“Özgür kadın, sosyalizmi inşa et!”
[1926]
Sovyet iktidarının ikinci yıldönümü, bu dönemde
yapılanları değerlendirmek ve devrimin önemi ile hangi amaçlarına ulaşıldığı
üzerine düşünce geliştirmek için bir fırsat olarak görülmelidir.
Burjuvazi ve destekçileri, bizi demokrasiyi ihlal
etmekle suçluyorlar. Biz ise bir yandan Sovyet devriminin, demokrasinin kapsamı
ve derinliğindeki artış konusunda bugüne dek eşine rastlanmayacak katkılarda
bulunduğunu iddia ediyoruz. Gelgelelim biz, demokrasiyi kapitalizmin zulmettiği
emekçi halk için geliştiriyoruz. Bize göre demokrasi, halkın büyük çoğunluğu
için vardır. Sosyalist demokrasi, emekçi halk içindir, dolayısıyla o, zenginler,
kapitalistler ve sömürücüler için varolan burjuva demokrasisinden farklıdır.
Peki kim haklı?
Bu soruya uygun bir fikirle cevap vermek ve bu
konuda köklü bir anlayışa sahip olabilmek için bu iki yılın ortaya koyduğu
deneyimi enine boyuna tartmamız ve ileride yaşanacak gelişim sürecine daha iyi
hazırlanmamız gerekmektedir.
Burjuva demokrasisi ile sosyalist demokrasi
arasındaki farkı en çarpıcı şekilde ortaya koyan husus ise kadınların
statüsüdür ve bu olgu, yukarıda sorulan soruya dönük en etkili cevap
niteliğindedir.
Toprak, fabrikalar, hisse senetleri vs. üzerinde
özel mülkiyetin varolduğu burjuva cumhuriyette, hatta en demokratik olanında
bile kadınlar, dünyanın hiçbir yerinde, gelişmiş ülkelerin hiçbirisinde,
erkeklerle aynı haklara sahip değildirler. Büyük Fransız (burjuva demokratik)
Devrimi’nin üzerinden 125 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen durum bu
şekildedir.
Burjuva demokrasisinin eşitlik ve özgürlük vaadi
laftadır, pratikte tek bir burjuva cumhuriyet, hatta en gelişmiş olanı bile,
kadınlara (insanlığın yarısına) ve erkeklere hukuk nezdinde tam eşitlik
bahşetmemiş, kadınları erkeklere bağımlı oluştan ve erkeklerin zulmünden
kurtarmamıştır.
Burjuva demokrasisi, eşitliğe ve özgürlüğe dair
tumturaklı cümlelerin, gösterişli lafların, bol miktarda verilen vaatlerin ve
şatafatlı sloganların demokrasisidir, oysa pratikte tüm cümleler, laflar,
vaatler ve sloganlar, kadın-erkek arasındaki eşitsizlikleri ve kadınların
esaretini, ayrıca emekçi ve sömürülen halkın maruz kaldığı eşitsizlikleri
perdeler.
Sovyet demokrasisi, başka bir ifadeyle, sosyalist
demokrasi ise bu tumturaklı ama altı boş ifadeleri silip atmış, “demokratlar”ın,
toprak sahiplerinin, kapitalistlerin ve çiftçilerin riyakârlığına karşı
acımasız bir savaş başlatmıştır. Zira bu insanlar, açlıktan ölen işçilere fazla
tahılı vurgunculuğun belirlediği fiyatlarla satıp servetlerine servet
katmaktadırlar.
Ezenle ezilen, sömürenle sömürülen arasında “eşitliğin”
olabileceğini söyleyen o yalan, yerin dibine batsın! Ezenle ezilen, sömürenle
sömürülen arasında “eşitlik” olamaz. Erkeklerin elindeki hukukî imtiyazlar,
kadınların elini kolunu bağladığı sürece gerçek “özgürlük” olamaz, işçiler,
sermayenin boyunduruğundan, tarlada ter döken köylü, kapitalistin, toprak
sahibinin ve tüccarın boyunduruğundan kurtulamaz.
Bırakalım o kalın kafalı, kör yalancılar ve
riyakârlar, burjuvazi ve destekçileri, halkı genel özgürlükten, genel
eşitlikten ve genel demokrasiden söz ederek aldatmaya çalışsınlar.
Biz işçilere ve köylülere, “bu yalancıların
maskelerini söküp atın, körlerin gözlerini açın” diyoruz. Ve onlara şu soruları
soruyoruz:
İki cinsiyet arasında eşitlik söz konusu mudur?
Hangi ulus, hangi ulusla eşittir?
Hangi
sınıf, hangi sınıfla eşittir?
Hangi boyunduruktan kurtulacağız, hangi sınıfın
boyunduruğundan kurtulacağız? Özgürlüğü hangi sınıf için istiyoruz?
Bu soruları sormadan, onlara öncelik vermeden siyasetten,
demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten ve sosyalizmden bahseden, bu soruların
üzerini örtenlerle, onları gizleyenlerle ve bu soruların önemini azaltanlarla mücadele
etmeyen herkes, emekçi halkın en aşağılık düşmanı, kuzu postlu kurt, işçi ve
köylünün bağnaz bir hasmı, toprak sahiplerinin, çarların ve kapitalistlerin bir
uşağıdır.
Avrupa’nın en geri ülkelerinden birinde inşa edilen
Sovyet iktidarının bu iki yılında, kadınların özgürleştirilmesi, “güçlü” kabul
edilen erkek cinsiyetiyle kadının eşit kılınması için, dünyadaki tüm gelişmiş,
aydınlanmış, “demokratik” cumhuriyetlerin toplamda son 130 yıl içerisinde
yaptıklarından daha fazla şey yapılmıştır.
Dünyanın tüm kapitalist, burjuva cumhuriyetlerinde
eğitim, kültür, medeniyet ve özgürlük gibi gösterişli ifadelere, kadınları
evlilik ve boşanma sürecinde erkek karşısında eşitsizliğe mahkûm eden, evlilik
dışı çocukların doğmasına sebep olan, “yasal” yoldan doğmuş çocukları eşitsiz
kılan, erkeğe imtiyazlar bahşeden, kadınlığı aşağılayıp küçük düşüren,
alabildiğine iğrenç, mide bulandıracak ölçüde aşağılık, her yönüyle zorba olan kanunlar
eşlik etmektedir.
Sermayenin boyunduruğu, “kutsal özel mülkiyet”in
yol açtığı zulüm, cahil dar kafalılığın sebep olduğu despotizm, küçük mülk
sahiplerindeki para hırsıdır, en demokratik burjuva cumhuriyetlerin tüm bu
aşağılık ve iğrenç kanunları yürürlükten kaldırmalarına mani olan.
İşçilerin ve köylülerin cumhuriyeti olarak Sovyet
Cumhuriyeti, tüm bu kanunları tek bir fiskeyle ortadan kaldırmış, burjuva
yalanların ve burjuva riyakârlığın inşa ettiği binayı yerle yeksan etmiş, geriye
tek bir taş bile bırakmamıştır.
O dillerine doladıkları yalan, yerin dibine
batsın! Bir cinsiyetin ezildiği, sınıfların zulüm gördüğü, sermaye ve hisse
senetleri üzerinde özel mülkiyetin varolduğu, ambarlarındaki fazla tahılı
açları köleleştirmek için kullananların cirit attığı koşullarda, herkes için
eşitlikten, herkes için özgürlükten bahseden yalancılar, kahrolsun! Herkes için
özgürlük, herkes için eşitlik yerine, zalimlerle ve sömürücülerle mücadele edilmeli,
zulmetme ve sömürme fırsatı ortadan kaldırılmalı. İşte bizim sloganımız budur!
Ezilen cinsiyet için özgürlük ve eşitlik!
İşçiler ve tarlada ter döken köylüler için
özgürlük ve eşitlik!
Zalimlere karşı mücadele, kapitalistlere karşı
mücadele, vurguncu kulaklara (zengin toprak sahiplerine) karşı mücadele!
Bu bizim şiarımız, proleter hakikatimiz, sermayeye
karşı yürüttüğümüz kavganın hakikatidir. Biz, “herkes için eşitlik ve özgürlük”
diyen, her yanından bal damlayan, riya ile yoğrulmuş, tumturaklı ifadeleriyle,
herkese yutturmaya çalıştığı özgürlük ve eşitlik vaatleriyle sermayenin
dünyasının karşısına, işte bu hakikatle çıkıyoruz.
Tam da bu riyayı ifşa ettiğimiz, devrimci bir
gayret ile ezenler, kapitalistler ve kulaklar karşısında yürüttüğümüz
mücadelede ezilen emekçi halkın özgürlüğünü güvence altına alıp ona tüm
haklarını verdiğimiz için, tam da bu sayede Sovyet idaresi, tüm dünya
işçilerinin kıymetlisi hâline gelmiştir.
Tam da bu sebeple emekçi kitleler, dünyanın tüm ülkelerindeki
ezilenler ve sömürülenler, Sovyet idaresinin ikinci yılında bize beğenilerini
sunmaktadırlar.
Tam da bu sebeple, Sovyet idaresinin ikinci yıldönümü
vesilesiyle, onca kıtlığa ve soğuğa, emperyalistlerin Rus Sovyet Cumhuriyeti
topraklarında gerçekleştirdikleri işgal faaliyetlerinin yol açtığı onca çileye
rağmen, biz, davamızın haklı bir dava olduğuna ve dünya ölçeğinde Sovyet
iktidarının kaçınılmaz olarak elde edeceği zafere tüm aklımız ve yüreğimizle
inanıyoruz.
V.
I. Lenin
6 Kasım 1919
[Kaynak: Collected Works, 30. Cilt, Progress Publishers, İkinci Baskı: 1974, s. 120-123.]
0 Yorum:
Yorum Gönder