17 Kasım 2021

, ,

Başani

“Zalimin dini de milleti de yoktur. Bizim dinimiz, ‘zalim Müslümansa ona karşı konulmaz’ diye bir şey söylemez. Peygamberimiz, Mısır’ın başındaki zalim imparatoru eleştirmiş, Pers imparatoru Nuşirevan’ı takdir etmiştir. Oysa ikisi de Müslüman değildi. Zalim ister Müslüman isterse Hindu olsun, ona karşı mücadele devam edecektir.”[1]

Bu sözlerin sahibi olan Abdülhamid Han Başani, Ebu Zerr Gifari’yi biliyor, onun Suriye’nin başındaki Müslüman valiye dönük itirazını takdirle karşılıyordu. Ebu Zerr, Muaviye’yi yoksulları zenginliklerden mahrum eden ve servet biriktiren biri olmakla suçlamıştı. 

Ebu Zerr’in tarihte oynadığı rolü takdir eden Başani, Dakka’da Ebu Zerr Külliyesi’ni kurdu.[2] Başani, Ebu Zerr’in izinden giderek, Müslüman Birliği’ne şunları söyledi:

“Bu parti, kan emicilerin partisidir! Bunlar, tüm Müslümanların kardeş olduklarını söylüyorlar, ben de katılıyorum bu söze, evet tüm Müslümanlar kardeştir, madem Bengal halkı Müslüman kardeşlerimizden oluşuyor, o vakit neden hiç iş bulamıyorlar?”[3]

Başani, konuşmasının devamında, popülist yöneticilerin samimiyetini de sorguluyordu:

“Çoğunluğu meydana getiriyor olmamıza karşın payımıza düşeni neden alamıyoruz? […] Siz hainlerin partisisiniz! Ne vakit fırsatını bulsanız, hemen gerçeklerin üzerini ‘İslam tehlikede, İslam tehlikede’ diyerek örtüyorsunuz.”[4]

Başani’ye göre gerçek Müslüman, dürüst olmalı, kumar oynamamalı, şarap içmemeli, abdest almalı, beş vakit namazını kılmalıydı. Oysa bu liderler bu kuralların hiçbirisine uymuyorlardı:

“[…] ‘Gerçek Müslüman biziz’ diyorlar. Ne biçim Müslüman bunlar böyle? Bunlar Müslümansa bu imansızlıkları kim yapıyor, kim sömürüyor halkı?”[5]

Bangladeş Pakistan’la bir iken İskender Mirza, darbeyle iktidar koltuğundan uzaklaştırıldı ve Pakistan siyasetinden silinip gitti. İskender Mirza’yı ülkeden kovan Eyüb Han başa geçti. Başani, ülkenin Eyüb Han’ın dilediğini yapabileceği bir çiftlik olmadığını söyledi. Ona göre Pakistan, yoksulların ve mülksüzlerin isteklerine göre yönetilmeliydi. Eyüb’ün diktatörlük rejimini zalim olarak niteledi ve “Allah katında zalime yer yoktur” dedi.[6]

Başani’ye göre Pakistanlı liderler, nefslerine göre hareket ediyorlardı. Başani, popülist Müslüman liderlere yönelik muhalefetinde dinî ifadelere başvurmayı sürdürdü:

“Biz, gerçek Müslümanlarız. Allah’tan korkarız. Benim cihadım, Allah’ı ve Peygamber’i umursamayan, tüm zulümlerden sorumlu olan herkese karşıdır.”[7]

Başani, cihadı yaygın anlamıyla, yani gayrimüslimlere yönelik kutsal savaş değil, zalim rejimlere karşı mücadele anlamında kullanmaktaydı.

İttifak gazetesinin yayın yönetmeni Taffazal Hüseyin Manik Mia, gazetesindeki Pakistan siyasetiyle ilgili yazılar yazdığı köşesinde Bengallilerden yana bir duruş sergiliyordu. 1957’de Başani’nin Pakistan’a “esselamünaleyküm” demesi üzerine Mia, devlet karşıtı duruş karşısında şaşkına döndü ve Başani’yi cahil anlamında “köylü bir molla” olarak niteledi.[8] Molla, entelektüel derinlikten yoksun, köylü din adamı anlamında kullanılıyordu. Esasen Manik Mia’nın yorumu, Churchill’in Gandi ile ilgili yorumunu andırıyordu. Gandi’nin dindarlığını ve mücadelesini küçümseyen Churchill’e göre o “çulsuz bir fakir”di.

Başani, köylü kıyafetleri giyse de eğitimli biriydi. O temsil ettiği insanlar gibi giyiniyordu. O ne yaptığını biliyordu.

1957’de Ulusal Avam Partisi’ni kurdu. Parti, tüm Pakistan’daki solcu partilerle birlikte kurulmuştu, başında da Başani vardı. Bilindiği üzere Çin tipi sosyalizmi takdirle karşılayan Başani, Çin ziyareti sonrası onun ateist politikasını eleştirmişti. Kendisini Müslüman olarak tanımlayan Başani, her zaman Müslüman olarak yaşayan bir isimdi. Hep fikirlerinin kaynağının İslam olduğunu söylerdi. Komünistler, onun gölgesine sığınmışlardı. Başani, köylülerin ve işçilerin hakları için mücadeleyi kendi dini görüşü temelinde verdi. Komünistler ve Başani ortak hedeflere sahipti.

Abdul Metin konuyla ilgili olarak şunu söylüyor:

“Peki Başani, komünistler konusunda ne düşünüyordu? Bence komünistler, sırtlarını stratejik amaçları doğrultusunda Başani’ye dayıyorlardı. Başani’nin gölgesinde ilerlemeye karar verdiler. Başani şunu söylerdi: ‘Birçokları bana komünist diyor. Ben komünist değilim. İslam’da insanın iki tür görevi vardır: Allah’a karşı görevi ve insanlara karşı görevi. Pakistan’ın yoksulları, bilhassa Doğu Pakistan’dakiler kimsenin umurunda değil. Ben, onlar için mücadele ediyorum. Benim halka söylediğim budur. Bana bu yüzden komünist diyorlar. Bazıları da bağnaz bir molla olduğumu söylüyor. Ne dedikleri umurumda değil. İster komünist isterse bağnaz molla desinler, ben sömürüye ve zulme karşı mücadelemde hiçbir hükümeti bağışlamayacağım.”[9]

Hacı Daniş, altmışlarda Başani ile hapiste yaptıklarını anlatırken şu anısını naklediyor:

“Hapisteyken Başani, komünistleri merak edip duran biriydi. Bir gün bana ‘Komünizm Çin’de iyi işler yapıyor’ dedi. Ben de bunun üzerine ‘komünistler buraya gelirse sakalını keserler’ deyince bana şu cevabı verdi: ‘Ne olmuş yani, ben de tıraş olurum. Halk en azından hayatta kalmak için gerekli ekmeğe kavuşur. Eğer benim Müslümanlığım gerçekse binlerce komünist gelse onu durduramaz.’ [...]”[10]

Arkadaşlarının ve tarikata üye müritlerinin aktardığı kadarıyla Başani’nin taşıdığı niyetler, görüşlerini ortaya koymaktaydı ve eylemleriyle tutarlılık arz etmekteydi. Dolayısıyla, onun komünistlerle birlikte çalışmış olması, onun dinine bağlılığına halel getirmiyordu, zira Başani, dindar kimliğini tüm yoğunluğu ile muhafaza etmekteydi. Abdul Metin’in de ifade ettiği biçimiyle Başani, “Allah’a ve yarattığı en şerefli mahlûka imanını bir gün bile yitirmedi.”[11]

Başani, düşüncelerinin İslam’ı temel aldığını söylüyordu. Bu söz üzerine partiden istifa eden Raşid Han Menon, Başani’nin siyasette bir yönünün olmadığını söylüyordu. “Başani’den Kendisini Komünist Addedenlere” başlığını taşıyan açıklamasında Başani, konuya şu tarz bir açıklık getirmişti:

“Raşid Han Menon’la ilgili hikâyenin benimle alakalı kısmı konusunda şunları söylemek isterim: son otuz yıldır komünistler, benim çatım altında siyaset yapmaya çalışıyorlar. Ne var ki başarılı olamadılar. Ben hiç komünist olmadım, şimdi de değilim, inşallah ileride de olmayacağım. […] Tüm ömrüm boyunca sömürüye ve zulme karşı mücadele ettim. Bu mücadeleyi ölene dek sürdüreceğim. Menon, ‘sosyalistlerin Allah’sız bir düzen kuracaklarını’ söylüyor, ama bu Allah’a bağlı toplum, tevhidi bir düzen kuracak.”[12]

Başani, komünistlerle çalışmaya devam etti. Komünist olması yönünde ortaya konulan baskılarla yüzleşti. Ancak yaptığı açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, içinde din konusunda hiçbir şüphe taşımıyordu. Ne dinine ne de Allah’a bağlılığını yitirdi. Hiç komünist olmadı. Ulusal Avam Partisi içinde faaliyet yürüttüğü süreç boyunca dinine bağlılığını belli ölçüde etkileyecek kararlar almak zorunda kaldığında, partideki komünistleri memnun etmeyecek adımlar attı. Sonuçta birçok komünist, partiden ayrıldı. Aldığı kararlara bağlı kalan Başani, komünist olduğu söylendiğinde şu cevabı veriyordu:

“Siz hayata tek gözünüzle bakıyorsunuz. Ben komünist değilim. Onlar, politik amaçlarım için önemli. Komünistleri politik amaçlarım için kullandığımı hiç anlamıyorsunuz.”[13]

Başani, partideki komünistlerle ilgili olarak şunu söylüyordu: “Onlar gelir giderler. Gençken benim yanımda olurlar. Olgunlaştıklarını düşündüklerinde benden ayrılırlar.”[14] Pakistan döneminde polislik yapmış olan Bedevi Samed, yazdığı makalede onunla ilgili şunu söylüyor:

“Ben de dâhil birçok insan, onun Çin yanlısı bir komünist olduğunu düşünüyordu. Ama o, konuşmalarında İslamî bir dil kullanıyor, İslam tarihine ait olaylara atıfta bulunuyordu, dolayısıyla onun bir komünist olduğu fikrinden zamanla uzaklaştım.”[15]

Komünistler strateji gereği onunla çalıştılar, o da komünistlerle çalışmalar yürüttü. Fakat Başani, hep Müslüman kaldı.

“Ben kimsenin ajanı değilim, sadece ezilen halkın ajanıyım. Bir ajan olarak onlar için çalışıyorum, çalışmaya da devam edeceğim. Kimsenin ajanı veya adamı olmadım, bundan sonra da olmayacağım.”[16]

Abid S. Bahar

[Kaynak: The Religious and Philosophical Basis of Bhasani’s Political Leadership, Canada Concordia Üniversitesi Felsefe Doktorası Tezi, Temmuz 2003, s. 262-268.]

Kızıl Mevlânâ

Dipnotlar:
[1] Mohammed Waliullah, “Bangla-Assamer Jananeta” (“Bengal ve Assamlı halk lideri”), Yayına Hz.: Quayyum, Mazlum Jononeta Mawlana Bhasani içinde (“Mazlumların Büyük Lideri Mevlânâ Başani”) s. 361.

[2] Mohammed Azraf, “Bhasani ak Annanya Baiktityo” (“Kendine Has Bir Şahsiyet Olarak Başani”), Quayyum, a.g.e., s. 35.

[3] Fazle Khude, “Purushuttam Mawlana Bhasani” a.g.e., s. 143.

[4] A.g.e., s. 148.

[5] A.g.e., s. 150.

[6] A.g.e., s. 148.

[7] A.g.e., s. 150.

[8] Saiful Islam, Shadhinata, Bhasani, Bharat (Bağımsızlık, Başani, Hindistan), (Bengali), a.g.e., s. 113.

[9] Haj Mohamed Danesh, “Mawlana Bhasanir Rajnaitik Jibon” (Mevlânâ Başani’nin Politik Hayatı), Quayyum, a.g.e., s. 12.

[10] A.g.e., s. 13.

[11] Abdul Matin, Amar Dristitae Mawlana Bhasani (Mevlânâ Başani’ye Dair Gözlemlerim), a.g.e., s. 32.

[12] Abdul Hamid Bhasani, Rabubiater Bumika (Rububiyetin Rolü), a.g.e., s. 4: Ayrıca bkz. Abdul Matin, Amar Dristita Mawlana Bhasani, s. 32.

[13] A. Z. M. Shamsul Alam, “Mazlum Janoneta Mawlana Bhasani”, s. 404.

[14] A.g.e., s. 406.

[15] Beduin Samad, “Sritir Alendee Mawlana Bhasani”, Quayyum, a.g.e., s. 117.

[16] Akhter-ul-Alam, “Mawlana Bhasanir Nam Sangram”, (Mevlânâ Başani’nin Adı Devrimdir), Quayyum, a.g.e., s. 420.

0 Yorum: