26 Eylül 2025

,

Bitmiş Bir Yol



Bugün komünist parti olmanın içini TKP, devrimin içini Dev-Yol boşaltıyor. İkisinin de üstünü örttüğü gerçek, devrim ve mücadele.

Parti olduğunu iddia edenler basit bir TKP kopyası, devrimci olduğunu iddia eden hareketler Dev-Yol takipçisi. Son yüzyılın günahının üstünü TKP, onun işaret ettiği hedefe kitleleri DY taşıyor. DY’cilik, CHP’nin çizdiği sınırların dışına çıkmayı günah, TKP’cilik, parti olmamanın pratiğini sevap sayıyor.

DY’nin en açık uzantısı sendika.org sitesi, neredeyse bütün solu dosya/tartışma adı altında kamera önüne çekiyor, kamera önüne geçmeye hevesli yapılar/çevreler ve şefleri, ancak DY’nin açtığı yolda söz söyleyebiliyor. Şefler ve şeflik iddiası olanlar, DY’nin açtığı dosya bağlamında tartışmakla kalmayıp bu sitede köşe kapıp yazı yayınlamayı etik-politik utanç kabul etmiyor, etmediği gibi de kitlelerle ilişki kurmanın koşulunu DY kürsüsüne bağlıyor, onun belirlediği çerçeveye mahkûm kılıyor. O kürsüden ve ekrandan propaganda yapmayıp kitlelere ders vermeye çalışıyor.

Egemenlerle ilişkiyi HDP, belediyelerle ilişkiyi CHP üzerinden kuran sol, hiçbir zaman devrimci mücadelenin gereklerini yerine getiremeyecek, belediyelerin önemli mevkilerinde kaç DY’ci olduğunu gizlemenin Yol’u CHP listesinden seçime girmek.

Halka yalan söylüyorlar. Politikada faşizmin kitleleri aldatma ve kitlelere yalan söyleme taktiğini sol benimsiyor. Sendika sitesi üzerinden bu yalan ve aldatmacayı esas alan yoz pratiği mütemadiyen üretiyor.

Sitede açılan ilgili dosyalar, “sosyalist solun stratejisi ne olmalı” vb. başlıkları taşıyor. Buraya yazı yollayan şefler, DY üzerinden yapılarını deşifre etmeyi utanç saymadığı gibi 12 Eylül’de nasıl diren(me)diklerini ve sır vermediklerini anlatan düzmece anı kitapları yazıyor.

12 Eylül'e gelen süreçte ülkedeki en kitlesel çevre olma vasfını taşıyan DY, mahallecilik ve sol içi şiddetin mimarıyken bugün yine sendika üzerinden aynı mahalleciliği sürdürüyor. Şeflerinin 12 Eylül mahkemelerinde dillendirdiği “gazete-dergi çevresi” oldukları iddiasını bugün sendika sitesi üzerinden pratiğe döküp “Biz alan açarsak sol var olur, yoksa yok!” hükmünü sola kabul ettiriyor. Hiçbir sol çevre de 12 Eylül öncesi ve sonrası faşistler tarafından katledilen DY’liler basın “şehidi” miydi diye sormuyor!

Aynı basın-yayın faaliyetini BirGün sürdürüyor. 2006-2009 sürecinde batacak olan gazete için Osman Kavala’dan para desteği almalarına rağmen ÖDP-Sol Parti’nin sosyalist kabul edilmeyeceğini dile getiremiyor. Dile getiremezler çünkü AB ülkeleri, fonları ve el kapıları sola da şeflerine kapatılır.

12 Eylül geldiğinde Avrupa’ya çıkarılamadan yakalandığı için üzülen DY şefi, bu rezilliği arsızca Bit(mey)en Yolculuk kitabında anlatıyor, darbeci generalin sorguda kitleleri darbeye direnmesi için sokağa dökmediğinden dolayı kendisine üstü kapalı teşekkür ettiğini söyleyebiliyor.

DY’nin tarihsel zaferi Eylül darbesinden önce mahallere solu sokmayarak, Eylül darbesinden bugüne gazetesi, sendikası, sendika.org’uyla sola kürsü açarak solu bitirmesidir. Tüm yönleriyle tartışılsa da 15 Temmuz’da sokağa inenlerle “dalga” geçen sol, 12 Eylül’deki korkaklığını bu şekilde gizliyor.

Şili’de Allende’nin darbecilere teslim olup mahkemede “Biz dergi gazete çevresiyiz” dediğini düşünelim, tarih başka şekilde evrilirdi; ne ilke ne ideoloji kalırdı. Yine Arjantin’de Plaza de Mayo annelerine sol partilerin bürolarını 19 Aralık sürecindeki gibi kapattığını düşünelim.

“Kentsel dönüşüm” adı altında barınma krizinin zirve yaptığı aşamada DY’nin açık ara farkla yönetimlerini elinde tuttuğu TMMOB’un yoksulların sokağa ve kentlerin en ücra köşelerine atılmasına karşı koyduğu bir direniş yoktur. Sendika sitesinin açtığı dosyalar ve köşelerden medet uman solun pastada almak istediği payın ne olduğu Kavala-TMMOB rotasında görülebilir. Kavala’nın ayakta tuttuğu gazetenin tirajı TMMOB’a ve çeşitli sendikalara ayrılan dağıtım sayısıyla var olmaya mecburdur.

“Sosyalist solun stratejisi ne olmalı?” sorusunun yanıtı DY gibi olmak, DY’ye yandaş ve paydaş olmaktır. Mülk sahibinin solu taşıyacağı yer, burjuvazinin kapısıdır. Bu yüzdendir ki sendika sitesi aracılığıyla taktik-strateji tartışması üzerinden deşifrasyon sürecine gönüllü katılım söz konusudur, devrim telaffuz edilmeyendir.

Sol, DY’ye yandaş ve paydaş olup kentsel dönüşümden mülk kapma peşine düşerken Küçükarmutlu’da panzer altında ezilen Sevcan Yavuz’ların mahallesine talip olmaktadır.

Otuz yıldır partiyi inşa edemeyen KÖZ, her ne kadar karikatürize edilse de solun genelinin durumu KÖZ’den ileri değildir. Daha bir devrim stratejisi bile olmadığı için “gelin tartışalım, ittifaklar kuralım” diyen şeflerin yapıları da parti değildir. Parti olduğunu iddia edenlerin inşa ettiğiyse parti olmamak için dar grup çevresini parti diye pazarlamaktır.

TKP ve DY’nin olduğu yerde onunla ilişkiyi kesmeyen hiçbir yapı, partinin idrakine varamaz. Her ikisi de solun CHP ile bağının birer aparatıdır; CHP’ye askeri TKP, bürokratı DY yetiştirir. Her ikisinin de asli görevi, ancak BM’den ses çıktıktan sonra Filistin mitingi düzenleyen CHP’yi ideal parti diye kitlelere yutturmaktır.

Dersim’in, Maraş’ın, 12 Mart darbesinin, Sivas’ın, Maraş’ın, Çorum’un, 19 Aralık’ın, topraksız köylülerin mimarını tanımayanların/tanıtmayanların korktuğu köz, devrimin ateşinden kendilerine sıçrayacak korlardır. O ateş, sadece sermayeyi değil, sermayeye ve egemenlere kitleleri bağlamaya çalışan solu da yakacak. Sınıflar mücadelesinin safları bu kadar netken sömürgenin ateşine odun taşıyan solu devrimin ateşi yakacak.

Sinan Akdeniz
26 Eylül 2025

0 Yorum: