. Oysa bu yaklaşım, İran komünizmini tarihsel meşruiyet zemininden mahrum bırakıyor.

Ben bu makalede, İran komünizminin gerekli tarihsel meşruiyet zeminine sahip olduğunu iddia ediyorum. Bu noktada, onun doğuşuyla birlikte ele alınması gereken Bolşevik devrim üzerinde duruyorum. Ben, İran komünizminin hikâyesinin 1920’de Bolşeviklerin ülkeye ayak basmasından önce başladığını düşünüyorum.

Sosyalizm, İranlıların 1905-1911 döneminde cereyan eden Anayasa Devrimi esnasında tanıştıkları politik bir güçtü. Bilindiği üzere, Rusya’da 1905-1907 devrimi ezildi, Stolipin dönemi başladı, bu gelişme üzerine, Transkafkasya’daki sosyal demokratlar İranlı devrimcilerin yardımına koştular. Rusya’nın 1905’de Japonya karşısında aldığı yenilgi de Rus İmparatorluğu’nun iç siyasetinde önemli sonuçlara yol açtı. Rusya’nın İran’a yönelik planlarının da aynı şekilde başarısızlığa uğrayacağı düşünüldü. Bu düzlemde uluslararası dayanışma somut bir anlam kazandı.

Bu dönemde sosyal demokratlar, faaliyetlerinin burjuva demokratik devrimi desteklemekle sınırlı kalmasına neden olacak bir politika benimsediler. Oysa sosyal demokrasi İran’da halktan ciddi bir destek görüyor, çok az kişi, kendisini sosyal demokrat olarak tanımlama konusunda bir tereddüt yaşıyordu.

Politik partilerin kurulduğu, meclisin yeniden açıldığı 1909 yılında devrimci sosyal demokratlar, yüzlerini parlamentarizme döndüler, meclis dışında yürütülen tüm devrimci faaliyetleri terk ettiler. Sonrasında, Birinci Dünya Savaşı patlak verip Rusya, İngiltere ve Türkiye orduları İran topraklarına girdiğinde sosyal demokrat parti bile milliyetçi bir güce dönüştü, sosyal demokrasiye ait fikirler arka plana atıldı.

Tam da bu sebeple, Şubat Devrimi sonrası İranlıların başını çektiği, Rus İmparatorluğu’ndaki gelişmelerin etkisiyle ortaya çıkan radikal sosyal demokrat hareket İran’da değil Azerbaycan’da açığa çıktı. Bu dönemde içlerinden bazı isimlerin Bolşevik parti içinde faaliyet yürüttüğü bir grup İranlı sosyal demokrat, İran Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Adalet) kurdu.

O dönemde İran’dan farklı olarak Transkafkasya’da İranlılar, hem İranlı işçilerin hem de belirgin bir güce sahip olan sosyal demokrasi ideolojisinin desteğini arkalarına aldılar. Ama bu sefer İran sosyal demokrasisi, eski sosyal demokratlardaki teslimiyetçiliği reddedip sosyal demokrat hareket içerisinde hegemonik bir role sahip oldu.[1] Eski sosyal demokrasiyi Bakû’de faal olan Demokrat Parti temsil ediyordu. Adalet Partisi ile Demokrat Parti arasındaki farklar, Bolşeviklerle işbirliği ve Bakû’deki siyasete katılma meselelerine yaklaşımla alakalıydı.[2] Bolşeviklerle kurulacak işbirliği, Adalet Partisi’nin İran topraklarına doğru genişleyip burada örgütler kurma hedefini içeren politikanın basit bir bileşeniydi.

1917’de yaşanan iki önemli olay, İran siyasetinde dönüm noktalarını teşkil eder. İlki, o güne dek dizginlenmiş olan politik güçlerin açığa çıkmasını sağlayan Şubat Devrimi, diğeri de onu tamamlayan, söz konusu politik güçlerin saflarındaki kitleleri yeniden örgütleyip düzene sokan Ekim Devrimi’dir.

Bolşevikler, çok daha öncesinde Bakû Sovyeti’ne liderlik etseler de Bakû’de Nisan 1918’e dek iktidarı ele geçiremediler. Ekim Devrimi ile birlikte Bakû’deki Bolşevikler iktidarı almak için kolları sıvadılar.

Ekim Devrimi, İran’da da zihinlere iktidarın devrim yoluyla alınması fikrini zerketti. Devrimin Rusların İran’daki işgaline son vereceğini düşünen birçok İranlı radikal Bolşevik devrimine örgütlendi. O günlerde dağılmış olan Demokrat Parti’nin bazı liderleri bile Bolşeviklerle sıcak ilişkiler kurmaya başladılar. Berlin’de yaşayan Takizade, Demokrat Parti lideri olarak, Petrograd Sovyeti’ne telgraf çekti. Telgraftaki ifadeler, birçok İranlı radikalin yaklaşımını yansıtıyor:

“İran halkı adına şükranlarımızı sunuyoruz. Çarlık rejiminin huzursuzluğa mahkûm ettiği, felâkete sürüklediği İran topraklarını hassas bir yaklaşım üzerinden boşaltarak göstermiş olduğunuz nezaket için tüm samimiyetimizle teşekkür ederiz. Demokrat Rus hükümetinin bu büyük jesti, hürriyet ve adaletle tanımlı yeni çağın şafağının söktüğünün habercisidir. Tarih, sizin isimlerinizi hafızasına nakşedecek, o kötü olayların kayıtlı olduğu sayfaları yırtıp açtığınız, üzerinde adalet yazan o parlak ve şanlı sayfa, İran halkına sunduğunuz o güzel sayfa, en güçlü ışığıyla parıldayacak. Umarız bu halkımıza karşı iyi niyetli olduğunuzu ispatlayan bu adımınızın devamı gelir, İran, bağımsızlık ilkesinin inkârı demek olan zincirlerden kurtularak tam bağımsızlığa kavuşur.”[3]

Uzak diyarlarda mücadele eden bu insanların haricinde bir de pratikte Bolşeviklerle ilişki kurmak zorunda olan, Ekim Devrimi’nin etkilediği topraklarda faaliyet yürüten bir devrimci güç vardı. Cengeli hareketi denilen bu güç, Ekim Devrimi’ni iyimser bir yerden yorumladı ama pratik ilişkinin daha karmaşık bir seyir izleyeceğini ortaya koydu.

Cengeliler, Gilan’da kendi devrimlerini yapmakla meşgullerdi. Bu bölge, onlarca yıldır Rusya’nın güneyine açılan, önemli ticari ve siyasi ilişkilere vesile olan bir kapıydı. Kısa süre öncesine kadar bölge, Rus ordusunun tüm İran topraklarına girmek için tuttuğu mevzi idi. Rusya’ya yakın oluşu sayesinde, İran devrimine Rusya’nın hoşgörü göstermediği 1911 yılında Rus ordusunca bastırılan Anayasa Devrimi’nde en radikal politik hareket Gilan’da kuruldu. Sonrasında Kuzey İran’ın tamamı, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına dek Rus ordusunun elinde kaldı. Sonrasında Rus ordusu, varlık alanını genişletti, gücünü artırdı.

Bu gelişmeye İranlılar, başkent Tahran’dan çıkarak, Orta ve Batı İran’da Türklerle kurulan işbirliği üzerinden Ruslarla savaşacak milliyetçi bir ordu teşkil ederek cevap verdi. Aynı tarihsel bağlam dâhilinde, merkezdeki milliyetçi hareketten uzakta ve ondan ayrı faaliyet yürüten Gilanlılar da 1915 güzünde Rus ordusuna kendi silahlarıyla karşı koymaya başladılar. Bu hareket, sonrasında Cengeliler olarak anıldı.

Hareket, kır merkezli ve kendi coğrafyasına sıkışmış bir yapı olarak, Tahran’daki iktidarı tek başlarına ele geçiremeyeceklerini biliyordu. İktidarı almak için hazırlanan plan, Anayasa Devrimi’nde yürünen yolu takip ediyor, güneydeki Bahtiyarilerin ve kuzeybatıdaki Azerbaycanlıların devrimin ana bileşenlerini oluşturması üzerinde duruyordu. Süreçte önemli bir rol oynayan Gilanlılara Transkafkasyalı sosyal demokratlar da eklendi. Anayasa Devrimi süresince bu kesim, İran siyasetine meşru bir zeminden dâhil olmuştu. İlgili kesimin üyeleri o dönemde “Kafkas devrimcileri” olarak anılıyorlardı.

Cengelilerin lideri Küçük Han, Anayasa Hareketi’nin ortaya koyduğu deneyimin bilincinde bir isim olarak, Ekim Devrimi sonrası Kafkaslıların İran devrimine iştirakinin önemini açıktan kabul ediyordu. Şubat 1918’de Tahran’da Türkiye adına çalışan Ubeydullah Efendi isimli ajana yazdığı mektupta Türkiye’nin sağcı darbe planını reddeden Küçük Han, “asıl önemli ve gerekli olan, Gilan’ın, Azerbaycan’ın ve Kafkasya’nın birliğini güvence altına almaktır” diyordu. Aynı mektupta Küçük Han, Bakû’dekilerle arasındaki farkları ortadan kaldırdığından, ayrıca Cengeliler için silah toplasın diye bu şehre ajanlar gönderdiğinden bahsediyordu.[4]

Küçük Han “Kafkaslılar” derken, büyük olasılık Bolşevikleri kastediyordu. Cengeli lideri, Bolşeviklerin Rusya’daki zaferini ve Bakû’deki politik hâkimiyetlerini önemli görüyor, buradan Bolşeviklerin devrimci işbirliği kurmaya aday bir güç olduğunu düşünüyordu. Bu noktada Bolşeviklerin Cengelilerle hareketin kurulduğu günden beri işbirliği içerisinde olduklarını unutmamak gerek.[5] Çok erken bir tarihte Bolşevikler, Anayasa Devrimi sırasında Gilan’da önemli bir rol üstlendiler.

Ekim Devrimi’nin zafere ulaşmasından kısa bir süre sonra Gilan’daki Bolşevikler, Enzeli’de örgütlendiler ve bir Devrimci Komite teşkil ettiler. Böylelikle Bolşeviklerin Gilan’daki faaliyetlerinin tarihinde, bugüne dek genelde göz ardı edilen yeni bir sayfanın açılmasını sağladılar. Bu momentte İran’da radikal devrim ihtimali canlıydı. Bu devrim, Cengelilerle Bolşevikler arasında kurulacak ilişkiye bağlıydı.

Cengeliler açısından Bolşeviklerle kurulacak ilişkiler farklı düzeylerde ele alınmak zorundaydı. Yerellik düzeyinde Cengeliler, Bolşeviklerle dostane bir ilişki kurdular. Cengeli hareketi liderleri, Ekim Devrimi’nin hemen ardından, ormanda Bolşevik temsilcileriyle bir araya geldiler. Cengel isimli gazeteleri, bu buluşmayı yeni ve güçlü bir ittifakın kutlandığı bir tören olarak takdim etti.[6]

Kısa bir süre sonra Bolşeviklerle dostluk ilişkisi kurma konusunda önemli bir adım atıldı. Gilan’da düzeni kurma çalışmalarında iki taraf işbirliği içerisinde hareket ettiler. O dönemde Rus askerlerini disipline edecek herhangi bir otorite mevcut olmadığı için bu askerlerin çıkışı önemli bir soruna yol açmıştı. Yardım elini karşı çıkılan Rus askerlerinden gelmesi mümkün değildi. Dolayısıyla, her ne kadar iktidarı henüz tam anlamıyla kontrol altında tutmuyor olsa da Bolşevikler, geleceğe hâkim olacak dinamik gücü temsil ediyorlardı. Bu sebeple, Cengelilerin Gilan’da düzenin tesisi ile ilgili endişeleri, Gilanlıları, Bolşevikleri ve Rusya’daki devrik geçici hükümetin destekçilerini bir araya getirdi. Müzakereler neticesinde “milli” polis gücü teşkil edildi. Cengeli üyeleri ve seçilmiş Bolşevik askerler, kızıl kolluklarıyla polis rolünü üstlenip sokaklarda devriye attılar. Hepsi de asi askerleri gözaltına alma yetkisine sahipti.[7] Bu süreçte Cengeliler, Bolşeviklere olumlu bir tavırla yaklaştılar. Hatta bildiğimiz kadarıyla 1918 yılının başlarında Cengeliler, Bakûlü bir Bolşevikten Reşt’in idaresini üstlenmesini istediler.[8]

Gilan’daki Bolşevik komitenin iktidarı, tümüyle Bakû’deki Bolşeviklerin gücüne tabiydi. Bolşevikler, politik sahneye hâkim olsalar da ve Bakû Sovyeti’nin liderliğini üstlenseler de henüz tüm politik iktidarı ele geçirememişlerdi. Bakû Sovyeti’nde farklı çıkarları temsil eden, birbirinden farklı çizgide birçok politik parti vardı, ayrıca Sovyet, şehirde meclis ve gibi önemli rakiplere sahipti.[9] (Sonraki aşamada yeni politik güçler açığa çıkınca Bolşevikler, iktidarı Ermeni ve Azerbaycanlı milliyetçilerle paylaşmak, iktidar konusunda bu güçlerle kapışmak zorunda kaldı.)

Bu karmaşık politik ilişkilerin basit bir versiyonuna icra komitesinin muhtemelen Kamu Teşkilatları İcra Komitesi’ne bağlı olduğu Gilan’da rastlanıyordu. İcra komitesi, geçici hükümetin Ekim Devrimi’nin yarattığı sarsıntıdan sağ çıktığı günlerden beri Bolşeviklerin devrimci komitesi ile iktidar ve Rus askerlerinin kontrolü konusunda ciddi bir rekabet içerisindeydi. Bolşevik Komitesi, Gilan’da nispeten zayıf bir konumda olduğu için Rus askerlerinin faaliyetlerini her daim kontrol edemiyordu. Bu da Cengelilerin Bolşeviklerle yaptıkları planlar için önemli sorunlara yol açıyordu.

Bu durum, Bolşeviklerin iktidarı alıp “Bakû Komünü” olarak bilinen Sovyet hükümetini kurduğu Nisan 1918’e dek sürdü. Komünün kurulması sonrası Gilan’da bulunan Kızıl Muhafız askerlerinin sayısı bine çıkartıldı. Yüzeyden bakıldığında, yeni gelen askerlerin amacı, Bolşevik Komitesi’nin otoritesine destek olmaktı. Öncesinde Cengeliler, Rusya’daki geçici hükümeti halen daha destekleyen Ruslarla kötü tecrübeler yaşamışlardı. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu Ruslar İcra Komitesi’ne örgütlendiler. Cengelilerle doğrudan çatışmaktan kaçınmasına karşın komite, 1917 yılı boyunca Rusya’nın savaş konusunda attığı adımları destekledi. Ekim 1917’den sonra ise Cengelilerin antiemperyalist çalışmalarını baltaladı.

Aradaki fark 1918 başlarında başında General L. C. Dunsterville’in bulunduğu askeri gücün Gilan’a varmasıyla birlikte açığa çıktı. İlk plana göre, bu birliğin hedefi, komutanın askeri güçler örgütlemek istediği Tiflis’ti ama kısa bir süre sonra Dunsterville bu plandan vazgeçip Türklerin işgal etmek üzere olduğu, İngilizlerin Rusya’nın güneyine yönelik planlanan saldırılar öncesinde “alınması gerekli” denilen Bakû şehrine doğru ilerledi.

Enzeli şehrindeki Bolşeviklerle işbirliği içerisinde hareket eden Cengeliler, Dunsterville’in birliklerinin Bakû’ye ulaşmasına mani olmak istiyorlardı. İngilizlerin niyeti, bu dönemde nüfuz alanını İran topraklarına doğru genişletmek, ayrıca Kafkasya’dan Bolşevikleri çıkartmaktı. Ama bu plan konusunda Bolşevik olmayan Rusların rızasının alınması gerekiyordu. 1918 yılının Şubat ayının ortalarında İngilizler, Rus askerleri üzerinde belirgin bir nüfuza sahipti. Bu noktada Cengeliler, Ruslarla bir araya gelip milliyetçi davalarını onlara aktardılar. Cengelilerin İngilizlerle savaş başladığı vakit icra komitesinin tarafsız kalmasını sağlamak için attıkları üç adım da sonuçsuz kaldı. Hatta bir noktada Ruslar, Cengelileri İngilizlerden yana saf tutmakla tehdit ettiler. Nihayetinde Cengeliler, Dunsterville birliklerinin topraklarından geçmeleri için onlara on beş gün mühlet verdi.[10]

Bakû’deki politik durum aleyhlerine olan Dunsterville ve askerleri hedeflerine ulaşamadılar. Ayrıca Enzeli’de Bolşevik Komitesi’nin muhalefetiyle karşılaştılar. Dunsterville geldiği yöne doğru geri çekildi, Gilan’da güç oluşturmaya çalışacağı Mayıs 1918’e dek geri planda kaldı ve Bakû’deki politik durumun değişmesini bekledi. Dunsterville, sonrasında Cengelilerin Bolşeviklerle ilişkilerini sınayacak, en azından bu ilişkilerin sınırlı kalmasını sağlayacak bazı adımlar attı. Nisan 1918’de, Dunsterville’in ilk çalışmalarının ardından Bolşevikler, Ermeni milliyetçisi güçlerin yardımıyla Bakû’deki Azerbaycan güçlerini mağlup ettiler. Bolşeviklerin sovyet iktidarını tesis etmesiyle sonuçlanacak kısa süreli iç savaştan muzaffer çıktılar. Bolşevik hükümetine verilen adla “Bakû Komünü” Bolşeviklerle Ermeniler arasında kurulmuş askeri ittifakı temel alıyordu.[11]

Komün’ün kurulduğu günden itibaren Türk işgalinin nefesini ensesinde hissettiği koşullarda Ermenilerin bu tehdit konusunda şehirdeki diğer güçlerden daha fazla endişelenmesi gayet doğaldı. Bu noktada şehrin savunulmasında İngilizlerden yardım alınması üzerinden bir tartışma açığa çıktı. Ermeni milliyetçileri, bu adımın en güçlü savunucuları haline geldiler. Bolşeviklerse bu tür bir hamleye karşı çıktılar ve Komün’ün çöküşüne dek bu görüşlerini muhafaza ettiler.

İngilizlerden yardım alınması ile ilgili tartışmaya Enzeli’deki Bolşevikler ve Kızıl Muhafızlar da dâhil oldular. Bolşeviklerin Bakû’de iktidarı almalarının, o “Mart günleri”nin ardından Gilan’a daha fazla sayıda Kızıl Muhafız askeri gelmişti. Ancak Ermeni milliyetçileriyle kurulan askeri ittifakın ve Gilan’daki Rus yerleşiminde Ermenilerin ağırlığının bulunmasının neticesinde Bolşevik güçlerine Nisan ayı içerisinde yüzlerce Ermeni Kızıl Muhafızı katıldı.

Bu birleşmenin ve kurulan ittifakın ideolojik temeli yoktu, salt taktikseldi. Bakû’nün Türklere karşı savunulması konusunda İngilizlerden yardım alınması fikri, bu kırılgan ittifakı sadece Bakû’de değil, bu şehirden epey yetki almış olan küçük bir Bolşevik komitesinin politikalarını yürürlüğe koymak için büyük bir Ermeni gücünü devreye sokmak zorunda kaldığı Enzeli şehrinde de sarstı.[12]

Bu koşullarda, başında Biçerahov’un bulunduğu Rus karşı-devrimci gücünün yardımını arkasına alan Dunsterville birlikleri, Kazvin ile Reşt şehirlerinin arasında bulunan Mencil’den Cengeli topraklarına girmek için bir kez daha hamle yaptı. Kafkaslarda “İslam Ordusu” olarak bilinen Türkiye-Azerbaycan güçleri Bakû’ye sefer öncesi hazırlıkların sonuna gelmişti.

Dunsterville, İran’daki Bakûlü Ermenilerin temsilcilerini kandırdı[13] ve onlara büyük bir İngiliz gücünün Bakû’yü savunacağı vaadinde bulundu.

Reşt şehrinde, İngiliz konsolosunun yardımcısı Maclaren ve British Bank’in müdürü Binbaşı Oakshot, Cengeli ajanları tarafından gözaltında tutuluyordu. Rus-İngiliz askerlerinin Cengelilere saldırması üzerine İngiliz ajanları bir grup Kızıl Muhafız tarafından kurtarıldı.[14] Bu, Enzeli’deki Ermenilerin Cengelilerin karşısına geçtiğinin deliliydi. Bu sebeple, kafa karışıklığı ve düzensizlik sebebiyle Cengeliler “Mencil Muharebesi”ni kaybettiler.

Kızıl Muhafızların bu tavrının sebebini milliyetçi kimliklerinde ve eylemlerini belirleyen, Bakû’de faal olan ve onların eylemlerini tayin eden siyasette aramak gerekiyor. Rusya’nın eski Reşt konsolosu Nikitin’e göre bu askerler, “farklı bir aşamanın önemli aktörleriydi”.[15]

Cengeliler, Tahran’da iktidarı ele geçirme planlarının bu koşullarda suya düştüğünü düşünüyorlardı. Bolşeviklerin desteklerinden de pek emin değillerdi. Küçük Han’ın bazı yardımcıları Bolşeviklerle savaşılmasını istediler ama Küçük Han bu öneriye karşı çıktı.[16] Bolşevikler masum olduklarını söylediler. Küçük Han’a mektup yazan Bolşevikler, İngilizlere karşı olduklarını kanıtlamak amacıyla mektubun içine İngiliz karşıtı yazılar içeren bazı Bakû gazetelerini koydular. O günlerde Tahran’da faaliyet yürüten Bolşevik diplomatı Bravin’in yerini alacak olan Kolomitsev de bir mektup yazdı.

Bakû’de siyaset, Ekim Devrimi’nin etkisini bir ölçüde kırdı. Bir bütün olarak devrim İranlıların iktidarı alacak çalışmalar yürütmesini isterken, Bakûlü Bolşeviklerin iktidarı tam anlamıyla ele geçirememiş olması Cengelilerin işini imkânsız kılmasa da güçleştirdi. Bu sebeple, Cengelilerle Bolşevikler arasındaki ilişki, dostluk üzre olsa da hiçbir zaman devrimci bir ittifaka evrilmedi.

Bakû’deki ve Gilan’daki İranlı komünistlerin faaliyetleri, büyük ölçüde Bakû’deki duruma tabiydi. İranlı komünistlerin partisi Adalet, Bakû’de çalışan göçmen işçilere yaslanıyor, parti hem Rusya’da Bolşevikleri destekliyor hem de faaliyet alanını İran’a doğru genişletip orada parti kurmak için uğraşıyordu.

İran’da parti kurma çalışmaları 1919’a dek yeraltında yürütüldü. O tarihten önce Adalet Partisi İran’da örgütler kurma konusunda çok fazla çaba sarf etmedi. Bunun da sebebi, zayıf bir konumda bulunan Bolşeviklerin kendilerine destek sunacak herkesin gücünden istifade etmek istemesiydi. Ayrıca Bolşeviklerin bölgedeki liderlerinden Stepan Şahumyan, Bakû’deki devrimi esas olarak Batılı bir gelişme olarak gören, Avrupamerkezci bir devrimciydi. Bu durum, Bakû ile Gilan arasında Bolşeviklerin 1920’ye dek kapatamayacakları bir mesafenin açılmasına sebep oldu. Bu mesafeye karşın Cengeliler, Bolşeviklerle işbirliği kurma politikasından hiç vazgeçmediler.

Cengeliler, Gilan toprakları dışında da Bolşeviklerle temas halindeydiler. Kafkasya ve ilk Sovyet diplomatı Bravin’in iktidarı alma girişimi için yürütülen hazırlıklar dâhilinde İranlılarla işbirliği yaptığı Tahran’da Cengeliler Bolşeviklerle ilişkiler kurdular. Bakû’deki Bolşeviklerle ilk temas 1918 yılının başlarında sağlandı.

İngiliz ajanı Yüzbaşı Edmond Noel Kafkasya’dan Gilan’a gelince Cengeliler tarafından gözaltına alındı, evrakı Bakû’ye gönderildi. İngilizlerin Bakû’deki konsolosunun yardımcısı ve Noel’in birlikte hareket ettiği isim olan Ranald MacDonell hatıratında ikilinin birlikte karşı-devrimci general Polovtsov’u Rusya dışına kaçırdıklarını söylüyor.

MacDonell, Bakû komiserlerinden Cevanşir’le bir araya geldi. Kendisine Noel’in Kafkasya’da faaliyet yürüttüğüne dair belgeler gösterildi. Cevanşir’le MacDonell arasında geçen sohbetten Bakû Komünü ile Gilan’da Cengelilerin kurduğu özgürlükçü rejim arasındaki ilişkinin gayet iyi olduğunu öğreniyoruz. Aynı toplantıda Cevanşir, MacDonell’dan Tahran’daki İngiliz bakana bazı belgeleri götürmesini istiyor, devamında Cengeli topraklarından sorun yaşamadan geçme güvencesi veriyor.[18]

1918 yılında, “Mencil Muharebesi”nin yaşandığı günlerde önemli bir olay yaşandı. Cengeliler, Komün liderleriyle bir araya gelecek bir heyeti Bakû’ye gönderdi. Tercüman olarak bu heyete eşlik eden Grigor Eğikyan’ın aktardığı kadarıyla, bu heyetin yegâne amacı, Bakû’den silah ve cephane temin etmekti, “zira o dönemde Cengeliler, Tahran’ın askeri baskılarıyla uğraşıyorlardı.” Hınçak partisinden arta kalan sağcı unsurlardan biri olarak Eğikyan, o günlerde İngilizlerle işbirliği yapmaya karar verdi. Bu karar uyarınca Cengelilerin Bakû’deki çalışmalarını baltalamak için uğraştı. Bu açıdan, hatıratının güvenilir olmadığını söylemek zorundayız.

O dönemde Cengeliler, daha çok iktidarı alma planlarını suya düşürecek olan İngiliz tehdidiyle ilgililerdi. Tahran, henüz ciddi bir tehdit değildi.

Cengeli temsilcilerinin Stepan Şahumyan’la yaptıkları toplantının ana konusu İngiliz tehdidiydi. Ayrıca Bolşeviklerin vaatlerini yerine getirmesine mani olan Kızıl Muhafızların kimi tavırları da tartışıldı. Gündemdeki bir diğer madde ise silah meselesiydi. Türkiye tehdidi karşısında Bakû’nün Cengelilere silah desteği sunması imkânsızdı. Ayrıca Eğikyan, Cengelilerin adımlarını boşa düşürmek için elinden geleni yapıyordu.

Eğikyan’ın hatıratında aktardığı kadarıyla, Enzeli Komitesi lideri Çelyabin hışımla toplantı odasına daldı ve Cengelileri Türklerle işbirliği yapmakla suçladı.[20] Oysa aynı Eğikyan, Tahran’daki İngiliz bakanına yazdığı, hizmetleri karşılığında para istediği mektubunda, Bolşevikleri Cengelilerle karşı karşıya getiren dolapların arkasında kendisinin olduğunu söylüyordu.[21]

O dönemde Bakû’de olan, Eğikyan’ın iddialarını doğrulayan Ranald MacDonell, Tahran’a gönderdiği raporda, “Bay Eğikyan’ın Bakû’deki çalışmalarıyla ilgili söylediklerinin tümüyle doğru olduğunu teyit ederim. Bakû’deyken bana epey yardımı oldu. İngiliz hükümetine hizmet konusunda elinden gelenin en iyisini yaptı” diyordu.[22]

Eğikyan’ın aktarımlarının biraz abartılı olduğu açık. Esasında Cengelilerin Bolşeviklerle ilişkileri ciddi bir yara almadı. Hatta aralarında tesis edilen işbirliği, iki tarafın bir anlaşma imzalama sürecine girdiğine dair dedikoduların işitilmesine neden oldu.[23]

Yakınlarda keşfedilmiş belgelerin de gösterdiği üzere Cengelilerle Bolşevikler, Mart 1918’de ortak bir devrimci faaliyet içerisindelerdi. Sonrasında Cengeliler, güneye doğru ilerlemek, Tahran’ı almak için adım attıklarında, bu girişimleri Bolşeviklerce desteklenmiş, hatta Bolşevik güçleri bu çalışmaya katkı sunmuştu. Bu yürüyüş esnasında Bolşevikler, Cengelilere bin kadar Kızıl Muhafız askeri vermeyi vaat ettiler. Bugün Enzeli’deki Bolşeviklerin Hamedan’a kadar uzanan bir alanda otorite tesis ettiklerini biliyoruz.[24]

Hatta Cengeliler, Enver Paşa gibi önemli şahsiyetlerin çağrılarına rağmen, o dönemde Bakû kuşatması sırasında Türklerle işbirliğine gitmediler, Gilan’a gelen Türk askerlerine katılmadılar.[25]

Aynı günlerde İranlı komünistlere rehberlik ve liderlik eden fikir adamı Esadullah Gaffarzade Reşt’e geldi ve burada katledildi. Yazılanlara göre Gaffarzade’nin amacı, Bakû ile Reşt arasında temas kurulmasını sağlamaktı.

Özensiz bir çalışma olsa da hakikate dair birkaç kırıntıyı içeren kısa hatıratında Cafer Pişevari, “Bakû’deki Sovyet hükümetinin Cengelilere vaatlerine sadık kalacağına, gerektiğinde onlara yardım ve silah temin edeceğine dair güvence vermek zorunda” olduğunu söylüyor.[26] Bu ilişkilerin tesis edildiği durumu izah etmeyen Pişevari, Cengelilerin Dunsterville ve Biçerahov birliklerine karşı pozisyon aldıkları Mayıs-Haziran 1918’deki politik krize atıfta bulunduğunu söylüyor.

Peyman Deylemi

[Kaynak: “The Bolshevik Revolution and the Genesis of Communism in Iran, 1917–1920”, Central Asian Survey, 1992, Yıl. 11, Sayı. 3, s. 51-82.]

Dipnotlar:
[1] Ja'far Pishevari, Tarikhche-ye Hezb-e Edalat (Tahran: Elm, 1981), s. 28-30.

[2] A.g.e., s. 25-26.

[3] Takizade’nin Petrograd Sovyeti’ne gönderdiği telgraf, 27 Aralık 1917, Politisches Archiv des Auswärtigen Amts, Bonn (bundan sonra “AA” olarak anılacak). Görebildiğimiz kadarıyla Takizade Sovyet hükümetiyle müzakere yürütmeye bile çalışıyor. Bu müzakere sürecine Almanlar aracılık ediyor ama hiçbir sonuca varılmıyor. Bkz.: Movarrekh-od-Dowleh Sepehr, Iran dar Jang-e Bozorg (Tahran: Adib, 1983), s. 470.

[4] Küçük Han’ın Ubeydullah Efendi’ye gönderdiği mektup, 21 Şubat 1918, FO 248/1203, Public Records Office, Londra (bundan sonra “PRO” olarak anılacak).

[5] Pezhman Dailami, “The Bolsheviks and the Jangali Revolutionary Movement, 1915-1920”, Cahiers du Monde russe et soviétique, XXXI (1), Ocak-Mart 1990, s. 44-45. Bu makale, Cengelilerin Bolşeviklerle ilişkisine dair daha detaylı bir analiz sunuyor.

[6] Jangal, Sayı. 17, 24 Kasım 1917 (8 Safer 1335), s. 7.

[7] Jangal, Sayı. 23, 23 Ocak 1918 (10 Rabbitüssani, 1336), s. 1-5; Rapor No. 6, 14 Şubat 1918, FO 248/1203 (PRO).

[8] T. A. Ibrahimov (Taqi Shahin), Peidayesh-e Hezb-e Kommonist-e Iran (Tahran: Gunesh, 1981), s. 137 [Bu “Iran Kommunist Partiasının Yaranması” isimli çalışmanın Farsça çevirisidir (Bakû: Elm, 1963)].

[9] R. G. Suny, The Baku Commune, 1917-1918: Class and Nationality in the Russian Revolution (Princeton: Princeton U.P., 1972), s. 171-214.

[10] Rapor No. 48 ve 52, ilkinin tarihi 17, ikincisinin tarihi 18 Şubat 1918, FO 248/1203 (PRO).

[11] Suny, s. 214-222.

[12] Dunsterforce İstihbarat Bölümü Savaş Günlüğü’nde (Dunsterforce İstihbarat Günlüğü’nde) 9 Ağustos 1918 tarihli kayda bakınız.

[13] A. H. Arslanian, “Dunsterville’s Adventure: a Reappraisal”, International Journal of Middle East Studies, Cilt. 12 (1980), s. 209-210.

[14] B. Nikitin, Khaterat va Safarnameh (2. Baskı, Tahran: Ma'refat, 1976), s. 306.

[15] A.g.e.

[16] Mir Hamid Madani konusunda onun henüz yayımlanmamış olan hatıratına bakılabilir.

[17] Dunsterforce İstihbarat Günlüğü’ndeki 26 Temmuz 1918 tarihli kayıt.

[18] R. MacDonell, “…And Nothing Long” (Londra: Edward Arnold, 1938), s. 205-206.

[19] G. Eghikian, “Sar’anjam-e Saran-e Enqelab-e Roussieh”, Yayına Hz.: B. Dehgan, Showravi va Jonbesh-e Jangal (Tahran: Novin, 1984), s. 415.

[20] A.g.e., s. 417.

[21] Eğikyan’ın Tahran’daki İngiliz bakana gönderdiği mektup, 14 Ekim 1918, FO 248/1212 (PRO).

[22] MacDonell’ın Cox’a yazdığı 2 Kasım 1918 tarihli mektubu, a.g.e.

[23] Kargozar, 31 Mayıs 1918, FO 248/1202 (PRO).

[24] Dunsterville’ın to C.I.G.S.’e mektupları, 26, 27 Şubat ve 7, 15 Mart 1918, Hindistan Kütüphane ve Arşiv Bürosu, Londra (bundan sonra “IOL” olarak anılacak).

[25] Maclaren, deşifre 78, 8/9 Mayıs 1918, FO 248/1212; a.g.e., 21/22 Mayıs 1918; G.O.C. Kuzey İran Gücü’nün Küçük Han’a mektubu, 9 Kasım 1918, FO 248/1203 (PRO).

[26] Pishevari, s. 44.

0 Yorum: