20 Kasım 2021

,

Zinovyef ve III. Enternasyonal


Gregori Zinovyef, dönem dönem yaptığı açıklamalar veya kaleme aldığı yazılarla burjuvazinin sinirlerini zıplatıyor. Zinovyef bir açıklama yapmadığında, onun yazılarını özleyen burjuvazi alıyor kalemi eline, onun adına bir iki bildiri yazıyor.

Zinovyef’in açıklamaları tüm dünyayı dolaşıyor ve her ulaştığı yerde dehşete ve korkuya yol açıyor. Bu belgelerin patlattığı bombaların tesiri öyle yüksek ki yankısını Britanya’da yürütülen son seçim kampanyalarında bile duyabiliyorsunuz.

Seçimlerin arifesinde İşçi Partisi’nin muhalifleri, Zinovyef kaynaklı, dizleri titretecek cinsten bir telgrafı ortaya çıkarttılar. Sonrasında bu telgrafı burjuvazideki savaş arzusunu depreştirmek için kullandılar. Ramsay MacDonald’ın iktidarda kalma ihtimali karşısında o dürüst ve barış yanlısı burjuvazinin korkuya kapılmayacağını zannettiler.

Çünkü MacDonald, Büyük Britanya’nın Zinovyef’e ve diğer Rus komünistlerine borç para vermesini istiyor. Peki bu durumda Zinovyef ne yapıyor? Kalkıp Britanya proletaryasını devrim için ayaklandırmaya çalışıyor. Zaten her şeyi bilen halk, bu telgrafın ortaya çıkmasını pek de önemsemiyor. Zira uzun zamandır Zinovyef, devrim vaaz eden biri. Sadece bazen bunu açıktan, herkesin duyacağı şekilde yapıyor. Onun işi, devrimi örgütlemek, dolayısıyla kimse, bir insanı işini yapmamasını isteyemez.

Kamuoyunun belirli bir kısmı, Zinovyef’i sadece devrimci bildiriler kaleme alan biri olarak tanıyor. Hatta öyle çok bildiri yazıyor ki herkes, onun bildiri yazma pratiğini Ford’un otomobil üretimi ile kıyaslıyor. Dolayısıyla bu insanlar, III. Enternasyonal’i Zinovyef’in limited şirketi zannediyor ve onun burjuvazi karşıtı bildiriler kaleme almaktan başka bir iş yapmayan biri olduğunu düşünüyor.

Zinovyef’in büyük bir bildiri yazarı olduğuna elbette ki hiç şüphe yok. Fakat bildiri, politik bir araçtan başka bir şey değil. Bu dönemde siyaset, ister istemez bildiriler üzerinden işlemektedir.

Mussolini, Poincaré, Lloyd George da kendi tarzlarında bildiriler kaleme alıyorlar. Bu isimler de tıpkı Zinovyef’in kapitalistleri tehdit edip kötülediği gibi devrimcileri tehdit ediyorlar ve kötülüyorlar. Bu üç isim burjuvazinin başbakanı iken, Zinovyef devrimin emekçisi. Zinovyef, bir ajitatörün her zaman bir bakandan daha kıymetli olduğuna inanıyor.

Bu şekilde düşündüğü için Zinovyef, bir halk komiserliğine değil, III. Enternasyonal’e başkanlık ediyor. Devrimci geçmişi, vasıfları, aynı zamanda Lenin’in öğrencisi ve yoldaşı oluşu, onun Komintern’in başkanı olmasını sağlıyor.

Zinovyef, kendisini halkın içinde geliştirmiş bir polemik ustası. Onun düşüncesi ve tarzı temelde polemik üzerine kurulu. Ondaki Dantoncu tavır ve Roma komutanlarına has duruş, savaşçı tutumunu her daim muhafaza ediyor. Zinovyef’te diyalektik, çevik, saldırgan, sıcak ve sinirli bir nitelik arz ediyor. Onda alaycılık ve mizah, belirli tonlarıyla konuşma imkânı buluyor. O hasmına merhamet etmeden, iğneleyici bir üslupla muamele ediyor.

Ama aslında Zinovyef, Lenin’in öğretisinin bir emanetçisi, onun çalışmalarını devam ettirendir. Onun teorisi ve pratiği, Lenin’in teori ve pratiğidir. Zinovyef’in geçmişi Bolşeviklikle yoğrulmuştur. O, Rus komünizminin “eski muhafız alayı”na mensuptur. Zinovyef, devrimden önce yurtdışında Lenin’le birlikte çalışmıştır. O, Paris’te Lenin’in yönettiği Rus Marksist okulunun öğretmenlerinden biridir.

Zinovyef, her daim Lenin’in yanında yer aldı. Ancak devrimin başlarında bir ara fikirleri öğretmeninin fikirlerinden ayrı düştü. Lenin, iktidarın alınmasına karar verdiğinde Zinovyef, Lenin’in kararının erken olduğuna hükmetti. Tarihse Lenin’i haklı çıkarttı. Bolşevikler iktidarı aldılar ve ellerinde tutmayı bildiler. Zinovyef’e bu aşamada III. Enternasyonal’i örgütleme görevi düştü.

Şimdi hızla III. Enternasyonal’in tarihine bakalım.

Marx ve Engels’in Londra’da kurduğu I. Enternasyonal, taslak program niteliğindedir. Henüz beynelmilel gerçeklik, tanımlanmamış durumdadır. Sosyalizm, oluşum aşamasındaki bir güçtür. Marx, bu harekete tarihsel açıdan somut zeminini bahşeder. İşçilerin beynelmilel eyleminin genel yönelimini ortaya koyan I. Enternasyonal, içinden çıktığı ve çok farklı fikirlerin uçuştuğu ortama yeniden dalar. Ama artık ortada sosyalist hareketi uluslararası düzlemde örgütleme iradesi vardır.

Birkaç yıl sonra Enternasyonal, sahneye yeniden, bu sefer daha güçlü bir biçimde çıkar. Sosyalist partilerdeki ve sendikalardaki büyüme, uluslararası planda tesis edilecek bir koordinasyona ve örgütlenmeye ihtiyaç duymaktadır. II. Enternasyonal, bu anlamda sadece örgütlenme görevini üstlenir. O dönemin sosyalist partileri insan kazanmaya çalışırlar. Toplumsal devrimin ufukta görünmediğini düşünürler. Bu sebeple kimi reformların elde edilmesi önerisinde bulunurlar. Böylece işçi hareketi, reformist bir ruha ve zihniyete sahip olur. Lasalcı sosyal demokrasinin dayandığı fikriyat, II. Enternasyonal’in kurulmasını sağlar. Bu yönelimin bir sonucu olarak sosyalizm, demokrasi sahasına duhul eder.

Tam da bu sebeple II. Enternasyonal, güçsüzleşir ve savaş karşısında hiçbir şey yapamaz. Liderleri ve alt birimleri, reformist ve demokratik siyasete alışır. Oysa savaşa yönelik direniş devrimci bir tutumu talep etmektedir.

II. Enternasyonal’daki pasifizm, esrik, platonik ve soyut bir yönelimdir. O, devrimci eyleme ne maddi ne de manevi düzlemde hazırdır. Sosyalist ve sendikalist azınlık, enternasyonali devrimcilik yönünde hareket etmeye zorlar, ama bu çabalar beyhudedir.

Savaş, II. Enternasyonal’i paramparça eder ve dağıtır. Onun geleneğini ve ideolojisini küçük bir azınlık devam ettirir. Bu kesim, Khiental ve Zimmerwald kongrelerinde bir araya gelir. Buralarda yeni kurulacak enternasyonal örgütünün temelleri atılır. Rus devrimi ile birlikte bu hareket ivme kazanır. Mart 1919’da III. Enternasyonal kurulur. Onun bayrağı altında sosyalist ve sendikalist hareketin devrimci bileşenleri örgütlenirler.

II. Enternasyonal, savaş öncesi dönemin zihniyetiyle, kadrolarıyla ve aynı Platoncu pasifizmle sahneye çıkmıştır. Genelkurmay kadrosu, daha çok sosyalizmin Vandervelde, Kautsky, Bernstein ve Turati gibi eski liderlerinden oluşmaktadır. Savaşa karşın bu insanlar, reformist yönteme dönük o eski inançlarını hiçbir şekilde yitirmezler. Doğuştan demokrat olan bu isimler, demokrasiyi reddetmezler. Süreç içerisinde bu liderler, savaşın tarihsel etkilerini göremezler. Sanki savaş hiç patlak vermemiş, hiçbir şeyi dağıtmamış, hiçbir süreci kesintiye uğratmamış gibi davranırlar. Bu insanlar, ne yeni gerçekliğin varlığını kabul ederler ne de onu idrak etme yoluna giderler.

II. Enternasyonal’e bağlı olan isimlerin ekseriyeti eski sosyalisttir. III. Enternasyonal ise daha çok gençlik içinden kadro devşirmiştir. Bu olgu bile tek başına, iki örgüt arasındaki tarihsel farkı ortaya koymaktadır.

II. Enternasyonal’deki çürümenin sebepleri, esasen demokrasideki çürümenin sebepleriyle bağlantılıdır. II. Enternasyonal, tümüyle demokrasi ile ilgili meselelerle meşguldür. O, meclisin ve herkese oy hakkının öne çıktığı dönemin örgütüdür.

Devrimci yöntemse bu dönemin yabancısıdır. Yeni dönem, demokrasiyi ayaklar altına almaya, ona kaba davranmaya mecburdur. Devrimci gençlikte genel eğilim, II. Enternasyonal’in sosyalist hareketin örgütçüsü olarak sahip olduğu meziyetleri bile unutma yönündedir. Zira gençlikten adil olması beklenemez.

Ortega y Gasset’nin de dediği gibi, “gençlik inkâr ettikleri konusunda nadiren haklıdır, ama tasvip ettikleri konusunda her daim haklıdır.” Bu söze biz, “tarihin itici gücü inkârlar değil, tasvip etmelerdir” diyerek katkıda bulunabiliriz.

Bugün devrimci gençlik, II. Enternasyonal’in pratikte sahip olduğu hakları inkâr etmiyor. Eğer II. Enternasyonal hayatta kalacağım diye ayak diremezse devrimci gençlik onun hatırasına memnuniyetle hürmet etmeyi bilecektir. Gençliğin samimi düşüncesi şudur ki II. Enternasyonal, geçmişe ait bir örgütlenme mekanizması iken III. Enternasyonal bugüne ait savaşçı bir mekanizmadır.

Sosyalizme ait bu iki akıl, iki dönem ve iki yöntem arasında yaşanan bu çatışma, Zinovyef’i sosyalizmin önemli bir karakteri hâline getirmiştir. Zinovyef, aslında burjuvaziden çok reformist sosyalistlerle polemik yürütmektedir. O, II. Enternasyonal’in en sert ve en güçlü eleştirmenlerinden biridir. Onun eleştirileri, iki enternasyonal arasındaki tarihsel farklılığı net bir biçimde ortaya koymaktadır.

Zinovyef’e göre savaş, sosyalist dönemi muştulamış, o döneme geçiş sürecini hızlandırmıştır. Artık proleter devrimin ekonomik öncülleri mevcut. Gelgelelim işçi sınıfı, manevi düzlemde gerekli yön duygusundan yoksun. Bu yön duygusunu II. Enternasyonal asla veremez. Çünkü onun liderleri, yirmi yıl önce olduğu gibi bugün de kapitalizmden sosyalizme yumuşak geçiş ihtimaline inanmaktadırlar.

III. Enternasyonal, tam da bu sebeple kuruldu. Zinovyef, III. Enternasyonal’in sadece Batı halkları adına hareket etmediğini söylüyor. Onun ifadesiyle devrim, sadece Avrupa’yı değil, tüm dünyayı kucaklamalı. “İkinci Enternasyonal, kendisini salt beyazlarla sınırlandırmıştı; Üçüncü Enternasyonal ise insanları ırklarına göre tasnif etmiyor.”

Zinovyef, Asya’nın ezilen kitlelerinin uyanışını kendisine dert ediniyor. Bu uyanışın, proleter kitlelerin ayaklanması şeklinde tecelli etmediğini, ama böylesi bir niteliğe kavuşması gerektiğini söylüyor. “Liderlik ettiğimiz akım, tüm dünyayı kurtaracak” diyor.

Zinovyef, aynı zamanda Leninist teori ve pratiğe karşı çıkan komünistlerle de polemikler yürütüyor. Onun Rus Komünist Partisi içerisinde Trotskiy ile yaptığı tartışma, dünya genelinde kimi etkilere yol açtı. Trotskiy ve Preobracenski gibi isimler, partinin eski isimlerine saldırdılar ve Moskova’daki öğrencileri bu kesime karşı kışkırttılar. Zinovyef, o tartışmada, Trotskiy ve Preobracenski’yi demagoji yapmakla ve ciddi tek bir argüman bile öne sürememekle suçladı. Ayrıca “altı ay oturup Marx’ın Kapital’ini incelemek yerine ülkeyi yönetmek için yanıp tutuşan” sabırsız öğrencileri alaya aldı.

Zinovyef ile Trotskiy arasında yaşanan tartışma, Zinovyef’in tezi lehine çözüme kavuştu. Leninizmin eski ve yeni muhafızlarının desteğini alan Zinovyef, bu düelloyu kazandı. Bugünse o, diğer kamplardaki hasımlarıyla kapışıyor. Bu büyük ajitatörün tüm hayatı polemik üzerine kurulu.

José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak

0 Yorum: