Bugün
komünist parti olmanın içini TKP, devrimin içini Dev-Yol boşaltıyor. İkisinin
de üstünü örttüğü gerçek, devrim ve mücadele.
Parti
olduğunu iddia edenler basit bir TKP kopyası, devrimci olduğunu iddia eden
hareketler Dev-Yol takipçisi. Son yüzyılın günahının üstünü TKP, onun işaret
ettiği hedefe kitleleri DY taşıyor. DY’cilik, CHP’nin çizdiği sınırların dışına
çıkmayı günah, TKP’cilik, parti olmamanın pratiğini sevap sayıyor.
DY’nin
en açık uzantısı sendika.org sitesi, neredeyse bütün solu dosya/tartışma
adı altında kamera önüne çekiyor, kamera önüne geçmeye hevesli yapılar/çevreler
ve şefleri, ancak DY’nin açtığı yolda söz söyleyebiliyor. Şefler ve şeflik
iddiası olanlar, DY’nin açtığı dosya bağlamında tartışmakla kalmayıp bu sitede
köşe kapıp yazı yayınlamayı etik-politik utanç kabul etmiyor, etmediği gibi de
kitlelerle ilişki kurmanın koşulunu DY kürsüsüne bağlıyor, onun belirlediği
çerçeveye mahkûm kılıyor. O kürsüden ve ekrandan propaganda yapmayıp kitlelere
ders vermeye çalışıyor.
Egemenlerle
ilişkiyi HDP, belediyelerle ilişkiyi CHP üzerinden kuran sol, hiçbir zaman
devrimci mücadelenin gereklerini yerine getiremeyecek, belediyelerin önemli
mevkilerinde kaç DY’ci olduğunu gizlemenin Yol’u CHP listesinden seçime girmek.
Halka
yalan söylüyorlar. Politikada faşizmin kitleleri aldatma ve kitlelere yalan
söyleme taktiğini sol benimsiyor. Sendika sitesi üzerinden bu yalan ve
aldatmacayı esas alan yoz pratiği mütemadiyen üretiyor.
Sitede
açılan ilgili dosyalar, “sosyalist solun stratejisi ne olmalı” vb. başlıkları
taşıyor. Buraya yazı yollayan şefler, DY üzerinden yapılarını deşifre etmeyi
utanç saymadığı gibi 12 Eylül’de nasıl diren(me)diklerini ve sır vermediklerini
anlatan düzmece anı kitapları yazıyor.
12
Eylül'e gelen süreçte ülkedeki en kitlesel çevre olma vasfını taşıyan DY,
mahallecilik ve sol içi şiddetin mimarıyken bugün yine sendika üzerinden aynı
mahalleciliği sürdürüyor. Şeflerinin 12 Eylül mahkemelerinde dillendirdiği “gazete-dergi
çevresi” oldukları iddiasını bugün sendika sitesi üzerinden pratiğe
döküp “Biz alan açarsak sol var olur, yoksa yok!” hükmünü sola kabul ettiriyor.
Hiçbir sol çevre de 12 Eylül öncesi ve sonrası faşistler tarafından katledilen
DY’liler basın “şehidi” miydi diye sormuyor!
Aynı
basın-yayın faaliyetini BirGün sürdürüyor. 2006-2009 sürecinde batacak
olan gazete için Osman Kavala’dan para desteği almalarına rağmen ÖDP-Sol Parti’nin
sosyalist kabul edilmeyeceğini dile getiremiyor. Dile getiremezler çünkü AB
ülkeleri, fonları ve el kapıları sola da şeflerine kapatılır.
12
Eylül geldiğinde Avrupa’ya çıkarılamadan yakalandığı için üzülen DY şefi, bu
rezilliği arsızca Bit(mey)en Yolculuk kitabında anlatıyor, darbeci
generalin sorguda kitleleri darbeye direnmesi için sokağa dökmediğinden dolayı
kendisine üstü kapalı teşekkür ettiğini söyleyebiliyor.
DY’nin
tarihsel zaferi Eylül darbesinden önce mahallere solu sokmayarak, Eylül
darbesinden bugüne gazetesi, sendikası, sendika.org’uyla sola kürsü
açarak solu bitirmesidir. Tüm yönleriyle tartışılsa da 15 Temmuz’da sokağa
inenlerle “dalga” geçen sol, 12 Eylül’deki korkaklığını bu şekilde gizliyor.
Şili’de
Allende’nin darbecilere teslim olup mahkemede “Biz dergi gazete çevresiyiz”
dediğini düşünelim, tarih başka şekilde evrilirdi; ne ilke ne ideoloji kalırdı.
Yine Arjantin’de Plaza de Mayo annelerine sol partilerin bürolarını 19 Aralık
sürecindeki gibi kapattığını düşünelim.
“Kentsel
dönüşüm” adı altında barınma krizinin zirve yaptığı aşamada DY’nin açık ara
farkla yönetimlerini elinde tuttuğu TMMOB’un yoksulların sokağa ve kentlerin en
ücra köşelerine atılmasına karşı koyduğu bir direniş yoktur. Sendika
sitesinin açtığı dosyalar ve köşelerden medet uman solun pastada almak istediği
payın ne olduğu Kavala-TMMOB rotasında görülebilir. Kavala’nın ayakta tuttuğu
gazetenin tirajı TMMOB’a ve çeşitli sendikalara ayrılan dağıtım sayısıyla var
olmaya mecburdur.
“Sosyalist
solun stratejisi ne olmalı?” sorusunun yanıtı DY gibi olmak, DY’ye yandaş ve
paydaş olmaktır. Mülk sahibinin solu taşıyacağı yer, burjuvazinin kapısıdır. Bu
yüzdendir ki sendika sitesi aracılığıyla taktik-strateji tartışması
üzerinden deşifrasyon sürecine gönüllü katılım söz konusudur, devrim telaffuz
edilmeyendir.
Sol,
DY’ye yandaş ve paydaş olup kentsel dönüşümden mülk kapma peşine düşerken
Küçükarmutlu’da panzer altında ezilen Sevcan Yavuz’ların mahallesine talip
olmaktadır.
Otuz
yıldır partiyi inşa edemeyen KÖZ, her ne kadar karikatürize edilse de solun
genelinin durumu KÖZ’den ileri değildir. Daha bir devrim stratejisi bile
olmadığı için “gelin tartışalım, ittifaklar kuralım” diyen şeflerin yapıları da
parti değildir. Parti olduğunu iddia edenlerin inşa ettiğiyse parti olmamak
için dar grup çevresini parti diye pazarlamaktır.
TKP
ve DY’nin olduğu yerde onunla ilişkiyi kesmeyen hiçbir yapı, partinin idrakine
varamaz. Her ikisi de solun CHP ile bağının birer aparatıdır; CHP’ye askeri
TKP, bürokratı DY yetiştirir. Her ikisinin de asli görevi, ancak BM’den ses
çıktıktan sonra Filistin mitingi düzenleyen CHP’yi ideal parti diye kitlelere
yutturmaktır.
Dersim’in,
Maraş’ın, 12 Mart darbesinin, Sivas’ın, Maraş’ın, Çorum’un, 19 Aralık’ın,
topraksız köylülerin mimarını tanımayanların/tanıtmayanların korktuğu köz,
devrimin ateşinden kendilerine sıçrayacak korlardır. O ateş, sadece sermayeyi
değil, sermayeye ve egemenlere kitleleri bağlamaya çalışan solu da yakacak.
Sınıflar mücadelesinin safları bu kadar netken sömürgenin ateşine odun taşıyan
solu devrimin ateşi yakacak.
Sinan Akdeniz
26
Eylül 2025
0 Yorum:
Yorum Gönder