Şubat
1917 Sonrası Kadın Örgütlenmesi: Sınıf Bilinci Kadınlarla Buluşuyor
Rus
radikalizmi, on dokuzuncu yüzyıldan beri belirli bir feminist damara sahipti.
1905 devrimi, farklı tiplerde kadın hakları örgütlerinin ortaya çıkışına
tanıklık etti. Anna Kalmanoviç gibi kimi feministlerin sosyalistlerle bağları
mevcuttu. Bir de Anna Miliukova gibi liberaller vardı.
Anna Miliukova,
Meşruti Demokrasi Partisi’nin kuruluş kongresinde yeni kurulan partinin
tüzüğüne kadınlara oy hakkı talebinin eklenmesiyle ilgili bir kararın dâhil
edilmesi gerektiğini söyledi. Bu hararetli tartışmada partinin ileride başına
geçecek olan kocası, tarihçi Pavel Miliukov’u karşısında buldu.[1]
Kollontay’ın
iştirak ettiği ilk Tüm Rusya Kadınlar Kongresi’ni esas olarak liberal kadınlar örgütlediler.
Birçok kararın alındığı kongrede, asıl mesele, kadınlara oy hakkı verilmesiydi.
Gelgelelim, Meşruti Demokrasi Partisi üyeleri, oy hakkının sınırlanması
talebinde bulununca sosyal demokratlar kongreyi terk ettiler.
Her
türden devrim fikrinden tiksinen liberaller, geçici hükümeti kurmak için adım
attılar. Menşevikler çevresine mensup ılımlı sosyalistler, sosyalist
devrimciler ve halkçı sosyalist partiler, bu hükümete onay verdiler, zira bu
kişiler, ilgili hükümetin burjuvazinin öncülük etmesi gereken burjuva
demokratik devrimi ifade ettiğini düşünüyorlardı.
Bu
geçici hükümet, kurucu meclis seçimlerinin çalışmalarını başlattı. Yahudilerle
ilgili kısıtlamaları kaldıran meclis, başka adımlar attı. Ancak gene de görüldü
ki 3 Mart’ta duyurulan programında hükümetin kadınlara oy hakkı verilmesi
meselesinden hiç bahsedilmiyordu.
İlk
geçici hükümette görev almış olan tek sosyalist bakan Aleksandır Kerenski, 11 Mart
günü kadınlara oy hakkı meselesiyle kararın kurucu mecliste alınacağını, zira
bu değişikliğin alelacele alınacak bir kararla gerçekleştirilemeyeceğini
söyledi. Bunun üzerine Kadınlar Birliği, Petrograd’da büyük bir gösteri
düzenledi. Süreçte hükümet, herkese “oy hakkı verileceği”ne dair söz vermişti
ama o “herkes”in kadınları içermediği görüldü.
Nevski
Bulvarı’nda yürüyen yaklaşık kırk bin kişilik kitle, hem hükümetin hem de
Petrograd Sovyeti işçi ve Asker Vekilleri’nin resmi bina olarak kullandığı
Tauride Sarayı’nın önüne geldi. İlk olarak sovyet temsilcileriyle bir araya
gelen eylemciler, uyguladıkları baskı sonucu temsilcilerden kadın haklarına
destek sözü aldılar. Geçici hükümetin başında bulunan Prens Lvov, kısa süre
önce hapisten çıkmış olan eski devrimci Vera Figner’in öncülük ettiği ikinci
heyetin ziyareti sonrası oy hakkı taleplerini kabul etti. Ancak oy hakkı, ancak
Temmuz ayı içerisinde resmileşebildi.[2]
19
Mart eyleminde feministler, Aleksandra Kollontay’ın konuşmasına izin
vermediler. Konuşmaya çalıştığında birkaç kadın, onu Tauride Sarayı’nın merdivenlerinden
aşağıya itti. O dönemde sosyalistler, liberal veya burjuva feministlere karşı
çıktıkları için ağır bir biçimde eleştiriliyorlardı.
Önemli
sayıda işçinin katılım gösterdiği eylemin ulaştığı başarı sayesinde sosyalist
liderler kadın yoldaşlarının sözlerinin değerini fark ettiler.
1917
yılı süresince Bolşevik kadınların yoğun çalışmaları sayesinde on binlerce
kadın işçi partiye katıldı. Bu kadınlar, sendikal harekette belirli bir
ağırlığa kavuştular ve zamanla kadın meseleleriyle ilgili hassasiyeti sosyalizm
mücadelesine taşıdılar. Prens Lvov’un kurduğu ilk geçici hükümetle birlikte Sosyalist
Devrimcilerle Menşevikler arasında kurulan ve döneme hâkim olan ittifak, sınıflararası
ateşkes zeminini koşulladı.
Bolşevik
kadınlar, bu ateşkes zeminini parçalamak adına, iki alanda faaliyet yürüttüler.
Geçici hükümet ve Petrograd Sovyeti liderleri, enflasyon ile gıda kıtlığının
önemli meseleler olduğunu kabul etseler de bu konularda hiçbir şey yapmadılar. Savaş
sürdüğü müddetçe bu sorunların çözülmesi imkânsızdı. Fakat mevcut koşullarda
burjuvazinin yönettiği geçici hükümet savaşa son veremez, Menşevikler ve
Sosyalist Devrimciler ise geçici hükümeti aşacak bir adım atamazdı.
Ne
var ki ilgili dönemde kadınlar seslerini yükseltmeye başladı. Asker eşleri, hükümetin
hiçbir ilerlemeye imza atmamış olmasına karşı tepkilerini ortaya koydular. 11
Nisan günü bu kadınlar Tauride Sarayı’na bir yürüyüş gerçekleştirdiler. Bu eylemle
kadınlar geçici hükümetten çok sovyete güvendiklerini ortaya koydular. Ancak eylem
sırasında Menşevik lider Dan, sovyet adına yaptığı konuşmada, kadınları
hazinenin boş olduğu bir dönemde para istedikleri için azarladı. Dan, aynı
zamanda sovyet üyesi Kollontay’ın kadınlarla konuşmasına da izin vermedi.
Kollontay, gene de kadınlarla konuştu, bu gayriresmi konuşmada Kollontay,
kadınların Sovyet’e kendi delegelerini sokmalarını istedi.
Bu
noktadan sonra Bolşevik kadınlar, asker eşleri arasında önemli bir mevzi elde
ettiler. İlk darbeyi kırk bin civarında kadın çamaşırhane işçisinin asgari
ücret ve sekiz saatlik işgünü talep ettikleri grev indirdi. Bu kadınlar,
Gonçarova, Novi Kondratyeva ve Saharova gibi Bolşevik kadınlar önderliğinde
sendikalaştılar. Grev, bir ay sonra kısmi bir zaferle neticelendi. O dönemde
ilk geçici hükümet büyük ölçüde savaşla alakalı güttüğü yayılmacı emeller
üzerinden dağıldı. Sovyet içerisindeki kimi önde gelen Menşevikler ve Sosyalist
Devrimciler savaşa devam etmeye kararlı eski meclis (Duma[3]) üyeleriyle bir
koalisyon hükümeti kurdu. Neticede ülke için hazırladıkları planları tehlikeye
soktuğu için hükümet, çamaşırhane işçilerinin eyleminden epey rahatsız oldu.
Ülkenin
dört bir yanına dağılmış halde oldukları için bu çamaşırhane işçilerinin
örgütlenmesi büyük ve orta ölçekli işletmelerde çalışan işçilerin
örgütlenmesine nazaran daha zor bir işti. Bolşevik basını, grevle ilgili
haberleri düzenli olarak aktarıyor, işçilerin mücadelesini militanlık konusunda
model alınacak bir mücadele örneği olarak takdim ediyordu.
Kadınlar,
başka sektörlerde de mücadele yürütüyorlardı. Ücretlerin artırılmasını talep
eden kadın işçiler, çalışma koşullarının iyileştirilmesini, bilhassa işyerlerinin
temizlenmesini istiyor, aynı zamanda doğum yardımı ve çocuk emeğinin ortadan
kaldırılmasını talep ediyorlardı. İşyerlerinde cinsel taciz vakalarına karşı epey
öfkeli olan kadınlar, vücut aramalarına son verilmesini istiyorlardı.[4]
Kollontay,
Lenin’in sürgünden döndüğü günlerde ona parti içerisinde destek veren
isimlerden biriydi. Lenin, o dönemde devrim stratejisine ve Menşeviklerle
birlik meselesine dair fikirleri konusunda parti yönetimi içerisinde pek destek
bulmuyordu. Lenin ülkeye döndüğünde, Bolşevikler Menşeviklerle birleşme
meselesini tartışıyorlardı. Kollontay, kadın bürosunun kurulması önerisini ilk
dillendiren isimlerden biriydi.
Kadınlar
İçin Ayrı Örgütsel Yapı Kurulması Fikrine Karşı Direnç
Bolşevikler,
pratik sebeplere bağlı olarak, kadınlara yönelik ayrı çalışma yürütülmesi
fikrine onay verdiler. Sosyalist hareket içerisindeki rakipleri olarak
Menşevikler ve Sosyalist Devrimcilerse bu alanda daha hızlı örgütleniyorlardı.
Bolşeviklerse partili olmasından önce bir işçinin belirli bir politik eğitimden
geçmesi gerektiği konusunda ısrarcı oldukları için geriden geliyorlardı. Bu düzlemde,
kadınlar arasında ayrı bir çalışma yürütülmesi fikrinin uygulamaya konulması, Bolşevik
partinin gelişimi için gerekli görüldü. Fakat bu kadınlara özel çalışma fikrine
parti içerisinden belirli bir direnç geliştirildi. Bilhassa kadınlar için ayrı
bir örgüt kurulması meselesi yoğun bir biçimde tartışıldı. Krupskaya,
Kollontay, Samoilova, Stal ve Slutskaya gibi kadınlar, teorik saflık merakının
sınıf mücadelesini iki açıdan geriye çektiğini söylediler:
1.
Böylesi bir yaklaşım, kadınların dikkate alınması gereken bir güç olduğunu
kabul etmiyor, ayrıca kadınların militanlıklarının hayati önemde olduğunu
görmüyordu.
2.
Militan olmalarına rağmen kadın işçilerin erkek işçilere göre politik bilinç ve
örgütsel deneyim açısından geri durumda olduğunu anlamıyordu.
Kadın
mücadelesine yönelik vurgu yapan bu Bolşevik kadınlar içerisinde Kollontay öne çıkan
bir isimdi. Hayat hikâyesini kaleme alan isimlerin dediğinin aksine Kollontay,
bu konuya eğilen tek isim değildi.[5]
Diğer
kadınları inceleyen, yakın döneme ait çalışmalar (McDermid ve Hillyar 1999;
Clements 1997; Turton 2007) çok sayıda kadının birlikte çalışma yürüttüğü üzerinde
duruyor. Vera Slutskaya, daha Kollontay Rusya’ya dönmeden önce benzer öneriler
sunmuş olan bir isimdi.
Ama
tabii Bolşeviklerin özdeş gördükleri feminizme ve ayrılıkçılığa karşı belirgin
bir korkuya sahip olduğu gerçeğini kimse inkâr edemez. Bu sebeple Bolşevikler,
kadınlar için ayrı bir örgüt veya büro kurmak yerine Rabotnitsa [“Kadın
İşçi”] isminde bir dergi çıkartmaya ve bu dergi üzerinden kadınlar arasında
çalışma yürütmeye karar verdiler.
Fakat
19 Mart eylemi Bolşevikler, müdahale etmediği takdirde dünyanın değişmeyeceğini
ortaya koydu. Bu eylem Bolşevikleri harekete geçirdi. Rodyonova ismindeki bir kadın
tramvay işçisi, üç günlük ücretini dergiye teslim etti ve dergi yayın hayatına
başlama imkânı buldu. Bu toplantıda 800 ruble toplandı. Rodyonova, dergi için
çalışmaya, büro işlerini görmeye, ardından da dergi için yazılar yazmaya
başladı. Bu süreç üzerinden Rodyonova parti üyesi oldu.
Samoilova
kadınlara eğitim verdi. Rusya’ya dönen Krupskaya Petrograd’ın işçi mahallesi
Viborg’da eğitim çalışmaları düzenledi. Hayat hikâyesini kaleme alan R H McNeal’ın
dediğine göre[6] Krupskaya Lenin’in sosyalist devrim çağrısına bu yürüttüğü
çalışmalar yüzünden şüpheyle yaklaşmıştı. Bolşevik stratejinin bir tür darbe
planına doğru evrildiğini düşünen Krupskaya politik eğitimi önemli görüyor, olduğunu,
devrimi işçi sınıfının kendisini kurtarmasına dönük bir eylem olarak
değerlendiriyordu.
Üyelerinin
tek tek fikirlerinden bağımsız olarak Rabotnitsa dergisi, sınıf bilincinin
kadınlara taşınmasında önemli bir rol oynadı. Dergi çalışanları, bir yandan
kadınlarla alakalı klişelerle mücadele ederken bir yandan da erkek ve kadın
işçilerin aynı talepleri dillendirmediğini, benzer sömürü biçimlerine maruz
kalmadığını söyleyen makale ve haberlere imza attılar.
Bolşevikler,
aynı zamanda ataerkil davranışların sınıfı bölmekle kalmadığını ayrıca erkek
işçilerin birçok kadının aileye liderlik ettiği koşullarda ailenin ihtiyaçları
adına kadınlara karşı konum almalarını sağlamak için kullanıldığını tespit
ettiler. Böylelikle zaman geçtikçe cinsiyet meselesi sadece kadın işçileri
değil, sınıfları kesen önemli bir mesele olarak görülmeye başlandı.
Bolşevikler,
bu süreçte kadınların fabrika komitelerinde temsiliyet imkânı bulması için
mücadele yürüttüler, bunun için erkekleri kadınlara oy vermeye ikna ettiler.
Haziran
ayından itibaren erkek işçilerin temsilcileri, işten çıkartma meselesinin ele
alınması yönünde çağrıda bulundular. Bu düzlemde erkek işçilerin eve ekmek
götürdüğü fikri üzerinden, kadınların işten çıkartılmalarına ses edilmiyordu.
Kadın emeği, yedek güç olarak görülüyordu. Bolşevikler ve metal işçileri birlikte
bu fikre karşı mücadele yürüttüler ama bir yandan da kadın-erkek eşitliği
yerine sınıfın birliği meselesine vurgu yaptılar.[7]
Kadın
işçiler yüzleştikleri sorunların farkındalardı. Deri tabaklama sektöründe
çalışan Zvetskova ismindeki bir kadın, sendika dergisine yazdığı yazıda, “sosyalizm
eğer kadınların sesini dikkate almazsa kadınlara olumsuz tavırlar geliştirecek
bir toplum meydana getirir” diyordu. Tekstil işçileri sendikasının dergisi Tkaç’ta
[“Dokumacı”] yazdığı yazıda İlyina isimli kadın, kadınların evdeki angarya
işler yaptığı sırada erkek işçilerin toplantılara katılma veya gezip dolaşma
imkânı bulabildiğini söylüyordu. Bu ifadesinde “angarya işler” derken serf
emeğine denk düşen “barşçina” kelimesini kullanıyordu.[8]
Temmuz
Günleri[9] ardından Bolşevik Parti saldırıya uğradı. Lenin, Almanlardan altın
almakla suçlandı. Bu tür söylentilerin işitildiği dönemde Lenin saklanmak
zorunda kaldı. Trotskiy gibi kimi isimler gözaltına alındılar. Pravda
gazetesi kapatıldı. Parti çalışmalarını bir süre Rabotnitsa üzerinden
yürüttü.
Temmuz
Günleri ardından ülke, askeri düzlemde aldığı yenilgiyle yüzleşti. Ardından General
Kornilov’un darbe girişimi geldi. Bu gelişmeler üzerinden halkın Menşeviklerle
Sosyalist Devrimcilerin güçlü oldukları geçici hükümete yönelik hoşnutsuzluğu iyice
arttı. Artık hükümetin başında Prens Lvov değil Kerenski vardı.
Neticede
Bolşeviklere yönelik destek iyice arttı. Kadın işçiler yüzlerini Bolşeviklere çevirdiler.
General Kornilov’un güçlerini savuşturmak için kadınlar erkeklerle birlikte
savaştılar, birlikte barikatlar inşa ettiler, Kızıl Bacılar gibi yapılar inşa
ederek tıbbi yardım işini örgütlediler.[10]
Liberal
feministler, bu dönemde Bolşeviklerin konumuna karşıt bir konum aldılar. Savaşa
destek verdiler. Bazı liberal feministler, orduya katılıp savaşta asker olarak yer
almanın kadın-erkek eşitliğiyle alakalı bir mesele olduğunu söylediler. Bu tavır
sebebiyle burjuva veya aydın kadınlarla savaşın son bulmasını isteyen işçi, alt
küçük burjuva ve köylü kadınlar arasındaki uçurum daha da derinleşti.
Davasına
bağlı bir yurtsever olan ve bir dönem asker olarak savaşta görev alan Maria
Boçkareva isimli bir kadın, Mayıs 1917’de kadınlardan oluşan askeri birliklerin
kurulması için geçici hükümete dilekçe sundu. Üst sınıflara mensup kadınlar bu
talebe hemen destek verdiler. Boçkareva için bu kadınların davasıyla ilgili bir
talep olarak görmemesine rağmen birçok feminist talebi bu şekilde
değerlendirdi. Bu talep üzerine bir kadın taburu oluşturuldu.
Olga
Neçaeva ve Ariadna Tirkova gibi feministler, Boçkareva’nın talebi üzerinden,
başbakana 18-45 yaş arası kadınların askere alınmasını, askere alınabilecek
erkeklerin yerini bu kadınların almasını istediler. Petrograd’daki Kışlık Saray’da
geçici hükümete bağlı bakanları korumakla görevli üç bin askerin yaklaşık 200’ü
bu kadın taburuna bağlı isimlerden oluşuyordu. Zamanla hükümete yönelik güven
azaldı ve hükümet üyeleri toplumdaki desteklerini yitirdi.
Savaşın
harap ettiği Rusya’da kadın işçiler bu kadın taburunu kız kardeşlik üzerinden
sahiplenmek yerine onu nefretle anıyorlardı. Stites gibi tarihçiler, Ölüm Taburu
üyelerine yönelik tecavüz suçlamalarına itiraz etseler de üç kadının cinsel
saldırıya uğradığı biliniyor.[11]
Klişelere
İtiraz Ediliyor
Kasım
1917’de Kollontay ve Samoilova gibi isimler bir toplantı düzenlediler ve burada
70 ayrı hazırlık toplantısında seksen binin üzerinde kadının seçtiği 500’den
fazla delegenin bulunduğu kurucu meclis için yapılacak seçimleri tartıştılar.
Ekim
ayaklanmasına doğru Bolşevikler kadınlar için ayrı bir çalışma yürütülmesini
ayrılıkçılık olarak görmek şöyle dursun, bu çalışmanın zaruri olduğunu tespit
ettiler. Ayrıca Bolşevikler, kadınların mücadele edemeyeceğine dair bir
değerlendirmeye kesinlikle sahip değillerdi. Bilâkis, Bolşevikler, esas olarak
kadınların hangi sınıf ve hangi hedef için mücadele etmeleri gerektiği sorusu
üzerinde duruyorlardı. Sayısal açıdan azınlık konumda oldukları dönemde Kızıl
Muhafızlar içerisinde yer alan silahlı kadınların sayısı karşı devrim için
dövüşen kadınlardan daha fazlaydı.
Slutskaya,
Petrograd’daki bir mahallenin ayaklanma sırasında örgütlenmesinde önemli bir
rol oynadı. L. R. Menjinskaya ve D A Lazurkina Birinci Şehir’de, A. I. Kruglova
ise Ohta mahallesinde sürece öncülük etti. Partinin Liza Playeva ve Evgenya
Gerr isimli genç üyeleri, aynı zamanda Kızıl Muhafızlar içerisinde faaliyet
yürütüyordu. Temmuz Günleri sonrası kendi deposunda 42 tüfeği ve diğer
silahları saklayan tramvay işçisi Rodyonova, Ekim ayında iki vagon dolusu makineli
tüfeğin Kışlık Saray baskını için kullanılmasını sağladı.[12]. Bu çalışmalar,
1918-1920 arası dönemde Kızıl Ordu’ya çok sayıda kadının katılacağı sürecin
zeminini oluşturdu. 1917-1920 arası dönemde kadınlarla alakalı klişelerle
mücadele eden Bolşevik kadınlar devrimde önemli roller oynadılar.
1917
sonrası, yaşanan iç savaşa ve büyük güçlüklere rağmen, hukuk gibi birçok alanda
kadın hakları meselesi ele alındı, eşitlik konusunda somut adımlar atıldı,
marjinal cinsel kimlikler meselesi ele alındı. Tabii itirazlarla da yüzleşildi.
Her
ne kadar devrimin ilk yılları konusunda farklı değerlendirmelere sahip olsalar
da Goldman ve Wood, yirmilerin sonu itibarıyla kadınların alanının giderek
daraldığını tespit ediyor. Ama gene de Bolşeviklerin cinsiyet meselesine kör
olduğunu veya kadınların davasına yönelik desteklerinin araçsalcı bir yaklaşım
geliştirdiklerini söyleyemeyiz. Yirmiler boyunca keskin çelişkilerle
yüzleşildi, ama bir yandan da kadınlar önemli haklar elde ettiler. Örneğin
Müslümanların çoğunlukta olduğu Orta Asya’nın dönüştürülmesi için önemli
adımlar atıldı. Yeni aile kanunu çıkartıldı. Tartışmalar yürütüldü. Yeni Ekonomi
Politikası dâhilinde köylülük ve toprak meselesi tartışıldı. Parti içerisinde
kadın-erkek eşitliği meselesi ele alındı. Ama bir yandan da yeni sovyet
bürokrasisinin güçlenmesiyle birlikte kadın sahasında gerilemeye tanık olundu.[13]
Soma Marik
4
Kasım 2017
Kaynak
Dipnotlar:
[1] Ruthchild, Rochelle Goldberg, Equality & Revolution: Women’s Rights
in the Russian Empire, 1905–1917, Pittsburgh: University of Pittsburgh Press,
2010: s. 65.
[2]
Ruthchild, a.g.e., s. 223–29.
[3]
Duma 1905 devrimi sonrası kurulan, üyelerin seçimle belirlendiği alt yasama
meclisini ifade ediyor. 1906’da kurulan meclis 1917’de kapandı.
[4]
Figes, Orlando, A People’s Tragedy: The Russian Revolution, 1890–1924,
Londra: Jonathan Cape, 1996: s. 368.
[5]
Farnsworth, Beatrice, Aleksandra Kollontai: Socialism, Feminism and the
Bolshevik Revolution, Stanford, California: Stanford University Press; Porter,
Cathy, Alexandra Kollontai: A Biography, Londra: Virago, 1980.
[6]
R. H. McNeal, McNeal, R H., Bride of the Revolution: Krupskaia and Lenin,
Londra: Victor Gollancz, 1973: s. 73.
[7]
McDermid, J. ve A. Hillyar, Midwives of the Revolution: Female Bolsheviks
and Women Workers in 1917, Londra: UCL Press, 1999: s. 168.
[8]
Smith, S. A., Red Petrograd, Cambridge: Cambridge University Press, 1986,
s. 155–73.
[9]
Temmuz Günleri, ilgili ayda yaşanan ayaklanmayı ifade ediyor. Bolşeviklerin tavsiyesi
hilafına başlayan ayaklanmada Bolşevikler ayaklanmayı gerçekleştirenlere destek
vermeyi sürdürdü, zira işçileri ve askerleri yüz üstü bırakmanın büyük bir hata
olduğunu düşündü. Ayaklanmanın bozguna uğraması neticesinde kitleler geri
çekildi.
[10]
McDermid ve Hillyar, a.g.e., s. 179.
[11]
Yayına Hz.: Shukman, H., The Blackwell Encyclopaedia of the Russian
Revolution, Oxford: Blackwell, 1988, s. 36.
[12]
McDermid ve Hillyar, a.g.e., s. 185–86.
[13] Marik, Soma, Reinterrogating the Classical Marxist Discourses of Revolutionary Democracy, Delhi: Aakar, 2008, s. 419–27, s. 487–88; Goldman, W. Z., Women, the State, and Revolution, Cambridge: Cambridge University Press, 1993: s. 337.