09 Kasım 2021

,

Sovyet İktidarı ve Kadınların Statüsü

Sovyet iktidarının ikinci yıldönümü, bu dönemde yapılanları değerlendirmek ve devrimin önemi ile hangi amaçlarına ulaşıldığı üzerine düşünce geliştirmek için bir fırsat olarak görülmelidir.

Burjuvazi ve destekçileri, bizi demokrasiyi ihlal etmekle suçluyorlar. Bizse bir yandan Sovyet devriminin, demokrasinin kapsamı ve derinliğindeki artış konusunda bugüne dek eşine rastlanmayacak katkılarda bulunduğunu iddia ediyoruz. Gelgelelim biz, demokrasiyi kapitalizmin zulmettiği emekçi halk için geliştiriyoruz. Bize göre demokrasi, halkın büyük çoğunluğu için vardır. Sosyalist demokrasi, emekçi halk içindir, dolayısıyla o, zenginler, kapitalistler ve sömürücüler için varolan burjuva demokrasisinden farklıdır.

Peki kim haklı?

Bu soruya uygun bir fikirle cevap vermek ve bu konuda köklü bir anlayışa sahip olabilmek için bu iki yılın ortaya koyduğu deneyimi enine boyuna tartmamız ve ileride yaşanacak gelişim sürecine daha iyi hazırlanmamız gerekmektedir.

Burjuva demokrasisi ile sosyalist demokrasi arasındaki farkı en çarpıcı şekilde ortaya koyan husus ise kadınların statüsüdür ve bu olgu, yukarıda sorulan soruya dönük en etkili cevap niteliğindedir.

Toprak, fabrikalar, hisse senetleri vs. üzerinde özel mülkiyetin varolduğu burjuva cumhuriyette, hatta en demokratik olanında bile kadınlar, dünyanın hiçbir yerinde, gelişmiş ülkelerin hiçbirisinde, erkeklerle aynı haklara sahip değildirler. Büyük Fransız (burjuva demokratik) Devrimi’nin üzerinden 125 yıldan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen durum bu şekildedir.

Burjuva demokrasisinin eşitlik ve özgürlük vaadi laftadır, pratikte tek bir burjuva cumhuriyet, hatta en gelişmiş olanı bile, kadınlara (insanlığın yarısına) ve erkeklere hukuk nezdinde tam eşitlik bahşetmemiş, kadınları erkeklere bağımlı oluştan ve erkeklerin zulmünden kurtarmamıştır.

Burjuva demokrasisi, eşitliğe ve özgürlüğe dair tumturaklı cümlelerin, gösterişli lafların, bol miktarda verilen vaatlerin ve şatafatlı sloganların demokrasisidir, oysa pratikte tüm cümleler, laflar, vaatler ve sloganlar, kadın-erkek arasındaki eşitsizlikleri ve kadınların esaretini, ayrıca emekçi ve sömürülen halkın maruz kaldığı eşitsizlikleri perdeler.

Sovyet demokrasisi, başka bir ifadeyle, sosyalist demokrasi ise bu tumturaklı ama altı boş ifadeleri silip atmış, “demokratlar”ın, toprak sahiplerinin, kapitalistlerin ve çiftçilerin riyakârlığına karşı acımasız bir savaş başlatmıştır. Zira bu insanlar, açlıktan ölen işçilere fazla tahılı vurgunculuğun belirlediği fiyatlarla satıp servetlerine servet katmaktadırlar.

Ezenle ezilen, sömürenle sömürülen arasında “eşitliğin” olabileceğini söyleyen o yalan, yerin dibine batsın! Ezenle ezilen, sömürenle sömürülen arasında “eşitlik” olamaz. Erkeklerin elindeki hukukî imtiyazlar, kadınların elini kolunu bağladığı sürece gerçek “özgürlük” olamaz, işçiler, sermayenin boyunduruğundan, tarlada ter döken köylü, kapitalistin, toprak sahibinin ve tüccarın boyunduruğundan kurtulamaz.

Bırakalım o kalın kafalı, kör yalancılar ve riyakârlar, burjuvazi ve destekçileri, halkı genel özgürlükten, genel eşitlikten ve genel demokrasiden söz ederek aldatmaya çalışsınlar.

Biz işçilere ve köylülere, “bu yalancıların maskelerini söküp atın, körlerin gözlerini açın” diyoruz. Ve onlara şu soruları soruyoruz:

İki cinsiyet arasında eşitlik söz konusu mudur?

Hangi ulus, hangi ulusla eşittir?

Hangi sınıf, hangi sınıfla eşittir?

Hangi boyunduruktan kurtulacağız, hangi sınıfın boyunduruğundan kurtulacağız? Özgürlüğü hangi sınıf için istiyoruz?

Bu soruları sormadan, onlara öncelik vermeden siyasetten, demokrasiden, özgürlükten, eşitlikten ve sosyalizmden bahseden, bu soruların üzerini örtenlerle, onları gizleyenlerle ve bu soruların önemini azaltanlarla mücadele etmeyen herkes, emekçi halkın en aşağılık düşmanı, kuzu postlu kurt, işçi ve köylünün bağnaz bir hasmı, toprak sahiplerinin, çarların ve kapitalistlerin bir uşağıdır.

Avrupa’nın en geri ülkelerinden birinde inşa edilen Sovyet iktidarının bu iki yılında, kadınların özgürleştirilmesi, “güçlü” kabul edilen erkek cinsiyetiyle kadının eşit kılınması için, dünyadaki tüm gelişmiş, aydınlanmış, “demokratik” cumhuriyetlerin toplamda son 130 yıl içerisinde yaptıklarından daha fazla şey yapılmıştır.

Dünyanın tüm kapitalist, burjuva cumhuriyetlerinde eğitim, kültür, medeniyet ve özgürlük gibi gösterişli ifadelere, kadınları evlilik ve boşanma sürecinde erkek karşısında eşitsizliğe mahkûm eden, evlilik dışı çocukların doğmasına sebep olan, “yasal” yoldan doğmuş çocukları eşitsiz kılan, erkeğe imtiyazlar bahşeden, kadınlığı aşağılayıp küçük düşüren, alabildiğine iğrenç, mide bulandıracak ölçüde aşağılık, her yönüyle zorba olan kanunlar eşlik etmektedir.

Sermayenin boyunduruğu, “kutsal özel mülkiyet”in yol açtığı zulüm, cahil dar kafalılığın sebep olduğu despotizm, küçük mülk sahiplerindeki para hırsıdır, en demokratik burjuva cumhuriyetlerin tüm bu aşağılık ve iğrenç kanunları yürürlükten kaldırmalarına mani olan.

İşçilerin ve köylülerin cumhuriyeti olarak Sovyet Cumhuriyeti, tüm bu kanunları tek bir fiskeyle ortadan kaldırmış, burjuva yalanların ve burjuva riyakârlığın inşa ettiği binayı yerle yeksan etmiş, geriye tek bir taş bile bırakmamıştır.

O dillerine doladıkları yalan, yerin dibine batsın! Bir cinsiyetin ezildiği, sınıfların zulüm gördüğü, sermaye ve hisse senetleri üzerinde özel mülkiyetin varolduğu, ambarlarındaki fazla tahılı açları köleleştirmek için kullananların cirit attığı koşullarda, herkes için eşitlikten, herkes için özgürlükten bahseden yalancılar, kahrolsun! Herkes için özgürlük, herkes için eşitlik yerine, zalimlerle ve sömürücülerle mücadele edilmeli, zulmetme ve sömürme fırsatı ortadan kaldırılmalı. İşte bizim sloganımız budur!

Ezilen cinsiyet için özgürlük ve eşitlik!

İşçiler ve tarlada ter döken köylüler için özgürlük ve eşitlik!

Zalimlere karşı mücadele, kapitalistlere karşı mücadele, vurguncu kulaklara (zengin toprak sahiplerine) karşı mücadele!

Bu bizim şiarımız, proleter hakikatimiz, sermayeye karşı yürüttüğümüz kavganın hakikatidir. Biz, “herkes için eşitlik ve özgürlük” diyen, her yanından bal damlayan, riya ile yoğrulmuş, tumturaklı ifadeleriyle, herkese yutturmaya çalıştığı özgürlük ve eşitlik vaatleriyle sermayenin dünyasının karşısına, işte bu hakikatle çıkıyoruz.

Tam da bu riyayı ifşa ettiğimiz, devrimci bir gayret ile ezenler, kapitalistler ve kulaklar karşısında yürüttüğümüz mücadelede ezilen emekçi halkın özgürlüğünü güvence altına alıp ona tüm haklarını verdiğimiz için, tam da bu sayede Sovyet idaresi, tüm dünya işçilerinin kıymetlisi hâline gelmiştir.

Tam da bu sebeple emekçi kitleler, dünyanın tüm ülkelerindeki ezilenler ve sömürülenler, Sovyet idaresinin ikinci yılında bize beğenilerini sunmaktadırlar.

Tam da bu sebeple, Sovyet idaresinin ikinci yıldönümü vesilesiyle, onca kıtlığa ve soğuğa, emperyalistlerin Rus Sovyet Cumhuriyeti topraklarında gerçekleştirdikleri işgal faaliyetlerinin yol açtığı onca çileye rağmen, biz, davamızın haklı bir dava olduğuna ve dünya ölçeğinde Sovyet iktidarının kaçınılmaz olarak elde edeceği zafere tüm aklımız ve yüreğimizle inanıyoruz.

V. I. Lenin
6 Kasım 1919

[Kaynak: Collected Works, 30. Cilt, Progress Publishers, İkinci Baskı: 1974, s. 120-123.]

0 Yorum: