Ekim Devrimi bayramını yeniden gördük… Bu tür
büyük ve mutlu günlerde insan, her türlü haktan mahrum olduğumuz günleri
hatırlıyor. Geçen yıl Ekim bayramını sevgili ülkemizin İngilizlerin ve
Müsavatçıların elinde esir olduğu koşullarda kutlamıştık.
O vakit kendi vatanımızda yabancı idik. Konuşmaya,
yazmaya çok az insan cesaret edebiliyordu. Onları asla unutmayacağım, o günler
gitsin, bir daha gelmesin.
O güzel bayramımızı kutlamak için, sadece İşçi
Kulübü’nde emekçi mahallelerindeki kulüplerde bir konser tertiplemek
niyetindeydik. Ayrıca ne olursa olsun gizli bir gazete çıkartmaya karar
vermiştik.
“Fark etmez. Biz gider Ekim bayramında yüreğimizin
derdini söyleriz, sonra varsın boğazımıza ilmeği geçirsinler, hapishanelerde
çürütsünler” diye düşündük.
Sadece iki nefer idik: Ali Haydar Karayef ve ben.
Ali Haydar, “yüreğimizin derdinin epey bir kısmını
demişiz, sevincimizi de mi yazalım?” diye sordu. Gizli çıkacak bir gazetenin
dört sayfadan fazla olması mümkün değildi! Oturup düşündük. Ben “buldum” dedim.
Yoldaşıma devrime ithafen bir şeyler yazmasını söyledim. Ben de büyük
öğretmenlerimizin hayat hikâyelerini yazacaktım.
Nihayet bitmişti.
Davalarına sadık “Turan” yiğitleri gazetemizi [“Ekim
Devrimi”] onca tehlikeye rağmen çıkarttı.
Yüreklerimiz dinamit kuyusu, muradımız, mutluluğumuzu
paylaşmak, herkese iyi haberi vermek, konuşmak, haykırmaktı. Oturduk, o
iyi haberi herkese müjdeledik. Haber şu şekildeydi:
“Moskova’dan
gelen haberlere göre, Neriman Nerimanof ve diğer Azeri komünistleri,
yoldaşlarımız, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti'ni ilân etmek için merkezî sovyet
idarelerinde ciddi önlemler alıyorlar. Azerbaycan Sovyeti’nin bağımsızlığını
kazanması, onun İngilizlerden ve Müsavatçılardan kurtarılması için gerekli
adımları atıyorlar. Ayrıca Azerbaycan bayrağı da açıklandı. Ortasında beyaz
hilâl ve beş köşeli yıldız bulunan kızıl bir bayrak. Bu haber, Müsavatçılar
arasında fırtınanın kopmasına neden oldu. Rus ve Azerbaycan gazeteleri haberi
yayınladı ve hararetli bir tartışma başlattı. Sonrasında ‘korkmuyoruz’ diyerek gülüşmeye
başladılar.”
Bugün, Ekim Devrimi'nin kızıl ışığı karşısında
sevinç dolarken, kalplerimiz göğüs kafesimize sığmayacak hâlde. Talihsiz
geçmişimize bakıyoruz. Geçmiş, kâbus veya yüz yıl öncesine ait bir olay gibi
görünüyor.
Geçen yıl Müsavat cellâtları başımızı kesiyordu,
geçen yıl “dikkatsizce” konuşan herkes yakalanıp Denikin’e teslim ediliyordu,
insanlar hapishanelerde can veriyorlardı veya Saidbeyof, Koçu Necefgülü,
Mirrahim gibi haşeratın sıktığı kurşunlara kurban gidiyorlardı.
Bu yıl vatan fukaranındır, biz uğruna canımızı
ortaya koyduğumuz, özgürlüğünü kazandığımız bu cennet ülkede sevinç doluyuz.
Bu yıl, dünün tutsak ve dilsiz işçileri
devrimlerini kutluyorlar.
Bu yıl, beylerin zorbalığından ve kırbaçlarından
kurtulan köylüler, kendilerine yardım etmeye giden yoldaşlarıyla güçlerini
birleştirerek, evlerin yeni hâli karşısında ürkmüş olan öküzlerini sakinleştirerek
topraklarını sürüyorlar.
Bu yıl üstünlük ve hâkimiyet alameti olarak Müsavat'ın
o üç renkli bayrağı da, üç renkli Denikin bayrağı da, İtalya, Fransa ve Amerika
bayrakları da, yılan ve ejderhalı İngiliz bayrağı da yok. Onların yerinde,
Azerbaycan’ın yeşil ve ala dağlarının karlı tepelerinde sadece tek bir bayrak
dalgalanıyor: beyaz hilâlli, beş köşeli yıldızla süslenmiş kızıl bayrak!
Bu yıl lokantalarda ve kahvelerde çalınan trompet
ve davulların yerine, her yerde büyük bir uluslararası kükreme ve dünya devriminin
cesur oğullarının sesi işitiliyor. Köylülerin yürekleri hep bir ağızdan “Yaşa
Azerbaycan!” diye bağırıyor.
Bugün özgür Azerbaycan, tüm ezilen insanlığın en
mutlu gününü kutluyor. Yaşa!… Yaşasın Ekim Devrimi!
Ruhullah Ahundof
7 Kasım 1920
Kend Füqarası gazetesi
Sayı 5
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder