29 Eylül 2022

,

Büyük Reset Gerçek


Son on yıldır Dünya Ekonomi Forumu, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası, tüm yoksul ülkelerden fosil yakıtlar konusunda sundukları mali desteğe son vermelerini istiyor. Haziran 2020’de Dünya Ekonomi Forumu’nun Büyük Reset girişimini başlattıklarına dair gelişmeyi duyurdukları makalenin başlığında, “Fosil yakıtlarına son verin, daha iyi bir dünya için ekonomiyi resetleyin” deniliyor.

DEF makalesi, IMF yönetici direktörü Kristalina Georgieva’nın şu sözünü aktarıyor: “Bugün hızlanmak, elimizdeki tüm gücümüzü, bu anlamda IMF’in elindeki 1 trilyon doları kullanmak zorundayız.” Georgieva, bu lafı büyük geri dönüş gerçekleşmesin diye, büyük reseti gerçekleştirmekle ilgili olarak ediyor. “Geri dönüş”ten kasıt da pandemi sonrası fosil yakıtların yeniden kullanılmasıdır. “Reset” ise yenilenebilir enerjilere yönelimi ifade etmektedir. Georgieva, o alıntılanan sözünde, zararlı olan sübvansiyonların ortadan kaldırılması için düşük petrol fiyatlarından istifade etmek gerektiğini düşündüğünü söylüyor.

Geçen hafta Karayipler’deki küçük ada ülkesi Haiti, IMF’in, DEF’in ve Dünya Bankası’nın tavsiyelerini dinledi ve yakıtla ilgili olarak verilen sübvansiyonları sonlandırdı. Neticede isyanlar yaşandı, yağma olaylarına tanık olundu, ülke karışıklığa sürüklendi. Güçlü bir çete lideri, halktaki öfkeyi kullanarak, limanı kapattı ve hükümeti devirmek için hamle yaptı. Yağmacılar ambarları yağmaladılar, gıda yardımlarını alıp kaçtılar. İsyancılar, sahildeki binaları ve işletmeleri ateşe verdiler. Birçok Avrupa ülkesinin elçiliği, personelini korumak için kapısına kilit vurdu.

Haiti’deki sorunlar konusunda DEF veya IMF, tek başına sorumlu tutulamaz elbette. Bence birçok insan, Büyük Reset’in politika üretimi konusunda sahip olduğu rolü abartıyor.

Haiti, onlarca yıldır ABD hükümetinin ve uluslararası kurumların vesayeti altında bulunan bir ülke. 1994’te BM Güvenlik Konseyi, Haiti ordusunun 1991’de seçimle işbaşına gelmiş olan cumhurbaşkanını devirdikten sonra Haiti’nin askeri işgaline onay ve yetki verdi. 2010’da yaşanan depremde yüz binin üzerinde insan öldü, tüm altyapı harap oldu. DEF, tam da bu süreçte saçmalığa varan komplo teorilerinin konusu hâline geldi.

Fakat öte yandan, birkaç gün önce yaşanan karışıklığın fitilini, fosil yakıtlara yönelik sübvansiyonların hükümetçe kesilmesi neticesinde yaşandığına ve bu politikanın DEF, IMF ve Dünya Bankası tarafından teşvik edildiğine hiç şüphe yok. Komplo teorileri bir yana konulacak olursa, DEF’in belirli bir etkiye sahip olduğu açık. Büyük Reset projesinin ana taleplerinden biri de yoksul ülkelerde devletin yakıt konusunda sağladığı sübvansiyonların kesilmesi. Hükümet, sübvansiyonları keseceğini duyurunca, binlerce Haitili, sokaklara dökülüp otomobil lastiği yakarak yolları kapattı. Wall Street Journal’ın konuştuğu bir kamyon şoförü “halkın sabrı taştı” diyor.

IMF sözcüsü, bana gönderdiği epostada, kurumun fosil yakıt sübvansiyonlarındaki kesintileri savunuyor oluşuna destek sunduğunu söylüyordu. “IMF, yakıt reformu konusunda Haiti hükümetinin belirlediği hedeflere destek sunuyor. Ayrıca IMF, yakıt sübvansiyonlarında zaman içerisinde yapılacak kesintilerin birkaç yıl içerisinde gerçekleştirilmesini öneriyor. Bu konuyla ilgili hazırlık süreci dikkatle yürütülmeli, öncelikle nakliye sektöründe çalışanlar gibi zarar görecek kesimlere yardımlar sunulmalı, ayrıca sübvansiyon reformunun gerekçeleri ve hedefi net bir dille anlatılmalı.” [vurgu özgün metne ait]

Fakat IMF, fosil yakıt sübvansiyonlarında yapılacak her türden kesintinin yurttaşları öfkelendireceğini biliyor olmalı.

2018’de Haiti hükümeti, IMF’ten gelen, Dünya Bankası, Avrupa Birliği ve Amerikalılar Arası Kalkınma Bankası’ndan alınacak 96 milyon dolar karşılığında yakıt sübvansiyonlarını kesme talebini kabul etti. Bunun üzerine gösteriler düzenlendi ve bu gösterilerin ardından başbakan istifa etti. 2014’te Haiti hükümeti, Dünya Bankası’nın tavsiyesi üzerine, yakıt fiyatları yanında, sağlık ve eğitim harcamalarını da artırdı. IMF’in tavsiyesi üzerine atılan bu adım da grevlere yol açtı. Bu grevler, hükümeti 2015’te yakıt sübvansiyonlarını yeniden temin etmek zorunda bıraktı.

Bu sürece sadece Haiti’de tanık olunmadı. 2005’ten beri kırkın üzerinde ülkede yakıt sübvansiyonları veya enerji fiyatlarındaki artışlar sonrası isyanlar yaşandı. 2019’da Ekvador, bu yılın başında Kazakistan, 2012’de Nijerya, 2010’da Bolivya, 2005’te Endonezya isyanlara sahne oldu. Araştırmacıların dile getirdiği biçimiyle, “asıl ilginç olansa, hikâyenin her yerde neredeyse aynı şekilde yaşanıyor olması. Eylem de eylemsizlik de benzer sonuçlara yol açıyor.”

Bu noktada akla şu soru geliyor: Madem yakıt sübvansiyonlarının kesilmesi, toplumsal karışıklığa ve hükümetlerin yıkılmasına sebep oluyor, o zaman DEF, BM ve Dünya Bankası, neden yoksul ülkelerden bu kesintiyi yapmasını istiyor?

Küresel Elitlerin Enerjiyle İlgili Mücadelesi

2017’de Dünya Bankası bünyesinde çalışan ve ismi pek bilinmeyen bir kurum olan Enerji Sübvansiyonu Reformu Tesisi, yakıt sübvansiyonlarını kaldırma konusunda 2014’te Haiti’de ortaya konulan çabalardaki sorunlarla ilgili bir rapor yayımladı. Bu raporda kurum, Haiti hükümetinin yakıt sübvansiyonlarını kesme planını asıl hazırlayanın kendisi olduğunu itiraf etti. Enerji Sektörü Yönetimi Yardım Programı (ESMAP) yakıt fiyatlarındaki artışların farklı toplumsal kesimler üzerindeki etkilerini öngörmek amacıyla ekonomi sahasına yönelik simülasyonlar hazırladı, hükümet yetkilileriyle atölyeler tertipledi, bakanlıklararası reform komitesine toplumsal ve politik huzursuzlukları giderecek araç ve yöntemleri üretecek kadrolar dâhil edildi.

Rapor öyle berbat ki Dünya Bankası’nın bu raporun yayınlanmasına izin vermesine şaşırdığımı belirtmeliyim.

Michael Shellenberger
22 Eylül 2022
Kaynak

0 Yorum: