Eskiden CHP için “müteahhit partisi” denilirdi.
Bugünkü depremde bu mesele, neden tartışılmıyor? Neden kimse, yıkılan binaların
ardında CHP’li müteahhitleri aramıyor? HDP’li müteahhitlerin ilişkileri neden
incelenmiyor?
Belediye Başkanı Soyer, binaların altına market ve
spor salonu açanların kolon ve kirişleri kestiğinden söz ediyor. Kimse,
başkanlığın o salonlara ve marketlere neden izin ve ruhsat verdiğini sormuyor.
Bugün tuhaf bir biçimde, neden kolon ve kirişleri kesenler “gerici yobazlar”mış
gibi bir izlenim yaratılmaya çalışılıyor? Gericilik-ilericilik tartışması, neyi
örtüyor?
Bayraklı, 2008’de CHP için, CHP içre rant ilişkileri
adına ilçe yapılmış bir yer. İnternet âleminde, “yeni kent merkezi olan ilçede
yapımı biten, devam eden ve proje hâlinde olan gökdelenler”le övünülüyor.
Kimse, o övünenleri neden hiç sorgulamıyor? AKP’yi ve CHP’yi içine alan son
yirmi yıllık ekonomik ve politik dönüşüm, neden bir bütün olarak idrak edilmeye
çalışılmıyor? Neden hep düzen içerisinde bir yol ve yuva aranıyor? CHP’nin ve
onunla iltisaklı sosyalistlerin muhalefeti, laf olsun torba olsuncu. O torbanın
devlete ve sermayeye ait olduğu, neden görülmüyor?
Bu sorgu ve soruşturma olmadan, mesele neden tekrar
“ilerici İzmir-gerici Elazığ” karşıtlığına indirgeniyor? Neden Elazığ’da
otellerin deprem sonrasında fahiş fiyatlar belirlediğini sorgulayanlar,
İzmir’deki pandemi sürecinde zaten boş olan otellerin ücretsiz insan misafir
ettiği üzerinde duruyorlar? İzmir’de yaşayan yoksula, Elazığlı olmadığı için
şükretmesini isteyenler kimler?
Bir karşıtlık da “devlet binası-özel bina” arasında
kuruluyor. Böylece CHP’nin müteahhitleri koruma altına alınıyor. Oysa İzmir’i,
adını bilmediği, yan yatmış binayı vinçle tutabileceğini düşünen, bilime
inanmış biri yönetiyor.
Temel meselelere doğal olarak eğilmemesiyle ciddi
anlamda eksik bir film olan Sosyal İkilem’de Facebook yöneticileri,
şirketin herkesi illüzyonla kandırdığını, insanların özgür seçim yaptığını
düşünmelerini sağladığını, herkesin kendi Truman Show’unda figüran olduğunu
söylüyorlar. Bir şey daha söylüyorlar: Facebook, müşterileri adına, takipçilerini
ekrana kilitlemek için karşıtlıklar kurguluyor, kutuplaşmayı bilerek
körüklüyor. Buradan anlıyoruz ki solcular politika yapmıyorlar, kendilerini
sosyal medyaya göre inşa ediyorlar, oraya örgütleniyorlar. Peki sol, hepimizin
ekrana, devletin ekranına kilitlenmesini neden istiyor?
İzmir-Elazığ karşıtlığının bir yerlere hizmet etmek
için çıkartıldığı kesin. Muhakkak ki depremin hemen ardından “bu deprem zina
yüzünden oldu” mesajlarını yayanlar da aynı odaklar için çalışıyorlar. Devlet”
ve “iktidar”, hiçbir boşluğu ve fırsatı es geçmiyor, heba etmiyor. Al ve ak
troller, hemen devreye sokuluyorlar. İtfaiye erinin başparmağına yapışan kız
çocuğunun eli, gerçek bir yarılmayı tetiklemesin diye, toplum mühendisliği
soldan ve sağdan işletiliyor. Herkes, acının yağını çıkartıp ekmeğine sürme
derdinde.
Bu karşıtlıklar masalına ikna olmak, söz konusu
illüzyona boyun eğmek, gerçeklerin idrak edilmesine, asıl meselelerin
sorgulanmasına izin vermiyor. Bu sosyal medya mesajları, internetteki alan
kavgaları, bu toz duman içerisinde kimse, yirmi yıllık kentleşme ve binalaşma
sürecinde TMMOB’un rolünü sorgulamıyor. Ya da kimse, 2001’de Kemal Derviş
eliyle madencilik konusunda getirilen yasa sonucu Kaz Dağları’ndan Aladağlar’a
kadar uzanan havzanın madencilik faaliyetlerine açılmasına hiç ses etmeyen
Maden Mühendisleri Odası’na da bakmıyor. İktidarın ve devletin solsuz iş
gördüğüne herkesi ikna etmeye çalışıyorlar. Herkesi böyle avlayacaklarını
düşünüyorlar. İkna odalarından geçenler, kendileri nasıl ikna edildiyse,
herkesin de o şekilde ikna olacağını varsayıyorlar.
O sol, KHK ile işinden atılan kadını kendi
sendikasından kovuyor. Bu ülkenin feminizmi, işinden ve sendikasından kovulan
kadın için tek satır bildiri kaleme almıyor. Onu kadından saymıyor. Devletin ve
iktidarın sol içi mevzilerine kimse saldırma gereği duymuyor.
Bu tür meseleleri sorgulayacak, sömürü ve zulüm
düzenine karşı müşterek devrimci mevziler örecek komünist hareket, ikna
odalarına sokuluyor. Orada liberalizme ve sosyal demokrasiye ikna olanlar,
bugün çadır açmakla yetiniyorlar. Peki o çadırlar, Van’da, Elaziz’de, Malatya’da
niye açılmıyor?
İstiklâl Harbi öncesi Antalya-İzmir hattı, bugün
mücadele edildiği söylenen yedi düvelle, o devletlerin tüccarıyla, sermayesiyle
ilişki içerisinde gelişiyor. Buradaki toprak ağalarının, tüccarların,
tefecilerin konaklarındaki kültüre ve akla sahip çıkanlar, bugün Elaziz’e
hakaret ediyorlar. O konakların iktidarıyla ilişkideki Elaziz’in ağası ise kısa
süre önce “sola para verin” diyor, arkadaşı CHP yöneticisini ziyaret ediyor, “ovada
siyaset yapsınlar” deyince ova partisi kuruluyor vs. Yapay kutuplaşma üzerinden
bakıldığında, dipteki derindeki bağlar görülmüyor, gizleniyor. Herkes, o bağlar
üzerinden teslim alınıyor.
Facebook ve sosyal medya âleminin ticarileştirilmiş,
dijitalleştirilmiş karşıtlıklarına karşı gerçek maddi hayatın sahici
karşıtlıklarına örgütlenmek gerekiyor. İkna odalarından geçirilen solcular,
çıkar ilişkileri gereği, rant odaklarına karşı ajit-prop faaliyeti
yürütemiyorlar. O odalar, herkesi yeni döneme hazırlıyor.
Eren Balkır
4 Kasım 2020
0 Yorum:
Yorum Gönder