25 Eylül 2022

, ,

Korona Solcuları


Marx ve Engels Korona Solcularıyla Nasıl Hesaplaşırdı?

“Korona krizi” denilen süreçte Alman Sol Partisi, Almanya Komünist Partisi, ayrıca Attac’tan Antifa’ya, barış hareketinden sendikalara, solda kabul edilen birçok başka örgütün tüm sefilliğiyle rezil rüsva olmasına şaşmamalı. Komünist Manifesto’yu okuyan veya okuyacak olan herkes, solun oynadığı bu katılımcılık oyunundan illaki rahatsız olacaktır. Çünkü Marx ve Engels de yaşadıkları dönemde kendilerinin “birkaç istisna dışında aşağılık ve moral bozucu kimseler” olarak nitelendirdiği solculara tesadüf etmişti.[1]

Manifesto, Aralık 1847’de yazılmaya başlandı, Ocak 1848’de tamamlandı. Belge, dört bölümden oluşuyordu:

Sınıf analizine yer verilen 1. Bölüm’ün başlığı “Burjuvalar ve Proleterler”di.

“Proleterler ve Komünistler” başlıklı İkinci Bölüm, Komünist Parti’nin rolü ve kadrolarının işçi sınıfı ile ilişkisiyle alakalıydı.

Muhtelif sosyalist ve komünist akımları eleştiren “Sosyalist ve Komünist Yazın” başlıklı Üçüncü Bölüm’de sol akımlara ve sözcülerine yer verilmekteydi.

Dördüncü Bölüm’ün başlığı “Komünistlerin Muhtelif Muhalefet Partilerine Karşı Konumu”ydu.

Diğer bölümler gibi güncelliğini hâlen daha koruyan Üçüncü Bölüm’de Marx ve Engels, o dönemde var olan üç ideolojik sosyalizm akımını ele alır: gerici sosyalizm, muhafazakâr sosyalizm veya burjuva sosyalizmi, eleştirel-ütopik sosyalizm ve komünizm.

Eleştirel Ütopik Sosyalizm Sıfır Kovid Talep Ediyor

En sonuncu akımdan başlayalım: eleştirel-ütopik sistemler icat edenler,

“esasında sınıflararası karşıtlığı, aynı zamanda hâkim toplum biçimi içerisindeki, onu çözüp dağıtan unsurların fiili eylemini görürler. Ama bu insanların gözünde henüz emekleme aşamasında olan proletarya, tarihsel düzlemde hiçbir inisiyatif alamayan veya bağımsız bir politik hareket ortaya koyamayan bir hayaletten başka bir şey değildir.” (s. 490)

Bugünün Eleştirel-Ütopyacı Sosyalistler
Sıfır Kovid Savunusundan Başka Bir Şey Yapmıyorlar

“Toplumsal faaliyetin yerini, onların icat etmeye yönelik kişisel faaliyetlerinin alması gerekiyor, kurtuluşun tarihsel koşullarının yerini fantezinin alması, proletaryanın sınıf olarak adım adım gelişen örgütlenmesinin yerini, kendi bulup çıkardıkları toplumsal örgütlenmenin alması gerekiyor.” (a.g.e.)

Başka bir ifadeyle, bu solcular, kapanmaları, kepenklerin inmesini, evden eğitimi, evden çalışmayı, dijital konferansları, zorunlu maske ve aşıyı, seyahat kısıtlamalarını, toplantı ve parti yasaklarını talep ediyorlar.

Bu solcular,

“Tasarımlarında esasen en çok acı çeken sınıf olarak emekçi sınıfın çıkarlarını temsil ettiklerinin farkındalar. Ama proletarya, onların gözünde sadece en çok acı çeken sınıf olma özelliğiyle var.” (a.g.e.)

Bu solcular,

“Toplumun tüm üyelerinin, en iyi durumda olanların da, yaşam koşullarını iyileştirmek” istiyorlar. (a.g.e.)

Sosyal mesafe, maske takma, test yaptırma, aşılanma, hatırlatma dozunu vurdurma, tüm bunlar, toplumsal sorumluluğun alametleri, dayanışmanın kanıtları olarak ele alınıyorlar.

Bu yüzden bu solcular,

“hiç ayrım gözetmeksizin sürekli toplumun tümüne, hatta özellikle de egemen sınıfa çağrı yapıyorlar. Çünkü onlara göre, sistemleri bir anlaşılsa, o sistemin en iyi toplum için en iyi tasarım olduğu kesin kabul edilecektir.”

Küba ve Çin’i model aldıklarını söylüyorlar. Oysa bu ülkelerdeki koşullar, bizim gibi ülkelerdeki koşullardan çok farklı. Bu solcular, Çin’deki tedbirler alındığı takdirde, sosyalizmin otomatik olarak geleceğini sanıyorlar.

Marx ve Engels, bu türden bir devrimci yazının “içerik açısından gerici olduğunu, çünkü genel manada derviş kanaatkârlığını ve kaba bir eşitlikçiliği önerdiğini” söylerken haklıydı. (s. 489) Bugün de aynı sol, hükümetin ve medyanın propaganda faaliyeti yürütmesini talep ediyor.

Manifesto’ya göre,

“bu türden eleştirel ütopyacı sistemleri kuranlar, aynı zamanda birçok yönden devrimcidirler. […] Fakat öğrencileri her seferinde gerici tarikatlar meydana getirirler. Bunlar, inatla, proletaryanın tarihsel ilerlemesi karşısında ustalarının eski görüşlerine sarılırlar.” (s. 491)

Bu süreç durmaz. Söz konusu solcuların icat ettikleri sistemler, üretici güçlerin ilerlemesine boyun eğmek veya ona uyum sağlamak zorunda kalırlar.

Bugünün Muhafazakâr Sosyalistleri, Schwab, Gates,
Almanya’nın Greta’sı Luisa Neubauer ve Die Linke’dir

Marx ve Engels’in eleştirel ütopyacı sosyalizm ve komünizm dediği kesim, zaman içerisinde muhafazakâr veya burjuva sosyalizmi kategorisine dâhil olmuştur. Bugünün cinsiyete duyarlı, sınır tanımayan sosyalizm Manifesto’da şu şekilde tanımlanmaktadır:

“Burjuva toplumunun kalıcılığını sağlamak için bir kesim, burjuvazi sosyal sıkıntıları ortadan kaldırmaya yardımcı olmak ister. Bu kesim, ekonomistleri, hayırseverleri, insanseverleri, çalışan sınıfların durumunu düzeltelimcileri, hayvan korumacılarını ve bağnaz yeşilaycıları, her türden önemsiz reformları savunanları kapsar. Hatta bu burjuva sosyalizmi işlenerek, eksiksiz birer sisteme dönüştürülmüştür. (s. 488)

Bu cümleleri işitince aklınıza Dünya Ekonomi Forumu ve onun Büyük Resetçi sözcüsü Klaus Schwab, güya yardımsever Bill Gates gibi isimler, transhümanizm savunucuları, Yeşiller, Fridays4Future, gıda bankaları, vegan hareketi, hayvan hakları aktivistleri, Alman Sendikaları Konfederayonu (DGB) ve Alman Sosyal Demokrat Partisi, barış hareketi ve tabii ki Die Linke gelmiyor mu?

Marx ve Engels’in şu tespiti de doğru:

“Sosyalist burjuvazi, mücadele etmeden ve mücadelenin ister istemez sebep olduğu tehlikelerle yüzleşmeden, bugünün toplumsal koşullarının sunduğu tüm avantajları talep eder. Onun arzusu, toplumun devrimci ve parçalayıcı unsurları içermeyen mevcut hâlinin sürmesi yönündedir. Sosyalist burjuvazi, proletaryasız burjuvazi ister.”

Yani sosyalist burjuvazi, ayaklanmayla, isyanla, sarı yeleklilerle, fabrika işgalleriyle rahatsız edilmeyen bir burjuvazi talep eder.

Bu muhafazakâr veya burjuva sosyalizminin

“daha az sistematik ve biraz daha pratik bir ikinci biçimiyse, bu yaşam koşullarında şu ya da bu siyasal dönüşümün değil de yalnızca bir tek değişimin, yani yalnızca ekonomik koşullarda bir değişimin yararlı olabileceğini kanıtlayarak, işçi sınıfının her devrimci hareketini sakatlamaya uğraşmıştır.” (s. 489)

Bu sol çizginin ana şiarı şudur: “Devrim yerine reform!”

Bugün bu burjuva sol, daha beter bir yere savrulmuştur.

“Serbest ticaret! İşçi sınıfının hayrına. Korumacı gümrük! İşçi sınıfının hayrına. Hücreli hapishaneleri getirecek olan hapishane reformu! İşçi sınıfının hayrına.”

Dün bu lafları eden burjuva sol, bugün işçi sınıfının çıkarına olduğunu düşündüğü hücreleri, kapanmaları, kontrolleri, mitinglere ve her türden toplantıya getirilen yasakları ve gözetim pratiklerini savunmaktadır.

Çünkü burjuva sosyalistlerine göre,

“Burjuva sosyalizmini özetleyen ifade şudur: burjuva, burjuvadır ve o, işçi sınıfının çıkarına çalışmaktadır.” (a.g.e.)

Gerici Sosyalizm Açıktan Faşisttir

Sol ideoloji içerisindeki üçüncü kategori, “gerici sosyalizm”dir (s. 482). Bu kategori, “feodal sosyalizm” (a.g.e.), “Hristiyan sosyalizmi” (s. 284) ve “küçük burjuvazi” (a.g.e.) alt başlıklara ayrılır. Küçük burjuva sosyalizmine Marx ve Engels, “Alman sosyalizmi veya “hakiki sosyalizm” adını verir (s. 485). Onlara göre hakiki sosyalizm,

“Alman ulusunu, örnek ulus olarak, Alman küçük burjuvazisini de örnek insan olarak büyük lâflarla ilan etti. Onun her bir aşağılık hâline, tam tersini ifade eden, gizli, yüksek, sosyalist anlamlar yükledi. Nihayet komünizmin ‘kaba yıkıcılığı’na doğrudan karşı çıkarak ve tüm sınıf mücadelelerinin üstünde bir tarafsız yücelik taslayarak, çizgisinin son kertesine geldi.” (s. 488)

Manifesto’daki bu bölümü okurken aklına Nasyonal Sosyalistlerin faşizmi gelen herkes, Antifa denilen örgütün hükümetin dayattığı aşılara neden destek sunduğunu sorgulamalıdır. Geçmişte SA birliklerinde görülen bir yaklaşım üzerinden Antifacılar, “aşı karşıtı” denilen kitlenin eylemlerine saldırmış, “aşısızlar”ın toplama kamplarına gönderilmesini talep etmiştir.

Manifesto üçüncü bölümde, 2020’den beri solun neden rezil rüsva olduğuna, işçi sınıfına zararlı bir olgu hâline nasıl geldiğine, şirketlerin, medyanın, mali burjuvazinin, ordu-sanayi kompleksinin ve tıp-sanayi kompleksinin çıkarlarına nasıl hizmet ettiğine dair çok şey söylüyor.

Rudolph Bauer
7 Ağustos 2022
Kaynak

Dipnotlar:
(1) Karl Marx ve Friedrich Engels, Manifesto of the Communist Party. MIA.

[2] Sturmabteilung (Fırtına Müfrezesi -SA) Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 1918’de başlayıp 1933’te Hitler’in başa geçişine dek devam eden Weimar Cumhuriyeti dönemi boyunca kullandığı paramiliter savaş örgütüdür. SA, Nazilerin iktidara gelişinde çok önemli bir rol oynamıştır. SA bu süreçte Nazilerin gerçekleştirdikleri yürüyüş ve mitinglerde onları muhaliflere karşı korumuş, başka hareket ve örgütlerin eylemlerine ve yürüyüşlerine saldırılar düzenlemiş, bunların gerçekleşmesine mani olmuştur. Nazilerin 1933’te iktidarı alacağı güne yaklaşıldığı dönemde SA propaganda faaliyetleri, sokak dövüşleri, Sosyal Demokratlara, Komünistlere ve Yahudilere yönelik saldırılar konusunda ustalaşmıştır. Devlet iktidarı ile yaşanan çatışmalar SA sayesinde savuşturulabilmiştir.

0 Yorum: