18 Eylül 2025

,

Hortlak: Uygarlaştırma Misyonu

Üstün ırkların bir hakkı vardır çünkü bir görevi vardır: Daha aşağı ırkları uygarlaştırmak.

[Jules Ferry, Fransız Sömürgeci -19. Yüzyıl]

Doğulular irrasyoneldir… kendi kendilerini yönetme kapasitesine sahip değildirler.

[Lord Cromer, İngiliz Sömürgeci -19. Yüzyıl]

 

Sömürgeciliğin yöntemleri değişse de sömürgeci zihniyet ve retorik devamlılık göstermiştir. Farklı ülkeler farklı coğrafyaları sömürürken birçok çıkar çatışması yaşasa da bu çatışma, sömürülen coğrafyalara bakış açısında asla görülmemiştir.

Siyasetçisinden akademisyenine sömürgeci oryantalizm, batıda en özgürlükçü görünen isimlerin dahi söylemlerinde kendisini göstermiş ve sömürgeciliği meşrulaştırmıştır. Günümüzde 19. ve 20. yüzyılda örnekleri görülen üstün ırk-aşağı ırk ikilemi ve üstün ırkın yüce hedefi olarak görülen “uygarlaştırma misyonu” anlatısı, geçtiğimiz günlerde ABD’nin Türkiye Büyükelçisi Tom Barrack’ın Lübnan’da gazetecilere yapmış olduğu spontane konuşmada tüm yönleriyle kendisini göstermiştir:

“Bu toplantı, hayvansı bir kaosa dönüşmeye başlarsa, çekip gideriz. Eğer olup biteni öğrenmek istiyorsanız, uygar davranın, nazik olun, hoşgörülü olun, çünkü bölgede yaşanan sorunun özü de bu.”

Bölgede yaşanan sorunun özü “uygar olmamak” ve kendileri de bu sorunu çözmek için buradalar!

Bu anlatıyı kabul etmeyen toplum ve halkları ne bekliyor? Sömürgecilik tarihini ve soykırım suçunu ayrı ele almak pek mümkün gözükmüyor. Bugün BM’nin 5 daimi üyesi, bizatihi 20. yüzyılda soykırım suçunu işlemiş devletlerdir. Hepsi de “yüce misyonlarla” en büyük insanlık suçunu işlemişlerdir. Bu suçları bu sürece itiraz eden halklara ve/veya halkların bağrından çıkan yapılara karşı bugün de işlemektedirler.

Tom Barrack, bu cümleleri ABD siyasetinin bölgedeki arzusuna sıcak bakanların toplantısında kurdu. Bu durum, bizlere sömürülen halklara sömürgecilerin nasıl baktığını anlatırken, aynı şekilde işbirliği kurduğu kesimlerin de bu bakış açısından azade olmadığını göstermektedir.

Sömürgecilik, ön kabulleri, üretmiş olduğu kavramsal çerçeve ve tüm araçlarıyla asırlardır bölgede tahakkümünü devam ettirmektedir. Bu tahakküm sürecini devam ettirmelerine teknik imkânları olduğu kadar sömürülen halkların içerisinde bulunduğu şartlar ve zihniyet durumu da alan açmaktadır.

Temel sömürgeci kavramlardan birisi olan “uygarlaştırma”, özünde batı merkezli tarihsel tecrübeyi biricik kılıp, ilerlemeci tarih anlatısıyla bölge insanının inanç ve toplumsal yapısını ilkel olarak tanımlamaktadır. Kendi kimliğine ve toplumuna yabancılaşmış siyasetçi, sanatçı, aydın kimlikli kişiler, bu kavramsal çerçeveyle hareket etmeye başladıkları anda bölgede sömürgecilerin gönüllü hizmetçisi pozisyonuna düşmektedirler. Bu kavramsal çerçeve, kabul gördüğü zihne, toplumunun tarihsel olarak ilerlemesi için Batı müdahalesinin meşru olduğunu kabul ettirmektedir. Uzun süren tahakküm sürecinin en önemli boyutlarından birisi, tartıştığımız sömürgeci zihniyetin üretmiş olduğu kavramsal çerçevelerdir.

Sömürgecilik, üretmiş olduğu kültürle aynı şekilde kendisine karşı mücadele edecek toplumsal gerçeklikleri pasifize etmektedir. Türkiye’de öne çıkan sanatçı/siyasetçi/ aydın profilleri, iki yıldır devam eden soykırıma karşı ne kadar etkin bir söylem üretti? İstisnalar dışında, genel bir sessizlik hâkim. Bahsini geçirdiğimiz sanatçı/siyasetçi/aydın kimlikleri, duyarlılık göstergesi olarak farklı sosyal projelerde kendisini göstermektedir. Bu sosyal projelerin ortak özelliği, herhangi bir anti-emperyalist politik bilince katkı sunmamasıdır.

70 bine yakın insanın katledildiği, açık bir soykırımın yaşandığı şu süreçte topluma rol model olarak gösterilen müzisyeninden oyuncusuna, fenomeninden yazarına güçlü bir itiraz görülmedi. Bu profiller ve bulunmuş oldukları kurumsal yapılar, bölgenin temel gerçekliği olan sömürgeleşmeye karşı farkındalığı inşa etmek bir yana, sömürenlerin kültürel yapısına hayranlıkla bakmakta ve toplumunu buna davet etmektedir.

Uygarlaştırma anlatısı, ön kabulleri, kullanmış olduğu araçlar, işbirliği kurmuş olduğu siyasetçi/sanatçı/aydın profilleriyle asırlardır bölgemizde akan kanda ve sömürgeleştirmede temel bir rol oynamaktadır. Mücadeleyi, referans aldığımız kavramsal çerçeveyi sömürge etkisinden bağımsızlaştırarak kurmak ve siyasetçi/sanatçı/aydın rol modellerini anti-emperyalist profillerden seçmek, temel bir zaruret olarak önümüzde durmaktadır.

Tom Barrack, bölgenin temel probleminin uygar olmamak olduğunu dile getiriyor. Biz de sömürgecilere defolup gideceklerini ve ne olacağımıza kendimizin karar vereceğini yeniden hatırlatıyoruz. Bölgenin temel problemi, sömürgecilik ve üretmiş olduğu toplumsal gerçekliklerdir.

Harun Özkarakaş
12 Eylül 2025
Kaynak

0 Yorum: