Lenin,
“Biz, tüm faaliyetlerimizde Rusya’nın eğitimli dünyasına mensup kibar beylerle
aramıza kalın bir duvar örmenin keyfini çıkartıyoruz” dediği Kont Heyden
Anısına[1] başlıklı yazısında, sosyalistlerin liberal bir toprak ağasının
ölümü sonrası yaktığı ağıda tepki gösteriyor. O mesafe koyduğu aydınlanmış, iyi
eğitimli beylerin halkı kandırdığını, liberalizme kuyrukçuluk yaptığını,
“eğitimlerinin, kültürlerinin, aydınlanmışlıklarının fahişelik örneği”
olduğunu, bu liberallerin “faşist” Kara Yüzler çetesinden daha tehlikeli bir güç olarak görülmesi gerektiğini söylüyor. Lenin, yaklaşık 120 yıl önceden bugünün
sosyalist hareketine sesleniyor. Ama bu hareket, ona kulak vermemeyi komünist
siyaset diye yutturmanın derdinde.
Bugün
sosyalist hareketi liberalizmi komünizm rengine boyayıp satanlar yönetiyor. “Gerici-faşist
diktatörlük”ten başka bir şey söylemeyen, aslında CHP ağzıyla konuşunca
çanağının dolacağını düşünen sosyalist hareket, solculuğu meslek, mesleğini
solculuk sananların sultası altında. O meslek, her daim CHP’ye örgütlü.
O
nedenle devlet, o meslek sahiplerinin, o “kibar beyler”in CHP’sine belirli
dönemlerde ayar çekiyor. Zannediliyor ki CHP, saldırı altında. Aslında o meslek
ve sahipleri, belirli yöne güdülüyor. Görülmek istenmeyen gerçek bu. Her şeyi
kendisinden bilenler, her şeyi kendisinin yaptığını zannedenler, güdüldüklerini,
CHP’nin devlet ve sermaye için önemli olduğunu görmüyorlar.
Bu
koşullarda devlet cumhuriyetçiliğin; sermaye demokrasiciliğin
ardına gizleniyor. Cumhuriyet savunusu devleti; demokrasi savunusu sermayeyi
korumak için yapılıyor. Cumhuriyet Kürt ve Müslüman düşmanlığı; demokrasi,
işçi-emekçi düşmanlığı olarak cisimleşiyor. Bu anlamda, cumhuriyet ve
demokrasi öncesi pratikler, ezilen dinlerin ve milletlerin, sömürülen
sınıfların mücadeleleri çöpe atılıyor. Her şey, buranın küçük burjuvasından ve
onun iradesinden başlatılıyor. O küçük burjuva, devlet ve sermaye için uygun kıvama
getiriliyor.
TKP,
bakir, masum ve saf zannettiği otuzların CHP’sine TKP yaftası yapıştırmak için
uğraşıyor. Dönemin ideolojisinin Kürt ve Müslüman düşmanı olduğunu çok
iyi biliyor. Bugünde efendilerin huzurunda saf, masum ve bakir çıkmak isteyen
küçük burjuvalardaki Kürt ve Müslüman düşmanlığını örgütlüyor. Ona
örgütleniyor. Bu anlamda, Siyonist Ümit Özdağ’ın yanına yerleşiyor.
Herkes,
TKP’de üye sayısının 7.500’ten 5.000’e düşmesini eleştiriyor. Ama aslında bunun
böyle olmasını, partinin merkezinde duran, postu elinde bulunduran saf ve yüce
kişilik Kemal Okuyan istiyor. O saflık, her daim liberalizme ve burjuvalığa
işaret ediyor.
Devlet
ve sermayenin emriyle Dev-Yol CHP’yi parti, kendisini cephe; TKP CHP’yi cephe,
kendisini parti olarak görmek zorunda kalıyor. Tüm teori, ideoloji ve politika,
bu anlayış üzerine inşa ediliyor. CHP ölçü ve ölçeğinde yaşanan değişim ve
dönüşümlere göre sosyalist hareket, belirli bir kıvam alıyor. CHP’ye karşı
teorik, ideolojik, politik mücadele yürütme iradesi siliniyor. Lenin’in inşa
ettiği kalın duvar, yıkılıyor. Liberal ve sosyal demokrat gevezelik, sosyalist
hareketi ele geçiriyor.
Sosyalist
hareket, devrimi burjuvaziye yaptırmak (Dev-Yol), sosyalizmi devlete kurdurmak (TKP) istiyor. Her şey
bu isteme ve iradeye göre şekilleniyor. Bu istem ve irade, ancak kalın duvarın
yıkıntıları üzerinde anlam buluyor. Kalın duvarın olmadığı koşullarda herkes,
kolaylıkla CHP üzerinden hayaller kurabiliyor. Devlete kul, sermayeye köle
olmuş küçük burjuvazi, sosyalist hareketin anlam ve değer kazanmasına mani
oluyor. TKP’nin CHP’si ve Dev-Yol’un CHP’si, aralarında “kavga” etseler de
belirli konularda uzlaşıyorlar. İki örgütün genetiğinde 12 Eylül’e teslimiyet
yazılı.
Olgu
ve olaylara dair algı ve bilgiyi parti olarak CHP ya da cephe olarak CHP tayin
ediyor. Olgu ve olaylar, CHP ile kurulan teorik, ideolojik ve politik
ilişkilere göre okunuyor. Birgün gazetesi, bir CHP yayın organı olarak, nesnel
bakması gereken süreçte Gürsel Tekin’i CHP’li ağzıyla “kayyum” olarak anıyor. Her
olay ve olguda sosyalist hareket şahsında CHP konuşuyor. AKP üzerinden sermaye
ve devlet, sosyalist hareketi CHP’ye örgütlüyor. Zihin, akıl ve bilinç, bu
örgütlülüğe iyice alışıyor. Aradaki duvar, yıkılıyor.
Bugünkü
olay ve olgular, muhayyel ve müstakbel komünist partiye göre okunmalı. Ama bir
yandan da bugünde olay ve olguları anlamamızı sağlayacak bir partimiz olmalı.
Bu parti, Suphilerin doğulu halkların mücadele birikiminde dövülerek imal
edilmiş partisidir. Bu partinin tarihsel uğrakları vardır, oralarla kurulacak ilişki
de önemlidir. Devrimci genç önderlerin yapıp ettikleri, bu partinin tarihi
içinde görülmeli, o şekilde okunmalıdır.
Neticede
Dev-Yol ve TKP, CHP’ye göre şekillenmiş kurgulardır. Parti ve devrim için bu
ülke, bu iki yapıdan kurtulmak zorundadır. Suphiler sonrası tüm TKP yönetimi,
Suphilerin partisine yönelik ihanetle tanımlıdır. Bu hikâyede belirleyici olan,
devletle Sovyetler’in kurduğu ilişkidir. TKP, Sovyet yönetiminin “halkçı idare”
dediği 12 Eylül cuntasına destek vermeye mecburdur. Bu desteğin hesabını
vermemenin neticesinde sosyalist hareket, belirli ilişkilere teslim edilmiştir.
Halka
“dalkavukluk ve uşaklık zehrini” aşılayan örgütlerin olgulara ve olaylara dair
değerlendirmeleri, CHP’lidir. Bugün sosyalist hareket, Lenin’in ifadesine
atıfla, “içinde burjuvazinin ve devletin kendisine acıyacağına dair ümit ve
korkudan başka bir şey bulunmayan riyakâr bir bağırsak”tan ibarettir. Burjuvaziden
devrim, devletten sosyalizm bekleyen, kendi bireylikleri merkezinde uşak ve
dalkavuk örgütler inşa etmiş özel “kibar beylerin ve hanımların” solculuğu, reddedilmelidir.
Eren Balkır
15 Eylül 2025
Dipnot:
[1] V. I. Lenin, “Kont Heyden Anısına”, Haziran 1907, İştiraki.
0 Yorum:
Yorum Gönder