Hasan
Nasrallah, 31 Ağustos 1960’ta, Beyrut’un Burc Hamud bölgesinde, göçmen bir
ailenin dokuzuncu çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası, Sur şehrinden gelmiş,
yoksulluğun gölgesinde bir hayat sürüyordu. Bu mütevazı evde, direniş ruhunun
tohumlarını taşıyarak büyüdü. Onun hikâyesi, bir halkın özgürlük mücadelesinin
simgesi olacaktı.
Henüz
çocuk yaşta, ilmi çalışmalara ilgi duydu. Özel bir okulda eğitim aldı, ancak
onun gerçek okulu, Lübnan’ın acıları ve halkının çektiği zulümlerdi. 1975’te iç
savaş patlak verdiğinde, henüz 15 yaşındaydı. Ailesiyle birlikte memleketi
Sur’a döndü. Bu dönüş, onun kaderini değiştirecek bir yolculuğun başlangıcıydı.
Sur’a
döndükten sonra Emel Hareketi’ne katıldı. Bu, onun siyasi ve askeri mücadeleyle
tanışmasının ilk adımıydı. Genç yaşta, haksızlığa karşı durmanın ne demek
olduğunu öğrendi. Ancak bu, sadece bir başlangıçtı. Onun asıl mücadelesi, daha
büyük bir sahne üzerinde şekillenecekti.
1982’de
İsrail’in Lübnan’ı işgali, Nasrallah’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Bu
işgal, Hizbullah’ın kuruluş sürecini hızlandırdı. Nasrallah, örgüte katıldı ve
direniş saflarında yerini aldı. Artık o, bir halkın umudu, bir davasının
neferiydi.
1992’de
Hizbullah’ın genel sekreteri Abbas Musevi, İsrail tarafından şehit edildi. Bu
acı kaybın ardından Nasrallah, örgütün liderliğine seçildi. Henüz 32
yaşındaydı, ancak yüreği bin yıllık bir mücadelenin ateşiyle yanıyordu. Onun
liderliği, Hizbullah’ı yeni bir çağa taşıyacaktı.
1997’de
en büyük oğlu Hadi, İsrail ile çatışmada şehit düştü. Nasrallah, bu acıyı büyük
bir metanetle karşıladı. Oğlunun şehadetini öğrendiğinde, “Hep beraber
savaşıyor, hep beraber şehit düşüyor, hep beraber kurban veriyoruz” dedi. Bu
sözler, onun liderlik vasfını ve direniş ruhunu ortaya koyuyordu.
Oğlunun
şehadeti sonrası Nasrallah, diğer şehit ailelerine şöyle seslendi:
“Şu anda Allah bana şehit babası olmayı nasip
etti. Dün sizin karşınızda başımı dik tutmaktan utanıyordum; ama şimdi izin
verin ben de sizlerden biri olayım. Bizler Hizbullah’ın liderliğini yaparken
oğullarımızı gelecek için saklamıyoruz. Aksine, onların yüce şehitlik
mertebesine nail olmasından onur duyuyoruz.”
1998’de
İsrail ile yapılan esir takasında, oğlu Hadi’nin cenazesine kavuştu. Ancak
Nasrallah, İsrail’in şantajlarına boyun eğmedi ve şöyle dedi:
“Oğlumun cenazesinin en
temiz ve en kutsal topraklarda tutulması benim için bir onurdur. Oğlumun
cenazesini, şehit esirlerin naaşları ile birlikte canlı esirleri de geri
almadan kabul etmeyeceğim. Canlı esirler benim için oğlumun cenazesinden çok
daha değerlidir.”
2000
yılında Hizbullah, Güney Lübnan’ı 22 yıllık İsrail işgalinden kurtardı. Bu
zafer, Nasrallah’ı Arap ve İslam dünyasında bir kahraman haline getirdi.
İsrail, ilk kez bir Arap direniş örgütü karşısında geri çekilmek zorunda
kalmıştı. Bu, bir halkın özgürlük mücadelesinin zaferiydi.
2006’da
İsrail ile yaşanan 33 günlük savaş, Nasrallah’ın liderliğindeki Hizbullah’ın
büyük bir zaferiyle sonuçlandı. İsrail, Hizbullah’ın gücü karşısında geri adım
atmak zorunda kaldı. Nasrallah, bu savaşta İsrail’in hedef aldığı bir
saldırıdan sağ kurtuldu ve halk nezdindeki karizmasını daha da artırdı. Bu
zafer, bir direniş destanıydı.
Etkili
Konuşmaları ve Liderlik Vasfı
Nasrallah,
etkili konuşmalarıyla Arap ve İslam dünyasında büyük bir popülerlik kazandı.
Her konuşması geniş yankı uyandırdı. Özellikle Filistin davasına olan
bağlılığını her fırsatta vurguladı:
“Kudüs davası uğruna her şeyi feda etmeye hazırız.”
“Haber
duyduklarınızda değil, gördüklerinizdedir... Ve aramızda günler, geceler var sözü
7 Ekim Aksa Tufanı savaşı boyunca sahanın gerçekçiliğini ortaya koyan söz
olmuştu.
Filistin
Davasına Destek
Nasrallah,
Filistin davasını her zaman savundu. İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına
karşı durdu ve Filistin direnişine destek verdi. 2023’te başlayan Aksa Tufanı
operasyonunda HAMAS’ın yanında yer aldı ve İsrail’in kuzeyinde yeni bir cephe
açtı. Bu, onun Kudüs davasına olan bağlılığının bir göstergesiydi.
27
Eylül 2024: Şehadet
27
Eylül 2024’te İsrail, Beyrut’ta düzenlediği bir hava saldırısıyla Hasan
Nasrallah’ı şehit etti. Bu saldırı, Lübnan ve İslam dünyasında büyük bir şok
etkisi yarattı. Nasrallah’ın şehadeti, Hizbullah’ın mücadelesinde yeni bir
dönemi başlattı. Onun mirası, direniş hareketinin bayrağını taşıyanlar
tarafından yaşatılıyor.
Direniş
Ruhunun Özeti
Nasrallah,
“Bizler oğullarımızı gelecek için saklamıyoruz. Onların şehit olmasından onur
duyuyoruz” diyerek direniş ruhunu özetledi. Onun mücadelesi, bugün mazlumların
umudu olmaya devam ediyor.
İsrail’in
Şantajlarına Boyun Eğmeyişi
Nasrallah,
İsrail’in şantajlarına asla boyun eğmedi. Oğlunun cenazesi için bile pazarlık
yapmayarak direnişin onurunu korudu. Bu, onun karakterinin en güçlü yanlarından
biriydi.
Şehit
Seyyid Hasan Nasrallah’ın oğluna el yazısıyla yazdığı mesaj:
“Sevgili
oğlum, seni çok seviyorum ve senden ayrı kalmaya dayanamıyorum. Senden beni
asla terk etmemeni ve her zaman yanımda kalmanı istiyorum. Seni tüm kalbimle
seviyorum, sen benim her şeyimsin.
Baban
Hasan
Hizbullah’ın
Siyasi ve Sosyal Dönüşümü
Nasrallah’ın
liderliği, Hizbullah’ı sadece bir askeri örgüt olmaktan çıkarıp siyasi ve
sosyal bir güce dönüştürdü. Örgüt, Lübnan’da halkın yanında yer alarak büyük
bir destek kazandı.
Kudüs
Davasına Olan Bağlılık
Nasrallah,
“Kudüs davası uğruna her şeyi feda etmeye hazırız” diyerek Filistin direnişine
olan bağlılığını her fırsatta vurguladı. Onun için Kudüs, sadece bir toprak
parçası değil, bir inanç ve özgürlük sembolüydü.
Şehadetinin
Yarattığı Boşluk
Nasrallah’ın
şehadeti, direniş cephesinde büyük bir boşluk yarattı. Ancak onun mirası,
direniş hareketinin bayrağını taşıyanlar tarafından yaşatılıyor. Bu, onun
mücadelesinin ölümsüzlüğünün bir göstergesiydi.
Mazlumların
Umudu
Nasrallah,
“Hep beraber savaşıyor, hep beraber şehit düşüyor, hep beraber kurban
veriyoruz” diyerek halkına her zaman umut oldu. Onun sözleri, direnişin ateşini
canlı tuttu.
Nasrallah’ın
mücadelesi, bugün mazlumların umudu olmaya devam ediyor. Onun mirası, İslami
direnişin bayrağını taşıyanlar tarafından yaşatılıyor. Bu, onun ölümsüz bir
lider olduğunun kanıtıydı.
İsrail’e
Karşı Duruşu ve Bıraktığı Miras
Nasrallah,
İsrail’e karşı duruşuyla tüm dünyada bir sembol haline geldi. Onun liderliği
ölümle yok edilemez, şehadetle zirveye ulaşan ve küreselleşen bir sevgi seline
dönüşürken. O, Hizbullah’ı doğan bir güneşe çevirdi.
@aforizmrus
23
Şubat 2025
Kaynak
0 Yorum:
Yorum Gönder