İranlı
aydın Ali Şeriati, Şii İslamı’nın ve Marksizmin ideallerini temel alan bir
İslamî modernizmi savunmuştur. Kimileri, Şii İslamı ile Marksizmin yan yana
gelişini tuhaf ve çelişkili bulabilir, fakat Şeriati açısından bu ikisi
arasında herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. İkisi de aynı madalyonun iki
yüzüdür ve birbirlerini besler. Bu anlamda Şeriati, on dokuzuncu yüzyıl sonu ve
yirminci yüzyıl başında öne çıkmış İslamî modernizmin öncülerinden fikrî
düzeyde ayrışır.
Ervand
Abrahamian’ın doğru tespitiyle, “Bir değil üç Şeriati vardır: Sosyolog,
mütedeyyin bir Müslüman ve hatip.”[1] Şeriati, kendi İslamî modernizm
anlayışını geliştirirken bu üç Şeriati’yi harmanlamayı bilmiştir.
Bu
karışım, en canlı ifadesine Dine Karşı Din isimli eserde kavuşur.
Kitabın omurgasını Şeriati’nin 1970’te Hüseyniye-i İrşad’da verdiği iki ders
oluşturur.[2] Bu konuşmalarında sosyalist konu başlıkları ile Şiiliğe ait
hususlar iç içe geçer. Şeriati, orada “hakiki sosyalizmin Şiilik, Şiiliğinse
hakiki sosyalizm olduğunu” söyler.[3]
Şeriati,
genel anlamda din anlayışı ve belirli Marksist ilkeleri benimsemesi üzerinden
diğer Müslüman modernistlerden ayrışır. Ayrıca Dine Karşı Din’de
Şeriati, Şiiliğe sekiz yerde atıfta bulur. Bu atıflarda Şeriati, Şii
düşüncesini aktarmaz, bunun yerine eylem, devrim, sınıf ve ezilen gibi
kavramları temel alan Marksist motiflere başvurur. Kitabın da gösterdiği
biçimiyle Marksizm ve din, Şeriati’nin düşüncesinde birbirleriyle bağlantılı
hususlardır.
Şeriati’nin
modernizmini Marksizme ve Şiiliğe ait unsurlar tanımlar ve bu vasfıyla Şeriati
öncellerinden ayrışır. İlk Müslüman modernistler de Şeriati gibi İslam’ın
modern dünyayla uyumlu olduğunu ispatlamak için uğraşmışlardır. Şeriati gibi
onlar da İslamî olmayan, yabancı anlayışlardan etkilenmişlerdir. Ama ilk
Müslüman modernistler sosyalizmle tanışmamışlardır. Bu sebeple sosyalizm,
onların düşünce dünyasının veya referans sisteminin parçası hâline gelmemiştir.
Örneğin
Mısırlı âlim Muhammed Abduh, İslam’ın akılla uyumlu olduğunu ispatlamaya
çalışmış, Güney Asyalı modernist Ahmed Han ise İslam’ın doğayla ilişkisine
vurgu yapmıştır.[4]
Aynı
şekilde Şeriati de İslam’ın sosyalizmle uyumlu olduğunu düşünmekte, ayrıca
İslam’ın sosyalizmi Ebu Zerr üzerinden ilk üreten güç olduğunu iddia
etmektedir. Abrahamian’a göre “Şeriati, Ebu Zerr: Hüdaperver Sosyalist isimli
eserinde, Ebu Zerr’in dünya tarihinde sosyalizmin atası olduğunu söyler.”[5]
Şeriati’nin
ilk modernistlerden ayrıştığı diğer bir önemli nokta ise Şii inancında karşılık
bulan din anlayışıdır. Şeriati, İslam tarihinden, kurumlarından, geçmişin
imparatorluklarından, fıkıh okullarından ve taklid anlayışından uzak durmuş bir
isimdir.[6] Ondaki Şiilik, Şeriati’yi özgürleştirmiştir.
Şeriati’ye
göre Şiilik, tevhid dinidir. Yaşama tarzıdır, Kur’an’ı temel alan yüksek
hakikattir, on yıl boyunca Hz. Muhammed’in Medine’de tatbik ettiği
düşüncedir.[7] Peygamber’in vefatı ve kuzeni Hz. Ali’nin elinden iktidarın gasp
edilmesi üzerine muvahhit dindar kesimler başka bir dini yaşamışlardır. Özünde
çoktanrıcı olan bu müşriklerin dini, adaletsizliği ve zulmü beslemiştir.[8]
Bu
sebeple Şeriati, tıpkı Abduh gibi, geçmiş geleneklerden ve teorilerden kopmuş,
Ahmed Han gibi, geçmişin fıkıh bilgisinden uzak durmuştur.[9] Ayrıca Şeriati,
Arap olmayan Müslüman modernistlerden iki açıdan farklı bir isimdir:
(1)
Bu modernist isimler, Arap dünyasındaki dinî otoriteyi tanımışlardır;
(2)
Abduh’a ve diğer ilk dönem Müslüman modernistlere saygı göstermişlerdir.[10]
Charles
Kurzman’a göre bu modernist isimler arasında Abduh’un yanında “Mamakani,
Muzaffer ve Şarara” gibi isimler yer almaktadır.[11] Bu liste Şeriati'yi
içermez, çünkü Kurzman’ın antolojisi 1940’a kadar uzanan bir dönemi
kapsamaktadır ki o dönemde Şeriati, entelektüel sahada henüz boy
göstermemiştir. Kurzman bu listeye Şeriati’yi eklemiş olsaydı, Şeriati’nin
farklı referans çerçevesi dikkate alındığında, muhtemelen Abduh’tan etkilenen
Şii modernistler o listeye giremezdi.
Dine
Karşı Din isimli eserine baktığımızda Şeriati’nin önceki İslamî
modellere bağlı kalmadığı görülür. Bu konuda tek istisna, Hz. Muhammed’in
Medine’de geliştirdiği modeldir. Buradan Şeriati, Şiilik ve Marksizmden
müteşekkil olan kendi İslamî modernizmini geliştirir.[12]
Bazıları,
Dine Karşı Din’de Şiiliğin ağırlığını sorgular ve kitapta sadece sekiz
yerde Şii düşüncesine atıfta bulunulduğunu, Şiilik kelimesinin ise sadece bir
kez geçtiğini söylerler. Bu sekiz atfı analize tabi tutmak için onları iki
kategoride ele almak mümkündür. Politik ve teolojik iki ayrı kategoride ele
aldığımız sekiz atfın beşinde Şeriati, Muaviye’nin iktidarı Ali’den alışını ve
dini herkesi kendisine sadık kılıp, protestoları bastırmak için kullanışını
eleştirir.[13] Bu noktada Şeriati, kendisini dinleyenlerdeki Şiiliğe seslenir
ve bu amaçla, kitlenin tarih anlayışı ile ilk İmam’a yapılan zulmü, kendi
“meşru din” anlayışını takdim etmek için ilişkilendirir.[14] İlk atıf kümesinde
Şeriati, Şiilikten pek bahsetmez. Aksine, Şiiliğin olumsuz yönlerine bakar.
Kader anlayışını benimseyen ve yayan Mürcie’yi eleştirir, onların kişisel
kazanç için iktidarın saldırılarını kabullendiğini, bunun sonucunda adaletin
ortadan kalktığını, ortalama insanın mesut olma imkânını yitirdiğini
söyler.[15]
İkinci
atıf kümesinde ise Şii teolojisine ait kimi unsurlar yer alır. Üç ayrı pasajda
Şeriati, Şiilerin İslamî iktidar formunda Ortaçağ'da dünyaya sunulan şeyi kabul
etmediğini söyler. Ayrıca gerçek tevhid dinine bağlı kalmalarını, Medine’den
sonra yaşama imkânı bulamayan bu dine inanmayı sürdürmelerini över.[16]
Şeriati’ye
göre Şiilik, tevhid mücadelesidir. O, Hz. Muhammed’in şirke karşı kazandığı
kavganın adıdır. Aynı savaşı, sonrasında Hz. Ali yürütmüş, nihayetinde Ali,
şirkin en sert biçimiyle yüzleştiği için yenilmiştir. Bu şirk anlayışını
yaşatansa Müslüman olduklarını iddia eden kişilerdir.[17]
Şeriati’nin
ifadesiyle, “Şiilik tüccar dini değildi. […] O kurtuluşun, sevginin ve dünyada
insanî adaletin tesis edilmesini isteyen düşüncenin içinden neşet etmiş olan
Ali’nin dinidir.”[18] İkinci atıf kümesi, Şiiliğin tanımına ilk kümeye göre
daha fazla yer verse de konuyla ilgili fazla ayrıntı vermemektedir. Şeriati,
kitapta Marksist ilkeleri ayrıntılandırır.
Kitap,
klasik Marksist düşüncelerin eyleme çağrı yaptığından ve sınıflı toplumu mahkûm
ettiğinden bahseder. Bu iki Marksist ilke, Şiilikteki şu türden görüşlere
benzer ve onları tamamlar: (1) Kaderciliğin reddi ve (2) Adalet çağrısı.
Tevhid
dini olarak Şiilik, aynı zamanda devrimin dinidir.[19] Gerçek muvahhitler,
Allah dışında her şeye, bilhassa adaletsizlikle yüzleşildiğinde, isyan etme
çağrısı yaparlar.[20] Peygamberler, doğaları gereği isyancıdırlar. Onlar,
zulmün değerlerine ve geleneksel toplum kurallarına karşı gelirler. Bu itiraz
ve başkaldırı, hem Hz. Muhammed’in hem Hz. Ali’nin özünü teşkil eder.
Ali’nin
devrimci çabası başarısız olduğundan, devrimi zafere götürmek tüm Alevîlerin
görevidir.[21] Ayrıca gerçek İslam da toplumun tüm üyeleri arasında hakiki bir
eşitliğin tesis edilmesini ister. Şeriati, sınıfsal farklılık ve eşitsizlik
propagandası yaptığı için şirke durmadan saldırır. Şeriati’nin dünya görüşünü
Marksizmdeki sınıflara bölünmüş topluma dönük hassasiyet biçimlendirmiştir. O,
“toplumların asil-asil olmayan, efendi-köle, özgür-tutsak diye bölünmüş
olmasına karşıdır.”[22]
İslamî-Marksist
yönelimine uygun olarak Şeriati, şirk dininin köklerini ekonomik faktörlerde,
[…] aşağılanan çoğunluk karşısında azınlığın elinde tuttuğu mülkiyette […] ve
sınıfsal üstünlüğün teşvik edilmesinde arar.”[23] Bu düzende “bir avuç insan,
ta ki insanlar yukarıdan inmiş olan dine karşı ayaklanana dek, dünyadaki
zenginliğin ve kaynakların büyük bir kısmına sahip olmaya, çoğunluğa boyun
eğdirmeye devam edecektir.”[24] Dolayısıyla Allah’ın muradı bu olduğu için
herkes, ezilenler için mücadele etmek amacıyla bir araya gelmelidir: “İbrahimî
gelenek ortaya koymuştur ki Allah, mahrumların ve mazlumların sığınağıdır.”[25]
Marksizm
ve Şiilikten oluşan bu harman, sadece Dine Karşı Din’de değil diğer
birçok çalışmasında karşımıza çıkar. Abrahamian’ın da gösterdiği biçimiyle,
Şeriati, “dinî birçok terime devrimci bir mânâ zerk etmiştir: ümmet,
kesintisiz devrim içindeki dinamik topluma; tevhid toplumsal
dayanışmaya, imamet karizmatik liderliğe, […] mücahid devrimci
savaşçıya, […] mümin hakiki mücadeleciye evrilmiştir.”[26]
Şeriati,
genelde Müslüman âlemde, özelde İran’da statükonun alaşağı edilmesi çağrısı
yapan özel bir İslamî modernizm türü geliştirmek amacıyla, Marksizme ve Şiiliğe
ait anlayışları ustalıkla kaynaştırmıştır.
Sonuçta
Şeriati Le Meilleur Combat [“En İyi Kavga”] isimli eserin yazarı Ammar
Uzigan’ı övmüş, hatta onu “Müslüman Marksist” olarak nitelemiştir.[27]
Başkasına layık gördüğü bu adlandırmayı kendisi de hak etmektedir, zira o, ömrü
boyunca Şiiliği Marksist ilkelerle tekrar canlandırmak, harekete geçirmek için
uğraşmıştır.
Şeriati,
Albert Camus’nün ünlü “Başkaldırıyorum o hâlde varım” sözünü gerçek mânâda
benimsemiş bir isimdir.[28] Bu devrimci ruh, sonrasında ondaki Şiilik
anlayışıyla daha da kuvvetlenmiştir.
Abrahamian’ın
da ifade ettiği üzere, “Şeriati’nin eserlerinde baskın olan tek bir konu
başlığı vardır: Şiiliğin hakiki özü, tüm zulüm biçimlerine karşı yapılacak
devrimdir.”[29] Şeriati’nin Dine Karşı Din’i, Nereden Başlamalı veya
Kızıl Şiilik: Şehadet Dini ve Kara Şiilik: Yas Dini gibi çalışmalarıyla
kıyaslandığında, pek fazla Şiiliğe odaklanmıyormuş gibi görünebilir. Fakat
aslında Şeriati, eylemlilik ve eşitlik anlayışına kasten yaslanmakta, Şiiliğe
yaptığı sekiz atfı buradan besleyip derinleştirmeye çalışmaktadır.
Bu
anlamda Dine Karşı Din, Marksizm ve Şiilik arasında zorunlu olarak
gerçekleşen vuslatın bir tezahürüdür. Öğrencilerinin “Doktor” olarak andığı
Şeriati, kendi İslamî modernizm anlayışını teşkil eden Şii ve Marksist
değerlere tüm kalbiyle bağlı oluşuyla diğer ilk dönem modernistlerden ayrışır.
1979 İran İslam Devrimi’nin arkasında İmam Humeyni’nin yanısıra Şeriati’nin ve
ondaki İslamî modernizm anlayışının verdiği düşünsel ilham vardır.
Bedir Musa Seyf
[Kaynak:
Ali Shariati and the Future of Social Theory: Religion, Revolution, and the
Role of the Intellectual, Brill, 2017, s. 271-275.]
Dipnotlar:
[1] Ervand Abrahamian, A History of Modern Iran. (Cambridge: Cambridge
University Press, 1982), s. 24.
[2]
Ali Shariati, Religion vs. Religion. Çeviri: Laleh Bakhtiar. Şikago: ABC
International Group, 2010), s. 12.
[3]
A.g.e., s. 6.
[4]
Yayına Hz. Charles Kurzman, Modernist Islam 1840–1940: A Sourcebook.
Oxford: Oxford University Press, 2002), s. 50–60, 296.
[5]
Abrahamian, A History, s. 143.
[6]
Shariati, Religion vs. Religion, s. 46–47, 67.
[7]
A.g.e., s. 55, 79.
[8]
A.g.e., s. 41–43, 47.
[9]
Kurzman, Modernist Islam, s. 291, 301.
[10]
Peter Riddell, Islam and the Malay-Indonesian World: Transmission and
Responses. (Hawaii: University of Hawaii Press, 2001), s. 209.
[11]
Kurzman, Modernist Islam, s. 5, 12.
[12]
Çağlar boyunca hem Sünni hem de Şii otoritelerde gördüğü şirk dinini eleştiren
Şeriati’de ve Dine Karşı Din kitabında mezhepçi bir dile rastlanmaz.
Başka bir makalesinde Şeriati, Sünni Muhammed İkbal’e saygısını ifade eder.
[13]
Shariati, Religion vs. Religion, s. 33, 37, 40, 43, 53.
[14]
A.g.e., s. 36.
[15]
A.g.e., s. 37, 40.
[16]
A.g.e., s. 46–47.
[17]
A.g.e., s. 62–63.
[18]
A.g.e., s. 67.
[19]
A.g.e., s. 35.
[20]
A.g.e., s. 34.
[21]
Abrahamian, A History, s. 144.
[22]
Shariati, Religion vs. Religion, s. 37.
[23]
A.g.e., s. 38–40.
[24]
A.g.e., s. 54, 61.
[25]
A.g.e., s. 44–45.
[26]
Abrahamian, A History, s. 144–145; Shariati, Religion vs. Religion,
s. 9.
[27]
Abrahamian, A History, s. 144.
[28]
Shariati, Humanity and Islam, s. 4.
[29]
Abrahamian, A History, s. 144.