Ekim
1917’de Petrograd’da az sayıda anarşist varsa da bu kesim, sol sosyalist
koalisyon ve Petrograd Sovyeti Askeri Devrimci Komite içerisinde önemli bir
yere sahipti. Bir süre sonra anarşistler, Lenin’in hükümetiyle ters düştüler,
zira anarşistler, Lenin’in “proleter diktatörlüğü” de dâhil her türden devlet
iktidarını reddediyorlardı. Lenin ise sağ sosyalist muhalefetten çok anarşistlerden
şüphe ediyordu. Aralık ayının sonlarında anarşistler, yeni Sovyet iktidarının
hedefi hâline geldiler. Karşı-devrimle Mücadele Olağanüstü Komisyonu (Çeka) bu
süreçte anarşistlere baskı uyguladı. Aşağıda verilen üç yazı, anarşistlerin
radikal toplum programlarını yansıtıyor ve tüm iktidarlara yönelik itirazlarını
dillendiriyor. “Anarşi Düzenin Anasıdır” başlıklı ilk yazı, 26 Ekim 1917’de Moskova’da
çıkan Anarşi isimli gazetede yayımlandı. İkinci yazı, Petrograd’da çıkan anarşist
gazete Emeğin Sesi’nin 1 Kasım 1917
tarihli nüshasında yer aldı. “Herkes İçin Değil!” ismini taşıyan üçüncü yazı
ise gene Petrograd’da çıkan Fırtına Kuşu
isimli gazetenin 14 Kasım günü çıkan sayısında yayımlandı.
● ● ●
Anarşi Düzenin Anasıdır
Sosyalist bir devrim, gelişme kaydetmek için bir
süreye ihtiyaç duyar. Devrim, otokrasinin ve politik iktidarın çöküşüyle başlar
ve her fabrikada kapitalizmin yüzleşeceği yıkımla, özgür komün için tüm yönetim
biçimlerine karşı verilecek mücadeleyle sona erer. İnsanın insanı sömürmesi ve
insanın insana zulmetmesi üzerine kurulu olan burjuva kaos yerine, özgürce
örgütlenmiş eşitlerin iradesi hüküm sürmeli, özgür yoldaşların ve özgür
işçilerin yeni dünyası kurulmalı, özgür komünlerin özgür birliği tesis
edilmelidir.
Her şeyden önce devrim büyük mutluluktur, yeni bir
hayat beklentisinin her yerde yarattığı büyük heyecandır. Özsavunma en zaruri
şey olsa da pogromlara, aşırılıklara, cinayetlere, kan banyosuna izin
verilemez. Açgözlülükle bir şeylerin peşine düşülemez. Her şey herkese
ihtiyaçlarına göre örgütlülük zemininde dağıtılmalıdır.
Yoldaşlar, bu amaç doğrultusunda herkese, tüm
tüketicilere, yiyecek, kıyafet ve ev verilmelidir. Bu iş, özel inisiyatif alan
gruplarca veya her bir ilçedeki, şehirdeki fabrika komitelerinin belirlediği
emekçi komitelerince derhal yapılmalıdır. Meclisin ve tedarik komitelerinin
topladığı tüm bilgiler kullanılmalıdır.
Yaşasın devrimci düzen! Yaşasın anarşist komün!
* * *
[Emeğin Sesi yayın yönetmeninin kaleminden]
[…] “İktidarın alınması” ile “toplumsal devrim”
arasındaki apaçık karşıtlığı, Bolşevikler arasındaki tartışmalardan ve Halk
Komiserliği hükümetine yönelik halk muhalefetinden daha iyi hiçbir şey ortaya
koyamazdı. Bu da anarşizmin temel ilkesinin doğru olduğunu ispatlıyor:
Partilerin eylemi, toplumsal devrimin yerini alamaz. Genelde Bolşevikler,
özelde Lenin ve Trotsky, ya bu gerçeği kabul etmeli, iktidar yolunu terk edip
devletsiz komünizm yolunu benimsemeli ya da devrim yolunun tam zıt yönünü ifade
eden uzlaşma yoluna revan olmalı. Politik iktidarın alınması, kaçınılmaz olarak
devrimi boğacaktır.
* * *
Herkes İçin Değil!
Köylerde ve şehirlerde yaşayan yoksullar, sizleri
bağımsız olmaya ve mücadele etmeye çağırıyoruz. Tüm iktidar anarşinindir, yani
hiç kimsenindir!
[…] Bolşevik Parti ise bir yalanı bayrak
edinmiştir. Bolşevikler eski rejimi tekrar diriltmektedirler.
Kurucu meclis, zalimlerin kılıcı hâline
gelecektir.
Devlet, her şeye müdahale etmektedir. Hiçbir parti, size “toprak ve fabrika” veremez. Toprak ve fabrikalar zorla ele
geçirilmemektedir. Bu, sadece işçilerin ve köylülerin davasıdır. Dünyadaki hiçbir
hükümet, size toprak ve fabrika vermez. Gelecek, askerlerin ve bahriyelilerin
ellerindedir.
Hiçbir hükümet size özgürlük vermeyecek. Çünkü özgürlük
verilemez. Özgürlük kanla ve terle kazanılmalıdır.
Herkes için müşterek bir hayat inşa etme çabası,
bireysel ihtiyaçları önceler.
Tüm temsiliyet ilişkileri özgürlüğü kısıtlar. Seçimlere
girmek, halka ihanetle eşdeğerdedir. Bu sebeple parti çağrıları kafanızı
karıştırmasın, kurucu meclis seçimlerini boykot edin.
Geleceğin anahtarı sizin ellerinizde. Sandığa
gitmeyi reddedin!
[Kaynak:
Competing Voices from the Russian
Revolution, Yayına Hazırlayan: Michael C. Hickey, Greenwood, 2011, s. 488-489.]