19 Eylül 2025

,

Kalın Duvar


Lenin, “Biz, tüm faaliyetlerimizde Rusya’nın eğitimli dünyasına mensup kibar beylerle aramıza kalın bir duvar örmenin keyfini çıkartıyoruz” dediği Kont Heyden Anısına[1] başlıklı yazısında, sosyalistlerin liberal bir toprak ağasının ölümü sonrası yaktığı ağıda tepki gösteriyor. O mesafe koyduğu aydınlanmış, iyi eğitimli beylerin halkı kandırdığını, liberalizme kuyrukçuluk yaptığını, “eğitimlerinin, kültürlerinin, aydınlanmışlıklarının fahişelik örneği” olduğunu, bu liberallerin “faşist” Kara Yüzler çetesinden daha tehlikeli bir güç olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Lenin, yaklaşık 120 yıl önceden bugünün sosyalist hareketine sesleniyor. Ama bu hareket, ona kulak vermemeyi komünist siyaset diye yutturmanın derdinde.

Bugün sosyalist hareketi liberalizmi komünizm rengine boyayıp satanlar yönetiyor. “Gerici-faşist diktatörlük”ten başka bir şey söylemeyen, aslında CHP ağzıyla konuşunca çanağının dolacağını düşünen sosyalist hareket, solculuğu meslek, mesleğini solculuk sananların sultası altında. O meslek, her daim CHP’ye örgütlü.

O nedenle devlet, o meslek sahiplerinin, o “kibar beyler”in CHP’sine belirli dönemlerde ayar çekiyor. Zannediliyor ki CHP, saldırı altında. Aslında o meslek ve sahipleri, belirli yöne güdülüyor. Görülmek istenmeyen gerçek bu. Her şeyi kendisinden bilenler, her şeyi kendisinin yaptığını zannedenler, güdüldüklerini, CHP’nin devlet ve sermaye için önemli olduğunu görmüyorlar.


Bu koşullarda devlet cumhuriyetçiliğin; sermaye demokrasiciliğin ardına gizleniyor. Cumhuriyet savunusu devleti; demokrasi savunusu sermayeyi korumak için yapılıyor. Cumhuriyet Kürt ve Müslüman düşmanlığı; demokrasi, işçi-emekçi düşmanlığı olarak cisimleşiyor. Bu anlamda, cumhuriyet ve demokrasi öncesi pratikler, ezilen dinlerin ve milletlerin, sömürülen sınıfların mücadeleleri çöpe atılıyor. Her şey, buranın küçük burjuvasından ve onun iradesinden başlatılıyor. O küçük burjuva, devlet ve sermaye için uygun kıvama getiriliyor.

TKP, bakir, masum ve saf zannettiği otuzların CHP’sine TKP yaftası yapıştırmak için uğraşıyor. Dönemin ideolojisinin Kürt ve Müslüman düşmanı olduğunu çok iyi biliyor. Bugünde efendilerin huzurunda saf, masum ve bakir çıkmak isteyen küçük burjuvalardaki Kürt ve Müslüman düşmanlığını örgütlüyor. Ona örgütleniyor. Bu anlamda, Siyonist Ümit Özdağ’ın yanına yerleşiyor.

Herkes, TKP’de üye sayısının 7.500’ten 5.000’e düşmesini eleştiriyor. Ama aslında bunun böyle olmasını, partinin merkezinde duran, postu elinde bulunduran saf ve yüce kişilik Kemal Okuyan istiyor. O saflık, her daim liberalizme ve burjuvalığa işaret ediyor.

Devlet ve sermayenin emriyle Dev-Yol CHP’yi parti, kendisini cephe; TKP CHP’yi cephe, kendisini parti olarak görmek zorunda kalıyor. Tüm teori, ideoloji ve politika, bu anlayış üzerine inşa ediliyor. CHP ölçü ve ölçeğinde yaşanan değişim ve dönüşümlere göre sosyalist hareket, belirli bir kıvam alıyor. CHP’ye karşı teorik, ideolojik, politik mücadele yürütme iradesi siliniyor. Lenin’in inşa ettiği kalın duvar, yıkılıyor. Liberal ve sosyal demokrat gevezelik, sosyalist hareketi ele geçiriyor.

Sosyalist hareket, devrimi burjuvaziye yaptırmak (Dev-Yol), sosyalizmi devlete kurdurmak (TKP) istiyor. Her şey bu isteme ve iradeye göre şekilleniyor. Bu istem ve irade, ancak kalın duvarın yıkıntıları üzerinde anlam buluyor. Kalın duvarın olmadığı koşullarda herkes, kolaylıkla CHP üzerinden hayaller kurabiliyor. Devlete kul, sermayeye köle olmuş küçük burjuvazi, sosyalist hareketin anlam ve değer kazanmasına mani oluyor. TKP’nin CHP’si ve Dev-Yol’un CHP’si, aralarında “kavga” etseler de belirli konularda uzlaşıyorlar. İki örgütün genetiğinde 12 Eylül’e teslimiyet yazılı.

Olgu ve olaylara dair algı ve bilgiyi parti olarak CHP ya da cephe olarak CHP tayin ediyor. Olgu ve olaylar, CHP ile kurulan teorik, ideolojik ve politik ilişkilere göre okunuyor. Birgün gazetesi, bir CHP yayın organı olarak, nesnel bakması gereken süreçte Gürsel Tekin’i CHP’li ağzıyla “kayyum” olarak anıyor. Her olay ve olguda sosyalist hareket şahsında CHP konuşuyor. AKP üzerinden sermaye ve devlet, sosyalist hareketi CHP’ye örgütlüyor. Zihin, akıl ve bilinç, bu örgütlülüğe iyice alışıyor. Aradaki duvar, yıkılıyor.

Bugünkü olay ve olgular, muhayyel ve müstakbel komünist partiye göre okunmalı. Ama bir yandan da bugünde olay ve olguları anlamamızı sağlayacak bir partimiz olmalı. Bu parti, Suphilerin doğulu halkların mücadele birikiminde dövülerek imal edilmiş partisidir. Bu partinin tarihsel uğrakları vardır, oralarla kurulacak ilişki de önemlidir. Devrimci genç önderlerin yapıp ettikleri, bu partinin tarihi içinde görülmeli, o şekilde okunmalıdır.

Neticede Dev-Yol ve TKP, CHP’ye göre şekillenmiş kurgulardır. Parti ve devrim için bu ülke, bu iki yapıdan kurtulmak zorundadır. Suphiler sonrası tüm TKP yönetimi, Suphilerin partisine yönelik ihanetle tanımlıdır. Bu hikâyede belirleyici olan, devletle Sovyetler’in kurduğu ilişkidir. TKP, Sovyet yönetiminin “halkçı idare” dediği 12 Eylül cuntasına destek vermeye mecburdur. Bu desteğin hesabını vermemenin neticesinde sosyalist hareket, belirli ilişkilere teslim edilmiştir.

Halka “dalkavukluk ve uşaklık zehrini” aşılayan örgütlerin olgulara ve olaylara dair değerlendirmeleri, CHP’lidir. Bugün sosyalist hareket, Lenin’in ifadesine atıfla, “içinde burjuvazinin ve devletin kendisine acıyacağına dair ümit ve korkudan başka bir şey bulunmayan riyakâr bir bağırsak”tan ibarettir. Burjuvaziden devrim, devletten sosyalizm bekleyen, kendi bireylikleri merkezinde uşak ve dalkavuk örgütler inşa etmiş özel “kibar beylerin ve hanımların” solculuğu, reddedilmelidir.

Eren Balkır
15 Eylül 2025

Dipnot:
[1] V. I. Lenin, “Kont Heyden Anısına”, Haziran 1907, İştiraki.

0 Yorum: