28 Eylül 2025

, ,

Halkın Umudu, Davanın Neferi

Hasan Nasrallah, 31 Ağustos 1960’ta, Beyrut’un Burc Hamud bölgesinde, göçmen bir ailenin dokuzuncu çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, Sur şehrinden gelmiş, yoksulluğun gölgesinde bir hayat sürüyordu. Bu mütevazı evde, direniş ruhunun tohumlarını taşıyarak büyüdü. Onun hikâyesi, bir halkın özgürlük mücadelesinin simgesi olacaktı.

Henüz çocuk yaşta, ilmi çalışmalara ilgi duydu. Özel bir okulda eğitim aldı, ancak onun gerçek okulu, Lübnan’ın acıları ve halkının çektiği zulümlerdi. 1975’te iç savaş patlak verdiğinde, henüz 15 yaşındaydı. Ailesiyle birlikte memleketi Sur’a döndü. Bu dönüş, onun kaderini değiştirecek bir yolculuğun başlangıcıydı.

Sur’a döndükten sonra Emel Hareketi’ne katıldı. Bu, onun siyasi ve askeri mücadeleyle tanışmasının ilk adımıydı. Genç yaşta, haksızlığa karşı durmanın ne demek olduğunu öğrendi. Ancak bu, sadece bir başlangıçtı. Onun asıl mücadelesi, daha büyük bir sahne üzerinde şekillenecekti.

1982’de İsrail’in Lübnan’ı işgali, Nasrallah’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Bu işgal, Hizbullah’ın kuruluş sürecini hızlandırdı. Nasrallah, örgüte katıldı ve direniş saflarında yerini aldı. Artık o, bir halkın umudu, bir davasının neferiydi.

1992’de Hizbullah’ın genel sekreteri Abbas Musevi, İsrail tarafından şehit edildi. Bu acı kaybın ardından Nasrallah, örgütün liderliğine seçildi. Henüz 32 yaşındaydı, ancak yüreği bin yıllık bir mücadelenin ateşiyle yanıyordu. Onun liderliği, Hizbullah’ı yeni bir çağa taşıyacaktı.

1997’de en büyük oğlu Hadi, İsrail ile çatışmada şehit düştü. Nasrallah, bu acıyı büyük bir metanetle karşıladı. Oğlunun şehadetini öğrendiğinde, “Hep beraber savaşıyor, hep beraber şehit düşüyor, hep beraber kurban veriyoruz” dedi. Bu sözler, onun liderlik vasfını ve direniş ruhunu ortaya koyuyordu.

Oğlunun şehadeti sonrası Nasrallah, diğer şehit ailelerine şöyle seslendi:

 “Şu anda Allah bana şehit babası olmayı nasip etti. Dün sizin karşınızda başımı dik tutmaktan utanıyordum; ama şimdi izin verin ben de sizlerden biri olayım. Bizler Hizbullah’ın liderliğini yaparken oğullarımızı gelecek için saklamıyoruz. Aksine, onların yüce şehitlik mertebesine nail olmasından onur duyuyoruz.”

1998’de İsrail ile yapılan esir takasında, oğlu Hadi’nin cenazesine kavuştu. Ancak Nasrallah, İsrail’in şantajlarına boyun eğmedi ve şöyle dedi:

“Oğlumun cenazesinin en temiz ve en kutsal topraklarda tutulması benim için bir onurdur. Oğlumun cenazesini, şehit esirlerin naaşları ile birlikte canlı esirleri de geri almadan kabul etmeyeceğim. Canlı esirler benim için oğlumun cenazesinden çok daha değerlidir.”

2000 yılında Hizbullah, Güney Lübnan’ı 22 yıllık İsrail işgalinden kurtardı. Bu zafer, Nasrallah’ı Arap ve İslam dünyasında bir kahraman haline getirdi. İsrail, ilk kez bir Arap direniş örgütü karşısında geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu, bir halkın özgürlük mücadelesinin zaferiydi.

2006’da İsrail ile yaşanan 33 günlük savaş, Nasrallah’ın liderliğindeki Hizbullah’ın büyük bir zaferiyle sonuçlandı. İsrail, Hizbullah’ın gücü karşısında geri adım atmak zorunda kaldı. Nasrallah, bu savaşta İsrail’in hedef aldığı bir saldırıdan sağ kurtuldu ve halk nezdindeki karizmasını daha da artırdı. Bu zafer, bir direniş destanıydı.

Etkili Konuşmaları ve Liderlik Vasfı

Nasrallah, etkili konuşmalarıyla Arap ve İslam dünyasında büyük bir popülerlik kazandı. Her konuşması geniş yankı uyandırdı. Özellikle Filistin davasına olan bağlılığını her fırsatta vurguladı:

“Kudüs davası uğruna her şeyi feda etmeye hazırız.”

“Haber duyduklarınızda değil, gördüklerinizdedir... Ve aramızda günler, geceler var sözü 7 Ekim Aksa Tufanı savaşı boyunca sahanın gerçekçiliğini ortaya koyan söz olmuştu.

Filistin Davasına Destek

Nasrallah, Filistin davasını her zaman savundu. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına karşı durdu ve Filistin direnişine destek verdi. 2023’te başlayan Aksa Tufanı operasyonunda HAMAS’ın yanında yer aldı ve İsrail’in kuzeyinde yeni bir cephe açtı. Bu, onun Kudüs davasına olan bağlılığının bir göstergesiydi.

27 Eylül 2024: Şehadet

27 Eylül 2024’te İsrail, Beyrut’ta düzenlediği bir hava saldırısıyla Hasan Nasrallah’ı şehit etti. Bu saldırı, Lübnan ve İslam dünyasında büyük bir şok etkisi yarattı. Nasrallah’ın şehadeti, Hizbullah’ın mücadelesinde yeni bir dönemi başlattı. Onun mirası, direniş hareketinin bayrağını taşıyanlar tarafından yaşatılıyor.

Direniş Ruhunun Özeti

Nasrallah, “Bizler oğullarımızı gelecek için saklamıyoruz. Onların şehit olmasından onur duyuyoruz” diyerek direniş ruhunu özetledi. Onun mücadelesi, bugün mazlumların umudu olmaya devam ediyor.

İsrail’in Şantajlarına Boyun Eğmeyişi

Nasrallah, İsrail’in şantajlarına asla boyun eğmedi. Oğlunun cenazesi için bile pazarlık yapmayarak direnişin onurunu korudu. Bu, onun karakterinin en güçlü yanlarından biriydi.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın oğluna el yazısıyla yazdığı mesaj:

“Sevgili oğlum, seni çok seviyorum ve senden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Senden beni asla terk etmemeni ve her zaman yanımda kalmanı istiyorum. Seni tüm kalbimle seviyorum, sen benim her şeyimsin.

Baban Hasan

Hizbullah’ın Siyasi ve Sosyal Dönüşümü

Nasrallah’ın liderliği, Hizbullah’ı sadece bir askeri örgüt olmaktan çıkarıp siyasi ve sosyal bir güce dönüştürdü. Örgüt, Lübnan’da halkın yanında yer alarak büyük bir destek kazandı.

Kudüs Davasına Olan Bağlılık

Nasrallah, “Kudüs davası uğruna her şeyi feda etmeye hazırız” diyerek Filistin direnişine olan bağlılığını her fırsatta vurguladı. Onun için Kudüs, sadece bir toprak parçası değil, bir inanç ve özgürlük sembolüydü.

Şehadetinin Yarattığı Boşluk

Nasrallah’ın şehadeti, direniş cephesinde büyük bir boşluk yarattı. Ancak onun mirası, direniş hareketinin bayrağını taşıyanlar tarafından yaşatılıyor. Bu, onun mücadelesinin ölümsüzlüğünün bir göstergesiydi.

Mazlumların Umudu

Nasrallah, “Hep beraber savaşıyor, hep beraber şehit düşüyor, hep beraber kurban veriyoruz” diyerek halkına her zaman umut oldu. Onun sözleri, direnişin ateşini canlı tuttu.

Nasrallah’ın mücadelesi, bugün mazlumların umudu olmaya devam ediyor. Onun mirası, İslami direnişin bayrağını taşıyanlar tarafından yaşatılıyor. Bu, onun ölümsüz bir lider olduğunun kanıtıydı.

İsrail’e Karşı Duruşu ve Bıraktığı Miras

Nasrallah, İsrail’e karşı duruşuyla tüm dünyada bir sembol haline geldi. Onun liderliği ölümle yok edilemez, şehadetle zirveye ulaşan ve küreselleşen bir sevgi seline dönüşürken. O, Hizbullah’ı doğan bir güneşe çevirdi.

@aforizmrus
23 Şubat 2025
Kaynak

0 Yorum: