Bir Devrimciyi Öldürebilirsiniz Ama Devrimi Öldüremezsiniz
1 Kasım akşamı, Kızıl Ordu Fraksiyonu üyesi Alman
yoldaşlarımızın katledilmelerinin intikamını almak için Bellevue’daki Phil
Smart Mercedes Benz bayiini bombaladık. Bu cezalandırma amaçlı eylemi, Avrupa
ve dünya genelinde gerçek teröristler olarak, emperyalist yönetici sınıfa ve onun
tüm terör aygıtlarına karşı saldırı gerçekleştirmiş binlerce özgürlük
savaşçısıyla dayanışmak için gerçekleştirdik.
Bu eylemi Ulrike Meinhof’a ithaf ediyoruz.
Ulrike, 9 Mayıs 1976’da Almanya’nın Stuttgart
kentinde bulunan Stammheim Hapishanesi’ndeki maksimum güvenlikli tecrit
hücresinde tecavüze uğradı, ardından da boğularak öldürüldü. Adli tıp, bunun
bir intihar olduğuna dair rapor hazırladı.
Politik tutsaklar Andreas Baader ve Jan Carl
Raspe, 13 Ekim 1977’de aynı hapishanede kendi hücrelerinde enselerine sıkılan
kurşunla öldürüldü. Adli tıp gene intihar raporu verdi.
Politik tutsak Gudrun Ensslin, aynı hapishanede,
Baader ve Raspe’nin öldürüldüğü gün tecrit hücrelerinde elektrik kablosuyla
asılmış hâlde bulundu. Adli tıp, bir kez daha intihar raporu verdi.
Irmgard Moller’e desteklerimizi sunuyor, devrimci
selamlarımızı gönderiyoruz. Kendisi, Stuttgart’taki aynı hapishanede bulunan
politik tutsaklardan biridir. Devlet, elindeki bıçağı Moller’e saplayıp
öldürmek istedi, ama bunu başaramadı. Hastanede alınan ifadesinde kendisini
öldürmeye çalışmadığından bahsedilmektedir, demek ki Moller’in hayatı hâlen
daha tehlikededir. Yönetici sınıf, terör faaliyetleriyle ezmeye çalıştığı
insanları susturmak için cinayet ve işkence silâhını istediği gibi
kullanmaktadır.
Katledilen dört özgürlük savaşçısı ve Moller, (burjuva
medyanın “Baader-Meinhof Çetesi” olarak andığı) Kızıl Ordu Fraksiyonu’nun
tutsak şehir gerillalarıdır. Bu savaşçılar yargılanmış, özel çıkartılan
kanunlarla belirli cezalara çarptırılmışlardır. Bu kanunlar, Alman yönetici
sınıfının elini halk muhalefetini ezme noktasında rahatlatmak için çıkartılmıştır.
Bu devrimciler, fizikî ve psikolojik işkenceye maruz bırakılmış, birbirlerinden
kopartılıp hücrelere atılmış, onların dostlarıyla ve avukatlarıyla
görüşmelerine izin verilmemiştir. Alman hükümeti, bu gerillaların hapishaneden
ülke içerisinde silâhlı faaliyet yürüttükleri bahanesine sığınarak onlara
işkence etmektedir.
Alman yönetici sınıfı, kendi politik düşmanlarını
alt etme konusunda kanlı bir tarihe sahiptir. Hitler Almanyası’nın ilk
günlerinde Naziler, düşmanlarını toplama kamplarına göndermiş, onları vurup
öldürmüş, sonra da bu insanların “kaçmaya çalıştıklarını” söylemiştir. (San
Quentin Hapishanesi’nde George Jackson da aynı şekilde katledilmiştir.) Bizim yaptığı
faşizm deneyini unutmamızı isteyen yönetici sınıf, bugün düşmanlarını “kaçma
girişimi” iddiaları yerine “intihar” süsü vererek öldürmektedir.
• • •
Mercedes-Benz’i hedef seçmemizin sebebi, onun patronların
tüketmesi için üretilen lüks Alman otomobili olması, ayrıca yargılamalar sonucu
hiç ceza almayan Nazi savaş suçlusu ve Alman endüstrisinin lideri Hanns-Martin
Schleyer’le bağlantılı olmasıdır.
Schleyer, Mercedes Benz’i üreten Daimler Benz’in
yönetim kurulu başkanıdır. O, aynı zamanda ticaret odasını ve imalatçılar
birliğini içeren Alman İşverenler Birliği’nini başkanıdır. Schleyer, ayrıca
Batı Alman hükümetinin başındaki isme en yakın dostu olarak ekonomi
danışmanlığı hizmeti vermektedir. İkinci Dünya Savaşı esnasında Schleyer, Çekoslovakya’yı
işgal eden Nazilerin yönettiği savaş endüstrisinden sorumlu üst düzey SS
subayıdır. O, “demokratik” Alman kapitalizminin kusursuz bir temsilcisidir.
Schleyer, aralarında iki hafta önce katledilen
Ensslin, Baader ve Raspe’nin bulunduğu on bir tutsak yoldaşını kurtarmak
isteyen Kızıl Ordu Fraksiyonu tarafından tutsak alınmıştır. Yoldaşlarının serbest
bırakılmayacağı haberini alan eylemciler, Schleyer’i infaz etmişlerdir.
Sevgi ve öfke, ateş ve duman.
Stammheim Katliamı’nı unutma!
Sevgi ve Mücadele
George Jackson Tugayı
Kasım 1977
[Kaynak:
Creating a Movement with Teeth: A
Documentary History of the George Jackson Brigade, Yayına Hazırlayan:
Daniel Burton-Rose, PM Press, 2010, s. 126-128.]