23 Kasım 2021

,

Müslüman Marksist


Müslüman Marksist:
Dine Karşı Din’de İslamî Modernizm
İranlı aydın Ali Şeriati, Şii İslamı’nın ve Marksizmin ideallerini temel alan bir İslamî modernizmi savunmuştur. Kimileri, Şii İslamı ile Marksizmin yan yana gelişini tuhaf ve çelişkili bulabilir, fakat Şeriati açısından bu ikisi arasında herhangi bir çelişki bulunmamaktadır. İkisi de aynı madalyonun iki yüzüdür ve birbirlerini besler. Bu anlamda Şeriati, on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüzyıl başında öne çıkmış İslamî modernizmin öncülerinden fikrî düzeyde ayrışır.
Ervand Abrahamian’ın doğru tespitiyle, “Bir değil üç Şeriati vardır: Sosyolog, mütedeyyin bir Müslüman ve hatip.”[1] Şeriati, kendi İslamî modernizm anlayışını geliştirirken bu üç Şeriati’yi harmanlamayı bilmiştir.
Bu karışım, en canlı ifadesine Dine Karşı Din isimli eserde kavuşur. Kitabın omurgasını Şeriati’nin 1970’te Hüseyniye-i İrşad’da verdiği iki ders oluşturur.[2] Bu konuşmalarında sosyalist konu başlıkları ile Şiiliğe ait hususlar iç içe geçer. Şeriati, orada “hakiki sosyalizmin Şiilik, Şiiliğinse hakiki sosyalizm olduğunu” söyler.[3]
Şeriati, genel anlamda din anlayışı ve belirli Marksist ilkeleri benimsemesi üzerinden diğer Müslüman modernistlerden ayrışır. Ayrıca Dine Karşı Din’de Şeriati, Şiiliğe sekiz yerde atıfta bulur. Bu atıflarda Şeriati, Şii düşüncesini aktarmaz, bunun yerine eylem, devrim, sınıf ve ezilen gibi kavramları temel alan Marksist motiflere başvurur. Kitabın da gösterdiği biçimiyle Marksizm ve din, Şeriati’nin düşüncesinde birbirleriyle bağlantılı hususlardır.
Şeriati’nin modernizmini Marksizme ve Şiiliğe ait unsurlar tanımlar ve bu vasfıyla Şeriati öncellerinden ayrışır. İlk Müslüman modernistler de Şeriati gibi İslam’ın modern dünyayla uyumlu olduğunu ispatlamak için uğraşmışlardır. Şeriati gibi onlar da İslamî olmayan, yabancı anlayışlardan etkilenmişlerdir. Ama ilk Müslüman modernistler sosyalizmle tanışmamışlardır. Bu sebeple sosyalizm, onların düşünce dünyasının veya referans sisteminin parçası hâline gelmemiştir.
Örneğin Mısırlı âlim Muhammed Abduh, İslam’ın akılla uyumlu olduğunu ispatlamaya çalışmış, Güney Asyalı modernist Ahmed Han ise İslam’ın doğayla ilişkisine vurgu yapmıştır.[4]
Aynı şekilde Şeriati de İslam’ın sosyalizmle uyumlu olduğunu düşünmekte, ayrıca İslam’ın sosyalizmi Ebu Zerr üzerinden ilk üreten güç olduğunu iddia etmektedir. Abrahamian’a göre “Şeriati, Ebu Zerr: Hüdaperver Sosyalist isimli eserinde, Ebu Zerr’in dünya tarihinde sosyalizmin atası olduğunu söyler.”[5]
Şeriati’nin ilk modernistlerden ayrıştığı diğer bir önemli nokta ise Şii inancında karşılık bulan din anlayışıdır. Şeriati, İslam tarihinden, kurumlarından, geçmişin imparatorluklarından, fıkıh okullarından ve taklid anlayışından uzak durmuş bir isimdir.[6] Ondaki Şiilik, Şeriati’yi özgürleştirmiştir.
Şeriati’ye göre Şiilik, tevhid dinidir. Yaşama tarzıdır, Kur’an’ı temel alan yüksek hakikattir, on yıl boyunca Hz. Muhammed’in Medine’de tatbik ettiği düşüncedir.[7] Peygamber’in vefatı ve kuzeni Hz. Ali’nin elinden iktidarın gasp edilmesi üzerine muvahhit dindar kesimler başka bir dini yaşamışlardır. Özünde çoktanrıcı olan bu müşriklerin dini, adaletsizliği ve zulmü beslemiştir.[8]
Bu sebeple Şeriati, tıpkı Abduh gibi, geçmiş geleneklerden ve teorilerden kopmuş, Ahmed Han gibi, geçmişin fıkıh bilgisinden uzak durmuştur.[9] Ayrıca Şeriati, Arap olmayan Müslüman modernistlerden iki açıdan farklı bir isimdir:
(1) Bu modernist isimler, Arap dünyasındaki dinî otoriteyi tanımışlardır;
(2) Abduh’a ve diğer ilk dönem Müslüman modernistlere saygı göstermişlerdir.[10]
Charles Kurzman’a göre bu modernist isimler arasında Abduh’un yanında “Mamakani, Muzaffer ve Şarara” gibi isimler yer almaktadır.[11] Bu liste Şeriati'yi içermez, çünkü Kurzman’ın antolojisi 1940’a kadar uzanan bir dönemi kapsamaktadır ki o dönemde Şeriati, entelektüel sahada henüz boy göstermemiştir. Kurzman bu listeye Şeriati’yi eklemiş olsaydı, Şeriati’nin farklı referans çerçevesi dikkate alındığında, muhtemelen Abduh’tan etkilenen Şii modernistler o listeye giremezdi.
Dine Karşı Din isimli eserine baktığımızda Şeriati’nin önceki İslamî modellere bağlı kalmadığı görülür. Bu konuda tek istisna, Hz. Muhammed’in Medine’de geliştirdiği modeldir. Buradan Şeriati, Şiilik ve Marksizmden müteşekkil olan kendi İslamî modernizmini geliştirir.[12]
Bazıları, Dine Karşı Din’de Şiiliğin ağırlığını sorgular ve kitapta sadece sekiz yerde Şii düşüncesine atıfta bulunulduğunu, Şiilik kelimesinin ise sadece bir kez geçtiğini söylerler. Bu sekiz atfı analize tabi tutmak için onları iki kategoride ele almak mümkündür. Politik ve teolojik iki ayrı kategoride ele aldığımız sekiz atfın beşinde Şeriati, Muaviye’nin iktidarı Ali’den alışını ve dini herkesi kendisine sadık kılıp, protestoları bastırmak için kullanışını eleştirir.[13] Bu noktada Şeriati, kendisini dinleyenlerdeki Şiiliğe seslenir ve bu amaçla, kitlenin tarih anlayışı ile ilk İmam’a yapılan zulmü, kendi “meşru din” anlayışını takdim etmek için ilişkilendirir.[14] İlk atıf kümesinde Şeriati, Şiilikten pek bahsetmez. Aksine, Şiiliğin olumsuz yönlerine bakar. Kader anlayışını benimseyen ve yayan Mürcie’yi eleştirir, onların kişisel kazanç için iktidarın saldırılarını kabullendiğini, bunun sonucunda adaletin ortadan kalktığını, ortalama insanın mesut olma imkânını yitirdiğini söyler.[15]
İkinci atıf kümesinde ise Şii teolojisine ait kimi unsurlar yer alır. Üç ayrı pasajda Şeriati, Şiilerin İslamî iktidar formunda Ortaçağ'da dünyaya sunulan şeyi kabul etmediğini söyler. Ayrıca gerçek tevhid dinine bağlı kalmalarını, Medine’den sonra yaşama imkânı bulamayan bu dine inanmayı sürdürmelerini över.[16]
Şeriati’ye göre Şiilik, tevhid mücadelesidir. O, Hz. Muhammed’in şirke karşı kazandığı kavganın adıdır. Aynı savaşı, sonrasında Hz. Ali yürütmüş, nihayetinde Ali, şirkin en sert biçimiyle yüzleştiği için yenilmiştir. Bu şirk anlayışını yaşatansa Müslüman olduklarını iddia eden kişilerdir.[17]
Şeriati’nin ifadesiyle, “Şiilik tüccar dini değildi. […] O kurtuluşun, sevginin ve dünyada insanî adaletin tesis edilmesini isteyen düşüncenin içinden neşet etmiş olan Ali’nin dinidir.”[18] İkinci atıf kümesi, Şiiliğin tanımına ilk kümeye göre daha fazla yer verse de konuyla ilgili fazla ayrıntı vermemektedir. Şeriati, kitapta Marksist ilkeleri ayrıntılandırır.
Kitap, klasik Marksist düşüncelerin eyleme çağrı yaptığından ve sınıflı toplumu mahkûm ettiğinden bahseder. Bu iki Marksist ilke, Şiilikteki şu türden görüşlere benzer ve onları tamamlar: (1) Kaderciliğin reddi ve (2) Adalet çağrısı.
Tevhid dini olarak Şiilik, aynı zamanda devrimin dinidir.[19] Gerçek muvahhitler, Allah dışında her şeye, bilhassa adaletsizlikle yüzleşildiğinde, isyan etme çağrısı yaparlar.[20] Peygamberler, doğaları gereği isyancıdırlar. Onlar, zulmün değerlerine ve geleneksel toplum kurallarına karşı gelirler. Bu itiraz ve başkaldırı, hem Hz. Muhammed’in hem Hz. Ali’nin özünü teşkil eder.
Ali’nin devrimci çabası başarısız olduğundan, devrimi zafere götürmek tüm Alevîlerin görevidir.[21] Ayrıca gerçek İslam da toplumun tüm üyeleri arasında hakiki bir eşitliğin tesis edilmesini ister. Şeriati, sınıfsal farklılık ve eşitsizlik propagandası yaptığı için şirke durmadan saldırır. Şeriati’nin dünya görüşünü Marksizmdeki sınıflara bölünmüş topluma dönük hassasiyet biçimlendirmiştir. O, “toplumların asil-asil olmayan, efendi-köle, özgür-tutsak diye bölünmüş olmasına karşıdır.”[22]
İslamî-Marksist yönelimine uygun olarak Şeriati, şirk dininin köklerini ekonomik faktörlerde, […] aşağılanan çoğunluk karşısında azınlığın elinde tuttuğu mülkiyette […] ve sınıfsal üstünlüğün teşvik edilmesinde arar.”[23] Bu düzende “bir avuç insan, ta ki insanlar yukarıdan inmiş olan dine karşı ayaklanana dek, dünyadaki zenginliğin ve kaynakların büyük bir kısmına sahip olmaya, çoğunluğa boyun eğdirmeye devam edecektir.”[24] Dolayısıyla Allah’ın muradı bu olduğu için herkes, ezilenler için mücadele etmek amacıyla bir araya gelmelidir: “İbrahimî gelenek ortaya koymuştur ki Allah, mahrumların ve mazlumların sığınağıdır.”[25]
Marksizm ve Şiilikten oluşan bu harman, sadece Dine Karşı Din’de değil diğer birçok çalışmasında karşımıza çıkar. Abrahamian’ın da gösterdiği biçimiyle, Şeriati, “dinî birçok terime devrimci bir mânâ zerk etmiştir: ümmet, kesintisiz devrim içindeki dinamik topluma; tevhid toplumsal dayanışmaya, imamet karizmatik liderliğe, […] mücahid devrimci savaşçıya, […] mümin hakiki mücadeleciye evrilmiştir.”[26]
Şeriati, genelde Müslüman âlemde, özelde İran’da statükonun alaşağı edilmesi çağrısı yapan özel bir İslamî modernizm türü geliştirmek amacıyla, Marksizme ve Şiiliğe ait anlayışları ustalıkla kaynaştırmıştır.
Sonuçta Şeriati Le Meilleur Combat [“En İyi Kavga”] isimli eserin yazarı Ammar Uzigan’ı övmüş, hatta onu “Müslüman Marksist” olarak nitelemiştir.[27] Başkasına layık gördüğü bu adlandırmayı kendisi de hak etmektedir, zira o, ömrü boyunca Şiiliği Marksist ilkelerle tekrar canlandırmak, harekete geçirmek için uğraşmıştır.
Şeriati, Albert Camus’nün ünlü “Başkaldırıyorum o hâlde varım” sözünü gerçek mânâda benimsemiş bir isimdir.[28] Bu devrimci ruh, sonrasında ondaki Şiilik anlayışıyla daha da kuvvetlenmiştir.
Abrahamian’ın da ifade ettiği üzere, “Şeriati’nin eserlerinde baskın olan tek bir konu başlığı vardır: Şiiliğin hakiki özü, tüm zulüm biçimlerine karşı yapılacak devrimdir.”[29] Şeriati’nin Dine Karşı Din’i, Nereden Başlamalı veya Kızıl Şiilik: Şehadet Dini ve Kara Şiilik: Yas Dini gibi çalışmalarıyla kıyaslandığında, pek fazla Şiiliğe odaklanmıyormuş gibi görünebilir. Fakat aslında Şeriati, eylemlilik ve eşitlik anlayışına kasten yaslanmakta, Şiiliğe yaptığı sekiz atfı buradan besleyip derinleştirmeye çalışmaktadır.
Bu anlamda Dine Karşı Din, Marksizm ve Şiilik arasında zorunlu olarak gerçekleşen vuslatın bir tezahürüdür. Öğrencilerinin “Doktor” olarak andığı Şeriati, kendi İslamî modernizm anlayışını teşkil eden Şii ve Marksist değerlere tüm kalbiyle bağlı oluşuyla diğer ilk dönem modernistlerden ayrışır. 1979 İran İslam Devrimi’nin arkasında İmam Humeyni’nin yanısıra Şeriati’nin ve ondaki İslamî modernizm anlayışının verdiği düşünsel ilham vardır.
Bedir Musa Seyf
[Kaynak: Ali Shariati and the Future of Social Theory: Religion, Revolution, and the Role of the Intellectual, Brill, 2017, s. 271-275.]
Dipnotlar
[1] Ervand Abrahamian, A History of Modern Iran. (Cambridge: Cambridge University Press, 1982), s. 24.
[2] Ali Shariati, Religion vs. Religion. Çeviri: Laleh Bakhtiar. Şikago: ABC International Group, 2010), s. 12.
[3] A.g.e., s. 6.
[4] Charles Kurzman, ed. Modernist Islam 1840–1940: A Sourcebook. Oxford: Oxford University Press, 2002), s. 50–60, 296.
[5] Abrahamian, A History, s. 143.
[6] Shariati, Religion vs. Religion, s. 46–47, 67.
[7] A.g.e., s. 55, 79.
[8] A.g.e., s. 41–43, 47.
[9] Kurzman, Modernist Islam, s. 291, 301.
[10] Peter Riddell, Islam and the Malay-Indonesian World: Transmission and Responses. (Hawaii: University of Hawaii Press, 2001), s. 209.
[11] Kurzman, Modernist Islam, s. 5, 12.
[12] Çağlar boyunca hem Sünni hem de Şii otoritelerde gördüğü şirk dinini eleştiren Şeriati’de ve Dine Karşı Din kitabında mezhepçi bir dile rastlanmaz. Başka bir makalesinde Şeriati, Sünni Muhammed İkbal’e saygısını ifade eder.
[13] Shariati, Religion vs. Religion, s. 33, 37, 40, 43, 53.
[14] A.g.e., s. 36.
[15] A.g.e., s. 37, 40.
[16] A.g.e., s. 46–47.
[17] A.g.e., s. 62–63.
[18] A.g.e., s. 67.
[19] A.g.e., s. 35.
[20] A.g.e., s. 34.
[21] Abrahamian, A History, s. 144.
[22] Shariati, Religion vs. Religion, s. 37.
[23] A.g.e., s. 38–40.
[24] A.g.e., s. 54, 61.
[25] A.g.e., s. 44–45.
[26] Abrahamian, A History, s. 144–145; Shariati, Religion vs. Religion, s. 9.
[27] Abrahamian, A History, s. 144.
[28] Shariati, Humanity and Islam, s. 4.
[29] Abrahamian, A History, s. 144.