Gregori
Zinovyef, dönem dönem yaptığı açıklamalar veya kaleme aldığı yazılarla
burjuvazinin sinirlerini zıplatıyor. Zinovyef bir açıklama yapmadığında, onun
yazılarını özleyen burjuvazi alıyor kalemi eline, onun adına bir iki bildiri
yazıyor.
Zinovyef’in
açıklamaları tüm dünyayı dolaşıyor ve her ulaştığı yerde dehşete ve korkuya yol
açıyor. Bu belgelerin patlattığı bombaların tesiri öyle yüksek ki yankısını
Britanya’da yürütülen son seçim kampanyalarında bile duyabiliyorsunuz.
Seçimlerin
arifesinde İşçi Partisi’nin muhalifleri, Zinovyef kaynaklı, dizleri titretecek
cinsten bir telgrafı ortaya çıkarttılar. Sonrasında bu telgrafı burjuvazideki
savaş arzusunu depreştirmek için kullandılar. Ramsay MacDonald’ın iktidarda
kalma ihtimali karşısında o dürüst ve barış yanlısı burjuvazinin korkuya
kapılmayacağını zannettiler.
Çünkü
MacDonald, Büyük Britanya’nın Zinovyef’e ve diğer Rus komünistlerine borç para
vermesini istiyor. Peki bu durumda Zinovyef ne yapıyor? Kalkıp Britanya
proletaryasını devrim için ayaklandırmaya çalışıyor. Zaten her şeyi bilen halk,
bu telgrafın ortaya çıkmasını pek de önemsemiyor. Zira uzun zamandır Zinovyef,
devrim vaaz eden biri. Sadece bazen bunu açıktan, herkesin duyacağı şekilde
yapıyor. Onun işi, devrimi örgütlemek, dolayısıyla kimse, bir insanı işini
yapmamasını isteyemez.
Kamuoyunun
belirli bir kısmı, Zinovyef’i sadece devrimci bildiriler kaleme alan biri
olarak tanıyor. Hatta öyle çok bildiri yazıyor ki herkes, onun bildiri yazma
pratiğini Ford’un otomobil üretimi ile kıyaslıyor. Dolayısıyla bu insanlar,
III. Enternasyonal’i Zinovyef’in limited şirketi zannediyor ve onun burjuvazi
karşıtı bildiriler kaleme almaktan başka bir iş yapmayan biri olduğunu
düşünüyor.
Zinovyef’in
büyük bir bildiri yazarı olduğuna elbette ki hiç şüphe yok. Fakat bildiri,
politik bir araçtan başka bir şey değil. Bu dönemde siyaset, ister istemez
bildiriler üzerinden işlemektedir.
Mussolini,
Poincaré, Lloyd George da kendi tarzlarında bildiriler kaleme alıyorlar. Bu
isimler de tıpkı Zinovyef’in kapitalistleri tehdit edip kötülediği gibi
devrimcileri tehdit ediyorlar ve kötülüyorlar. Bu üç isim burjuvazinin
başbakanı iken, Zinovyef devrimin emekçisi. Zinovyef, bir ajitatörün her zaman
bir bakandan daha kıymetli olduğuna inanıyor.
Bu
şekilde düşündüğü için Zinovyef, bir halk komiserliğine değil, III.
Enternasyonal’e başkanlık ediyor. Devrimci geçmişi, vasıfları, aynı zamanda
Lenin’in öğrencisi ve yoldaşı oluşu, onun Komintern’in başkanı olmasını
sağlıyor.
Zinovyef,
kendisini halkın içinde geliştirmiş bir polemik ustası. Onun düşüncesi ve tarzı
temelde polemik üzerine kurulu. Ondaki Dantoncu tavır ve Roma komutanlarına has
duruş, savaşçı tutumunu her daim muhafaza ediyor. Zinovyef’te diyalektik,
çevik, saldırgan, sıcak ve sinirli bir nitelik arz ediyor. Onda alaycılık ve
mizah, belirli tonlarıyla konuşma imkânı buluyor. O hasmına merhamet etmeden,
iğneleyici bir üslupla muamele ediyor.
Ama
aslında Zinovyef, Lenin’in öğretisinin bir emanetçisi, onun çalışmalarını devam
ettirendir. Onun teorisi ve pratiği, Lenin’in teori ve pratiğidir. Zinovyef’in
geçmişi Bolşeviklikle yoğrulmuştur. O, Rus komünizminin “eski muhafız alayı”na
mensuptur. Zinovyef, devrimden önce yurtdışında Lenin’le birlikte çalışmıştır.
O, Paris’te Lenin’in yönettiği Rus Marksist okulunun öğretmenlerinden biridir.
Zinovyef,
her daim Lenin’in yanında yer aldı. Ancak devrimin başlarında bir ara fikirleri
öğretmeninin fikirlerinden ayrı düştü. Lenin, iktidarın alınmasına karar
verdiğinde Zinovyef, Lenin’in kararının erken olduğuna hükmetti. Tarihse
Lenin’i haklı çıkarttı. Bolşevikler iktidarı aldılar ve ellerinde tutmayı
bildiler. Zinovyef’e bu aşamada III. Enternasyonal’i örgütleme görevi düştü.
Şimdi
hızla III. Enternasyonal’in tarihine bakalım.
Marx
ve Engels’in Londra’da kurduğu I. Enternasyonal, taslak program niteliğindedir.
Henüz beynelmilel gerçeklik, tanımlanmamış durumdadır. Sosyalizm, oluşum
aşamasındaki bir güçtür. Marx, bu harekete tarihsel açıdan somut zeminini
bahşeder. İşçilerin beynelmilel eyleminin genel yönelimini ortaya koyan I.
Enternasyonal, içinden çıktığı ve çok farklı fikirlerin uçuştuğu ortama yeniden
dalar. Ama artık ortada sosyalist hareketi uluslararası düzlemde örgütleme
iradesi vardır.
Birkaç
yıl sonra Enternasyonal, sahneye yeniden, bu sefer daha güçlü bir biçimde
çıkar. Sosyalist partilerdeki ve sendikalardaki büyüme, uluslararası planda
tesis edilecek bir koordinasyona ve örgütlenmeye ihtiyaç duymaktadır. II.
Enternasyonal, bu anlamda sadece örgütlenme görevini üstlenir. O dönemin
sosyalist partileri insan kazanmaya çalışırlar. Toplumsal devrimin ufukta
görünmediğini düşünürler. Bu sebeple kimi reformların elde edilmesi önerisinde
bulunurlar. Böylece işçi hareketi, reformist bir ruha ve zihniyete sahip olur.
Lasalcı sosyal demokrasinin dayandığı fikriyat, II. Enternasyonal’in
kurulmasını sağlar. Bu yönelimin bir sonucu olarak sosyalizm, demokrasi
sahasına duhul eder.
Tam
da bu sebeple II. Enternasyonal, güçsüzleşir ve savaş karşısında hiçbir şey
yapamaz. Liderleri ve alt birimleri, reformist ve demokratik siyasete alışır.
Oysa savaşa yönelik direniş devrimci bir tutumu talep etmektedir.
II.
Enternasyonal’daki pasifizm, esrik, platonik ve soyut bir yönelimdir. O,
devrimci eyleme ne maddi ne de manevi düzlemde hazırdır. Sosyalist ve
sendikalist azınlık, enternasyonali devrimcilik yönünde hareket etmeye zorlar,
ama bu çabalar beyhudedir.
Savaş,
II. Enternasyonal’i paramparça eder ve dağıtır. Onun geleneğini ve ideolojisini
küçük bir azınlık devam ettirir. Bu kesim, Khiental ve Zimmerwald kongrelerinde
bir araya gelir. Buralarda yeni kurulacak enternasyonal örgütünün temelleri
atılır. Rus devrimi ile birlikte bu hareket ivme kazanır. Mart 1919’da III.
Enternasyonal kurulur. Onun bayrağı altında sosyalist ve sendikalist hareketin
devrimci bileşenleri örgütlenirler.
II.
Enternasyonal, savaş öncesi dönemin zihniyetiyle, kadrolarıyla ve aynı Platoncu
pasifizmle sahneye çıkmıştır. Genelkurmay kadrosu, daha çok sosyalizmin
Vandervelde, Kautsky, Bernstein ve Turati gibi eski liderlerinden oluşmaktadır.
Savaşa karşın bu insanlar, reformist yönteme dönük o eski inançlarını hiçbir
şekilde yitirmezler. Doğuştan demokrat olan bu isimler, demokrasiyi
reddetmezler. Süreç içerisinde bu liderler, savaşın tarihsel etkilerini
göremezler. Sanki savaş hiç patlak vermemiş, hiçbir şeyi dağıtmamış, hiçbir
süreci kesintiye uğratmamış gibi davranırlar. Bu insanlar, ne yeni gerçekliğin
varlığını kabul ederler ne de onu idrak etme yoluna giderler.
II.
Enternasyonal’e bağlı olan isimlerin ekseriyeti eski sosyalisttir. III.
Enternasyonal ise daha çok gençlik içinden kadro devşirmiştir. Bu olgu bile tek
başına, iki örgüt arasındaki tarihsel farkı ortaya koymaktadır.
II.
Enternasyonal’deki çürümenin sebepleri, esasen demokrasideki çürümenin
sebepleriyle bağlantılıdır. II. Enternasyonal, tümüyle demokrasi ile ilgili
meselelerle meşguldür. O, meclisin ve herkese oy hakkının öne çıktığı dönemin
örgütüdür.
Devrimci
yöntemse bu dönemin yabancısıdır. Yeni dönem, demokrasiyi ayaklar altına
almaya, ona kaba davranmaya mecburdur. Devrimci gençlikte genel eğilim, II.
Enternasyonal’in sosyalist hareketin örgütçüsü olarak sahip olduğu meziyetleri
bile unutma yönündedir. Zira gençlikten adil olması beklenemez.
Ortega
y Gasset’nin de dediği gibi, “gençlik inkâr ettikleri konusunda nadiren
haklıdır, ama tasvip ettikleri konusunda her daim haklıdır.” Bu söze biz,
“tarihin itici gücü inkârlar değil, tasvip etmelerdir” diyerek katkıda
bulunabiliriz.
Bugün
devrimci gençlik, II. Enternasyonal’in pratikte sahip olduğu hakları inkâr
etmiyor. Eğer II. Enternasyonal hayatta kalacağım diye ayak diremezse devrimci
gençlik onun hatırasına memnuniyetle hürmet etmeyi bilecektir. Gençliğin samimi
düşüncesi şudur ki II. Enternasyonal, geçmişe ait bir örgütlenme mekanizması
iken III. Enternasyonal bugüne ait savaşçı bir mekanizmadır.
Sosyalizme
ait bu iki akıl, iki dönem ve iki yöntem arasında yaşanan bu çatışma,
Zinovyef’i sosyalizmin önemli bir karakteri hâline getirmiştir. Zinovyef,
aslında burjuvaziden çok reformist sosyalistlerle polemik yürütmektedir. O, II.
Enternasyonal’in en sert ve en güçlü eleştirmenlerinden biridir. Onun
eleştirileri, iki enternasyonal arasındaki tarihsel farklılığı net bir biçimde
ortaya koymaktadır.
Zinovyef’e
göre savaş, sosyalist dönemi muştulamış, o döneme geçiş sürecini
hızlandırmıştır. Artık proleter devrimin ekonomik öncülleri mevcut. Gelgelelim
işçi sınıfı, manevi düzlemde gerekli yön duygusundan yoksun. Bu yön duygusunu
II. Enternasyonal asla veremez. Çünkü onun liderleri, yirmi yıl önce olduğu
gibi bugün de kapitalizmden sosyalizme yumuşak geçiş ihtimaline
inanmaktadırlar.
III.
Enternasyonal, tam da bu sebeple kuruldu. Zinovyef, III. Enternasyonal’in
sadece Batı halkları adına hareket etmediğini söylüyor. Onun ifadesiyle devrim,
sadece Avrupa’yı değil, tüm dünyayı kucaklamalı. “İkinci Enternasyonal,
kendisini salt beyazlarla sınırlandırmıştı; Üçüncü Enternasyonal ise insanları
ırklarına göre tasnif etmiyor.”
Zinovyef,
Asya’nın ezilen kitlelerinin uyanışını kendisine dert ediniyor. Bu uyanışın,
proleter kitlelerin ayaklanması şeklinde tecelli etmediğini, ama böylesi bir
niteliğe kavuşması gerektiğini söylüyor. “Liderlik ettiğimiz akım, tüm dünyayı
kurtaracak” diyor.
Zinovyef,
aynı zamanda Leninist teori ve pratiğe karşı çıkan komünistlerle de polemikler
yürütüyor. Onun Rus Komünist Partisi içerisinde Trotskiy ile yaptığı tartışma,
dünya genelinde kimi etkilere yol açtı. Trotskiy ve Preobracenski gibi isimler,
partinin eski isimlerine saldırdılar ve Moskova’daki öğrencileri bu kesime
karşı kışkırttılar. Zinovyef, o tartışmada, Trotskiy ve Preobracenski’yi
demagoji yapmakla ve ciddi tek bir argüman bile öne sürememekle suçladı. Ayrıca
“altı ay oturup Marx’ın Kapital’ini incelemek yerine ülkeyi
yönetmek için yanıp tutuşan” sabırsız öğrencileri alaya aldı.
Zinovyef
ile Trotskiy arasında yaşanan tartışma, Zinovyef’in tezi lehine çözüme kavuştu.
Leninizmin eski ve yeni muhafızlarının desteğini alan Zinovyef, bu düelloyu
kazandı. Bugünse o, diğer kamplardaki hasımlarıyla kapışıyor. Bu büyük
ajitatörün tüm hayatı polemik üzerine kurulu.
José Carlos Mariátegui
1925
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder