“Bu iki buçuk yıl içerisinde hiçbir şey yapılamamış olması
ne acı.”
[Haydar Emmioğlu, 8 Şubat 1917]
“O saygıdeğer toplumunuzu örgütleyecek yapıyı kurduğunuz
için sizi tebrik eder,
İran’a yönelik ilginizden dolayı size şükranlarımızı sunarız.”
[Bolşeviklerin İran Temsilcisi, Tebriz 2 Haziran 1920]
Avrupa’da
Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte İran’a İngiliz, Türk ve Rus
askerleri konuşlandırıldı. 1915 yılının başlarında Rusya Kuzey İran’ı işgal
etmiş olan orduya takviye yaptı. Türkiye İran Azerbaycanı’nın belirli
bölümlerini ele geçirdi, Güney İran’a İngiliz askerleri çıktı.
O
dönemde asıl öncelikli konu, Kafkasya’da Ruslarla Türkler, Mezopotamya’da
İngilizlerle Türkler arasında yaşanan çatışmalardı. İran topraklarında ilgili
güçler arasında yaşanan askeri çatışmalar, bu bahsi edilen çatışmaların
neticesiydi. Rusya-Türkiye savaşı İran’a uzandı ve 1917’ye dek sürdü.
İngiltere-Türkiye savaşı, Orta ve Batı İran’da milliyetçi ayaklanmaları
tetikledi.
İran,
Kasım 1914’te tarafsızlığını ilan etse de gerçekte merkezi kuvvetlerden
yanaydı. 1915 baharında Almanlar, Orta ve Güney İran’da sabotaj faaliyetleri
yürütüp gizli planları yürürlüğe koyacak küçük örgütler kurdu. Bazı kabileleri
örgütleyen bu güçler, bir süre sonra İngilizlerin müdahalesiyle ezildiler.
1915
yılının sonlarında İranlılar, Almanlara ve Türklere destek vermek amacıyla
Tahran’da büyük bir grup halinde toplantı gerçekleştirdiler. Ekim ayının
sonunda General Baratov komutasında hareket eden büyük bir Rus askeri birliği
Kuzey İran’a girdi. Bu birliğin belirli bir kısmı Karac’a ilerledi ve başkenti
kuşattı. Merkezi kuvvetleri destekleyenler, arkalarındaki güçlerle birlikte
Tahran’ı boşaltıp güneydeki Kum kentine çekildiler. Bu hamleye ikna edilemeyen
Şah, Tahran’da kaldı. Kum’da Türkler ve Almanlarla işbirliği içerisinde olan,
alternatif bir milli hükümet kuruldu ve hükümet, Rusya ile İngiltere’ye savaş
ilan etti. Milliyetçiler, 1916 yılına dek Orta ve Batı İran’da Rus askerleriyle
savaştılar.
Gilan’daki
Cengeli hareketi, Rus işgal ordusuyla bu tarihsel bağlam içerisinde savaştı.
Şubat Devrimi sonrası Gilan’ın balta girmemiş ormanlarında kurulmuş olan örgüt,
Gilan şehrine bağlı bölgeleri de ele geçirmeyi bildi. 1919 başına dek şehri
kontrol altında tuttu. 1918 başlarında Rus güçleri Gilan’dan ayrıldı, onların
yerini İngiliz askerleri aldı.
Ağustos
1918’de Bakû Komünü hükümetinin yıkıldığı koşullarda İngilizler ile Cengeli
hareketi arasında bir anlaşma imzalandı. Hareketin başını çektiği birleşik
cephe bu anlaşmayla birlikte krize sürüklendi. Kısa bir süre sonra İngiliz ve
İran askerleri Cengelileri ezdi.
Ağustos
1919’da halkta karşılığı olmayan İngiliz-İran anlaşması imzalandı. Cengeli
hareketi bu gelişme üzerine yeniden toparlandı. Mayıs 1920’de Gilan’a giren
Bolşevikler, Cengelilerle ittifak kurdular. Bu ittifak neticesinde İran Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti kuruldu.
İran
Komünist Partisi, İran topraklarındaki ilk kongresini Haziran 1920’de, Bolşevik
devriminden yaklaşık iki buçuk yıl sonra topladı. Bolşevik devriminin etkisi,
esasen Mayıs 1920’de Gilan’a Bolşevik askerleri gelene dek pek hissedilmemişti.
Devrim, İranlı devrimcilere sovyet cumhuriyeti kurma fırsatı sundu.
Tarihçiler,
bu iki buçuk yıllık dönemi yeterince delil olmadığı için göz ardı ediyorlar.
Transkafkasya’daki Bolşeviklerle işbirliği içerisinde çalışmış olan İranlı
komünistlerin ülkeleriyle ilgili attıkları adımlara pek bakılmıyor.
Oysa
İran komünizmi Transkafkasya’da doğuyor, sonra faaliyet alanını Orta Asya’ya
doğru genişletiyor. Bu anlamda, önemli bir tarihsel deneyime sahip. Buna karşın,
söz konusu deneyim ve birikim genelde göz ardı ediliyor. Çünkü İran
komünizminin tarihinin Bolşevik güçlerinin Gilan’a girişiyle birlikte
başladığına inanılıyor. Oysa bu yaklaşım, İran komünizmini tarihsel meşruiyet
zemininden mahrum bırakıyor.
Ben
bu makalede, İran komünizminin gerekli tarihsel meşruiyet zeminine sahip
olduğunu iddia ediyorum. Bu noktada, onun doğuşuyla birlikte ele alınması
gereken Bolşevik devrim üzerinde duruyorum. Ben, İran komünizminin hikâyesinin
1920’de Bolşeviklerin ülkeye ayak basmasından önce başladığını düşünüyorum.
Sosyalizm,
İranlıların 1905-1911 döneminde cereyan eden Anayasa Devrimi esnasında
tanıştıkları politik bir güçtü. Bilindiği üzere, Rusya’da 1905-1907 devrimi
ezildi, Stolipin dönemi başladı, bu gelişme üzerine, Transkafkasya’daki sosyal
demokratlar İranlı devrimcilerin yardımına koştular. Rusya’nın 1905’de Japonya
karşısında aldığı yenilgi de Rus İmparatorluğu’nun iç siyasetinde önemli
sonuçlara yol açtı. Rusya’nın İran’a yönelik planlarının da aynı şekilde
başarısızlığa uğrayacağı düşünüldü. Bu düzlemde uluslararası dayanışma somut
bir anlam kazandı.
Bu
dönemde sosyal demokratlar, faaliyetlerinin burjuva demokratik devrimi
desteklemekle sınırlı kalmasına neden olacak bir politika benimsediler. Oysa
sosyal demokrasi İran’da halktan ciddi bir destek görüyor, çok az kişi, kendisini
sosyal demokrat olarak tanımlama konusunda bir tereddüt yaşıyordu.
Politik
partilerin kurulduğu, meclisin yeniden açıldığı 1909 yılında devrimci sosyal
demokratlar, yüzlerini parlamentarizme döndüler, meclis dışında yürütülen tüm
devrimci faaliyetleri terk ettiler. Sonrasında, Birinci Dünya Savaşı patlak
verip Rusya, İngiltere ve Türkiye orduları İran topraklarına girdiğinde sosyal
demokrat parti bile milliyetçi bir güce dönüştü, sosyal demokrasiye ait fikirler
arka plana atıldı.
Tam
da bu sebeple, Şubat Devrimi sonrası İranlıların başını çektiği, Rus
İmparatorluğu’ndaki gelişmelerin etkisiyle ortaya çıkan radikal sosyal demokrat
hareket İran’da değil Azerbaycan’da açığa çıktı. Bu dönemde içlerinden bazı
isimlerin Bolşevik parti içinde faaliyet yürüttüğü bir grup İranlı sosyal
demokrat, İran Sosyal Demokrat İşçi Partisi (Adalet) kurdu.
O
dönemde İran’dan farklı olarak Transkafkasya’da İranlılar, hem İranlı işçilerin
hem de belirgin bir güce sahip olan sosyal demokrasi ideolojisinin desteğini
arkalarına aldılar. Ama bu sefer İran sosyal demokrasisi, eski sosyal
demokratlardaki teslimiyetçiliği reddedip sosyal demokrat hareket içerisinde
hegemonik bir role sahip oldu.[1] Eski sosyal demokrasiyi Bakû’de faal olan
Demokrat Parti temsil ediyordu. Adalet Partisi ile Demokrat Parti arasındaki
farklar, Bolşeviklerle işbirliği ve Bakû’deki siyasete katılma meselelerine
yaklaşımla alakalıydı.[2] Bolşeviklerle kurulacak işbirliği, Adalet Partisi’nin
İran topraklarına doğru genişleyip burada örgütler kurma hedefini içeren
politikanın basit bir bileşeniydi.
1917’de
yaşanan iki önemli olay, İran siyasetinde dönüm noktalarını teşkil eder. İlki, o
güne dek dizginlenmiş olan politik güçlerin açığa çıkmasını sağlayan Şubat
Devrimi, diğeri de onu tamamlayan, söz konusu politik güçlerin saflarındaki
kitleleri yeniden örgütleyip düzene sokan Ekim Devrimi’dir.
Bolşevikler,
çok daha öncesinde Bakû Sovyeti’ne liderlik etseler de Bakû’de Nisan 1918’e dek
iktidarı ele geçiremediler. Ekim Devrimi ile birlikte Bakû’deki Bolşevikler
iktidarı almak için kolları sıvadılar.
Ekim
Devrimi, İran’da da zihinlere iktidarın devrim yoluyla alınması fikrini zerketti.
Devrimin Rusların İran’daki işgaline son vereceğini düşünen birçok İranlı
radikal Bolşevik devrimine örgütlendi. O günlerde dağılmış olan Demokrat Parti’nin
bazı liderleri bile Bolşeviklerle sıcak ilişkiler kurmaya başladılar. Berlin’de
yaşayan Takizade, Demokrat Parti lideri olarak, Petrograd Sovyeti’ne telgraf
çekti. Telgraftaki ifadeler, birçok İranlı radikalin yaklaşımını yansıtıyor:
“İran halkı adına şükranlarımızı
sunuyoruz. Çarlık rejiminin huzursuzluğa mahkûm ettiği, felâkete sürüklediği
İran topraklarını hassas bir yaklaşım üzerinden boşaltarak göstermiş olduğunuz
nezaket için tüm samimiyetimizle teşekkür ederiz. Demokrat Rus hükümetinin bu
büyük jesti, hürriyet ve adaletle tanımlı yeni çağın şafağının söktüğünün
habercisidir. Tarih, sizin isimlerinizi hafızasına nakşedecek, o kötü olayların
kayıtlı olduğu sayfaları yırtıp açtığınız, üzerinde adalet yazan o parlak ve şanlı
sayfa, İran halkına sunduğunuz o güzel sayfa, en güçlü ışığıyla parıldayacak.
Umarız bu halkımıza karşı iyi niyetli olduğunuzu ispatlayan bu adımınızın
devamı gelir, İran, bağımsızlık ilkesinin inkârı demek olan zincirlerden
kurtularak tam bağımsızlığa kavuşur.”[3]
Uzak
diyarlarda mücadele eden bu insanların haricinde bir de pratikte Bolşeviklerle
ilişki kurmak zorunda olan, Ekim Devrimi’nin etkilediği topraklarda faaliyet
yürüten bir devrimci güç vardı. Cengeli hareketi denilen bu güç, Ekim Devrimi’ni
iyimser bir yerden yorumladı ama pratik ilişkinin daha karmaşık bir seyir
izleyeceğini ortaya koydu.
Cengeliler,
Gilan’da kendi devrimlerini yapmakla meşgullerdi. Bu bölge, onlarca yıldır
Rusya’nın güneyine açılan, önemli ticari ve siyasi ilişkilere vesile olan bir
kapıydı. Kısa süre öncesine kadar bölge, Rus ordusunun tüm İran topraklarına
girmek için tuttuğu mevzi idi. Rusya’ya yakın oluşu sayesinde, İran devrimine
Rusya’nın hoşgörü göstermediği 1911 yılında Rus ordusunca bastırılan Anayasa
Devrimi’nde en radikal politik hareket Gilan’da kuruldu. Sonrasında Kuzey İran’ın
tamamı, Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasına dek Rus ordusunun elinde kaldı. Sonrasında
Rus ordusu, varlık alanını genişletti, gücünü artırdı.
Bu
gelişmeye İranlılar, başkent Tahran’dan çıkarak, Orta ve Batı İran’da Türklerle
kurulan işbirliği üzerinden Ruslarla savaşacak milliyetçi bir ordu teşkil ederek
cevap verdi. Aynı tarihsel bağlam dâhilinde, merkezdeki milliyetçi hareketten
uzakta ve ondan ayrı faaliyet yürüten Gilanlılar da 1915 güzünde Rus ordusuna
kendi silahlarıyla karşı koymaya başladılar. Bu hareket, sonrasında Cengeliler
olarak anıldı.
Hareket,
kır merkezli ve kendi coğrafyasına sıkışmış bir yapı olarak, Tahran’daki
iktidarı tek başlarına ele geçiremeyeceklerini biliyordu. İktidarı almak için
hazırlanan plan, Anayasa Devrimi’nde yürünen yolu takip ediyor, güneydeki Bahtiyarilerin
ve kuzeybatıdaki Azerbaycanlıların devrimin ana bileşenlerini oluşturması
üzerinde duruyordu. Süreçte önemli bir rol oynayan Gilanlılara Transkafkasyalı
sosyal demokratlar da eklendi. Anayasa Devrimi süresince bu kesim, İran
siyasetine meşru bir zeminden dâhil olmuştu. İlgili kesimin üyeleri o dönemde “Kafkas
devrimcileri” olarak anılıyorlardı.
Cengelilerin
lideri Küçük Han, Anayasa Hareketi’nin ortaya koyduğu deneyimin bilincinde bir
isim olarak, Ekim Devrimi sonrası Kafkaslıların İran devrimine iştirakinin önemini
açıktan kabul ediyordu. Şubat 1918’de Tahran’da Türkiye adına çalışan
Ubeydullah Efendi isimli ajana yazdığı mektupta Türkiye’nin sağcı darbe planını
reddeden Küçük Han, “asıl önemli ve gerekli olan, Gilan’ın, Azerbaycan’ın ve Kafkasya’nın
birliğini güvence altına almaktır” diyordu. Aynı mektupta Küçük Han, Bakû’dekilerle
arasındaki farkları ortadan kaldırdığından, ayrıca Cengeliler için silah
toplasın diye bu şehre ajanlar gönderdiğinden bahsediyordu.[4]
Küçük
Han “Kafkaslılar” derken, büyük olasılık Bolşevikleri kastediyordu. Cengeli
lideri, Bolşeviklerin Rusya’daki zaferini ve Bakû’deki politik hâkimiyetlerini
önemli görüyor, buradan Bolşeviklerin devrimci işbirliği kurmaya aday bir güç
olduğunu düşünüyordu. Bu noktada Bolşeviklerin Cengelilerle hareketin kurulduğu
günden beri işbirliği içerisinde olduklarını unutmamak gerek.[5] Çok erken bir
tarihte Bolşevikler, Anayasa Devrimi sırasında Gilan’da önemli bir rol üstlendiler.
Ekim
Devrimi’nin zafere ulaşmasından kısa bir süre sonra Gilan’daki Bolşevikler, Enzeli’de
örgütlendiler ve bir Devrimci Komite teşkil ettiler. Böylelikle Bolşeviklerin
Gilan’daki faaliyetlerinin tarihinde, bugüne dek genelde göz ardı edilen yeni
bir sayfanın açılmasını sağladılar. Bu momentte İran’da radikal devrim ihtimali
canlıydı. Bu devrim, Cengelilerle Bolşevikler arasında kurulacak ilişkiye
bağlıydı.
Cengeliler
açısından Bolşeviklerle kurulacak ilişkiler farklı düzeylerde ele alınmak
zorundaydı. Yerellik düzeyinde Cengeliler, Bolşeviklerle dostane bir ilişki
kurdular. Cengeli hareketi liderleri, Ekim Devrimi’nin hemen ardından, ormanda
Bolşevik temsilcileriyle bir araya geldiler. Cengel isimli gazeteleri, bu
buluşmayı yeni ve güçlü bir ittifakın kutlandığı bir tören olarak takdim etti.[6]
Kısa
bir süre sonra Bolşeviklerle dostluk ilişkisi kurma konusunda önemli bir adım
atıldı. Gilan’da düzeni kurma çalışmalarında iki taraf işbirliği içerisinde
hareket ettiler. O dönemde Rus askerlerini disipline edecek herhangi bir
otorite mevcut olmadığı için bu askerlerin çıkışı önemli bir soruna yol
açmıştı. Yardım elini karşı çıkılan Rus askerlerinden gelmesi mümkün değildi. Dolayısıyla,
her ne kadar iktidarı henüz tam anlamıyla kontrol altında tutmuyor olsa da Bolşevikler,
geleceğe hâkim olacak dinamik gücü temsil ediyorlardı. Bu sebeple, Cengelilerin
Gilan’da düzenin tesisi ile ilgili endişeleri, Gilanlıları, Bolşevikleri ve Rusya’daki
devrik geçici hükümetin destekçilerini bir araya getirdi. Müzakereler neticesinde
“milli” polis gücü teşkil edildi. Cengeli üyeleri ve seçilmiş Bolşevik askerler,
kızıl kolluklarıyla polis rolünü üstlenip sokaklarda devriye attılar. Hepsi de
asi askerleri gözaltına alma yetkisine sahipti.[7] Bu süreçte Cengeliler,
Bolşeviklere olumlu bir tavırla yaklaştılar. Hatta bildiğimiz kadarıyla 1918
yılının başlarında Cengeliler, Bakûlü bir Bolşevikten Reşt’in idaresini
üstlenmesini istediler.[8]
Gilan’daki
Bolşevik komitenin iktidarı, tümüyle Bakû’deki Bolşeviklerin gücüne tabiydi. Bolşevikler,
politik sahneye hâkim olsalar da ve Bakû Sovyeti’nin liderliğini üstlenseler de
henüz tüm politik iktidarı ele geçirememişlerdi. Bakû Sovyeti’nde farklı
çıkarları temsil eden, birbirinden farklı çizgide birçok politik parti vardı,
ayrıca Sovyet, şehirde meclis ve gibi önemli rakiplere sahipti.[9] (Sonraki
aşamada yeni politik güçler açığa çıkınca Bolşevikler, iktidarı Ermeni ve Azerbaycanlı
milliyetçilerle paylaşmak, iktidar konusunda bu güçlerle kapışmak zorunda
kaldı.)
Bu
karmaşık politik ilişkilerin basit bir versiyonuna icra komitesinin muhtemelen Kamu
Teşkilatları İcra Komitesi’ne bağlı olduğu Gilan’da rastlanıyordu. İcra komitesi,
geçici hükümetin Ekim Devrimi’nin yarattığı sarsıntıdan sağ çıktığı günlerden
beri Bolşeviklerin devrimci komitesi ile iktidar ve Rus askerlerinin kontrolü
konusunda ciddi bir rekabet içerisindeydi. Bolşevik Komitesi, Gilan’da nispeten
zayıf bir konumda olduğu için Rus askerlerinin faaliyetlerini her daim kontrol
edemiyordu. Bu da Cengelilerin Bolşeviklerle yaptıkları planlar için önemli
sorunlara yol açıyordu.
Bu
durum, Bolşeviklerin iktidarı alıp “Bakû Komünü” olarak bilinen Sovyet
hükümetini kurduğu Nisan 1918’e dek sürdü. Komünün kurulması sonrası Gilan’da
bulunan Kızıl Muhafız askerlerinin sayısı bine çıkartıldı. Yüzeyden bakıldığında,
yeni gelen askerlerin amacı, Bolşevik Komitesi’nin otoritesine destek olmaktı. Öncesinde
Cengeliler, Rusya’daki geçici hükümeti halen daha destekleyen Ruslarla kötü
tecrübeler yaşamışlardı. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu Ruslar İcra
Komitesi’ne örgütlendiler. Cengelilerle doğrudan çatışmaktan kaçınmasına karşın
komite, 1917 yılı boyunca Rusya’nın savaş konusunda attığı adımları destekledi.
Ekim 1917’den sonra ise Cengelilerin antiemperyalist çalışmalarını baltaladı.
Aradaki
fark 1918 başlarında başında General L. C. Dunsterville’in bulunduğu askeri
gücün Gilan’a varmasıyla birlikte açığa çıktı. İlk plana göre, bu birliğin
hedefi, komutanın askeri güçler örgütlemek istediği Tiflis’ti ama kısa bir süre
sonra Dunsterville bu plandan vazgeçip Türklerin işgal etmek üzere olduğu,
İngilizlerin Rusya’nın güneyine yönelik planlanan saldırılar öncesinde “alınması
gerekli” denilen Bakû şehrine doğru ilerledi.
Enzeli
şehrindeki Bolşeviklerle işbirliği içerisinde hareket eden Cengeliler,
Dunsterville’in birliklerinin Bakû’ye ulaşmasına mani olmak istiyorlardı. İngilizlerin
niyeti, bu dönemde nüfuz alanını İran topraklarına doğru genişletmek, ayrıca
Kafkasya’dan Bolşevikleri çıkartmaktı. Ama bu plan konusunda Bolşevik olmayan
Rusların rızasının alınması gerekiyordu. 1918 yılının Şubat ayının ortalarında
İngilizler, Rus askerleri üzerinde belirgin bir nüfuza sahipti. Bu noktada
Cengeliler, Ruslarla bir araya gelip milliyetçi davalarını onlara aktardılar. Cengelilerin
İngilizlerle savaş başladığı vakit icra komitesinin tarafsız kalmasını sağlamak
için attıkları üç adım da sonuçsuz kaldı. Hatta bir noktada Ruslar, Cengelileri
İngilizlerden yana saf tutmakla tehdit ettiler. Nihayetinde Cengeliler, Dunsterville
birliklerinin topraklarından geçmeleri için onlara on beş gün mühlet verdi.[10]
Bakû’deki
politik durum aleyhlerine olan Dunsterville ve askerleri hedeflerine ulaşamadılar.
Ayrıca Enzeli’de Bolşevik Komitesi’nin muhalefetiyle karşılaştılar. Dunsterville
geldiği yöne doğru geri çekildi, Gilan’da güç oluşturmaya çalışacağı Mayıs 1918’e
dek geri planda kaldı ve Bakû’deki politik durumun değişmesini bekledi.
Dunsterville, sonrasında Cengelilerin Bolşeviklerle ilişkilerini sınayacak, en
azından bu ilişkilerin sınırlı kalmasını sağlayacak bazı adımlar attı. Nisan
1918’de, Dunsterville’in ilk çalışmalarının ardından Bolşevikler, Ermeni
milliyetçisi güçlerin yardımıyla Bakû’deki Azerbaycan güçlerini mağlup ettiler.
Bolşeviklerin sovyet iktidarını tesis etmesiyle sonuçlanacak kısa süreli iç
savaştan muzaffer çıktılar. Bolşevik hükümetine verilen adla “Bakû Komünü”
Bolşeviklerle Ermeniler arasında kurulmuş askeri ittifakı temel alıyordu.[11]
Komün’ün
kurulduğu günden itibaren Türk işgalinin nefesini ensesinde hissettiği koşullarda
Ermenilerin bu tehdit konusunda şehirdeki diğer güçlerden daha fazla
endişelenmesi gayet doğaldı. Bu noktada şehrin savunulmasında İngilizlerden
yardım alınması üzerinden bir tartışma açığa çıktı. Ermeni milliyetçileri, bu
adımın en güçlü savunucuları haline geldiler. Bolşeviklerse bu tür bir hamleye
karşı çıktılar ve Komün’ün çöküşüne dek bu görüşlerini muhafaza ettiler.
İngilizlerden
yardım alınması ile ilgili tartışmaya Enzeli’deki Bolşevikler ve Kızıl
Muhafızlar da dâhil oldular. Bolşeviklerin Bakû’de iktidarı almalarının, o “Mart
günleri”nin ardından Gilan’a daha fazla sayıda Kızıl Muhafız askeri gelmişti. Ancak
Ermeni milliyetçileriyle kurulan askeri ittifakın ve Gilan’daki Rus
yerleşiminde Ermenilerin ağırlığının bulunmasının neticesinde Bolşevik
güçlerine Nisan ayı içerisinde yüzlerce Ermeni Kızıl Muhafızı katıldı.
Bu
birleşmenin ve kurulan ittifakın ideolojik temeli yoktu, salt taktikseldi. Bakû’nün
Türklere karşı savunulması konusunda İngilizlerden yardım alınması fikri, bu
kırılgan ittifakı sadece Bakû’de değil, bu şehirden epey yetki almış olan küçük
bir Bolşevik komitesinin politikalarını yürürlüğe koymak için büyük bir Ermeni
gücünü devreye sokmak zorunda kaldığı Enzeli şehrinde de sarstı.[12]
Bu
koşullarda, başında Biçerahov’un bulunduğu Rus karşı-devrimci gücünün yardımını
arkasına alan Dunsterville birlikleri, Kazvin ile Reşt şehirlerinin arasında
bulunan Mencil’den Cengeli topraklarına girmek için bir kez daha hamle yaptı.
Kafkaslarda “İslam Ordusu” olarak bilinen Türkiye-Azerbaycan güçleri Bakû’ye
sefer öncesi hazırlıkların sonuna gelmişti.
Dunsterville,
İran’daki Bakûlü Ermenilerin temsilcilerini kandırdı[13] ve onlara büyük bir İngiliz
gücünün Bakû’yü savunacağı vaadinde bulundu.
Reşt
şehrinde, İngiliz konsolosunun yardımcısı Maclaren ve British Bank’in müdürü
Binbaşı Oakshot, Cengeli ajanları tarafından gözaltında tutuluyordu.
Rus-İngiliz askerlerinin Cengelilere saldırması üzerine İngiliz ajanları bir grup
Kızıl Muhafız tarafından kurtarıldı.[14] Bu, Enzeli’deki Ermenilerin Cengelilerin
karşısına geçtiğinin deliliydi. Bu sebeple, kafa karışıklığı ve düzensizlik
sebebiyle Cengeliler “Mencil Muharebesi”ni kaybettiler.
Kızıl
Muhafızların bu tavrının sebebini milliyetçi kimliklerinde ve eylemlerini
belirleyen, Bakû’de faal olan ve onların eylemlerini tayin eden siyasette aramak
gerekiyor. Rusya’nın eski Reşt konsolosu Nikitin’e göre bu askerler, “farklı bir
aşamanın önemli aktörleriydi”.[15]
Cengeliler,
Tahran’da iktidarı ele geçirme planlarının bu koşullarda suya düştüğünü
düşünüyorlardı. Bolşeviklerin desteklerinden de pek emin değillerdi. Küçük Han’ın
bazı yardımcıları Bolşeviklerle savaşılmasını istediler ama Küçük Han bu
öneriye karşı çıktı.[16] Bolşevikler masum olduklarını söylediler. Küçük Han’a
mektup yazan Bolşevikler, İngilizlere karşı olduklarını kanıtlamak amacıyla mektubun
içine İngiliz karşıtı yazılar içeren bazı Bakû gazetelerini koydular. O günlerde
Tahran’da faaliyet yürüten Bolşevik diplomatı Bravin’in yerini alacak olan
Kolomitsev de bir mektup yazdı.
Bakû’de
siyaset, Ekim Devrimi’nin etkisini bir ölçüde kırdı. Bir bütün olarak devrim
İranlıların iktidarı alacak çalışmalar yürütmesini isterken, Bakûlü Bolşeviklerin
iktidarı tam anlamıyla ele geçirememiş olması Cengelilerin işini imkânsız
kılmasa da güçleştirdi. Bu sebeple, Cengelilerle Bolşevikler arasındaki ilişki,
dostluk üzre olsa da hiçbir zaman devrimci bir ittifaka evrilmedi.
Bakû’deki
ve Gilan’daki İranlı komünistlerin faaliyetleri, büyük ölçüde Bakû’deki duruma tabiydi.
İranlı komünistlerin partisi Adalet, Bakû’de çalışan göçmen işçilere yaslanıyor,
parti hem Rusya’da Bolşevikleri destekliyor hem de faaliyet alanını İran’a doğru
genişletip orada parti kurmak için uğraşıyordu.
İran’da
parti kurma çalışmaları 1919’a dek yeraltında yürütüldü. O tarihten önce Adalet
Partisi İran’da örgütler kurma konusunda çok fazla çaba sarf etmedi. Bunun da
sebebi, zayıf bir konumda bulunan Bolşeviklerin kendilerine destek sunacak
herkesin gücünden istifade etmek istemesiydi. Ayrıca Bolşeviklerin bölgedeki
liderlerinden Stepan Şahumyan, Bakû’deki devrimi esas olarak Batılı bir gelişme
olarak gören, Avrupamerkezci bir devrimciydi. Bu durum, Bakû ile Gilan arasında
Bolşeviklerin 1920’ye dek kapatamayacakları bir mesafenin açılmasına sebep oldu.
Bu mesafeye karşın Cengeliler, Bolşeviklerle işbirliği kurma politikasından hiç
vazgeçmediler.
Cengeliler,
Gilan toprakları dışında da Bolşeviklerle temas halindeydiler. Kafkasya ve ilk
Sovyet diplomatı Bravin’in iktidarı alma girişimi için yürütülen hazırlıklar
dâhilinde İranlılarla işbirliği yaptığı Tahran’da Cengeliler Bolşeviklerle
ilişkiler kurdular. Bakû’deki Bolşeviklerle ilk temas 1918 yılının başlarında sağlandı.
İngiliz
ajanı Yüzbaşı Edmond Noel Kafkasya’dan Gilan’a gelince Cengeliler tarafından
gözaltına alındı, evrakı Bakû’ye gönderildi. İngilizlerin Bakû’deki konsolosunun
yardımcısı ve Noel’in birlikte hareket ettiği isim olan Ranald MacDonell
hatıratında ikilinin birlikte karşı-devrimci general Polovtsov’u Rusya dışına kaçırdıklarını
söylüyor.
MacDonell,
Bakû komiserlerinden Cevanşir’le bir araya geldi. Kendisine Noel’in Kafkasya’da
faaliyet yürüttüğüne dair belgeler gösterildi. Cevanşir’le MacDonell arasında
geçen sohbetten Bakû Komünü ile Gilan’da Cengelilerin kurduğu özgürlükçü rejim
arasındaki ilişkinin gayet iyi olduğunu öğreniyoruz. Aynı toplantıda Cevanşir,
MacDonell’dan Tahran’daki İngiliz bakana bazı belgeleri götürmesini istiyor, devamında
Cengeli topraklarından sorun yaşamadan geçme güvencesi veriyor.[18]
1918
yılında, “Mencil Muharebesi”nin yaşandığı günlerde önemli bir olay yaşandı.
Cengeliler, Komün liderleriyle bir araya gelecek bir heyeti Bakû’ye gönderdi. Tercüman
olarak bu heyete eşlik eden Grigor Eğikyan’ın aktardığı kadarıyla, bu heyetin yegâne
amacı, Bakû’den silah ve cephane temin etmekti, “zira o dönemde Cengeliler,
Tahran’ın askeri baskılarıyla uğraşıyorlardı.” Hınçak partisinden arta kalan
sağcı unsurlardan biri olarak Eğikyan, o günlerde İngilizlerle işbirliği
yapmaya karar verdi. Bu karar uyarınca Cengelilerin Bakû’deki çalışmalarını
baltalamak için uğraştı. Bu açıdan, hatıratının güvenilir olmadığını söylemek
zorundayız.
O
dönemde Cengeliler, daha çok iktidarı alma planlarını suya düşürecek olan
İngiliz tehdidiyle ilgililerdi. Tahran, henüz ciddi bir tehdit değildi.
Cengeli
temsilcilerinin Stepan Şahumyan’la yaptıkları toplantının ana konusu İngiliz
tehdidiydi. Ayrıca Bolşeviklerin vaatlerini yerine getirmesine mani olan Kızıl
Muhafızların kimi tavırları da tartışıldı. Gündemdeki bir diğer madde ise silah
meselesiydi. Türkiye tehdidi karşısında Bakû’nün Cengelilere silah desteği
sunması imkânsızdı. Ayrıca Eğikyan, Cengelilerin adımlarını boşa düşürmek için
elinden geleni yapıyordu.
Eğikyan’ın
hatıratında aktardığı kadarıyla, Enzeli Komitesi lideri Çelyabin hışımla
toplantı odasına daldı ve Cengelileri Türklerle işbirliği yapmakla suçladı.[20]
Oysa aynı Eğikyan, Tahran’daki İngiliz bakanına yazdığı, hizmetleri
karşılığında para istediği mektubunda, Bolşevikleri Cengelilerle karşı karşıya
getiren dolapların arkasında kendisinin olduğunu söylüyordu.[21]
O
dönemde Bakû’de olan, Eğikyan’ın iddialarını doğrulayan Ranald MacDonell,
Tahran’a gönderdiği raporda, “Bay Eğikyan’ın Bakû’deki çalışmalarıyla ilgili
söylediklerinin tümüyle doğru olduğunu teyit ederim. Bakû’deyken bana epey
yardımı oldu. İngiliz hükümetine hizmet konusunda elinden gelenin en iyisini
yaptı” diyordu.[22]
Eğikyan’ın
aktarımlarının biraz abartılı olduğu açık. Esasında Cengelilerin Bolşeviklerle
ilişkileri ciddi bir yara almadı. Hatta aralarında tesis edilen işbirliği, iki
tarafın bir anlaşma imzalama sürecine girdiğine dair dedikoduların işitilmesine
neden oldu.[23]
Yakınlarda
keşfedilmiş belgelerin de gösterdiği üzere Cengelilerle Bolşevikler, Mart 1918’de
ortak bir devrimci faaliyet içerisindelerdi. Sonrasında Cengeliler, güneye
doğru ilerlemek, Tahran’ı almak için adım attıklarında, bu girişimleri Bolşeviklerce
desteklenmiş, hatta Bolşevik güçleri bu çalışmaya katkı sunmuştu. Bu yürüyüş
esnasında Bolşevikler, Cengelilere bin kadar Kızıl Muhafız askeri vermeyi vaat
ettiler. Bugün Enzeli’deki Bolşeviklerin Hamedan’a kadar uzanan bir alanda
otorite tesis ettiklerini biliyoruz.[24]
Hatta
Cengeliler, Enver Paşa gibi önemli şahsiyetlerin çağrılarına rağmen, o dönemde Bakû
kuşatması sırasında Türklerle işbirliğine gitmediler, Gilan’a gelen Türk
askerlerine katılmadılar.[25]
Aynı
günlerde İranlı komünistlere rehberlik ve liderlik eden fikir adamı Esadullah
Gaffarzade Reşt’e geldi ve burada katledildi. Yazılanlara göre Gaffarzade’nin
amacı, Bakû ile Reşt arasında temas kurulmasını sağlamaktı.
Özensiz
bir çalışma olsa da hakikate dair birkaç kırıntıyı içeren kısa hatıratında
Cafer Pişevari, “Bakû’deki Sovyet hükümetinin Cengelilere vaatlerine sadık
kalacağına, gerektiğinde onlara yardım ve silah temin edeceğine dair güvence
vermek zorunda” olduğunu söylüyor.[26] Bu ilişkilerin tesis edildiği durumu
izah etmeyen Pişevari, Cengelilerin Dunsterville ve Biçerahov birliklerine
karşı pozisyon aldıkları Mayıs-Haziran 1918’deki politik krize atıfta
bulunduğunu söylüyor.
Peyman Deylemi
[Kaynak:
“The Bolshevik Revolution and the Genesis of Communism in Iran, 1917–1920”, Central
Asian Survey, 1992, Yıl. 11, Sayı. 3, s. 51-82.]
Dipnotlar:
[1] Ja'far Pishevari, Tarikhche-ye Hezb-e Edalat (Tahran: Elm, 1981), s.
28-30.
[2]
A.g.e., s. 25-26.
[3]
Takizade’nin Petrograd Sovyeti’ne gönderdiği telgraf, 27 Aralık 1917, Politisches
Archiv des Auswärtigen Amts, Bonn (bundan sonra “AA” olarak anılacak). Görebildiğimiz
kadarıyla Takizade Sovyet hükümetiyle müzakere yürütmeye bile çalışıyor. Bu müzakere
sürecine Almanlar aracılık ediyor ama hiçbir sonuca varılmıyor. Bkz.:
Movarrekh-od-Dowleh Sepehr, Iran dar Jang-e Bozorg (Tahran: Adib, 1983),
s. 470.
[4]
Küçük Han’ın Ubeydullah Efendi’ye gönderdiği mektup, 21 Şubat 1918, FO
248/1203, Public Records Office, Londra (bundan sonra “PRO” olarak anılacak).
[5]
Pezhman Dailami, “The Bolsheviks and the Jangali Revolutionary Movement, 1915-1920”,
Cahiers du Monde russe et soviétique, XXXI (1), Ocak-Mart 1990, s. 44-45.
Bu makale, Cengelilerin Bolşeviklerle ilişkisine dair daha detaylı bir analiz
sunuyor.
[6]
Jangal, Sayı. 17, 24 Kasım 1917 (8 Safer 1335), s. 7.
[7]
Jangal, Sayı. 23, 23 Ocak 1918 (10 Rabbitüssani, 1336), s. 1-5; Rapor
No. 6, 14 Şubat 1918, FO 248/1203 (PRO).
[8]
T. A. Ibrahimov (Taqi Shahin), Peidayesh-e Hezb-e Kommonist-e Iran (Tahran:
Gunesh, 1981), s. 137 [Bu “Iran Kommunist Partiasının Yaranması” isimli çalışmanın
Farsça çevirisidir (Bakû: Elm, 1963)].
[9]
R. G. Suny, The Baku Commune, 1917-1918: Class and Nationality in the
Russian Revolution (Princeton: Princeton U.P., 1972), s. 171-214.
[10]
Rapor No. 48 ve 52, ilkinin tarihi 17, ikincisinin tarihi 18 Şubat 1918, FO
248/1203 (PRO).
[11]
Suny, s. 214-222.
[12]
Dunsterforce İstihbarat Bölümü Savaş Günlüğü’nde (Dunsterforce İstihbarat
Günlüğü’nde) 9 Ağustos 1918 tarihli kayda bakınız.
[13]
A. H. Arslanian, “Dunsterville’s Adventure: a Reappraisal”, International
Journal of Middle East Studies, Cilt. 12 (1980), s. 209-210.
[14]
B. Nikitin, Khaterat va Safarnameh (2. Baskı, Tahran: Ma'refat, 1976), s.
306.
[15]
A.g.e.
[16]
Mir Hamid Madani konusunda onun henüz yayımlanmamış olan hatıratına
bakılabilir.
[17]
Dunsterforce İstihbarat Günlüğü’ndeki 26 Temmuz 1918 tarihli kayıt.
[18]
R. MacDonell, “…And Nothing Long” (Londra: Edward Arnold, 1938), s. 205-206.
[19]
G. Eghikian, “Sar’anjam-e Saran-e Enqelab-e Roussieh”, Yayına Hz.: B. Dehgan, Showravi
va Jonbesh-e Jangal (Tahran: Novin, 1984), s. 415.
[20]
A.g.e., s. 417.
[21]
Eğikyan’ın Tahran’daki İngiliz bakana gönderdiği mektup, 14 Ekim 1918, FO
248/1212 (PRO).
[22]
MacDonell’ın Cox’a yazdığı 2 Kasım 1918 tarihli mektubu, a.g.e.
[23]
Kargozar, 31 Mayıs 1918, FO 248/1202 (PRO).
[24]
Dunsterville’ın to C.I.G.S.’e mektupları, 26, 27 Şubat ve 7, 15 Mart 1918, Hindistan
Kütüphane ve Arşiv Bürosu, Londra (bundan sonra “IOL” olarak anılacak).
[25]
Maclaren, deşifre 78, 8/9 Mayıs 1918, FO 248/1212; a.g.e., 21/22 Mayıs
1918; G.O.C. Kuzey İran Gücü’nün Küçük Han’a mektubu, 9 Kasım 1918, FO 248/1203
(PRO).
[26] Pishevari, s. 44.
0 Yorum:
Yorum Gönder