04 Kasım 2020

,

İkna Odaları


Eskiden CHP için “müteahhit partisi” denilirdi. Bugünkü depremde bu mesele, neden tartışılmıyor? Neden kimse, yıkılan binaların ardında CHP’li müteahhitleri aramıyor? HDP’li müteahhitlerin ilişkileri neden incelenmiyor?

Belediye Başkanı Soyer, binaların altına market ve spor salonu açanların kolon ve kirişleri kestiğinden söz ediyor. Kimse, başkanlığın o salonlara ve marketlere neden izin ve ruhsat verdiğini sormuyor. Bugün tuhaf bir biçimde, neden kolon ve kirişleri kesenler “gerici yobazlar”mış gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılıyor? Gericilik-ilericilik tartışması, neyi örtüyor?

Bayraklı, 2008’de CHP için, CHP içre rant ilişkileri adına ilçe yapılmış bir yer. İnternet âleminde, “yeni kent merkezi olan ilçede yapımı biten, devam eden ve proje hâlinde olan gökdelenler”le övünülüyor. Kimse, o övünenleri neden hiç sorgulamıyor? AKP’yi ve CHP’yi içine alan son yirmi yıllık ekonomik ve politik dönüşüm, neden bir bütün olarak idrak edilmeye çalışılmıyor? Neden hep düzen içerisinde bir yol ve yuva aranıyor? CHP’nin ve onunla iltisaklı sosyalistlerin muhalefeti, laf olsun torba olsuncu. O torbanın devlete ve sermayeye ait olduğu, neden görülmüyor?

Bu sorgu ve soruşturma olmadan, mesele neden tekrar “ilerici İzmir-gerici Elazığ” karşıtlığına indirgeniyor? Neden Elazığ’da otellerin deprem sonrasında fahiş fiyatlar belirlediğini sorgulayanlar, İzmir’deki pandemi sürecinde zaten boş olan otellerin ücretsiz insan misafir ettiği üzerinde duruyorlar? İzmir’de yaşayan yoksula, Elazığlı olmadığı için şükretmesini isteyenler kimler?

Bir karşıtlık da “devlet binası-özel bina” arasında kuruluyor. Böylece CHP’nin müteahhitleri koruma altına alınıyor. Oysa İzmir’i, adını bilmediği, yan yatmış binayı vinçle tutabileceğini düşünen, bilime inanmış biri yönetiyor.

Temel meselelere doğal olarak eğilmemesiyle ciddi anlamda eksik bir film olan Sosyal İkilem’de Facebook yöneticileri, şirketin herkesi illüzyonla kandırdığını, insanların özgür seçim yaptığını düşünmelerini sağladığını, herkesin kendi Truman Show’unda figüran olduğunu söylüyorlar. Bir şey daha söylüyorlar: Facebook, müşterileri adına, takipçilerini ekrana kilitlemek için karşıtlıklar kurguluyor, kutuplaşmayı bilerek körüklüyor. Buradan anlıyoruz ki solcular politika yapmıyorlar, kendilerini sosyal medyaya göre inşa ediyorlar, oraya örgütleniyorlar. Peki sol, hepimizin ekrana, devletin ekranına kilitlenmesini neden istiyor?

İzmir-Elazığ karşıtlığının bir yerlere hizmet etmek için çıkartıldığı kesin. Muhakkak ki depremin hemen ardından “bu deprem zina yüzünden oldu” mesajlarını yayanlar da aynı odaklar için çalışıyorlar. Devlet” ve “iktidar”, hiçbir boşluğu ve fırsatı es geçmiyor, heba etmiyor. Al ve ak troller, hemen devreye sokuluyorlar. İtfaiye erinin başparmağına yapışan kız çocuğunun eli, gerçek bir yarılmayı tetiklemesin diye, toplum mühendisliği soldan ve sağdan işletiliyor. Herkes, acının yağını çıkartıp ekmeğine sürme derdinde.

Bu karşıtlıklar masalına ikna olmak, söz konusu illüzyona boyun eğmek, gerçeklerin idrak edilmesine, asıl meselelerin sorgulanmasına izin vermiyor. Bu sosyal medya mesajları, internetteki alan kavgaları, bu toz duman içerisinde kimse, yirmi yıllık kentleşme ve binalaşma sürecinde TMMOB’un rolünü sorgulamıyor. Ya da kimse, 2001’de Kemal Derviş eliyle madencilik konusunda getirilen yasa sonucu Kaz Dağları’ndan Aladağlar’a kadar uzanan havzanın madencilik faaliyetlerine açılmasına hiç ses etmeyen Maden Mühendisleri Odası’na da bakmıyor. İktidarın ve devletin solsuz iş gördüğüne herkesi ikna etmeye çalışıyorlar. Herkesi böyle avlayacaklarını düşünüyorlar. İkna odalarından geçenler, kendileri nasıl ikna edildiyse, herkesin de o şekilde ikna olacağını varsayıyorlar.

O sol, KHK ile işinden atılan kadını kendi sendikasından kovuyor. Bu ülkenin feminizmi, işinden ve sendikasından kovulan kadın için tek satır bildiri kaleme almıyor. Onu kadından saymıyor. Devletin ve iktidarın sol içi mevzilerine kimse saldırma gereği duymuyor.

Bu tür meseleleri sorgulayacak, sömürü ve zulüm düzenine karşı müşterek devrimci mevziler örecek komünist hareket, ikna odalarına sokuluyor. Orada liberalizme ve sosyal demokrasiye ikna olanlar, bugün çadır açmakla yetiniyorlar. Peki o çadırlar, Van’da, Elaziz’de, Malatya’da niye açılmıyor?

İstiklâl Harbi öncesi Antalya-İzmir hattı, bugün mücadele edildiği söylenen yedi düvelle, o devletlerin tüccarıyla, sermayesiyle ilişki içerisinde gelişiyor. Buradaki toprak ağalarının, tüccarların, tefecilerin konaklarındaki kültüre ve akla sahip çıkanlar, bugün Elaziz’e hakaret ediyorlar. O konakların iktidarıyla ilişkideki Elaziz’in ağası ise kısa süre önce “sola para verin” diyor, arkadaşı CHP yöneticisini ziyaret ediyor, “ovada siyaset yapsınlar” deyince ova partisi kuruluyor vs. Yapay kutuplaşma üzerinden bakıldığında, dipteki derindeki bağlar görülmüyor, gizleniyor. Herkes, o bağlar üzerinden teslim alınıyor.

Facebook ve sosyal medya âleminin ticarileştirilmiş, dijitalleştirilmiş karşıtlıklarına karşı gerçek maddi hayatın sahici karşıtlıklarına örgütlenmek gerekiyor. İkna odalarından geçirilen solcular, çıkar ilişkileri gereği, rant odaklarına karşı ajit-prop faaliyeti yürütemiyorlar. O odalar, herkesi yeni döneme hazırlıyor.

Eren Balkır
4 Kasım 2020

0 Yorum: